Madencilik Faaliyetleri Ve Çevrenin Korunması

Eski 10-14-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Madencilik Faaliyetleri Ve Çevrenin Korunması




Madencilik faaliyetleri ve çevrenin korunması

En önemli doğal kaynaklarımızdan olan madenlerin ülke kalkınmasındaki yeri ve ekonomiye yaptığı doğrudan katkılar hiç bir şekilde yadsınamaz Madenlerimizi yer altından çıkarmaktan ve işlemekten vazgeçilemeyeceği de kesin olarak kabul edilen bir gerçektir DrNuray Karapınar’ın, Mayıs 2005’te Ankara’da düzenlenen Madencilik ve Çevre Sempozyumu’ndaki “AB’de Madencilik Politikalarının Gelişimi ve Madencilik Faaliyetlerini Çevreleyen Çevre Mevzuatı” başlıklı sunumunda belirtildiği gibi, “madencilik, gelişmekte olan ülkeler açısından zenginliğin ve refahın kaynağı olmakta ancak iyi yönetilmezse çevreyi bozucu temel unsurlardan biri haline gelmektedir

Madencilik faaliyetlerinin çevreye verdiği zarar dolayısıyla çevre korumacılık ile madencilik karşı karşıya gelmiş ve çevre, madencilik için engel olarak düşünülmeye başlanmıştır Bunun nedeni, madencilik faaliyetleri dolayısıyla,bazı yerlerde yöre halkının oldukça ses getiren tepki ve hareketleri ile yargı kararları sonucunda Türkiye’de madencilik (özellikle altın madenciliği) faaliyetlerinin yapılamayacağından duyulan endişedir Bu endişe, madencilik faaliyetleri ile ilgili yeni yasal düzenlemelerde aşırıya kaçılmasına ve hukukî olmayan hükümlerin uygulanmasına yönelik çabaları beraberinde getirmiştir

Maden Kanunu

Söz konusu çabaların sonucunda başta Maden Kanunu olmak üzere bazı yasal düzenlemelerde değişiklik yapılmış ve çevreye rağmen madencilik faaliyetlerinin yapılabilmesine olanak sağlayan hükümler yürürlüğe girmiştir Anılan kanunun yanı sıra Çevre Kanunu, Madencilik İzin Yönetmeliği gibi düzenlemelerde son dönemlerde madencilik faaliyetleri lehine yapılan değişikliklerin hemen hepsinin yargı önüne taşındığına tanık olmaktayız

Maden Kanunu Anayasa ve yasalarla koruma altında olan alanlarda, hiçbir engelle karşılaşmadan madencilik faaliyetlerinde bulunabilmenin yolunu açmak amacıyla yeni düzenlemelere yer vermiş (5177 Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun), ancak bu hükümlerin iptali talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmuştur Kanun metni incelendiğinde, ‘madencilik faaliyetleri her ne pahasına olursa olsun yapılmalıdır,’mantığı ile hareket edildiği görülmektedir

Bu çerçevede orman alanları, sit alanları, sulak alanlar, özel koruma alanları, tarım,mera, sit alanları, kıyı alanları ve sahil şeritleri gibi özel hükümlerle düzenlenen ve koruma altına alınan alanlar, madencilik faaliyetlerine açılmış ve bu alanlarda ilgili kurumlara yasalarla verilmiş yetki ve görevler, “…madencilik faaliyetlerinin çevresel etki değerlendirmesi,gayri sıhhî müesseseler ile ilgili hususlar dahil hangi esaslara göre yürütüleceği ilgili bakanlıkların görüşü alınarak Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir,” hükmü gereğince Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenmek istenmiştir Bilindiği üzere Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan yönetmeliklerde bir idarî işlem olup, yasaların üstünde değildir Bu nedenle ilgili kurumların yetkilerini kullanmaları böyle bir idarî işlem ile (Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan yönetmelik) asla engellenemez

Madencilik İzin Yönetmeliği

Diğer taraftan Bakanlar Kurulu kararıyla çıkarılan söz konusu yönetmelik (21 Haziran 2005 tarihli ve 25852 sayılı Resmi Gazete) yürürlüğe girdikten sonra, pek çok hükmünün iptali talebiyle Danıştay’da dava açılmıştır Anılan yönetmeliğin değiştirilmesi amacıyla “Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” de yürürlüğe girmiş ve bu düzenlemenin iptali talebiyle de yargıya gidilmiştirAncak hem Maden Kanunu hem de Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliği hakkında açılan davaların yargı süreci devam etmektedir

Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliği’nin maddelerine yönelik bir değerlendirme yapmak gerekirse; amaç, kapsam, dayanak ve tanımlar ile genel ilkeleri içeren maddeler dışında; orman, muhafaza ormanı ve ağaçlandırma alanlarında, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları ile avlaklarda,özel çevre koruma bölgelerinde, millî parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanlarında, tarım alanlarında, mera alanlarında, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının bulunduğu alanlarda,su havzalarında, kıyı alanları sahil şeritleri ve karasularında, kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ve turizm merkezlerinde,askerî yasak ve güvenlik bölgelerinde madencilik faaliyetlerini düzenleyen yönetmelik;özünde tüm madencilik faaliyetlerine ayrıcalık vermeye çalışmış; madenciliği bütün faaliyetlerin üstünde tutan bir yaklaşımla hazırlanmıştır

Yönetmelik, kanunlarla bile düzenlenemeyecek hükümler getirmekte ve diğer kurumların yetkisine müdahale etme gücünü kendisinde görmektedir Bu görüşü kanıtlayacak en önemli hüküm, yönetmeliğin Genel İlkeler başlıklı ikinci bölümünde yer alan“İzinlerle ilgili temel ilke” başlığı altındaki 5maddesinin 3 fıkrasında yer alan;“Bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarınca, bu Yönetmelik hükümlerinde belirtilen haller ve diğer kanunların ilgili hükümleri dışında, madencilik faaliyetleri engellenemez ve çıkarılacak yönetmeliklerde bu Yönetmelikte belirtilen kısıtlamaların dışında bir kısıtlama getirilemez,” hükmüdür Bu hükümle; ilgili bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının yetkileri kısıtlanmış ve bu şekilde, bir yönetmeliğe, yönetmelikten daha üst bir hukuksal norm niteliği kazandırılmaya çalışılmıştır

Çevre Kanunu ve madencilik

Çevre Kanunu’nun Ek-1’inci maddesinde düzenlenmiş bulunan, toprağın korunmasına ve kirliliğin önlenmesine ilişkin esaslarda yer alan; “Taşocağı ve madencilik faaliyetleri,malzeme ve toprak temini için arazide yapılan kazılar, dökümler ve doğaya bırakılan atıklarla bozulan doğal yapının yeniden kazanılmasına ilişkin usûl ve esaslar ilgili kuruluşların görüşleri alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir,” hükmü ile taşocağıve madencilik faaliyetleri nedeniyle çevrenin bozulacağı kabul edilerek, madencilik faaliyetleri sonucunda doğanın yeniden kazanılması öngörülmektedir

“Madencilik için her şeyi feda etme anlayışındaki düzenlemelerin iptaline yönelik davaların karara bağlanması çevre için büyük önem taşıyor

Bozulan arazilerin kazanılması

Çevre Kanunu’nda yer alan esasa ve kabule dayanılarak hazırlanması istenilen Madencilik Faaliyetleri ile Bozulan Arazilerin Doğaya Yeniden Kazandırılması Yönetmeliği, 2007’nin sonunda yürürlüğe girmiştir, (14 Aralık 2007 tarihli ve 26730sayılı Resmi Gazete) Bu yönetmelikle;orman sayılan alanlar dışındaki madencilik faaliyetleri, malzeme ve toprak temini için arazide yapılan kazılar, dökümler ve doğaya bırakılan atıklarla bozulan doğal yapının,doğaya yeniden kazandırılmasına ilişkin usûl ve esasların belirlenmesi amaçlanmaktadırGerek Çevre Kanunu, gerek anılan yönetmelik, madencilik faaliyetleri ile doğanın bozulacağı ve bozulan doğal yapının yeniden kazanılması gerektiği kabul etmekle birlikte, doğal yapı bozulmadan önlem almaya ilişkin bir yaklaşımda değildir Bu önleme ilişkin husus sadece Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecinde ele alınmakla birlikte, ÇED sürecinin de pek çok yasal düzenlemeyle (Maden Kanunu, Çevre Kanunu ve Madencilik İzin Yönetmeliği)madencilik lehine işletilmek istendiğine tanık olmaktayız

Yönetmeliğe göre; yönetmelik kapsamındaki faaliyetlerde, işletmeci tarafından çalışmalara başlanmadan önce, bozulan doğal yapının yeniden düzenlenmesi, doğal dengenin kurulması ve alanın yeniden insanların yada diğer canlıların güvenle yararlanabileceği hale getirmesini sağlayacak biçimde ‘Doğaya Yeniden Kazandırma Planı’ hazırlanacaktır Bu plan ne zaman ve nasıl hazırlanacaktır? Yönetmeliğe göre, ÇED Yönetmeliği’nin ekinde yer alan Ek-I kapsamındaki bir projeyi gerçekleştirmeyi planlayan faaliyet sahipleri,ÇED’e tâbi projeler için ÇED raporunun eki olarak, yönetmelik ekinde yer alan‘Doğaya Yeniden Kazandırma Planı’nı ve bu planı aynen uygulayacağını gösterir noter tasdikli taahhüdü ilgili idarî mercilere sunmak ve projelerini verilen kararlara göre gerçekleştirmekle yükümlüdür

ÇED Yönetmeliği’nin ekinde yer alan Ek-II’ye tâbi projelerin faaliyet sahipleri ise,Proje Tanıtım Dosyası’nın eki olarak,‘Doğaya Yeniden Kazandırma Planı’nı hazırlamak,bu planı aynen uygulayacağını gösterir noter tasdikli taahhüdü ilgili idarî mercilere sunmak ve projelerini verilen plan ve taahhütlere göre gerçekleştirmekle yükümlüdürBu yükümlülükler yerine getirilmezse ne gibi yaptırımların uygulanacağı sorusu akla gelmektedirDoğaya yeniden kazandırma çalışmasına,faaliyetin başlaması ile birlikte başlanmaması veya doğaya yeniden kazandırma çalışmasının, faaliyet alanının kapatılması ve arazinin terk edilmesi aşamasında planda belirtilen hükümlere göre sonuçlandırılmaması ya da ‘Doğaya Yeniden Kazandırma Planları’na ve taahhütlerine uygun olarak yapılmadığının il çevre ve orman müdürlüğünce tespit edilmesi durumunda, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda öngörülen idarî yaptırımların uygulanacağı ifade edilmektedir

Oysa Çevre Kanunu’nda, taşocağı ve madencilik faaliyetleri, malzeme ve toprak temini için arazide yapılan kazılar, dökümler ve doğaya bırakılan atıklar sonucu bozulan doğal yapının yeniden kazanılmasına ilişkin faaliyet sahibinin yükümlülüğünü yerine getirmemesi durumunda uygulanacak doğrudan bir yaptırım bulunmamaktadır Ancak‘Doğaya Yeniden Kazandırma Planı’nı hazırlayıp ilgili mercilere sunmayan veya plan ve taahhütlere aykırı davrananlara Çevre Kanunu’nun 20 maddesinin (g) bendinde düzenlenmiş bulunan, ‘bildirim ve bilgi verme yükümlülüğünün yerine getirilmemesine ilişkin yaptırım’ın uygulanmasının uygun olacağı düşünülmektedir Sonuç olarak, son dönemde madencilik lehine yürürlüğe konulan bir dizi düzenlemenin yanında, ‘Madencilik Faaliyetleri ile Bozulan Arazilerin Doğaya Yeniden Kazandırılması Yönetmeliği’ ile bozulan çevrenin eski hale getirilmesi amaçlanmakla birlikte,çevre korumacılık açısından yetersiz hükümler içermektedir

5177 sayılı Maden Kanunu değişikliği ve bu değişikliklere dayalı olarak çıkarılan yönetmelikler özellikle çevre açısından bir dizi olumsuzluklar taşımaktadır Düzenlemelerde, madencilik için her şeyi feda etme anlayışı temel olmuştur Bu düzenlemelerin iptali talebiyle açılan davaların kısa dönemde karara bağlanması ise çevre açısından büyük önem taşımaktadır

Süheyla Suzan Alıca, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Çevre Hukuku Bölümü Öğretim Görevlisi



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.