![]() |
Atatürk’Ün Siyasal Kişiliği |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Atatürk’Ün Siyasal KişiliğiATATÜRK’ÜN SİYASAL KİŞİLİĞİ İngiltere Başbakanı Lloyd George, Anadolu’daki başarısızlığı gerekçe gösterilerek verilen gensoru ile başbakanlıktan düşürülürken Parlamento’da kendini şöyle savunuyordu: “Arkadaşlar! Yüzyıllar nadir olarak dâhi yetiştirir ![]() ![]() Mustafa Kemal Atatürk, İstiklâl Harbi’nin muzaffer Başkomutanı, çağdaşlaşma hareketinin önderi ve inkılâpların felsefesini yansıtan görüşleri ve söylevleriyle de bir fikir adamı idi ![]() ![]() ![]() ![]() Mustafa Kemal, öğrencilik yıllarından itibaren milletinin geleceğiyle ilgili fikirler üretmiş, siyasal faaliyetlerde bulunmuş, gelecekten sorumluluk duyan bir aydın insan portresi çizmiştir ![]() ![]() “Bir şey yapmak isteyen hedefini bulur, yapmak istemeyen de nedeni bulur ![]() ![]() 13 Kasım 1918′de, Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığının kaldırılmasından sonra İstanbul’a geldiği gün Müttefik donanması da Boğazı işgal ediyordu; “Geldikleri gibi giderler ![]() ![]() ![]() Tarih, olacak olanların değil olmuş olayların hikâyesidir denir: Mustafa Kemal Paşa İstanbul’da kalarak ve geleneksel Osmanlı siyasetiyle kurtuluşun olamayacağını görmüş ve düşünülen çeşitli kurtuluş çareleri karşısında kendi kararını şöyle tespit etmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Teokratik, monarşik bir imparatorluk olarak tanımlanan Osmanlı Devleti’nin tarihî süreç içinde lâik, demokratik ve millî bir devlete dönüştüğü görülecektir… Amasya Genelgesi ile başlayıp Erzurum ve Sivas Kongreleri kararlarıyla devam eden süreçte alınan karaların siyaseten ne anlama geldiği Saltanat ve İstanbul hükümeti mensuplarınca da anlaşıldığı için Mustafa Kemal Paşa sadece işgal ve istilâya karşı değil, İstanbul Hükümeti’ne karşı da mücadele etmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() Millî Mücadele’ye Mustafa Kemal ile birlikte başlayan bazı asker veya siyaset arkadaşları “Millî hayatın bugünkü Cumhuriyet’e ve Cumhuriyet kanunlarına kadar gelen tekâmülâtında, kendi fikriyat ve ruhiyatının ihatası hududu bittikçe…” Mustafa Kemal Paşa’ya karşı çıkmaya ve direnmeye başlamışlardır ![]() Bütün bu çok yönlü olayların ortasında dengeleri bulan ama hedefinden hiç sapmadan yoluna devam edebilmek başarısını gösteren ve başaran Mustafa Kemal nasıl bir siyaset izlemişti? Mustafa Kemal Atatürk bu siyaseti, “uygulamayı bir takım safhalara ayırmak ve vakalardan ve hadiselerden yararlanarak milletin hislerini ve fikirlerini hazır hale getirmek ve kademe kademe yürüyerek hedefe ulaşmak…” biçiminde açıklamaktadır (Nutuk I, 14) ![]() ![]() Mustafa Kemal Paşa’nın siyasal kişiliğinin de, kurduğu devletin de özünde “Millî hakimiyet”, fikri bulunmaktadır: “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir ![]() ![]() ![]() Siyasal anlamda bir değişimin yaşanmakta olduğu, siyaseti iyi gözlemleyenler tarafından tespit edilmektedir ![]() ![]() ![]() Misâk-i Millî, Türk milletinin bir bağımsızlık beyannâmesiydi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 23 Nisan 1920 TBMM’nin açılmasını yeni Türkiye devletinin kuruluş tarihi olarak kabul eden araştırmacılar da vardır; gerçekten bu meclis yeni bir anayasa yapmış ve bu anayasada “Türkiye Devleti” (md: 3) ifadesi kullanılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu gelişmelerin Mustafa Kemal’in, 19 Mayıs 1919′dan itibaren uygulamayı bir takım safhalara ayırmak, milletin hislerini ve fikirlerini hazır hale getirerek kademe kademe yürürlüğe koymak siyasetine tamamen uygun olduğunu söyleyebiliriz ![]() ![]() 23 Nisan 1920′ye kadar Temsil Kurulu ile İstanbul Hükümetleri arasında görülen çatışmayla ortaya çıkan iki başlılık, bu tarihten sonra İstanbul hükümetleriyle, Ankara hükümetleri arasında sürecektir: Bu mücadelenin siyasî nedeni Türk milletini temsil iddiasıdır ![]() ![]() ![]() Millî Mücadele’nin bu döneminde Mustafa Kemal Paşa, bütün dikkatini Anadolu’ya yönelen işgal ve istilâyı sona erdirmeye yöneltmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() Bu siyasal ortamda TBMM, hemen hemen oy birliğiyle (1 oy hariç) 1 Kasım 1922′de Saltanat’ı kaldırmıştır ![]() ![]() ![]() TBMM, 30 Ekim 1922 tarih ve 307 no’lu kararıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun sona erdiğini, padişahlığın artık tarihe intikal ettiğini ve yeni Türkiye Hükümeti’nin onun yerine kurulduğunu kabul ve ilân etmiştir ![]() ![]() Şimdi yeni bir dönem başlıyordu; ya bütün olumsuzlukları, düşmanca tutumları, ihaneti, düşmanla yaptığı işbirliği unutularak geleneksel Osmanlı saltanatı sürdürülecek ya da, yüzyıllarca süren musibetlerden alınan derslerle ve vatanın her köşesini sulayan kanların bahşettiği bağımsızlıkla batılı devletlerle eş, egemen ve çağdaş bir devlet kurulacaktı ![]() Saltanat’ın kaldırılmasıyla bir dönem bitti: Batının karşısında ezik, güçsüz, sömürülen bir devlet ve toplum olma dönemi bitti ![]() ![]() ![]() ![]() Mustafa Kemal Atatürk, yeni Türk devletinin izleyeceği siyaseti “millî siyaset” diye tanımlamıştır ![]() ![]() ![]() Millî siyasetin içe dönük iki esası vardı: Milliyetçilik ve Lâiklik ![]() Milliyetçilik politikaları bağımsızlık ve ekonomik bakımından kendine yeterlik ilkelerini öngörüyordu ![]() ![]() ![]() Hilâfetin, Evkâf ve Şeriyye Vekâleti’nin kaldırılması, Tevlüd-i Tedrisat Kanunu’nun çıkarılması, Türk Medenî Hukuku’nun çıkarılması ve hukuk alanındaki yeni düzenlemeler lâik devlet ve lâik toplum politikalarının kanıtıdır ![]() ![]() Türkiye Cumhuriyeti aynı zamanda bir demokrasi hareketi olarak ortaya çıkmıştı; daha başlangıçta Sivas Kongresi’ne çağrı yapılırken Amasya Genelgesi’yle “milletin güvenini kazanmış” delegelerin hemen yola çıkarılması istenmekteydi ![]() Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde halkı temsil etmek üzere “Heyet-i Temsiliye”ler seçilmiş ve Mustafa Kemal Paşa, Kongre çalışmalarında daima delegelerle birlikte hareket etmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() Mustafa Kemal Atatürk, millî hakimiyet siyasetini devlet yönetiminin esası yaparken Osmanlı dönemine, bir “şahıs devleti” olduğu eleştirisini yöneltir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mustafa Kemal Paşa, 27 Ocak 1923′de İzmir Hükümet Konağı’nda yaptığı konuşmada “hakimiyeti milletin uhdesinde tutmak, bu hakimiyetin bir zerresini sıfatı, ismi ne olursa olsun hiçbir makama vermemek, verdirmemektir ![]() ![]() ![]() ![]() Mustafa Kemal Atatürk, bu demokratik siyaset anlayışını kurumlaştırarak, ebedî kılmak istemişti: Çok partili siyasî hayata geçme çabaları, kadınlara siyasî haklar tanınması demokratik devlet ve demokratik toplum politikalarının kanıtıdır ![]() Mustafa Kemal Atatürk’ün millî hakimiyet ve demokrasi siyasetiyle, çağdaş kalkınmış bir Türkiye siyasetini özetle anlatması bakımından Arnold Tynbee’nin şu sözlerini nakletmek yerine olacaktır ![]() ![]() ![]() Sonuç olarak; Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatı ve eseri incelendikten sonra karşımıza şöyle biri siyasetçi profili çıkmaktadır: a) Mustafa Kemal Atatürk, tam bağımsızlık, millî hakimiyet ve modernleşme / çağdaşlaşma ilkelerinden kaynaklanan bir siyasetin takipçisi olmuştur ![]() b) Mustafa Kemal Paşa’nın siyasal kişiliğinin en güçlü yanı devlet kuruculuğudur ![]() ![]() c) Mustafa Kemal Atatürk, Millî Mücadele yıllarında ve Cumhuriyet dönemindeki inkılâp hareketlerinin uygulanmasında siyasetin uygun ortamını gözlemiş, halkın desteğini kazanmaya itina göstermiş, inkılâpların halk tarafından haklılığının kabulü anını beklemiştir ![]() d) Mustafa Kemal Atatürk, iç ve dış politikada gerçekçi bir siyasetin kurucusu ve takipçisi olmuştur ![]() ![]() e) Atatürk’ün siyasal kişiliğinin en önemli yanlarından bir de Türk milletine ve onun geleceğine olan inanç ve güvendir; Onuncu Yıl Nutku’nda “Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki inkışafıyla, geleceğin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır ![]() ![]() 1 Nisan 1937′de Cumhuriyet gazetesinde çıkan konuşmasında, 19 Mayıs 1919′da Samsun’a çıktığı günkü ortamı anlatırken elinde hiçbir maddî kuvvetin olmadığını söylüyor ve “Ben Türk ufuklarından bir gün mutlaka bir güneş doğacağına, bunun hararet ve kuvvetinin bizi ısıtacağına, bundan bize bir güç çıkacağına o kadar emindim ki, bunu adetâ gözlerimle görüyordum ![]() ![]() Mustafa Kemal Atatürk, siyasal kişiliğiyle ve dehâsıyla, her şeyin sona erdiği, bittiği zannedildiği bir zamanda milletine güvenle ve onunla elbirliği yaparak nelerin olabileceğini ortaya koymuştur ![]() ![]() Hatırası ve eseri önünde saygıyla ve minnetle eğiliyoruz ![]() Yrd ![]() ![]() ![]() NOT: Bu Yazı, Selçuk Üniversitesi tarafından 11 Kasım 2002 tarihinde düzenlenen Atatürk’ü Anlamak konulu panelde bildiri olarak sunulmuştur ![]() |
![]() |
![]() |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|