Sevginin Gül Rengi...

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sevginin Gül Rengi...



Ne zaman “bayram” dense

Gizli bir körük yelpazelenir yaram üstünde

Tozu gözümü yakar, közü yüreğimi

Bir yerde sevgiler ağlar benimle

Küçücük bir çocuktum o zamanlar Yedi veya sekiz yaşlarında Kokusuna doyamadığım, sıcaklığını doyasıya içime sindiremediğim annemi kaybetmiştim Saçımı okşayacak bir anam yoktu artık Ne de sırtımı örtecek şefkatli bir el Amansız bir hastalık dediler adına, çocuk aklım ermedi Çocuk aklım ermedi anayı yavrusundan ayıran, eti tırnağından söken, sevgileri linç eden, adına “ölüm” denen bu “göç” ü Geceler benimle ağladı sessiz sessiz Günler benimle Sabahlar benimle

Bulutlarda yüzü şekilleniyordu sanki anamın gökyüzünde, her özlediğimde baktığım Yağmur yağmur iniyordu elleri yüzümü okşarcasına Yağmurun elleri anam kadar sıcaktı Bir okadar soğuktum ben, bir okadar ürkek, bir okadar masum ve korunmaya muhtaç Hani yaprağı titrer ya bir çiçeğin; Bilmez niye Titrer ya içi bir çocuğun, hüzün iner gözlerine Üzülür, üşür ve koynuna sokar ellerini ısınmak için Bir avuç bulamadığından kendine

Bulutlar ve ben hep aynı yerdeyiz hala Özlemlerin vuslatında Kimsesizliğin ayazında

Bulutlarda bir resim

Elimden tutuşunu hatırlıyorum bir gün babamın,”Hadi gel” deyişini”Köye gidiyoruz, ninenler bizi bekliyor, seni oraya bırakacağım” Küçücük yüreğimden taşan acılarımla son bir kez daha bakıp odama selamlıyorum bulutları

Yeşilin her tonu, göz alabildiğince, sözleşmişçesine, burada toplanmıştı sanki Adını bilmediğim dünya kadar böcek ve kuş Gökkuşaği bir halı gibi serilmişti çiçek çiçek Toprağın sesi yükseliyordu çıplak ayaklarımın altında Mutluydum

Bulutlar ve ben hep aynı yerdeyiz hala

Yaşamımı renklendiren analı kuzuyu orda tanıdım işte, adını Berfin koyduğum Küçücüktü Simsiyah gözleri, ağzı ve kulaklarıyla bir sevgi yumağıydı sanki İçimdeki boşluğu dolduruvermişti bir anda Hissetmiş miydi ne öksüzlüğümü? Ne zaman dalıp gitsem dünlere, bitiveriyordu yanı başımda türlü türlü oyunlarla “Al bu kuzu senin olsun, istediğin gibi bak ona” dediler Dünyalar benim olmuştu sanki Bir kuzum vardı artık Yalnız değildim Ben, kuzum ve de anası

Sonradan Serfin’ de katıldı aramıza Serfin: evimizin haşarı bir o kadar da sevimli köpeği

Artık, Serfin ve Berfin’in bakımları bana aitti Bu sorumluluk altında her sabah erkenden kalkıyor ellerimle onları doyuruyordum Ne güzeldi Berfin’in annesinin peşinden koşması! Annesiyle oyunlar oynaması ne güzeldi! Ama, ne yazık ki uzun sürmedi bu “analı kuzu” mutluluğu Bir eve bir öksüz yetmezmiş gibi acı bir haber dağlayıverdi yeni baştan çocuk yüreğimi Kuzucuğumun anası yediği bir ottan zehirlenerek ölmüştü

Ölüm bir kez daha çöreklenmişti kapımıza

Kuzucuğum öksüz kalmıştı Daha bir sıkı sarıldım sanki bu olaydan sonra Berfin’e Ona yalnızlığını unutturmam lazımdı Öksüzlüğünü Serfin olayların farkında gibiydi Ya da bana öyle geliyordu Ne zaman melemeye başlasa Berfin, hemen onun yanıbaşında bitiverip, bir şeyler yaparak onu neşelendiriyordu

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum Biz üçümüz üç dost, üç kardeş, üç sırdaş gibiydik Biraz geç uyansam ikisi birden kapımda bitiveriyordu

Yemyeşil kırlar bizimdi uçsuz bucaksız

Bir de bulutlar vardı

Mavi bulutlar

Beyaz bulutlar

Bulutlarda şekiller vardı

Bulutlarda iki resim

Yağmur daha çok yağıyordu sanki

Bulutlar ve ben aynı yerdeyiz hala

Bulutlar kuzum köpeğim ve ben

Bir tatlı koşuşturmaca başladı günlerden bir gün evin içinde Bir telaş Çarşı pazar alışverişleri “Hadi sana bayramlık alalım” dedi ninem Hep beraber şehire gidip bir şeyler aldık Çizgili beyaz gömleğim, mavi pantolonum ve yeni Trabzon derbey lastiklerim çok güzeldi Gül rengi kırmızı kravat ve kurdele de isterim diye tutturdum Berfin’e, Serfin’e ve bana Kırmadılar Aldılar “Birazda kına alalım” dedi ninem “Ellerimize yakarız Berfin’i de kınalarız” Sevindim

hayvan pazarı dedikleri yer çok kalabalıktı Hiç bu kadar insanı bir arada görmemiştim Meydanlar koyun, kuzu ve danalarla doluydu Kınalanmıştı kimisi, kimisi renk renk boyanmıştı Bir anlam veremedim Çocuk yüreğimin coşkusuyla yarının heyecanı sarıvermişti içimi Yarın bayramdı Kurban bayramı

Ne zaman “bayram” dense

Gizli bir körük yelpazelenir yaram üstünde

Tozu gözümü yakar, közü yüreğimi

Bir yumruk tıkanır genzime, kelimeler titrer

Titrer yüreğim

Bir yerde sevgiler ağlar benimle

Bulutlar ağlar

Kınalar yakıldı ellerime Berfin’in başına kınalar yakıldı o gece Anlayamadığım bir fısıltı vardı evin içinde Sanki duymamı istemiyorlarmış gibi gizli gizli konuşmalar Berfin ve Serfin çoktan uyumuştu Ben de uyumalıyım Yarının heyecanı daha şimdiden sarmıştı içimi Ayakkabılarımı sildim, ninemin kınalı ellerimi bağladığı bezlerle, parlattım Bir daha sildim Şimdi daha parlak olmuştu Elbisemi kapının arkasına astım Gözümün önünde dursun diye Uyandıkça bakarım Kırmızı kravatım, iki tane de kırmızı kurdele duruyordu başucumda Biri benim için, biri kuzucuğum, diğerini de köpeğimin boynuna bağlayacağım

Kınalı ellerimin kokusu karıştı bahar kokulu odama Gece bir başka güzeldi sanki Perdemi araladım, bulutlar yıldızlara bırakmıştı gökyüzünü Göz kırptı biri, diğeri yer değiştirdi Kaydı gitti Tutamadım

Boğuk bir ulumayla uyandım Köpeğim, kapımın önünde havlıyordu Önce ellerimin bağını çözdüm kurumuş kınaları topladım Kapıyı açar açmaz yatağıma atladı Serfin Paçamı tutup bir yerlere götürmek istercesine gözlerimin içine baktı Acı çektiği her halinden belliydi Daha yataktan kalkmamıştım ki kuzucuğumun acı meleyişini duydum Birden bahçeye attım kendimi Kınalı kuzumun gözleri bağlıydı ve sürüklenircesine bir ağacın altına yatırılıyordu Kocaman bir çukur açılmıştı yanı başında

Hani titrer içi bir çocuğun, korkar, üşür, üzülür, ağlar ve koynuna sokar ya ellerini, tutacak el, sığınacak kucak bulamadığından kendine Oradayım işte!

Ninemin sesi duyuldu “Berfin’i kurban ediyoruz Sana başka bir kuzu daha alırız sonra Bugün kurban bayramı”

Toprak kaydı ayaklarımın altından

Bulutlar kaydı ayaklarımın altına

Sesler çığlıklara karıştı

Kızıla döndü yeşil

Ellerimdeki kına sızladı

Kapının arkasındaki gül rengi kravatım

Çaresizliğim büyüdü kocaman çocuk gözlerimde

Hiç bir şey yapamamanın acizliğiyle yandım

Gök yere indi gürültüsüyle

Şimşek şimşek

Yanağımdaki damla utandı

ışıldadı ıslak gözlerim, ve

Başımı sokup yorganın altına

Yitip giden sevgilere ağladım

Ne zaman “bayram” dense

Gizli bir körük yelpazelenir yaram üstünde

Tozu gözümü yakar, közü yüreğimi

Bir yerde sevgiler ağlar benimle

Bulutlar ağlar

Bulutlar ve ben hep ayni yerdeyiz hala

Bulutlarda üç resim

Haykırabilseydim nefreti

Haykırabilseydim sevgiyi

Anlatabilseydim dostluğu

Yapamadım

Kara bir bulut gibi çöreklendi o bayram sabahı küçücük yüreğime

Kimse anlamadı

Kimseye anlatamadım

Bayramları neden sevmediğimi

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.