Ali Rıza Efendi İle Zübeyde Hanım Evliliğinin Trajik Hikayesi

Eski 10-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ali Rıza Efendi İle Zübeyde Hanım Evliliğinin Trajik Hikayesi



Mustafa Kemal’in hayatını doğduğu günden itibaren biliyoruz

Peki, Atatürk doğmadan önce, babası ve annesi nasıl bir hayat yaşadı? Nasıl evlendiler? Kaç çocukları oldu ve neden öldüler? Ağabeyi Ahmed’in cesedinin başına gelenler neden yıllarca unutulamadı? Dedesi Kızıl Hafız Ahmed hangi olay nedeniyle Makedonya dağlarına kaçmak zorunda kaldı? İşte Mustafa Kemal Atatürk’ün yoksul ailesinin pek bilinmeyen dönemi…

Zübeyde Hanım, oğlu Ahmed’in mezarının açılıp, cesedinin aç çakal sürüsü tarafından parçalanıp yenildiğini görünce olduğu yere yığılıp kaldı…

Ahmed dedesinin adını taşıyordu…

Tarih 6 Mayıs 1876

Yer Selanik

Bir Bulgar kızı, seviştiği tahsildar Emin Efendi ile evlenebilmek için Müslümanlığı kabul etti Bulgarlar bu durumu kabul edemedi Tesettüre girmiş kızı, jandarmaların elinden zorla alıp, kendilerine karşı koymaya çalışan 10 kadar Türk’ü de döverek, Amerika Konsolosluğu’na götürdüler

Olayı duyan Selanikli Müslümanlar, “kızın dini ve ırkı ne olursa olsun, mademki çarşaf giymiştir, bu kıyafette bir kadının çarşafını yırtılarak götürülmesi dine, millete, devlete hakarettir Biz bunu hazmedemeyiz” diyerek Saatli Cami’de toplandılar

Kızın ABD Konsolosluğu’nda olduğunu öğrenince yabancı görevlilere saldırdılar Alman konsolosu M Abot ile Fransız Konsolosu M Mulin’in öldürülmesi olayı bir anda uluslararası siyasal krize dönüştürdü

Başkent İstanbul, Avrupa’nın büyük devletleri savaş gemilerinin Selanik limanına gelip gözdağı vermesiyle, olayda adı geçen 53 Müslüman’ı ağır hapse, 6 kişiyi de idama mahkûm etti

Olayda elebaşı olduğu iddia edilenlerden biri de kızıl sakallarından dolayı “Kızıl Hafız” diye bilinen Hafız Ahmed’di Kızıl Hafız Ahmed, yedi yıl boyunca saklanacağı ve orada öleceği Makedonya dağlarına kaçmıştı

Selanik Evkaf (Vakıflar) Dairesi’nde memur olan Ali Rıza Efendi, babası Kızıl Hafız Ahmed’i arayan jandarmalar tarafından birkaç kez karakola götürüldü

Zübeyde Hanım kayınpederinin dağa kaçması ve kocasının sürekli gözaltına alınmasını hep korkuyla izledi Daha çok gençti; yirmisinde yoktu…

Sarışın bir kız

Ali Rıza Efendi ile Zübeyde Hanım’ın ne zaman evlendikleri tam olarak bilinmiyor Tahmini olarak 1870’lerin başı deniliyor

Rivayet odur ki:

Ali Rıza Efendi bir gün rüyasında ak sakallı, nur yüzlü bir pir ve yanında sarışın bir kız gördü Pir, kızı göstererek, “Bu senin kısmetindir” diye müjde verip ortadan kayboldu

Ali Rıza Efendi rüyasının etkisiyle ablası Nimeti’nin kızı Hatice’ye gidip, “Bana evlenmek için sarışın bir kız bulun” dedi

O devirde bütün Müslüman çevrelerinde adet olduğu gibi görücüler sokağa düştü

Sonunda Sarıgüllü Hacı Sofulardan Feyzullah Ağa’nın kızı; kumrala çalan sarışın, beyaz tenli, orta boylu, mavi gözlü, dalgalı kıvırcık saçlı Zübeyde bulundu

Annesi Ayşe Hanım kızının evlenmesine karşıydı ama ikna edildi Zübeyde Hanım, Ali Rıza Efendi’nin ailesinin Yenikapı Mahallesi’ndeki evine gelin gitti

Ali Rıza Efendi, “Gülzar-ı Cennetim Zübeydem” diye hitap ettiği karısını çok sevdi Zübeyde Hanım Yenikapı’daki evde üç çocuk dünya getirdi:

Ahmed, Ömer ve Fatma

Fatma daha yaşını dolduramadan öldü

Asker baba

Babası Hafız Ahmed’in Makedonya dağlarına gitmesinin birkaç ay sonra, Ali Rıza Efendi, Osmanlı-Rusya savaşı nedeniyle Selanik’te kurulan Asakir-i Mülkiye’ye, yani yardımcı askerler birliğine katıldı

35 yaşındaydı; okuryazar olduğu için geçici olarak üsteğmen rütbesi verildi Askerliği yaklaşık iki yıl sürdü; Ayastefanos Anlaşması’ndan sonra askerliğe veda etti

Askerlikten sonra Ali Rıza Efendi, Osmanlı-Yunanistan sınırındaki Olimpos Dağı’nın ormanlarla kaplı eteklerinde bulunan gümrük kontrol noktasına gümrük muhafaza memuru olarak tayin edildi

Ege denizi kıyısında Paşaköprüsü denilen bu ıssız yer, Selanik’e 120 km uzaklıktaydı ama karayolu yoktu Yaşamak için uygun bir yer değildi; ne kasaba ne köydü; sadece görevlilerin ailelerinin kaldığı derme çatma birkaç ev ve gümrük kontrol binasından ibaretti Üstelik Olimpos Dağı Rum eşkıyalarla doluydu ve etrafı haraca kesmişlerdi

Zübeyde Hanım iki çocuğuyla bu ıssız ve kasvetli yere gelmekten hiç hoşnut olmadı İkinci çocuğu Ömer’i ilaçsızlık ve bakımsızlıktan burada kaybetti Fatma’dan sonra Ömer’i de kaybeden Zübeyde Hanım’ı bir korku saldı; “Ya Ahmed’ime de bir şey olursa?”

Hep Selanik’e dönmek istedi

Ali Rıza Efendi’nin görev yaptığı gümrüğün bütün işleri kereste ihracatı üzerineydi Ali Rıza Efendi, görevi sırasında kereste tüccarıyla tanışıp arkadaş oldu Bu arkadaşlık ona yeni bir iş kapısı açtı; memurluktan ayrılıp, kereste tüccarları Cafer Efendi ile ortaklık kurup ticarete atıldı 3 lira maaş aldığı devlet memurluğundan sonra bu ticaret Ali Rıza Efendi’ye para kazandırmaya başladı Yoksulluk günleri geri de kalmıştı işte; bu nedenle Selanik’e dönmek isteyen eşinden hep sabır istedi

Zübeyde Hanım dindar bir kadındı Beş vakit namaz kılıyordu Yaşam gücünü hep dualardan alıyordu Ancak korktuğu oldu; son çocuğu Ahmed de öldü Küçük çocuk sahil kenarındaki kumlukta açılan bir mezara defnedildi

O gece çıkan fırtına denizde dev dalgalara neden oldu Kıyıları döven dalgalar Ahmed’in minik cesedini yerinden çıkardı

Dağlardan inen aç çakallar kefen içindeki ufacık bedeni paramparça etti

Sabah haberi öğrenip olay yerine koşan Zübeyde Hanım bu acılı manzarayı görünce şoke olup oracıkta bayıldı

Paşaköprüsü’nde yaşayan bir avuç insan Zübeyde Hanım’ı teselli etmek için ellerinden geleni yaptılar Ancak…

Ahmed’in ölümü sonrası yaşananlar Zübeyde Hanım’ın ruhsal dünyasında derin yaralar açtı Günler geçti; Zübeyde Hanım’ın gözünün önünden o korkunç manzara gitmedi bir türlü Geceleri kabus gördü sürekli

Üstelik hamileydi…

Ahmed’in ölümünden sonra Ali Rıza Efendi yine işinin başına döndü

Eve pek az uğruyor; günlerini işi nedeniyle ormanda geçiriyordu Bir an önce para biriktirip bu kasvetli yerden kendini ve karısını kurtarmak istiyordu Bu nedenle haraç isteyen Rum eşkıyaların tehditlerine bile aldırmıyordu

Kendi başına bir şey geleceğinden korkmuyordu ama eşi için kaygılanmaya başladı

Eşini güvenlikli bir yerde rahat doğum yapması için Selanik’e götürdü

Artık ellerine iyi para geçiyordu; Ali Rıza Efendi, Ahmed Subaşı Mahallesi’nde üç katlı, pembe boyalı bir ev kiraladı Üftade isimli siyahi bir kadını da yardımcı tuttu Ve tekrar işinin başına döndü

Kardeşinin adı

Zübeyde Hanım daha otuzuna gelmemişti Ruhsal dünyası evlat acısı yaşayan tüm anneler gibi altüst olmuştu Yetmezmiş gibi, birkaç hafta sonra kocası Ali Rıza Efendi’yi Rum eşkıyalar kaçırdı

Ali Rıza Efendi yüksek bir fidye karşılığı özgürlüğüne kavuşabildi Kereste ticaretini bıraktı Zaten Osmanlı jandarması da, “Rum eşkıyalar barınmasın” diye ormanı yakmıştı!

Tüm bu olaylar doğum tarihi yaklaşan Zübeyde Hanım’ın sinirlerini allak bullak etti

İyi annelik yapamayacağından, yeni doğacak bebeğinin de öleceğinden korkuyordu Elinden tespih, dudaklarından dua eksik olmadı o gergin günlerde Bütün duaları doğacak bebeğinin sağlığı içindi

Bebeğinin kendisi gibi sarışın ve mavi gözlü olmasını istiyordu Soranlara kız çocuğu istediğini söylüyordu ama içten içe erkek evlat arzuluyordu

Ve isteği oldu; tıpkı kendisi gibi sarışın, mavi gözlü bir oğlu oldu…

Ancak korkuları ve kapıldığı vehimler sonucu oğlunu emziremedi; sütü kesilmişti

Yeni doğan bebeğin yüz hatları tıpkı babasıydı Ali Rıza Efendi oğlunun kulağına eğilip adını fısıldadı: Mustafa

Mustafa; Ali Rıza Efendi’nin daha minik bir bebek iken kaza sonucu beşikten düşüp ölen kardeşinin adıydı

Evet, “ölüler evine” benzeyen bu ailenin yaşamında ruhsal travmalar hiç eksik olmadı Mustafa Kemal’in çocukluğu da mutsuzluk içinde; ruhsal yaralanmalarla geçti

Ama o, görkemli benliğiyle mutsuzlukların üstesinden tek başına gelmeyi başardı

Çağdaş Türkiye’nin kurtuluşu/kuruluşu bu zaferin sonucudur işte

Ve bu ancak karizmatik liderliğe özgü güçlü bir kişilik yapısıyla mümkündür

Atatürk’ün doğumuna ilişkin belirsizlikler

Hangi tarihte doğdu?

Doğum tarihi, gün, ay ve yıl olarak tam bilinmemektedir Osmanlı bürokratik yapısında bebeklerin doğum tarihleri sistematik olarak resmi kayıtlara geçirilmiyordu Bu nedenle Mustafa Kemal’in doğumuyla ilgili olarak hiçbir resmi belge yoktu

Müslüman aileler doğumları Kuran-ı Kerim ya da bir başka değerli kitapların arkasına not ediyorlardı Atatürk’ün de doğumu evdeki iki Kuran-ı Kerim’den birinin arkasına yazılmış ancak bu kutsal kitap başkasına verildiği için kaybolmuştu

Zübeyde Hanım, yaşamının son yıllarında verdiği bir röportajda oğlunu Selanik’te “dondurucu kırklar” olarak anılan ve kışın en soğuk kırk gününü ifade eden dönemde doğurduğunu söyledi

Atatürk çıkardığı ilk resmi kimlik kartında doğum tarihi olarak Rumi takvime göre, 1296 yazılıydı Bu 13 Mart 1880 ile 12 Mart 1881 arasına karşılık geliyordu

Atatürk muhtemelen 1880 ya da 1881 kışında doğdu

Doğum günü olarak “19 Mayıs 1881″ tarihinin belirlenmesi nereden çıktı?

Bir gün Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Rıza Soyak Atatürk’e bir evrak getirdi Belge, İngiltere’nin Ankara Büyükelçiliği’nden geliyordu Bir ansiklopedide yer alacak biyografisi için Cumhurbaşkanı Atatürk’ün tam doğum tarihinin bildirilmesi rica ediliyordu

Atatürk düşündü fakat doğum gününü tam olarak bilmiyordu Aklında mayıs ayı kalmıştı

Özel Kalem Müdürü Soyak’a döndü, “Bu bir 19 Mayıs günü neden olmasın” dedi Yani ulusal kurtuluş savaşının miladı olan tarih

İlginçtir, Atatürk’ün doğum tarihinin yazıldığı resmi evrak İngiliz büyükelçiliğine 10 Kasım 1936 tarihinde gönderildi Yani Atatürk’ün ölümünden tam iki yıl önce: “Reisi Cumhur Atatürk 19 Mayıs 1881 tarihinde doğmuştur

Bu tarihten önce Atatürk’ün doğum tarihi konusunda bir kesinlik yoktu Örneğin, Çankaya Köşkü yaverlik dairesi Atatürk’ün doğum tarihi hakkında sorulan bir soruyu 1880 olarak yanıtlamıştı Halkevlerinin çalışmalarında da bu tarih kabul görmüştü

Bazı kaynaklara göre ise doğum tarihi 13 Mart 1881 idi Bu karışıklığı Atatürk ölümünden iki yıl önce kendisi düzeltti

Pembe Ev’de mi doğdu?

Burada da çelişkili bilgiler var Genel kabul gören görüşe göre bu evde doğdu Ancak kız kardeşi Makbule’ye göre, ağabeyi Pembe Ev’de değil; babası Ali Rıza Efendi’nin ailesinin oturduğu Yenikapı’daki evde doğdu

Bu biraz daha akla yakın geliyor Zübeyde Hanım rahat doğum yapması ve bebeğin bakımı için geçici olarak Ali Rıza Efendi’nin ailesinin yanına taşınmış olabilir

Ancak Atatürk annesinden dinlediklerine dayanarak kendisinin Pembe Ev’de doğduğu kanısına varmıştı

Pembe Ev’in sahibi kim?

Pembe Ev’i kimin aldığı da muammaydı Ali Rıza Efendi’nin aldığı şeklinde bilgiler olsa da bu pek doğru değildir

Pembe Ev 1870 yılında Rodoslu bir müderris tarafından yaptırıldı Sonra mülkiyeti iki kez el değiştirdikten sonra Ali Rıza Efendi’ye kiralandı

Ali Rıza Efendi vefat edince Zübeyde Hanım geçim sıkıntısına düştü Üç çocuğu; Mustafa, Makbule ve Naciye’yi alıp üvey dayısı Hüseyin Ağa’nın çalıştığı Katipzadeler’in çiftliğine taşındı Burada beş ay kaldılar

Zübeyde Hanım, Selanik Gümrükler Başmüdürü Ragıp Efendi’yle ikinci evliliğini yapınca tekrar Pembe Ev’e taşındılar Herhalde Zübeyde Hanım bu evi çok sevmişti

Selanik Belediyesi 1933 yılında aldığı kararla evi Atatürk’e hediye etti

1953 yılında Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın emriyle Pembe Ev müze haline getirildi

Soner YALÇIN

KAYNAK: Biyotarih

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.