Ergenokon Destanı |
10-07-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ergenokon DestanıErgenekon destanı, Göktürkler'in türeyişini anlatan bir Türk destanıdır Genel olarak, düşman tarafından hile ile yenilgiye uğratılan Türklerin, Ergenekon Ovası'nda yeniden türeyip tekrar eski yurtlarına dönerek düşmanlarıyla çarpışmalarını anlatır Efsanenin Sadeleşmiş Özet Hali: Türk illerinde Türk oku ötmeyen, Türk kolu yetmeyen, Türk'e boyun eğmeyen bir yer yoktu Bu durum yabancı kavimleri kıskandırıyordu Yabancı kavimler birleştiler, Türkler'in üzerine yürüdüler Bunun üzerine Türkler çadırlarını, sürülerini bir araya topladılar; çevresine hendek kazıp beklediler Düşman gelince vuruşma da başladı On gün savaştılar Sonuçta Türkler üstün geldi Bu yenilgileri üzerine düşman kavimlerin hanları, beğleri av yerinde toplanıp konuştular Dediler ki: "Türklere hile yapmazsak halimiz yaman olur" Tan ağaranda, baskına uğramış gibi, ağırlıklarını bırakıp kaçtılar Türkler, "Bunların gücü tükendi, kaçıyorlar" deyip artlarına düştüler Düşman, Türkler'i görünce birden döndü Vuruşma başladı Türkler yenildi Düşman, Türkleri öldüre öldüre çadırlarına geldi Çadırlarını, mallarını öyle bir yağmaladılar ki tek kara kıl çadır bile kalmadı Büyüklerin hepsini kılıçtan geçirdiler, küçükleri tutsak ettiler O çağda Türkler'in başında İl Kağan vardı İl Kağan'ın da birçok oğlu vardı Ancak, bu savaşta biri dışında tüm çocukları öldü Kayı (Kayan) adlı bu oğlunu o yıl evlendirmişti İl Kagan'ın bir de Tokuz Oguz (Dokuz Oğuz) adlı bir yeğeni vardı; o da sağ kalmıştı Kayı ile Tokuz Oguz tutsak olmuşlardı On gün sonra ikisi de karılarını aldılar, atlarına atlayarak kaçtılar Türk yurduna döndüler Burada düşmandan kaçıp gelen develer, atlar, öküzler, koyunlar buldular Oturup düşündüler: "Dörtbir yan düşman dolu Dağların içinde kişi yolu düşmez bir yer izleyip yurt tutalım, oturalım" Sürülerini alıp dağa doğru göç ettiler Geldikleri yoldan başka yolu olmayan bir yere vardılar Bu tek yol da öylesine sarp bir yoldu ki deve olsun, at olsun güçlükle yürürdü; ayağını yanlış yere bassa, yuvarlanıp paramparça olurdu Türkler'in vardıkları ülkede akarsular, kaynaklar, türlü bitkiler, yemişler, avlar vardı Böyle bir yeri görünce, ulu Tanrı'ya şükrettiler Kışın hayvanlarının etini yediler, yazın sütünü içtiler Derisini giydiler Bu ülkeye Ergenekon dediler Zaman geçti, çağlar aktı; Kayı ile Tokuz Oguz'un birçok çocukları oldu Kayı'nın çok çocuğu oldu, Tokuz Oguz'un daha az oldu Kayı'dan olma çocuklara Kayat dediler Tokuz'dan olma çocukların bir bölümüne Tokuzlar dediler, bir bölümüne de Türülken Yıllar yılı bu iki yiğidin çocukları Ergenekon'da kaldılar; çoğaldılar, çoğaldılar, çoğaldılar Aradan dört yüz yıl geçti Dört yüz yıl sonra kendileri ve süreleri o denli çoğaldı ki Ergenekon'a sığamaz oldular Çare bulmak için kurultay topladılar Dediler ki: "Atalarımızdan işittik; Ergenekon dışında geniş ülkeler, güzel yurtlar varmış Bizim yurdumuz da eskiden o yerlerde imiş Dağların arasını araştırıp yol bulalım Göçüp Ergenekon'dan çıkalım Ergenekon dışında kim bize dost olursa biz de onunla dost olalım, kim bize düşman olursa biz de onunla düşman olalım Türkler, kurultayın bu kararı üzerine, Ergenekon'dan çıkmak için yol aradılar; bulamadılar O zaman bir demirci dedi ki: "Bu dağda bir demir madeni var Yalın kat demire benzer Demirini eritsek, belki dağ bize geçit verir" Gidip demir madenini gördüler Dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizdiler Dağın altını, üstünü, yanını, yönünü odun-kömürle doldurdular Yetmiş deriden yetmiş büyük körük yapıp, yetmiş yere koydular Odun kömürü ateşleyip körüklediler Tengri'nin yardımıyla demir dağ kızdı, eridi, akıverdi Bir yüklü deve çıkacak denli yol oldu Sonra gök yeleli bir Bozkurt çıktı ortaya; nereden geldiği bilinmeyen Bozkurt geldi, Türk'ün önünde dikildi, durdu Herkes anladı ki yolu o gösterecek Bozkurt yürüdü; ardından da Türk milleti Ve Türkler, Bozkurt'un önderliğinde, o kutsal yılın, kutsal ayının, kutsal gününde Ergenekon'dan çıktılar Türkler o günü, o saati iyi bellediler Bu kutsal gün, Türklerin bayramı oldu Her yıl o gün büyük törenler yapılır Bir parça demir ateşte kızdırılır Bu demiri önce Türk kaganı kıskaçla tutup örse koyar, çekiçle döver Sonra öteki Türk beğleri de aynı işi yaparak bayramı kutlarlar Ergenekon'dan çıktıklarında Türklerin kağanı, Kayı Han soyundan gelen Börteçine (Bozkurt) idi Börteçine bütün illere elçiler gönderdi; Türkler'in Ergenekon'dan çıktıklarını bildirdi Ta ki, eskisi gibi, bütün iller Türkler'in buyruğu altına girdi |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|