|
|
Konu Araçları |
devam, ettiren, neslini, nur, rasûlullahın, yumağı |
Rasulullah'ın Neslini Devam Ettiren Nur Yumağı |
09-08-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Rasulullah'ın Neslini Devam Ettiren Nur YumağıHAZRET-İ FATIMA(ra) Rasulullah'ın Neslini Devam Ettiren Nur Yumağı O, Bi'setten yaklaşık bir yıl önce Mekke'de doğdu Resûl-i Ekrem (sa) efendimiz ona Fâtıma adını verdi Deylemî'nin Ebû Hureyre (ra)'den rivayet ettiği bir hadis-i şerifte: "Onu sevenleri, Allah'ın Cehennem'den uzaklaştıracağı için kızıma Fâtıma adını verdim" O, Zehra ve Betül lakablarıyla meşhurdu Zehra; "Ak yüzlü, nur yumağı, beyaz, parlak, ve aydınlık yüzlü kadın" manasına, Betül ise; "Dünyevi heveslerden uzak, ibadet için kendisini Allah'a yönelten, iffetli ve namuslu kadın" anlamına gelmekteydi O, yaşının küçük olması sebebiyle ve bilhassa anneciği Hz Hatice (ranhâ)'nın vefatından sonra babacığının yanından hiç ayrılmadı Bazan babasının elini tutup Mekke sokaklarında gezdi Bazan da babasının peşini takip etti Müşriklerin işkencelerine maruz kalan babacığına yardımcı olmağa çalıştı Bir gün babasıyla Kâbe'ye gitmişlerdi Kureyş Müşrikleri onları görünce toplandılar ve fısıltı halinde birbiriyle konuşmaya başladılar Babacığı Kâbe'nin yanında namaza durdu Secdeye vardığında Ukbe İbni Ebî Muayt adındaki azgın müşrik, bir deve işkembesi getirerek babasının sırtına koydu Geriye çekilip uzaktan birbirleriyle gülüşmeye ve dalga geçmeye başladılar Buna çok öfkelenen küçük Fâtıma babacığının sırtından o ağırlığı kaldırıp elbisesini temizlemedi Fahr-i Kâinat (sa) efendimiz secdeden başını kaldırdı ve o azgın kişilere ellerini açarak: "Allah'ım bu azgınları sana havale ediyorum Ya Rabbî! Kureyşi sana bırakıyorum" buyurdu Abdullah İbni Mesûd (ra) Kâbe hareminde Resûlullah (sa) Efendimize bu tür eziyet edenlerin sonlarının çok fecî olduğunu şöyle anlatır: "Allah Hakkı için o azgın müşrikleri Bedir günü gördüm Hepsini katlettiler Bir kısmını sürüyerek Bedir kuyusuna attılar" Hazreti Fâtıma Mekke'de babacığının yanından ayrılmadığı için bu tür ezâ ve cefâları çok gördü Yine bir gün Kâbe'ye varmışlardı Müşrikler baabacığının etrafını sararak: "Şunu şunu söyleyen sen değil misin?" diye hakaret ettiler Hatta azgın bir müşrik İki Cihan Güneşi Efendimiz'in yakasından tutup sıkıştırdı Küçük Fâtıma çok korktu ve titreyerek yere yıkıldı Efendimiz ise hiçbir telâşa gerek duymadan hak olarak söylediği sözleri tekrar ederek: "Evet bunları söyleyen benim"buyurdu Bu esnada Hz Ebû Bekir (ra) yetişti ve: "Rabbim Allah'tır dediği için bir adamı öldürecek misiniz?" diyerek müdahale etti ve azgın müşrikleri oradan uzaklaştırdı Resûl-i Ekrem (sa) Efendimiz'in Mekke dönemi böylesine çetin geçti İslâm'ın yayılması için bütün bu ezâ ve cefâlara sabretti Zira zafer, sabırdan sonra idi Bu sebebten o kendine yapılanlara aldırmaz, kin tutmaz ve kişileri Allah'a havâle ederdi Bir gün yine yolda giderken azgın bir müşrik, Efendimizin üzerine toz toprak ve pislik attı Üstü başı toz-toprak olan ve elbiseleri kirlenen Efendimiz eve döndü Nur topu yavrucuğu Fâtıma, kapıyı açınca babacığını tanıyamadı ve ağlamağa başladı Ablaları da ağlıyordu Peygamber babacığı ise kendilerine gülümsüyordu: "Zararı yok, su ile temizlenir" diyordu Böylece nur parçası yavrularını sukûnete kavuşturmağa çalışıyordu Fakat küçük Fâtıma ise hıçkırıklarını tutamıyordu Onu susturabilmek için: "Ağlama kızım Yüce Allah, babanı koruyacaktır" buyurdu ve ona Allah'ın hıfz u emânında olduğunu duyurdu Bu şekilde onun korku ve endişelerini gidermeğe gayret etti Hz Fâtıma (ranhâ), Peygamber babasının engin sevgisi ve bol şefkati altında büyüdü Babacığındaki merhameti ve güzel ahlâkı, anneciğindeki asâleti, cömertliği, babacığına karşı hizmet, hürmet ve muhabbeti gördü İslâm uğruna çektiği sıkıntılara nasıl katlandığını ve o yolda fedakârlığın en güzel örneklerini bizzat yaşarak öğrendi Tam bir iffet ve izzet-i nefs nûmûnesi olarak bütün güzellikleri hayatına nakşederek kendisini yetiştirdi O şanslı bir genç hanımefendiydi Peygamber babası ve anneler sultanı Hz Hatice'nin yanında onların gözetiminde eğitimini tamamladı Rahmet ve şefkat pınarından doyasıya içti Fakat küçük yaşta çok çileler çekti Çocukluğu Kureyş'in zulum, baskı ve ambargoları altında geçti Daha henüz ömrünün baharını yaşarken anneciğini kaybetti Mekke'de Müslümanlara ezâ ve cefalar arttı İşkenceler dayanılmaz hal aldı Bunun üzerine babacığına hicret izni verildi Daha sonra da aile efradı ile birlikte kendisi de Medine-i Münevvere'ye hicret etti Hz Fâtıma (ranhâ) bu göç ile çocukluk ve gençlik yıllarını geçirdiği Mekke-i Mükerreme'ye vedâ etti Medine-i Münevvere'de huzurla yaşamağa başladılar Babacığı Hz Âişe (ranhâ) annemizle, ablaları da Hz Osman (ra) ile evlendi Kendisi de evlilik çağına ulaşmış 16-17 yaşlarına girmişti Nebiler sultanı Efendimizin son çiçeği olarak ona tâlib olanlar çoğalmıştı O, hassas ruhlu, zayıf yapılı idi Yaşından beklenmeyecek derecede yüce bir ahlâka sahibti Üstün bir zekâsı, halîm ve selîm bir yapısı vardı Son derece mütevaziydi Söz ve davranışlarında vakurdu Çok az konuşurdu Ağzından çıkan sözler inci danesi gibi hikmetler saçardı Cömertti, zâhidâne yaşamayı severdi Ev işlerinde maharetli ve becerikliydi İki Cihan Güneşi Efendimizin bir parçası ve kalbinin meyvesiydi Bu sebebten ona Peygamber'e hısım, akraba ve damat olabilme şerefine erebilmek için ashâb-ı kiramın büyüklerinden dahi talepler gelmişti Önce Hz Ebû Bekir (ra) sonra Hz Ömer (ra) dünür olmuştu İki Cihan Güneşi Efendimiz bu yakın dostlarına: "Fâtıma hakkında Allah Teâlâ'nın emrini bekleyelim" buyurmuştu Bu haberler Medine'de yayılınca Ebû Tâlib ailesi Hz Ali'yi bu konuda acele davranması için uyardı Onun da gidip tâlib olmasını istediler Fakat o: "Ebû Bekir ve Ömer'den sonra bana verirler mi?" diye çekindiğini söyledi İkna ederek onu istemeğe râzı ettiler Evliliği ile ilgili olarak Hz Ali (ra) kendisi şöyle anlatır: "Halk arasında konuşulanları duyan azadlı kölem bir gün bana: "Ey Ali! Fâtıma'nın Rasûlullah (sa)'den istendiğini biliyor musun?" dedi Ben de: "Bilmiyorum" dedim Tekrar bana: "Ey Ali! Rasûlullah'a gidip Fâtıma'yı sana nikâhlamasını istemekten seni alıkoyan nedir?" dedi Ben de: "Yanımda birikimim yok" dedim O da: "Rasûlullah'a gidersen, muhakkak sana Fâtıma'yı nikâhlar!" diyerek bana gitmemi ısrar etti Ben ise bu konu için Rasûlullah (sa)'in huzuruna çıkmaktan çekiniyordum Fakat akrabalarımın hepsi bana: "Fâtıma'yı Rasûlullah'tan bir de sen iste" diye teşvik ediyordu Sa'd ibni Mu'az (ra), bu hususta beni ikna eyledi Nihayet çekinerek, sıkılarak da olsa Rasûlullah (sa)'e bu teklifi götürmek üzere evden çıktım Resûl-i Ekrem (sa) Efendimiz'i, Ümmü Seleme (ranhâ) annemizin evinde buldum Kapıyı çaldım ve selâm verdim İçeri buyur ettiler Efendimiz bana yanında yer gösterdi Ben de edebli, mahcub ve heyecanlı bir vaziyette başımı öne eğip oturdum Halimi anlayan Efendimiz "Ya Ali! Öyle zannederim ki bir murâdın var" buyurdu Ben de: "Ya Rasûlallah! Anam-babam sana fedâ olsun Senin bereketinle sırat-ı müstakimi bulduk Hayatımın sermayesi sensin Nice zamandır ona cüret edip söyleyemedim" diye söze başlayınca bana tebessüm etti ve: "Herhalde Fâtıma'yı istemeye geldin" buyurdu Ben de: "Evet" dedim Bunun üzerine: "Fâtıma'ya mehir olarak verebileceğin neyin var?" diye sordu Ben de: "Bir kılıcım, bir devem bir de küçük zırhım var" dedim Efendimiz: "Kılıcın sana lazımdır Deven bineğindir Zırhını sat Ya Ali!" buyurdu ve sözüne devamla: "Hak Teâlâ kendi katında Fâtıma'yı sana nikâhladı Senden önce melek gelip, bana bu hâli haber verdi" dedi Hz Ali (ra), Rasûlullah (sa)'in huzurundan gayet neşeli bir şekilde çıkıp mescide vardı Peşinden Efendimiz teşrif etti ve Bilâl'e yönelerek; Muhâcir ve Ensar'ı toplamasını söyledi Ashâb-ı kiram mescidde toplanınca Fahr-i Kâinat (sa) minbere çıktı ve: "Hamd olsun Allah'a ki, verdiği nimetlerle övülen O'dur! Kuvvet ve kudretinden dolayı kendisine ibadet edilen O'dur! Mülk ve saltanatından dolayı kendisine boyun eğilen O'dur! Azabından korkulan, yanındaki nimetleri umulan O'dur! Yerde ve göklerde hükmünü yürüten O'dur! Kudretiyle halkı yaratan, hikmetiyle mümtaz kılan ve izzetiyle sağlamlaştıran O'dur! Gönderdiği dini ve Peygamberi Muhammed'le halkı şereflendiren O'dur! Yüce Allah, karşılıklı hısımlıklarla nesebleri birbirine katmayı emir buyurmuş ve bununla günahları ortadan kaldırmıştır Ey müslümanlar!Yüce Allah Fâtıma'yı Ali'ye nikâhlamamı bana emir buyurdu Sizler şâhit olunuz; Fatıma'yı 400 miskal gümüş mehirle Ali'ye nikâhladım" buyurarak kısa ve öz bir hitabede bulundu Sonra Hz Ali (ra) kalktı ve: "Söze Hak Teâlâ'ya hamd ederek başladı Peşinden Rasûlullah kızı Fâtıma'yı bana nikahladı Onun mehri benim küçük zırh gömleğimdir Ben buna râzı oldum Sizler de bu akde şahid olun" dedi Ashâb-ı Kiram bu hayırlı işe çok sevindi Cümlesi ayrı ayrı Hz Ali'yi tebrik etti Sonra Resûl-i Ekrem (sa), Ali'nin evine geldi ve: "Ya Ali! Var git küçük zırh gömleğini sat, parasını bana getir" buyurdu Hz Ali (ra) zırhını alıp çarşıya çıktı Yolda Hz Osman (ra) ile karşılaştı Zırhını satacağını söyleyince Hz Osman istediği bedeli 480 dirhemi verdi ve satın aldı Sonra ona: "Ya Ali! Bu zırha sen benden daha lâyıksın Lütfen hediyem olarak kabul eyle" diyerek geri verdi Hz Ali (ra), bu muhabbet ve hediyeye çok sevindi Zırh gömleğini ve parayı alarak İki Cihan Güneşi Efendimize getirdi İki seçkin ashâbının karşılıklı muhabbetinden ve yardımlaşmasından pek memnun kalan Efendimiz Hz Osman'a dua etti Onun nazik davranışını takdir etti Rasûl-i Ekrem (sa) Efendimiz, o paradan bir miktarını alıp Bilâl'e verdi Bununla çarşıdan koku almasını tenbih etti Düğün için gerekli zarûrî ihtiyaçları çeyizleri almak üzere bir miktar daha aldı ve Hz Ebû Bekir (ra)'e uzattı Paranın kalan kısmını da müminlerin annesi Ümmü Seleme (ranhâ)'ya emanet olarak gönderdi Hz Ebu Bekir (ra), Selman ve Bilâl yardımcıları birlikte çarşıya çıkıp çeyizlik eşyaları ve diğer ihtiyaçları temin ettiler Çeyiz olarak alınan eşyalar şunlardı: 1 adet kadife yorgan, 1 adet yüzü deri içi lif dolu yastık, 3 adet minder 2 döşek, 1 koç postu, 1 adet topraktan yapılmış su testisi, 1 su tulumu, 1 elek, 1 kilim, 2 adet Yemen işi, üzerleri gümüşle işlenmiş elbise, 2 adet el değirmeni, 1 meşin su bardağı, 2 adet çanak çömlek, 1 adet hurma yaprağından örülmüş sedir Ne güzel çeyiz! Ne mütevâzi eşyalar! Ne sâde hayat! Ne mutluluk! Ne kolay evlilik! Günümüz insanına ne ibretli ders! Gençlerimize ne eşsiz örnek! Allah'ım cümlemize hisse almayı nasib et! Amin (güllerin kızı) alıntı |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|