Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Sözlük Ağı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
anlamı, hakkında, mimarlığın, mimarlık, tanımı

Mimarlık Nedir? Mimarlık Tanımı Mimarlık Anlamı Mimarlık Hakkında Mimarlığın Tanımı

Eski 09-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mimarlık Nedir? Mimarlık Tanımı Mimarlık Anlamı Mimarlık Hakkında Mimarlığın Tanımı



Mimarlık Nedir? Mimarlık Tanımı Mimarlık Anlamı Mimarlık Hakkında Mimarlığın Tanımı Osmanlıda Mimarlık Osmanlı Mimarisi Osmanlıdaki Mimarlar Osmanlı Mimarları
Mimarlık Nedir? Mimarlık Tanımı Mimarlık Anlamı Mimarlık Hakkında Mimarlığın Tanımı

Mimarlık Nedir?

Osmanlı sanatının Türk Sanat Tarihi içindeki tartışılmaz ayrıcalığı ilk kez onun, standart ve uyumlu bir üslup geliştirmiş olmasından ileri gelir Horasan’dan Filibe’ye kadar uzanan kuşakta etkili olan Osmanlı Mimari Sanatı zaman içinde büyük değişimler geçirmiş ve kendini bu değişimlerden, hakim olduğu topraklar üzerinde gelmiş geçmiş tüm kültürlerin sentezini yaparak yaratmıştı Elbette bu süre içinde belli dönemlerde bazı kültürlerden daha fazla etkilenmiş ve bu kültürlerin sanat anlayışlarını eserlerinde daha fazla yansıtmıştıOsmanlı Mimarisi’nin 14yy dan 20yyın başlarına kadar uzanan etkinlik süreci bu nedenle üç bölümde incelenmektedir:

•Erken dönem(14yy-15yy)
•Klasik Dönem(15yy-17yy)
•Batılılaşma Dönemi(17yy-19yy)

Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde etkili olan Erken Dönem Mimarisi İznik, Bursa ve Edirne yapıları tarafından temsil edilirBunların ilk örnekleri İznik’te bulunurİkinci payitaht Bursa ise gerek devletin ilk anıtsal taş yapılarını bulundurması gerekse Erken dönem Mimarisi’ne damgasını vurmuş “Bursa Üslubu“nun doğduğu yer olması nedeniyle büyük bir öneme sahiptir14yyın ikinci yarısında devletin merkezi olan Edirne ise bir cami ve medreseler kentidir Erken Dönem Mimarisi özellikle taş işçiliği bakımından Selçuk Sanatı’nın izlerini taşırFakat Bu dönem eserlerini Selçuklu Sanatı’nın taklitleri olarak kabul etmemek gerekir: Erken Dönemde klasik anlayışın ve özgün Osmanlı sanatının ilk temelleri atılmış;kubbe geleneği ortaya çıkıp gelişmiştir Klasik Dönem Mimarisi ise üç yüzyıllık geniş bir dönemde,imparatorluğun bütününde etkili olmuş;en parlak örneklerini ise İstanbul’da vermiştirBu dönem mimarisinin baş yaratıları,dini ve kamusal yapılardırÖzel mülkiyet anlayışı olmadığından sivil mimariye ait yapılara pek rastlanmazKamusal ve dinsel işleve sahip olmayan ilk ürünler dönemin sonlarında ,batı etkisinin gelişiyle verilmiştirBu dönem, Erken Dönemin mirasçısı olarak kubbe geleneğini sürdürmüş,Erken Dönemin sonlarında ortaya çıkan merkezi plan şemasını geliştirerek onu anıtsal ölçülere kavuşturmuşturBir çokları Osmanlı Klasik Anlayışının karakteristik özelliği olan ;ana kubbeyi yarım kubbelerle mümkün olduğunca genişletme çabasının Ayasofya’ dan etkilenilmesi sonucu ortaya çıktığını iddia ederler İmparatorluğun duraklama dönemine girdiği 17yy sonlarında ve bunu takip eden gerileme döneminde Osmanlı devlet adamları ve aydınları arasında reform arayışları baş gösterdi; fakat bu arayışlar daha çok Avrupa’nın idari ve kültürel açılardan taklit edilmesi şeklinde gelişti Mimaride batılı üsluplar benimsenmeye başladıBöylece 18yydan sonra Klasik dönem eserlerine rastlanmadı,sivil mimari önem kazandı

KLASİK OSMANLI MİMARİSİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
AKlasik Anlayış

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u alıp Osmanlı’yı doğu ve batının birleştiği noktaya kadar genişletmesiyle devlet yönetiminde doğu ve batıyı kucaklamak isteyen bir politika önem kazandıBu sentez arayışı kültür-sanata da yansıdıDoğulu kaynakların yanı sıra batılı kaynaklardan da-yalnız burada batı olarak kastedilen Bizans’tır;Avrupa değil-beslenmeye başlandıBu durumun ilk örneğini ,Selimiye Camii’nin yapılışına kadar aşılamayacak bir şaheser olarak kabul edilen Ayasofya Kilisesi’nin incelenmesi oluşturur Bu inceleme gerek estetik gerek teknik açıdan Osmanlı kubbe mimarisinin gelişimini hızlandırmıştır Birçokları tarafından 16yy Osmanlı’nın en parlak dönemi kabul edilirSiyasi alandaki getirileri açısından bu yargının ne derece doğru olduğu tartışılabilir;fakat sanatsal açıdan özgün Osmanlı Mimarisinin en olgun devrini 16yy de yaşamış olduğu su götürmez bir gerçektirBu durumun temel sebepleri şöyle sıralanabilir: a-Sınırların büyük bir hızla genişlemesine paralel olarak imar faaliyetleri hız kazandı böylece mimaride büyük gelişim yaşandı b-16yyda çağını en büyük güçlerinden biri haline gelen Osmanlı buna paralel olarak kültürel alanda da en olgun devrini yaşadıKendisinden önceki kültürleri sentezlemeyi tamamlayarak kendi kültürünü oluşturdu c-Devletin ekonomik açıdan oldukça güçlü olmasıyla sanatsal çalışmalar desteklendiBüyük binaların yapılması mimariyi gelişmesi için hem zorladı hem teşvik etti
d-Özellikle mimari alanda bir birini izleyen anıtsal nitelikli yapılar gözden geçirildiğinde bu dönem deki sanatsal üslupta sultanın ne kadar etkili olduğu ortaya çıkarSultanlar Osmanlı Devletinin büyüklüğüne uygun,onu mimari alanda simgeleştirecek özelliklere sahip eserlerin yapılmasına ön ayak oldularBu simgesel eserlerle sultanlar tanrıya bağlılıklarını bildirirken bir yandan kendi varlıklarını duyuruyorlardı(bu durumun kanıtı kamusal işlevi olmasına rağmen külliyelerin onu yaptıran sultanın varlığıyla özdeşleşmesi,bu yapıların o sultanın adını taşımasıdır)Bu soylu ve yüce amaca uygun olarak mimari de şaheserler yaratmalıydı Dönemin ileri gelenlerinin de hünkarın yolunu izlemesi mimarinin gelişimini hızlandırdı Klasik estetik doruk noktasına ulaştı Klasik Osmanlı Mimarisi gündelik hayatın gereksinimlerini karşılayacak yapılarda ifadesini bulurYani diğer bir değişle klasik anlayış değişen çağla beraber değişen gündelik yaşamın ihtiyaçlarını erken dönem sanatının karşılayamaması üzerine ortaya çıkmıştırBu özelliğinden dolayı klasik Osmanlı mimarisinde yapının en önemli özelliği işlevselliğidir Mimarın amacı ise işlevselliği kapatmayacak ölçüde sanatsal yönü de olan yapılar ortaya koyabilmektirBöylece Klasik Dönem yapılarında abartıdan uzak duruldu,sade ve dengeli kompozisyonlar oluşturulmaya çalışıldı 15yydan 16yya kadar uzan dönemde (mimari halkın ihtiyaçlarına yanıt veren bir araç olarak ele alınması ve özel mülkiyet kavramının var olmaması nedeniyle) kamusal yapılar ön plana çıktıBulunduğu yerde ,halkın tüm gereksinimlerine yanıt verecek bir yapılar topluluğu olan külliyelerin inşası hız kazandıBöylece hem kentleşme kontrol altına alınmış oluyor hem de devlet sosyal yükümlüklerini bir kerede yerine getirmiş oluyordu Ayrıca bu yapılar vakıflar arayıcılığı ile yönetildiğinden hem devlete yük olmuyor hem de yapıyı yaptıran bina üzerinde bir hak iddia edemiyordu Böylece de binalar tamamen halkın kullanımına açık oluyordu

BKlasik Mimarinin Tarihsel Gelişimi
Osmanlı Mimarisi bir çok alanda mirasçısı olduğu Selçuklular’ dan mimari alanda ayrılırOsmanlılar ve arasında görülen en büyük fark Selçuklular’ın süslemeyi yani biçimselliği Osmanlılar’ ınsa mekan kullanımı yani işlevselliği ön plana çıkarmış olmasıdırAyrıca Osmanlılar’ da dini mimariye daha çok önem verildiği görülürBu farklılıklarına karşın Osmanlılar özellikle erken dönemde Selçuklu sanatından etkilenmişlerdirÖrneğin Osmanlılar Selçuklu bezemelerini kullanmışlar fakat onları biraz sadeleştirmişlerdir Erken Dönem Mimarisi: Bursa okulunun tek kubbeli yapılarıyla başlayıp Edirne okulunun çift yada çok kubbeli yapılarıyla devam eden bir dönemdirBursa okulunun etkisinin daha baskın olduğu görülür Bu dönem mimarlarının temel arayışı aydınlık ve ferah mekanlar yaratmaktır Topkapı sarayı,Çinili Köşk,İlk Fatih Camii bu dönem mimarisinin en iyi örnekleridir Devrin sonunda inşa edilen Üçşerefeli Camii planı açısından Osmanlı Klasik Mimarisine ilk adım sayılır:İç avlulu plan tasarımı ve ana kubbe anlayışının oluşturulması Klasik Anlayışın gelişinin işaretleridir

Klasik Dönem 15-16yy:
Bu dönem Osmanlı mimarları camii mimarisinin özelliklerini belirlemeye çalıştılarAyrıca merkezi plan sorunun nasıl çözüleceği sorusuna yanıt aradılar Bu dönem mimarlarının baş amacı her yönden ve herkes tarafından görülebilecek kadar yüksek ve heybetli yapılar yaratmaktı Bu Dönem camilerinde kubbeli ve yan kubbeli bir örtü sistemi kullanıldıBu tavan dörtlü filayak sistemi ile dengelendiYukarıdan aşağı genişleyen bir kütle kompozisyonu (prizma biçimli yapılarla hiyerarşik ,basamaklı bir görünüm) tasarlandıAna kütle ve kubbe arasında daha uyumlu bir geçiş yapabilmek için kubbe kasnağı sınırlı yükseklikte tutuldu:Bu dönem yapılarında kullanıla kubbeler tam yarı küre şeklinde değildi(Selatin camilerde) Minare sayısıysa iki veya dörttü Bu dönemde kullanılan yapı malzemeleri küfeki taşı ve mermerdi

16-17yy(Sinan Dönemi)
İmparatorluğun ekonomik alandaki refahını yansıtan büyük boyutlu eserler yapıldı Şehircilik çalışmaları önem kazandı Mimari elemanların ölçüleri ve kompozisyonları yeniden düzenlendi:Ana kubbe genişletildi;yan mekanlar kullanışlı hale getirildi;filayak sayısı altı ve sekize çıkarıldı Yapı malzemelerinde yalınlık ön plana çıktıAyrıca renkli taşlar da yapılarda kullanılmaya başlandı 17yy da ,16yyın etkileri görüldüBatı etkisi henüz kuvvetli olmadığından bu dönemde Osmanlı kendi kaynakları açısından kısırlaşmamıştı,hala özgün eserler verebiliyorduFakat Osmanlı’nın duraklama dönemine girişi,iç karışıklıklar,ekonomik sıkıntılar mimaride büyük atılımlar gerçekleştirecek büyük boyutlu yapıların inşasını engellediBu nedenle bu dönemde İmparatorluğun büyüklüğünün anısını yaşatacak eserlerle yetinildi Özetle mimari de devletle birlikte duraklama dönemine girdi

Batılılaşma Dönemi 18yy(Lale Devri):
18yyda Lale Devri ile Osmanlı mimarisinde önemli değişiklikler yaşandıBatılı yaşam tarzının benimsenmesiyle mimaride de batı etkisi hissedilmeye başlandıBatılı üsluplar tercih edilmeye başlandıBunun sonucunda Klasik Osmanlı mimarisinin etki alanı daraldı,bir süre sonra da klasik anlatış yerin tamamen batılı üsluplara bıraktı
Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa özellikle Paris ve Viyana’dan getirttiği projelerle İstanbul’un imarına el attı:Haliç ve Kağıthane Dersi gezinti yerleri haline getirildiKağıthane’de padişah için Sadabad Kasrı inşa edildi ve etrafı lale bahçeleriyle bezendiBatılı tarzdaki binaların yöneticiler tarafından da benimsenmesiyle varlıklı kesimler arasında lale yetiştirme ve köşk yaptırma modası başladıBöylece deniz kenarındaki semtler moda oldu:Üsküdar,Beylerbeyi, Bebek,Fındıklı, Alibeyköy , ve Topkapı… Köşk modası cami mimarisinde de etkili oldu :”Yalı camii”denen deniz kıyısı camileri yapılmaya başlandı
19yy(Tanzimat Dönemi): Tanzimat ile birlikte batılılaşma hareketleri daha da hızlandıTamamen barok ,rokoko,neogotik ve amper üslupları etkin oldu Şehir yeni alanlara doğru genişlemeye başladıBoğaziçi ve Sarıyer’e iskan arttıAyrıca alt yapı ve kent hizmetleri gelişti:Haliç’e köprü kuruldu;tünel(metro),atlı tramvay,Şirket-i Hayriye(deniz taşımacılığı yapan bir şirket) açıldıKülliyelerden bağımsız ilk hastane (Vakıf Gureba Hastanesi) hizmet vermeye başladı Batılı yaşam tarzının orta kesimler tarafından da benimsenmesiyle lüks tüketim arttıMobilyalar evlere girdi ve böylece binalar buna uygun yapılmaya başlandıAynı zamanda yazlık ve kışlık adeti başladı ve bu nedenle ev fiyatları arttıSuriçi ve Beyoğlu kışlık ,Boğaz ,Kadıköy ve Adalar ise en gözde yazlık semtler arasındaydıKentin yerleşim dokusu değişmişti Mimari kamusal alanda hizmet vermeyi bırakıp bireye hizmet etmeye başladı Bu dönemin en önemli camileri Nuruosmaniye Camii,Dolmabahçe Camii,Aksaray Valide Camii ve Nusretiye Camiidir
MİMARLIK VE USTALIK
AMimarlığa Yaklaşım
Osmanlı insanı dinin etkisiyle her şeyin kendisine tanrı tarafından kusursuz verildiğine inanırOna göre insana düşen tanrının yarattığı parçaları doğru şekilde Osmanlı toplumunun bir ferdi olan mimar da bu anlayıştan soyutlanamazDolayısıyla mimar miri toprak düzeninin ve dini inancının yarattığı durallığı taşıyan ürünler verecek ,mimariyi bir kompozisyon sanatı olarak görecektirBu nedenle Osmanlı klasik mimarisinde yeni formlar yaratma amaçlı bir çalışma görülmezÖrneğin birkaç çeşit kubbe ,pencere vardır;mimar bunları bir legonun parçaları gibi birleştirirOsmanlı mimarının yaratıçılığı ve becerisi ,mazmunları ve ses kalıplarını birleştirip “söz legoları”ndan şiir yaratan şair gibi parçaları ne derece doğru (uyumlu, göz okşayıcı ve işlevine uygun) birleştirebildiğiyle ölçülür
Her şair dili bilir ama o dilin sözcüklerini art arda dizmekteki becerisidir şairin başarısını yaratanMimar için de durum aynıdır:mimarın elinde bir pencere vardır;şekli şemali bellidir yada caminin tepesinin kubbe ile kapatılacağı; minarenin ince, uzun, ve sivri olacağı;caminin iç mekanının kare biçimde olacağı açıktır ama kaç pencerenin nasıl sıralanacağını belirlemek ,kubbelerin nasıl dağılacağını tasarlamak mimarın teknik hakimiyet,sanatsal yetkinlik ve yaratıcılığına bakarSonunda Sultanahmet Camii’ndeki gibi mekan çiğ ışığa da boğulabilir; ışık Süleymaniye Camii’ndeki kutsallık duygusunu arttıran bir elemana da dönüşebilir
Elbette mimar ve edebiyatçıyı eş saymak olanaklı değilKullandıkları araçların (söz ve taş) farklılığından çok hitap ettikleri kesimlerin farklılığından kaynaklanır bu: Her şeyden önce mimari yüzünü halka dönmüştür;divan şairi ise sarayaBirinin amacı işlevsel olmaktır diğerinin ki ise biçimsel mükemmeliğe ulaşmakDiğer bir farkta biçimsel alanda görülür:mimari yalındır ,edebiyat ise süse boğulmuştur Osmanlıda mühendis yoktur; bu görevi mimar üstlenmiştirBu nedenle mimarın ustalığının bir diğer ölçütü onun araziyi doğru kullanabilme becerisi,teknik birikimi ve hassasiyetidir(Klasik dönem eserleri değerlendirilirken teknik açıdan da değerlendirilmelidir) Örneğin Mimar Sinan Osmanlı tarihinin herkesçe bilinen tek mimarıdır çünkü o hem mühendis hem mimar olarak kusursuz denecek binalar yaratmıştırBu nedenle Sinan’ın eserleri Klasik dönem anlayışın çok iyi yansıtır
Elbette Osmanlı mimarları sadece teknik eleman veya kompozisyoncu değillerdiHer ne kadar biçimler belli olsa da her mimar eserinde farklı anlatım yolları ve teknikler denerdi
BMimarların Yetişmesi ve Örgüt Düzeni
Klasik Osmanlı Mimarisi 15-18yylar arasında oldukça geniş bir alanda etkin olduİmparatorluğun her yerine yayılan bu mimari anlayış ilk ağızda tüm yapıların aynı mimari kurum tarafından yapıldığı izlenimini verirOysa Osmanlı’nın çok kültürlü yapısı ve geniş toprakları göz önüne alındığında bunun imkansız olduğu anlaşılırBelgelerden ülke genelinde imar faaliyetlerini denetleyen ve organize eden altı mesleki kuruluş bir de ek olarak bir teşkilatın var olduğu anlaşılmaktadırBu teşkilatlar doğrudan yada dolaylı olarak merkeze bağlıdırlar
Ehl-i Hiref Teşkilatı:Ehl-i Hiref sanat sahibi esnaf anlamına gelirTeknik yönü ağır basan ve özel uzmanlaşma isteyen işlerle(süsleme, bezeme…) uğraşanların teşkilatıydıBu teşkilat çeşitli zanaatlara ait bölükler halinde örgütlenirdiDevşirmeler arasında yetenekli olanların alınıp yetiştirilmesi yada kendi dallarında becerilerini kanıtlayanların kaydedilmesi yoluyla kuruma insan kazandırılırdıÖrgüt üyeleri sarayın ihtiyaçlarını karşılamak ve padişahın yaptırdığı mimari eserleri süslemekle yükümlüdürlerSaraya bağlı bir teşkilat olduğu için üyeler ulufe alırlarBuna karşın atölyeleri saray dışında bulunur Örgüt çok sayıda zanaat kolunu içerdiğinden yaratılmasına katkıda bulunduğu yada benimsediği başkent üslubunu ülkenin her yanına yayabilmekteydi Hassa Mimarları Ocağı:Anadolu Selçukluları;Beylikler ve Erken Osmanlı Döneminde düzenli bir mimarlık örgütü bulunmuyorduOysa Fatih’in İstanbul’u dünya başkenti yapma tutkusu ,hızla gelişen ve büyüyen devlet ciddi ve kapsamlı bir mimarlık örgütünün varlığını zorunlu kılıyorduBu ihtiyacı karşılamak için önce Hassa Mimarlık Ocağı kuruldu ve ardından ocağın alt kuruluşları olacak taşra teşkilatlarının düzenlenmesine geçildiDevletin ocağa sunduğu imkanlar v mimari alanda yaptığı yatırımlar artıkça ocak da kendini geliştirdi ve klasik üslubun ilk basamaklarına ulaşıldı1538’den sonra ocağın başına getirilen Mimar Sinan’ın çalışmaları sonucu kuramsal ve uygulamalı dersleriyle(resim,menazır,hesap,hendese=geometri, m imarlık dersleri) ocak bir okul niteliği kazandı ve 16yyda gelişmesini tamamlayarak kendine bağlı alt birimler olan taşra teşkilatları sayesinde tüm mimari faaliyetler üzerinde etkili oldu Hassa Mimarları Ocağı sarayın Birun (dış hizmetler) örgütü içinde yer alan şehr’ emaneti (belediye) örgütüne bağlı yarı askeri bir ocaktı; Topkapı sarayı içindeki Sepetçiler Kasrı’nda eğitim veriyorduOcak içinde hiyerarşik bir düzenleme vardı:Yeniçeri Ocağından seçilen yetenekli gençler veya saraya bağlı bazı sanatçılar usta-çırak ilişkisi içinde eğitim görürlerdiAyrıca öğrenciler mimarlık dışında en az bir sanat daha öğrenmek zorundaydılarOcak içinde bu ek zanaata ,deneyimlerine ve yönetimsel kadrodaki yerlerine göre sınıflandırılırlardı Hassa mimarlarının görevleri şunlardı: Kamuya ait tüm yapıların planların yapmak, keşif bedellerini denetlemek , yapım işlerini yürütmek, onarımlarını yapmak veya yaptırmak Askeri yapıların yapım ve onarımı, askeri yolları açılması ve tamiri,köprülerin yapımı, konaklama yerlerinin ve menzillerin düzenlenmesi ile ilgilenmek Saray dışından kimselerin yaptırmak istediği yapıların planlarını yapmak veya incelemek;bu yapıların malzeme ve inşaat hesaplarıyla ilgilenmek,binalara yapım izni vermek Şehre gelen inşaat malzemelerinin kalitesini ve bunları satan dükkanları ;sıvacı,duvarcı ve marangozların ehliyetlerini denetlemek Tüm vakıfların tamirat ve onarımını üstlenmek ve bunların yapım-onarım masraflarını onaylamak Donanmanın ihtiyacı olan kereste,seren vb malzemeyi zamanında hazırlamak Ordu Mimarları:Hassa mimarları ocağı içinden seçilip askeri mimarlık işlerinde uzmanlaşan kişilerden oluşurSavaş zamanında orduyla sefer çıkar,ordunun geçeceği köprüleri kurar,alınan savunma yapılarını(kale vb) onarırlardıBarış zamanında sınırlar üzerindeki askeri yolların keşif ve onarımı yada yenilerinin yapıyla görevlendirilirlerdi Eyalet mimarları:Genellikle Hassa mimarları ocağında yetişmiş tımar sahibi kişilerden oluşurduBunlar gittikleri yerlerde sürekli hizmet ederlerdi:bulundukları eyaletin inşaat esnafı ve işçileriyle eyalet sınırlarında yer alan savunma yapılarını onartır ve güçlendirirlerdi

Bölge Mimarları:Hassa mimarlarına vekaleten belli bir bölgenin toplu yerleşme birimlerindeki inşaat işlerini düzenlemekle yükümlüdürler16yyın başında görevleri çok fazlayken daha sonraları kent mimarlarının kurulmasıyla işleri, kolaylaşmıştır Kent Mimarları:Şehirleşmeler sonucu devletin kent ölçeğindeki bir çok yerleşme biriminde inşaat malzemelerinin kalitesi ve fiyatlarıyla yapıların denetlenip düzenlenmesi ihtiyacı doğmuştuTeşkilat bu ihtiyacı karşılamak üzere kurulduKent mimarı unvanı babadan oğla geçerdi

Vakıf Mimarları:Külliye niteliğindeki yapıların arasından sorumlusu olduklarının bakım ve onarımı ile ilgilenirlerdi Maaşları vakfın tahsisatından karşılanırdıGörev yapabilmek için ustalıklarını kanıtlayan ehliyeti hassa mimarlarına onaylatmak zorundaydılarVakıf Mimarlığı kişi ölünceye dek süren bir görevdi v e bu kişiler kent mimarları arasından seçilirdi

CÖnemli Mimarlar

Mimar Hayreddin(15-16yy):IIMehmet ve IIBayezit dönemleri arasında yaşadıEdirne’deki IIBayezit külliyesinin mimarı,klasik Osmanlı Mimari geleneğinin öncüsüdürSinan’ın ustasıdır Mimar Sinan:Kayserili Hıristiyan bir ailenin çocuğudurDevşirme yolu ile yeniçeri ocağına alınmış ,yeteneğiyle dikkat çekmiş ve 48 yaşındayken mimarbaşılığa getirilmiştir Davut Ağa(?-1598): sinan’ın öğrencisidirOnun ölümünden sonra mimar başı oldu,IIIMurat ve IIIMehmet dönemleri boyunca bu görevde kaldıEserlerinden en önemlileri Sarayburnu’ndaki Sepetçiler Kasrı ve İncili köşk ile Sultanahmet Külliyesi içindeki III:Murat Türbesi’dirYeni Camii’nin inşasına başladıktan bir ay sonra vebadan ölmüştür Dalgıç Mehmet Ağa(?-1608): davut Ağa’ nın ölümünden sonra mimarbaşı oldu Yeni Camii’ yi tamamladıIII:Murat Türbesi’ni tamamladı Sedefkar Mehmet Ağa(?-1618): sinan’nın öğrencisi olup Dalgıç Mehmet Ağa’ dan sonra mimarbaşı oldu İstanbul’dan götürdüğü yapı ustalarıyla birlikte Mekke’de Kabe’yi Medine’de Mescid-i Nebevi’ yi onardıSultanahmet Camii ve Külliyesi’ni yaptı
Kasım Ağa(1570-1660):Arnavut kökenlidirÜsküdar’daki, çinileriyle ünlü Çinili Külliye’ yi yaptıDavut Ağanın yaptığı Sepetçiler Kasrı’nı genişlettiSaray entrikalarına(Sultan İbrahim entrikaları)azledilerek boğdurulduBöylece Mimarbaşının eceliyle ölünceye dek görevde kalması geleneği bozuldu Mehmet Tahir Ağa(18yy):IIIMustafa ve IAbdülhamit zamanında mimarbaşlık yaptıFatih Camii’ni yenilediI:Abdülhamit adına Hamidiyye Külliyesi’ni (Bahçekapı)inşa etti IIIMustafa adına yaptığı Laleli camii batılı etkilerle klasik Osmanlı sanatının birleşimi olup doğacak batılılaşma hareketinin habercisidir

YAPILAR
AYapıların Genel Özellikleri
1-sadelik ve işlevsellik:
2-merkeziyetçilik ve teklik:Klasik dönemde sanat tekliği vurguladıBu özellikle camilerin örtü sisteminin ortada büyük bir kubbe ve onu çevreleyen yan kubbeler şeklinde tasarlanması ve tek odalı mekanlar yaratılması olarak kendini gösterdiBu durum iki şekilde yorumlanabilir:Birincisi bu anlayışın tanrının,Osmanlı’nın ve sultanın eşsizliğini,biricikliğini simgelemesidirİkinci ise duruma tasavvufi açıdan yaklaşır;tekliğin öne çıkarılmasının nedenin ikilikten kurtulup vahdet-i vücuda karışma isteği olduğunu söyler Aslında merkeziyetçilik kendini daha dolaylı yoldan mimari örgütlenmeye bağlı olarak sanat anlayışında göstermiştirSultanın o dönemki mutlak gücüne bağlı olarak sanat saray merkezli gelişmiş ve tüm mimari faaliyetlerin denetimi saraya bağlı mimarlık örgütü Hassa Mimar Ocağı’nın elinde bulunduğu için imparatorluğun her yerinde saray üslubu hakim olmuştur; bütün yapılar merkezin belirlediği şekilde inşa edilmiştir
3-egemenlik:Yapıların tasarımı sırasında yapının geniş bir alana egemen olmasına(her yerden görülebilmesi vb)dikkat edilirdi
4-çevreyle uyum:Binaların üzerinde inşa edildiği araziye ile uyum içinde olması ve arazinin amacına uygun olması dikkat edile başka bir özelliktir
5-hiyerarşi, simetri, denge:Kompozisyonlarda estetik görüntü elde etmek için simetriye ( elemanların dengeli dağılımına) dağılımına baş vurulduHiyerarşik düzenleme ise kütle kompozisyonunda kendini gösterdi:Aşağı doğru genişleyerek inen kütle kompozisyonu basamaklı,uyum sağlayan görünümü , simgesel anlamı ve görüntüye hareket kazandırması nedeniyle tercih edildiBu hiyerarşik mimari tanrı-sultan-tebaa ilişkisinin temsil edilişi olarak yorumlanabilirBu görüntü camilerde köşelerde kullanılan minarelerle dengelendi
6-kubbeli örtü sistemi:Yapıların dış görünüşünü karakterize eden elemanlar yarım küreyi andıran kubbeler ve düzgün kesme taştan yapılmış prizmatik bina gövdeleridirPlan nasıl olursa olsun alt kütleyi örten tek veya çok (art arda iki eş kubbe veya ortada büyük kenarlarda küçük yarı ve tam kubbeler) kubbeli tavanlar kullanılırKubbe binaya derinlik kazandırdığı; basıklığı değiştirilerek farklı iç mekanlar yaratılmasına izin verdiği; mekanı genişlettikleri;alt kütlenin hantal görüntüsünü yumuşattığı ve simgesel anlam taşıdığı için çok tercih edildiHiçbir örtü sistemi onun yerini tutamadı
BSinan Üslubu
Osmanlı‘nın en ünlü mimarı Mimar Sinan’dırOysa Sinan herhangi bir buluşa imza atmamıştırMisal,klasik anlayışın ortaya çıktığı ilk yapı olan IIBayezit Camii onun eseri değildirAyrıca Sinan’ın yapılarında kullandığı kubbe,yarım kubbe,birkaç şerefeli minareler, kemerler, tonozlar ondan önce defalarca uygulanmıştırSinan’ın büyüklüğü mimari geleneğin zengin birikimini yeniden ele alıp yeni boyutlar ve oranlarla farklı bir estetiğe ulaşmak için çabalarken elde ettiği başarıdan kaynaklanırO,ölçü ve oranlar üzerinde çalışarak klasik mimarinin temel doğrularını ortaya koymuş ,böylece “Sinan Okulu denen kavram ortaya çıkmıştır

Sinan okulunun en önemli özellikleri şunlardır:
1-Yapının işlevine ve üzerinde inşa edileceği araziye en uygun olan planın tercih edilmesi
2-Yatay ve düşey doğrultuda gözü rahatsız etmeyecek bir kütle kompozisyonuna gidilmesi,hantallık ve sert geçişlerin önüne geçilmeye çalışılması
3-Yapı elemanlarının büyüklüklerinin bir tam sayının katları olmasına dikkat edilmesi
4-Abartılı veya detaycı süslemelerden kaçınılması,bunun yerine teknik işlerde titiz ve detaycı olunması
5-Kubbe tasarımının sürekli geliştirilmesi
6-Yapı elemanlarının çok işlevli kullanımı(örneğin Sinan’ın eserlerinde kubbeye geçiş elemanı olarak kullanılan mukarnasların statik-kubbeyi taşımak-,estetik-uyumlu geçiş sağlamak- ve akustik-sesin dağılmadan yansımasını sağlamak- işlevi vardır)
7-Kagir Karkas tekniğinin kullanılması(Bu ağırlığın kemerlere ve ayaklara verilmesini ,duvarlara hiç yük binmemesini sağlayan ,Sinan tarafından bulunmuş bir tekniktirBöylece duvarlar yıkılsa bile kubbe ayakta kalacak;hem de duvarlar inceltilerek yapının görünümü zarifleştirilebilecektir) Sinan üslubu klasik anlayışın standart çizgisini yansıtırKlasik dönem boyunca Sinan üslubu korunmuşturBu mimaride farklı mimarların eserleri arasındaki fark onların değişik etnik kökenlerinden değil,ayrı dönemlerde yaşamalarından ileri gelir:köken farkı genel mimariyi farklı bir çizgiye çekmemiş,yerel bir çok yapıda bile saray üslubunun ağırlığı görülmüştürBu mimarların,devletin en ücra yerlerine kadar nüfuz edebilen örgüt düzeninden kaynaklanır
CKlasik dönem Yapıları
Klasik Osmanlı mimarisinde ne cami,ne türbe,ne de mescit tek başına mevcut yapılar değildirİnşa,şehircilik ve site anlayışına bağlıdır,bir birlik ifade ederCamiinin yanı sıra imaret(fakirlere yardım eden sosyal yardım kurumu), medrese(lise ve üniversite), şifahane( hastane)ve bina topluluğunun yapıldığı yere göre kervansaray, hamam, çarşı, bedesten, arasta, çeşme vb yapılar birlikte inşa edilirBu yapı topluluğuna külliye denir
1- Türbeler ,Mescitler,Camiler ve Külliyeler
Cami,mescit ve türbeler külliyeler içinde bulunur,onları tamamlardıBunun dışında dinsel yapılar olması dolayısıyla,ibadet edilen herhangi bir mekanın kutsallığının ötesinde dinsel isteklerin simgesi olarak kabul edildiler veBu durum özellikle camilerde daha baskındı; bu nedenle uzun süre camiler şehirlerdeki külliyelerin merkez binası olarak inşa edildiler
Türbeler yeniliklerin denendiği yapılar olarak bir çok değişim geçirdiDah çok çokgen planlı türbeler yapıldı;bezeme sanatı yoğun olarak kullanıldı(örnek:Şehzade Mehmet Türbesi)Türbenin ihtişamı ise gömülü olan kişinin konumuna bağlıydı(örnek:Kanuni Sultan Süleyman Türbesi)17-18yyda türbeler medreselerle birleştirilerek tekil yapılar olma özelliklerini kaybettilerBuna karşın ihtişamları arttı(örnek:İbrahim Paşa Türbesi, İstanbul, 1603)
3-Medreseler ve Eğitim Yapıları
Temelde Selçuklu ve Beylikler Dönemi mimarisinin şemasını yansıtırdı15 ve 16 yyda medreseler sekizgen yada kareplan dahilinde yapılıyordu,derslik bölümü kubbeliydiDevletin gelişip güçlenmesi 16yyda medrese yapımında yeni tekniklerin kullanılmasını sağladı17yyda ulemanın iyice güçlenmesiyle medreseler külliyenin merkez yapıları oldular, ardından külliyeden koptular
İlk Osmanlı kitaplıkları (Halil Paşa kitaplığı-Kayseri-, Köprülü Kitaplığı-İstanbul) 17yyda inşa edildi
4-Kervansaraylar
Yollar üzerinde veya büyük yerleşim yerlerinde külliye bünyesinde de ayrı olarak da inşa edilebilirdiBezemelerin az kullanıldığı yapılardıYollar üzerinde inşa edilenleri külliyenin merkez elemanı olarak tasarlanırdı
Kervansaraylar vakıf yoluyla işleyen yapılardıOtel olarak hizmet verdikleri gibi zanaatçılar tarafından atölye olarak da kullanılırlardıAyrıca sefer zamanı ordu buraları konaklamak için kullanırdıKonaklayanların can ve mal güvenliğinden kervansaraycı sorumluydu
16yyda doğu-batı ticaretinin Akdeniz’den okyanuslara kaymasıyla Anadolu’daki bazı ticaret yolları önemini yitirdiBu nedenle şehir kervansarayları önem kazandı
Klasik anlayışın en ünlü kervansarayları (şehir kervansarayları) olarak Valide Hanı(1640) ve Çakmakçılar Hanı;(yol kervansarayı olarak) Mehmet Paşa Kervansarayı’dırAyrıca Ulukışla Kervansarayı ve Sinan tarafından 15yyın ikinci yarısında Edirne’de Mimar Sinan tarafından yapılmış; bu gün otel olarak kullanılan Rüstem Paşa Kervansarayı da klasik mimarinin ilgiçekici örneklerindendir
5-Çarşı ve Bedestenler
Bunlar karşılıklı dükkan dizilerinden oluşan üstü açık yada kapalı sokaklardırDaha çok yeni gelişen yerleşim merkezlerinde külliye bünyesinde inşa edilirdiBu yapıların klasik üslupta inşa edilmişleri arasında en önemlisi Vezirköprrü Bedesten ve Arastası’dır(İstanbul)
6-Hamamlar
Bezeme ve zengin örtü sistemlerinin kullanıldığı yapılardırGenellikle “yıldızvari” ve “haçvari” planlarına göre yapılırlardı17yyda külliye yapısından koptularEn bilinenleri Sirkeci’ deki Küçük Hamam,Vezirköprü’deki Ayşe Hanım Hamamı ve Merzifon’daki Paşa Hamamı’ dır
7-Su Kemerleri ve Köprüler
15 ve 16yylarda sürekli göçler sonucu İstanbul’un nüfusu artmış;zaten kısıtlı olan su kaynakları şehre yetmez olmuştuKanuni Sultan Süleyman döneminde su sıkıntısının önüne geçmek için su yolu ve su kemeri yapımına ağırlık verildiBunlar arsında en bilineni Sinan’ nın bir eseri olan Mağlova Su Kemeri’dirAyrıca çıkılan seferlerde ordunun hareket hızını arttırmak için bir çok köprü yapıldı17yyda köprü yapımı çok azaldı
Bu yapılar genellikle süsüzdür fakat biçimsel kaygılarla yapılmış olanlarına da rastlanırBunların en ünlüsü dört köprünün birleştirilmesiyle oluşmuş;taşlar arsına döküle kurşunla sağlamlaştırılmış Büyükçekmece Köprüsü’dür
8-Saray, Köşk ve Yalılar
İlk örneklerine 17yyda rastlanır(Sultan Ahmet Okuma Odası)Osmanlı köşkleri dikdörtgen ve merkezi hacimli yada çokgen biçiminde yapılır;çeşitli eklentilerle genişletilmeye çalışılırdıYalılarda ise erken dönem Osmanlı camilerinin ters T tipi (┴ ) planı kullanıldıEn bilinen yalılar Yalı Köşkü Sepetçiler Köşkü ve Çifte Kasırlar’dır
Klasik Dönem boyunca pek fazla saray görülmediHatta Kanuni dönemine kadar İstanbul’da Topkapı Sarayı ve Eski Saray dışında Osmanlı sarayı yoktuİlk kez 15yyda Makbul İbrahim Paşa Sarayı’nın yapılması ile bu gelenek bozuldu

D-Önemli Camiler ve Külliyeleri
IIBayezit Camii ve Külliyesi
Yapım Yılı: 1501-1506
Yapan Mimar: Mimar Yakup Şah Bin Sultan Şah(Mimar Hayreddin)
Yaptıran kişi:IIBayezit
Yapının şehir içindeki yeri:İstanbul’un üçüncü tepesi üzerinde yükselen Külliye Eski sarayın doğusunda bulunurTüm semte adını vermiştir
Yapının sanat tarihi açısından önemi:Klasik Osmanlı Mimari üslubun yansıtan camilerin ilk örneğidirCamii mimarisine bir çok yenilik getirmiştir
Şehzade Camii ve Külliyesi
Yapım Yılı:1544-1548
Yapan Mimar:Mimar Sinan
Yaptıran kişi:Kanuni Sultan Süleyman (oğlu Mehmet için yaptırmıştır)
Yapının şehir içindeki yeri:
Yapının sanat tarihi açısından önemi:Eski ve yeni biçimlerin birleştirildiği bir eserdirKütle kuruluşuna yenilik getirmiştirDengeli ve simetrik yapısıyla ön plana çıkarSinan’a özgü piramit biçimli(aşağıya doğru genişleyen) camilerin ilk örneğidir
Süleymaniye Camii ve Külliyesi
Yapım Yılı:1549-1552
Yapan Mimar:Mimar Sinan
Yaptıran kişi:Kanuni Sultan Süleyman
Yapının şehir içindeki yeri:
Yapının sanat tarihi açısından önemi:Cami ışık oyunları(her pencereden süzülen ışığın manevi etki yapması için hangi açıyla nereye düşeceği hesaplanmıştır), ve yankı değeriyle (akustik) ön plana çıkarAyrıca ağırlık dağılımı Haliç’e kadar inecek şekilde yapıldığı ve kubbe kemeri çok iyi hesaplandığı için çökme tehlikesi altında değildir
Camii, şehrin neresinden bakılırsa bakılsın etkileyici görünmesi için şehrin siluetine hakim bir yerde,dik açı etkisi yapacak piramit şekilli bir arazi üstünde kurulmuştur
Selimiye Camii ve Külliyesi
Yapım Yılı:
Yapan Mimar:Mimar Sinan
Yaptıran kişi:IISelim
Yapının şehir içindeki yeri
Yapının sanat tarihi açısından önemi:
Sultanahmet Camii ve Külliyesi
Yapım Yılı:1609-1620
Yapan Mimar: sedefkar Mehmet Ağa
Yaptıran kişi:IAhmet
Yapının şehir içindeki yeri:İstanbul’un Eminönü ilçesinde aynı adı taşıyan semtte, Bizans döneminden kalma bir hipodromun yakınında inşa edilmiştir
Yapının sanat tarihi açısından önemi:Klasik Osmanlı Mimarisinin son Görkemli örneklerindendirSinan okulunun en sıkı takipçilerinden Sedefkar Mehmet Ağa tarafından yapıldığından Sinan Üslubunun özelliklerini taşırBununla birlikte planında yenilikçi düzenlemeler de görülür:ilk defa altı minare kullanılmış;cami bünyesinde Hünkar kasrı inşa etme geleneği bu cami ile başlamıştırFatih ve Süleymaniye Camii’ nden farklı olarak düzgünlük ve simetri arayışıyla yapılmamıştır
Mimarının Selimiye’den daha yetkin bir eser yaratmak amacıyla yaptığı bu camide hiçbir masraftan kaçınılmamıştırYapı özellikle çini işçiliği ile ünlüdür:İstanbul’da Topkapı’ dan sonra en zengin çini koleksiyonu burada bulunurMavi çiniler daha çok kullanıldığından batıda “Mavi Camii”(Mosqué Bleu) olarak tanınır
Yeni Valide Camii
Yapım Yılı:1597-1663
Yapan Mimar: davut Ağa tarafından yapımına başlanmış fakat onun ölümü üzerine Dalgıç Ahmet Çavuş ve Mustafa Ağa tarafından tamamlanmıştır
Yaptıran kişi:
Yapının şehir içindeki yeri
Yapının sanat tarihi açısından önemi:Özgün çini kullanımı açısından Osmanlı sanat eserleri arasında önemli bir yere sahiptir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.