Bebek- Süt Çocuğu- Anne Karnında- Yeni Doğmuş Bebek |
06-26-2009 | #1 |
Şengül Şirin
|
Bebek- Süt Çocuğu- Anne Karnında- Yeni Doğmuş BebekBebek-süt çocuğu-anne karnında-yeni doğmuş bebek Aanne karnındaki gelişme döneminden başlayarak 12 ya da 18 aylık oluncaya kadar insan yavrusuna genellikle "bebek" ya da "süt çocuğu", bu dönemden sonra yalnızca "çocuk" denir Bebek sözcüğü büyük olasılıkla süt çocuklarının çıkardığı "bebe" ya da "baba" gibi tek heceli seslerden kaynaklarımıştır Anne Karnındaki Bebek Her canlı, dünyaya gelişini başka bir canlıyaborçludur Bebeğin yaşamı da babasının ürettiği bir sperma hücresinin aannesinin ürettiği bir yumurta hücresini döllemesiyle başlar Döllenmiş yumurta, aannenin karın boşluğunda yer alan özel bir organın duvarına tutunarak yerleşir Dölyatağı ya da rahim denen bu organ, doğum anına kadar bebeği barındıracak olan korunaklı bir yuvadır Döllenmiş yumurta hücresi burada sürekli bölünerek hızla çoğalır (bak Hücre); böylece beyin, kalp, bağırsaklar, akciğerler, kol ve bacak gibi organlar gelişmeye başlar Döllenmeden sonraki ilk yedi hafta içinde bebeğin tıp dilindeki adı embriyonudur Gelişmesinin ilk aşamasında pirinç tanesinden daha küçük olan embriyon tıpkı bir kurbağa yavrusunu andırır Vücut hücreleri çoğalarak farklılaştıkça, bebek de giderek minicik bir insana benzemeye başlar Yaklaşık 12 hafta sonra kolları, bacakları, elleri ve ayakları oluşmuş, iskelet kemikleri gelişmiştir 16 haftada el ve ayak tırnaklarına kadar vücudunun bütün bölümleri biçimlenmiş, boyu 160 milimetreyi bulmuştur Döllenmeden sonraki sekizinci hafta ile doğum arasındaki dönemde bebeğe dölüt ya da fetüs adı verilir Dölyatağındaki bebek, vücudunu yumuşak bir yatak gibi sarıp koruyan bir sıvının içinde yüzer Ama kendi kendine ne beslenebilir, ne de soluk alabilir Bu yüzden bebeğe gerekli olan besini ve oksijeni sağlamak için, gebelik sırasında dölyatağmın duvarında etene ya da plasenta denen özel bir organ gelişir Aannenin kanında erimiş durumda olan besin maddeleri ile oksijen eteneye geçer ve göbek kordonu denen ince bir bağ aracılığıyla bebeğin kanına aktarılır Bebeğin dölyatağına yerleşmesinden başlayarak doğumuna, yani aannesinin vücudundan ayrılıp dünyaya gelmesine kadar geçen süre ortalama 40 haftadır Ama, kabaca dokuz ay 10 gün olarak hesapların bu süreyi tamamlayıp beklenen günde doğan bebeklerin oranı yalnızca yüzde 5'tir Yaklaşık yüzde 85'i, beklenen günden önceki ya da sonraki iki hafta içinde herhangi bir günde doğabilir (bak Doğum) Bir bebek ne kadar erken doğarsa o kadar küçük ve az gelişmiş olacağından, dış dünyada birdenbire karşılaşacağı değişik koşullara okadar zor uyum sağlar 38 haftadan önce doğan bebeklerde solunum ve beslenme güçlükleri görülebilir; 28 haftalık olmadan önce doğanların ise yaşama şansı çok azdır Zamanından önce doğan bebeklere erken doğan {prematüre), 40 haftadan sonra doğanlara da geç doğan (postmatüre) bebek denir İnsanlarda her gebelikte genellikle tek bir bebek doğar; ikiz doğum oranı az, üçüz ya da dördüz doğum oldukça seyrektir Çok ender görülen beşiz ya da bunun üstündeki doğumlarda ise bebekler o kadar küçüktür ki yaşama olasılıkları yok denecek kadar azdır Yeni Doğmuş Bebek Bebeğin dünyaya geldiği anda attığı ilk çığlıkla akciğerleri açılır ve solunum başlar Zamanında doğan sağlıklı bir bebeğin ağırlığı genellikle 2 ile 4 kg arasında değişir Erken doğan bebekler ise ortalama 900 gr ağırlığındadırBu bebekler annelerinden süt emebilecek ve mikroplara direnç gösterebilecek duruma gelinceye kadar "kuvöz" denen özel bir aygıt içinde bakıma alınır Yeni doğmuş bir bebek göründüğü kadar güçsüz ve çaresiz değildir Aanne memesini ağzıyla sıkıca kavrayarak süt emebilir; açlığını ve rahatsızlığını belli etmek için var gücüyle ağlayıp bağırabilir Gürültü ve ani hareketler karşısında kollarını, bacaklarını oynatarak ve bir şeyi yakalamak istermiş gibi parmaklarım bükerek ürktüğünü gösterir Aannesinin karnında aylarca karanlıkta kaldıktan sonra, bu yeni karşılaştığı dünyanın parlak renklerine, nesneleanne ve gürültüleanne henüz yabancıdır Ama her şeyi çok iyi görür ve işitir Özellikle aannesinin sesini daha doğmadan önce de duyabildiği için iyi tanır Bütün bunlara karşın, yaşamını kendi başına sürdüremez Beslenmek, ısınmak, güven ve rahat içinde yaşayabilmek için bir insana, özellikle aannesine bağımlıdır Her şeyden önce, kendisine en yararlı besin olan aanne sütüyle beslenmesi gerekir Ama bazen sağlık sorunları nedeniyle aanne bebeğine süt veremez ya da bebek aannesinin memesini ememez O zaman, kaynatılarak mikroplardan arındırilan inek sütü bebeğe biberonla içirilebilir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|