Atatürk’Ün İşçi İle Güreşi

Eski 10-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk’Ün İşçi İle Güreşi



Güreş yazan Murat Sertoğlu, güreşten pek hoşlanan Atatürk’ün çoğu kez yanındaki arkadaşlarını güreşmeye teşvik ettiğini, hele iri cüsseli iki yakın dostu Vasıf Çınar ile Refik Koraltan’ı güreştirmekten bilhassa büyük haz duyduğunu yazmaktadır

Atatürk’ün yakın arkadaşlarından Cevat Abbas Gürer’in bir anısı da bunu doğrulamaktadır Rahmetli Gürer, “Sel Kitapları”nın “Atatürk Kütüphanesi” dizisinin 8 kitabı olarak yayınlanan “Yakınlarından Hatıralar” adlı eserde bir anısını şöyle nakleder:

Bir ağaç dibinin toprağını kabartan ve o civarda yalnız çalışan bir işçinin önünde Atatürk durdu İşçiye o kadar yakındı ki, çapasının kalkıp inmesinden fırlayan toprakların küçük parçaları Atatürk’ün zarif ve düzgün ayakkabılarını okşuyordu Önünde duran, karşısına dikilen bu kişiye işçi bakmadı bile Bu vaziyette epeyce durduk ve seyrettik

İşçi ne kendine ne de çapasına bir an dinlenme fırsatı vermiyordu

Atatürk’ün: - Nerelisin çocuğum?

Suali işçiyi doğrulttu, çapasını yere dayattı:

- Kastamonuluyum beyim!
- Kastamonu’nun içinden misin?

- Hayır, köylüğündenim
- Askerlik yaptın mı?

- Yapmaz olur muyum?
- Harp gördün mü?

- Sakarya muharebesinde bulundum, İzmir alındıktan birkaç ay sonra tezkere aldım

Pehlivan yapılı Sakarya gazisinin cevabından haz ve zevk duyduğu, fakat kendisini tanıtmak istemediği için olacak Atatürk’ün işçiye son sorgusu:
- Sen güreşir misin?

oldu Bu suale kadar ciddi bir çehre ile gözünü kırpmadan cevaplarını veren işçi gülümseyerek mütevazi bir tavır aldı ve:

- Güreşmez miyim? dedi

Ne yalan söyleyim; toprağı çapalarken yeri sarsan darbelerine şahit olduğum 30-35 yaşarında, gürbüz yaradılışlı, pişkin vücutlu, yay gibi atik ve tetik bakışlı, çelik bilekli Kastamonulu ile güreşmemi Atatürk’ün teklif edeceğinden heyecana düşmüştüm Bereket versin başını gülerek bana çeviren Atatürk gözünü kırptı ve işçiye dönerek:
- Benimle güreşir misin? dedi

Ben işçiye büyük muhatabını anlatabilmek imkanını ararken

Atatürk:
- Bırak çapanı, ileri gel!

emrinde bulundu Bu emre tereddütsüz riayet eden Kastamonulu çapasını bıraktı, ilerledi ve el ense etmeye hazırlandı

Ben seri bir hareketle işçinin arkasına geçerken Atatürk ile Kastamonulu güreşe tutuşmuşlardı Atatürk’ü ciddiyetle, var kuvvetiyle saran ve sarsan Kastamonuludan kurtarmak için, Atatürk’e göstermeden ve hissettirmeden, bir çelme attım, Kastamonulu yere yıkıldı Fakat hemen ayağa kalkan işçi mağlubiyeti saymadı Kısa bir münakaşa oldu Müşkül vaziyetteydim İşçinin bir ayağımın dayandığı toprağın kaymasından dolayı yıkıldığına, yoksa benim bir müdahalem olmadığına dair teminat verdim

Atatürk ile işçisi tekrar güreşmek üzere birbirlerinden ayrılabildiler Kastamonulu katiyen Atatürk’ü tanımamıştı İşçiden beş-on adım uzaklaştıktan sonra ufak bir mükafaat vermek için Atatürk’ün müsaadesini istedim Bu gibi vaziyetler de cömert olan Atatürk’ün:
- Bir lira ver!

Demesi hayretimi uyandırdı Teveccüh ve muhabettine güvenerek:

- Biraz sonra zat-i devletinizin kim olduğunu öğrenecektir Tok gözlü ve alnının teriyle kazanmaya alışmış bu yurttaş sizin lütfunuzu hatıra olarak saklayacaktır Bari işine yarayacak miktarda verirsek sevindirmiş oluruz, mütalaasında bulundum Atatürk gülerek, fakat çok manalı kaşlarını çatarak:
- Bir lira yüz kuruştur Az mı? buyurdular

- Evet, yüz kuruş işçinin bir günlük yövmiyesidir, cevabında bulunarak sustum
- Öyle ise on yövmiye ver! emrinde bulundular

Döndüm, Kastamonuluya yaklaştım On lirayı kendisine uzatırken bu sefer işçi

- Bu parayı bana niçin veriyorsun? Sualinde bulundu

Koca Türk`ün sebepsiz para almayacağını hissettiğimden:

- Mintanın biraz yırtıldı da, yenisini alırsın

Diyerek parayı kabul ettirebildim Bu hareket tarzımdan merakı artan işçi:

- Sen kimsin beyim? dedi

- Ben tüccarım, fakat güreştiğin bey bu çiftliğin sahibidir

Diyerek Atatürk’ü tanımayı işçinin zekasına bıraktım ve büyük adama yetişmek üzere acele yanından ayrıldım Onbeş yirmi dakika sonra aynı yoldan dönüyorduk Kastamonulu işçi bizi görür görmez koşarak yanımıza geldi Heyecanını saklayamıyordu Hemen Atatürk’ün ellerine sarıldı ve öptü Yüreğinin bütün samimiyetiyle:

- Demin Atamı tanıyamadım, beni affet Ben hiç sizinle güreşebilir miyim? dedi

Atatürk:
- Zararı yok, şimdi burada ikimiz biriz Devlet ve milletin işleri başında ben senin büyüğünüm, babanım

Buyurdular ve işçinin başını okşadılar

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.