Dünya

Eski 05-08-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Dünya



Dünya, Güneş Sisteminde bir gezegen Çapı 12756km, kütlesi 5,97x1024 kg’dir Güneş’e uzaklığı 149597890 km’dir Güneş’in etrafında 365,25, kendi etrafında ise 1 günde döner Ortalama yüzey sıcaklığı 15 derecedir




Dünya



Dünya, Alm Erde Welt (f), Fr Terre (f), monde (m), İng Earth world Güneş sistemindeki gezegenlerden biri Çapı 12756km, kütlesi 5,97x1024 kg’dir Güneş sistemi Alm Sonnensystem (m), Fr Systeme (m) solaire, İng Solar systemGüneş ve uyduları ile birlikte gezegenler, kuyruklu yıldızlar ve meteor akımları da dâhil olmak üzere, onun etrâfında dönen gök cisimleri Güneş ve güneş çevresinde dolanan gök cisimlerinden meydana gelir Güneş sisteminde gezegen, uydu, kuyruklu yıldız ve meteor bulunur Güneş sisteminin oluşumu ile ilgili en çok bilinen teori Kant-Lapslace teorisidir

Güneş’e uzaklığı 149597890 km’dir Güneş’in etrafında 365,25, kendi etrafında ise 1 günde döner Ortalama yüzey sıcaklığı 15 derecedir Tek uydusu vardır: Güneş, Güneş Sistemi'nin merkezinde yer alan yıldızdır Orta büyüklükte olan Güneş tek başına Güneş Sistemi'nin kütlesinin % 99,8'ini oluşturur Geri kalan kütle Güneş'in çevresinde dönen gezegenler, asteroitler, göktaşları, kuyrukluyıldızlar ve kozmik tozdan oluşur Günışığı şeklinde Güneş'ten yayılan enerji, fotosentez yoluyla Dünya üzerisindeki hayatın hemen hemen tamamının varolmasını sağlar ve Dünya'nın iklimiyle hava durumunun üzerinde önemli etkilerde bulunur


Ay


Dünyanın uzaydan görünüşü mavi olduğu için uzay dilinde dünya mavi gezegen ismi ile de çağrılır Bu mavilik atmosferde bulunan oksijenin, güneş ışığının tayfı neticesidir Bu mavilik aynı zamanda kainatta yegane canlı bulunan yerin dünya olduğunu da göstermektedir Dünya'nın atmosferi esas olarak iki gazdan oluşmaktadır:
Ay Alm Mond (m), Fr Lune, İng Moon Dünyanın tek doğal uydusu Dünyanın çapının dörtte birinden biraz fazla olan çapı ile güneş sistemi içinde en büyük uydulardan biridir Dünya etrafında her kameri ayda bir eliptik yörünge etrafında dönüşünü tamamlar Dünya ve güneşe kıyasla yerine bağlı olarak ayın şekli birçok zamanlarda (devrelerde) değişerek, tam bir daire veya ince uzun bir hilal şeklinde gözükür Her ayda birkaç gün, yeni ay denilen zamanda, ay dünyadan bakıldığında tamamen kara

Nitrojen (%78) ve oksijen (%21) Ayrıca bileşimde az miktarda da olsa Elementler içinde çok bol bulunanı olduğu hâlde, eski kimyâcıların gözünden kaçan renksiz, kokusuz ve tatsız bir gaz İlk defâ 1774 yılında JPriestley tarafından, cıva oksidin ısıtılması ile elde edildi 1781’de Lavoisier, oksijenin, havada bulunan ve yanmayı hâsıl eden bir madde olduğunu bildirdi Bu maddeye, asit yapısı anlamına gelen oxygenıum ismini verdi Çünkü Lavoisier, bütün asitlerin oksijen ihtivâ ettiğini sanıyordu

Alm Argon, Fr Argon, İng Argon Soygazlardan bir element Sembolü Ar, erime noktası -189 derece, kaynama noktası -185,7 derecedir Üç tane izotopu vardır Atom numarası 18’dir Elektron dizilişi (Ne) 3S23P6dır Kuru havada % 0,93 (ağırlıkça) oranında bulunmaktadır Buradan anlaşılacağı üzere kuru havada azot ve oksijenden sonra çokluk bakımından üçüncü elementtir Havanın karbondioksit miktarından 30 kat fazladır

karbon dioksit gibi başka gazlar ve değişken miktarda su buharı bulunur Güneş sistemindeki başka hiçbir gezegen, dünyaya benzer bir atmosfere sahip değildir

Dünya güneşten tibaren üçüncü büyük gezegendir Güneşten 149589000 km uzakta elipsoidal bir yörünge boyunca dönmektedir Güneş etrafındaki bir dönüşü güneş yılı olarak tarif edilmiş olup 365 gün 5 saat 48 dakika ve 46 saniyedir Bu dönüşünden mevsimler hasıl olur Kutuplardan basık karpuz biçimindedir Dünyanın yuvarlak olduğunu Avrupalılardan ilk açıklayanlar Kopernik (1540) ve Galile (1640)dir Bundan çok daha önce dünyanın yuvarlak olup döndüğünü büyük İslam alimleri mesela, Brûn isbat etmişti Endülüs İslam Üniversitesinde astronomi profesörü olan Nûreddn Batrûc ise 1185 senesinde yazdığı El-Hayat kitabında bugünkü astronomiyi anlatmaktadır Pekçok Avrupalı Endülüs Üniversitesinde tahsil yapmış, fennin Avrupa’ya yayılmasına çalışmışlardır

Dünyanın ekvatordaki çapı 12756,3 km, kutuplardaki çapı ise 12713,6 km’dir Ekvator bölgesinde çapın büyük olması dünyanın ekseni etrafında hızla dönüşünün neticesi olabilir Dünyanın yoğunluğu 552 gr/cm3tür Atmosferinde % 7809 azot, % 2095 oksijen ve az miktarda da hidrojen, karbondioksit, helyum, argon, kripton, metan, neon bulunur Atmosferdeki su miktarı ise % 02-04 arası değişir

Dünya bir günde, yani 23 saat 56 dakika 4 saniyede kendi ekseni etrafında bir tur
atar Bu dönmesinden gece ve gündüz hasıl olur Dünyanın ekseni yer küresi ile güneş arasındaki doğruya dik olmayıp bu doğruya dik olan aydınlanma düzlemine 23,5 derece eğik olduğu için gece ile gündüz uzunluğu yalnız ekvator üzerinde her zaman eşittir

Diğer yerlerde eşit olmayıp her ay değişmektedir Ekvatordan kutuplara doğru gidildikçe gece ile gündüz arasındaki fark artar Kutuplarda altı ay gündüz, altı ay gece sürer Gece de tam gece değil yarı karanlıktır Son yapılan ölçümler ayrıca göstermiştir ki, günün uzaması kısalması, ayın çekim kuvveti etkisi ile dünya dönüş hızında yaptığı yavaşlatma sebebiyle de değişmektedir Güneşin, ayın ve diğer gezegenlerin çekim kuvvetleri etkisi ile 41000 senelik bir peryotta dünyanın eğimi 23,5 derece ile 22 derece arasında değişir Her mevsim dünyanın eksenel eğimi farklıdır

Dünya güneş etrafında elips şeklindeki yörüngesinde dönerken güneşten mesafesi artar ve azalır En yakın noktada dünyanın ekseni etrafında dönüş hızı da saniyede 960 km artar Bunun neticesi olarak kuzey yarım kürede kışlar, kısa ve daha ılık geçer Buna mukabil güney yarımkürede de yazlar uzun ve serin geçer Güneşin, ayın ve diğer gezegenlerin çekim kuvveti sebebiyle yörünge elipsindeki yaklaşma ve uzaklaşma özelliği 25800 sene ara ile değişir Kuzey Yarımkürede bugünkü özellikler 12900 sene sonra tam tersine dönecektir Kıtaların Kuzey Yarımküresine kümelendiği düşünülürse dünya ileride takrar bir buz çağı yaşıyabilir

Yer kürenin oluşumu

Başlangıcına ilişkin eski bir kurama göre önce Bir atom karbonla iki oksijenin birleşmesinden meydana gelen gaz Kömürün yanmasından, üzüm suyunun mayalanmasından,

Güneş var olmuştu, daha sonra Güneş, Güneş Sistemi'nin merkezinde yer alan yıldızdır Orta büyüklükte olan Güneş tek başına Güneş Sistemi'nin kütlesinin % 99,8'ini oluşturur Geri kalan kütle Güneş'in çevresinde dönen gezegenler, asteroitler, göktaşları, kuyrukluyıldızlar ve kozmik tozdan oluşur Günışığı şeklinde Güneş'ten yayılan enerji, fotosentez yoluyla Dünya üzerisindeki hayatın hemen hemen tamamının varolmasını sağlar ve Dünya'nın iklimiyle hava durumunun üzerinde önemli etkilerde bulunur

gezegenler ondan kopmuştur Artık geçerli sayılmayan bu kurama göre Bir yıldızın etrafında dolanan ve kendisi yıldız olmayan doğal gök cisimlerine gezegen adı verilir Dar anlamıyla, Güneş Sistemi içinde, Güneş'in doğrudan uydusu olan ve Uluslararası Gökbilim Birliği (IAU) tarafından bu tanıma uygun bulunmuş 8 gök cismini belirlemede kullanılır

Güneş ilk oluştuğu zaman bugünkünün 50-60 katı büyüklükteydi ve kendi çevresinde hızla dönüyordu Bu dönme hareketinden doğan merkezkaç kuvvetin etkisiyle Güneş, Güneş Sistemi'nin merkezinde yer alan yıldızdır Orta büyüklükte olan Güneş tek başına Güneş Sistemi'nin kütlesinin % 99,8'ini oluşturur Geri kalan kütle Güneş'in çevresinde dönen gezegenler, asteroitler, göktaşları, kuyrukluyıldızlar ve kozmik tozdan oluşur Günışığı şeklinde Güneş'ten yayılan enerji, fotosentez yoluyla Dünya üzerisindeki hayatın hemen hemen tamamının varolmasını sağlar ve Dünya'nın iklimiyle hava durumunun üzerinde önemli etkilerde bulunur

Güneş'ten dışarıya bir miktar madde savruldu Önce çok uçucu olmayan Güneş, Güneş Sistemi'nin merkezinde yer alan yıldızdır Orta büyüklükte olan Güneş tek başına Güneş Sistemi'nin kütlesinin % 99,8'ini oluşturur Geri kalan kütle Güneş'in çevresinde dönen gezegenler, asteroitler, göktaşları, kuyrukluyıldızlar ve kozmik tozdan oluşur Günışığı şeklinde Güneş'ten yayılan enerji, fotosentez yoluyla Dünya üzerisindeki hayatın hemen hemen tamamının varolmasını sağlar ve Dünya'nın iklimiyle hava durumunun üzerinde önemli etkilerde bulunur



metallerin yoğunlaşmasıyla Yüksek elektrik ve ısı iletkenliği gösteren elementler sınıfı Metallerin yaygın bir şekilde kullanılmaları, istenilen şekle getirilebilme ve diğer metallerle karışımlarının kontrol altında tutularak, mukavemet ve diğer özelliklerinin arttırılabilmesindendir Metallerin sertlik ve mukavemet kabiliyetleri gibi mekanik özelliklerini kontrol için sâdece alaşım yapmak değil, deformasyon ve ısıl-işlem metodları da kullanılır

iç gezegenler, sonra uçucu gazların yoğunlaşmasıyla dış gezegenler

Güneş'in ve bütün gezegenlerin aynı zamanda oluştuğunu ileri süren yeni bir kurama göre de
oluşmuşturGüneş, Güneş Sistemi'nin merkezinde yer alan yıldızdır Orta büyüklükte olan Güneş tek başına Güneş Sistemi'nin kütlesinin % 99,8'ini oluşturur Geri kalan kütle Güneş'in çevresinde dönen gezegenler, asteroitler, göktaşları, kuyrukluyıldızlar ve kozmik tozdan oluşur Günışığı şeklinde Güneş'ten yayılan enerji, fotosentez yoluyla Dünya üzerisindeki hayatın hemen hemen tamamının varolmasını sağlar ve Dünya'nın iklimiyle hava durumunun üzerinde önemli etkilerde bulunur

Samanyolu Götadası'ndaki dev bir gaz ve toz bulutu kendi kütleçekim kuvvetinin etkisiyle büzülmeye başladı

Bu madde parçacıklarından çok büyük bölümünün yoğunlaşmasıyla Güneş oluştu; bu kütle giderek öyle büyüdü ve madde yoğunluğu öylesine arttı ki bir süre sonra nükleer tepkimiler için elverişli bir ortama dönüştü Öte yandan buluttaki daha küçük madde yoğunlaşmalarıyla da ilk gezegenler oluşmaya başladı Bugünkü gezegenlerin öncülü olan bu ilk gezegenler başlangıçta birer gaz kütlesi halindeydi, ama hiçbiri nükleer tepkimelerin başlayabileceği kadar büyük değildi Güneş'in sıcaklığı arttıkça çevresindeki yakın gezegenleri, yani yerbenzeri gezegenler kuşatan gaz bulutları yok oldu ve geride büyük olasılıkla erimiş durumdaki minerallerden oluşan çekirdekleri kaldı Güneş'e çok uzak olan öbür gezegenler ise pek fazla değişikliğe uğramadan bugüne kadar ulaştı

Dünya'nın Yaşı

Dünya'nın yaşı doğrudan doğruya

kayaçların yaşıyla ölçülmez Çünkü bilinen en yaşlı kayaçların bile bugün artık yeryüzünde var olmayan daha yaşlı kayaçlardan oluştuğunu biliyoruz Bugüne kadar saptanabilen en yaşlı kayaçlar Kayaç, mineral topluluklara verilen ad Çeşitli mineralleri veya taş parçacıklarının veya tek bir mineralin çok sayıda birikmesinden meydana gelir

Grönland'ın batısında bulunmuştur ve 3,8 milyar yaşındadır Demek ki Dünya'nın yaşı bundan daha fazladır

Bugün Dünya'nın yaşını hesaplamak için dünyanın gözü dünya nın gözü olur çünkü yer çubuklarnı yer değiştirmesi dönmesine elementlerin dönüşümüdür Örneğin radyoaktif
Grönland (Kalaatdlit Nunaat), Atlantik Okyanusu'nun kuzeyinde yer alan Dünya'nın en büyük adasıdır (2 175 600 Km) Danimarka Krallığı'na bağlı bir özerk yönetime sahipitir Nüfusu 54 600 (1988); başkenti Nuuk (eski adı Gothab;11 209; 1986)

Coğrafya


Davis Boğazı, Baffin Denizi, Smiyh, Kennedy ve Robenson boğazları ile güneydoğuda İzlanda'dan, kuzeydoğuda da Svalbard'dan ayrılan ada; kuzeyden güneye doğru uzanan bir kitle durumundadır Kuzeyde Morris Jusup, güneyde Farvel burnu

uranyum elementinin uranyum-238 ve uranyum-235 gibi iki ayrı tipte atomu (Periyodik tablonun III B grubundaki aktinitler serisinde yer alan radyoaktif kimyâsal element Yoğun, sert ve gümüş beyazı renginde bir metal olan uranyum tabiî elementler arasında atom ağırlığı en yüksek olanıdır Kimyâda “U” sembolüyle gösterilir 1789’da M H Klaproth tarafından keşfedilen uranyum EM Péligot tarafından 1841 yılında uranyum-4-oksitten (UO2) izole edildi 1896’da Henri Bucquerel uranyumun radyoaktif bir element olduğunu keşfetti 1934’te Fermi ve çalışma arkadaşları uranyumu

izotop) vardır Bu atomların ikisi de çok yavaş bir süreçle İzotop Atom numarası aynı, fakat atom ağırlıkları farklı olan elementlere verilen ad Kimyasal özellikleri hemen hemen aynı olduğu için periyotlar cetvelinde aynı yerde bulunan, bu elementlere izotop elementler denir

Tarihçe: 1907’de HN Mc Coy ve WH Ross belirli radyoaktif bozunma ürünlerinin toryumda olduğu gibi aynı kimyevi özelliğe ve farklı atom ağırlığına sahib olduğunu keşfettiler 1913’te bu elemente izotop adı FSoddy tarafından verildi Kararlı halde bulunan izotopların v

kurşunAtom numarası: 82 Simge: Pb Kütle numarası: 20719 Kaynama Noktası (C): 1725 Erime Noktası (C): 3274 Yoğunluk: 114 Buharlaşma Isısı: 422 Kaynaşma (Füzyon) Isısı: 122 Elektriksel iletkenlik: 0046 Isıl iletkenlik: 0083 Özgül Isı Kapasitesi: 0031

atomlarına dönüşür Öbür uranyum izotopundan biraz daha ağır olan uranyum-238'in dönüşümüyle daha hafif bir kurşun izotopu olan kurşun-206, uranyum-234'in dönüşümüyle de biraz daha ağır bir izotop olan kurşun-207 atomları oluşur Uranyum-235'in kurşuna dönüşme hızı uranyum-238'in dönüşme hızından altı kat daha fazladır Bu nedenler, incelenen bir kayaçtaki kurşun-206 ve kurşun-207 atomlarının oranı kayacın yaşına bağlı olarak değişir En yaşlı olduğu düşünülen bir kurşun minerali ile bugün Antik çağda yetişen pek çok düşünürle birlikte, maddenin yapısı sorgulanmaya başlamıştır İlk kez Thales evreni anlamanın yolunun maddeyi anlamaktan geçtiğini ifade ederek, materyalist felsefeye ilk adımı atmıştır Daha sonra Anaximander, evreni oluşturan apeiron denen bitmez, değişmez, görünmez bir maddeden bahsetmiştir

okyanuslarda oluşan kurşunun izotop yapısı arasındaki fark, ancak bu iki örneğin oluşumları arasında 4,55 milyar yıllık bir zaman dilimi olmasıyla açıklanabilir Bu süre de Dünya'nın yaşı olarak kabul edilebilir En eski kayaçların yaşını hesaplamak için radyoaktif Okyanus kelimesi Yunanca "nehir" anlamına gelen "Okeanos"'dan gelmektedir, Yunanlılar Cebelitarık Boğazı'ndan gelen güçlü akıntıyı fark etmişler ve bunun bir nehir olduğunu düşünmüşlerdir

rubidyum elementinin stronsiyuma dönüşme süreci de temel zaman ölçeği olarak alınabilir Bunun sonucunda dünyamızın tahminen 55 milyar yıllık olduğu saplanıyor

Biçimi


Dünya'nın üzerindeki topografik oluşumlar ve kendi ekseni etrafındaki eksantrik hareketi nedeniyle düzgün bir geometrisi yokturGeoibs bir biçimdedir, fakat ekvatordaki yarıçapı kutuplardaki yarıçapından fazladır Bu kutuplarından basık küresel geometrik şekil "''geoid''" (Alkali metaller sınıfından bir element Rb sembolüyle gösterilir İlk defâ 1860 yılında Bunsen ve Krichhoff tarafından spektral analizle, lepidolit minerali içerisinde varlığı tespit edildi

Latince, Latin Dili ve Edebiyatı ile Yunan Dili ve Edebiyatı iç içe iki ana bilim dalıdır ve Klasik filoloji olarak bilinmektedir Latince'nin günümüzdeki önemi bilim dalı olmasıdır; bu nedenle batı dillerinin ve yazınlarının yanı sıra Eskiçağ ve Ortaçağ Tarihi, felsefe tarihi, epigrafi, tiyatro tarihi, Roma Hukuku gibi bir çok alanda, ayrıca Osmanlı arşivlerinde bulunan Latince yazılmış belgeler üzerinde bilimsel araştırma yapmak için gereklidir
Eski Yunanca ''Geo'' "dünya") yani "''Dünya şekli''" diye adlandırılır Referans küremsinin ortalama çapı 12742 km'dir (~40000 km/π) Yer'in ekseni etrafında dönmesi ekvatorun dışarı doğru biraz fırlamasına neden olduğu için ekvatorun çapı, kutupları birleştiren çaptan 43 km daha uzundur Ortalamadan en büyük sapmalar,
Everest Dağı (denizden 8848 m yüksekte) ve
Mariana Çukuru dur (deniz seviyesinin 10924 m altı) Dolayısıyla ideal bir elipsoide kıyasla Yer'in %0,17'lik toleransı vardır Ekvatorun şişkinliği yüzünden Yer'in merkezinden en yüksek nokta aslında Image:Mariana_trench_locationjpg|right|300px|thum b|Mariana Çukuru

Ekvadordadır

Dünyanın Fiziki Özellikleri

Dünyanın toplam yüzey alanı yaklaşık olarak 5102 milyon km2dir Bu yüzölçümünün yaklaşık yüzde 708’i su ile ve 292’si de kara ile örtülüdür Kıtalar daha ziyade kuzey yarım kürede toplanmıştır Coğraf kuzey kutup, okyanus ortasına; güney kutup ise, buzlarla kaplı Antarktika kıtasına rastlar

Dünya kabuğu devamlı hareket halinde olup, radyoaktif maddelerin reaksiyonu ile meydana çıkan ısı neticesi devamlı dışarı itilir Bu kuvvet yer yer kırılmalar ve yeni toprağın yüzeye çıkmasına sebep olur Yer kabuğu kalınlığı kıtalarda yaklaşık 35 km, okyanuslarda 4,8-6,4 km mesafeye ulaşır

Yer kubuğunu 2900 km kalınlıkta ergimiş metal tabaka takip eder En içeride 3200 km çapında top biçimde iç kor kütle vardır Dünyanın kütlesi 5,98X10 27 gram olarak hesaplanmıştır Dünya kabuğunun analiz neticesine göre % 46’sı oksijen, % 28’i silikon, % 11’i kalsiyum, potasyum, mağnezyum ve % 8’i alüminyumdur

Dünyanın etrafında dönüşü, metal kordan ötürü elektrik akımları doğurur Bu elektrik akımlarının doğurduğu manyetik saha ise dünya üzerinde yaşayan canlıları güneş ve diğer yıldızların yaydığı zararlı parça radyasyonlarına karşı koruma görevi yapar Manyetik saha yönü değişirse bu değişmenin dünya üzerinde yaşıyan canlıların çoğunun ölmesine sebeb olacağı, deniz dibi incelemelerinde bir zamanlar ölmüş olan hayvanlardan anlaşılmıştır Kayaların incelenmesinden dünya manyetik saha yönünün değişmesinin 750000 ile 7700000 senede bir tekrarlandığı anlaşılmıştır Bugünkü durumun 730000 sene önce yine aynı olduğu tahmin edilmektedir

Yer’in İç Yapısı

Yer, yüzeyden merkeze doğru genel olarak üç tabakadan meydana gelir:

1 Litosfer (Taşküre)+ Kabuk: Yerin üzerinde bulunduğumuz katı kısmıdır Yüzeyden içeri doğru 33 m’de 1° sıcaklık artar Yer kabuğu yaklaşık 35 km kalınlıktadır Bu tabakada alüminyumlu silikatlar esas kütleyi teşkil eder Ortalama yoğunluğu 2,5-3’tür

2 Pirosfer (Ateşküre)-Örtü (Manto): Kalınlığı 2900 km’dir Sima ve Nifesima diye iki tabakaya ayrılır Merkeze doğru sıcaklığın kısmen artması sebebiyle bu tabakanın sıvı olması ileri sürülmüş, fakat faaliyette bulunan volkanlardan lavların alınması, deprem dalgalarının hızlarından yerin içinin sıvı olmadığı anlaşılmıştır Mağnezyumlu silikatlar ve demirli elementlerin bulunduğu bu tabakanın ortalama yoğunluğu 3-5’tir

3 Barisfer (Ağırküre)-Çekirdek: Ağır madenlerden demir ve nikel bulunur Ortalama yoğunluğu 11’dir İç çekirdeğe kütle sebebiyle yapılan basınç 4 milyon atmosfere varır Çelikten daha sert durumdadır
Yer’in Dış Yapısı

Yerin etrafını atmosfer adı verilen Lui gaz tabakası sarmıştır Eski Yunanca Atmos= nefes, sphere= küre, Atmosfer= nefes alınan küre, hava küre demektir % 78,09 azot, % 20,95 oksijen, % 1’de su buharı, karbondioksit, hidrojen, helyum ve soy gazlar bulunduğu daha önce bildirilmişti Atmosferin yoğunluğu yere yakın kısımlarda azalır Yerden yukarı doğru 4 tabaka vardır:

1 Troposfer: 16 km’ye kadar uzanır Atmosferdeki gazların % 75’i bu tabakada bulunur Sıcaklık 100 m’de 0,56 derece düşer Meteorolojik olaylar bu tabakada, bilhassa bu hareketlerde önemli rolü olan su buharının olduğu 3-4 km’lik bölümde cereyan eder, 9 km’den sonra solunuma, 17 km’den sonra ateş yakmaya yeterli oksijen bulunmaz

2 Stratosfer: Troposferden sonra 30-35 km’ye kadar olan tabakadır Sıcaklık ve hava hareketlerinin nisbeten sakin olduğu bir tabakadır Ultraviyole ışınlar tesiri ile oksijen gazı ozon haline döner 19-45 km arasında ozon tabakası olmasaydı, atmosferden geçen ultraviyole ışınlar şimdikinden 50 defa daha kuvvetli olup yeryüzünde sular dışında hayat olmazdı Ozon tabakası bugünkünden 2 kat daha fazla olsaydı, yere ulaşan ultraviyole ışınları bugünkünün 10’da biri kadar az olup hayat bu hale gelmeyecekti Atmosferdeki gazların % 97’si 27 km’ye kadar bulunur

3 Mezosfer: Stratosferden 80-90 km’ye kadar uzanan tabakadır

4 İyonosfer: 80-90, 250-300 km arasındadır Seyrek gaz iyonları bulunur İyonların özelliklerine göre harflerle gösterilen tabakalara ayrılır İyonların güneşten aldıkları enerji tesiriyle sıcaklıkları fazladır Ancak insan oralara çıksa, çok seyrek oldukları için bu yüksek sıcaklığı fark edemez Bu tabaka radyo dalgalarını aksettirir Kutup ışığı belirir Füzelerle incelenmektedir

5 Ekzosfer: 300 km’den yukarıdadır Yer çekimi tesiri çok azalır Hidrojen ve helyum gibi hafif gazların atom ve iyonları bu çekimden kurtulup uzaya kaçabilir
Atmosferin sebep olduğu olaylar:

1 Gökyüzünün rengini verir: Güneşten gelen ışınların, % 15’i atmosfer tarafından emilir % 27’si yeri ısıtır % 8’i yere çarpıp uzaya yansır % 25’i atmosferde dağılmaya uğrar

Dağılmaya uğrayan ışınlar gölge yerlerin aydınlanmasını ve mavi ışınların kırmızı ışınlara nazaran daha fazla dağılması sebebiyle havanın mavi görünmesini sağlar % 25’in; 16’sı yine yere iner Havanın sıcaklığı daha ziyade alttan ısınma ile olur Atmosfer olmasaydı, gökyüzü karanlık olacak, gündüzün yıldızlar görünecekti Güneş gören yerler aydınlık ve sıcak, gölge yerler karanlık ve soğuk olacaktı

2 Yeryüzünün ısınmasına sebep olur
Yere gelen güneş enerjisi atmosfer sebebiyle uzaya kaçamaz Hava cereyanları ile güneş gören yerlerin çok sıcak, gölge yerlerin çok soğuk olmasına engel olur Kış odasının, pencere camından giren güneş ışınları ile ısınması gibi atmosfer sebebiyle de yeryüzü ısınır Yani atmosferi geçip yere gelen güneş ışınları atmosferden tekrar uzaya kolayca dönemez

3 Basınç sebebiyle yerde suyun bulunmasına, buharlaşma yolu ile kaybolmasına sebep olur

4 Kırılma olayı görülür

5 Tan olayı meydana gelir

Yerkabuğu


Yerkabuğu mantoya oranla daha hafif maddelerden oluşmuştur ve bu iki katman arasındaki geçiş bölgesi nerdeyse kesin bir sınır çizer Bu geçiş bölgesi, böyle bir sınırın varlığını ilk kez saptayan Yugoslav bilim adamı
Güney Amerika’nın kuzeybatı kıyısında yer alan bir devlet Kuzeyinde Kolombiya, doğu ve güneyinde Peru, batısında ise Büyük Okyanus yer alır Büyük Okyanus kıyılarına yaklaşık 1000 km mesâfedeki Galapagos adalar topluluğu da Ekvador’a âittir Ülke topraklarının genişliği kuzey-güney doğrultusunda 720 km, doğu-batı doğrultusunda ise 640 kilometredir

Andrije Mohoroviçiç'in ( 1857-
1936) adıyla "Mohoroviçiç süreksizliği" kısaca "
M-süreksizliği" ya da "moho" olarak anılır Bu sınırın varlığını gösteren en önemli kanıt yerkabuğundaki deprem titreşimlerinin süreksizlik bölgesinden geçip mantoya ulaştığında bir denbire hızlanmasıdır

Yer kabuğu okyanusların ve denizlerin altında uzandığı zaman "okyanus kabuğu" , kıtaları oluşturduğu zaman'da "kıta kabuğu" olarak adlandırılır Okyanus kabuğunun kalınlığı 6-8 km arasındadır Oysa ortalama kalınlığı 40 kilometreyi bulan kıta kabuğu yüksek sıradağların altında 60-70 kilometreye ulaşır

Okyanus kabuğu üç katmandan oluşur En alt katman, yerin derinlerindeki erimiş maddelerin ( magmanın) katılaşmasıyla oluşan korkayaçlardır Orta katman yanardağ lavrarından, üst katman ise temel olarak kum ve çamur gibi tortullardan oluşur Okyanus kabuğu sürekli hareket halindedir Bu nedenle kabukta okyanus sırtları boyunca çatlaklar oluşur ve bu çatlakların arasından yüzeye çıkan erişmiş maddelerin sertleşmesiyle okyanus kabuğuna yeni katmanlar eklenir Bu yeni kabuk sertleşdikten sonra yılda 1 ile 10 cm kadar ilerliyerek yavaş yavaş okyanus sırtından iki yana doğru yayılır Böylece okyanus sırtları suyun altında yüksek sırdağlar oluşturur

Yerkabuğu çok sayıda eğri levhanın yan yana dizilmesiyle oluşan bir bütün olarak düşünebilir Bu levhalar mantonun oldukça yumuşak üst katmanına oturduğu için sağa sola hareket edebilir Okyanus sırtları, okyanus çukurları ve bazı uzun kırıklar yalnızca levhaların kenarlarında oluşur; bu kırıkların olduğu yerlerde de levhalar kayarak birbirinin üstüne binebilir Levhalardan çoğunun üzerinde bu levhalarla birlikte hareket eden bir ya da birkaç kıta bulunur Nitekim, bir zamanlar iki kıtaya ayıran okyanus kabuğunun çökmesiyle kıtalar bazı yerde birbirine iyice yaklaşmış, hatta üst üste binmiştir Örneğin aralarındaki okyanus kabuğu cökmesi sonucunda Hindistan ve ile Asya kıtası çarpışmış ve iki karanın kenarları yükselerek Himalaya Dağları'nı oluşturmuştur Büyük ve şiddetli depremlerin hemen hepsi bu levhaların kenarlarında, bir levhanın öbürünün altına girmesiyle olur Aynı biçimde, en etkin yanardağlar da okyanus kabuğunun ya İzlanda'da olduğu gibi yükselerek sırta dönüştüğü ya da Andlar'da olduğu gibi çökerek kıtaların altına girdiği yerlerde bulunur

Okyanus tabanının yanlara doğru yayılarak genişlemesi çok çarpıcı bir biçimde kanıtlanmıştır Bu kanıtlamanın en önemli dayanak noktası da Dünya'nın magnetik alanının yukarıda anlatıldığı gibi zaman zaman yön değiştirmesidir Yerkabuğunun derinliklerindeki erimiş magma yüzeye çıkarak kristalleşirken bazı mineral parçacıkları mıknatıslanır Böylece her biri Dünya'nın magnetik kutuplarını gösteren küçük birer mıknatısa dönüşür Jeologlar yaşları bilinen lav katmanlarının, yapılarındaki mıknatıslanmış parçacıklar bazen kuzey, bazen güney magnetik kutbuna yönelecek biçiminde yan yana yerleştiğini saptamışlardır Bunun nedeni, bir katmandaki mıknatıslanmış parçacıkların kuzey ve güney kutuplarının Dünya'nın magnetik kutuplarına uygun olarak dizilmesi, sonra magnetik kutuplar yön değiştirdiğinde üstteki yeni katmanda bulunan parçacıkların bir önceki katmandakilere ters yönde yerleşmesidir Kısacası okyanus kabuğu magnetik bantlı dev bir kayıt aleti, yani bir teyp gibi Dünya'nın magnetik alanındaki bütün değisikleri bir bir kaydetmiştir



Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Dünya

Eski 09-24-2010   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Dünya



Levha hareketleri

Levha hareket teorisi'ne (tektonik levha teorisi olarak da bilinir) göre Yer'in en dış kısmı iki tabakadan oluşur: kabuğu da kapsayan litosfer ve mantonun katılaşmış dış kısmı Litosferin altında astenosfer bulunur, bu mantonun yüksek viskoziteli olan iç kısmıdır

Litosfer, astenosferin üzerinde, tektonik levhalara ayrılmış bir halde yüzmektedir Bu plakalar belli temas noktalarında üç tür hareketten birini gösterirler: yaklaşma, uzaklaşma veya yanyana kayma Bu temas noktalarında depremler, volkanik faaliyetler, dağ oluşumları ve okyanus dibi hendekler oluşur

Ana plakalar şunlardır:
Afrika plakası, Afrika'yı kapsar
Antarktik plakası, Antarktika'yı kapsar
Avustralya plakası, Avustralya'yı kapsar (Hint plakası ile 50-555 milyon yıl önce birleşmiştir)
Avrasya plakası, Asya ve Avrupa'yı kapsar
Kuzey Amerika plakası, Kuzey Amerika ve kuzey-doğu Sibirya'yı kapsar
Güney Amerika plakası, Güney Amerika'yı kapsar
Büyük Okyanus plakası, Büyük Okyanus'unu kapsar

Önemli küçük plakalar arasinda Hint plakası, Arabistan plakası, Karaip plakası, Nazka plakası, Skotia plakası ve Anadolu plakası sayılabilir

Aşınma

Kıtaları oluşturan güç, levha hareketlerinin motoru olan Yer'in iç enerji kaynağıysa, çok daha büyük bir dış enerji kaynağı, kıtaları aşındırarak yok etme sürecinde etkili olur: Güneş enerjisi Atmosfer hareketlerini ve su döngüsünü sürdürmek için gerekli enerjiyi sağlayan güneş ışınları, su ve rüzgar aşındırması ile kıta yüzeylerinden koparılan minerallerin yine bu iki araç yardımıyla okyanus tabanlarına taşınarak çökmesine yardımcı olur Bu mekanizma ile okyanus kabuğu üzerinde gittikçe kalınlaşarak biriken tortul kaya katmanı, dalma-batma mekanizması sırasında yerküre içlerine taşınarak yeniden erir

Aşınma mekanizması, suyun yerçekimi etkisi altındaki hareketlerini izler, yüksek dağların aşınarak alçalmasına, okyanus derinliklerinin dolarak yükselmesine yol açar, sonuçta yer yuvarlağının girinti ve çıkıntılarının törpülenerek çekim etkisi ile belirlenmiş ideal jeoit biçimine yaklaşması yönünde çalışır

Güneş Sistemi’nin Oluşumu Güneş Sistemi’nin oluşumu ile ilgili farklı teoriler ortaya atılmıştır En geçerli teori sayılan Kant-Laplace teorisine Nebula teorisi de denir Bu teoriye göre, Nebula adı verilen kızgın gaz kütlesi ekseni çevresinde sarmal bir hareketle dönerken, zamanla soğuyarak küçülmüştür Bu dönüş etkisiyle oluşan çekim merkezinde Güneş oluşmuştur Gazlardan hafif olanları Güneş tarafından çekilmiş, çekim etkisi dışındakiler uzay boşluğuna dağılmış ağır olanlar da Güneş’ten farklı uzaklıklarda soğuyarak gezegenleri oluşturmuşlardır


Dünya’nın Oluşumu


Dünya, Güneş Sistemi oluştuğunda kızgın bir gaz kütlesi halindeydi Zamanla ekseni çevresindeki dönüşünün etkisiyle, dıştan içe doğru soğumuş, böylece iç içe geçmiş farklı sıcaklıktaki katmanlar oluşmuştur Günümüzde iç kısımlarda yüksek sıcaklık korunmaktadır Dünya’nın oluşumundan bugüne kadar geçen zaman ve Dünya’nın yapısı jeolojik zamanlar yardımıyla belirlenir

Jeolojik Zamanlar


Yaklaşık 4,5 milyar yaşında olan Dünya, günümüze kadar çeşitli evrelerden geçmiştir Jeolojik zamanlar adı verilen bu evrelerin her birinde , değişik canlı türleri ve iklim koşulları görülmüştür Dünya’nın yapısını inceleyen jeoloji bilimi, jeolojik zamanlar belirlenirken fosillerden ve tortul tabakaların özelliklerinden yararlanılır Jeolojik zamanlar günümüze en yakın zaman en üstte olacak şekilde sıralanır

Dördüncü Zaman Üçüncü Zaman İkinci Zaman Birinci Zaman İlkel Zaman

İlkel Zaman Günümüzden yaklaşık 600 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır İlkel zamanın yaklaşık 4 milyar yıl sürdüğü tahmin edilmektedir

Zamanın önemli olayları : Sularda tek hücreli canlıların ortaya çıkışı En eski kıta çekirdeklerinin oluşumu

İlkel zamanı karakterize eden canlılar alg ve radiolariadır

Birinci Zaman (Paleozoik)


Günümüzden yaklaşık 225 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır Birinci zamanın yaklaşık 375 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir

Zamanın önemli olayları : Kaledonya ve Hersinya kıvrımlarının oluşumu Özellikle karbon devrinde kömür yataklarının oluşumu İlk kara bitkilerinin ortaya çıkışı Balığa benzer ilk organizmaların ortaya çıkışı Birinci zamanı karakterize eden canlılar graptolith ve trilobittir

İkinci Zaman (Mezozoik)
Günümüzden yaklaşık 65 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır İkinci zamanın yaklaşık 160 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir İkinci zamanı karakterize eden dinazor ve ammonitler bu zamanın sonunda yok olmuşlardır

Zamanın önemli olayları : Ekvatoral ve soğuk iklimlerin belirmesi Kimmeridge ve Avustrien kıvrımlarının oluşumu İkinci zamanı karakterize eden canlılar ammonit ve dinazordur

Üçüncü Zaman (Neozoik)
Günümüzden yaklaşık 2 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır Üçüncü zamanın yaklaşık 63 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir

Zamanın önemli olayları : § Kıtaların bugünkü görünümünü kazanmaya başlaması § Linyit havzalarının oluşumu § Bugünkü iklim bölgelerinin ve bitki topluluklarının belirmeye başlaması § Alp kıvrım sisteminin gelişmesi § Nümmilitler ve memelilerin ortaya çıkışı Üçüncü zamanı karakterize eden canlılar nummilit, hipparion, elephas ve mastadondur

Dördüncü Zaman (Kuaterner) Günümüzden 2 milyon yıl önce başladığı ve hala sürdüğü varsayılan jeolojik zamandır Zamanın önemli olayları : İklimde büyük değişikliklerin ve dört buzul döneminin (Günz, Mindel, Riss, Würm) yaşanması İnsanın ortaya çıkışı Dördüncü zamanı karakterize eden canlılar mamut ve insandır

Dünya’nın İç Yapısı

Dünya, kalınlık, yoğunluk ve sıcaklıkları farklı, iç içe geçmiş çeşitli katmanlardan oluşmuştur Bu katmanların özellikleri hakkında bilgi edinilirken deprem dalgalarından yararlanılır

Çekirdek Manto Taşküre (Litosfer
)

Deprem Dalgaları Deprem dalgaları farklı dalga boylarını göstermektedir Deprem dalgaları yoğun tabakalardan geçerken dalga boyları küçülür, titreşim sayısı artar Yoğunluğu az olan tabakalarda ise dalga boyu uzar, titreşim sayısı azalır

Çekirdek

Yoğunluk ve ağırlık bakımından en ağır elementlerin bulunduğu bölümdür Dünya’nın en iç bölümünü oluşturan çekirdeğin, 5120-2890 km’ler arasındaki kısmına dış çekirdek, 6371-5150 km’ler arasındaki kısmına iç çekirdek denir İç çekirdekte bulunan demir-nikel karışımı çok yüksek basınç ve sıcaklık etkisiyle kristal haldedir Dış çekirdekte ise bu karışım ergimiş haldedir

Manto

Litosfer ile çekirdek arasındaki katmandır 100-2890 km’ler arasında bulunan mantonun yoğunluğu 3,3-5,5 g/cm3 sıcaklığı 1900-3700 °C arasında değişir Manto, yer hacminin en büyük bölümünü oluşturur Yapısında silisyum, magnezyum , nikel ve demir bulunmaktadır Mantonun üst kesimi yüksek sıcaklık ve basınçtan dolayı plastiki özellik gösterir Alt kesimleri ise sıvı halde bulunur Bu nedenle mantoda sürekli olarak alçalıcı-yükselici hareketler görülür

Mantodaki Alçalıcı-Yükselici Hareketler Mantonun alt ve üst kısımlarındaki yoğunluk farkı nedeniyle magma adı verilen kızgın akıcı madde yerkabuğuna doğru yükselir Yoğunluğun arttığı bölümlerde ise magma yerin içine doğru sokulur


Taşküre (Litosfer)


Mantonun üstünde yer alan ve yeryüzüne kadar uzanan katmandır Kalınlığı ortalama 100 km’dir Taşküre’nin ortalama 35 km’lik üst bölümüne yerkabuğu denir Daha çok silisyum ve alüminyum bileşimindeki taşlardan oluşması nedeniyle sial de denir Yerkabuğunun altındaki bölüme ise silisyum ve magnezyumdan oluştuğu için sima denir Sial, okyanus tabanlarında incelir yer yer kaybolur Örneğin Büyük Okyanus tabanının bazı bölümlerinde sial görülmez Yeryüzünden yerin derinliklerine inildikçe 33 m’de bir sıcaklık 1 °C artar Buna jeoterm basamağı denir

Kıtalar ve Okyanuslar Yeryüzünün üst bölümü kara parçalarından ve su kütlelerinden oluşmuştur Denizlerin ortasında çok büyük birer ada gibi duran kara kütlelerine kıta denir Kuzey Yarım Küre’de karalar, Güney Yarım Küre’den daha geniş yer kaplar Asya, Avrupa, Kuzey Amerika’nın tamamı ve Afrika’nın büyük bir bölümü Kuzey Yarım Küre’de yer alır Güney Amerika’nın ve Afrika’nın büyük bir bölümü, Avustralya ve çevresindeki adalarla Antartika kıtası Güney Yarım Küre’de bulunur Yeryüzünün yaklaşık ¾’ü sularla kaplıdır Kıtaların birbirinden ayıran büyük su kütlelerine okyanus denir

Kara ve Denizlerin Farklı Dağılışının Sonuçları Karaların Kuzey Yarım Küre’de daha fazla yer kaplaması nedeniyle, Kuzey Yarım Küre’de; Yıllık sıcaklık ortalaması daha yüksektir Sıcaklık farkları daha belirgindir Eş sıcaklık eğrileri enlemlerden daha fazla sapma gösterir Kıtalar arası ulaşım daha kolaydır Nüfus daha kalabalıktır Kültürlerin gelişmesi ve yayılması daha kolaydır Ekonomi daha hızlı ve daha çok gelişmiştir

Hipsografik Eğri Yeryüzünün yükseklik ve derinlik basamaklarını gösteren eğridir Kıta Platformu: Derin deniz platformundan sonra yüksek dağlar ile kıyı ovaları arasındaki en geniş bölümdür Karaların Ortalama Yüksekliği: Karaların ortalama yüksekliği 1000 m dir Dünya’nın en yüksek yeri deniz seviyesinden 8840 m yükseklikteki Everest Tepesi’dir Kıta Sahanlığı: Deniz seviyesinin altında, kıyı çizgisinden -200 m derine kadar inen bölüme kıta sahanlığı (şelf) denir Şelf kıtaların su altında kalmış bölümleri sayılır Kıta Yamacı: Şelf ile derin deniz platformunu birbirine bağlayan bölümdür Denizlerin Ortalama Derinliği: Denizlerin ortalama derinliği 4000 m dir Dünya’nın en derin yeri olan Mariana Çukuru denzi seviyesinden 11035 m derinliktedir Derin Deniz Platformu: Kıta yamaçları ile çevrelenmiş, ortalama derinliği 6000 m olan yeryüzünün en geniş bölümüdür Derin Deniz Çukurları: Sima üzerinde hareket eden kıtaların, birbirine çarptıkları yerlerde bulunur Yeryüzünün en dar bölümüdür

Dünyanın Hareketleri


Dünya kendi çevresinde (23 saat, 56 dakika, 4091 saniye) ve güneş çevresinde (365 gün, 6 saat, 48 dakika) hareket eder Günlük ve yıllık hareketlerine bağlı olarak gece, gündüz, mevsimler, kayaçların oluşması ve diğer canlılık ve biyolojik olaylar gerçekleşir Mevsimlerin oluşmasında etken ise 23 derecelik eksen eğikliğidir

Hareketleri: Sürekli olarak hareket eden dünyanın iki çeşit hareketi vardır Bu hareketlerden birisi kendi ekseni etrafında olur ve batıdan doğuya doğrudur Bu dönmesini 24 saatte tamamlar Dünyanın kendi ekseni etrafındaki bu dönmesi ile birlikte olan ikinci hareketi ,güneş etrafındadır Güneş etrafında dünya, elips şeklinde çok geniş bir yörünge üzerindeki hareketini de 365 1/4 günde, yani bir yılda tamamlar Dünyanın kendi ekseni etrafındaki ve güneş etrafındaki bu iki hareketi, iki önemli olaya sebep verir Kendi ekseni etrafında dönmesi ile gece ve gündüz, güneşin etrafında dönmesi ile mevsimler meydana gelir Dünyanın yüzeyi : Dünyanın yüzölçümü 509200000 kilometrekaredir Bunun % 70 denizler 360600000 kilometrekare, % 39,u karalar ,148600000 kilometrekare dir Kuzey kutup çevresinde karalarla çevrilmiş bir deniz, Güney Kutup çevresinde denizlerle kuşatılmış bir kara parçası vardır

Dünya İle İlgili Yeni Buluşlar

Dünya ile ilgili incelemeler atmosferin bileşimi, hareketleri, dünya güneş münasebetleri, atmosfer dışındaki atomik parçacıklar, dünyanın manyetik sahası üzerinde devam etmektedir

Dünyanın manyetik sahasının, merkezindeki metal kütleden meydana geldiği anlaşılmıştır Uzaya gönderilen inceleme uzmanları bu manyetik sahanın uzaydan gelen atomik parçaları, elektronları tuttuğunu tesbit etmiştir Tutulan bu elektronların bir şerit içinde helezonlar çizerek dünyanın manyetik bir kutbundan diğerine doğru yol aldığı anlaşılmıştır Daha sonraki incelemeler elektron tutan şeridin iç içe iki kuşaktan oluştuğunu göstermiştir Bütün bu incelemeler 1957 senesinde Sputnik 1’in uzaya fırlatılması ile başlamış Explorer 1, Explorer 3, Explorer 4 gibi birçok inceleme uyduları ve devamlı gönderilen insanlı, insansız uydularla devam etmektedir

Güneş Radyasyon Parçacıkları


Güneşten gelen parçacık akımları (Plazma) ilk olarak 1919 yılında İngiliz bilim adamı FA Lindemann tarafından anlaşıldı Alman fizikçisi Ludwing F Biermann kuyruklu yıldızların kuyruklarının neden güneşten uzaklaşacak yönde uzandığını, yine güneşten yayılan bu parçacıklara bağlamıştır 27 Ağustos 1962’de Venüs’e gönderilen Mariner 2 uzayda akan parçacıkların güneşten geldiğini kesin olarak tesbit etti 16 Aralık 1965’te Dünya ile Venüs arasında güneş yörüngesine oturtulan Pioneer 6 ise güneşten yayılan parçacıkların muntazam olarak saniyede 307,5 km hızla hareket ettiğini tesbit etmiştir Güneşten ayrılan radyasyon parçacıkları dünya ve gezegenlerin civarından geçerken bu gezegenlerin manyetik sahaları ile dışarıya doğru itilirler Manyetik sahayı delip geçebilen parçacıklar ise gezegen kutuplarına doğru helezonlar çizerek ilerler

Uyduların Dünya Hakkında Verdiği Bilgiler


15-25 Mayıs 1958 tarihlerinde dünya etrafında yörüngeye oturtulan Sputnik 3500 km yükseklikte atmosferin moleküler yapıyı atomik yapıya terk ettiğini gösterdi Dünya etrafında yörüngeye oturtulan Amerikan ve Rus uydularından alınan bilgilerle, atmosferin bileşimi, iyonosferdeki elektron yoğunlukları, iyonosferdeki elektromanyetik radyasyon ve radyo yayın karakteristikleri, dünyayı kuşatan küresel manyetik şeritler ve güneş radyasyon parçacıklarının bu manyetik şeritlerden nasıl uzaklaşarak yayıldığı devamlı incelenmektedir İyonosferin günün muhtelif saatlerinde geometrik yapısının değiştiği anlaşılmıştır Öğlen vakti 200 km kalınlıkta olan iyonosfer sabah ve akşamları 300-400 km’ye kadar şişer

Meteoroloji Uyduları


1960’tan tibaren uzaydan global incelemelerle hava tahminleri yapılmaya başlandı Uydudaki bir eleman dünya yüzeyinden yansıyan veya yayınlanan enerjiyi almakta, böylece bulutların değişimleri takip edilmekte, ayrıca hararet ve basınç değişimleri de alınmaktadır Bu metod dünya yüzeyindeki kimyasal madde ve madenler hakkında da bilgi verir Uydulardan alınan muhtelif bilgiler bilgisayarlarda analiz edildikten sonra meteorolojik, jeolojik tahminler yapılmaktadır

Uydulardan çekilen resimler hem normal fotoğraf hem de enfraruj ışıkla çekilebilir Enfraruj ışık gece de fotoğraf çekmeye yarar Bu şekilde fotoğraf çeken, bulut, hava ve okyanuslardan yayılan enerjileri voltaj veya akım olarak hisseden birçok uydular (Tiros-Television-İnfrared Orbital Satellites) dünya etrafında yörüngelerinde dönmektedir

Uyduların yörüngeleri ve dönüş hızları farklı olabilir Mesela her öğle vakti kutuplardan ekvatoru geçen (ESSA) uyduları her zaman normal fotoğraf çekebilirler Çünkü devamlı gün ışığı bulunan bölge üzerinde dolaşırlar Dünya dönüş hızıyla aynı hızda yörüngesinde dönen GOES uyduları ise dünya dönüşüne göre sabit oldukları için bulutların ve yüzeyin gece gündüz devamlı normal ve enfraruj resimlerini çekerler

Eski Dünya


Uzaydan radar dalgaları ile görüntülenen yerlerin jeolojik yapıları daha ayrıntılı olarak görülebilmektedir 14 Kasım 1981 günü uzayda yörüngesinden radar dalgaları ile tesbitler yapan Columbia uzay mekiğinin çektiği resimlerin analizi çok hayret vericiydi Sahra kumlarının altında milyonlarca sene önce mevcut olan geniş nehir yatakları bulunmaktaydı Colombia bu tesbitlerini radar fotoğraf makinası (SIR-A) ile yapmıştı 1,3 sigahertz frekanslı 23 cm dalga boyu olan mikro dalga, gevşek sahra toprağının 5-6 metre derinliklerine ulaşabildiği için bu nehir yataklarını tesbit edebilmiştir Nehir yataklarının bulunduğu yerlerde sonradan araştırmacıların yaptığı kazılarda gerçekten nehir yatakları ortaya çıkarılmıştır Eylül 1982’de Mısır Çölünde böyle bir bölgede bir metre derinliğine inildiğinde nehir yatağı ortaya çıkarılmış ve bu yatak içinde ise, eski devirlere ait alet ve silahları andıran araçlar bulunmuştur Arkeolojistlerin yaptığı tahminlere göre 200000 sene önce bu bölgeler, sahra yeşillik ve akarsularla dolu olup insanların yerleştiği yerlerdendi

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Dünya

Eski 09-24-2010   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Dünya



Dünya

Dünya, Güneş Sistemi'nin 9 gezegeninden biridir ve Güneş'e olan uzaklığı bakımından 3 Sırada bulunur Coğrafya'nın asıl konusunu oluşturan Dünya'yı incelemek için bazı kavramların bilinmesi gerekir:
Eksen
Kutup Noktası
Ekvator
Paralel
Meridyen



Dünya'nın Şekli :

Dünyanın Şekli ve Boyutları :

Dünya, Kutup Noktaları'nda basık, Ekvator'da şişkindir Dünya'nın kendisine özgü bu şekline geoid denir Geoide en yakın geometrik şekil elipsoiddir Verilen boyutlar "Hayford Elipsoidi" ne aittir

Dünya'nın Boyutları

Ekvator yarıçapı = 6378,4 km
Kutuplar yarıçapı = 6356,9 km
Ekvator çevresi = 40076,6 km
Kutuplar çevresi = 40009,1 km
Pratikte bu uzunluklar yaklaşık olarak alınmaktadır

Paralellerin Özellikleri :

Ekvator'a paralel uzanırlar
Çapları ve uzunlukları Ekvator'dan kutuplara doğru kısalır
Ekvator'dan kutuplara doğru sayısız paralel çizilebilir Ancak değerlendirme kolaylığı bakımından birer derece aralıklarla çizildikleri varsayılır
Paralellerin 90 tanesi Kuzey Yarım Küre'de, 90 tanesi Güney Yarım Küre'de bulunur
60 paraleller Dünya'nın küreselliğinden dolayı Ekvator'un yarısı uzunluğundadır
Birbirini izleyen 2 paralel arasındaki uzaklık her yerde yaklaşık 111 km'dir

UYARI : Dünya'nın geoid şekli nedeniyle 2 paralel arasındaki uzaklık Ekvator'dan kutuplara doğru artar Örneğin, Ekvator ile 10 (kuzey-güney) enlemleri arasındaki uzaklık 110596 m iken, 890-900 (kuzey-güney) enlemleri arasındaki uzaklık 110700 m'dir Ancak birbirini izleyen 2 paralel arasındaki uzaklık pratikte 111 km olarak kabul edilmiştir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Özel Paraleller/Dönencelerin Özellikleri

Eski 09-24-2010   #4
Şengül Şirin
Varsayılan

Özel Paraleller/Dönencelerin Özellikleri



Özel Paraleller Özel Paraleller

Bazı paralellerin yerleri, güneş ışınlarının yere değme açısına bağlı olarak doğa tarafından belirlenmiştir Bunlar :
Ekvator
Dönenceler
Kutup Daireleri
Kutup Noktaları

Ekvatorun Özellikleri


En uzun paraleldir
Güneşin önünden en hızlı geçen noktaların oluşturduğu paraleldir
3) Dünya'nın eksen çevresindeki dönüş hızı Ekvator'da yaklaşık 1670 km/saat'tir
Güneş ışınlarını 21 Mart ve 23 Eylül'de dik açıyla alır
Yıl boyunca sıcak olduğundan termik alçak basınç kuşağıdır
Yükseltici hava hareketleri görüldüğü için bol yağış alır
Gece ve gündüz süreleri yıl boyunca birbirine eşit ve 12'şer saattir

Dönencelerin Özellikleri

Yerleri, yer ekseninin eğikliğine bağlı olarak belirlenen Dönenceler, 23027' Kuzey ve Güney paralelleridir
Kuzey Yarım Küre'dekine Yengeç Dönencesi, Güney Yarım Küre'dekine Oğlak dönencesi denir
Orta kuşak ile Tropikal kuşağı birbirinden ayırırlar
Güneş ışınlarının düz zeminlere dik geldiği en son noktalardır
5 Yengeç Dönencesi 21 Haziran'da, Oğlak Dönencesi 21 Aralık'ta Güneş ışınlarını dik açı ile alır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Kutup Noktalarının Özellikleri/Kutup Dairelerinin Özellikleri /Meridyenlerin Özellikleri

Eski 09-24-2010   #5
Şengül Şirin
Varsayılan

Kutup Noktalarının Özellikleri/Kutup Dairelerinin Özellikleri /Meridyenlerin Özellikleri



Kutup Noktalarının Özellikleri

90 Kuzey ve Güney paralelleridir
Güneş ışınlarının düz zeminlere en dar açıyla geldiği yerlerdir
Sürekli soğuk olduğundan kutuplar ve çevresinde yıl boyunca termik yüksek basınç kuşakları oluşur
Aydınlanma çemberinin 21 mart ve 23 Eylül'de teğet geçtiği yerlerdir
Bir yıl içinde 6 ay sürekli gündüz, 6 ay sürekli gece yaşanır
Çizgisel hızın sıfır, yerçekiminin en fazla olduğu yerlerdir

Kutup Dairelerinin Özellikleri


Yerleri, yer ekseninin eğikliğine bağlı olarak belirlenen Kutup Daireleri, 66033' Kuzey ve Güney paralelleridir
Kutup kuşağı ile Orta kuşağı birbirinden ayırırlar
Aydınlanma çemberinin yıl içinde yer değiştirdiği ve 21 Haziran ile 21 Aralık'ta teğet geçtiği paralellerdir
21 Haziran'da Kuzey Kutup Dairesi'nde, 21 Aralık'ta Güney Kutup Dairesi'nde 24 saat gündüz yaşanır

Meridyenlerin Özellikleri

Bir kutuptan diğerine uzanan meridyenler de paraleller gibi sayısızdır Ancak pratikte her 1 dereceden bir yay geçtiği varsayılarak, 360 tane oldukları kabul edilmiştir
Birbirini izleyen 2 meridyen arasındaki uzaklık Ekvator üzerinde 111 km olarak kabul edilmiştir
Başlangıç meridyeni olarak Londra yakınlarındaki Greenwich kabul edilmiştir
Bir meridyenin, karşıt (anti) meridyeniyle arasında 180 meridyen fark vardır

UYARI : Meridyen yayları eşit uzunluktadır Aralarındaki uzaklık Ekvator'dan kutuplara doğru azalır ve tüm meridyenle kutuplarda birleşir

Birbirini izleyen 2 meridyen arasındaki uzaklık; Ekvator üzerinde 111322 m (pratikte 111 km olarak kabul edilmiştir, 45 (Kuzey - Güney) paralellerinde 78850 m, 90 (Kuzey - Güney) paralellerinde ise 0 m'dir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Dünyanın Şekline Bağlı Sonuçlar/Termik Basınç Kuşakları

Eski 09-24-2010   #6
Şengül Şirin
Varsayılan

Dünyanın Şekline Bağlı Sonuçlar/Termik Basınç Kuşakları



Dünyanın Şekline Bağlı Sonuçlar

Dünya'nın geoid şekli nedeniyle, yerçekimi Ekvator'dan kutuplara doğru artar Dünya, geoid değil de küre şeklinde olsaydı, yerçekimi Dünya'nın her yerinde aynı olurdu
Dünya'nın geoid şekli nedeniyle Ekvator diğer paralellerden ve meridyenlerden daha uzundur Dünya küre şeklinde olsaydı, Ekvator çevresi (kutupları çevreleyen iki meridyenin uzunluğu) birbirine eşit olurdu

Ekvator çevresi =40077 km
Kutuplar çevresi=40009 km
Dünya'nın küreselliği nedeniyle, ekseni çevresindeki dönüş hızı Ekvator'dan kutuplara doğru azalır Ekvator üzerindeki noktalar saatte 1666,6 km yol katederken, Kutup Noktaları'nda alınan yol sıfır km olduğu için, eksen çevresindeki dönüş hızı 0 km/saat'tir
Dünya'nın küreselliği nedeniyle Kutup Noktaları'nda birleşen meridyen yaylarının uzunluğu birbirine eşittir Bir kutuptan diğerine uzanan bir meridyen yayının uzunluğu yaklaşık 20005 km'dir

Dünya'nın küreselliği nedeniyle meridyenler arası uzaklık, Ekvator'dan kutuplara doğru azalır ve meridyenler Kutup Noktaları'nda birleşirler
Birbirini izleyen iki meridyen arası uzaklık Ekvator üzerinde 111322 m iken (pratikte bu uzunluk 111 km kabul edilmiştir), 45 paraleller üzerinde 78850 m, 90 paralellerde (Kutup Noktaları) 0 m'dir

Dünya'nın küreselliği nedeniyle, paralellerin uzunluğu Ekvator'dan kutuplara doğru küçülür Ekvator en uzun paraleldir Kutuplarda ise paraleller nokta halini alır
Dünya'nın küreselliği nedeniyle aydınlık ve karanlık yarıküreler oluşur Böylece yeryüzünün bir yarısı gündüzken, diğer yarısında gece yaşanır

Dünya'nın küreselliği nedeniyle 21 Mart ve 23 Eylül'de Ekvator'dan kutuplara doğru Güneş ışınlarının yere değme açısı daralır Bu tarihlerde Ekvator Güneş ışınlarını dik açı ile alır Bu nedenle yatay düzleme dik duran cisimlerin gölgesi oluşmaz Kutuplara doğru güneş ışınlarının yere değme açısı daraldığı için cisimlerin gölge boyu uzar

Dünya'nın küreselliği nedeniyle güneş ışınlarını yıl boyunca dik ve dike yakın açı ile alan Ekvator'un güneşten aldığı ısı enerjisi daha fazladır Kutuplara doğru ışınların gelme açısının daralması nedeniyle alınan ısı enerjisi azalır
Dünya'nın küreselliği nedeniyle yerden yükseldikçe görülebilen alan genişler
Dünya'nın küreselliği nedeniyle termik basınç kuşakları oluşur

Termik Basınç Kuşakları

Dünya'nın küreselliği nedeniyle ısınma ve soğumaya bağlı oluşan basınçlara termik basınç denir Güneş ışınlarını, yıl boyunca dik ve dike yakın açılarla alan Ekvator fazla ısınır Isınan hava genleşerek yükselir ve basınç düşer Kutuplar, ışınları dar açı ile aldığından her zaman soğukturSoğuk hava ağır olduğu için yere çöker ve basınç yükselir

Dünya'nın küreselliği nedeniyle, Kutup Yıldızı'nın görünüm açısı Kuzey Kutbu'ndan Ekvator'a doğru daralır Bu nedenle 60 Kuzey paralelinde 60° açı ile görülen Kutup Yıldızı Güney Kutbu'nda görülmez

Dünya'nın küreselliği nedeniyle hep aynı yönde hareketle başlangıç noktasına ulaşılır 1519 yılında Macellan tarafından, hep batıya gidilerek çıkış noktasına varılabileceği düşüncesi ile İspanya'nın Cadiz Körfezi'ndeki Sancular Limanı'nda başlatılan ve aynı limanda 1522 yılında son bulan Dünya seyahati ile bu sonuca ulaşılmıştır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Dünya’nın Hareketleri/Çizgisel Hız/Açısal Hız/Günlük Hareketin Sonuçları

Eski 09-24-2010   #7
Şengül Şirin
Varsayılan

Dünya’nın Hareketleri/Çizgisel Hız/Açısal Hız/Günlük Hareketin Sonuçları



Dünya’nın Hareketleri

Dünya’nın Günlük Hareketi (Eksen Çevresindeki Hareketi)
Dünya, batıdan doğuya doğru ekseni çevresindeki dönüşünü 24 saatte tamamlar Buna 1 Güneş günü denir Dünya'nın ekseni çevresindeki hareketinin hızı, 2 farklı şekilde ifade edilir

Çizgisel Hız

Dairesel hareket yapan Yerküre üzerindeki bir noktanın birim zamanda eksen üzerindeki yer değiştirme hızıdır Çizgisel hız, dünyanın küreselliği nedeniyle Ekvator'da en fazladır, kutuplara doğru azalır

Açısal Hız


Dairesel hareket yapan Dünya üzerindeki bir noktanın birim zamanda oluşturduğu dönüş açısıdır
Dünya, ekseni çevresindeki hareketi sırasında 4 dakikada 1 derecelik, 1 saatte 15 derecelik, 24 saatte 360 derecelik dönüş yapar
Açısal hız, dünya üzerindeki her noktada aynıdır

UYARI : Dünya kendi ekseni çevresinde,

4 dakikada 10' lik,
1 saatte 150' lik,
24 saatte 360°'lik dönüş yapar

Günlük Hareketin Sonuçları


Dünya'nın ekseni çevresindeki dönüşünün etkisiyle,
Bir noktaya Güneş ışınlarının gelme açısı ve yatay düzleme dik duran cisimlerin gölge boyları günün saatlerine göre değişir
Güneş ışınları öğle saatinde en büyük açıyla gelir ve en kısa gölgeler oluşur
Gece ve gündüzler birbirini izler
Günlük sıcaklık farkları oluşur

Dünya'nın ekseni çevresindeki dönüşünün etkisiyle, rüzgarlar esme yönlerinden saparlar Bu sapma, Kuzey Yarım Küre'de esme yönünün sağına, Güney Yarım Küre'de esme yönünün soluna doğrudur

Dünya'nın ekseni çevresindeki dönüşünün etkisiyle, okyanus akıntıları yönlerinden sapar ve halkalar oluştururlar Okyanus akıntılarını başlatan sürekli rüzgarlardır Bu nedenle rüzgarların esme yönlerinden sapmasına bağlı olarak akıntılar da yönlerinden sapar

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Dünyanın Yıllık Hareketi/Günöte (Aphel)/Yörünge Şeklinin Sonuçları

Eski 09-24-2010   #8
Şengül Şirin
Varsayılan

Dünyanın Yıllık Hareketi/Günöte (Aphel)/Yörünge Şeklinin Sonuçları



Dünyanın Yıllık Hareketi

Dünya ekseni çevresinde hareket ederken aynı zamanda saat ibresinin tersi yönde, Güneş'in çevresinde de döner Bu hareketini elips bir yörüngede 365 gün 6 saatte tamamlar Buna 1 Güneş yılı denir Dünya'nın yıllık hareketi sırasında, Güneş'in çevresinde çizdiği yörünge düzlemine ekliptik denir Yörünge şeklinin elips olması nedeniyle Dünya yıllık hareket sırasında Günöte - Günberi konumuna gelir

Günöte (Aphel)


Dünya'nın, Güneş'ten en çok uzaklaştığı, yörüngede en yavaş döndüğü gündür Dünya Günöte konumuna 4 Temmuz'da gelir

Günberi (Perihel)
Dünya'nın, Güneş'e en çok yaklaşıp, yörüngede en hızlı döndüğü gündür Dünya Günberi konumuna 3 Ocak'ta gelir

Yörünge Şeklinin Sonuçları

Dünya Güneş'in etrafında elips bir yörüngede döner Yörünge şeklinin elips olması nedeniyle;

Dünya'nın yörüngedeki dönüş hızı, Güneş'e yaklaştıkça artar, Güneş'ten uzaklaştıkça azalır Dolayısıyla sonbahar ekinosuna 2 gün gecikme ile 23 Eylül'de ulaşılır
Her iki yarımkürede mevsim süreleri değişir

Mevsim Süreleri : Yörünge şekli tam daire biçiminde olsaydı, Dünya'nın yörüngedeki dönüş hızı değişmez, her iki yarım kürede mevsim süreleri eşit olurdu

Dünya'nın eksen eğikliği nedeniyle Kuzey Yarım Küre'de ve Güney Yarım Küre'de aynı anda birbirine göre zıt mevsim yaşanır Birinin yaz süresi diğerinin kış süresi olur Dünya'nın yörüngedeki dönüş hızının Güneş'e yaklaştıkça artması, uzaklaştıkça azalması nedeniyle Kuzey Yarım Küre'de İlkbahar ve yaz süresi Güney yarım Küre'de sonbahar ve kış süresi daha uzundur

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Eksen Eğikliği/Ekliptik/Eksen Eğikliğinin Sonuçları/Dünya'nın Güneşe Karşı Konumları

Eski 09-24-2010   #9
Şengül Şirin
Varsayılan

Eksen Eğikliği/Ekliptik/Eksen Eğikliğinin Sonuçları/Dünya'nın Güneşe Karşı Konumları



Eksen Eğikliği

Dünya'nın yıllık hareketi sırasında oluşan yörünge düzlemi (ekliptik) ile Dünya'nın Ekvator düzlemi üst üste çakışmaz
Aralarında 23°27' lık bir açı bulunur
Yörünge düzlemi ile eksen arasında ise 66°33' lık bir açı oluşur Buna Dünya'nın Eksen Eğikliği denir

Ekliptik: Dünya'nın yörüngesinden geçtiği varsayılan düzleme Ekliptik veya Yörünge Düzlemi denir

UYARI : Dünya ekseniyle, yörünge düzlemi arasında 66°33'lık,
Ekvator ile yörünge düzlemi arasında 23°27' lık açı bulunmaktadır
Bu açı daha küçük ya da daha büyük olsaydı, dönence ve kutup dairelerinin enlem dereceleri değişirdi

Eksen Eğikliğinin Sonuçları


v Dünya'nın Güneşe karşı konumu yıl içinde değişir

Dünya'nın Güneşe Karşı Konumları

21 Mart - 23 Eylül Durumları (Ekinokslar)

a) 21 Mart ve 23 Eylül'de Ekvator üzerindeki noktalar yerel saat 1200'de Güneş ışınlarını dik açı ile alır

b) b) Ekvator'da yatay düzleme dik duran cisimlerin yerel saat 1200' de gölgesi oluşmaz

c) Aydınlanma çemberi, Kutup Noktalarından geçer

d) Dünya'nın her yerinde gündüz ve gece süresi birbirine eşittir

e) Aynı meridyen üzerinde yer alan tüm noktalarda Güneş, yerel saatle aynı anda doğar ve aynı anda batar

f) 21 Mart'tan sonra Kuzey Y'de, 23 Eylül'den sonra da Güney Y' de gündüzler gecelere göre daha uzun olmaya başlar

21 Haziran Durumu (Solstisi)


a) Güneş ışınları dik açı ile yerel saat 1200'de Yengeç Dönencesi'ne gelir

b) Yengeç Dönencesi'nde yatay düzleme dik duran cisimlerin yerel saat 1200'de gölgesi oluşmaz

c) Aydınlanma çemberi Kutup Dairelerine teğet geçer

d) Bir noktadan kuzeye doğru gidildiğinde gece süresi uzamaya başlar

e) Kuzey Yarım Küre'de yılın en uzun gündüzü, Güney Yarım Küre'de ise yılın en uzun gecesi yaşanır Bu tarihten itibaren Kuzey Yarım Küre'de gündüzler, Güney Yarım Küre'de ise geceler kısalmaya başlar

21 Aralık Durumu (Solstisi)


a) Güneş ışınları dik açı ile yerel saat 1200'de Oğlak dönencesi'ne gelir

b) Oğlak dönencesi'nde yatay düzleme dik duran cisimlerin yerel saat 1200'de gölgesi oluşmaz


c) Aydınlanma çemberi Kutup Daireleri'ne teğet geçer

d) Bir noktadan kuzeye doğru gidildikçe gündüz süresi uzamaya başlar

e) Kuzey Yarım Küre'de yılın en uzun gecesi, Güney Yarım Küre'de ise yılın en uzun gündüzü yaşanır Bu tarihten itibaren Kuzey Yarım Küre'de geceler, Güney Yarım Küre'de gündüzler kısalmaya başlar

UYARI : 21 Haziran'da Yengeç Dönencesi, 21 Aralık'ta Oğlak dönencesi, 21 Mart ve 23 Eylül'de Ekvator üzerindeki noktalarda, cisimlerin saat 1200'da oluşan gölgesi tam dibe düşer Ekinokslarda, 450 enlemlerinde oluşan gölge boyu cismin boyuna eşittir

UYARI : 21 Haziran'da,
- Güney Kutup Dairesi ile Güney Kutbu arasındaki enlemlerde gece süresi 24 saatten fazladır
- Türkiye'de saat 1200'de cisimlerin yıl içindeki en kısa gölgeleri oluşur

UYARI : 21 Aralık'ta;
- Kuzey Kutup Dairesi ile Kuzey Kutbu arasındaki enlemlerde gece süresi 24 saatten fazladır
- Türkiye'de yerel saat 1200'de cisimlerin yıl içindeki en uzun gölgeleri oluşur

v Dünya'nın eksen eğikliğine bağlı olarak Dönenceler ve Kutup Daireleri'nin yerleri belirlenir

Dönenceler


23°27' Kuzeye paralelleridir Güneş ışınlarının düz zeminlere dik açı ile geldiği en son yerlerdir

Kutup Daireleri


66°33' Kuzey ve Güney paralelleridir Aydınlanma çemberinin yıl içinde yer değiştirdiği, 21 Haziran ve 21 Aralık tarihlerinde teğet geçtiği paralellerdir

v Dünya'nın eksen eğikliğine bağlı olarak matematik iklim kuşakları oluşur

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Matematik İklim Kuşakları/ Eksen Eğikliği Olmasaydı/Coğrafi Konum

Eski 09-24-2010   #10
Şengül Şirin
Varsayılan

Matematik İklim Kuşakları/ Eksen Eğikliği Olmasaydı/Coğrafi Konum



Matematik İklim Kuşakları

Dünya'nın 23°27' lık eksen eğikliği dikkate alınarak belirlenmiştir Dönenceler arasında kalan alan, güneş ışınlarının yıl içinde iki kez dik açı ile geldiği Tropikal Kuşak'tır Dönenceler ile Kutup Daireleri arasında kalan alanlar, güneş ışınlarının yıl içinde gelme açısının en çok değiştiği, bu nedenle 4 mevsimin belirgin olarak yaşandığı Orta Kuşak, Kutup Daireleri ile Kutup Noktaları arasında kalan alanlar ise Kutup Kuşağıdır
v Dünya'nın eğikliğine bağlı olarak mevsimler oluşur

Dünya'nın ekseni 23°27' eğik olduğu için Güneş ışınlarının yıl içinde gelme açısı ve buna bağlı olarak ısıtma miktarı değişir

21 Haziran'da Kuzey Yarım Küre'de yaz mevsimi,

Güney Yarım Küre'de tam tersine kış mevsimi başlar

23 Eylül, Kuzey Yarım Küre'de sonbahar,

Güney Yarım Küre'de ilkbahar mevsiminin başlangıcıdır

21 Aralık'ta Güney Yarım Küre'de yaz mevsimi, Kuzey Yarım Küre'de kış mevsimi başlar

21 Mart'ta Kuzey Yarım Küre'de ilkbahar, Güney Yarım Küre'de sonbahar mevsimi başlar

v Dünya'nın eksen eğikliği nedeniyle bir noktaya Güneş ışınlarının gelme açısı ve atmosferde tutulma miktarı yıl içinde değişir

Örnek : Güneş ışınları 21 Aralık'ta Oğlak Dönencesi'ne dik gelir Bu tarihte ışınlar Ankara'ya yıl içindeki en dar açı (260) ile ulaşır Işınların gelme açısının daralmasının yanı sıra, atmosferde en uzun yolu geçerek yeryüzüne ulaşmaları nedeniyle atmosfer tarafından tutulma oranı da en fazladır

21 Haziran'da ise ışınların Ankara'ya 73° ile ulaşmasına bağlı olarak atmosferde kat ettikleri yol ve atmosfer tarafından tutulma oranı en azdır

v Eksen eğikliği nedeniyle Güneş'in ufuk düzleminde öğle vakti ulaştığı tepe noktasının yeri yıl içinde değişir

v Dünya üzerinde aynı anda gece ve gündüz yaşayan alanları birbirinden ayıran sınıra aydınlanma çemberi denir Dünya'nın eksen eğikliğine bağlı olarak aydınlanma çemberi Kutup noktaları ile Kutup Daireleri arasında yer değiştirir Bu yer değiştirme soncunda gece ve gündüz süreleri değişir, aralarındaki fark Ekvator'dan kutuplara doğru artar Bu fark 21 Haziran ve 21 Aralık'ta en fazla olur

v Bir noktada Güneş'în doğuş ve batış saatleri yıl boyunca değişir Güneş, yaz aylarında erken doğup geç batarken kış aylarında geç doğup erken batar

Örnek : 21 Haziran'da Güneş ışınları Yengeç Dönencesi'ne dik gelir Aydınlanma çemberi Kutup Daireleri'ne teğet geçer Bunun doğal sonucu olarak Kuzey Yarım Küre'de gündüzler gecelere göre uzundur

Eksen Eğikliği Olmasaydı


Dünya'nın ekseni 23°27' eğik olmasaydı eksen ile yörünge düzlemi (ekliptik) arasındaki açı 90° olurdu
Yerleri eksen eğikliğine bağlı olarak belirlenen Dönenceler, Kutup Daireleri ve Matematik İklim Kuşakları oluşmazdı
Işınlar yıl boyunca Ekvator'a dik gelirdi
Aydınlanma çemberi yıl boyunca Kutup Noktaları'ndan geçeceği için yeryüzünde gece ve gündüz süreleri sürekli 12 şer saat olurdu
Dünya üzerindeki bir nokta Güneş ışınlarını yıl boyunca aynı açı ile alacağı için mevsimler oluşmazdı

Eksen Eğikliği Daha Fazla Olsaydı
Dünya'nın ekseni 23°27' dan daha fazla eğik olsaydı, Dönenceler ve Kutup Daireleri'nin yerleri değişirdi

Buna bağlı olarak;
Tropikal kuşak ve Kutup kuşağı genişler, Orta kuşak daralırdı
Orta kuşakta yazlar daha sıcak, kışlar daha soğuk geçerdi
Aydınlanma çemberinin yer değiştirme alanı genişleyeceği için gece ve gündüz süreleri arasındaki fark daha da artardı
Eksen Eğikliği Daha Az Olsaydı
Dünya'nın ekseni 23°27' dan daha aza eğik olsaydı, dönencelerin ve kutup dairelerinin yerleri değişirdi Buna bağlı olarak;

Tropikal kuşak ve Kutup Kuşağı daralır, Orta Kuşak genişlerdi
Orta Kuşak'ta yazlar daha serin, kışlar daha ılık geçerdi
Aydınlanma çemberinin yer değiştirme alanı daralacağı için gece ve gündüz süreleri arasındaki fark daha da azalırdı

Coğrafi Konum


Yeryüzündeki herhangi bir alanın bulunduğu yere, o alanın coğrafi konumu denir Coğrafi konum, matematik konum ve özel konum olarak iki şekilde ifade edilir

Matematik Konum

Dünya üzerinde bir nokta veya alanın yerinin belirlenmesi için, o noktanın Ekvator'a ve başlangıç meridyenine olan uzaklığının bilinmesi gerekir Bunun için enlem ve boylam kavramlarından yararlanılır
Örnek : Türkiye 36° - 42° Kuzey enlemleri,
26° - 45° Doğu boylamları arasında yer alır

Özel Konum

Dünya üzerindeki bir yerin çevresine, denizlere, yer şekillerine, anayollara, geçitlere ve komşularına göre konumudur
Özel Konum;
İklim koşullarını,
Doğal bitki örtüsünü,
Tarımsal etkinlikleri,
Nüfus ve yerleşme biçimini,
Ekonomik etkinlikleri,
Ulaşım olanaklarını,
Siyasal ve kültürel yapıyı etkiler

Enlem


Dünya üzerindeki herhangi bir noktanın başlangıç paraleli olan Ekvator'a uzaklığının açısal değeridir
Q açısı, D noktasının Ekvator'a olan uzaklığının açı cinsinden değeridir ve D noktasının enlem derecesini verir
Örnek :
Q açısının değeri 45 ise, D noktasının enlem derecesi 45° dir
Enlemin Etkileri
Bir yerin enlemi,
Güneş'in ufukta ulaşabileceği yükseklik
Güneş ışınlarının yere değme açısı,
Gölge boylarının yıl içindeki değişimi,
Gece - gündüz sürelerindeki değişim,
İklim koşulları, hakkında bilgi verir
İklim koşullarına bağlı olarak,
Bitki örtüsü,
Tarım ürünleri ve hayvan ürünleri,
Akarsu rejimleri,
Deniz sularının özelliği,
Nüfus ve yerleşme özelliği
Tarımın ve ormanların üst yükseklik sınırı,
Kalıcı karların başlama yüksekliği hakkında bilgi edinilebilir

Boylam

Dünya üzerindeki herhangi bir noktanın başlangıç meridyenine olan uzaklığının açısal değeridir

Q açısı, D noktasının başlangıç meridyenine olan uzaklığının açı cinsinden değeridir ve D noktasının boylam derecesini verir

Örnek : D noktasına ait Q açısının değeri 30 derece ise,

D noktasının boylam derecesi 30° dir
Boylamın Etkileri
Bir yerin boylamı ;
Yerel saatler,
Saat dilimleri,
Aynı enlem üzerindeki noktalarda Güneşin doğuş ve batış saatleri hakkında bilgi verir

Yerel Saat : Bir noktada Güneş'in gökyüzündeki konumuna göre belirlenen saate yerel saat denir Aynı boylam üzerindeki noktalarda yerel saat aynıdır Herhangi bir meridyenin Güneşin tam karşısına geldiği an, meridyen üzerindeki tüm noktalarda yerel saat 1200'dir

Güneş, doğudaki bir noktada batıdaki yerlere göre daha önce doğar ve daha önce batar; bu nedenle yerel saat doğudaki yerlerde daha ileridir
Yerel Saat Hesaplamalarında İzlenecek Yol Meridyen farkı hesaplanır
Meridyenler başlangıç boylamına göre aynı yönde ise çıkarma, farklı yönde ise toplama işlemi yapılarak meridyen farkı bulunur

Zaman farkı hesaplanır


Birbirini izleyen iki meridyen arasındaki zaman farkı 4 dakikadır Meridyen farkı ile 4 dakika çarpılarak zaman farkı bulunur
Zaman farkı soruda verilen yerel saate eklenir veya çıkartılır
Doğuda olan bir yerin yerel saati ileridir Bu nedenle soruda verilen yerin yerel saati ileri ise zaman farkı çıkarılır, yerel saati geri ise zaman farkı eklenir

Örnek : 20 Doğu meridyeni üzerindeki A noktasında yerel saat 2100 iken,
B noktasının yerel saati kaçtır? Çözüm :
Meridyenler başlangıç boylamına göre aynı yönde oldukları için çıkarma işlemi yapılır
Meridyen farkı = 40 - 20 = 20 meridyen
Zaman farkı = 4 * 20 = 80 dakika ise 80 / 60 = 1 saat 20 dakika
B noktası A noktasına göre daha doğuda olduğu için yerel saati ileridir
B'nin yerel saati = 2100 + 0120 = 2220 dir

Güneş'in Doğuş veya Batış Saatinin Bulunması

Bir noktada Güneş'in doğuş veya batış saati verildiğinde, aynı paralel üzerinde bulunan başka bir noktada Güneş'in doğuş veya batış saatini bulmak için,
Aradaki zaman farkı bulunur

Güneş doğudaki yerlerde daha erken doğup battığı için, Güneş'in doğuş ve batış saatinin sorulduğu nokta doğuda ise zaman farkı verilen saatten çıkarılır Sorulan nokta batıda ise zaman farkı verilen saate eklenir

UYARI : Meridyenler, Greenwich'e (0°) göre farklı yönde ise, meridyen farkını bulmak için toplama işlemi yapılır

UYARI : 21 Mart ve 23 Eylül tarihlerinde (ekinokslarda) bir yerdeki Güneş'in doğuş veya batış saati verilirse, bir başka yerdeki Güneş'in doğuş veya batış saati bulunabilir Çünkü bu tarihlerde gece - gündüz süreleri eşit olduğu için Güneş doğduktan 12 saat sonra batar ve battıktan 12 saat sonra doğar

Saat Dilimleri

Dünya 15 derecelik aralıklarla 24 saat dilimine ayrılmıştır Her saat diliminin ortasından geçen meridyen o saat dilimini kullanan ülkelerin ortak saat ayar meridyenidir Türkiye 2 Ve 3 Saat dilimlerinde yer alır

UYARI : Bir ülkede birden çok saat dilimi kullanılması için, ülkenin doğu - batı doğrultusunda en az 2 saat dilimini kapsayacak kadar geniş olması gerekir __________________

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.