Sinekli Bakkal Özeti Halide Edip ADIVAR

Eski 04-28-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Sinekli Bakkal Özeti Halide Edip ADIVAR







1KİTABIN KONUSU:


Sinekli Bakkalın konusu kısaca,İstanbul’un Sinekli Bakkal mahallesinin Sinekli Bakkal sokağında doğup büyüyüp evlenen Rabia adlı bir hafız kızının ve çevresindekilerin hayatıdır

2KİTABIN ÖZETİ:


Olaylar, II Abdülhamit dönemi istanbul’unun Aksaray semtinde, Sineklibakkal sokağında, geçer Mahalle imamının kızı Emine, babasının karşı çıkmasına rağmen belli ve sürekli bir işi olmayan, karagöz oynatan, ortaoyununda “zenne” (kadın) rolüne çıkan Tevfik’le evlenir Babası, bu olay üzerine Emine’yi evlatlıktan reddeder

Tevfik’in dayısı ölünce dayısının bakkal dükkanı ona kalır Eşinin diretmesi üzerine dükkanı işletmeye başlar Bu iş onun sanatçı yaratılışına uygun değildir Emine, bir gün kocasının, arkadaşlarına kendi taklidini yaptığını görür, buna katlanamaz, baba evine döner Tevfik’ten boşanır Bu arada Tevfik, Gelibolu’ya sürgün edilir

Emine’nin Tevfik’ten bir kızı olur Adını Ra-bia koyarlar, imam, kızını atfetmiştir Torununa sıkı bir dini eğitim verir onu hafız yapar Rabia’nın sesi çok güzeldir Cami ve konaklarda güzel sesiyle mevlit okur Zaptiye Nazırı Selim Paşa’nın karısı da sesini çok beğenecek, onu korumasına alacaktır Paşa da kızdaki yeteneğe hayran kalır Ona Mevlevi dervişi Vehbi Dede ile italyan müzisyen Peregrini’den ders aldırtır Rabia ile Peregri-ni birbirlerinden çok hoşlanırlar

Günün birinde Rabia’nın babası Tevfik sürgünden döner Sineklibakkal’daki eski bakkal dükkanını yeniden açar Rabia da dedesinden ayrılır, babasıyla oturmaya başlar Kızın sanatına hayran olan Vehbi Dede ve Peregrini Tevfik’in evine gidip gelirler Rabia Kur’an’ı, hele Mevlid’i öylesine güzel okumaktadır ki Doğu musikisinde âdeta bir çığır açmıştır
Aynı yıllarda Jön Türkler Abdülhamit’in baskıcı yönetimini ortadan kaldırmak için gizli gizli çalışmaktadırlar Selim Paşa’nın oğlu Hilmi de bir Jön Türk’tür Ortaoyununda zenne rolüne çıkan Tevfik Hilmi’nin isteği üzerine bir gün kadın kılığına girip Jön Türklerin Avrupa’dan gelen gazetelerini Fransız postanesinden almak ister Gazeteleri alırken yakalanır İşin içyüzü anlaşılınca Hilmi ile Tevfik, Şam’a sürgün edilir

Babası sürgün edilince yalnız kalan Rabia, bakkal işletir, hafızlık yaparak geçimini sürdürür Bu arada Rabia’yı çok seven Peregrini Müslüman olur, Osman adını alır ve İstanbul’a yerleşir Ra-bia’yla evlenir Bu yıllarda Rabia’nın imam olan dedesi ölür Rabia ve Peregri’ni dedesinin evine yerleşirler

II Abdülhamit’e tam bir görev duygusuyla bağlı olan, padişah aleyhinde çalışanlara türlü işkenceler ettirmekten çekinmeyen Selim Paşa, kendi oğlunu da sürdükten sonra yavaş yavaş değişmeye başlar Babalık ve insanlık duyguları uyanır, görevinden ayrılır
1908′de Meşrutiyet ilan edilir Tevfik, sürgünden döner Rabia’nın bir çocuğu olmuştur Sineklibakkal’da güzel günler yeniden başlar…

3KİTABIN ANA FİKRİ:

Halide Edip‘in gözünde ideal Türk kadının doğu kültürünün aynı zamanda Batı ile tanışmış ılımlı kişiliğini; akla dayanan Batı felsefesinin birer temsilcisiolduğunu topluma göstermek istemiştir

4KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Rabia: Romanın asıl kahramanı: İlhâmi İmamın kızı Emine ve Kız Tevfik diye bilinen orta oyuncusunun kızı “Rabia”dır Rabia, Yazarın romanda kendisi yerinde gösterdiği ve “İdeal Türk kadını nasıl olmalı?” sorusunun cevabı olan kişidir Rabia’nın kişiliğinin oluşmasında babasından çok dedesinin etkili olmuştur Kendisi İmam olduğu için torunu hafız yaparak İslami bilgilerle donanmasını sağlamıştır Paşanın konağına gitmesi ile Rabia’nın kişiliğinin değişiminde en büyük etkiyi görülüyor Dedesinin yanında her zaman cehennemden bahsedilerek büyüyen Rabia konağın ortamını görünce geleneklerine bağlı, ancak batı eğilimli bir karakter ortaya çıkıyor iki ayrı ruh ikliminde yetişmiş olduğu Peregrini yani Osman’la evlenmesi ile de bunu gösteriyor (BKZ sayfa 87)Kız Tevfik: Daima şen şakrak, orta oyununda usta, yakışıklı ve çok düzensiz bir kimlikte anlatılıyor Vehbi Dede: Konakta Rabia’ya ders veren bir Mevlevî derviş olarak bize aktarılan Vehbi Dede, her zaman teselli edici teskin edici mizacı ile Rabia’nın dedesinden çok farklı olarak Ruh okşayıcı bir alim olarak anlatılıyorPeregrini (Osman): Annesinin tavsiyesiyle eskiden papaz olan Peregrini daha sonra her hangi bir dine bağımlı olmaksızın yaşamış bir müzik hocası

Türkçe’yi çok iyi konuşan bu adam dinsiz olmasına rağmen Vehbi Dede gibi dinine bağlı insanlara saygı duymuştur Rabia ile evlenmek için dinini değiştirerek Osman ismini almıştırSelim Paşa: Eski Dahiliye Nazır, padişaha son derece bağlı bir mizaç ortaya sürmüştür Öyle ki kendi oğlunu bile gözünü kırpmadan ve elinde kesin delil olmadan sürebilmiştir Ama diğer taraftan Rabia’ya karşı hep şefkatli olmuş ve iyi davranmıştırEmine: Rabia’nın annesidir Önceleri Rabia’yı çok sevmiş ancak sürgünden dönen babasını kendisine tercih edince, elinden gelse Rabia’nın boğazına sarılmak istemiştir Elini öpmek için gelen kızını kovmuşturİlhamî İmam: Rabia’nın büyük Babası, mahalleliye devamlı cehennemden bahseden bir imam

Diğer tipler: Bilal; Rabia ile evlenmek isteyen bir genç, Rıfat Amca; mahallenin cücesi, Pembe; Rabia’nın hizmetini yürüten beraber yaşadığı çingene, Hilmi; Selim Paşanın Jön Türk oğlu, Sabiha Hanım; Selim Paşanın Hanımı, Kanarya Hanım; Köşkte ki bir Çerkez kızı


5KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:

Bence Sinekli Bakkal bugün dahi türk kadınına örnek teşkil edebilecek bir şaheserdir Bu kitap sadece Türk kadını için değil erkeği içinde bir rehberdir, bunun için herkesin bu kitabı okumasını şiddetle tavsiye ediyorum


6KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ:


Halide Edip Adıvar’ın Hayatı ve Edebi Kişiliği:Halide Edip (1884-1964) İstanbul’da doğmuştur 1901′de Üsküdar Amerikan Kız Koleji’ni bitiren yazar, Rıza Tevfik ve Salih Zeki’den özel dersler almıştır İlk evliliğini Salih Zeki ile yapan Halide Edip, yazılarında bir süre Halide Salih imzasını kullanmıştır Bir ara kız okullarında öğretmenlik yapmış, 1918′de İstanbul Üniversitesi’nde Batı Edebiyatı profesörü olmuştur İstanbul’un işgali sırasında yaptığı konuşmalar yüzünden kovuşturmaya uğrayınca Anadolu’ya kaçarak Milli Mücadele’ye katılmıştır Cumhuriyet’in ilanından sonra Adnan Adıvar’la hükümet arasında başlayan anlaşmazlık sonucu 1926′da Türkiye’den ayrılmıştırYurtdışında Türkiye ile ilgilikonferanslar veren yazar 1940′ta yeniden İstanbul Üniversitesi İngiliz Edebiyatı profesörlüğüne atanmış, bir dönem milletvekilliği de yaptıktan sonra üniversiteye dönmüştürİlk dört romanından üçü duygusal yanı ağır basan güçlü sevgi romanları olan yazarın ilk dikkati çeken eseri Türkçülük hareketlerinin ve Ziya Gökalp’in etkisinde kalarak yazdığı “Yeni Turan”dır Halide Edip, toplumumuzun batılılaşmaya olan gereksinimine inandığı için Ziya Gökalp’in düşüncelerini beğenir Küçüklüğünden başlayarak Doğu ve Batı’yı bir arada yaşayan Halide Edip, Meşrutiyet döneminde yazdığı romanlarında bu karşılaştırmayı yapmıştır Daha sonra romancılığına yeni bir yön veren yazar, Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu’yu ve Anadolu’nun çeşitli sorunlarını yansıtmıştır Eğitim ve sağlık bunların başında gelir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Sinekli Bakkal Özeti Halide Edip ADIVAR

Eski 05-14-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Sinekli Bakkal Özeti Halide Edip ADIVAR



Sinekli Bakkal
(Halide Edip Adıvar)


Özet




Sinekli bakkal bulunduğu semtin adını almış olan dar bir sokaktır Bir geçitten çok bir toplantı yeri gibidir Bu sokakta oturanlardan biri mahalle imamıdır Onun kızı, Emine ise babasının istememesine rağmen Kız Tevfik denilen bir halk sanatçısı ile evlenir Tevfik; orta oyunu, karagöz gibi şeylerle vakit geçirir Ayrıca Emine ve Tevfik’le birlikte, sokaktaki İstanbul bakkaliyesini işletmektedir Bir süre sonra Tevfik ile Emine anlaşamazlar ve ayrılırlar Tevfik yaptığı şaklabanlıklar yüzünden sürülür Ancak Emine hamiledir, ve inadını ve iradesini annesinden, yeteneklerini ise babasından olan bir Rabia isimli bir kızını dünyaya getirir Emine’nin Babası Rabia’nın dedesi olan imam ise Rabia’yı biraz büyüyünce hafız yapar Mahallenin bir de kibar konağı vardır: Selim Paşa Konağı Bu konak başlı başına bir alemdir Selim Paşa’nın hanımı dünyanın tadına varmış, yaşlandıkça ölüm korkularına kapılmıştır Ve teselliyi nerede bulacağını şaşırmış bir kadındır Selim Paşa ise padişahın dostlarından ve zaptiye nazırıdır Oğlu Hilmi ise babasının aksine Jön Türklerle ilgisi olan bir ihtilalcidir Büyüklük peşinde bir hayal adamı Konağa giren - çıkan pek çoktur


Peregrini adında ki bir İtalyan piyanist Vehbi Dede adında bir Mevlevî bunların başlıcaları arasındadır

Rabia mevlit ve kuran okumaktaki şöhreti ile Selim Paşa Konağı’na kapılanır Peregrini’yi orada tanır Vehbi Dede’den musiki dersleri, alır Rabia biraz büyüdüğünde Hiç görmediği babası Tevfik sürgünden dönmüştür Rabia annesi ile babası arasında tercih yapmak zorunda kalmış ve Babası Tevfik’i seçmiştir Bunun üzerine Emine Rabia’ya çok kızmış her namazdan sonra beddua etmeye başlamıştır Rabia babasına bakkalda ve karagöz oyunlarında yardım etmekte mahallenin cücesi olan Rakım Amcası ile beraber hep beraber güzel vakit geçirmektedir Lakin Tevfik’in kadın kılığına girip Selim Paşa’nın Oğlu Hilmi için Fransa’dan gelen yabancı evrakları feslilerin giremeyeceği Fransız Postanesine gidip alması esnasında yakalanması ile, Tevfik, zaptiye dairesinde Göz Patlatan Hakkı adında ki zorbanın sıkı işkenceleri ile sorguya çekilmiştir Gene de Hilmi’nin adını vermez sürgüne yollanır İş anlaşıldığı için Paşanın Oğlu Hilmi de Selim Paşa’nın emri ile sürgüne Şam’a sürülecektir


Tevfik yokken Rabia Rakım Amca’nın yardımı ile dükkanı idare eder Vehbi Dede ve Peregrini de kendisine arkadaşlık ederler Ama babası sürgüne yollandığından sonra bir daha Selim Paşa Konağı’na ayak basmaz Konakta pek sevdiği bir cariye vardır: Kanarya Hanım Çerkez asıllı olan Kanarya Hanım da aslında evlenip çırak çıkmıştır


Rabia, Ramazanlarda camileri gezer mukabele okur ara sıra mevlitlere çağrılır Şehzade Nihat Efendi’nin yalısında da Mevlit okumaya davet edilir Rabia yalıya gittiğinde iç salonun kapıları açılarak sinekli bakkal mescidinin büyük bir toplantı yeri haline getirildiğini görür Renkli papatya başlarına benzeyen yüzlerce başörtülü kadın dinleyicisi vardır Bu duygulu kalabalığa yanık ve dokunaklı sesi ile mevlit okuduktan sonra salonun sonunda çok güzel bir mermer heykele benzeyen sarışın bir kadın görür Bu Kanarya Hanım’dır İki eski dost çığlık çığlığa birebirlilerinin boynuna atılırlar


Peregrini Rabia’nın okuduğu mevlide hayrandır Karakterine, olgunluğuna hayrandır Sonunda , tasarısını Vehbi Dede’ye açar Onunda uygun bulması üzerine Rabia ile evlenmek için dinini değiştirir Osman adını alır Vehbi Dede de, onu kızı gibi sevmektedir Yani Rabia da güzelliği bulan Tanrı sevgisi…


İmam da Emine de öldüğünden Osman’la Rabia Evi onarırlar Dükkanın üstüne yerleşirler Rabia’nın gebeliği çok sıkıntılı geçer Sonunda İstanbul’da ilk defa yapılan bir sezeryan ameliyatı ile kurtulur Bir oğlu olur Bu mutlu olayı izleyen yıllarda 1908 meşrutiyeti gelir Sürgünler yerlerine dönerler Geri dönenler arasında Tevfik de vardır Rabia, Osman Rakım Amca , mahallenin kibar tulumbacısı, Sabit Beyağabey , bütün sinekli bakkal onu karşılamaya giderler Vakti ile padişah haini diye sille tokat İstanbul’dan sürülenlerin hepsi, şimdi birer hürriyet kahramanı olarak dönmektedir

Tevfik’in bu siyasi görüşlerle ilişiği yoktur Vapur rıhtımına yanaşıp da sürgünler çıkınca karşılama törenleri başlar Sabit Beyağabey bir emir verince sinekli bakkal takımı Tevfik’in bile ürkütüp saklanacak yer aratan bir coşku ile gösterilerine başlar Sinekli bakkal delikanlıları şişmanca bir adamı omuzlarına alırlar Tevfik’in mahalleye dönüşü dolası ile ateşli bir hürriyet nutku çeken bu adamı Tevfik hemen tanır Bu zaptiye dairesinde kendine işkence eden göz patlatan Muzafferdir Vehbi Dede ile Osman Tevfik’in koluna girer ve ona bir torunu olduğunu haber verirler




Şahıslar ve Olaylar

Rabia: Romanın asıl kahramanı: İlhâmi İmam’ın kızı Emine ve Kız Tevfik diye bilinen orta oyuncusunun kızı Rabia’dır Rabia, yazarın romanda kendisi yerinde gösterdiği ve ideal Türk kadını nasıl olmalı? sorusunun cevabı olan kişidir Rabia’nın kişiliğinin oluşmasında babasından çok dedesinin etkili olmuştur Kendisi imam olduğu için torunu hafız yaparak İslami bilgilerle donanmasını sağlamıştır Paşanın konağına gitmesi ile Rabia’nın kişiliğinin değişiminde en büyük etkiyi görülüyor Dedesinin yanında her zaman cehennemden bahsedilerek büyüyen Rabia konağın ortamını görünce geleneklerine bağlı, ancak Batı eğilimli bir karakter ortaya çıkıyor İki ayrı ruh ikliminde yetişmiş olduğu Peregrini yani Osman’la evlenmesi ile de bunu gösteriyor
Kız Tevfik: Daima şen şakrak, orta oyununda usta, yakışıklı ve çok düzensiz bir kimlikte anlatılıyor

Vehbi Dede: Konakta Rabia’ya ders veren bir Mevlevî derviş olarak bize aktarılan Vehbi

Dede, her zaman teselli edici teskin edici mizacı ile Rabia’nın dedesinden çok farklı olarak ruh okşayıcı bir alim olarak anlatılıyor


Peregrini (Osman): Annesinin tavsiyesiyle eskiden papaz olan Peregrini daha sonra her hangi bir dine bağımlı olmaksızın yaşamış bir müzik hocası Türkçe’yi çok iyi konuşan bu adam dinsiz olmasına rağmen Vehbi Dede gibi dinine bağlı insanlara saygı duymuştur Rabia ile evlenmek için dinini değiştirerek Osman ismini almıştır

Selim Paşa: Eski Dahiliye Nazırı, padişaha son derece bağlı bir mizaç ortaya sürmüştür Öyle ki kendi oğlunu bile gözünü kırpmadan ve elinde kesin delil olmadan sürebilmiştir Ama diğer taraftan Rabia’ya karşı hep şefkatli olmuş ve iyi davranmıştır

Emine: Rabia’nın annesidir Önceleri Rabia’yı çok sevmiş ancak sürgünden dönen babasını kendisine tercih edince, elinden gelse Rabia’nın boğazına sarılmak istemiştir Elini öpmek için gelen kızını kovmuştur

İlhamî İmam: Rabia’nın büyük babası, mahalleliye devamlı cehennemden bahseden bir imam

Diğer tipler: Bilal; Rabia ile evlenmek isteyen bir genç, Rıfat Amca; mahallenin cücesi, Pembe; Rabia’nın hizmetini yürüten beraber yaşadığı çingene, Hilmi; Selim Paşa’nın Jön Türk oğlu, Sabiha Hanım; Selim Paşanın Hanımı, Kanarya Hanım; köşkte ki bir Çerkez kızı

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Sinekli Bakkal Özeti Halide Edip ADIVAR

Eski 12-31-2010   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Sinekli Bakkal Özeti Halide Edip ADIVAR







Romanın geneli göz önüne alınırsa siyasal,toplumsal ve duygusal sorunlarla örülmüş bir olay örgüsü dikkati çeker IIAbdülhamit dönemi anlatılmaktadır Ama sadece bir dönemin anlatıldığı bir roman değildir Romanda Rabia’nın hayat hikayesi daha ön plandadır Yazar,bu romanda kendi inandığı felsefeyi, değerleri olay örgüsüyle birlikte anlatıyor
Kronolojik sırasıyla yazarın hayatı yaklaşık iki sayfa sürdüğü için ve dilenirse ayrıntılı olarak başka yerlerden de ulaşılabileceğinden hayatına çok kısa değineceğim:
Halide Edip, 1882 İstanbul’da doğdu 1897 İlk çevirisi yayınlandı(JAbbot’tan Mother adlı eserin çevirisiyle II Abdülhamit tarafından şefkat nişanı ile ödüllendirildi) 1917’ye kadar olan anılarını Mor Salkımlı Ev adlı eserinde anlattı1922’ye kadar olan anılarını da Türkün Ateşle İmtihanı adlı eseriyle yayınladı


Yazar, 1964 (9 Ocak) vefat etti ve İstanbul Merkez Efendi Mezarlığı’na defnedildi
Halide Edip’i Etkileyen Faktörler ve Edebi Yönü:
Halide Edip,sosyal ve edebi bütün etkiler arasında kendi sentezini oluşturabilmiştir Biyografisi incelendiğinde doğu,batı,eski,yeni,mistik,pozitivist,entelektü el birikim ve halk kültürü gibi pek çok etkiye maruz kalmış olduğu görülür Edebi etkilenme kaynakları gözden geçirildiğinde; Divan Edebiyatı konusunda pek ısrarlı olmadığı görülür Divan Edebiyatı eseri olarak Şeyh Galib’in Hüsn ü Aşk mesnevisinin etkisinde kalmıştır Türk şiiri olarak Halk şiiri ve Tanzimat sonrasına yönelmiştir Kişiliği ve idealizmi ile Namık Kemal’i sever On beş-on yedi yaşlarında Rıza Tevfik etkisiyle Hamid’i; özellikle Makber ve Ölü’yü tanımış ve sevmiş Hamid etkisi daha sonra yerini TFikret’e bırakır; özellikle Sis şiirinin etkisinde kaldığını söyler İngiliz edebiyatından Shakespare,Byron ve İngiliz İncil’in etkisinde kalır İngiliz romancısı Dickens’ı “insanlığı için”,Fransız edebiyatından Zola’yı “insan ve hakikat adamı olarak”; “artist” olarak Daudet ile Maupassant’ı sever Bizim edebiyatımızdan Süleyman Çelebi’nin Mevlid’ine oldukça bağlıdır Gençliğinde Rıza Tevfik’ten Tasavvuf ve Halk Edebiyatı dersleri alırken bir taraftan da Salih Zeki’den matematik dersleri almıştır Ziya Gökalp dil,kadın hakları,milliyetçilik fikri,batı,eğitim,dini görüş,halkçılık ve halk kültürü ve Turancılık konularında Halide Edip’i etkilemiştir


Halide Edip için esas olan hayatın kendisidir Romanları gözleme dayalı,fakat hayalleriyle genişletilmiştir Halide Edip,hayal ve hakikati birlikte kullanmıştır Eserlerine kendisinden bir şeyler katar,fakat hiçbir kahramanının bütünüyle kendisi olmadığını dile getirmiştir Romanın tür olarak daima yaşayacağına inanır Fikri birikimi,sosyokültürel hayatımızdaki kimliğine,edebiyatın pek çok alanında eser vermesine rağmen asıl şöhretini romancılığıyla yapmıştır Edebiyat Üzerine Makaleler’inde AHamdi Tanpınar,1908-1921 yılları arasında “roman nevinin en yeni ve şahsi mahsullerini” verdiğini belirtmiştir Yirmi yedi yıla yirmi bir roman sığdırmıştır Sinekli Bakkal ise Türk edebiyatında en çok basılan romanı olmuştur Eserlerinde çağdaş kadın tipi ön plandadır Bu noktada MKaplan’ın değerlendirmelerinden özetleme yapmak istiyorum; romanlarındaki kadın da her şeyden önce kadındır; sevgili,anne,eş olarak ve daima kültürlüdür Milli geleneklerimizin kıymetlerini kendisinde bir hazine gibi saklarken batılı-çağdaş medeniyeti de şahsiyetinin bir parçası haline getirebilmiştir


Halide Edib,romanlarında fikir olarak savunduğu doğu-batı; eski-yeni sentezini uygulamıştır Kendi hayatında oluşturduğu sentezi romanlarında temsil etmiştir Onun romanlarını,doğu-batı; eski-yeni; aşk-mantık; kalp-akıl arasında önce çatışma yaşayan sonra bunları ideal bir sentezle çözümleyen kahramanın(özellikle kadın baş kahraman) romanı şeklinde özetleyebiliriz Halide Edib’in romanlarında güzel sanatların pek çok alanı ifade bulmaktadır Fakat bunların içinde en çok dikkati çeken musiki olmaktadır Din,onun eserlerinde ve romanlarında önemli bir yer tutar Din,fert ve ilahi kudret arasında bir iletişim vasıtasıdır Yetişme tarzından dolayı da dinin özellikle tasavvufi ve rahmet yönü ağır basmaktadır Halide Edib,sosyal konularda çözüm olarak halk kültürünü güçlü bir çıkış noktası olarak görmüş ve romanlarında da buna geniş yer vermiştir Kadın meselesi kendi hayatında olduğu gibi romanlarında da temel meselelerden biridir Halide Edib’in bu meseleye bakışını en iyi şekilde 1908 yılında Tanin’de yayınlanan ilk yazılarından birinin başlığı özetlemektedir; ”Beşiği sallayan el dünyaya hükmeder”Bütün statülerinden önce kadın,annedir; çocuk doğurur,yetiştirir,eğitir; bu yönüyle de toplumun temelidir Yine Halide Edib’in ideal birlikteliğinde kadın; eşinin kendini gerçekleştirmesine herkesten çok yardımcı olandır Eşler birbirlerine karşılıklı var ediş’te yardımcıdırlar


SİNEKLİ BAKKAL’IN İNCELEMESİ:


*OLAY ÖRGÜSÜ: Roman iki ana kısımdan oluşuyor Birinci kısım kendi içinde yirmi yedi bölüm halindedir İkinci kısım ise kendi içinde yirmi üç bölümden oluşuyor
Romanın geneli göz önüne alınırsa siyasal,toplumsal ve duygusal sorunlarla örülmüş bir olay örgüsü dikkati çeker IIAbdülhamit dönemi anlatılmaktadır Ama sadece bir dönemin anlatıldığı bir roman değildir Romanda Rabia’nın hayat hikayesi daha ön plandadır Romanın ilk bölümünde daha çok ve karışık olaylar birbiri ardınca anlatılıyor; bu bölüm çözülecek olan bir düğüm şeklinde son buluyor İkinci bölümde olay daha özele iniyor; daha yavaş bir şekilde Rabia’nın hayatı anlatılıyor Romanın sonu hızlı bir şekilde ve çözüme ulaşarak bitiyor Yazar,bu romanda kendi inandığı felsefeyi, değerleri olay örgüsüyle birlikte anlatıyor Romanda zamana,reel hayata göre ya da bize göre ters gelen ve eleştirilecek noktalar olabilir; fakat bence önemli olan yazarın kendi görüşlerini ve kendi doğrularını güzel bir şekilde sunabilmiş olması ve bu sunumun en çok basılan-okunan romanlardan olabilmesidir


Halide Edip’e göre medeni bir kadın iyi bir eğitimden geçmeli,dil öğrenmeli,spor yapmalı; toplum içinde çok rahat kendini ifade edebilmelidir Romanın baş kahramanı olan Rabia da o dönemin şartlarına göre toplum içinde kendini çok rahatlıkla ifade edebilen her kesim tarafından sevilen ve saygı duyulan bir kadındır Meselelerde bahsettiğim gibi bu roman,kendince, “olması gerekenleri” ve pek çok konudaki ideallerini,belki de bir nevi “simeranya”sının ipuçlarını yansıtıyor


*ZAMAN: Bu roman IIAbdülhamit zamanında geçiyor (33 sene) Roman,Sinekli Bakkal’ın tanıtımı ve Emine ile Tevfik’in çocukluklarıyla başlar Çocuklukları gibi evlilik dönemi de kısaca anlatılır Bu dönemi yaklaşık olarak 15-20 sene kadar düşünebiliriz Rabia’nın doğumuyla(herhalde 1886 yılında) birlikte onun hayatı çevresinde diğer hayatlar da müşterek olarak anlatılıyor Rabia’nın hayatını zamanı hesaplamak için düşünecek olursak; bir ara evlendiklerinden sonra Osman,Rabia’nın yirmi bir yaşlarında kendisinin ise kırklarında olduğunu dile getirir(Rabia,on bir yaşlarında hıfzını tamamlamıştı; yaklaşık bu yaşlarında Peregrini ile onu tanıştırıyorlar; Peregrini bu tarihte otuz yaşında olmalıdır) Buradan da Rabia ile geçen süreyi 22 sene kadar sayabiliriz (1 Mayıs 1907 evlendikleri tarih; 21 Aralık 1907 doğum gecesi) 23 Temmuz 1908’de ihtilal oluyor; bu tarihten bir müddet sonra da sürgünlerin döndüğünü düşünebiliriz Bizlerin okurken tanık olduğumuz yaklaşık 40-50 yıllık bir zaman…Halide Edip,romanda klasik tarzda yazmıştır; roman zamanında da klasik tarzı görebiliyoruz


*Halide Edip,romanı 1935 yılında yazmıştır Kendisi de Abdülhamit döneminde yaşamış,hatta çevirisi sebebiyle ondan Şefkat Nişanı almıştır Yani o dönemleri (kendince) iyi bilmektedir Bunu romanın arka planındaki,dönemin gelişmelerinde hissedebiliyoruz Romanlarında tam olmasa da kendi hayatından parçalara rastladığımız yazarın,bu romanında da pek çok bağlantı bulabiliyoruz


*MEKAN: Mekan bütün olarak İstanbul’dur Ama romanın esas mekanı Sinekli Bakkal sokağı ve mahallesidir Halide Edip’in hayatını incelerken 1913 yılında Evkaf Kız Mektepleri umumi müfettişliği ile vazifeliyken her hafta fakir mahalleleri,bilhassa Sinekli Bakkal’ı ziyaret ettiği dikkatimizi çekmişti Büyük bir ihtimalle bu gezileri esnasındaki izlenimleri 1935 yılında yazdığı bu romanında kullanılmış olmalıdır


Sinekli Bakkal Sokağı, Aksaray civarında dar bir sokaktır 16 Aralık 1999 tarihli bir gazete haberinde belirtildiğine göre; Aksaray’dan Haseki Hastanesi’ne doğru dönünce ikiye ayrılan yolun solunda,sağdaki son sokak bugün görünüş olarak çok değişmekle birlikte; adı Sinekli Bahçe Sokağı imiş Sinekli Bakkal; bakkalıyla, kahvesiyle, ahşap evleriyle, çeşmesiyle tam anlamıyla halka ait bir muhittir İstanbul’un bu mekanı halkı ve halk kültürünü temsil etmektedir Bununla birlikte Boğaziçi, Bebek, Beyoğlu, Çamlıca, Galata Köprüsü,Haliç ise gezinti yerleri, konakları, bonmarşeleri ile yeni ve zengin İstanbul’u temsil ediyor Ayrıca mekanda da doğu-batı; eski-yeni meselesiyle karşılaşıyoruz Rabia’nın mekandaki güzellik anlayışı; genişlik,ışık,açıklık,sadelik ile anlatılırken,Osman’ınki ise daha karışık,daha zıt unsurların birleşmesiyle oluşan bir güzellik anlayışıdır


Ayrıca bahçe tasvirleri de oldukça yer tutmaktadır Diğer meselelerde olduğu gibi mekanda da önce zıtlıklar gözümüze çarpıyor; bu zıtlıklarda sentez ise İmam’ın üç katlı evinin tamirden sonraki halinde yapılmıştır Romanda açık alanlarda kapalı alanlar da bulunuyor,ama geneli dikkate alınırsa kapalı alanlar daha çok; ev,konak,bakkal gibi




*BAKIŞ AÇISI: Romanda “hakim bakış açısı” vardır Dönemin fiziki,pikolojik şartlarını iyi bilen; mekanı tanıyan; romandaki her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olan bir anlatıcı-yazar göze çarpmaktadır Sinekli Bakkal’ın Halide Edip’in üçüncü tür olan “töre romanları”na girdiğini daha önce belirtmiştik Böyle bir romanda ise okuyucunun güvenebileceği,anlatılanlar konusunda tecrübeli olduğunu hissedebileceğimiz bir bakış açısı kullanılmıştır Fakat yazar,anlatımda yazar olduğunu hissettirmemiştir


*KİŞİLER:


RABİA: Çocukluğu dedesi İmam ve annesi Emine’nin terbiyesinde geçmiştir Akranları gibi yedi yaşında ev işlerini güzel bir şekilde yapabiliyordu Çocukluğunu yaşayamamıştır Dedesi tarafından sürekli olarak cehennem tasvirleriyle büyütülmüştür; kızından dolayı mektebe göndermemiş eğitimini kendisi vermiştir On bir yaşında hıfzını dedesine dinletmiştir İstanbul’un en küçük, fakat üslubuyla ve sesiyle en meşhur hafızı olmuştur On bir-on iki yaşlarında Vehbi Dede’den ders almaya başlar; kısa sürede tef,ud,kanun gibi alaturka sazları süratle ve kabiliyetle öğrenmiştir Alaturka pek çok şarkıyı da güzel bir şekilde söyleyebilmektedir Daha sonra Peregrini’den de batı müziği dersleri almaya başlamıştır ve bunda da başarılı olmuştur Hatta doğu ve batı müziğini kendi üslubunda sentezlemiştir Vehbi Dede ile tanıştıktan sonra dedesinin korkutucu din öğretilerinden bir nebze mevleviliğin yumuşaklığına doğru kaysa da hayatının pek çok anında dedesinin etkisi ön plana çıkmıştır Babasıyla kalmaya başladıktan sonra ise neşeli ve sanatkar yönü daha baskın bir şekilde ortaya çıkmıştır; bu simasına da yansımıştır


Peregrini’nin gözlemlerinden çıkardığımıza göre de; ”tabiatında riyazete temayül,manevi bir perhizkarlık,süratle düşünüp salim kararlar alma kabiliyeti” vardı Ayrıca “fikirlerinden ziyade insanlara,yaşayan şeylere bağlı,sevdiği vakit ölüme kadar seven, en küçük bir şefkat tecellisiyle kalbi atan bir kadın olacağı” çocukluğundan anlaşılıyordu Sanat zevki “herhangi bir üstadı tatmin edecek kadar dürüst ve salim” idi


Karar verdi mi peşine bırakmayan; kendisine ihtiyacı olanlara yardımsever ve vefakar; onurlu ve Sinekli Bakkal’a-köklerine her şeyiyle bağlıdır Aynı zamanda “giydiği her kıyafete şahsiyetinden bir şeyler katan” bir özelliği vardır Uyuşamadığı noktalarda,münakaşa esnasında,inatçı ve kesinlikle cevap vermeyen bir yapıya sahip; aynı zamanda kabullenmediği şeyleri asla yapmayacak kadar inatçı ve güçlü Açıklayamadığı ve gücünün yetmediği konularda kadere,alınyazısına son derece bağlı Analık sevki tabiisi çok güçlü Ruhi olarak cinsi buhranları yok Rabia için Rakım’ın kullandığı; ”kız değil,sanki tılsımlı kuyu İçine mazaallah ayağı kayıp düşeni dünyanın çengeli çekip çıkaramaz” (s317) tabiri de roman içinde onun yerini iyi ifade eden bir tamlamadır Olumlu özelliklerin çoğunu kendinde toplamış bir kadın tiplemesidir Eserde diğer bütün hayatlar onun hayatı etrafında ortak bir şekilde anlatılmaktadır Doğuyu,halk kültürünü; fakat batıyla senteze ulaşabilmiş ve batıya pek çok şeyini kabul ettirebilmiş bir doğuyu temsil ediyor


*PEREGRİNİ=OSMAN: Peregrini,Garp müziğinin üstadı olan,kulağı çok hassas bir müzik hocası Ateşli ve heyecanlı bir yapıya sahip Felsefeyi,fikri tartışmaları ve konuşmayı çok seviyor Babası soylu bir İspanyol,fakat o babasını tanımıyor; annesi tarafından büyütülmüş Annesi ise Papa İtalyalı olduğu için oranın milliyetine geçecek kadar dindar bir Katolik; dinin haricinde hiçbir şeye boyun eğmeyen ve eğenleri de anlamayan birisiGençlik döneminde ise zevklerin hepsini tatmış olarak,yirmi dört yaşında manastıra çekilir Buradan usanınca dinini bırakarak tekrar dünya hayatına döner Daha sonra Osmanlı milliyetine geçer,ismini değiştirir ve müzik hocalığı yapmaya başlar Kendisinin üç şahsiyeti olduğuna inanır; birincisi dimağı,ikincisi ruhu,üçüncüsü de kalbi


Rabia’yı tanıştıklarından itibaren en çok tahlil eden kişi Tahlil,gözlem onun için çok önemli; bu bir bölümde şu şekilde dile getiriliyor; ”Osman,bir insan ruhunun sırlarını öğrenebilmek için diri bir göğsü yarıp açmaya razı olacak kadar fikri tecessüsün esiri”(s357) Bu özelliği de onun Garp çocuğu olmasıyla irtibatlandırılıyor Sürekli soru soran ve öğrenmeye hevesli bir yapısı varRabia’yı gerçekten seviyor ve ona saygı duyuyor; çok zengin ve asil bir aileden olsa bile sırf bu sevgisinden dolayı her şeyi geride bırakıp Rabia’nın istediği hayatı kabul ediyor Zaman zaman alıştığı yaşantının çok dışındaki bu hayattan dolayı sıkıntı çekse de Rabia’ya olan bağlılığıyla ve çevresindekilerin ona gösterdiği alaka ile bu yeni hayatına uyum sağlıyor Yeni evlerine taşındıktan sonra ancak kendine özel bir çalışma odası ayırıp,orada yapmak istediği beste ile uğraşabiliyor “Tılsımlı kuyu” operası da aynı zamanda Rabia ile Osman sentezinin canlı bir göstergesi oluyor Peregrini olarak başladığı yolu Osman olarak noktalayan kahraman olumlu ve yuvarlak bir karakterdir Batıyı,yeniyi; ama doğuyla senteze ulaşabilmiş,doğuyla birleşmesi neticesinde olumlu özelliklerini arttırmış bir batıyı temsil ediyor


*VEHBİ DEDE: Dini,ama bilhassa tasavvufu temsil ediyor O,romanın hemen hemen her anında karşımıza çözüm olarak çıkıyor Rabia onun sayesinde yumuşayıp,kendini her yönde geliştirir Peregrini’nin Osman’a dönmesinde alt yapı olarak onun katkısı çok büyüktür Hasılı Dede ve temsil ettiği felsefe romanda sorun-problem-anlaşmazlık olan her yerde çözüm olarak karşımıza çıkmaktadır Bütün bunların yanında insani özelliklerden soyutlanmış bir karakter değildir Tam aksi birebir hayatın her alanında olan bir karakterdir Felsefenin dışında pek çok telli saza ve neye vakıf bir alaturka musiki hocasıdır İnsanların kızını,bütün ailesini güvenerek teslim ettiği,emanet ettiği bir güven kapısıdır Ayrıca insanların rahatlıkla sırlarını,dertlerini de paylaştığı bir kişidir Her olaya daima yumuşak bir tavırla yaklaşır Kainatta gerçekleşen her hadiseye esas kudretin gölgeleri nazarıyla bakabilir ve bunu yanındakilere de izah etmeye gayret gösterir İnsana huzur veren bir yapısı vardır; hem iç alemiyle hem de dış görünüşüyle Mütevazi, az söyleyen ve çok perhizkar bir şekilde yaşayan; sakin ve telaşsız bir yapıya sahip


*TEVFİK=KIZ TEVFİK: Karagöz ve Ortaoyunu sanatçısı “Yürüyüp söylemeye başladığı andan itibaren herkesin taklidini yapmış bütün mahalleyi güldürmüş”(s13) : ”bütün havailiklerine rağmen İstanbul’un hudai nabit yetiştirdiği halk sanatkarlarının hususiyetlerini gösteren” (s13) birisi Çocukluğundan itibaren hem fiziki özellikleriyle hem de sanatçı yönüyle ön planda olmuş Çocukluğu yeğeni olduğu İstanbul Bakkaliyesi sahibi Mustafa Efendi’nin yanında geçiyor Paraya önem vermiyor ve mahallenin daha ziyade fakirleriyle arkadaş Tembel ve çocuk ruhlu,neşeli,oyunu seviyor Elleri kağıt parçalarına can veren bir çevikliğe sahip Sesini,mimiklerini kullanma da oldukça usta Tevfik’in dinle ilgisi ve bağlantısı yok; içki içen,ilk sürgününde eğlence hayatını yaşamış birisi Ona göre sanat; yazılı değil,her an değişen hayattadır Paraya hiç kıymet vermiyor Sevdiği kişi,arkadaşı,dostu için cezaya ve canını bile vermeye razı olacak kadar sadık ve cesaretli bir yapıya sahip


*İMAM HACI İLHAMİ EFENDİ: Mahallenin imamı Mahalle sakinleri tarafından pinti ve hasis olarak biliniyor Paraya ve mevkiye düşkün; para için jurnalcilik yapabilen biri Görünüşünde ve konuşmasında heybet var Vaazlarında cehennemi daha parlak ve canlı olarak anlatıyor Hazza ve sevince,umum hayat tecellisine karşı dinmeyen bir kin ve affetmeyen bir düşmanlığı herkese öğretmeye çalışıyor Hiç tebessüm etmeyen,gülmeyen biri Yeni olan şeylere karşı Bütün katılığına rağmen Vehbi Dede’ye evliya olarak bakıyor; ona saygı duyuyor Kindar ve inatçı Yaşlılığında bile rahmet,şefaat vadeden surelere bile kinini,insanları hiç affetmeyen nefretini karıştırıyor Bütün mahalle halkını “cehennemlik” olarak görüyor Sert,değişmeyen eskiyi temsil ediyor İmam karakteri olarak olumsuz ve korkutucu bir tip


*EMİNE: İmam’ın kızı,Tevfik’in karısı ve Rabia’nın annesi Çocukluğundan itibaren hamarat,titiz, mahalle çocuklarıyla oynamaya tenezzül etmeyen biri Suratsız ve gülmeyen; İmam’ın akidesinin biricik timsali On yedi yaşında Tevfik’e kaçıyor; Tevfik’in balmumu gibi kalıptan kalıba girmesinde ideal bir koca sezdiği ve ona oyunculuğu bırakacağına dair söz verdirttiği için onunla evleniyor Kalbi kuru,kafası dar ve dilinin zehir gibi olmasının yanında kindar ve gururlu İdeal olarak babasını düşünüyor O da babası gibi paraya önem veriyor Kendine göre olan namus anlayışı çok önemli Tevfik’ten ayrıldıktan sonra ona sürekli beddua eden ve onu kötüleyen biri Tevfik’ten ne kadar nefret etse de onu kendi malı gibi görüyor ve ona döneceğini düşünüyor Asla affetmiyor Kini ve üzüntüsüyle günden güne çöküp vefat ediyor


*SELİM PAŞA: Hükümdarın Zaptiye Nazırı Boş zamanlarında sigara iskemlesi,köşelik,arka kaşağı yapar İyi bir aile babası ve karısına bağlı Paşa,tamamen eski zaman adamı Samimi ve kendi ölçüleriyle namuskar


*SABİHA HANIM: Selim Paşa’nın karısı Bir yönüyle hayır sahibi,merhametli,bağış seven; sağ elinin verdiğini sol elinin duymadığı biri; diğer yönüyle de saza söze düşkün,bir dalda durmayan bir kadın Halk türkülerini,oyun havalarını sevdiği gibi en ağır dini musikiyi de seviyor Hükmeden,meraklı; emri altındaki her ferdin ne yaptığını-ne düşündüğünü öğrenmezse içi rahat etmez Bunların yanında sır saklayan,ağzı sıkı biri Ailesine düşkün; eşinin ikinci bir hanımı ve ondan çocuğu olduğunu bildiği halde bunu saklamış,hanım ölünce de kızlarına bakmış Bunun yanında oğlunu çok seven bir anne


*HİLMİ: Selim Paşa ile Sabiha Hanım’ın oğlu Jön Türk Genç ve devrimci aydınları temsil ediyor Giyimine dikkat eder ve zevkinde diğer “paşazade” çocuklarından onu ayıran bir başkalık, durgunluk vardır Gözleri ve bakışının manası ile ağzı ve dudaklarının ifadesi onun ince düşünceli bir mizaca sahip olduğu havasını vermektedir Annesine derin bir sevgi ve hürmeti vardır; bunu davranışlarıyla da gösterir




*RAKIM AMCA=CÜCE: Tevfik’in oyuncu arkadaşlarından Rabia’ya sözünü geçirebilen,çıkışabilen yegane kişilerden biri
Neşeli,taklit yeteneği olan bir oyuncu Dindar değil,zaman zaman içki içiyor; Ramazan’da oruç tutmuyor ve namaz kılmıyor; Vehbi Dede’ye ve dindarlara saygılı




*BİLAL: Rumelili Bahçıvan Ramazan Ağa’nın yeğeni Yaşı küçükken bile özellikleri belirgin; isyankar mağrur,ateşli Tokattan,tekmeden kaçan; başını her halden kurtarabilen biri Yaşlıları bile ürküten bakışlara sahip İş yapmayı sevmiyor Selim Paşa tarafından görünüşü ve gözlerindeki kudreti farkedilerek okutuluyor Rabia’yı tutkulu bir şekilde seviyor Rabia ise ilk kendi yaşlarında bir karşı cins olarak ondan hoşlanıyor; fakat Selim Paşa’nın dile getirdiği evlenme teklifini kesin olarak reddediyor Bundan sonra Bilal,Paşa’nın damadı olma yolunda ilerliyor Bilal,Vehbi Dede ve Peregrini’yi çalgıcı olarak; Hilmi ve arkadaşlarını ise birer züppe olarak görüyor Paşa’yı beğeniyor ve her haliyle onun gibi olmak istiyor Kudret hissi ve hakimiyet duygusu çok baskın Rabia’nın evleneceğini öğrendiğinde bile onu sevdiğini farkediyor; Mihri ile evlenince Anadolu’da görevli olacağını düşünerek kendini rahatlatmaya çalışıyor 1907 yılında Hıdrellez de Mihri ile evlenince gözden kayboluyor




*TULUMBACI BAŞI SABİT BEYAĞABEY:



Mahallenin Tulumbacı başlarından en hatırı sayılırı Kendine mahsus bir babayiğitliği,namus ölçüsü vardı; ama bunun yanında külhanbeyliğin verdiği bir kabadayılığı,sert ve yakışıksız davranışları vardı Rabia’ya göz dağı vermek için gidip bunu başaramayınca,bu olaydan sonra Rabia’dan korkar,ona saygı gösterir Kendisiyle birlikte bütün tulumbacılar Rabia ile bağlantısı olan herkese saygı gösterirler Rabia Osman ile evlendikten sonra da Osman ile iyi diyalog kuran biri olur


*ÇİNGENE PENBE: Batıl inançları bol olan bir çingene Tevfik ile ilgilenirken Rabia’nın ikazıyla bundan vazgeçmiştir Onlarla kalmaya başladıktan sonra Rabia’ya ev işlerinde yardım eden,onun “teyze” diye hitap ettiği biri olur

*KANARYA:
Sabiha Hanım’ın alıp yetiştirdiği bir güzel Çerkes kızı Daha sonra saraya Kadın Hanım’a verilen böylece saraya giren birisi Sarayda sultanın yeğeniyle evlendirilir; bundan sonra Nejat Bey’in eşi olarak karşımıza çıkar Abdülhamit’ten korkar ve onu sevmez Nejat Bey’in eşi olduktan sonra da aslını unutmaz ve Sabiha Hanımlara saygıda kusur etmez Rabia’nın düğün hazırlıklarında yardım ediyor ve sık sık görüşüyorlar En son Rabia’nın hamileliği esnasında karşımıza çıkıyor Yardımsever birisi




NEJAT BEY: Padişahın yeğeni Saray içinde yetişmiş,bundan dolayı halkın yaşantısı ona ilginç ve gizemli geliyor Rabia’ya sanatkarlığının dışında bu yönünden dolayı bir yakınlık duyuyor Batı müziğini ve piyano çalmayı biliyor Vehbi Dede ve Peregrini ile her hafta toplanıyorlar Babası da kendisi de çocuk tabiatlı olduğu için hiçbir entrikaya karışmazlar Onun için saray çevresinin en rahat ailesidirler


*SAFVET BEY: İkinci Mabeyinci Hiç evlenmemiş Yeğenlerini büyütüp,eğitimini sağlamış İnsanlara iyilik ve kardeşlik yapmak için gökten yere inmiş bir hali var “Aşk ahlakı! Kim bilir belki istikbalde insan müesseselerinin nazımı olur… İnşaallah olsun” diye düşünen birisi


*DÜRNEV: Selim Paşa’ların gelini; Hilmi’nin eşi Sabiha Hanım tarafından küçükken alınıp yetiştirilmiş,terbiye edilmiş,iyi bir tahsil verilmiş ve oğluyla evlendirilmiş bir Çerkes kızı Fakat Sabiha Hanım romatizmaya yakalanıp yatağa bağlandıktan sonra cesaretlenip kendi başına hareket etmeye başlar Aşırı süslü,karışık ve şaşaalı makyaja ve giyinişe sahip Hareketleri ve mimikleri “resimli kitaplardan taklit” gibi Taklitçi yeniyi temsil ediyor Ama sürgünde yaşadığı zorluklardan sonra biraz daha olumlu hale gelmiş birisi


*GALİP: Hilmi’nin Jön Türk arkadaşlarından Annesi ölmüş,zengin bir babanın oğlu İleri ki dönemlerde Rabia’yı istiyor; fakat Rabia kabul etmiyor Cüce tarafından “istediğin kalıba sokabileceğin bir koca adayı” olarak nitelendiriliyor Bu vakadan sonra Rabia,Galip ve Şevki varken Hilmi’nin odasına çıkmaz


*ŞEVKİ: Hilmi’nin Jön Türk arkadaşlarından Vehbi Dede’nin İmam’dan daha tehlikeli olduğunu düşünüyor Devrimci gençliği temsil ediyor Konuşkan,taklitçi ve düşüncesine ateşli bir şekilde bağlı


*ZATİ BEY: (Yeni) Dahiliye Nazırı Dilediği ferdi asmak,boğdurmak kudretine sahip olmak için ömrünün on senesini fedaya hazırdı Evi o zamanın alafrangalığına özenilerek dekor edilmiş; hizmetlileriyle,eşyasıyla ve kendi giyimiyle özentili birisi Menfaatine düşkün Dinle hiçbir alışverişi olmayan bir adam


*BAYRAM AĞA: Selim Paşa’nın bahçıvanı Rumelili Kendine ve yetiştiği ortama has kural ve prensipleri var Otoriter


*BEHİRE HANIM: Safvet Bey’in kız kardeşinin kızı Mürebbiyelerle büyütülen kibar kızlara kendi kültürleri,kendi klasiklerinin de öğretildiği devirde yetişmiş Kocası sadece Avrupa’da yapmış olduğu için kendi kızlarını Fransız mürebbiyeler elinde yetiştirmiş; Avrupa’dan gelen her şeyi gökten inmiş bir emir kabul eden biriydi Hayatları serbest ve mesut olsa da Behire Hanım ananelere bağlı; bundan dolayı da dayısının yanına sık geliyor


*ARİF: Safvet Bey’in yetim yeğeni Safvet Bey tarafından büyütülmüş ve onunla birlikte kalıyor Nejat Bey’den sonra en iyi Türk piyanist Tembel olduğu için ve müzikten para kazanılması adet olmadığından çalışmıyor; canı istediği zaman Robert Koleji’ne kaydoluyor,bir müddet devam edip çıkıyor


*MUAVİN RANA BEY: Selim Paşa’nın yardımcısı


*GÖZPATLATAN MUZAFFER: Tehlikeli,siyasi sanıkları sorgulamayla memur Görünüş olarak eski pehlivanlara benziyor Yardımsever,vazifesini yerine getiren bir adam imajı var 1908 ihtilalinden sonra ise Meşrutiyet hatibi olur


*MİSİS HOPKİNS: Robert Koleji’nin İngilizce hocasının madamı Kanarya’nın arkadaşı; ondan hayatı hakkında pek çok şeyi öğreniyor


*EBE ZEHRA HANIM: Mahallenin ebesi


*KAHYA ŞÜKRİYE HANIM: Sabiha Hanım’ın kahyası Konaktaki her şeyi hanımına haber veren, kendisine verilen görevleri yapan biri


*UŞAK ŞEVKET AĞA: Selim Paşa’nın uşağı On beş yıldır Paşa’ya hizmet ediyor Sinekli Bakkal’ın iç işlerini ezbere biliyor


*ESKİCİ FEHMİ EFENDİ: Sinekli Bakkal’ın umumi ve içtimai hayatına,her vesileyle karışan; ihtiyar heyetinin hatırı sayılır azalarından Osman’a da yakınlık gösteren komşulardan Mahallenin muhafazakar kısmını idare ediyor


*BEKÇİ RAMAZAN AĞA: Sinekli Bakkal bekçisi


*DOKTOR KASIM: Dahiliyeci Türk tıbbına Alman fennini,biraz da katılığını getiren meşhur simalardan Rabia’nın doktorlarından Hastaların dimağlarına etki ederek tedavi etme fikrini İstanbul’da yayan ilk doktor olarak geçiyor Çoluk çocuğu olmadığı için biraz daha sert yaklaştığı belirtiliyor


*DOKTOR SALİM: Jinekolog Türk tıbbına Alman fennini ve katılığını sokan diğer meşhur sima Rabia’nın doktoru İlk sezeryan uygulayacağı hastası olduğu için Rabia ile çok ilgilenir Daha yumuşak tabiatlı


*İKBAL HANIM: İkinci Mabeyinci Safvet Beyin süt ninesi ve yalının hanımı İhtiyar,kendine göre bir sevimliliği olan,Çerkes asıllı Elli beş senedir İstanbul’da olmasına rağmen Türkçe’yi tam öğrenememiş Şiddetli taassupla dindar; fakat bu dindarlığının içi dolu değil Vehbi Dede’ye ve Rabia’ya hürmeti çok Çileli bir gençliği var; bunu daha sonra Rabia ile paylaşıyor


*ELENİ: Osman’ın aşçısı




*BAKKAL MUSTAFA EFENDİ:


İstanbul Bakkaliyesi’nin sahibi,Tevfik’in dayısı Tiryaki bir mahalle bakkalı


*MİHRİ: Selim Paşa’nın kızı


Halide Edip,üslupçu değildir Cümle yapısı çoğunlukla eleştirilmiştir Kendisiyle yapılan röportajlarda da yazı yazmayı bir gaye için değil,”yazmak için” sevmekte olduğunu ve çoğunlukla yazdığını bitmiş kabul etmekte çok az düzeltmekte olduğunu belirtmiştir Eleştiri almasına rağmen,bence samimi ve kolay sürükleyen ve yer yer heyecanlandıran bir üslubu vardır Bunun sebebi de herhalde çoğunlukla hayatını ve düşüncelerini aksettirmesi olmalıdır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.