Kelebek |
06-28-2009 | #1 |
KRDNZ
|
KelebekKozasını araladı kelebek
önce başı çıktı oradan gözlerini ovaladı,istem dışı karşısında bir yaprak gördü yaprağın ucunda bir billur “sen nesin “dedi ona “ben yağmur damlasıyım” dedi billur dikkatli bakınca kendi yansımasını gördü “ne kadar çirkinim” dedi sonra biraz daha hareket etti kozadan, muhteşem kanatları çıktı üzerinde bin bir rengin dans ettiği billur damlasına bir daha baktı “hayır ben çok güzelim” dedi Sonra gözleri kamaştıran bir ışık gördü “sen kimsin” “ben güneşim” dedi parlak ışık “ne kadar güzelsin ne kadar sıcak senin yanına gelebilir miyim “ “ben hayat veririm evrene ama bana ulaşmaya çalışma belki senin felaketin olurum”dedi güneş gülümsedi kelebek “felaket nedir ki” Sonra etrafına baktı, binlerce kelebek hayata merhaba diyordu ileride bir yeşillik gördü uçsuz bucaksız açtı titrek kanatlarını oraya doğru uçtu insan seslerini, çocuk cıvıltılarını duydu “bunlar ne” dedi güneşe “bunlar evrenin sahipleri “dedi güneş kelebek güldü “sahip” ne demek ki “onlara da fazla yaklaşma” dedi güneş “sana zarar verebilirler “ kelebek yine güldü “zarar “ne demek ki Bir kız çocuğu,dedesinin elini tutmuştu “a dede bak bir şey uçuyor” “ne kadar güzel ne kadar güzel” “o kelebek yavrum “dedi ihtiyar “yakalayalım dede ne olur” dedi çocuk “olmaz yavrum çok narindir incinir” kelebek duydu onları üzerlerinde uçarken gülümsedi ”incinmek ne demek ki” Kız dedesinin elinden kurtuldu kelebeği kovalamaya başladı kelebekte onu, kovalayıp oynaşmaya başladı bir ara yoruldu kelebek ihtiyar adama takıldı gözü küçük kıza hiç benzemiyordu güneş onun aklından geçenleri okudu “o adam çocuğun dedesi” dedi “dede mi dede ne demek ki “diye güldü kelebek “yani annesinin babasının babası” dedi güneş kelebeğin canı sıkıldı ilk defa “benim dedem, babam, annem nerede” güneşinde canı sıkıldı,parlaklığı soldu “doğduğun yere bak” dedi “git bak oraya “ Kelebek telaşla doğduğu yere uçtu yağmur damlasını aradı seslendi ona “neredesin ne olur cevap ver bana “ cılız bir ses duydu “buradayım” damla eski halinde değildi küçücük kalmıştı “ne oldu sana böyle ne oldu söyle” “ölüyorum “dedi damla ”yok oluyorum” “ölmek mi ölmek ne demek ki “dedi kelebek boğazına bir şey düğümlendi, yüreğini bir korku sardı, ağlamaya başladı “geldiğim yere gidiyorum dedi “damla “gök yüzüne, sonra yağmur olup tekrar geleceğim, sonra yine kelebeklere arkadaşlık edeceğim” “Annem annem nerede” diye sordu ağlayarak damla aşağıyı gösterdi son bir gayretle iyice küçüldü küçüldü ve aşağıya düştü kelebek aşağıya baktı üzüntü ve umutla yağmur damlasının ardından bir damlada kendi gözyaşı düştü aşağıya aşağıya uçtu hızla,annesinin cansız bedenini gördü bir müddet sonra güneş batmaya yüz tuttu bir sert rüzgar esti, anne kelebeğin bedenini uçurdu yavru kelebek annesinin peşinden uçtu cansız beden bir köy evinin camındaki yasemin çiçeğinin saksısına düştü sabah evin gelini onun cansız bedenini orada buldu aldı içeriye gergefini çıkarttı ve onun desenlerini gergefe işlemeye başladı bir kelebeğin ömrünü düşündü, hüzünlendi o arada iğne eline battı bir damla kan, işlediği kelebek deseninin üzerine düştü arkasından bir damla göz yaşı elinin acısından mı, hüzünden mi bilinmez küçük kelebek, camın önünden hiç ayrılmadı sabah cansız bedenini buldular orada o işleme, sabah dedesiyle koşuşturan kıza çeyiz olmuş meğer kız her gördüğünde kelebeği düşünür hüzünlenirmiş… Mehmet Akif Gülhan |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|