Şuunât-İ İlahiyenin Manası Nedir

Eski 09-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Şuunât-İ İlahiyenin Manası Nedir



Şuunât-ı İlahiye ne demektir?

hâkimiyet, mâlikiyet

Şuunât, şe’nin çoğuludur Şe’n için ‘hal, kabiliyet, istidat’ gibi mânâlar veriliyorsa da bunları İlâhî hakikatlere aynen uygulamak, insanı yanlış düşüncelere ve bâtıl hayallere götürebilir

Nur Külliyatında, şuunât konusunda iki önemli açıklama görüyoruz

Birisi: Hâlıkiyet, hâkimiyet, mâlikiyet için şuunât denilmiştir Yani, Allah, hâlıkiyet, mâlikiyet, rububiyet, rahîmiyet, rahmâniyet sahibi bir zâttır Bütün bunlar Allah’ın şuunâtındandır

Hâlıkiyeti misal alarak şöyle söyleyebiliriz:

Halk (yaratmak) bir fiildir Hâlık (yaratıcı) isimdir Hâlıkiyet (yaratıcılık) ise şe’ndir “Allah vardı ve hiçbir şey yoktu” (Buhârî, Megâzî, 67, 74; Tirmizî, Menâkıb, 3946) hadisini düşünelim Henüz hiçbir mahluk yokken, yine Allah’ın Hâlıkiyeti, yani yaratıcılık vasfı var idi Ama Hâlık ismi, ancak mahlukatın yaratılmasıyla tecelli etmiş oldu

Kâinat yaratılmadan da Allah bütün esmâya sahipti Yani Rezzâk’tı, Muhyî idi, Mümît idi Ama bu isimlerini kâinatı yaratmakla tecelli ettirdi

Meselâ, Rezzak ismini düşünelim: Cenâb-ı Hak, daha sonra yaratacağı hayvanlara rızık olmak üzere bitkileri yarattı, sonra bu rızka muhtaç mahlukları yarattı ve bu ikincilerin, birincilerle beslenmelerinde Rezzak ismi tecelli etmiş oldu Sadece bitkileri yaratsaydı da hayvanları yaratmasaydı, o ilk yaratılanlara rızık denilmezdi Onlarda Hâlık, Mâlik, Musavvir gibi isimler yine tecelli ederdi ama Rezzak ismi tecelli etmezdi Nitekim dünyamız böyle bir devir yaşadı Bitkiler yeryüzünü kaplamıştı ama ortada bunları yiyecek hayvanlar yoktu İşte o devirdeki bitkiler rızık değildiler, sadece ilâhî birer eserdiler

Nur Risalelerinde, şuunâtla ilgili diğer önemli bilgi, ‘lezzet-i mukaddese, sürur-u münezzeh’ gibi ifadelerle dikkatimize sunulur Bu ince ve derin hakikatleri, insan aklına bir derece yaklaştırmak için de bir misal verilir: Bir sultanın bütün muhtaç ve fakir raiyetini bir gemiye bindirdiği ve onları o gemide seyahat ettirerek her türlü ihtiyaçlarını gördüğü, yedirdiği, içirdiği anlatılır Ve o sultanın, o muhtaç raiyetinin sevinmelerinden de bir haz duyduğu ifade edilir Ve Allah’ın bütün canlıları bu dünya gemisinde yedirip içirmekten ve her türlü ihtiyaçlarını görmekten kendine has ve mahlukatın her türlü lezzet telakkilerinden münezzeh bir ‘lezzet-i mukaddesesi’ olduğu nazara verilir İşte bu lezzet-i mukaddese ilâhî şuunâttandır

“Allah muhsinleri sever” (Bakara Sûresi, 2/195)

“Allah kâfirleri sevmez” (Âli İmran Sûresi, 3/32)

“Allah zalimleri sevmez” (Âli İmran sûresi, 3/57)

gibi âyet-i kerîmeler de bize bu ilâhî şuunâtı ders verirler


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.