Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...



Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler
Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) ZA "Ze" harfinin adı
ZA-İ MU'CEME "Rı" harfinden ayırd etmek için "ze" harfine verilen bir isim
ZA "Bu, şu" mânalarına gelir Ve birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Hâkezâ: Bunun gibi, böyle
ZA Sâhib, malik, erbab, ehil mânalarında olup, "Zî" ve "Zû" şeklinde de kullanılır (Müennesi "Zât" dır)
ZA Zı harfinin bir adı "Zâ-yı mu'ceme" de denir Noktalı olduğundan dolayı " : tı" harfinden ayırdetmek için bu isim verilmiştir
ZA (-Zây) f " Doğuran" anlamına gelir ve birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Nâdire-zâ $ : Nâdir şeyler yapan, bulunmaz şey meydana getiren
ZAAF (Bak: Za'f)
ZAAL Şâdlık, neşeli oluş, neşat
ZAAN (ZIÂN) Deve üstüne mahfe bağladıkları ip
ZAAR şiddetli korku
ZA'AR Zâlim kimse ki herkes ondan korkar
ZAARRE Kişinin ahlâk ve huyunun kötü olması
ZAAZİ' (Za'zaa C) Sarsmalar, ırgalamalar
ZAB (Zevben - Zevebânen) Eriyen, erimiş, eridi
ZAB' Sırtlan
ZA'B Avaz, ses, savt * Bacanak
ZA'B Def'etmek, kovmak * Doldurmak
ZABAB Rutubetli duman Sis
ZABAZIB Devenin çok acıktığında karnının ötmesi
ZABB Kertenkele, keler
ZA'BEL (C: Zeâbil) Karnı büyük, boynu ince olan çocuk
ZABIT Mahkeme, meclis gibi yerlerde söylenenlerin olduğu gibi yazılmışı * Alâkalılarca yazılarak karşılıklı imzalanan, karşılıklı anlaşmayı bildiren yazı * Yazı varakası * Birçok kimselerce imzalanan rapor
ZÂBITA Yurt içinde emniyet ve intizamı korumakla vazifeli devlet kuvveti, polis * Fık: Bütün hususlara şâmil olmayıp yalnız bir hususa ve onun teferruatına şamil olan hususi kaideye denir Kanun ve âdet, zabt ve idareye vesile olan bağ
ZÂBITA-İ AHLÂKIYE Ahlâk zâbıtası
ZÂBITA-İ BELEDİYE Belediye zâbıtası
ZÂBİH (Zebh den) Boğazlayan, kesen Kurban kesen
ZÂBİT (C: Zâbitân) Askere kumanda eden rütbeli asker * Kuvvetli, yavuz * Zabteden Başkalarını zabtedip idare etmeğe memur olan * Subay * Mc: Dediğini yaptıran, tuttuğunu koparan kimse
ZÂBİTÂN (Zâbit C) Zâbitler Subaylar
ZABİL Kısa boylu
ZABT Zabt etmek İdâresi altına almak * Sıkıca tutmak Kendine mal etmek * Kavramak * Kaydetmek Hülâsasını yazmak * Bağlamak
ZABTIYYE Jandarma veya polis kuvveti Memleket içi âsâyiş ve intizamı te'min maksadı ile çalışan hükümet kuvveti
ZABTIYYE NÂZIRI Emniyet genel müdürü
ZABTIYYE NEZARETİ Emniyet Umum Müdürlüğü'nün eski ismi
ZABT-NÂME f Hâdise veya vak'a yerinde alâkalı kimselerin hâdisenin oluş şeklini imzâ altında kaydettikleri kâğıt Zabıt tutulan kâğıt
ZABT U RABT Disiplin, âsâyiş, düzen * Hüsn-ü tedbir ve basiret ile muhâfaza
ZABU' (C: Zıbâ) Sırtlan
ZA'BUB Kısa boylu fena adam
ZABY Geyik, karaca, gazâl denen hayvan
ZABYAN Ağaç
ZABZAB Men'etmek, engel olmak * Ayıp * Zahmet Maraz, hastalık
ZA'C Koparmak
ZAC Kara boya
ZACC Cenk arasında medet istemek Savaşta yardım istemek
ZACİR(E) Mâni olan, alıkoyan, yasak eden Zecreden Zorlayan
ZAD Azık Yolda yenecek veya içilecek gıda maddesi
ZÂD-I ÂHİRET Âhiret için hazırlık Âhiret azığı İbadet ve sâlih amel
ZAD f "Doğma, doğmuş, evlâd" mânalarına gelerek birleşik kelime yapılır Meselâ : Mâder-zad : Anadan doğma Nev-zad : Yeni doğmuş
ZAD (Ziyadet den) Artsın, çoğalsın
ZADE (Ziyâdet den fiil) Çoğaldı, ziyade oldu veya çok olsun, çoğalsın (meâlinde)
ZADE f Evlâd, oğul * İyi insan * Nikâh neticesi olmuş çocuk * Kelime sonuna getirilerek birleşik kelimeler de yapılır Meselâ: Şah-zade (Şehzade) $ : Padişah evlâdı
ZADE-İ TAB' (Zâde-i tabiat - Zâde-i hâtır) Bir kimsenin kabiliyetinden, tabiatından meydana gelen eseri
ZADEGÂN f Asâlet * Temiz ve meşhur soydan olan Tanınmış ve temiz âileden olan Aristokrat * Meşhur ve belli âileler cemaatı
ZADEGÎ f Asillik, soy temizliği, zadelik
ZADELLAH Allah ziyade eylesin, artırsın (meâlinde dua)
ZADEN f Doğmak, doğurmak
ZA'F Derhal, hemen öldürmek
ZA'F Zayıflık Kuvvetsizlik İktidarsızlık
ZA'F-I TE'LİF Edb: İbarenin, anlamayı güçleştirecek kadar karışık olması
ZAFAİR (Zafire C) Örülmüş saçlar
ZAFAR Yemen diyarında bir şehrin adı
ZAFER Muvaffak olma, maksada erme Bir çok uğraşmadan sonra maksada erişme * Düşmanı yenme, üstün gelme Başarma
ZA'FERAN (C: Zeâfir) Güzel kokulu meşhur bir çiçek
ZAFERE Göze inen perde
ZAFER-YAB f Muzaffer olan, muvaffakiyet gösteren Üstün gelen Gayesine erişen
ZA'FÎ Zayıflığa aid Kudretsizliğe, cılızlığa dair
ZAFİR Zafer bulan Zafere erişen
ZAFİR Galib gelmiş olan
ZAFİRE Kapı perdesi
ZAFİRE Yar, yoldaş * Kavim Kabile
ZA'FİYYET Zayıflık, dermansızlık, güçsüzlük
ZAFR (Bak: Zufr)
ZAFRE Çukur yer
ZAG (C: Ziygan) f Karga ve kuzgun * Fitneci, gammaz
ZAGAFE (C: Züguf) Nazik, yumuşak gömlek * Geniş nesne
ZAGAİN (Zagine C) Kinler, nefretler
ZAGAK Kızılcık yemişinin çekirdeği
ZAGAN f Çaylak
ZAGAR Av köpeği
ZAG-BEÇE f Karga yavrusu Yavru karga
ZAGİNE (C: Zagain) Kin, nefret
ZAGT Bir şeyi bir yere zorla sokma, girdirme
ZAGZAG Zayıf nesne
ZAGZAGA Mânâsız söz * Bir nesneyi gizlemek
ZAHA Çirkin kokulu, pis kokulu
ZAHAİR (Zahire C) Zahireler Yiyecek, hububat gibi şeyler
ZAHAR Arka ağrısı
ZAHARA Ev eşyası
ZAHF (C: Zuhuf) Ayaklarını sürüyerek yürüme Sürünerek yürüme * (Çocuk) emekleme * Askerin, düşmana karşı emekliyerek ilerlemesi
ZAHH Hışım ve gadap etmek, öfkelenmek, kızmak * Kovmak, def'etmek
ZAHİB (Zehâb dan) Giden, gidici * Bir zanna kapılan Bir fikre uyan
ZAHİD(E) (Zühd den) Tas: Borç olan ibadetlerden, aslî vazifelerden başka dünya süs ve makamlarından feragat eden kimse Sofi Müttaki Zühd ve perhizkârlıkla muttasıf
ZAHİDÂNE f Zahide yakışır surette Ehl-i takva gibi
ZAHİF Kibirli, mağrur
ZAHİF Nişandan beri düşen ok * (C: Zâhifât) Yılan gibi karnı üzerine sürünerek yürüyen
ZAHİFE (C: Zevâhif) Sürüngenler, (yılan gibi) yerde sürünenler
ZAHİH Ateş közünün parlaması
ZAHİK Berbat, perişan, helâk olmuş * Bâtıl Köhne
ZAHİL Sıkıntıdan sonra yüreği feraha erişen * Unutan
ZAHİL (Zühul den) İhmal eden Unutan
ZAHİL Zakkum ağacı
ZAHİR (Zuhur dan) Görünen, âşikâr olan Açık, belli, meydanda olan * Görünüşe göre * Şüphesiz * Suret Dış yüz Görünüş * Anlaşılan * Meğer Galiba Zannederim Elbette
ZAHİR Parlak, parlayan Hüsün ve safvet üzere olan
ZAHİR Engin denizler * Taşkın, coşkun * Semiz, tavlı ve bol olan
ZAHİR Yüksek şeref * Neşv ü nemâ bulup, gelişip, etrafa sarılıp sarmaşmış bitki
ZAHİR (Zahr dan) Kuvvetli deve * Yardımcı, arka çıkan * Geriden gelen kuvvet
ZAHİRE Anbarda saklanan yiyecek, hububat Azık
ZAHİRE-İ ÂHİRET Ahiret azığı Hayır ve iyilikler Sâlih amel ve ibâdetler
ZAHİRE (C: Zevâhir) Parlak
ZAHİRE (Zahâyir) Öğle vakitleri sıcaklığın çok olduğu vakitler
ZAHİRE Dışarı fırlamış olan göz * Günün yarısında devenin otlamaktan gelmesi
ZÂHİREN Görünüşe göre Meydanda olduğu gibi Göründüğü gibi
ZÂHİRÎ (Zâhiriyye) Görünüşte olduğu gibi Zâhire âit ve müteallik Asıl ve hakiki olmayan * Zâhiriyyun mezhebine âit olan (Bak: Zâhir)
ZÂHİRÎ MEZHEB Huk: Hanefî imamlarından İmam-ı Muhammed'in (El-Mebsut, El-Câmi-üs Sagir, El-Câmi-ül Kebir, Ez-Ziyâdât, Es-Siyer-üs Sagir, Es-Siyer-ül Kebir) nâmları ile mâruf olan altı kitabında münderiç bulunan mes'elelere denir Buna "Zâhir-ür rivâyât mesâili" denir İmam bu eserlerde kendi fıkhî görüşlerini değil, üstadları İmam-ı A'zam ve Ebu Yusuf'un akvâl-i fıkhiyesini zikretmiştir
ZÂHİRİYYAT Dış görünüşler
ZÂHİRİYYUN Görünüşe göre hükmedenler İç yüzünü, hakikatını iyi bilmeyenler Ehl-i zâhir olanlar * İlm-i Kelâm'da: Nassların zâhir mânalarına göre hüküm çıkaran ve te'vil ve tevcihten geri duranlar ve tarafdarları
ZÂHİR-PEREST f Bir şeyin iç yüzüne, hakikatına kıymet vermeyip görünüşüne kıymet veren Dış yüzüne ehemmiyet veren İç yüzüne aldırış etmeyip, hakikatını bilemeyen
ZÂHİT (Bak: Zâhid)
ZAHK Hastalıktan dolayı tilkinin tüyü dökülüp derisi açılması
ZAHL Öç İntikam almak * Düşmanlık, adâvet etmek, kin tutmak
ZAHM İri
ZAHM Yara, ceriha
ZAHM-İ TÎG Kılıç yarası
ZAHM-İ ZEBAN Dil yarası
ZAHM Galebe etmek * Omuz vurmak * Sıkıştırmak * Tazyik
ZAHMDAR f Yaralı, mecruh
ZAHME f Vurma, darbe * Yara, ceriha * Üzengi kayışı
ZAHMET Sıkıntı, eziyet Yorgunluk * Zor, güç
ZAHMHURDE f Mecruh, yaralı
ZAHMİN f Yaralı, mecruh
ZAHMKÂR f Yaralayıcı, yara açan
ZAHMNAK f Yaralı, zahmzede, mecruh
ZAHMRES f Yara açan, yaralayıcı
ZAHMZEDE f Yaralı Mecruh
ZAHR (C: Zuhur-Ezhâr) Binek devesi * Kuş yeleklerinin kısa tarafı * Kara yolu * Sırt, arka * Yüksek yer * Kur'an'ın lâfz-ı şerifi * Haber
ZAHR-I GAYB Gıyabında, kendisi hâzır olmadan
ZAHR-I KALB Kuvve-i hâfıza Ezber kuvveti Ezbere
ZAHRÎ (Zahriyye) Arkaya âit, arka ile alâkalı * Bir kâğıdın arkasına yazılan yazı, şerh
ZAHZAH Uzak, baid
ZAHZAHA İkrar etme, uzaklaştırma * Uzak, baid olma
ZAİ' Yayılmış olan Dağılmış olan Herkesçe bilinen şey
ZAİB Eriyici, eriyen
ZAİD Artan Fazlalık İlâve olunmuş * Lüzumsuz, gereksiz * Gr: Te'kid için söylenen * Mat: Müsbet işareti, artı (+) (Bak: Harf-i zâid)
ZAİF Kalp, eksik akçe
ZAİF (Za'f dan) Güçsüz, iktidarsız, kuvveti az, kuvvetsiz, tâkatsız Kansız Gevşek, tenbel
ZAİK Tadan, tadıcı, lezzet alan Zevklenen
ZAİKA (Zevk den) Tatma, tad alma Tad alıcı kuvvet, tad duyurucu hassa(Hakiki ehl-i şükrün ve ehl-i hakikatın ve ehl-i kalbin kuvve-i zâikası, Rahmet-i İlâhiyenin matbahlarına bir nâzır ve bir müfettiş hükmündedir Ve o kuvve-i zâikada taamlar adedince mizancıklarla nimet-i İlâhiyyenin envâını tartmak ve tanımak; bir şükr-ü manevî suretinde cesede, mideye haber vermektir İşte bu suretle kuvve-i zâika yalnız maddî cesede bakmıyor, belki kalbe, ruha, akla dahi baktığı cihetle midenin fevkinde hükmü var, makamı var S)
ZAİL (Zâile) Geçen, geçiciDevamlı olmayan Tükenen
ZAİLAT (Zâil C) Zâil olan şeyler
ZÂİLÂT-I FÂNİYE Gelip geçici olanlar, bir hâlde durmayıp gidenler
ZAİM (Zeâmet den) Zeâmet sahibi Kefil * Prens Şef, lider
ZAİNE (C: Zuun-Zaâyin-Zâân-Ez'ân) Mıhfe içinde olan kadın
ZAİR(E) Ziyaret eden, ziyaretçi Hatır sormaya, görmeye giden * Seyirci
ZAİT (Bak: Zâid)
ZAK f Dölyatağı, meşime Rahim

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) ZAK-DAN f Döl yatağı, rahim
ZA'K Çağırmak, bağırmak
ZAK Pak, arı, temiz
ZAKINE (C: Zevâkın) Enek çukuru
ZAKİ (Zâkiyye) Saf ve temiz kimse Hareket ve davranışları düzgün olan kişi
ZAKİ Güzel kokulu, keskin kokulu
ZÂKİR Zikreden, zikredici * Hafızası kuvvetli * İlâhiler okuyan Çok çok duâ ve Esmâ-i İlâhiyeyi okuyan * Tekrar eden
ZÂKİRÛN (ZÂKİRÎN) Zikredenler
ZÂKİRE Andıran, hatırlatan, hatıra getiren şey
ZAKKUM Cehennem'de bir ağacın ismi, cehennemliklerin yiyeceği * Gösterişi güzel, çiçekli ve zehirli meyvesi olan yâsemine benzeyen bir bitki ismi
ZAKM Yemek, ekl
ZAKN Yükletmek
ZAKNA' Uzun * Kaba, yoğun * Eğri
ZAKT Cima etmek
ZAKV Çağırıp bağırmak
ZAKZAK Yeynicek, hafif * Bir karınca cinsi
ZAKZAKA Çocukların oynayıp sıçramaları
ZAL İhtiyar Ak sakallı * f İranlı meşhur kuvvet ve pehlivanlık senbolü Rüstemin babasının adı
ZAL () harfinin bir ismi "Dal-i Mu'ceme ve "Zel" de denir * Horoz ibiği
ZAL' Eğilmek, meyl etmek * Dar olmak * Davarın ağır yük getirmekten dolayı yürürken iki yanına eğilmesi
ZALAL Gölge eden Gölge olan
ZALÂM Karanlık Zulmet
ZALÂM-I ZULM Zulmün karanlığı
ZALEF Kum ve taş olmayan sağlam yer
ZALEME (Zâlim C) Zâlimler
ZALF Men'etmek Nefsini bir işe rağbet ve teveccühten men etmek * Mübah şey * Bâtıl * Şiddet * Beyhude
ZALİ' (C: Zulu') Eğri, meyilli * Müttehem kimse Töhmetli * Aksak hayvan
ZALİ' Geniş, bol, vâsi
ZALİF Çok hor, çok hakir kimse
ZALİFEN Birisinin izine uyup gitmek * İzini gizlemek, belirsiz etmek
ZALİK(E) Bu, şu, o Kezâlik Böylece
ZALİK Giden, gidici
ZALİL Gölgeli
ZÂLİM(E) Zulmeden, haksızlık eden
ZÂLİMÂNE f Zâlim olana yakışır şekilde Zulmeder surette Zâlimce
ZÂLİMÎN (Zâlim C) Zâlimler, zulmedenler
ZÂLİMÛN (Zâlim C) Zulmedenler Haksızlık edenler Zâlimler
ZALİM (C: Zılem-Zılmân) Deve kuşunun erkeği * Kaymağı alınmadan içilen süt * Hiç bozulmamış yerden kazılan toprak
ZALLAM (Zalûm) Çok zulmeden Çok zâlim
ZALM Kar * Diş beyazlığı
ZALMA (C: Zulem) Karanlık
ZALÛM Çok zulmeden Çok zâlim
ZAM (Bak: Zamm)
ZAM Ayıp
ZA'M Kelâm, söz
ZAMA' Susuzluk
ZAMA Diş etinin kanının az olması
ZAMAİM (Zamime C) İlâveler, ekler Artırmalar
ZAMAİR (Zamir C) Zamirler Bir şeyin iç yüzleri * İsim yerine kullanılan kelimeler
ZAMAİR-İ ŞAHSİYYE Şahıs zamirleri " Ben, sen, o" gibi isim yerine geçen kelimeler (Bak: Şahıs zamiri)
ZAMAN (Bak: Zeman)
ZAMAN Kefil olma, kefillik Bir şeyin mislini veya değerini vermek üzere zarara karşı kefil olma, garanti
ZAMAN-I AMEL Üzerine alma Deruhde etme İltizam
ZAMAN-I RÜCU' Huk: Cayma tazminatı Vadinden dönme tazminatı
ZAMANET Kötürümlük
ZAMİH Somak ağacı ("Tadım" da denir)
ZAMİLE (C: Zevâmil) Yük hayvanı * Küçük yük
ZAMİME Ek, ilâve Artırma, katma, ekleme
ZAMİN Ödeyen Kefil Tazmine mecbur olan
ZAMİN Tazmin eden Kefil olan
ZAMİN Hasta ve kötürüm kimse
ZAMİR Düdük çalan Ney çalan Ney-zen
ZAMİR Bir şeyi gizlemek * İç * Huk: Bir şeyin iç yüzü * Niyet * Vicdan Kalb * Gaye * Gr: Mütekellim, muhatab ve gaibe delâlet eden ve bunların makamına kaim olan rumuzat harfleri ve harf terkiblerinin her biri (Ben, sen, o; ene, ente, hüve gibi) ismin yerini tutan kelime
ZAMİR-İ FİİLÎ Gr: Geçmiş zaman fiillerinin sonuna gelen -dim, -din, -Di, -dik, -diniz, -diler gibi eklerdir
ZAMİR-İ İZAFÎ Gr: Muzâfların sonuna gelen -im, -in, -i, -imiz, -iniz, -leri gibi eklerdir
ZAMİR-İ MÜTEKELLİM Mütekellim zamiri, yani konuşanın isminin yerini tutan zâmir ("Ben" gibi)
ZAMİR-İ NİSBÎ Gr: İsimlerin sonuna gelen, -im, -sin, -dir, -iz, -siniz, -dirler gibi eklerdir
ZAMİR-İ ŞAHSÎ Gr: Şahıs gösteren ve şahısların ismi yerine kullanılan zamirler; Ben, sen, o, biz, siz, onlar gibi (Bak: Şahıs zamiri)
ZAMM Bir şeye bir şeyi ekleme Artırma Katma Fazla olarak verme * Kenarlarını bitiştirme *Gr: Bir harfin zammeli (ötreli) okunuşu
ZAMME Ötre o, ö, u, ü, diye okunan harfin harekesi
ZAMME-İ MAKBUZE-İ HAFİFE (Ü) sesini veren zamme
ZAMME-İ MAKBUZE-İ SAKİLE (U) sesini veren zamme
ZAMME-İ MEBSUTA "O" sesi
ZAMME-İ MEBSUTA-İ SAKİLE (O) sesini veren zamme
ZAMMETÂN (ZAMMETEYN) İki zamme
ZAMPARA (Aslı "zenpare"dir) Kadınlar peşinde dolaşan ahlâksız erkek
ZAMYA Yufka dudaklı * Yufka kapaklı * Dişinin etleri boz olup kanı az olan kimse
ZAMYAN Palamut ağacına benzer bir ağaç (Necid bölgesinde olur)
ZAMZAM (C: Zamâzim) Büyük ve kuvvetli arslan * Gadaplı ve kızgın kimse
ZAN (Bak: Zann)
ZAN Ayıp
ZA'N Göçmek
ZANBUR (Bak: Zünbur)
ZANGOÇ (Ermenice) Kilisenin hizmetlerini gören ve çan çalan kimse
ZANİ(YE) Zina eden Meşru olmayan nikâhsız cinsî münasebette bulunan
ZANİN Cimri, bahil ve hasis olan
ZANİN Suç işlediği zannedilen kimse Töhmetli, suçlu kimse
ZANİYE (Bak: Zani)
ZANK Dar yer Dar şey * Darlık, sıkıntı
ZANKÂ' (Bak: Dankâ')
ZÂNN Zanneden Sanan Zannedici
ZANN şüphe Zannetmek, samak Sezme
ZANN-I GALİB Kuvvetli, hakikate en yakın olan zann (Bak: Su-i zan)
ZANN-I KABUL-Ü CUMHUR Bir hükmün doğruluğunu ekseri müçtehidlerin ve ehl-i reylerin zann derecesinde, yani kuvvetli ihtimal ile kabul etmeleri(Ümmeti da'vetle teşri' edemez, fehmi şeriatten olur; lâkin şeriat olamaz Müçtehid olabilir, fakat müşerri' olamazİcma' ile cumhurdur, sikke-i şer'i görür Bir fikre davet etmek zann-ı kabul-ü cumhur, şart-ı evvel oluyorYoksa, davet bid'attır; reddedilir, ağzına tıkılır; onda daha çıkamaz Lemeât)
ZANNÎ Zanna ait, zanna dâir ve müteallik
ZÂNÛ f Diz
ZÂNÛ-BE-ZÂNÛ f Diz dize
ZÂNÛ-BER-ZÂNÛ f Diz dize
ZÂNÛ-BE-ZEMİN f Diz çökerek, dizini yere koyarak
ZANÛN Düşünce ve tedbiri kıt olan adam * Suyu olup olmadığı bilinmeyen kuyu * Suyu az olan kuyu
ZÂNÛZEDE f Diz çökmüş
ZÂNÛ-ZEN f Diz çökmüş
ZAPT-Ü RABT (Bak: Zabt ü rabt)
ZAR' (C: Zuru') Meme * Süt veren hayvan memesi
ZAR f İnleyen, sesle ağlayan * Zayıf, dermansız
ZAR f Kelimenin sonuna gelerek birleşik kelimeler olur İsimlere eklenerek yer adı bildirilir Meselâ: Lâle-zar $ : Lâle bahçesi
ZA'R Bedende kılın az olması
ZA'R Meyletmek, eğilmek
ZARAAT (Derâat) Alçalma Kendini küçük görme, küçültme
ZARAFET Zariflik, incelik, kibarlık Nâzik davranış Muamelede, harekette ve giyimde hoşluk ve temizlik
ZARAFET-PERVER f Zarafete düşkün olan, zarifliği seven
ZARAGIM (Zırgam C) Arslanlar
ZARAİF Zârif, ince, hoş şeyler
ZARAR Lüzumlu ve kıymetli bir şeyin eksilmesi veya kaybolması Ziyan Kayıp(Zarar, birşeye dahil olan eksikliktir ki, hastalık veya körlük, topallık gibi sakatlık demektir Nitekim anadan doğma a'maya ve pek zayıf hastaya darir denilir Mühimmat ve levazım tedarikinden âciz olmak da bu mânadadır Binaenaleyh zararlılar; dertli, sakat, âciz, özürlülerdir Bunların gayrı olan gayr-i uli-z zarar ise, sahih, salim ve kadir olanlar demek olur ET)
ZARAR-I ÂMM Umumla ilgili zarar
ZARAR-I BEYYİN f Meydanda ve âşikâr olan zarar
ZARAR-I HASS Bir veya bir kaç şahsa âit olan zarar
ZARAR-I MAHZ Fık: Kendisinin faydası yerine zararı olan
ZARAR-I MA'NEVÎ Huk: Tazminat Manevî zarar ve ziyan
ZARAR-DİDE f Zarar görmüş olan Ziyana, kayıba, noksanlığa uğramış olan
ZARB (Bak: Darb)
ZARF Kap, kılıf Mahfaza * İçine mektup konulan kılıf kâğıt * Gr: Bir fiilin veya bir sıfatın veya başka bir zarfın mânasına "yer, zaman, mâhiyyet" (Nicelik, nitelik) gibi cihetlerden başkalık katan vasıflarını belirten kelime
ZARF-I MEKÂN Mekân gösteren kelime ("Burada, dışarda, içerde" gibi)
ZARF-I ZAMAN Gr: Zaman gösteren kelime ("Erken, geç" gibi)
ZARFİYYET Gr: Kelimenin zarf olması hâli, bir kelimenin zarf olarak kullanılması
ZARÎ Kanı durmayan damar
ZARİ' Hurma ağacının dikeni
ZARİ' (Zer' den) Ekin eken Çiftçi
ZARİ f Ağlayıp sızlama * Hakirlik ve itibarsızlık
ZARİB (C: Zırâb) Bir ucu keskin yerli taş * Küçük tepe
ZARİF(E) Zarafetli İnce ve nâzik tavırlı Güzel Şık İnce nükteli * İnce nükteli ve güzel tâbirlerle konuşan
ZARİF-ÜT TAB' İnce, zarif tabiatlı, güzel huylu
ZARİFANE f Zariflikle, incelikle, zarif olana yakışır surette
ZARİFE Fazla ve lüzumsuz söz
ZARİH (Darih) Mezar, kabir Türbe
ZARİR (C: Ezırre-Zırrân) Kaba, sert yapılı ve muhkem yer
ZARİS Taşla yapılmış kuyu
ZARİYAT Kırıp ufalayan, toz duman edip götüren kuvvetler * Velud kadınlar (Bak: Zerv)
ZARİYAT SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 51 suresidir Mekkîdir
ZARR Zarar
ZÂRR Zarar veren, zararlı
ZARR Soğuktan dolayı suyun donması
ZARRÂ' (Darrâ') Şiddet Keder, mihnet, sıkıntı
ZARURAT (Zaruret C) Zaruretler Sıkıntı ve muhtaçlıklar

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) ZARURET Çaresizlik Muhtaçlık Sıkıntı Yoksulluk ( $ kaidesi, yâni: "Zaruret, haramı helâl derecesine getirir" İşte şu kaide ise, küllî değil Zaruret, eğer haram yoluyla olmamış ise, haramı helâl etmeye sebebiyet verir Yoksa, su-i ihtiyariyle, gayr-ı meşru sebeblerle zaruret olmuş ise, haramı helâl edemez, ruhsatlı ahkâmlara medar olamaz, özür teşkil edemez Meselâ: Bir adam su-i ihtiyariyle, haram bir tarzda kendini sarhoş etse; tasarrufatı, ulema-i Şeriatça aleyhinde câridir, mâzur sayılmaz Tatlik etse, talâkı vâki olur Bir cinâyet etse, cezâ görür Fakat su-i ihtiyariyle olmazsa, talâk vâki olmaz, ceza da görmez Hem meselâ, bir içki mübtelâsı, zaruret derecesinde mübtelâ olsa da, diyemez ki: "Zarurettir, bana helâldir" S)(Meşakkat teysiri celb eder Yâni: Suubet, sebeb-i teshil olur ve darlık vaktinde vüs'at gösterilmek lâzım gelir Karz ve havale ve hacr gibi pek çok ahkâm-ı fıkhıyye bu asla müteferri' dir Ve fukahanın ahkâm-ı şer'iyyede gösterdikleri ruhas ve tahfifat hep bu kaideden istihraç olunmuşturŞu kadar var ki hakkında nass-ı kat'i bulunan, meselâ yapılması her halde kat'iyyen memnu bulunan bir hususda meşakkat özrile o nassın hilâfı irtikâb olunamaz Orada meşakkat, teysiri celb etmezBu kaide, Eşbah'da $ diye münderiçtirZaruretler, memnu olan şeyleri mübah kılar Yâni: İşlenmesi men ve nehy edilmiş bazı şeyler vardır ki, bunları yapmak, zaruret halinde mübah hükmünde olur, bundan dolayı yapan muahaza edilmez Muteber bir ikraha mebni başkasının malını itlâf veya açlıktan helâk havfından dolayı başkasının taamını rızası olmaksızın yemek gibiMaamafih haram ve memnu olan şeyler, üç nevidir Birincisi: Memnuiyeti aslâ sâkıt olmayan muharremattır Başkasını zulmen öldürmek veya başkasının haksız yere bir uzvunu kesmek gibi İkincisi: Aslâ sâkıt olmayıp zaruret vaktinde ruhsata mahal olan muharremattır Başkasının malını itlâf gibi Üçüncüsü: Zaruret halinde memnuniyeti sâkıt olan muharremattır Meyte gibi temiz olmayan bir şeyi yemek gibiBu kaide, Eşbah'da $ diye münderiçtir ve arz olunduğu üzere her memnua şâmil değildir Ist Fık K)
ZARURÎ (Bak: Zaruriyye)
ZARURİYYAT (Zarurî C) Mecburi işler İster istemez olan işler
ZARURİYYAT-I DİNİYYE İman edilmesi zaruri olan dinin esasları, (Allah Teâlâya, Âhiret gününe, Meleklere, Peygamberlere, Kitaplara ve hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna inanmak)
ZARURİYYAT-I NÂŞİE Bir şeyin kendisinde bulunması zaruri olan ve ondan ayrılması mümkün olmayan ve zâti hassadan meydana gelen zaruretler
ZARURİYYE (Zarurî) Mecburî İster istemez olacak iş İhtiyarî olmayan, mecburî olan
ZAR ZAR f Hazin hazin, yanık yanık, (sesle) ağlıya ağlıya
ZA'T Boğmak Boğazlamak
ZÂT Hürmete lâyık kimse * Kendi Öz, asıl * Ehil Sâhib (Zu'nun müennesi)
ZÂT-ÜL BEYN İki kişi arasındaki düşmanlık
ZÂT-ÜL CENB Yan zarı iltihab Akciğer zarı iltihabı
ZÂT-UL ESMÂR Meyve veren Meyveli
ZÂT-UL HAREKE Kendi kendine hareket eden cisim Aslında hareketli olan cisim Otomatik
ZÂT-UL İLKAH-İ ZÂHİRE İlkahı (döllenmesi) çiçek vâsıtasıyla olan nebat
ZÂT-ÜL MATÂLİ' Birkaç matlâı bulunan akaside
ZÂT-ÜR RİE Akciğer zarı iltihabı
ZÂTEN Esâsen, aslında, asıl olarak
ZÂTÎ (Zâtiyye) Zâta mensub Kendisine âit, ile alâkalı, hususi Özel
ZÂTİYYAT şahsiyetler Zâta mahsus işler
ZÂTÜLBEYN (Zât-ül beyn) İki kişinin arasında olan düşmanlık
ZÂTÜLCENB (Zât-ül cenb) Tıb: Akciğer zarı iltihabı Akciğer veremi
ZÂT-ÜZ-ZEVC Kocası olan kadın
ZAUN Yük devesi
ZAV' Aydınlık Işık
ZAV'-UŞ ŞEMS Güneş ışığı
ZAVABIT (Zâbıta C) Kaideler Nizamlar, usuller
ZAVAHİR (Zâhir C) Görünüş Dış görünüş * Göze çarpan yerler Yüksek yerler
ZAVARİB Nabız damarları
ZAVİYE Köşe * Küçük tekke * İki çizginin birleşmesi ile hasıl olan köşe, şekil * Mat: Birbiriyle kesişen iki satıh veya iki çizginin birleştiği yerde meydana gelen açıklık Açı Açı ölçü birimi 360 eşit parçaya bölündüğü takdirde "derece", 400 eşit parçaya bölündüğü takdirde "grat" tır
ZAVİYETÂN (ZAVİYETEYN) İki zaviye İki açı
ZAY'A (C: Zıyâ') Geliri olan bina * Tarla Çiftlik * Binasız arsa
ZAYA' Elden çıkma, yok olma
ZAYAN Yasemin çiçeği
ZAY'AT Kaybolma, kaybetme
ZAYF Misafir Gelip geçen
ZAYH Çok sulu süt
ZAYH İncir ağacı
ZAYİ' (Ziya' dan) Elden çıkan Kaybolan Yitik Zarar, ziyan
ZAYİÂT Zarar ve ziyanlar Yitikler
ZAYİG Mail, eğik, eğilmiş
ZAYİGA Meyledici, eğilen
ZAYİL Uzun etekli gömlek * Uzun kuyruklu at (Müe: Zâyile)
ZAYR Mazarrat, ziyan
ZAYVEN (C: Zayâvin) Yaban kedisi * Erkek kedi * Hırçın ve vahşi adam
ZA'ZA' Bir şeyi parça parça etmek * şiddetle esen yel
ZA'ZAA şiddetle hareket ettirmek, sarsmak
ZA'ZAA-İ ESNÂN Dişlerin şiddetle birbirine vurması
ZA'ZAA Doldurmak * Ayırmak * Rüzgâra savurmak
ZE Kur'an alfabesinde onbirinci harftir ve ebcedi kıymeti 7'dir
ZE'A' Bölükler, fırkalar
ZEAL İnkârdan sonra ikrâr etmek
ZEAM Tamâ, hırs
ZEAMET Şeref, şan Riyaset * Yetiştirdikleri hayvanları ile birlikte harbe iştirak eden ve Sipâhi denen Osmanlı askerine öşrü alınmak üzere verilen en büyük timâr
ZE'B Ayıp * Reddetmek Hor ve hakir etmek, kepaze yapmak
ZEBAB Karasinek (Bak: Zübab)
ZEBAN f Dil, lisan, lügat, lehçe
ZEBAN-ÂVER f Düzgün konuşan, düzgün söz veya şiir söyleyen * Dile getiren
ZEBAN-DIRAZ f Dil uzatan, atıp tutan
ZEBANE f Terazi gibi bazı âletlerin dili andıran parçaları * Alev
ZEBANEKEŞ f Alevlenen, alevli
ZEBANEŞ Onun dili
ZEBANİ Cehennem'de vazife gören melek
ZEBANİYÂN f (Zebaniye) Zebaniler Cehennemlikleri Cehennem'e atmaya vazifeli melekler
ZEBANİYE Azap melekleri
ZEBANZED f Ata sözü, darb-ı mesel * Alışılmış, her zaman söylenen söz
ZEBAYİH (Zebiha C) Kurbanlık hayvanlar
ZEBB Üzüm kurutmak
ZEBB Men ve defetmek Kovmak * Yaban sığırı
ZEBEB Kaşın kıllı ve yoğun olması
ZEBED (C: Ezbâd-Zübed) Köpük * Kir ve pas, tüfl
ZEBER f Üst
ZEBERCED Zümrüd cinsinden ve onun kadar kıymetli olmayan, sarımtırak yeşil, cam parlaklığında kıymetli taş
ZEBERDEC Zeberced taşı
ZEBERDEST f En üstün, galib, hâkim, âmir * Mâhir
ZEBERDESTÎ f Maharetlilik, ustalık * El üstünlüğü, üstünlük, galibiyet
ZEBERİN f Üstteki
ZEBG Yaramaz huy, kötü alışkanlık
ZEBH Kesme, boğazlama Kurban kesme (Boğazlanmış veya boğazlanacak hayvana da "zebiha" denir)
ZEBİB Kuru üzüm Kuru incir * Yılan veya akrep gibi hayvanların zehiri
ZEBİH Kesme, boğazlama Kesilecek hayvan * Hz İsmail'in (AS) ve Hazreti Muhammed'in (ASM) babası Hz Abdullah'ın lâkabı
ZEBİHA Boğazlanmış veya kesilecek hayvan (Bak: Zebh)
ZEBİHEYN İki kurban
ZEBİL Fışkı, gübre * Pislik
ZEBİR Sıkıntı, mihnet * Yazılmış şey Mektup
ZEBK Yolmak
ZEBL İnce belli olmak * Çiçeğin solması * Deniz kaplumbağasının sırt kemiği
ZEBN Şiddetle def'etmek * Devenin çifte vurması
ZEBR Kitab Cüz Kitap yaprağı * Yazı yazma * Söz Yazı * Akıl, zekâ * Kuvvetli, sağlam, şiddetli adam * Men'eylemek
ZEBREC Ziyne, süs
ZEBTEL Kısa boylu
ZEBUN f Zayıf, güçsüz, âciz * Alışverişte aldanan
ZEBUNÎ f Zayıflık, güçsüzlük, âcizlik
ZEBUN-KUŞ Düşkünleri ezen Zâlim Gaddar
ZEBUR Kitap Mektub * Peygamber Hz Dâvud'a (AS) vahiy ile gelen mukaddes kitabın adı
ZEBZEB Uzun gemi
ZEBZEB (C: Zebâzib) Adam zekeri
ZEBZEBE Muallâkta kalma * Mütereddit * Titreme * Asılı bir şeyi havada oynatmak
ZE'C şiddetle emme, yutma * Doldurmak
ZECA (Zecven - Zeccâ - Eczâ) Sevketmek, yürütmek * Def etmek
ZECA' Hüküm geçmek * Kolaylık
ZECC Süngünün arkasıyla vurmak * Atmak * Deve kuşunun yelmesi
ZECCA' Adımı birbirinden uzak olan
ZECCAC Şişeci Camcı Sırça işleri yapan
ZECEC Kaşın uzun ve ince olması
ZECEL Avaz, ses, savt * Mübâlağa ile çağırmak
ZECL Atma
ZECME Kelime
ZECR Menetme, engel olma Nehyetme * Zorlama, zorla yaptırma * Önleme Sıkma * Kovma Eziyet etme * Angarya olarak çalıştırma * Köpek balığı * Çağırma * Sürme
ZECRE Çağırmak, bağırmak, sayha * Men'etmek, engel olmak
ZECREN Zorlayarak, zorla * Ceza olarak * Engel olarak, menederek
ZECRÎ Cebren, zorlayıcı olarak
ZED f Vurma, dövme
ZED "Vurucu, vuran" mânasına gelir ve birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Guş-zed $ : Kulağa çalınan Zeban-zed $ : Yayılmış söz
ZEDE (Zed) f Birleşik kelimeler yapılarak, "vurulmuş, çarpılmış, tutulmuş" manalarına gelir Meselâ: Musibet-zede $ : Musibete uğramış
ZEDEGÂN (-zede C) f Tutulmuşlar, çarpılmışlar, uğramışlar mânalarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır
ZEDERGÂH (Bak: Zidergâh)
ZEELAN Yab yab yürümek
ZEFER Kötü koku
ZEFER Ağaca vurulan payanda, destek
ZEFERAT Soluk almalar
ZEFF Kişinin nikâhlısını kocasına teslim etmek
ZEFİF Çabuk davranan Çevik * Deve kuşunun yelmesi * Gelini kocasına göndermek * Hızla gitmek
ZEFİR Çok şiddetli ses * Hıçkırıkla nefes vermek Göğüs geçirmek * Ağlatmak * İnlemek * Ateş gürültüsü * Eşek anırtısının evveli * Belâ
ZEFİRR Uzun boylu yiğit * Kuvvetli deve
ZEFN Raksetmek, dansetmek
ZEFR Yükseltmek * Yük getirmek
ZEFUR Kir, pas, vesah
ZEFZEFE Titreme, sarsılma
ZEGAB Kuş yavrusunun üstünde olan sarıca tüyler
ZEGAN f Çaylak
ZEHAB Gitmek * Zihnen bir yola sapmak Yanlış düşünce Bir fikre uymak Zan
ZEHADET Dünyadan, yâni nefsanî, fani ve fena şeylerden çekinmek Zâhidlik Sıkı sıkıya dine bağlılık
ZEHAİR (Bak: Zahair)
ZEHARİF (Zuhruf C) Yalancı süsler, yaldızlar, gösterişler * Sahte süsler
ZEH-DAN f Döl yatağı, rahim
ZEHDER Çakır doğan * Doğan yavrusu * Bir atın adı
ZEHEB Altın
ZEHEB-İ ZÂİB Eriyen altın
ZEHEBÎ Altına ait Altından yapılma
ZEHEN (C: Zehân) Zeyreklik, akıllılık * Hıfz * Kuvvet
ZEHEM Yağlı ve kirli olmak
ZEHER (C: Ezhâr-CC: Ezâhir) Çiçek
ZEHF Yeynilik, hafiflik
ZEHİ (Bak: Zihi)
ZEHİB Altın sürülmüş, yaldızlı
ZEHİD Az, kalil
ZEHİM (C: Zühüm) Yağlı ve kirli
ZEHK Helâk olmak, mahvolmak * Bâtıl olmak * Okun nişanı aşıp geçmesi * Çıkmak, huruç * Derin kuyu
ZEHK Yorulmak
ZEHL (Bak: Zahl)
ZEHL Dalgınlıkla unutma, geciktirme İş çokluğundan sonraya bırakma * Kasden unutma
ZEHLUL İyi at
ZEHNA' Düzgün * Süs, ziynet
ZEHR(E) Çiçek şükufe
ZEHR (Zehir) f Zehir, ağu, semm
ZEHR-İ KATİL Öldürücü zehir
ZEHRA (Müe) Ay gibi parlak olan Çok parlak ve safi, berrak
ZEHR-AB f Acı su
ZEHR-ABE f Acı ve zehir gibi su Zehirli su * Mc: Acı, acılık
ZEHR-ALUD f Zehirli Zehir karışmış
ZEHR-AMİZ f Acı, zehirli
ZEHRAVAN (Zehrâveyn) İki parlak şey * Kur'an-ı Kerim'de Sure-i Bakara ile Âl-i İmran Surelerine birlikte verilen isim
ZEHR-BAR f Pek acı, zehir saçan
ZEHR-BAZ Zehir veren Zehir yapan * İmandan ayıran
ZEHRE (C: Ezhâr) Çiçek * Beyaz, berrak Süs, ziynet
ZEHRE f Kahramanlık, yiğitlik * Öd Safra
ZEHREÇÂK f Çok korkmuş, ödü patlamış
ZEHREDÂR (C: Zehredârân) f Yiğit, cesur, yürekli, cesaretli
ZEHR-EFŞAN f Zehir saçan
ZEHR-HAND f Acı acı gülme
ZEHRİN f Pek acı, zehir gibi
ZEHR-NAK f Zehirli, ağulu
ZEHUK (Zehak) Boş, beyhude Bâtıl Zâil, yok olan
ZEHV Bâtıl * Yalan * Fahirlenmek, gururlanmak, tekebbürlenmek * Güzel manzara * Taze ot * Otun çiçeği * Titremek * Yürümek * Yel esmek * Alacalanmış hurma koruğu
ZEHZEHE "Zehi zehi" demek
ZEİM Ayıplanmış
ZEİR Aslan kükremesi
ZEİR Öncü, çeri kimse
ZEKÂ Çabuk anlama ve bilme kabiliyyeti Fehim ve idrakte çabuk olma * Ateşin alevlenmesi * Güzel koku alma
ZEKÂ Saflık, duruluk * Hâl düzgünlüğü
ZEKÂB f Yazı mürekkebi
ZEKAN (C: Ezkân) İki çenenin birleştiği yer ("Enek" de derler)
ZEKÂRET Erkeklik

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) ZEKÂT Nisab miktarı mala, paraya sahib olan Müslümanın kırkta birini fakirlere sadaka vermesi ve bu verilen sadaka Ziyadeleşme, artma * Temizlik Taharet (Bak: Sadaka, Nisab)( $ Bu kelâmın mâkabliyle nazmını icab ettiren münasebet ise: Namaz $ Yani dinin direği ve kıvamı olduğu gibi, zekât da İslâmın kantarası, yani köprüsüdür Demek; birisi dini, diğeri asayişi muhafaza eden İlâhî iki esastırlar Bunun için birbiriyle bağlanmışlardır İİ)(Zekât ile sadakanın lâyık oldukları mevkilerini bulmak için bir kaç şart vardır:1- Sadakayı vermekte israf olmaması2- Başkasından alıp başkasına vermek suretiyle halkın malından olmayıp kendi malından olması3- Minnetle in'âmın bozulmaması4- Fakir olmak korkusu ile sadakanın terk edilmemesi5- Sadakanın yalnız mala ve paraya münhasır olmadığı bilinmesi ile ilim, fikir, kuvvet, amel gibi şeylere de muhtaç olanlara sadakanın verilmesi6- Sadakayı alan adam, o sadakayı sefahette değil, hâcât-ı zaruriyyesinde sarfetmesi lâzımdır İİ)(Sadakalar kimlerin hakkıdır, bu cihete gelince, emr ü teşvik olunduğunuz infak u sadakat $ Allah yolunda tutulmuş, din uğrunda ilme, cihada vakf-ı nefs etmiş, $ Yeryüzünde şuraya buraya gidemiyen, yani Allah yolunda meşguliyetlerinden veya maraz ve acz gibi bir maniadan dolayı nafakalarını kazanmağa iktidarları olmayan o fakirler içindir ki $ hallerini tecrübe etmeyen cahil, onları $ taaffüflerinden, yani istemeğe tenezzül etmeyip tahammül ve tecemmül ile iffetlerini muhafaza ve ibraz eylediklerinden dolayı, zengin zanneder $ Sen onları simalarıyla, dikkat edildiği zaman hallerinde görülecek edeb ü nezahet, yüzlerinde müşahede olunacak âsâr-ı fakr u zaruret gibi alâmetleriyle tanırsın $ İnsanlardan dilenmezler, hele $ ilhah-ı ısrar ile hiç dilenmezler, olsa olsa pek muztar kaldıkları zaman ehline ifham-ı hâl ederlerBu âyet, Ashab-ı Suffa tesmiye olunan fukara-yı Muhacirîn hakkında nazil olmuştur ki; dörtyüz kişi kadar vardılar Medine'de ne bir meskenleri, ne aşiret ve akrabaları, hiçbir şeyleri yoktu, daima Mescid-i Nebeviyeye mülazemet ederler, mescidin sofasında ikamet eylerler, ilm-i Kur'an tahsil ederler, mevâız ve tedrisat-ı Peygamberîyi istimâ' ile müstefid olurlar, hep oruçlu bulunurlar Hâsılı; ilm ü ibadete hasr-ı evkat ederler ve her ne zaman bir gaza olursa giderlerdi Bunlar Medrese-i Risalet'in Allah yoluna vakf-ı nefs etmiş talebesiydilerİbn-i Abbas Hazretlerinden vaki olan rivayete göre birgün Resulullah (ASM) Ashab-ı Suffa'nın başlarına durmuş, hallerini nazar-ı tedkikten geçirmişti Fukaralıklarını, çekmekte bulundukları zahmetleri gördü ve kalblerini tatyib edip buyurdular ki: "Ey Ashab-ı Suffa! Size müjdeler olsun ki, her kim şu sizin bulunduğunuz hal ü sıfatta ve bulunduğu halden razı olarak bana mülaki olursa o benim refiklerimdendir " İşte bu âyet de bunlar dolayısiyle nâzil olmuştur Ve fakat hükmü âmmdır Allah rızası için düşmana karşı nöbet bekleyen veya Allah rızası için medreselerde dirsek çürüten veya Allah rızası için hidemât-ı âmmeye vakf-ı nefs eden ve bu ahval içinde malı mülkü yok, muhtaç olmakla beraber nafakasını kesbe vakit bulamayan veya kudreti yetişemiyen fukara-yı mü'minîn bu âyetin hükmünde dâhildirler Bunlar infakat ü sadakatın en güzel masrıfını teşkil ederler ET)
ZEKÂVET Zeki oluş Zeyreklik Çabuk anlama ve kavrama Keskin anlayış
ZEKEN İlim, feraset
ZEKER (C: Zükrân - Zükur - Zikâr - Zikâre) Erkek * Erkeklik organı
ZEKERİYYA (AS) Benî İsrail peygamberlerinden ve Hz Süleyman Aleyhisselâm'ın neslindendir Beytül-Makdis'de Tevrat yazan ve kurban kesen reis idi Zevcesi, Hz Meryem'in teyzesi idi Benî İsrail'in büyüklerinden olan İmran namındaki zatın karısı Hanne, Zekeriyya (AS) ın karısının kardeşidir Hz Meryem İmran kızı ve Hanne'den doğmuştur Zekeriyya Aleyhisselâm'ın himayesinde büyümüştü Sonradan Yahya isminde oğlu dünyaya geldi Yahudiler Zekeriyya'ya (AS) iftira ederek onu şehid ettiler Kur'an-ı Kerim'de yedi defa ismi geçer (Bak: Yahya AS)
ZEKEVAT (Zekât C) Zekâtlar
ZEKİ(YE) Hâlis Temiz Hali temiz olan
ZEKİ(YE) Zekâ sahibi Çabuk anlayışlı
ZEKİK Yazının satırlarının sık olması * Yürürken kişinin adımlarının bibirine yakın olması
ZEKİR Unutmayan Hâfızası kuvvetli
ZEKİYY Tâhir ve pâk kimse Temiz insan
ZEKK Zayıf * Yürürken adımların birbirine yakın olması
ZEKUN Sivri ve sarkık enekli
ZEKURET Erkeklik
ZEKVE Tamamlamak Kesmek
ZEKZEKE Çirkin ve yaramaz huylu olmak
ZELA' Ayağın altında ve üstünde; elin ise arkasında olan yarık
ZELAHLAH (C: Zelahlahât) Büyük çanak * Aceleci ve uzun boylu adam * Derin olmayan ırmak
ZELAK (Zelk) Yolmak (tıraş gibi) * Sürçmek Ayağın kayması
ZELAK Sülük
ZELAKA (İzlâk - Zellâka) Fasâhat, kolaylık ve lisan inceliği, keskinlik Nutkun güzel ve çabuk olması * Tecvidde: Keskin olarak çıkan $ harflerinin ismi Bunlara müzlika harfleri de denir
ZELALET Alçaklık, hakirlik, horluk Zillet
ZELAZİL Zelzeleler Yer sarsıntıları
ZELAZİL (Zilzil C) Uzun etekler
ZEL-CEDD Kudret, kuvvet, azamet ve büyüklük sâhibi (Bak: Cedd)
ZEL-CUD Bol bol ihsan eden, cud ve cömertlik sahibi
ZELEC Kaymak yer
ZELEF Burnun küçük ve ucunun, gerisine eşit olması (O burun sahibine "ezlef" derler) (Müe: Zülefâ)
ZELEFE (C: Zulef) Pâk ve ruşen nesne, parlak ve temiz cisim * Kaypak, düz yer
ZELEL Eksiklik
ZELEME Keçinin boğazı altında sarkık olan kıllar (Müz: Ezlem Müe: Zelmâ)
ZELH Bir ok atımı yer * Islaklığından dolayı ayak kayan yer
ZELİC (Ayak) kaymak
ZELİF Adımını atmak
ZELİK Düşük oğlan, sakat çocuk
ZELİL Sürçüp düşen * Yanılan
ZELİL Hor, hakir, alçak Aşağı tutulan
ZELİLÂNE f Alçakça Hakir ve aşağılık kimselere yakışır şekilde
ZELİLÎ Hakirlik, horluk, zelillik, alçaklık
ZELK(A) Sürçme, kayma
ZELL Yanlışlık yapma, yanılma * Ayağı sürçme, kayma
ZELLAT (Zelle C) Yanılmalar, yanlışlar * Sürçmeler, kaymalar * Hatalar
ZELLE(T) Sürçme, sürçüp kayma * Yanılma Yanlış Ufak suç
ZELLET-ÜL KARİ' Okuyanın yanılması Namaz içinde, kırâat esnasındaki yapılan yanlışlık
ZELUH Kaypak yer
ZELUL Yumuşak huylu Sert başlı olmayan İtaatlı ve râm olan * Hecin devesi * İnsanların emrindeki yeryüzünün hâli
ZELULÎ Başı yumuşak Dayanıklı Sabırlı, tahammüllü
ZELZAL (Zülzâl) Sarsıntı Zelzele Deprem Sarsılma (Bak: Zilzal)
ZELZELE Yer sarsıntısı * Sarsma(Sual : Mâdem bu zelzele musibeti hatâların neticesi ve keffaret-üz-zünubdur Mâsumların ve hatâsızların o musibet içinde yanması nedendir? Adâletullah nasıl müsaade eder? Yine manevî cânipten elcevab: Bu mes'ele sırr-ı kadere taalluk ettiği için, Risale-i Kader'e havale edip yalnız burada bu kadar denildi: $ Yani: "Bir belâ, bir musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zâlimlere mahsus kalmayıp mâsumları da yakar"Şu âyetin sırrı şudur ki: Bu dünya bir meydan-ı tecrübe ve imtihandır ve dâr-ı teklif ve mücahededir İmtihan ve teklif, iktizâ ederler ki, hakikatlar perdeli kalıp, ta müsabaka ve mücahede ile Ebubekirler, A'lâ-yı İlliyyîne çıksınlar ve Ebucehiller, esfel-i sâfilîne girsinler Eğer mâsumlar, böyle musibetlerde sağlam kalsaydılar, Ebucehiller, aynen Ebubekirler gibi teslim olup, mücahede ile mânevi terakki kapısı kapanacaktı ve sırr-ı teklif bozulacaktıMâdem, mazlum, zâlim ile beraber musibete düşmek hikmet-i İlâhîce lâzım geliyor Acaba o biçâre mazlumların rahmet ve adâletten hisseleri nedir?Bu suale karşı cevaben denildi ki: O musibetteki gazab ve hiddet içinde onlara bir rahmet cilvesi var Çünki o mâsumların fâni malları, onların hakkında sadaka olup, bâki bir mal hükmüne geçtiği gibi, fâni hayatları dahi bir bâki hayatı kazandıracak derecede bir nevi şehâdet hükmünde olarak, nisbeten az ve muvakkat bir meşakkat ve azaptan büyük ve dâimî bir kazancı kazandıran bu zelzele, onlar hakkında aynı gazab içinde bir rahmettir S)
ZELZELET-ÜS SÂA Kıyamet sarsıntısı Kıyamet kopması ânında meydana gelecek olan çok müthiş zelzele
ZELZİL Ev içinde olan mal, mülk ve eşya
ZE'M Katı, şiddetli, şedid * Hacet, ihtiyaç * Mevt, ölüm
ZE'M Tahkir etmek, hakaret etmek * Ayıplanmak
ZEMA' Tenbel olmak * Dehşetli olmak * Acele etmek * Yırtmak * Alçak insan, kötü insan
ZEMAHŞERÎ (Hi: 467-538) Türkistan'da Harzem'in Zemahşer köyünde doğdu Hanefî fukahasındandır Fevkalâde iktidar ve faziletine rağmen bir zamanlar itikadça Mu'tezile'den olmuştu Meşhur bir ilm-i belâgat âlimidir
ZEMAİM (Zemime C) Kötü haller Beğenilmeyen, sevilmeyen hal ve hareketler
ZEMAM (Bak: Zimam)
ZEMAN Zaman, devir, vakit, çağ, mevsim, mehil(Levh-i Mahv-İsbat ise, sâbit ve dâim olan Levh-i Mahfuz-u Azam'ın daire-i mümkinatta, yâni mevt ve hayata, vücut ve fenâya daima mazhar olan eşyada mütebeddil bir defteri ve yazar bozar bir tahtasıdır ki, hakikat-ı zaman odur Evet herşey'in bir hakikatı olduğu gibi, zaman dediğimiz, kâinatta cereyan eden bir nehr-i azimin hakikatı dahi Levh-i Mahv-İsbat'taki kitabet-i kudretin sahifesi ve mürekkebi hükmündedir S)
ZEMAN-I MEDİDE Pek uzun zaman
ZEMAN-I VUSÛL Varma zamanı
ZEMANE f şimdiki zaman * Vakit, devir * Tâlih, baht, şans
ZEMANEN Zamanca, zaman bakımından * Vaktinde, vaktiyle
ZEMANE(T) Belâ, musibet, âfet * Bedenin bir azası eksik veya kötürüm olma
ZEMANÎ Zamanla ilgili, zamana ait
ZEMANİYAN f İnsanlar Beşer
ZEMAR Kamışa (ney'e) üfleyen
ZEMARE Savt, ses, sayha, bağırış, çığlık
ZEMCA Kuş kuyruğunun çıktığı yeri
ZEMCERE (C: Zemâcir) Şiddetle çağırmak
ZE'ME Şiddetli ses, çığlık * İhtiyaç, hâcet
ZEME (C: Zemmâm) Suyu az olan kuyu * Tenbellik
ZEMEC Gadap etmek, hiddetlenmek, kızmak * Doldurmak
ZEMEL Bir yanı üzerine çöküp öbür yanını yukarıya kaldırarak koşmak * Devenin ayağına ârız olan aksaklık * Su tulumunun sarkması
ZEMEN Zaman, vakit
ZEMER İnce saçlı * Bahadır, kahraman, yiğit kimse
ZEMEYAN Acele
ZEMHA Yaramaz huylu, bahil kimse
ZEMHARE (C: Zemâhir) Ok
ZEMHERİ® Karakış dönümünden (12 Aralıktan) 31 Ocağa kadar olan şiddetli soğuk devresi
ZEMİL Tez, hızlı, seri * Deve yürüyüşünden bir çeşit
ZEMİL Bir adamın hayvan üzerinde iken ardına binmiş olan adam
ZEMİM Burun suyu, sümük * Koç ve teke zekerinden akan bevl * Koyun emziğinden akan süt
ZEMİME Zemme müstehak olan Beğenilmeyen kötü hal ve hareket
ZEMİN Kötürüm kimse
ZEMİN f Yer Yeryüzü* Meydan Satıh * Tarz Eda *Mevzu
ZEMİN-İ ŞURE Çorak yer
ZEMİN-BUS (Saygı ve hürmetten dolayı) yeri öpme
ZEMİN-DÂR (C: Zemindârân) f Hâkim Vâli
ZEMİN-KUB f İkide bir ayağını yere vuran çengi, rakkase * Yer tepici olan at, deve, katır ve benzeri hayvanlar
ZEMİN Ü ZAMAN Vakit ve yer * Münasebet Mevzuya veya mes'eleye olan uygunluk, hâl, vaziyet
ZEMİR Bahadır, kahraman, yiğit
ZEMİSTAN f Kış Kış mevsimi
ZEMİSTANÎ f Kışlık Kış mevsimine ait
ZEMK Sakal yolmak (Yolunan sakala "zemika" veya "mezmuka" derler)
ZEMKA Kuşun kuyruğunun bittiği yer
ZEML Atın, davarın neşeli yürüyüşü * Yük yüklemek * Refik Arkadaş
ZEMM Birisinin ayıplarını söylemek, çekiştirmek Kötülemek, yermek Ayıplamak
ZEMMÂM Ayıplayıcı, zemmedici, kötüleyici
ZEMMAR Düdük çalan
ZEMN Kötürüm olmak
ZEMR Düdük çalmak
ZEMR Savaşmak * Bir nesne ile kandırmak
ZEMU' (ZEMİ') Aceleci ve seri kimse * Sıçraması birbirine yakın olan tavşan
ZEMZEM Çok mübarek bir su * Kâbe-i Mükerreme'nin yanındaki maruf kuyu (Süryanicede Zem: Dur, gitme mânasınadır Vaktiyle Hz Hacer, oğlu İsmail'in (AS) ayağı altından su çıkıp aktığını veya bu kuyunun çok çok akmağa başladığını görünce, "zem zem" diye söylemesi ile kuyunun akması kesilmiş ve bu vecihle kuyu bu ismi almıştır) *Kelimenin lügat manası: Yavaş yavaş teganni ve terennüm eylemek, hafif ve yavaş yavaş türkü söylemek * Çok bol

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) ZEMZEME Nağme, hoş ses Uzun uzadıya gürleyerek seslenmek Geniz ve boğaz ile ezgili ses çıkarmak Yavaş yavaş geniz ve boğazdan ses çıkararak türkü veya şarkı söylemek * Cemaat
ZEMZEME-DÂR f Ahenkli
ZEMZEME-PİRÂ f Şarkı söyleyen, terennüm eden
ZEN f Kadın, nisa
ZEN f Vuran, kesen, atan mânalarına gelerek birleşik kelimeler yapılır (Zeden: Vurmak mastarında emir köküdür) Lâf-zen $ : Söz atan, lâf atan
ZENA' Kısa boylu ve dar nesne * Sidiğini tutup işemeyen kişi
ZENABİ Kuş kuyruğu * Deve burnundan akan sümük
ZENABİL (Zenbil C) Zenbiller
ZENABİR (Zünbur C) Eşek arıları
ZENADIK (Zındık C) Zındıklar Allah'a ve âhirete inanmayan dinsizler İçten inanmayıp zâhiren mümin görünen münafıklar
ZENADİKA (Zındık C) Zındıklar
ZENAH (Zenâhdân) f Çene
ZENAN Kadınlar
ZENAN f "Vurarak" mânasına gelir ve birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Ta'ne-zenan $ : Söverek
ZENANE f Kadınla alâkalı, kadına mahsus Kadın işi
ZENAV (Bak: Avzen)
ZENB Suç, günah, kabahat
ZENBAK Güzel kokulu bir çiçek Zambak * Yâsemin yağı
ZENBEREK (Zenburek) f Hareket ettirmeğe yarıyan yay Saatin zenbereği * Hayvan üzerinde taşınan ve ateşlenebilen küçük top * Mc: Faaliyet ve harekete sebep olan şey
ZENBERİYYE Büyük cins bir gemi * İri vücutlu, enli erkek
ZENBİL İçine öteberi konulup elde taşımaya mahsus, sazdan örülmüş ve üst tarafında yine sazdan kulpları olan, ağzı geniş kap
ZENBİLLİ ALİ EFENDİ Yavuz Sultan Selim Han ve Kanuni Süleyman devrinin meşhur Şeyh-ül İslâmı ve âlimidir Asıl adı Alâaddin Ali Cemâl Çelebi'dir Allah rızası ve Allah korkusundan başka birşey tanımaması sayesinde, pervasız hareketleri ile bir çok insanın hayatlarını koruyabilmiş, adaleti te'min etmiştir Sağlam dindarların sultanlara karşı nasıl metanet ve cesaret göstereceğine nümunelik bir zat olarak yaşamış, devlet reislerine istikameti gösterebilen bir İslâm kahramanı olmuştur Vefatı Mi: 1526 tarihine rastlar Karaman'lı olduğu söylenir
ZENBUC Yabani zeytin
ZENBUREK f Zenberek * Tar: Hayvan ile taşınan eski küçük toplar
ZENC Siyah, kara
ZENCEBİL Hoş kokulu bir baharat adı
ZENCERE Parmakla fiske vurmak
ZENCİ Siyah ırktan olan Siyâhi
ZENCİR f Zincir
ZENCİR-BEND f Zincire vurulmuş, zincirle bağlı mânasına gelir Eskiden azılı katiller ve deliler, zincirle bağlandıkları için bu tâbir meydana gelmiştir * Edb: Her mısranın son kelimesi, bir sonra gelen mısraın ilk kelimesini teşkil etmek şekliyle meydana getirilen manzumelere verilen addır Divan şâirleri arasında bunun yerine "Redd-ül acz an-is sadr", halk şâirleri arasında ise "Zincirleme" veya "Ayaklı koşma" denilirdiSafter-i âlemsin, senden hidâyet,Hidâyet menbaı dilde begayet,Begayet cemâlin nur-i beşâret,Beşâret gösterir hüsnün enveriEnver-i cihansın, senden münevver,Münevver sıfatın zât-ı mükerrer,Mükerrer eyledin dehri serâser,Serâser okunur kenz-i ekberi(Lâ)
ZEND (C: Zinâd-Eznüd-Eznâd) Kolun bilekte olan mafsalı * Çakmak taşı ve demiri
ZENDEKA Kâfirlik, dinsizlik (Zendeka sâhibine zındık denir Bazılarınca zındık; hem dinsiz, hem emvâl ve ezvacın iştirakine ve dehrin bekasına kail olan kimsedir)
ZEN-DOST f Kadınların peşinde dolaşan, kadınlardan hoşlanan, zampara
ZENEB Kuyruk
ZENED f (Hâl sigası Zeden masdarından) Vuruyor, çarpıyor, tutuyor (meâlinde)
ZENEK f Küçük kadın
ZENEN Burundan sümük akıp durmak
ZENG Zenci * Kir, pas * Zil
ZENGÂR Bakır pası nev'inden bir mâden Boyacılar kullanılır Öldürücüdür Yeşil renktedir
ZENGEL(E) f Çıngırak * Çan
ZENH Yemeğin kokup bozulması
ZENİM Soyu bozuk, soysuz Aslında o kavimden olmayıp sonradan ona katılan kimse * Aşağılık(Zenim, Zeneme'den müştaktır Zeneme, keçinin, koyunun boynunda, kulağı dibinde derisinden küpe gibi yumrucuklara yahut kulağı delinip de ucundan muallâk bırakılan sarkıntıya denir ve bu, her tarafa sallanır durur Lisanımızda o koyun veya keçiye küpeli denildiği gibi, Arapçada ise zenim denilir Mecazen: Dalkavuk veya kulağı kesik, kulağı küpeli tâbirlerindeki mânayı andırırİbn-i Cerir tefsirinde tafsil olunduğu üzere, târifinde şöyle denmiştir: Nesebi mülhak, piç, şer ile mâruf, kötü damgalı, fâcir ilâahir ET)
ZENİN Sümük
ZENK Bir taife adı
ZENKA Dar sokak
ZENME Keçinin kulağı ucunda küpe gibi sarkan kıllar * Devenin kulağından kesip ilişik koydukları parça
ZENNA' Sümüklü kadın * Hayzı kesilmiş olmayan kadın
ZENNE Kadın kısmı * Eskiden orta oyununda kadın rolü yapan erkek sanatkârlar hakkında kullanılan bir tâbirdi Eskiden kadınlar, oyunda rol alamadıkları için erkekler kadın kıyâfetine girer ve oyunda kadın rolü yaparlardı
ZENNUN Sümüklü
ZENPARE f Zampara Zenperest
ZENPEREST (C: Zenperestegân) f Kadına düşkün, kadın peşinde dolaşır ahlâksız kimse
ZENTERE Darlık, şiddet
ZENUB Sakaların su dağıttıkları bir kapdır ki; Kur'ân'da azabdan nasib mânasına istiare olunmuştur (ET)
ZENYAN Men'etmek, engel olmak Kabul etmemek, reddetmek * Evmek, acele etmek * Rüzgârın sert esmesi
ZER Sarı * Altın, akçe * Nöbet * Oruç * Çile
ZER' Ekilmiş Ekme Tohum ekme * Yetişmiş ekin
ZER' Çoğaltma * Halketme, yaratma * Tohum ekme * Ağzından dişlerin dökülmesi * Saç ağarması * Perde, hâil
ZE'R Kerih görmek İğrenmek Nefret etmek
ZER' Yaratmak * Yere tohum saçmak
ZER' Ölçmek * Kederli ve tasalı olmak * Kalb * El yaymak * Kudret, kuvvet, tâkat
ZE'R (ZEİR) Arslan kükremesi * Çağırmak ve kükremek mânâsına mastar
ZERA' İplik eğirmekte elleri çabuk olan
ZERA' Vahşi sığırın buzağısı * Tamâ, hırs, aç gözlülük
ZERA Gölgelik, perdelik
ZERAA Genişlik * Hız, sür'at
ZERAB f Beyaz şarap * Yaldız mürekkep
ZERABÎ (Zürbiye) (Zirbiye C) İftihar eden * Geniş, enli döşek, yatak
ZERAF f Zürafa
ZERAFE (ZÜRÂFA) (C: Zürâfât) Deveye benzer, boynu uzun ve art ayakları kısa bir hayvan Zürafa
ZERAFÎ (Zerafe C) Zürafalar
ZERAK Gök renkli Mavi
ZERARE Saçılan şey
ZERARÎ (Zürriyet C) Zürriyetler, kuşaklar, nesiller
ZER-BAF Sırma dokuyan
ZERBE Yüce avazlı, gür sesli olmak
ZERD f Sarı * Soluk, solgun
ZERD (Zered) (C: Zürud) Halka halka örülmüş savaşçı zırhı * Yutmak * Boğmak
ZERDAB (Zerd-âb) f İrin, cerahat * Safra * Beyaz şarap
ZERD-ÂLÛ f (Zerd: sarı; âlû: erik) Sarı erik, zerdali
ZERDE f Safranla pişirilen bir çeşit pirinç tatlısı Safran, sarı renge boyadığı için bu ad verilmiştir Eskiden düğünlerde pişirilirdi * Safran * Yumurta sarısı
ZERDEC Usfur çiçeğinin evvel çıkan sarı suyu
ZERDEME Yutacak yer
ZERDFAM f Sarı renkte Sarı renkli
ZERDGUŞ f İki yüzlü Müraî * Ürkek, korkak
ZERDÎ f Sarılık Sarı renkte olma
ZERDOST f Cimri, hasis, tamahkâr
ZERDÜŞT Ateşe tapan, mecusi * İlk önce nur ve zulmet diye iki ilâha inanmayı uyduran adam
ZE'RE Meşelik
ZERE' Başın önünde vâki olan beyazlık
ZEREB (C: Zerâib) Koyun ağılı
ZEREB Keskin nesne * Midenin bozulması
ZERECUN (Zerâcin) Üzüm ağacı * Üzüm asması * Kızıl boya * Çukur taş içinde biriken yağmur suyu
ZERED Zırh
ZEREF (Zerefân-Zerâfe-Zerif) (C: Zevârif) Gözden yaş akmak * Yavaş yürümek
ZERENDUD (Ze-endud) f Altın yaldızlı
ZER-ENDUZ Altun kazanan
ZERGER (C: Zergerân) Altın işleyen * Kuyumcu
ZERGERÎ f Kuyumculuk
ZERGÛN f Altın gibi sarı renkli olan Altın renkli
ZERH Yemeğe zehir katmak
ZER-HIRİD (Zer-hıride) f Satın alınmış kimse, köle
ZERİ' Araya giren, şefaat edici
ZER'Î (C: Zer'iyyât) Arşın ile ölçülen şey
ZERİ' Çabuk ve kolay olan
ZERİA (C: Zerâi) Vesile * Yol * Geçit * Avcının, arkasında gizlendiği deve
ZERİN (Bak: Zerrin)
ZERİR Yanmak * Parlamak
ZERİR Zeki, hafif kimse
ZERİRE (C: Ezirre) Göz otu Tutya
ZER'İYYAT Ekim işleri
ZERK Çirkin söz söylemek * Kuşun terslemesi
ZERK Hile Riya İki yüzlülük * Şırınga yapmak, iğne ile vücuda ilâç vermek
ZERK-ÂLÛD f Riyalı, riya karışık
ZER-KEŞ f Altın kakmalı, altın işlemeli * Altın tel yapan
ZERK-FÜRUŞ f Hileci, hilekâr İkiyüzlü, müraî
ZERM Kesilmek
ZERNEB Turunç kokusu gibi güzel kokan bir ot * Fercin dışarısında olan et
ZERNİGÂR f Altın ile işlenmiş Yaldızlı
ZERR Zerre, en küçük parça * Karınca yumurtası * Ayırmak
ZERR Düğmeyi iliklemek * Birbirine pekitip bağlamak
ZERRA' Ekinci, çiftçi
ZERRAD Zırh ören
ZERRAK (Zerk den) İki yüzlü
ZERRAT (Zerre C) Zerreler Pek ufak parçalar Moleküller
ZERRE (C: Zerrat) Pek ufak parça * Atom * Çok küçük karınca * Güneş ışığında görünen ufacık tozlar * Küçük boylu adam
ZERREVÂRİ f Zerre gibi çok küçük
ZERREVÎ Zerre ile alâkalı, zerreye âit
ZERRİN f Altından yapılmış Altın gibi parlak Sarı
ZER-RİŞTE f Altın tel Sırma * Sarı
ZERŞEK Kadın tuzluğu Pars anberi
ZER-ŞİNAS f Altın tanıyan, sarraf
ZER-TAR f Altın tel, sırma * Güneş ışını
ZERUF Seri, hızlı, aceleci
ZERUR Göz otu
ZERV Tutup götürmek * Savurmak * Kırıp götürmek
ZER-VER f Altın yaldızlı olan
ZERYAC Zerde aşı
ZERZERE Sığırcık kuşunun ötmesi
ZE'T Boğmak
ZETT Ziynet, süs
ZEUM Yağlı mıdır değil midir bilinmeyen koyun
ZEUR Korkak kimse
ZEV' Ölüm sebebiyle gelen sıkıntı, keder
ZE'V Sürmek ve sulamak
ZEVABE (C: Zevâib) Saç bölüğü * Zülüf * Kılıç tasması
ZEVABİ' Musibetler Büyük belâlar (Bak: Devâhi)
ZEVACİR (Zâcire C) Yasak edenler, men'edenler, önleyenler
ZEVAD Azıklar, yiyecekler
ZEVADE Ziyadelik, çokluk
ZEVAH Gitmek
ZEVAHİF (Zâhife C) Yerde sürünerek yürüyen hayvanlar, sürüngenler
ZEVAHİR (Bk: Zavahir)
ZEVAHİR Dolu, taşkın, coşkun denizler * Mc: Yüksek şan ve şerefler
ZEVAHİR (Zühre C) Çiçekler * Parlak yıldızlar * Ziynetli, parlak ve berrak olanlar
ZEVAİB (Zâib C) Erimiş şeyler, eriyenler
ZEVAİD (Zâide C) Fazlalıklar, fazla şeyler Faydasız şeyler
ZEVAİL (Zail C) Zeval bulanlar Zail olan şeyler * Mc: Yıldızlar

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) ZEVAL Zâil olma, sona erme * Gitmek Yerinden ayrılıp gitmek * Güneşin tam ortada gibi, baş ucunda bulunduğu zaman * Güneşin nısf-ı nehar dairesinden batmaya doğru dönmesi Seyrinin sonuna yaklaşması(Gafletten kurtulan evvelki adam, o şedit şefkatin elemine karşı ulvi bir tiryak bulur ki; acıdığı bütün zihayatların mevt ve zevâlinde bir Zât-ı Bâki'nin bâki esmasının daimî cilvelerini temsil eden âyine-i ervahları bâki görür; şefkatı, bir sürura inkılâb eder Hem zevâl ve fenâya mâruz bütün güzel mahlukatın arkasında bir cemâl-i münezzeh ve hüsn-ü mukaddes ihsas eden bir nakış ve tahsin ve san'at ve tezyin ve ihsan ve tenvir-i dâimîyi görür O zevâl ve fenâyı, tezyid-i hüsün ve tecdid-i lezzet ve teşhir-i san'at için bir tazelendirmek şeklinde görüp lezzetini ve şevkini ve hayretini ziyadeleştirir M)
ZEVAL-İ ELEM Elemin sona ermesi(Zeval-i elem lezzet olduğu gibi, zeval-i lezzet dahi elemdir S)
ZEVAL-İ LEZZET Lezzetin bitmesi, lezzetin sona ermesi
ZEVALÎ Zevale mensub, zevale ait ve müteallik * Çok yaşlı
ZEVALNÂPEZİR f Geçici ve muvakkat olmayan Zeval bulmayan Sona ermeyen
ZEVALPEZİR f Geçici olan Muvakkat Sona eren
ZEVAMİL (Zâmile C) Küçük yükler * Yük hayvanları
ZEVANİ (Zâniye C) Zâniyeler Zina yapan kadınlar
ZEVARİ' Küçük tuluklar
ZEVAT (Zât C) Zatlar, şahıslar, kimseler * Üzüm, buğday gibi şeylerin kabuğu
ZEVAT-I KİRAM Şerefli, temiz, büyük zatlar
ZEVAT-I MA'DUDE Sayılı zevât Sayılı kimseler
ZEVATA İki zat * İki sahib * Çift
ZEVAYA (Zâviye C) Zaviyeler Açılar Köşeler Tekyeler
ZEVB Erime
ZEVC Çift İki şeyden meydana gelen * Sınıf, cins, nev' * Karı ve kocanın herbiri * Koca, eş
ZEVCAT (Zevce C) Zevceler Karılar Kadın eşler
ZEVCE Kadın eş Nikâhlı kadın, eş
ZEVCEYN Karı ile koca Kadın ile erkek çift
ZEVCİYYET Kocalık, karılık Eşlik Karı ve koca oluş
ZEVD Ayırmak * Uzaklaştırmka, ırak etmek * Defetmek, menetmek
ZEVD Koyunu su yerinden sürmek * Sevk
ZE'VE (C: Ze'vât) Zayıf koyun
ZEVEBAN Erime
ZEVEBAN ETMEK Fiz: Sıcaklığını artırarak bir cismin, katı hâlden sıvı hâline geçmesi Erimiş olması
ZEVEL Hafif, zeyrek, zarif kimse (Müe: Zevle)
ZEVER Meyl, eğrilik
ZEVF Adımını birbirine yakın atmak
ZEVG Bir şeyi bir tarafa eğme, bir yana meyillendirme
ZEVH şiddetle yürümek
ZEVH Develeri dağıtıp toplamak
ZEVİ (Zû C) Sahipler
ZEVİ-L EHSAS Duygu sahibi olanlar, duyanlar, hissedenler
ZEVİ-L ERHAM Yakın akraba
ZEVİ-L ERVAH Ruh sahipleri Hayatlılar, ruhlular Can sahibi olanlar
ZEVİ-L İDRAK İdrak sahipleri Anlayış ve akıl ile kavrayışlı olan
ZEVİ-L UKUL Akıl sahipleri Aklı olanlar * Tas: Halkı zâhiren, Hakkı bâtınen görenler
ZEVK Lezzet alma, hoşa gitme, tatma * Hoş, hoşa giden Mânevi haz * Boş vakit geçirmek Eğlenmek * Alay etmek Güzeli çirkinden ayırma kabiliyeti(Hayatın zevkini ve lezzetini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve ferâizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz S)
ZEVK-İ SELİM En temiz, nezih ve en yüksek derecedeki zevk Selâmette olan zevk Meşru dairedeki zevk * Sezme kabiliyeti
ZEVK-ÂLUD f Zevkli, zevk karışık
ZEVK-BAHŞ f Zevk veren, eğlendiren, neşelendiren * Meşhur bir cins lâle
ZEVK-CÛ (C : Zevkcuyân) f Zevkine düşkün Zevk arıyan
ZEVKİYYAT Zevk ve eğlenceye dair hususlar
ZEVKÎ Zevkle alâkalı Zevke âit
ZEVK-YÂB f Lezzet alan, zevklenen
ZEVL (C: Ezvâl) Acib nesne * Zâil olmak, geçici olmak
ZEVLAK Taraf, cânib
ZEVR Yalan, kizb * Bâtıl mâbud * Ziyaret etmek * Göğüs üstü
ZEVR Göğüs altı
ZEVRA' Bağdat * Dicle nehri * Eğri ve eğilmiş nesne Yay * Derin kuyu * Uzak yer
ZEVRAK Kayık, sandal * Mekke'de yapılan ve içine zemzem koymaya mahsus olan kap, ibrik
ZEVRAKÇE f Ufak kayık Ufak sandal
ZEVRAKSÜVÂR f Kayığa binen Sandala binmiş olan
ZEVRE Uzaklık * Ziyaret etmek
ZEVREKA (C: Zevrak-Zevârik) Ölçek * Küçük gemi
ZEVT Boğmak
ZEVV Irak diyarında bir dağın adı * Kadr, kıymet * Miktar
ZEVVAK Bir şeyi fazlasıyla deneyen * Bir şeyi çok fazla tadan
ZEVY (Zevey) Döndürmek Cem etmek, dürülmek Tutmak
ZEVY Solmak * Değişmek, mütegayyer olmak
ZEVZAT Doğurmak * Sür'atle gitmek * Reddedip uzaklaştırmak
ZEVZEK t Geveze Münasebetsiz, temkinsiz Ağzı ve eli durmayan Hoppa
ZEY' (Zeyean) Duyulma Meydana çıkıp yayılma
ZEY' Güzelce pişip erimek
ZEYB (Bak: Zîb)
ZEYBEK Hafif silâhlarla donanmış ve asâyişi muhafazaya memur olan eski bir sınıf asker
ZEYD Eski fetva metinlerinde erkeği temsil etmek için kullanılan isimlerdendir (Diğer isimler: Amr, Bekir, Beşir, Hâlid)
ZEYD (ZİYÂD) Men'etmek, reddedip gidermek
ZEYD BİN SABİT (RA) Sahabe-i Güzinden ve Aşere-i Mübeşşeredendir Henüz on bir yaşında iken isteği ile İslâmiyet'i kabul etmiştir Kur'ân-ı Kerim'i kemiklerde yazılı ve hâfızların ezberinde iken bugünkü şeklinde ilk olarak yazan, bu hizmette en büyük hizmet kendisine nasib olandır Resul-ü Ekrem'in (ASM) kâtipliğini yapmıştır Süryanice de öğrenmişti Hz Ebu Bekir-i Sıddık'ın (RA) hilâfeti mes'elesinde Ensar'ı tenvir etmiş, hakikatı izah etmiştir Hz Ömer ve Hz Osman (RA) devirlerinde büyük hizmetler görmüş ve beyt-ül mâl te'sisinde ve tesbitinde büyük hizmetleri olmuştur Hi: 45 tarihinde 56 yaşında irtihal etmiştir
ZEYEK İki uyluk arasının geniş olup birbirine uzak olması
ZEYF (C: Ziyâf - Züyuf - Ezyâf) Kalp ve silik para veya akçe
ZEYG Şübhe Doğruluktan ayrılma * Bir tarafa meyletme * Yanılma * Kamaşma
ZEYH (Zeyhân) Zulüm etmek Haktan uzaklaşmak
ZEYH Mahvolmak * Gitmek * Uzak olmak
ZEYHAN Zulüm etmek Zâlimlik yapmak
ZEYL Ayırma Tefrik
ZEYL Ek, ilâve, bir şeyin altı, devamı * Etek
ZEYLEN Ek olarak İlâve ederek
ZEYLİYÂT İlâve ve ek olarak yazılan şeyler
ZEYN Zinet, süs Süslemek
ZEYN-ÜD DİN Dinin süsü, dinin zineti
ZEYN-AB (Kürdçe) Su kaynağı, pınar
ZEYNEB Eski fetva metinlerinde kadını temsil eden isimlerden biri * Gül (Bak: Hatice)
ZEYN-ÜL ABİDİN (Zeynel âbidîn) Lügat mânası: İbadet edenlerin zineti * (Hi: 38-94) Oniki İmamın dördüncüsü olan zât (RA) Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın torunu olan Hazret-i Hüseyin'in ortanca oğlu Asıl adı: Ali'dir Tâbiînin büyüklerindendir Medine-i Münevvere'de vefat etmiştir (Rahmetullâhi Aleyh)
ZEYR Eksilmek
ZEYT Zeytinyağı Yağ
ZEYTUN Zeytin
ZEYTUNÎ Zeytin renginde olan
ZEYY (Bak: Ziyy)
ZEYY Döndürmek * Toplamak, cem'etmek
ZEYYAL Kuyruklu * Uzun etekli
ZEYYAT Zeytin ağacı
ZE'ZEE Cem'etmek, toplamak
ZI Kur'an-ı Kerim alfabesinde onyedinci harftir Ebcedî değeri: 900'dur
ZIA İşlenir toprak Tarla
ZIAR Devenin ağzını bağlamak
ZIBA' (Zabu C) Sırtlanlar
ZIBAB (Zabb C) Kertenkeleler Kelerler
ZID Aksi, muhâlif, zıt * Nefret edilen, kerih şey
ZIDDÂN İki zıt
ZIDDEYN Birbirinin aksi olan iki şey İki zıt
ZIDDİYET Birbirine muhâlif, zıt olma hâli Zıtlık Birbirinden nefret etme Zıt fikir veya kanaat sahibi olanların durumu
ZI'F İki kat Bir şeyin miktarca iki katı
ZIFR Tırnak Çengel Pençe

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) ZIHAR İki şey arasında münasebet ve mutabakat meydana getirmek İki şeyi birbirine mutabık eylemek Arka arkaya, mukabil kılmak * Karşılıklı yardımlaşmak * Fık: Bir kocanın, karısını müebbeden mahremi olan birisinin bakması câiz olmayan bir yerine teşbih etmesiMeselâ, bir adam karısına, "Sen bana anam gibisin" demesi gibi Bu halde karısı da ona haram olurdu İslâmiyetten evvel câhiliyet âdetleri olan ve bir nevi boşanma usulü sayılan bu çeşit hareketi İslâmiyet men'etmiştir ve zecr için zıhar eden kimseye keffaret vaz' olunmuştur (OL)
ZIHARE Elbisenin dış yüzü, dış tarafı
ZIHLİL Dayanacak ve kayacak dar mekân
ZIHRIT Koyun ve deve burunlarından akan sümük
ZIHRÎ (C: Zıhârâ) Bir ihtiyaç için hazırlanıp saklanan nesne
ZIKKÎ Deriden yapılmış su tulumu
ZILAL (Zıll C) Gölgeler
ZILALE Gölgelik
ZILF Hayvanların çatal tırnağı
ZILL Gölge * Perde * Mc: Sahip çıkma, koruma, himaye etme
ZILL-I ZÂİL Geçen gölge
ZILL-I ZALİL Koyu gölgeli yer
ZILL-ÂLUD f Gölgeli
ZILLÎ Gölge ile alâkalı
ZILLÎM Zulmü çok olan kimse Zâlim insan
ZILLİYET Zâhirî sahiplik Himaye edici olma * Gölgelik
ZILLULLAH Cenab-ı Hakk'ın namına yeryüzünde tasarrufta bulunan insan, halife İlâhî kanunu tatbike çalışan halife ve pâdişahın nâmı
ZIMAD (C: Zamâid) İlâç * Merhemle yaraya sarılan sargı, bez
ZIMAN Zarar ve ziyana karşılık verilen bedel
ZIMAR Ele geçmesi mümkün olmayan kaybolmuş mal Alacak veya yeri bilinmeyen mal * Gizli kalmış hazine, iş veya şey
ZIMAR Irz, namus
ZIMN İç taraf * Maksad, gaye * Açıktan söylenmeyip dolayısıyle anlatılan
ZIMNEN Açıktan olmayarak, dolayısıyla, ima yolu ile İçinden olarak
ZIMNÎ İçinde saklı, gizli olarak * Kendiliğinden
ZINDIK (Bak: Zendeka)
ZINNE Töhmet, kabahat
ZINNET Cimrilik, pintilik
ZI'R (C: Zıâr-Zuur-Ezâr) Süt anası
ZIRA' (Bak: Zirâ')
ZIRAR Karşılıklı zarar vermek
ZIRBA' Maymuna benzer bir hayvan
ZIRBAN (C: Zerâbin) Kokarca denilen küçük, kediye benzer, çirkin kokulu bir hayvan
ZIRGAM (C: Zarâgım) Aslan, gazanfer
ZIRH Cevşen * Muharebe elbisesi, demirden örülmüş veya dökülmüş elbise
ZIRHPUŞ (C: Zırhpuşân) f Zırh giyinmiş, zırh giyen
ZIRR Gömlek ve kaftan düğmesi * Tomurcuk
ZIVANA f İki ucu açık küçük boru * Birbirine geçen şeylere açılan boru şeklinde delik
ZIVANADAN ÇIKMAK Taşkınlık göstermek Haddini aşmak, edepsizlik etmek
ZIYA' Kayıp, yitim Kaybolma Mahvolma
ZIYA (Bak: Ziyâ)
ZIYA' (Zay'a C) Küçük çiftlikler, tarlalar
ZIYK (Dıyyık - Dıyk) Dar Sıkıntılı
ZIYYIK Pek dar
Zİ Kılık, kıyafet Elbise
Zİ f Türkçedeki "den, dan" mânasını ifade eder Meselâ: Zi-mısır $ : Mısır'dan
ZÎ Arapçada kelimenin yerine göre "Zâ, Zû, Zî" şeklinde okunan, "sâhib" mânasını ifade eden ve birleşik kelimeler yapılan bir edattır
ZÎ-FİKİR Fikir sahibi, tefekkür eden
ZİAB (Zi'b C) Kurtlar, canavarlar
ZİAMET (Bak: Zeâmet)
ZÎB Zinet, süs Düzgün, iyi elbise
Zİ'B Kurt Canavar
Zİ'B-İ MÜTEGANNİM Koyun postuna girmiş kurt
Zİ'B-İ YUSUF Kabahati ve suçu olmadığı halde suçlandırılan kimse
ZİBA f Güzel, süslü, yakışıklı
ZİBAC Nedimelik etmek * Sohbet etmek
ZİBAK Cıva
ZİBAL Karıncanın ağzıyla götürdüğü şey
ZİBAR (Zebr C) Kitaplar * Yazı yazmalar * Kâğıt yaprakları
ZÎBARÛ (Zibâ-ru) f Güzel yüzlü Dilber
ZÎB-ÂVER f Süsleyici, bezeyici
ZÎBAYÎ f Süslülük, güzellik, yakışıklılık
ZİBBAH Ayak parmaklarının diplerinde olan yarıklar
ZİBBAN (Zübâb C) Sinekler
ZİBBİR Kuvvetli
Zİ'BE Eyerin ve semerin iki yanlarının arası
ZÎB-EFZA f Güzelleştiren, süsü artıran, güzelliği çoğaltan
ZİBENDE f Süslü, zinetli, yakışıklı Lâyık, güzel
Zİ'BER Çok kaba dikişli bir Arap kaftanı
ZİBE'RA Yaramaz huylu kimse * Kaba sakallı, yüzü ve kaşı kıllı kimse * Timsahın dişisi * Boynuzuyla fili başında götüren canavar
ZİBERKAN Ay, kamer Ay ve güneş * Arap reislerinden bir reisin adı
ZİBH Boğazlanan davar
ZİBHA (Zübha) Kuşpalazı, difteri
Zİ'BIK Civa
ZİBL Süprüntü Gübre
ZİBNİYE Zorla def'edici, zorla kovan
ZİBR Mektup Kitap
ZİBRAK Sarartmak
ZİCAC Karanfil
ZİCAN Meyletmek, eğilmek
ZİCC Yumuşaklıkla def'etmek Tatlılıkla kovmak
ZİDA(Y) Cilâlayıcı, temizleyip parlatıcı
ZİDB (C: Ezdâb) Nasip, kısmet
ZİDE (Zidet) : f "Çoğalsın, artsın" anlamlarına gelir ve duâ ve temennilerde bulunmak üzere kullanılır
ZİDET FAZLUHU Bilgisi artsın, fazlı çok olsun!
Zİ-DER f Kapıdan
Zİ-DERGÂH f Dergâhtan
ZİDK Sıdk, doğruluk
ZÎF Kenar, nâhiye, cânip, taraf
ZİFAF Gerdeğe girmek Gerdek
ZİFAN (Zayf C) Misafirler
ZİFAN Öldürücü zehir
ZİFF Deve kuşunun yeleklerinin küçüğü
ZİFİL Katran
ZİFR (C: Azfâr) Kir, pas * Yük * Kırba (Kırba götürenlere "Zevâfir" derler)
ZİFRA (C: Zifâri) Devenin kulağı ardında terleyen yer
ZÎFÜNUN Çok şeyler bilen, mehâret sâhibi olan, fen sâhibi
ZİH f Kiriş * Yay kirişi * Kenar çizgisi * Kaytan, şerit
ZÎH (C: Züyuh-Ezyâh) Çok kıllı erkek sırtlan (Müe: Zeyhâ)
ZİHAF Çokluk * Süstlük ve zayıflık ile yürümek * Edb: İbarede uzun okunulması gereken bir sesli harfin, vezin zarureti ile kısa okunuşu (Bunun zıddı: İmâle'dir)
ZİHAM Kalabalık, sıkışıklık
ZÎHASSA Hassalı, özellik, hususiyyet sâhibi
ZÎ-HASSA-İ MEŞHURE Meşhur hususiyet sâhibi
ZÎ-HASSE Duygulu, duygu sâhibi, hisseden
ZÎ-HAŞMET Haşmet sahibi, haşmetli
ZÎ-HAYAT Hayatlı, hayata sâhip, canlı (Bak: Hayat)
ZİHBE (C Zihâb) Yağmur katresi
ZİHİ "Şu, bu" mânasına gelen müennes işaret zamiri
ZİHİ f Ne güzel Ne iyi Aferin
ZİHLAF Tehir etmek, sonraya bırakmak * Uzaklaştırmak, ırak etmek
ZİHİN (Zihn) Anlama, bilme, hatırlama kuvveti Anlama kuvvet ve istidadı Hıfz kabiliyeti (Bak: Dimağ)
ZİHN-İ MAHDUD Dar zihin
ZİHNEN Zihin ile, düşünerek, akıl ile
ZİHNÎ (Zihniyye) Zihinle alâkalı Zihne âit
ZİHNİYYÂT Zihne ait hususlar Zihinle ilgili meseleler
ZİHNİYYET Düşünce Düşünce yolu * Anlayış * Kafa
ZÎK (Bak: Dıyk)
ZÎK Yaka kenarı
ZİKÂR (Zeker C) Erkekler
ZÎKARED GAZVESİ Zîkared, Gatafan diyarı civarında oniki mil mesafede bir kuyudur Rivayete göre Medine ile Hayber arasında ve Şam yolu üzerindedir ve Medine'ye iki konak mesafededir Bu Zîkared kuyusu yakınında yapılan gazaya Gabe Gazası da denilir, hicretin altıncı yılında rebiül-evvel ayında vuku bulduğu rivayet edilirHayberden üç gün önce bir takım Gatafan ve Fezare çapulcuları Resulullah'ın sağılan develerine yağmacılık etmeleri üzerine bu gaza vuku bulmuştur İbn-i Sa'd, bu develerin yirmi tane olduğunu ve Gabe Korusu'nda yayılırken baskına uğradığını bildiriyor (SBM)
ZİKE Silâh
ZÎ-KIYMET Kıymet sâhibi, kıymetli

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) ZİKR (Zikir) Anmak, hatırlamak Anılmak * Allah'ı (CC) çok çok anıp azametini düşünmek ve esmâ-i hüsnâsını okuyup tefekkür etmek * Kur'ân-ı Kerim'in bir ismi(İ'lem eyyühel aziz! Tohum olacak bir habbenin kalbi yani içi delindiği zaman, elbette sünbüllenip neşvü nemâ bulamaz; ölür gider Kezâlik, ene ile tâbir edilen enâniyetin kalbi, Allah Allah zikrinin şua ve hararetiyle yanıp delinse, büyüyüp gafletle firavunlaşamaz Ve Hâlik-ı Semâvat ve Arz'a isyan edemez O zikr-i İlâhî sâyesinde (ene) mahvolurZikreden adamın, feyz-i İlâhîyi celbeden muhtelif lâtifeleri vardır Bir kısmı kalb ve aklın şuuruna bağlıdır Bir kısmı da şuursuz, yâni şuurlara tâbi değildir MN)
ZİKR-İ ALENÎ Aşikâr ve açıktan toplanıp Allah'ı zikretmek
ZİKR-İ CEHRÎ Yüksek sesle yapılan zikir
ZİKR-İ HAFÎ İçten ve kalbden yapılan gizlice olan zikir Nakşilerin zikir şekli
ZİKR-İ KALBÎ Kalb ile yapılan, sessiz zikir
ZİKR-ÂREND f Zikreden Anan
ZİKİR-HÂNE Allah'ın çok çok zikredildiği yer Mescid, câmi Ehl-i tarikatın toplanıp Allah'ı zikrettikleri yer Tekke
ZİKRA Anma, hatırlama * Nasihat, öğüt * İbret Örnek
ZİKZAK Fr Bir sağa ve bir sola doğru gidiş yapma
ZİLAL (Zelil C) Hor ve hakir olanlar Zeliller
Zİ'LEB(E) Deve kuşu * Hızlı yürüyen dişi deve
Zİ-L ECNİHA Çok cihetli, çok hususiyetli bulunan * Kanatlar sahibi * Çok taraflı
ZİLHİCCE Hacca gitmenin içinde yapıldığı Arabi onikinci ay Kurban bayramı, bu ayın onuncu gününe rastlar
ZİLKA'DE Arabi ayların on birincisi
ZİLL Yumuşaklık * Kolaylık, âsanlık * Davarın alışması
ZİLLE Orak kuşu denilen bir böcektir, orak vaktinde öter
ZİLLET Aşağılık, horluk, hakirlik, alçaklık
ZİLLET-İ NEFS Nefis alçaklığı
ZİLYE (C: Zelâli) Büyük döşek
Zİ-L YED Fık: Bir malı elinde bulunduran Bu malın hakiki sahibi olsun veya olmasın halen istediği şekilde kullanmakta bulunan kimse
ZİLZAL Zelzele, sarsıntı
ZİLZAL SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 99 suresidir "Zelzele, İzâzülzile" sureleri de denir
ZİLZİL (C: Zelâzil) Uzun etek
Zİ'M Ayıp
ZİMAL (Bak: Zemel)
ZİMAM Hayvan yuları Yular
ZİMAM-DÂR f Elinde yular tutan * İdare eden İdareci İleri gelen Bir işi elinde tutan
ZİMAM Ahd, söz, yemin, eman * Hak * Hürmet
ZİMAR Deve kuşlarının sesi
ZİMAR Irz, namus Kişinin koruması kendi üzerine vâcib olan aile efradı
ZİMEM (Zimmet C) Borçlar, zimmetler
ZİMEMAT (Zimem C) Borçlar
ZİMMAR Deve kuşu sesi * "Bağırmak, savt ve sada etmek" mânâsına mastar
ZİMMET Himayeyi te'min eden ittifak * Borç * Alâkalı * Uhde * Vicdan * Mes'uliyet * Üst Üstte olan şey * Koruma zorunda kalma
ZİMMET-DÂR f Hazine sâhibi Vergiyi alan, toplayan Alacaklı
ZİMMÎ Anlaşma ile İslâm diyarında yaşaması kabul edilmiş, hayatı hıfzedilen gayr-ı müslim Ehl-i zimmet(Kâfir eğer zimmî olsa veya musalaha etse hakk-ı hayatı var diye usul-ü şeriatın bir düsturudur Hem Mezheb-i Hanefiyede, ehl-i zimmeden olan bir kâfirin şehadeti makbuldür Fakat fâsık, merdud-üş şehadettir, çünkü hâindir L)
ZİMMİT Ağır başlı, ciddi, vakarlı kimse
ZİMR (C: Ezmâr) Bahadır, kahraman, yiğit
ZİMZİM İri gövdeli deve
ZÎN f Binek hayvanlarına vurulan eyer
ZİNA Haram ve büyük günah olan ve nikâhsız olarak yapılan cinsi münasebet
ZİNAB (Zeneb C) Kuyruklar
ZİNABE Her şeyin ardı, arkası
ZİNAK Çene altının derisi * Altından veya gümüşten yapılan ve kadınların boyunlarına taktıkları boğmak
ZİNAKÂR f Zina eden, zâni
ZİNBAR Hafif, zarif, hazırcevap kimse * Yük götürebilen eşek * Büyük fare * Çınar ağacına benzer bir ağaç
ZİNCAR Bir nevi balık
ZİNDAN f Karanlık, yeraltı hapishânesi Sıkıntı ve karanlık yer
ZİNDAN-I ATÂLET Atâlet zindanı (Bak: Himmet)
ZİNDANÎ (C: Zindaniyân) Zindanlık Zindana kapatılmış suçlu * Zindan muhafızı Zindancı
ZİNDE f Dinç, diri, canlı * Güçlü, kuvvetli
ZİNDE-BÂD f Yaşasın, çok yaşa, sağ ol
ZİNDE-DÂR f Gece uyumayan, uyanık kalan
ZİNDE-DİL f Kalbi diri olan, uyanık
ZİNDE-GÎ f Canlılık, zindelik, dirilik
ZİNDIK (Zındık) Dinsiz, imansız Müşrik (Bak: Zendeka)
ZİNE Düzgün * Libas, elbise
ZİNET Süs Bezek Kadınlara mahsus kıymetli eşya(Her bir çiçekte, her bir meyvede bir mizan ve o mizan bir intizam içinde ve o intizam, tazelenen bir tanzim ve tevzin içinde ve o tevzin ve tanzim bir zinet ve sanat içinde ve o zinet ve san'at, manidar kokular ve hikmetli tadlar içinde bulunduğundan; her bir çiçek o ağacın çiçekleri adedince Hakem-i Zülcelâl'e işaretler ediyor L)
ZİNFİLECE (Zinfelîce) Zenbile benzer bir nesneZİNHAR $ f Sakın, aslâ, kat'iyyen, olmaya, aman * Elbette
ZİNHARHÂR f Sözünde durmayan adam * Aman dileyen
ZİNKÎR Tırnak kesintisi
Zİ-N NUR Nurlu, ışıklı Parlak * Bahtiyar
Zİ-N NUREYN "İki nur sâhibi" meâlinde cihar-ı yar-ı güzinden Hz Osman'ın (RA) lâkabı (Hazret-i Resul-ü Ekrem (ASM) ile iki kat akrabalığı dolayısiyle) (Bak: Osman RA)
ZİN-PUŞ Eyer örtüsü
ZİR f Alt, aşağı
ZİR-İ ZEMİN Yeraltı
ZİR (C: Zire) İnce kiriş * Kadınlar sohbetini seven kişi
ZİRA f Çünkü Ondan ki, şundan, şu sebepten ki
ZİRA' El, kol uzunluğu Yirmidört parmak uzunluğu Arşın * Bir kolun dirseğinden orta parmak ucuna kadar uzunluk ölçüsü (75-90 cm kadar) * Gökte ayın menzillerinden birisi * Tulum İçine peynir veya su, yağ gibi şeyler konan deriden kap
ZİRAAT Çiftçilik, ekincilik
ZİRABE Keskinlik
ZİRAÎ Çitfçiliğe ait Ziraate dair, onunla alâkalı
ZÎ-RAHM Nesebî akraba
ZİRAYE Hışım etmek, hiddetlenmek, kızmak
ZİR-BEND f Kayış, kuşak, kemer
ZİREK f Anlayışlı, uyanık, zeyrek
ZİREKÎ f Uyanıklık, zeyreklik, anlayışlılık
ZİRFİN (C: Zerâfin) Kapı halkası
ZİRİBA' Belâ, zahmet
ZİRİN f Alttaki, aşağıdaki
ZİRNÎK Zırhım, fare otu
ZİRR Düğme * Tomurcuk
ZÎ-RUH Ruhlu, canlı, hayattar Zi-hayat (Bak: Ruh)
ZİR Ü ZEBER Altüst, karmakarışık, darmadağın
ZİRVE Bir şeyin, hususan dağın en yüksek noktası, tepesi
ZİRVE-İ BÂLÂ f Yüksek zirve * Yüksek makam * Yüce kat
ZİRVE-İ CEBEL Dağ tepesi
ZÎ-ŞAN Şanlı, meşhur ve şerefli olan
ZÎ-ŞA'ŞAA Çok parlak Şa'şaalı
ZİŞT f Çirkin Kötü Kabih
ZİŞTÎ f Çirkinlik
ZÎ-ŞUUR şuurlu şuur sâhibi
ZÎT (Ziyât) Çağırmak * Niza edişmek, çekişmek
ZİVANA (Bak: Zıvana)
ZİVER Süs Zinet
ZİVER Şiddetle yürümek
ZİYA' Kaybolma, mahvolma
ZİYA Işık, aydınlık, nur Ruşenlik (Nur, ziya'dan daha umumidir Çünkü ziyâ aydınlığın intişarı mülâhazası ile ve Nur, intişarı ve sebatı mülâhazaları ile ıtlak olunmuştur ve bazıları indinde bizzat olan aydınlığa ziya; ve vasıta ile olan aydınlığa nur ıtlâk olunur LR)(Ziya ile; mevcudat görünür, hayat ile, mevcudatın varlığı bilinir; her birisi birer keşşaftır M)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) ZİYA-YI KALB Kalbin ziyası, nuru, ışığı Kalbin iman nuruyla ziyalanması, uyanması, gafletten halâs olması
ZİYA-BÂR (Ziya-efşan - Ziyapâş) Işık saçan
ZİYA-DÂR Ziyalı, ışıklı, parlak * Aydın Akıllı, münevver
ZİYADE Artan, fazla kalan Çok bol Fazladan * Artma, çoğalma
ZİYA-EFŞAN f Işık saçan, ziya saçan
ZİYAF (Zeyf C) Kalp ve silik paralar Karışık akçeler
ZİYAFE Merdut olmak * Tenbel * Değişmek
ZİYAFEŞAN f Işık saçan, ziya saçan
ZİYAFET Misafire yedirip içirme, ikram etme Misafir kabul etme(Görünüyor ki; bu âlemin sâhibi -yaptığı şu kadar fiillerin delâletiyle- hârika bir sahâvete sahib olduğu gibi nur ve ziya ile dolu güneşler ve meyve ve semereler ile hâmile eşcar ve ağaçlar misillü pek çok hazineleri vardır Binaenaleyh bu ebedî sahâvet, tükenmez servet, ebedî bir ziyafetgâhı ister ve devam ile muhtaçların da devam-ı vücudunu iktiza eder MN)
ZİYAFET Karışık ve değişik olma
ZİYAİ (Ziyaiyye) Işığa ait Ziyaya dair ve mensub olan
ZİYAL Uzun kuyruklu at
ZİYAME Ayıplı olmak
ZİYAN f Zarar, ziyan, kayıp, hasar
ZİYANİSAR (Ziya-nisâr) f Işık saçan, ışık serpen
ZİYANKÂR f Zarar veren, ziyancı Zarar ve ziyan edici
ZİYAPAŞ f Işık ve aydınlık veren Ziya saçan
ZİYA PAŞA (Mi: 1825 - 1880) İstanbul'da doğmuş ve Adana'da vali iken vefat etmiştir İslâm-Türk hürriyet-perverlerinden olan Ziya Paşa, "zekâvette alemdar" bir şahsiyet olmasına rağmen, kâinatta cereyan eden hâdiselerin gaye ve hikmeti karşısında şaşırmış, bu sebebten ıztırab çekiyor " Eyvah kimden kime şekvâ edeyim, ben dahi şaştım" diye feryad etmiştir Yine kâinattaki İlâhi güzellik ve zahirde çirkin olarak gözüken, fakat neticesi hayır ve hikmetler dolu olan hadiseler karşısında da; Cenab-ı Hakk'ı tesbih ederek ruhunun feryadını dindirmeğe çalışmıştırYeni Osmanlılar Cemiyetine girmiş ve Namık Kemal ile 1876'da Paris'e hicret etmiştir Zafernâme ve üç cildlik Harabât adlı -Divan edebiyatı şairlerinin seçme şiirlerini toplayan- kitabı vardır
ZİYAR Yavşa denilen nesne (Baytarlar) onunla davar dudağını kıstırıp zebun ederler
ZİYARE Meşhur, şöhretli
ZİYARET Görüşmeğe gitmek Bir kimseyi görmeye varmak
ZİYARET-GÂH f Ziyaret yeri * Türbe Makbul ve dine büyük hizmeti olan ve veli tanınanların kabrinin bulunduğu yer
ZİYY (C: Ezyâ) (Zeyy) Dış görünüş * Libas Kılık, kıyafet Hey'et
ZİZA' Ot ve su olmayan yer
ZİZEFUN Ihlamur ağacı
ZORBAZ f Kuvvet oyunları gösteren sanatkâr Bu oyunlar hünerden çok güce, kuvvete dayandıkları için, zor oyuncusu demek olan bu tabir meydana gelmiştir Eskiden cambazlar kuvvetli adamlar oldukları için ekseriyetle vücutlarının kuvvet ve metanetine delil olan görülmeğe değer numaralar da gösterirlerdi Meselâ bazı cambazlar koca bir taşı yerden alıp havaya atarlar ve taş aşağıya inerken, başlarının üstündeki lâstik topmuş gibi kâh göğüsleriyle, kâh arkalarıyla, kâh başlarıyla karşılayıp taşa vururlar, yere düşmeden tekrar havaya çıkarırlar ve böylece oynarlardıBazan da koca su küplerini karşılarına alıp, koç dövüşür gibi karşıdan hızla gelip başlarıyla vurarak küpü parça parça ederlerdi Bu çeşit kuvvet oyunları gösteren cambazlara, zorbaz denirdi (OTDS)
ZÛ Kelimenin başına gelerek "sâhip, mâlik olan" mânasını verir (Bak: Zâ)
ZÛ' Gece uçan kuşlardan birisi * Erkek baykuş
ZÛ' (C: Azvâ'-Ziyâ') Işık, aydınlık
ZUAFA (Zayıf C) Zayıflar Zayıf olanlar
ZUAK Tuzlu su
ZUAMA (Zaim C) (Zeâmet den) Kefiller * Büyük tımar sâhipleri
ZU'BAN (Zi'b C) Canavarlar, kurtlar
ZUBE Bir taraf
ZUBBAN (Zabb C) Kelerler, kertenkeleler
ZUCRET Yürek darlığı, iç sıkıntısı
ZUCRETVER f Sıkıntılı
ZUD f Çabuk, tez, hemen olan, acele
ZUD Üçten ona kadar olan develer
ZUDAŞNA (Zud-âşnâ) f Her gördüğü kimseyle dost olan
ZUDENDAZ (Zud-endâz) f Akla geldiği şekilde, düşünülmeden söylenen söz
ZUDHİZ f Vazifesini çok çabuk gören hizmetkâr
ZUDÎ f Tezlik, çabukluk
ZUDRES f Çabuk erişen
ZUDSİR f Faydasız Menfaatsiz * Kötü huylu * Bir şeyden çabuk bıkan, usanan
ZUDTER f Daha çabuk
ZU-ESMAR Meyveli Semereli
ZUFR Tırnak
ZUFUR (C: Ezfâr-Ezâfir-Zufir) Tırnak * Yay başında kiriş takılan yerden ucuna varıncaya kadar olan miktar
ZUGLE Her nesnenin bakiyyesi ve bölüğü * Birşeyin bölük bölük olması
ZUGLUL Yeyni, hafif * Küçük oğlan
ZUGR Şam vilayetinde bir yerin adı
ZUHAL (Bak: Zühal)
ZUHAR Ok yeleği Kanat yeleği
ZU-HAZZ Nasibi olan, nasibli * Hoşlanan, zevk alan
ZUHR Öğle vakti Öğleyin
ZUHR(E) İhtiyaç zamanı için muhafaza edilen, saklanan şey Zahire * Sâlih amel Âhiret için yapılan hazırlık
ZUHR Sahavetli zenginlik * Yüksek şeref
ZUHREFE Süslemek, bezemek
ZUHRUF Yaldız Yalancı süs Gösteriş Zinet Altın
ZUHRUF SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 43 suresidir Mekkîdir
ZUHUR Meydana çıkmak * Ansızın meydana gelmek * Baş göstermek Görünmek * Hulul * Galip olmak * Âlîkadr
ZUHURÂT Birden oluveren şeyler Hesapta olmayan umulmadık hâdiseler * Sünuhat (LR)
ZUK' (C: Ezkâ) İki uyluk arası
ZUKAK (C: Ezikka) Sokak
ZUKK Kuşun yavrusuna ağzından birşey yedirmesi
ZUKL Harâmi * Küçük dar gemi
ZU'KUK (C: Zeâkık) Yaramaz huylu kimse
ZULAME Mazlumun hakkı
ZULEL Gölgelikler
ZULEM Karanlıklar
ZULEMAT (Zulmet C) Zulmetler, karanlıklar
ZULLAME (Zalime) Zâlimin zulümle aldığı mal
ZULLÂN (Zelil C) Zeliller
ZULLE (C: Zulel) Gölgelik * Gölge eden bulut * Sofa

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) ZULM (Zulüm) Haksızlık * Eziyet, işkence * Bir hakkı kendi yerinden başka bir yere koymak( $ sırrınca: Dostların hataları, hizmetimizde bir nevi zulüm hükmüne geçtiği için, çabuk çarpılıyor Şefkatli tokat yer, aklı varsa intibaha gelir Düşman ise, hizmet-i Kur'âniyeye zıddiyeti, mümânaati, dalâlet hesabına geçer Bilerek veya bilmiyerek hizmetimize tecavüzü, zendeka hesabına geçer Küfür devam ettiği için, onlar ekseriyetle çabuk tokat yemiyorlar Nasılki küçük kabahatleri işliyenlerin, nâhiyelerde cezaları verilir Büyük kabahatleri de büyük mahkemelere gönderilir Öyle de: Ehl-i imanın ve has dostların hükmen küçük hataları, çabuk onları temizlemek için kısmen dünyada ve sür'aten verilir Ehl-i dalâletin cinayetleri, o kadar büyüktür ki: Kısacık hayat-ı dünyeviyeye cezaları sığışmadığından, muktezâ-yı adalet olarak Alem-i Beka'daki Mahkeme-i Kübrâ'ya havale edildiği için, ekseriyetle burada cezaya çarpılmıyorlarİşte Hadis-i Şerifte $ mezkûr hakikata dahi işaret ediyor Yâni: Dünyada şu mü'min, kısmen kusuratından cezasını gördüğü için dünya onun hakkında bir dâr-ı cezadır Dünya, onların saadetli âhiretlerine nisbeten bir zindan ve cehennemdir Ve kâfirler, madem Cehennem'den çıkmıyacaklar Hasenatlarının mükâfatlarını kısmen dünyada gördükleri ve büyük seyyiatları te'hir edildiği cihetle, onların âhiretine nisbeten dünya, cennetleridir Yoksa mü'min bu dünyada dahi kâfirden manen ve hakikat nokta-i nazarında çok ziyade mes'uddur Âdeta mü'minin imanı, mü'minin ruhunda bir cennet-i maneviye hükmüne geçiyor; kâfirin küfrü, kâfirin mahiyetinde manevî bir cehennemi ateşlendiriyor L)
ZULM-Ü MÜTEHACCİR Taş haline gelmiş, zulüm (Bak: Sanemperest)
ZULMANÎ Karanlık Karanlıkla alâkalı Karanlıklı ve karanlık gaflet uykusunda olan
ZULMAT (Zulümât - Zulemât) (Zulmet C) Karanlıklar Kara gün * Dinsizlik ve zulüm devri
ZULMEN Haksızlıkla, zulüm yaparak
ZULMET Karanlık * Mc: Sıkıntı
ZULMET-İ MÜNEVVERE Efkâr-ı hâzırada cehl-i basiti, cehl-i mürekkebe kalbeden en mühim sebep Meçhul bir şeye parlak bir isim takmakla anladım zannetmek ve izah olundu zannetmektir Manyetizma, telepati, kuvve-i mıknatısıyye ve elektrik gibi isimleri takmakla o hârika hâdiseler izah olunmuş olamazlar
ZULMET-İ MÜZEVVER Dedikodu, fitneden hâsıl olan azab ve mânevi karanlık
ZULMET-ÂLUD Karanlıklı Karışık ve sıkıntılı
ZULMET-EFZÂ (Zulmet-fezâ) Karanlığı artıran
ZU'LUB (C: Zeâlib) Bez parçası
ZULUF (Zılf C) Koyun, keçi, inek gibi hayvanların çatal tırnakları
ZU'LUK Bir ot cinsi
ZULUL Gün geçirmek * İşi gece yapmak * (Zıll C) Gölgeler
ZULÜMAT (Bak: Zulmât)
ZU'M (Zuum) Bâtıl zan Şübhe Yanlış zan
ZU'MİYYÂT Bâtıl, yanlış zanlarla alâkalı şeyler
ZUMNE Müzmin illet, zamanla yerleşmiş olan hastalık
ZU'MUM Yorulmak
ZUN Put, sanem
ZUNBUB İncik önünde olan kuru kemik
ZUNUN (Zann C) Zanlar şübheler
ZUR (Zor) f Kuvvet, güç
ZUR Yalan Asılsız Uydurma
ZU'R Korku, havf
ZURAFA (Zarif C) Zarifler Zarif, hoş, tatlı ve nâzik konuşan, kibâr ve nâzik hareket eden kimseler
ZURAR Keskin bir taş
ZURBA f Zorba Bir işi zorla yaptıran * Kuvvetli, güçlü
ZURBAYÂNE f Zorbalıkla, zorbacasına
ZURBAZ (Bak: Zorbaz)
ZURHANE f Spor salonu
ZURK Yonca içinde biten yaban otu
ZURKÂR f Zorlayan
ZURMEND f Güçlü, kuvvetli
ZURU' (Zar' C) İnek ve benzeri hayvanların memeleri
ZURUB Kısa boylu, şişman ve etli kimse
ZURUF (Zarf C) Zarflar Kablar
ZU'RUR Yaramaz huylu kişi * Kızılcık yemişi
ZUTT Zencilerden bir kabile
ZUYUC Meyletmek, yönelmek, eğilmek
ZUYUF (Zayf C) Misafirler Geçici olarak duranlar
ZÛ-ZENEB Kuyruklu Kuyruğu olan
ZÜ- "Sâhip, mâlik" mânasına gelir ve birleşik kelimeler yapılır
ZÜ-L CELAL Celal sâhibi
ZÜAF Tez, acele, hızlı seri
ZÜAF Ağu Zehir
ZÜBAB(E) Sinek
ZÜBAB Şom Şer, kötülük Kovmak, uzaklaştırmak
ZÜBAD Bir ot cinsi
ZÜBALE Mum Kandil fitili
ZÜBANA Yılan boynuzu * Akrebin kuyruğu ucundaki dikeni
ZÜBBAD Değersiz şey * Kaymak
ZÜBD Tereyağı, kaymak
ZÜBDE (C: Zübüd) Netice, sonuç, hülâsa * Bir şeyin en mühim kısmı * Kaymak * Her nesnenin iyisi ve hâlisi
ZÜBDE-İ KEMÂL Kemâlin en ileri derecesi
ZÜBDE-İ MAKAL Sözün özü
ZÜBDÎ Tereyağıyla ilgili, tereyağına ait Tereyağlı cisimler
ZÜBED (Zebed C) Köpükler * (Zübde C) Özler, özetler, zübdeler, neticeler
ZÜBEH Bir ot
ZÜBEYR (Zübür den) Yazılı küçük şey
ZÜBEYR BİN AVVAM (RA) Sahabe-i Kiramdan ve Aşere-i Mübeşşeredendir Erkeklerin beşincisi olarak onbeş yaşında iken İslâmiyeti kabul etti Resül-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ı muhafaza için ilk kılıç çekenlerdendir Bütün gazalarda bulunup çok yara aldı Mısır'ın Fethinde bulundu Çok zengin olduğu hâlde bütün varını İslâmiyete fedâ etti Namaz kılarken şehid edildi (Hi: 67) Namazını Hz Ali (Radıyallahü anh) kıldırdı
ZÜBRE (C: Züber) Büyük demir parçası (Örs mânasına da gelir)
ZÜBUL Sararıp solma Buruşma * Pejmürdelik
ZÜBUL-YAFTE f Gübrelenip kuvvetlenmiş olan
ZÜBUR (Zibr C) Mektuplar Kitaplar
ZÜBÜR (Zebur C) Kitaplar Mektuplar
ZÜBYE (C: Zübâ) Tepe
ZÜCAC(E) Cam, şişe, sırça
ZÜCACÎ Camcı, şişeci, sırçacı
ZÜCACİYYE Cam veya sırçadan yapılı kaplar
ZÜCAL Oyuncu güvercin
ZÜCC (C: Zicce-Zicâc) Süngü arkasının demiri * Dirsek kenarı * Ok demiri
ZÜCLE (C: Zücül) İnsanlardan bir taife
ZÜCUR (Zecr C) Yasak etmeler, mâni olmalar, önlemeler Zorlamalar Eziyetler Kovmalar
ZÜFF (Züfâf) : Az, kalil
ZÜFFE Bölük, zümre
ZÜFR Ulu kişi, seyyid
ZÜFRE (C: Zeferât) Kükremek Gürlemek * Nefesi içeri çekip göğsünü öttürmek * Gam, tasa * Atın orta yeri
ZÜFYAN Rüzgârın şiddetle esip sürüp götürmesi
ZÜHA' Miktar
ZÜHAL Satürn Gezegeni
ZÜHAR Zorla içi geçmek * şiddetle teneffüs etmek
ZÜHBAN (Zühub) (Zeheb C) Altınlar
ZÜHD Dünyaya rağbet etmemek Nefsâni zevk ve arzudan kendini çekerek ibâdete vermek
ZÜHD-Ü KALB Kalben dünyaya değil, Allah rızasına müteveccih olmak Kalbin dünya alâkalarından kesilmesi
ZÜHDÎ Zühde ait ve müteallik Zühde dair
ZÜHDİYYE Fls: Çilecilik Eziyet ve sıkıntılara katlanarak mânevi terakki sahibi olmağa çalışmak
ZÜHEYR Küçük çiçek Çiçekcik
ZÜHLUK (C: Zehâlik) Semiz,besili, şişman
ZÜHM İçyağı
ZÜHME (C: Zühem) Çirkin koku * Kedinin kuyruğu altında toplanan misk
ZÜHRE Çoban yıldızı Sabah yıldızı Târık Venüs Kervan kıran Çulpan Güneşten ikinci derecede uzak olan ve sair seyyarelerden daha parlak olan yıldızlar * Berraklık, safilik
ZÜHREVÎ Frengi ve bel soğukluğu gibi hastalıklar
ZÜHRUF (Bak: Zuhruf) Yaldızlı zinet
ZÜHUB (Zeheb C) Altınlar

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) ZÜHUK Bitip tükenme, mahvolma, yok olma Hükümsüz kalma
ZÜHUL (Zahl C) Düşmanlıklar Adâvetler Öç ve intikamlar
ZÜHUL Unutmak veya bir işi geciktirmek Elde olmayan bir sebeple bir işi geciktirmek Yanılmak Kasden unutur gibi olmak
ZÜHUL Uzak olmak, yerinden gitmek Uzaklaşmak
ZÜHUL Gafil olmak, gaflette bulunmak Meşgul olmak
ZÜHUMET Yağlılık
ZÜHUR Parlaklık Parıldama Zühuret * Çiçekler Ezhar
ZÜHUR (C: Ezhâr) Darlık zamanı için saklanıp biriktirilen şey
ZÜHUR (Su) çok olmak * (Irmak) su ile dolu olmak * Büyük ve uzun olmak
ZÜHURET Parlaklık, parıldama
ZÜKA' Nakit
ZÜKA' Üveyik kuşunun sesi
ZÜKA' Güneş
ZÜKAE Malı çok olan, zengin
ZÜKAK (C: Zekâk-Ezikka) Sokak * Üveyik kuşunun sesi * Ses, avaz, sadâ
ZÜKAM Nezle
ZÜKE Hışım, gadap, hiddet, öfke * Üzüntü, gam, tasa
ZÜKK Üveyik kuşunun yavrusu
ZÜKME Kişinin son çocuğu * Çocuk doğarken çıkan ses * Ağır ve can sıkıcı kimse
ZÜKR Kalbdeki fikir, düşünce
ZÜKRAN (Zeker C) Erkekler
ZÜKRE şarap konulan küçük tuluk
ZÜKRE Peklik * Keskinlik
ZÜKUN (Zekan C) Yüzün alt uçları Çeneler
ZÜKUR (Zeker C) Erkekler
ZÜKURET Erkeklik
ZÜLAKA (Bak: Zelâka)
ZÜLÂL Saf, berrak, tatlı, hafif, güzel, soğuk su * Yumurta akı
ZÜLÂL-İ VASL Sevdiğine, muhabbet ettiğine kavuşmanın neticesi hâsıl olan tatlılık ve sürur
ZÜLÂLÎ (Zülâliyye) Yumurta akı özelliğinde olan maddeler Yumurta akına benziyen
ZÜLAM Parasız, züğürt
ZÜ-L CELAL Celâl sahibi, Allah (CC) Azamet, kibriyâ, izzet ve heybet sahibi Cenâb-ı Hak (CC)
ZÜ-L CEMAL Cemâl, lütuf, rahmet ve güzellik sâhibi Allah (CC)
ZÜ-L CENAH Çok cihetli, çok taraflı, her yana gidebilir
ZÜ-L CENAHEYN İki taraflı Çitf kanatlı * Hem dünya hem âhirete âit Zâhiri ve bâtıni bilgisi geniş olan kimse İki mânevi yol takib eden İki ayrı meharet sahibi
ZÜ-L ECNİHA Kısım kısım, Çok taraflı, çok kanatlı
ZÜLEF (Zülfe C) Gecenin gündüze yakın saatleri * Yakınlık * Rütbe Menzile
ZÜLENKATA Zeker * Kısa boylu kişi
ZÜLF (Zülüf) f Yüzün iki yanından sarkan saç lülesi
ZÜLF-İ PERİŞAN f Zülfün dağınık, perişan oluşu Sevgilinin saçının darma dağın oluşu * Mc: Sevilen şeylerin, işlerin karma karışık oluşu
ZÜLF-İ YÂR f Sevgilinin zülfü * Mc: Menfaat, fayda, çıkar * Hatır, onur, şeref
ZÜLFA Yakınlık, yaklaşma
ZÜLFE Küçük saçak, püskül * Yazı ıstahlarındandır, sülüs yazısındaki eliflerin ucundaki çengele verilen addır Eliflerini ucundaki çengel, ufak saçağı benzediği için bu ad verilmiştir
ZÜLFET Yakınlık
ZÜ-L FİKAR (Zülfekar) Resül-ü Ekrem (ASM) zamanında bir kâfire âit kılıç iken Hz Peygamber (ASM) Bedir Muharebesinde Hz Ali'ye (RA) verdiği ve ucu iki kısma ayrılan meşhur kılıç(Mecâzen, şimdiki devirde Hz Peygamber (ASM) ve Kur'an-ı Kerim hakkında inkâra ve şüpheye düşenleri ilmen, aklen ikna edip, mânen küfrü kesen Risale-i Nur Külliyatından çok mühim bir eserin ismidir Bu kitapta üç yüzden ziyade, râvileri ile birlikte hadis-i şerifler nakledilerek Kur'an-ı Kerim'in mu'cizeliği ve Resül-ü Ekrem'in (ASM) hak peygamber olduğu isbat ve beyan edilmiştir)
ZÜLHUKA Çocukların üzerine çıkıp kaydıkları nesne
ZÜLKA Kaypak, düz yer
ZÜ-L KARNEYN İki boynuzlu Kur'ân-ı Kerim'de adı geçen ve Peygamber olup olmadığı tam bilinmeyen büyük bir hükümdar ismi İki zülüflü yahut da şark ve garbın hakimi olduğu için böyle denilir Eski Yemen Padişahlarından birisidir Hazret-i İbrahim Aleyhisselâm zamanında bulunup Hazret-i Hızır'dan ders almıştır Bazıları yanlış olarak bunu İskender-i Rumî ile karıştırır İskender-i Rumî Milâddan 300 sene evvel yaşamış ve Aristo'dan ders almıştır Yemen'li İskender'e İskender-i Kebir de denir (Bak: Karn)
SEDD-İ ZÜLKARNEYN Zülkarneyn'in yaptırdığı büyük sed(İkinci sualiniz : Sedd-i Zülkarneyn nerededir? Ye'cüc, Me'cüc kimlerdir?Elcevab: Eskiden bu mes'eleye dair bir risale yazmıştım O vaktin mülhidleri onunla mülzem olmuşlardı Şimdilik hem o risale yanımda yoktur, hem kuvve-i hâfızam tatil-i eşgal etmiş, yardım etmiyor Hem Yirmi Dördüncü Sözün Üçüncü Dalında bir nebze bu mes'eleden bahsedilmiş Onun için bu mes'elenin yalnız iki üç nüktesine gayet muhtasar bir işaret edeceğiz Şöyle ki:Ehl-i tahkikin beyanına göre, hem Zülkarneyn ünvanının işaretiyle, Yemen padişahlarından Zülyezen gibi "zü" kelimesiyle başlayan isimleri bulunduğundan bu Zülkarneyn, İskender-i Rumî değildir Belki Yemen padişahlarından birisidir ki, Hazret-i İbrahim'in zamanında bulunmuş ve Hazret-i Hızır'dan ders almış İskender-i Rumî ise, milâddan takriben üçyüz sene evvel gelmiş, Aristo'dan ders almış Tarih-i beşerî, muntazam surette üçbin seneye kadar gidiyor Bu nâkıs ve kısa tarih nazarı, Hazret-i İbrahim'in zamanından evvel doğru olarak hükmedemiyor Ya hurafe-vâri, ya münkirâne, ya gayet muhtasar gidiyor Bu Yemenî Zülkarneyn, tefsirlerde eskiden beri İskender namiyle iştiharının sebebi, ya o Zülkarneyn'in bir ismi İskender'dir ki, İskender-i Kebir ve Eski İskender'dir Veyahut âyât-ı Kur'aniye'nin zikrettiği hâdisat-ı cüziyeler, küllî hadisatın uçları olduğu cihetle; Zülkarneyn olan İskender-i Kebir'in nübüvvetkârane irşadatiyle akvam-ı zâlime ile milel-i mazlume ortasında hâil ve gaddarların garetlerine mani olacak meşhur Sedd-i Çin'in binasını kurduğu gibi; İskender-i Rumî misillü müteaddit cihangirler ve kuvvetli padişahlar, maddî cihetinde ve manevî âlem-i insaniyetin padişahları olan bir kısım enbiya ve bazı aktâb dahi manevî ve irşadî cihetinde o Zülkarneyn'in arkasında gidip iktida edip, mazlumları zâlimlerden kurtaracak çarelerin mühimlerinden olan dağlar ortalarında sedleri (Hâşiye), sonra dağlar başlarında kal'aları kurmuşlar Ya bizzat maddî kuvvetleriyle veyahud irşad ve tedbirleriyle te'sis etmişler Sonra şehirlerin etrafında surları ve ortalarında kal'aları, tâ son çare olan kırk ikilik topları ve kal'a-i seyyar gibi diritnavtları yapmışlar Hattâ ruy-i zeminin en meşhur seddi ve kaç günlük uzak bir mesafe tutan Sedd-i Çinî Kur'an lisaniyle Ye'cüc ve Me'cüc'ün ve tabir-i diğerle tarih lisanında Mançur ve Moğol denilen ve âlem-i beşeriyeti kaç defa zir ü zeber eden ve Himalaya Dağlarının arkasından çıkan ve şarktan garba kadar harab eden akvam-ı vahşiye ve garetkâr milletlerin Hind ve Çin'deki akvam-ı mazlumeye tecavüzlerini durdurmak için o Himalaya silsilelerine yakın iki dağ ortasında uzun bir sed yaptığı ve o akvam-ı vahşiyenin kesretle hücumlarına çok zaman mâni olduğu gibi, Kafkas Dağlarında Derbent cihetinde yine çapulcu garetgir akvam-ı Tatariyenin hücumunu durdurmak için Zülkarneyn-misal eski İran padişahlarının himmetiyle sedler yapılmıştır Bu neviden çok sedler var Kur'an-ı Hakîm umum nev-i beşer ile konuştuğu için zâhiren bir hâdise-i cüz'iyyeyi zikredip, umum o hâdiseye benzer hâdisatı ihtar ederek konuşuyorİşte bu nokta-i nazardandır ki, sedde ve Ye'cüc ve Me'cüc'e dair rivayetler ve akvâl-i müfessirîn ayrı ayrı gidiyorHem Kur'an-ı Hakîm, münasebât-ı kelâmiye cihetinde bir hâdiseden uzak bir hâdiseye intikal eder Bu münasebâtı düşünmeyen zanneder ki, iki hâdisenin zamanları birbirine yakındır İşte seddin harabiyetinden kıyametin kopmasını Kur'anın haber vermesi, kurbiyet-i zaman cihetiyle değil, belki münasebât-ı kelâmiye cihetinde iki nükte içindir: Yâni bu sed nasıl harab olacak, öyle de dünya harab olacaktır Hem nasılki fıtrî ve İlâhî sedler olan dağlar metindir, ancak kıyametin kopmasıyla harab olurlar; öyle de: Bu sed dahi dağ gibi metindir, ancak dünyanın harab olmasiyle hâk ile yeksan olabilir İnkılâbât-ı zaman tahribat yapsa da, çoğu sağlam kalır demektir Evet Sedd-i Zülkarney'nin külliyetinden bir ferdi olan Sedd-i Çinî binler sene yaşadığı halde daha meydanda duruyor İnsanın eliyle zemin sahifesinde yazılan, mücessem, mütehaccir, mânidar tarih-i kadîmden uzun bir satır olarak okunuyor L)(Hâşiye): Ruy-i zeminde mürur-u zamanla dağ şeklini almış, tanınmayacak bir surete gelmiş çok sun'î sedler vardır
ZÜ-L KAVAFİ İkiden fazla kafiyeli nazım şekli
ZÜLKUM Boğaz
ZÜLL Hakir olma, alçalma Zillette oluş Horluk
ZÜLL-İ TESLİM Teslim olma alçaklığı
ZÜLLAHA Arka ağrısı
ZÜLUL Vezinde eksik olmak
ZÜLÜF (Bak: Zülf)
ZÜLÜL (Zelul C) Yavaş ve başı yumuşak olanlar
ZÜ-L YEDEYN İki elliler, insanlar
ZÜLZAL Zelzele, deprem, sarsılma
ZÜLZİL (C: Zelâzil) Etek ucu
ZÜMER (Zümre C) Gruplar, zümreler
ZÜMER SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 39 suresi Mekkîdir
ZÜMH Yüce ve büyük olmak
ZÜ-MİRRE Halk * Hasen yahut bediî eserler
ZÜMMAH Bahil, yaramaz kişi
ZÜMMEL (ZÜMMÂL) Zayıf, korkak kişi
ZÜMRE Bölük, cemaat, grup, takım, sınıf Cins
ZÜMRE-İ MUVAHHİDÎN Bir Allah'a inanmış ve O'nun emirlerinden ayrılmak istemeyenler Bir Allah'a inanıp başka fikre aldanmayanlar
ZÜMRÜT Cam parlaklığında, güzel, yeşil renkte şeffaf bir süs taşı
ZÜMUH Uzak olmak * Katı olmak
ZÜMUM (Zemm C) Ayıplamalar Kınamalar
ZÜMÜRRÜD Zümrüt * Mc: Çok yeşil olan renk
ZÜNABE Herşeyin ardı, arkası
ZÜNANE Borcun ve iddetin bakiyyesi
ZÜNBA' Akıllı, zeyrek kimse
ZÜNBUR (ZÜNBÂR) (C: Zenâbir) Eşek arısı * Ufak taş parçası
ZÜNEYB Küçük kuyruk, kuyrukçuk * Küçük sap, sapçık
ZÜNNAR İp * Hristiyan rahiplerinin veya puta tapanların, papazların bellerine bağladıkları örme kuşak (Rükûa mâni olduğu için kuşanılması İslâmiyette küfür alâmeti sayılmıştır)
ZÜN-NUN (Sahib-i Nun) Yunus Peygamber'in (AS) bir namı * Mısır'lı Ebul Gayıd: Tasavvufun büyük müessislerindendir Hi 860'da vefat etmiştir
ZÜNUB (Zenb C) Günahlar Kabahatlar, suçlar * (Zeneb C) Kuyruklar
ZÜ'NUN Bir ot cinsi
ZÜNZÜN (C: Zenâzin) Gömlek eteği
ZÜR'A Bir miktar ekilmiş yer
ZÜRARE Saçılan şey
ZÜR'E Aklık, beyazlık
ZÜREFA (Zarif C) Zarif kimseler (Bak: Zurafâ)
ZÜREYKA' Aş çervişi (Aşın üstüne gelir)
ZÜRİBE (ZİRİBE) (C: Zerâbi) Enli ve iyi döşek
ZÜRKA(T) Mâvi, mâvimtırak renk
ZÜRKUM Çehresi gömgök kimse
ZÜRMANİKA Sof zırh
ZÜRNUK Küçük nehir
ZÜRRA' (Zari' C) Ekinciler Ziraatçiler
ZÜRRAK (C: Zerârik) Beyaz tüylü doğan
ZÜRRE Darı
ZÜRRİYAT (Zürriyet C) Zürriyetler, kuşaklar, nesiller
ZÜRRİYET Soy, nesil, döl, kuşak
ZÜRU' Ekili tarlalar
ZÜRUD (Zerd ve Zered C) Savaşçıların halka halka örülmüş zırhları
ZÜRUR Ay, güneş ve yıldızın doğması
ZÜRZÜR Sığırcık kuşu
ZÜUBE (C: Zevâib) Her nesnenin âlâsı, iyisi * Ağaç başında olan incecik budak
ZÜVAF Tez, hızlı, seri
ZÜVAL Yab yab, sallana sallana yürüyen kişi
ZÜVAN Buğday içinde çok olan ve gökçek adı verilen kara tohum
ZÜVENN Kısa boylu
ZÜVEYZA' Kısa boylu
ZÜVİYET Toplandı, dürüldü (Bak: Zevy)
ZÜVVAR (Zâir C) Ziyaretçiler Hal hatır sormağa gidenler
ZÜYUF (Zeyf C) Kalp akça, sahte para Mağşuş olmak, mağşuş akçalar
ZÜYUL (Zeyl C) İlâveler, ekler Kuyruklar Etekler Bir kitaba yapılan ilâveler
ZÜYUR (Bak: Ziver)
ZÜYUT (Zeyt C) Yağlar

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.