10-09-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Danıştay Saldırısı (17 Mayıs 2006)
17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay II dairesine Alparslan Arslan adlı saldırganın gerçekleştirdiği silahlı terör eylemidir
Alparslan Arslan (avukat) bu saldırıyı, Danıştay II dairesinin türban hakkında aldığı kararlara tepki olarak gerçekleştirdiğini ifade etmiştir Saldırı sonrasında, Danıştay İkinci Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin ölmüş, aralarında daire başkanı Mustafa Birden'in de yer aldığı dört üye daha yaralanmıştır Arslan, saldırı sonrasında kaçmaya çalışırken Danıştay'da görevli polis memurları tarafından yakalanmıştır Alparslan Arslan'ın, saldırıya yakın tarihlerde Cumhuriyet Gazetesi'ne el bombası atan kişi olduğu tespit edilmiştir
Saldırıya Türkiye'nin her yanından tepkiler gelmiştir Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 19 Mayıs 2006'da yaptığı açıklamada saldırının sadece Danıştay'a değil, laik devlete de yöneltilmiş olduğunu söylemiştir Saldırıdan sonraki gün kaldırılan Yücel Özbilgin'in cenazesi sırasında irticaya ve irticanın oluşmasına imkan verdiğine inanılan Tayyip Erdoğan Hükümeti'ne tepkiler yağmıştır Cenaze namazı öncesi ve sonrasında "Türkiye laiktir laik kalacak" sloganları atılmış ve cenazeye gelen AKPli hükümet üyeleri "katiller dışarı" sloganları ile yuhalanmıştır Cenazeye gelen yargı ile YÖK üyeleri, cumhurbaşkanı ve askerler ise göstericiler tarafından alkışlanmıştır
Hükümet dışında hükümete yakınlığı ile bilinen Vakit Gazetesi de tepki görmüştür Gazetenin, Danıştay 2 Dairesi'nin okul öğretmenlerinin türban takmasını uygun bulmayan kararından sonra "İşte O üyeler" diye hedef gösteren bir başlık atıp daire üyelerinin resimlerini basması ve gazetenin bu sayısının saldırganın üzerinde çıkması, Vakit Gazetesi'nin saldırıda rolü olduğu şüphesini uyandırmıştır
Saldırgan Arslan ile birlikte saldırıya karışmış yedi kişinin davası hala devam etmektedir Davanın ilk duruşması sırasında Arslan kaçmaya çalışmış, fakat başaramamıştır Dava günü açıklama yapan baba İdris Arslan, "Laiklik adı altında kutsal değerlerine saldıranlara Türkiye'nin gereken cezayı vereceğini" söyleyerek oğlunun yaptıklarını desteklemiştir
Saldırı
"Saldırıda hayatını kaybedilen Mustafa Yücel Özbilgin Ölümünden sonra demokrasi ve laikliklik şehidi ünvanına layık görülmüştür Saldırı, 17 Mayıs 2006 sabahı saat 9:45 civarında gerçekleşti Arabasını Necatibey Caddesi'nde park ettikten sonra Danıştay'a gelen Alparslan Arslan adlı avukat, sahip olduğu avukat kimliği sayesinde güvenlikten silahıyla birlikte geçmeyi başardı Danıştay 2 Dairesi'nin bulunduğu kata geldikten sonra daire başkanı Mustafa Birden'in odasına yöneldi Kapıda sekreter Aynur Taslı tarafından durdurulan, fakat çay servisi yapılmakta olduğu için açık olan kapıdan içeri giren terörist, içeride toplantı yapan daire üyelerine elindeki Glock marka silahla 11 el ateş etti, bu sırada "Allahuekber" diye bağırdı
Arslan'ın silahından çıkan kurşunlar, daire üyelerinden Birden, Özbilgin, Gönenç, Özdemir ve Çobanoğlu'na isabet etti Üye Kamuran Erbuğa, saldırı sırasında masanın altına girerek yara almadan kurtuldu Odadaki çaycı da yaralanmadı Odadan çıkarken bağıran Taslı'ya susması için silahını doğrultan Arslan, koridorda havaya bir el ateş ettikten sonra merdivenlere yöneldi
Kaçmaya çalışırken yolu polisler tarafından kesilen Arslan etkisiz hale getirilip yakalandı Bu sırada Arslan polislere "Ben Osmanlı'nın torunuyum Allah'ın gazabı Danıştay'ın üzerine olacak" diye bağırdı Saldırgan Alparslan Arslan, ifadesinde olayı türban kararı nedeniyle gerçekleştirdiğini belirterek “Aldıkları karar Allah’ın adaletine sığmıyor Cezalandırmak istedim” demiştir
Saldırı'nın ardından Hacettepe Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırılan yaralı üyelerden Mustafa Yücel Özbilgin aynı gün içinde hayatını kaybetmiş, diğer üyeler ise ilerleyen haftalarda iyileşip taburcu olmuşlardır
Tepkiler
Türkiye'de, özellikle laiklik konusunda duyarlı çevrelerde, saldırıya tepki çok büyük oldu Ertesi gün saldırıyı protesto etmek için Ankara'da toplanan kalabalık Anıtkabir'i ziyaret etti ve sonrasında Yücel Özbilgin'in cenazesine katıldı Bu kalabalık içinde Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, Sayıştay, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyeleri ile Türkiye Barolar Birliği temsilcileri ve 30 kadar ilin baro başkanları, savcılar, rektörler, öğretim üyeleri de vardır Anıtkabir'de yapılan Yargıtay ve Danıştay imzalı açıklamada saldırının gerçekleşmesinde Tayyip Erdoğan hükümetinin ve Vakit Gazetesi'nin sorumluluğu olduğu söylenmiştir
Anıtkabir'e yürüyüş ve Yücel Özbilgin'in cenazesi sırasında irtica lanetlenmiş ve laiklik yanlısı sloganlar atılmıştır Bu sloganlardan en çok tekrarlananı "Türkiye laiktir, laik kalacak" sloganıdır Bunun yanısıra laiklik konusunda yeteri kadar hassas olmadığına ve irticai faaliyetlerin gerçekleşmesine sebep olduğuna inanılan Recep Tayyip Erdoğan hükümeti alehine de sloganlar atılmıştır Hükümeti temsilen cenazeye katılan AKPli bakanlar "katiller dışarı" ve "mollalar İran'a" sloganlar arasında camiye girmiştir
Hükümetin Tutumu
Saldırı, hükümetin tüm üyeleri tarafından kınanmıştır Ancak hükümet ve hükümete yakın çevreler saldırının irticai bir saldırı olduğunu reddetmiş ve hükümeti devirmek amaçlı bir komplonun parçası olduğunu savunmuştur Protesto gösterilerinin ardından hükümet adına açıklama yapan devlet bakanı Mehmet Ali Şahin, "saldırganların saldırıyla değil, hükümete yönelik protestolarla amaçlarına ulaştıklarını" söylemiş ve saldırının "türban kararı ile ilgili olmayıp Türkiye'deki istikrar ortamını yoketme amacında olduğunu" savunmuştur Takip eden günler içinde hükümetin diğer üyelerinden de bu saldırının Türkiye'deki istikrarı yok etmeye yönelik bir komplo olduğu fikrini destekleyen açıklamalar gelmiştir Hatta başbakan Recep Tayyip Erdoğan, muhalefet lideri Deniz Baykal'ı bu komplonun bir parçası olmakla suçlamıştır
Vakit Gazetesi'nin Rolü
Danıştay üyelerini hedef gösteren manşet13 Şubat 2006'da yayınlanan Vakit Gazetesi'nde, saldırıya uğrayan Danıştay İkinci Dairesi üyelerinin resimleri basılmış ve "İşte o üyeler" başlığı atılmıştı Gazetenin açıkça hedef göstermesi ve bu gazetenin Alparslan Arslan'ın üzerinde bulunmuş olması, Vakit gazetesi'nin saldırıya yol açtığı fikrinin oluşturmuştur Ahmet Taner Kışlalı'nın, o zamanlar Akit adıyla yayın yapan, gazetenin "Yuh pişkin zorba" ve "Zorba Kemalist gemi azıya aldı" manşetlerini atmasının ardından suikaste kurban gitmesi bu iddiaları güçlendirmektedir
|
|
|