|  04-28-2009 | #1 | 
	| 
Şengül Şirin  | 
				  Türk Nesrinin Safhaları 
 
            Türkçenin ilk yazılı örnekleri (mensur)  	Köktürk yazıtlarıdır Uygur lehçesi ile de mensur kitaplar yazılmıştır  Fakat Uygurlardan sonra, uzun bir süre, doğu ve batı Türkçelerinde mensur  	eserler yazılmamış veya (yazılmışsa) ele geçmemiştir  Ancak 13  yüzyıldan sonra doğu ve batı Türk edebiyatlarında nesrin  	gelişmeye başladığını görüyoruz  9  yüzyıldan 14  yüzyıla kadar mensur eserler yazılmayışının türlü  	sebepleri olabilir  Bunları üç nedene bağlayabiliriz  1  Bu beşyüz yıl içinde  	atalarımız sürekli değişiklik ve hareket içinde olmuşlardır  Orta Asyadan  	Batıya göçmüşler Anadolu’ya yerleşmişler  Nice medeniyetlere deyinmişlerdir  Bu göçler sırasında, zengin bir folklor ve birçok manzum eserler meydana  	gelmiş ama mensur kitaplar yazılamamıştır  Belki yazılanlar kaybolmuştur  Nesrin daha çok düşünceye, tefekkürü hazırlayan kültüre ise yerleşme ve  	huzura bağlı olduğu unutulmamalıdır  2  Türkler bu göçler sırasında  	İslamlığı benimsemişler ve Fars edebiyatı ile temesa gelmişlerdir  Yeni  	dinin ve yeni kültürün getirdiği Arapça ile Farsça aydınlarımıza çekici  	görünmüş, işlenmemiş bir Türkçe ile yazmaktansa bu çok işlek diller ile  	yazıp söylemeyi daha kolay bulmuşlardır  Bu yüzden yazarlarımız ve  	şairlerimizin çoğu İran şiirinin ve Arap nesrinin gelişmesine yardım  	etmişler fakat, “kara budun” arasında bütün canlılığıyla yaşayan Türkçe’nin  	lezzetine erememişlerdir  Bu sonuç üzerinde Türklerin, müslüman olmaları dolayısıyla eski  	kültürlerinden ve kitaplarından büsbütün kopmuş bulunmalarının tesirini de  	unutmamak gerekir  Çünkü “hak dini” olan İslamiyet, onları tabiatla ve  	putlarla ilgili eski dillerini batıl, yasak sayıyor, onlarla ve o dinlerin  	verimi olan kitaplarla uğraşmak günah sayılıyordu  Kaşgarlı Mahmut gibi milliyetçi bilginlerin çabaları da kendilerini  	yabancı kültüre kaptıran bu aydınların görüşlerini değiştirememiştir  Büyük  	Selçuklular ve Anadolu Selçukluları zamanında Türk aydınları, şiirlerini  	Farsça ve düşüncelerini Arapça yazmışlardır  Hepsi Türk soyundan olan  	sultanlar ve hakanlar da halkı tanımayan o köksüz aydınların etkileriyle  	milli sanat ve tefekkürü tutmayıp yabancı kültürü korumuşlardır  3  Sultanların ve devlet  	adamlarının ana dile ve yerli edebiyata bu ilgisizlikleri, Türkçe’yi  	devletlerin resmi dili olmaktan çıkararak köylülerin konuştuğu bir kabile  	dili haline getirdi  Bu yüzden fermanlar yazışmalar, tarihler, yıllıklar  	Farsça ve Arapça’ydı  Köktürk, Uygur ve Karahanlılar devletlerinde resmi dil  	Türkçe olduğu için manzum nesir ilerleyebilmiştir  Türkçe’yi yabancı diller önünde eriten bu ilgisizliğe karşı zaman  	zaman bazı tepkiler olmakla birlikte 13  yüzyılda Fars, Arap dillerin  	kapılmamış olan Anadolu beyleri bu konuda daha şuurlu bir görüşe sahiptiler  Türkçe’nin edebi dil olmasında tasavvuf erlerinin, şeyhlerin, gazi  	erenlerin de büyük hizmetleri olmuştur  Tasavvuf görüşlerini halka yaymak  	için mensur Türkçe eserler, şerhler, nasihatnameler, tevsirler meydana  	getirmişlerdir  
 | 
	|  |   |