C Harfi 1 |
09-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
C Harfi 1C cadde: geniş yol câh: makam Câhız: ünlü bir edebiyatçı câhid: din için savaşan câhil: bilgisiz câhilâne: bilgisizce cahîm: cehennem câil: yapan câiz: dine uygun olan câl: yapma, kılma câlî: yapmacıktan câlib: çekici Calinos: eski bir filozof Câmî: büyük bir âlim ve yazarı câmi: toplayan câmia: topluluk câmid: cansız, donuk câmidât: camidler, cansızlar câmidiyet: cansızlık câmiiyet: toplayıcılık câmiülkelîm: zengin mânâlı söz camus: manda cân: hayat, ruh, gönül cânân: sevgili canavar: can alıcı cânhıraş: tüyler ürpertici cânî: cinayet işleyen cânib: yön, taraf, yan câniyâne: canicesine cann: cinler cansiperâne: canını verircesine car: Arapçada bir edat cârî: akan, yürüyen câriye: esir kadın câsus: ajan câvid: devam eden cây: değer, layık caymak: kararından dönmek câzib: çekici câzibe: çekicilik câzibedâr: çekici câzibedarâne: çekici bir biçimde câzibekârane: çekici biri gibi cebâbire: zorbalar cebânet: korkaklık Cebbâr: istediğini mutlaka yaptıran Allah cebbar: cebreden, zorba cebbarâne: zorbaca cebel: dağ ceberût: zorla her istediğini yaptırabilme kudreti ceberûtiyet: her dilediğini yaptırabilme kudreti cebhe: cephe, alın, yön, yüz, savaş bölgesi cebîn: korkak cebir: zor, zorlama cebr: cebir, zor, zorlama Cebrâil: Peygamberimize vahiy getiren büyük bir melek cebren: zorla Cebrî: insan iradesini inkâr eden batıl bir mezhebe inanan kimse cebrî: zorla, zorlamalı Cebriye: insandaki iradeyi inkâr eden batıl bir mezhep cedâvil: cedveller, kanallar, listeler cedd: ata, dede cedel: tartışma, münakaşa cedîd: yeni cedvel: liste, kanal, cetvel cefâ: eziyet cefâkâr: eziyet çeken ceffelkalem: düşünmeksizin cefne: büyük su kabı cehâlât: cahillikler, bilgisizlikler cehâlet: cahillik, bilgisizlik cehâletperver: bilgisizliği seven cehd: çaba, çabalama cehele: cahiller, bilgisizler cehennem: azgınların öldükten sonra gidecekleri ceza yeri cehennemî: cehenneme özgü cehennemnümun: cehennemi hatırlatan cehil: bilgisizlik cehl: bilgisizlik cehlistân: bilgisizlik yeri cehr: açıktan söyleme cehren: açıktan cehrî: açık sesle cehûl: pek cahil celâdet: ululara karşı gösterilen cesaret Celâl: sonsuz azamet ve kibriya, büyüklük ve ululuk celâldarâne: celâlli bir biçimde celâlet: büyüklük, ululuk celâlî: büyüklükle ilgili celb: kendine çekme, getirtme celbkârâne: kendine çekercesine celbnâme: çağırma kağıdı Celcelîtiye: Hazreti Ali radıyallahu anhın önemli bir eseri celevât: cilveler, görünümler celî: belli, açık celîl: büyük, ulu cellâd: ölüm cezası verilenleri öldüren kişi celle: "yüce ve aziz oldu" mânâsında söylenir celse: oturum cem: toplama cemaat: gayeleri bir olan topluluk cemâd: cansız cisim cemâdât: cansız cisimler cemâdiyet: cansızlık, donukluk cemâhir: cumhuriyetler cemâl: güzellik cemâlî: güzellikle ilgili cemâlperest: güzelliğe düşkün cemâlperverâne: güzelliği severcesine cemel: deve cemî: bütün, hepsi Cemîl: sonsuz güzel olan ve bütün güzelliklerin sahibi bulunan Allah cemîl: güzel cemîlâne: güzelce cemîle: güzel olan cemiyât: cemiyetler, toplumlar cemiyet: toplum cemiyyet: cemiyet, toplum, genişlik cemm: çokluk cemmigafir: ekseriyet, çoğunluk cemre: ısı cenâb: saygı sözü cenâbet: cünüp cenâh: kanat cenâheyn: iki kanat cenân: cennetler cenaze: henüz gömülmeyen ölü cendere: baskı aleti cengâver: savaşçı Cengiz: zâlim bir hükümdar cenin: ana karnındaki çocuk cenk: savaş cennât: cennetler cennet: inananların dünyadaki güzel amellerine mükafaten sonsuza kadar kalacakları güzellikler âlemi cennetâsâ: cennet gibi cennetmekân: yeri cennet olası cennetmisâl: cennet gibi cenûb: güney cenûbî: güneydeki cerâhat: irin, akıntı cerâid: gazeteler cerbeze: süslü sözlerle aldatma Cercîs: büyük eziyetlerle şehit edilen bir peygamber cereyân: akma, akım cerh: yaralama, çürütme cerhetmek: yaralamak, çürütmek cerîde: gazete cerîha: yara cerr: para alma cerrah: operatör cerrâr: tedirgin edici davranışlarla para koparan cesâmet: irilik cesâret: yüreklilik, korkusuzluk cesed: ceset, cansız vücut cesîm: iri, kocaman cessâs: casusluk eden cesurâne: cesurca, korkusuzca cevâb: cevap, soruya verilen karşılık cevâben: cevap olarak cevâbî: cevapla ilgili cevâd: çok cömert cevâhir: değerli taşlar cevâmî: toplayıcı olan şeyler cevâmid: cansızlar cevâmiülkelîm: zengin mânâlı sözler cevânib: yanlar, taraflar cevârih: organlar cevâs casuslar, ajanlar cevaz: izin cevelân: dolaşma cevelangâh: dolaşma yeri cevf: boşluk cevher: öz, kıymetli taş, atom cevherbahâ: mücevher gibi değerli cevhere: tek cevher cevherî: cevherle ilgili cevir: eziyet Cevşen: "zırh" mânâsında Peygamberimizin emsalsiz duası Cevşenülkebîr: Peygamberimize vahiy ile gelen büyük bir dua cevv: atmosfer Cevvâd: sınırsız cömertlik sahibi Allah cevvâl: pek hareketli cevvifezâ: uzay cevvihava: atmosfer ceyb: cep ceyş: asker, ordu cezâ: suça karşılık verilen acı cezâen: ceza olarak cezâlet: sözde kelimelerin düzgün dizilişinden doğan güzellik cezb: kendine çekme cezbe: Allah sevgisiyle kendinden geçme hâli cezbedarâne: Allah sevgisiyle kendinden geçercesine cezbekârâne: cezbeye tutulmuşçasına cezîre: ada, yarımada Cezîretülarâb: Arap Yarımadası cezm: kesin karar cezmiyet: kesin kararlılık cezrî: köklü |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|