Virüsleri Tanıyor Musunu?

Eski 08-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Virüsleri Tanıyor Musunu?




Bu başlıkta sizlere virüsler hakkında bilgiler sunmaya çalışacağım Öncelikle virüsler hakkında genel bir bilgi sunmakla başlayacağım Daha sonra ise hayatımızı en çok tehdit eden ve birçok hastalığın etkeni olan virüsleri tanıtmaya çalışacağım Bu şekilde bazı yanlış anlaşılmaların da önüne geçmeye gayret edeceğim

Virüsler hakkında bilmemiz gereken çok şeyin olduğunu düşünüyorum Çünkü biz istesek de istemesek de bir şekilde hem bizim vücudumuzu hem de diğer canlıların vücudunu o kadar planlı ve programlı bir şekilde işgal edebiliyorlar ki Hem bu varlıklar hakkında biliçlenmek hem de bir tefekkür kapısını daha aralamak için öğrenmenin faydalı olacağını düşünüyorum Şimdiden ilgilerini eksik etmeyen kardeşlerimize teşekkür eder ve yapacağım hatalardan dolayı da şimdiden sizlerden helallik isterim Gayret bizden inâyet, hidayet ve muvaffakiyet Allah’tan

Not:Yazılar bana ait değildir fakat bu konuda çok değişik kaynaklardan, araştırmalarımdan ve ders notlarımdan sizlere faydlı bilgiler sunmaya çalışacağım Belki bazı yerlerde çok fazla detaya girebilirim istemeden Bu konuda da elimden geldiğince Rabbim izin verdikçe yardımcı olmaya hazırım


TMV=Tütün mozaik virüsü

VİRÜSLER
Virüsler çok küçük mikroorganizmalardır Uzun süre bilim adamlarının dikkatini çekmemiştir Meydana getirdiği hastalıklar hep bakterilerden bilinmiştir Elektron mikroskobunun bulunmasıyla ancak virüslerin farkına varılmıştır

İlk olarak tütün bitkisinin yapraklarında hastalık meydana getiren virüs bulunmuştur Daha önce tütünlerde bu hastalığın bakteriler tarafından meydana getirildiği sanılıyordu, fakat incelemelerin hiç birisinde bakteriye rastlanmıyordu Hasta tütün yapraklarından elde edilen özütün elektron mikroskobuyla incelenmesinden sonra hastalığın bakteri dışında yeni bir mikroorganizma tarafından meydana getirildiği görüldü Bu mikroorganizmalarda daha önce hiç rastlanılmayan ve bilinmeyen bir yapı ortaya çıktı Normal hücre yapısına benzemeyen virüslerde sadece dış tarafında bir protein kılıf ve içerisinde nükleik asit vardı Bunların dışında stoplazma, organel gibi yapılar bulunmuyordu Bu yapıda onların zorunlu parazit yaşamalarını gerektiriyordu

Bir virüsün yapısı sadece dışta bir protein kılıf ve içerisinde nükleik asitten meydana gelir Herhangi bir organeli ve enzimleri olmadığı için normal bir hücre gibi yaşamlarını sürdürebilmeleri olanaksızdır Yaşamsal faaliyet (üreme gibi) gösterebilmek için mutlaka canlı bir hücreye girmeleri gerekir Hücre dışında ise kristal halde bulunurlar Bu yüzden bilim adamları tarafından cansızlık ile canlılık arasında geçiş formu olarak kabul edilirler

Virüsler küre, çubuk ve elips şeklinde olabilirler Tek tüp nükleik asit bulundururlar Yani ya sadece DNA yada sadece RNA bulundururlar Bunun yanın da çok spesifiktirler Sadece belirli hücrelere girerler Örneğin bir kuduz virüsü sadece beyin hücrelerine, uçuk virüsü sadece ağız civarındaki epitel doku hücrelerine bir bakteriyofaj sadece belirli bakteri türlerine, AIDS virüsü sadece kandaki akyuvar hücrelerine girebilir Virüs hücreye tutunduğunda ilk önce hücrenin zarını eritir Daha sonra bu delikten içeriye kendi nükleik asitini akıtır Hücreye giren virüs nükleik asiti derhal yönetimi ele geçirerek hücreyi kendi hesabına çalıştırmaya başlar İlk önce kendi nükleik asitlerinin kopyalarını arkasından da protein kılıflarını sentezlettirir Daha sonra bunları birleştirerek yüzlerce virüs oluşmasını sağlar Hücre içerisindeki virüsler hücreyi patlatarak dışarı çıkar ve yeni hücrelere saldırırlar Yapılarından dolayı ve hücre içerisinde bulunduklarından antibiyotik türü ilaçlardan etkilenmezler

Virüslerin en sık rastlanan iki şekli vardır Bunlar: Icosahedral virüsler, çubuk şeklindeki virüslerdir

Icosahedral virüsler 20 üçgen yüz, 12 köşe ve 30 kenardan meydana gelen düzgün bir polihedrondur Bunların nükleik asitleri iç kısımda bir öz (kor=core) meydana getirir Kor etrâfında (kapsit) manto bulunur Bu manto da capsomer denilen alt birimlerden meydana gelir Kor ile manto birlikte nükleokapsiti meydana getirir Ikozahedral virüsler kabaca kürevî görünümdedirler Bu grubun en meşhur üyesi adenovirüslerdir

Çubuk şekilli virüslerde, manto proteinlerinin alt birimleri, çubuğun ekseninde sarmal bir biçimde dizilmişlerdir Sarmalın komşu uçları arasında nükleik asitler sıkışmıştır Capsomerler, nükleik asidi çevrelerler 300 nm uzunlukta ve 18 nm çapındaki “Tütün mozaik virüsü” bu gruba misâl teşkil edebilir

Ayrıca karmaşık yapılı bakterileri tutan virüsler de mevcuttur Elektronmikroskopla incelenebilen bu virüsler yanında, bâzı Poxvirüsler ışık mikroskobu ile gözlenebilir pozisyondadır

Virüs hastalıklarının, âmillerinin adlandırılması ve tasnifi bunların ilk defa görüldüğü, tetkik edildiği, identifiye edildiği memleketin veya bu araştırmayı yapan bilginin adı, tabiî enfeksiyonu, klinik, patolojik, epidemiyolojik belirtilerine göre yapılır

Virüsler insanlarda hafif soğuk algınlığından tutun da kuduz, sarı humma gibi bâzı öldürücü hastalıklara, hattâ bir takım kanser çeşitlerine bile sebep olabilirler Bir takım virüs gruplarının sebep oldukları hastalıkların sıralanışı:

Adenovirüsler: Solunum sistemi hastalıkları

Herpes virüsler: Uçuk, gözde keratit, zona, rahim kanseri (muhtemelen), Burkit lenfoma (küçük kız çocuklarında)

Poxumus: Suçiçeği

Pücarnovirüs: Çocuk felci, üst solunum yolu hastalıkları, soğuk algınlığı

Mixovirüs: Grip

Paramyxovirüs: Kabakulak, kızamık, SSPE hastalığı

Rhabdovirüs: Kuduz

Togavirüs: Sarı humma, ensafalit

Rektrovirüs, meselâ HTLU-III: AIDS hastalığı

AIDS virüsü: Bu da bir cytomegalovirüstür

Alıntı Yaparak Cevapla

Virüsleri Tanıyor Musunu?

Eski 08-27-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Virüsleri Tanıyor Musunu?





Virüsün anatomisi:
Bakterilerin vücudu yalnızca tek bir hücreden oluşan bir anatomiye sahiptirFakat virüslerin vücudu bir hücreden bile oluşmazYalnızca hücreyi oluşturan temel yapıtaşlarının çok az bir miktarının yine kompleks bir yapı oluşturmalarından meydana gelmiştir
Bir hücre proteinlerden, nükleik asitlerden, hücre zarından, kompleks organellerden (mitokondri, endoplazmik retikulum, golgi aygıtı, ribozomlar vs), nukleus (çekirdek)’den ve daha birçok enzim ve sayamadığımız kimyasal moleküllerden oluşan oldukça karmaşık bir yapıya sahiptir
Virüsler ise yukarıda saydığımız hücre yapıtaşlarından yalnızca üç tanesinin kompleks oluşturmasıyla meydana gelirBu yapıtaşları protein, enzim ve nükleik asitlerdirBazı virüslerde ise yağ moleküllerine de rastlanılırVirüs, yalnızca bu üç yapıtaşından oluşan bir yapıya sahip olmasına karşın ne amaç uğuruna kendini çoğaltmaya çalıştığını ve canlı - cansız formları arasında nasıl gidip geldiği çözülememiş mühim bir problemdir
Virüsler ancak " Elektron mikroskobu " ile görülebilirlerIşık mikroskopları ile görülmeleri imkansızdırÖyle ki bir virüs bakteriyle kıyaslandığında, bakterinin yanında çok küçük kalan bir boyuta sahiptir ve boyu ancak " nm " (nanometre, yani metrenin milyarda biri) uzunluk birimi ile ölçülebilir
Bir virüsün anatomisini inceleyecek olursak…


Baş bölgesi, karmaşık yapılı proteinlerden oluşmaktadırBu protein kılıfın içerisinde ise virüse ait RNA (bazen DNA olabilir) molekül zinciri bulunmaktadır Daha sonra sırasıyla boyun ve kuyruk bölgesi gelmektedir
Moleküller atomlardan oluşan maddelerdirMaddenin ise şuuru ve aklı yokturFakat gördüğünüz gibi yalnızca bir molekül yığını olan virüsler doğada kendilerini çoğaltmak için sürekli bir canlı hücre arayışı içerisine girmişlerdirBu esrarengiz yapılar üreseler bile ne beslenebilirler nede soluk alıp verebilirler Bir bakteri bile dışarıdan aldığı molekülleri işleyerek hayatını sürdürür, solunum yapar ve vücudunda oluşan artık maddeleri dışarı atabilir, fakat virüslerin buna benzer fonksiyonları da yoktur
Bakteriler besin ve diğer hayati moleküllerin yokluğunda hayatlarını kaybederken virüslerin ölmesi diye bir şey söz konusu değildir
Virüslerin hem canlı hem de cansız özellikleri göstermektedir Virüsü canlı yapan özellik üreyebilmesidirFakat cansız olarak görünmesinin sebebi ise, içine yerleşip onu üreme amacıyla kullanacağı bir hücre bulamadığı zaman " Kristal " bir yapıya dönüşmeleridirBu şekilde virüs tıpkı havada süzülen bir toz zerreciği gibi bir partikül halinde doğada serbest olarak dolanırTa ki canlı bir hücreyle karşılaşıp onu üreme amacıyla kullanıncaya kadar
Şimdi bu esrarengiz yaratıkların doğada kristal halinde cansız olarak dolanırken bir hücreyle karşılaştıkların da, nasıl bir canlı gibi üremeye başladığını şekillerle inceleyelim


Şekilde görüldüğü gibi virüs kristal halinde doğada serbest olarak dolaşırken bir bakteri yada başa bir canlı hücresi ile karşılaştığında(Burada bakteri hücresi örnek gösterilmiştir) kuyruk kısmı bakterinin duvarına temas edecek şekilde konumlanır
Şekilde virüsün sahip olduğu genetik şifresi yani RNA’sı kırmızı olarak gösterilmiştirVirüs RNA’sını bakterinin sitoplazmasına zerk edebilmek için kuyruk kısmından bakteri duvarına bir tür enzim (lizozim) enjekte ederBu enzim bakterinin duvarını tıpkı bir asit gibi delmeye başlarBakterinin duvarı delindikten sonra virüs RNA’sını bakterinin vücudunun içerisine gönderir
Bakterinin içerisinde dolanan RNA molekülü bakteriye ait DNA molekülünün belli bir bölgesine yerleşirBu yerleşme belirli genler arasında konumlanarak gerçekleşirÖrneğin bakteride A geni ile B geni yan yana ise virüs RNA’sı bu iki genin arasına yerleşirYani A geninin içerisinde ya da B geninin içerisinde herhangi bir yere yerleşmezBakterinin virüs RNA’sını içeren şekline ise " Lizogen bakteri " adı verilir
Bakteri, üremek için DNA’sını replike ederken farkında olmadan virüsün RNA’sını da replike eder Bakteri çoğalmaya devam ederken bir yandan da virüsün RNA’sının bir kopyasını üretirBu kopyalanan RNA’nın içerisinde ise virüsün tüm genetik bilgileri saklıdırMesela virüsün üzerini örten kılıf proteinin aminoasit şifreleri bu RNA da bulunurBakteri replikasyonla ürettiği virüs RNA’sından aynı zamanda virüsün örtüsü için gerekli proteinleri de translasyon yoluyla yani protein üretim mekanizmaları yoluyla üretir
Virüs bakteriyi tıpkı bir köle gibi çalıştırarak kendisini çoğaltmaya başlarBakteri öyle bir duruma gelir ki ürettiği virüsleri taşıyamaz olur ve parçalanırBu olaya ise " Liziz " denirAşağıdaki şekilde bu olayın meydana gelişi gösterilmiştir

Şekilde de görüldüğü gibi bakteri içerisinde üretilen onlarca virüs, bakteri duvarını patlatarak serbest hale geçer Serbest kalan bu virüslerde kendilerine yeni av bulmak için kendi başlarına dolanmaya başlarlar
Virüslerin yalnızca yukarıdaki gibi sabit bir şekli yokturBunun yanında yuvarlak ve çokgen küre şeklinde olanları da vardır
Virüslerin ortak yönü, bir canlı grubuyla karşılaşmasıyla kendini çoğaltmaya başlamasıdırBir virüsün canlı bir hücre olmaksızın kendini çoğaltması ise mümkün değildirYani virüs ancak ve ancak canlı bir hücre vasıtasıyla kendini çoğaltabilirÇünkü virüsün sahip olduğu RNA’sını kopyalayıp deşifre edecek bir mekanizması yoktur
Hücrenin kendini üretmek için kullandığı mekanizmaların parçaları ise DNA kopyalayıcı enzimler, tamir edici enzimler, protein üretiminden sorumlu olan ribozomlar, transfer RNA (tRNA) lar, aminoasitler vs dirFakat bir virüste RNA ve bazı eritici enzimler dışında bu mekanizmaların parçalarından hiçbirisi yoktur
Dolayısıyla virüs kendini çoğaltamaz fakat bu mekanizmalara sahip bir hücreyi kullanma gibi bir kurnazlık gösterir
Virüsün kullandığı hücreler yalnızca bakteri hücreleri değildirBunun yanında insan ve diğer birçok canlının hücrelerine girerek bu hücreleri kendi doğrultusunda çalıştırmaya başlarBazı virüsler vardır ki yalnızca belirli hücreler içerisinde çoğalabilir
Buna en iyi örnek " Kuduz " virüsüdürKuduz virüsü bir köpek veya bir kedinin vücudunun içerisine girdiği zaman hemen ilk rastladığı hücreye girmezKuduz virüsünün çoğalabileceği hücre " Beyin " hücresidirBu yüzden bu virüsün beyine kadar ulaşması gerekmektedirDolayısıyla virüs bulaştığı hayvanı derhal öldürmezBeyine ulaşan virüs beynin belirli bir bölgesindeki hücrelerin içine yerleşerek derhal kendini üretmeye başlar
Bu üreme zamanına kuluçka zamanı denirVe zamanı geldiğinde köpek veya kedinin beyninde ağır bir tahribat meydana gelir ki buda hayvanın ölümüne sebep olur
Bunun yanında doğada binlerce tip virüs vardır ve her biri kendine has özelliklerde olup değişik tiplerde hastalıklara neden olurlar Bazı virüs türleri ise insan ve hayvanlara zarar verebildiği gibi bitkilere de zarar verebilmektedirAşağıdaki şekilde virüslerin üzerinde hastalık yaptığı bir bitki yaprağı görülmektedir


Virüsler bunun yanında insanlar için yararlı birçok bitki türlerine de zarar verirler
Örneğin salatalık ve marul gibi bir çok ihtiyaci sebze ve meyva türleri virüsler tarafından belirli bölgelerinden tahribatlara uğratılırlarTabii bu virüslerin hastalık yapıcı etkilerini ortadan kaldıran kimyasalların üretimi de yapılmaktadır
Bir virüsün bulaştığı insan ve hayvanlarda hastalık meydana gelmemesi için kullanılan biyokimyasal ilaçlar temelde virüslerin çoğalmasını engelleyecek şekilde tasarlanırlar
Örneğin Kuduz virüsü bir insan veya hayvanın vücuduna girdiği zaman derhal beyine ulaşırFakat alınan ilaçlar vasıtasıyla beyine ulaşan kimyasallar, ya virüsün protein kılıfını parçalayarak virüsü yok eder, yada virüsün çoğalmasını engelleyecek mekanizmaları durdurur

AIDS :
Buna karşılık doğada henüz çaresi bulunamamış hastalıklara yol açan virüslerde bulunmaktadırBunların başını ise AIDS (Kazanılmış bağışıklık sendromu) virüsü almaktadır
AIDS virüsünün üreyebildiği hücreler ise vücutta bulunan T - lenfosit hücreleridirT-lenfosit hücreleri, vücut için mutlaka gerekli olan savunma hücreleridirBu hücreler, herhangi bir bakteri veya mikroorganizmanın vücuda girmesi halinde derhal bakterilere müdahele ederek onları içine alır ve sindirip yok ederFakat AIDS virüsü T-lenfosit ve diğer savunma hücrelerinin içerisine girdikten sonra bu hücreleri kullanarak kendini üretmeye başlarlar

Yukarıda insanlarda AIDS hastalığına yol açan HIV virüsünün şekli görülmektedir
Bu virüsün önemli bir özelliği ise ters transkripsiyon yani " Reverse transkriptaz " adı verilen bir enzim taşıyor olmasıdırVirüs bu enzimi kullanarak akıllara durgunluk veren bir şekilde kendisinin çoğaltmaya başlar
Virüs, bulaştığı insanın kan hücrelerine ulaştıktan sonra ters transkriptaz enzimini virüsün RNA’sıyla birlikte hücre içerisine bırakırBu enzim ilk önce virüsün RNA’sını kalıp olarak kullanarak bir DNA sentezlerDaha sonra virüsün orijinal RNA’sını yıkarak ortaya çıplak bir DNA molekülü çıkmasını sağlarEnzim yeni ürettiği bu DNA2yı kalıp olarak kullanarak virüsün orijinal RNA’larını tekrar üretmeye başlar
Son derece mükemmel düşünülmüş bu sistem ile virüs, saldırdığı hücre içerisinde süratle çoğalarak benzerlerini üretirÖnemli olan nokta ise virüsün önce RNA’dan DNA daha sonra bu DNA’dan gene virüsün kendi orijinal RNA’sını üretmesidirBunu yapmasının sebebi, RNA’dan direk olarak sentezlenecek RNA’nın Orijinal RNA’nın aynısı olmayacağından dolayıdırÖrneğin A bazına karşılık T bazı gelecektirFakat üretilen DNA ayna gibi görev görerek tekrar aynı RNA’yı üretmesi sağlanmıştır
Yani üretilen DNA’nın A bazına, önce T bazı gelecek daha sonra bu DNA’dan RNA sentezlenirken T bazına A bazı karşılık gelecektirBu şekilde ilk RNA’nın aynısı sentez edilecektir
Virüsün saldırdığı T - lenfosit hücreleri kısa sürede yeni üretilen virüsler tarafında işgal edilecek ve en sonunda yıkıma uğrayacaktır


Şekilde bir T - lenfosit üzerinde bulunan çanak şeklindeki reseptörleri görmektesinizYukarıdaki şekildeki virüs şemasında virüsün etrafında reseptörler görülmektedirİşte bu reseptörler T - lenfosit üzerindeki çanak şeklindeki bu reseptörleri tanırlar ve bu reseptörlere bağlanırlar

Bağlandıktan hemen sonra ise HIV virüsü sahip olduğu genomunu yani RNA’sını, " ters transkriptaz " enzimi ile birlikte hücrenin içerisine bırakır
Bundan sonrası ise T - lenfosit hücrelerinin üretim için kullanılıp en sonunda da yıkılmasıdır
Savunma hücreleri yıkılan bir insanın ise dışarıdan vücuduna girebilecek bakteri ve diğer mikroorganizmalara karşı yapabileceği pek bir şey kalmaz
AIDS’e yakalanmış bir insanın savunma sistemi çökertildiğine, dışarıdan vücuda girebilecek bir bakteri bile rahatlıkla üreyerek sonuçları ağır hastalıklara neden olabilecektir


Şekilde virüsler tarafından işgal edilmiş bir T - lenfosit hücresi görülmektedir
Bu hücre daha sonra tamamen yıkılarak içerisinde bulunan tüm virüsler, kanda serbest hale geçecektir
Bu virüslerde önüne gelen her savunma hücresine saldırarak kendi istekleri doğrultusunda onları kullanacak ve çoğalacaktırTabii her virüsün saldırdığı hücreden yüzlerce binlerce virüs kana geçtikçe virüs sayısı korkunç bir şekilde artacaktır
Bu virüsün çoğalmasını engelleyecek bir kimyasal henüz bulunamamış olup son yıllardaki çalışmalar HIV virüsünü yok etmek üzere olduğumuzu işaret etmektedir Dünyada şu an her 20 saniye içerisinde bir kişi ya AIDS'e yakalanmakta yada hayatını kaybetmektedir

Şu an bilgisayarı kullanırken soluduğunuz hava içerisinde bile binlerce mikroorganizma vardırEğer sizde bir AIDS hastası olsaydınız, vücudunuza giren bu mikroorganizmalarla başa çıkamayacak ve en zayıf sayılabilecek bir grip mikrobu bile sizin ölümünüze sebep olabilecekti
Sağlığımızı, vücudumuz için düşünülmüş mükemmel savunma sistemleri sayesinde devam ettirebilmekteyizBu mükemmel hücreler her an her saniye vücudumuza giren binlerce mikroorganizmayı bünyelerine alarak yok etmekte ve yaşamımızın devamını sağlamaktadırlar



Alıntı Yaparak Cevapla

Virüsleri Tanıyor Musunu?

Eski 08-27-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Virüsleri Tanıyor Musunu?





Grip virüsü

Grip, İnfluenza

İnfluenza viruslarının yol açtığı, akut üst solunum yolu enfeksiyonu semptomları ile başlayan bir hastalıktır Hastalığa grip adı da verilmekle birlikte, diğer virusların yaptığı üst solunum yolu enfeksiyonlarına da toplumda grip denilmektedir Bu durum hastalığın diğer üst solunum yolu enfeksiyonları ile karıştırılmasına neden olmaktadır

İnfluenza (grip) çok eski zamanlardan beri bilinen ve sık görülen bir hastalıktır İlk kez MÖ 412'de Hipokrat tarafından tanımlanmıştır ve influenzaya benzer ilk pandemi 1580'de yaşanmıştır O zamandan bu yana 31 ayrı olası influenza pandemisi bildirilmiştir Bunlardan üçü 20 yüzyılda olmuştur

Etken: Orthomyxoviridea ailesinden bir RNA virüsüdür İnfluenza virüsünün A, B ve C olarak üç anatipi ve çok sayıda alt tipi vardır İnfluenza A ve B insanlarda dolaşan türlerdir İnfluenza virüsünün antijenik yapısını hemaglutinin (H1,2,3) ve nöraminidaz (N1,2) adlı yüzey proteinleri belirler

Hemaglutininde küçük ve yavaş gelişen zincir değişlikleri (antijenik drift) epidemilere yol açabilir, ani ve büyük değişiklikler ise (antijenik shift) pandemilere neden olur

Tip A bütün yaş gruplarında orta ve şiddetli derecede hastalığa neden olurken, tip B hafif epidemilere yol açar ve daha çok çocukları etkiler Tip C insanlarda sık görülmez ve epidemi yapmaz

Bulaşma Yolu: Enfekte kişilerin virüs taşıyan solunum salgılarının damlacık yoluyla virüse duyarlı kişiye geçmesi ile olur

Kuluçka süresi: 1-3 gündür

Klinik Belirtiler: Akut solunum yolu hastalığı oluşturur Klinik olarak diğer akut solunum yolu enfeksiyonu yapan etkenlerden ayırt edilemez

Ani başlayan ateş, kuru öksürük, boğaz ağrısı, burun tıkanması ya da akması, baş ağrısı, gözlerde sulanma, kas ağrısı ve halsizlik bulguları olabilir Yaklaşık olarak 1-2 haftalık bir sürede tamamen iyileşme olur ancak yaşlılar, çocuklar ve diğer duyarlı gruplarda pnömoni gibi ağır komplikasyonlar ortaya çıkabilir

Akut romatizmal ateş nedeniyle sürekli aspirin kullanan çocuklarda, influenza B'nin Reye Sendromuna neden olabildiği görülmüştür

Myokardit ve ensefalopati diğer komplikasyonlardandır

İnfluenzaya bağlı ölüm hızı binde 05-10 arasındadır Ölümlerin çoğunluğu, pnömoni komplikasyonu nedeniyle 65 yaş üzeri kişiler arasında görülmektedir

Epidemiyolojisi: Birinci Dünya Savaşı'ndan önce influenza, önemli bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmiyordu; ancak bu, savaştan hemen sonraki İspanyol Grip’inden sonra değişti 1918-1920 yılları arasında olan İspanyol Grip’inde en azından 20 milyon kişinin öldüğü bildirilmektedir

1957 yılındaki Asya Grip’i ve 1968 yılındaki Hong Kong Grip’i salgınları yaklaşık 15 milyon insanın ölümüne, üretim kaybı ve tıbbi bakım olarak 32 milyar dolar kayba neden olmuştur

Influenza virusu antijenik yapısında küçük değişiklikler yaparak mevsimsel epidemilere neden olur Sonbahar kış aylarında yüksek ateşli solunum yolu enfeksiyonlarının aniden artışı influenza epidemisini düşündürmelidir Epidemi 2-3 haftada en yüksek düzeye ulaşır ve 5-6 hafta sürer Tüm ayaktan ve yataklı tedavi kurumlarına başvurular artar Tropikal ülkelerde yılın her dönemi hastalık görülebilirken diğer bölgelerde özellikle sonbahar ve kış aylarında salgınlar olur

Bu salgınların hayvan kaynaklı olduğunu gösteren veriler elde edilmiştir: 1918'deki salgından izole edilen virüsler domuzdan, 1957 ve 1968'dekiler kümes hayvanlarından zincirler içermektedir 1976'da domuzlardan geçen yeni bir influenza virüsü salgın yaparken, 1997-98'de Hong-Kong'da kümes hayvanlarından geçen bir influenza virüsü salgın oluşturmuştur

Korunma: Bağışıklama ya da ilaçla olabilir
1 Bağışıklama: İnfluenzaya karşı inaktive virüs aşısı geliştirilmiştir Aşı hastalığın ağır geçmesini ve komplikasyonlarını önler Aşı bir sezon önce dolaşan virüsler temel alınarak hazırlanır Aşının etkinliği virüsün antijenik yapısını hızlı değiştirmesi nedeniyle ancak %70-90 düzeyindedir

Aşı yapılması gereken grup: Aşı etkinliğinin görece düşük olması ve komplikasyonların özellikle belli gruplarda sık görülmesi nedeniyle influenza bağışıklamasında öncelikli gruplar tanımlanmıştır:
1 65 yaşın üzerindekiler,
2 Yaşlı bakım evinde kalanlar,
3 Astımlı çocuklar, kronik kardiopulmoner hastalığı olanlar,
4 Diabet, renal bozukluk ya da immun yetmezliği olanlar,
5 Uzun süreli aspirin tedavisi alanlar (Reye Sendromu olasılığı),
6 İnfluenza sezonunda gebeliğinin ikinci ya da üçüncü trimesterinde olacak kadınlar,
7 Grip virüsünü riskli gruplara taşıyabilecek kişiler: Sağlık çalışanları, yaşlı bakım evlerinde çalışanlar, ev ziyareti yapanlar, grip açısından riskli kişinin ev halkı,
8 HIV ile enfekte kişiler yer almaktadır
Bu öncelikli grupta olmayan ancak aşılanmak isteyenlere de aşı yapılabilir

İnfluenza aşılamasında dikkat edilecek noktalar:
1 Aşı olası influenza sezonundan önce eylül-kasım aylarında yapılmalıdır
2 Diğer aşılarla (pnömokok, MMR, Hemofilus influenza B ve OPV) birlikte yapılabilir, ancak farklı bölgelerden kas içine uygulanmalıdır
3 Aşı dokuz yaşından küçüklere bir ay ara ile iki doz yapılmalıdır
Emziren anneler aşı olabilir

Aşının yapılmaması gereken durumlar:
1 Altı aydan küçük bebeklere,
2 Yumurta alerjisi olanlara,
3 Yüksek ateşi olan erişkinlere aşı uygulanmamalıdır
Aşı uygulamasından sonraki 6-12 saatte ateş, halsizlik ve kas ağrısı gibi yan etkiler olabilir Yan etkiler 1-2 gün sürer, ender olarak aşırı duyarlılık reaksiyonları görülebilir

2 İlaçlı Koruma: Virüs replikasyonunu yavaşlatan Amantadin ve Rimantadin ilaçla korumada kullanılmaktadır İlaçla koruma epidemiden önce ya da sırasında, bağışıklama yapılmamış ve riskli gruplara yönelik olarak uygulanır ve hastalığı %70-90 olasılıkla önler Bulaştan sonraki 48 saat içinde uygulanmasının hastalığın bulgularının şiddetini azalttığı belirtilmektedir

İlaçla Koruma Uygulanacak kişiler:
1 Aşılanmamış ancak hastalığı çok ağır geçirebileceği düşünülenlere,
2 Riskli gruba bakım verenlere,
3 İmmün yetmezliği olanlara,
4 Aşıya alerjisi olanlara,
5 Salgın kuşkusu olduğunda toplu yaşanan yerlerde yaşayanlara uygulanır


Mini sözlük
Pandemi:Salgın bir hastalığın kıta düzeyinde çok geniş bir alana yayılmasına verilen isimdir

Epidemi:enfeksiyon hastalıklarının yol açtığı yerel salgınlar

Hemaglutinin:influenza virüsünün ve bir çok başka virüsün hücrelere yapışmasında rol alan yüzey molekülü

Nöraminidaz: Nöraminidaz da hemaglütinin gibi influenza virusunun önemli antijenik yapılarından biridir Solunum yollarında bulunan ve bir hemaglütinin inhibitörü olan müsin, nöraminidaz tarafından parçalanır Böylece nöraminidaz, hemaglütinine yardımcı fonksiyon görür Nöraminidazın bir diğer görevi de olgun virusun infekte ettiği hücreden çıkarak yeni hücreleri infekte etmesini sağlamaktır

Antijenik drift: Bir influenza subtipinde her yıl veya birkaç yılda bir oluşan minör antijenik değişikliği belirtir Antijenik drift, hemaglütinin veya nöraminidazı kodlayan RNA segmentinde küçük noktasal mutasyonlarla oluşur Sonuçta virusun protein yapılarında bir veya birkaç amino asidi ilgilendiren değişiklikler meydana gelir Antijenik drift, influenza virusunun epidemilerinden sorumludur

Antijenik shift: Antijenik drifte göre çok daha köklü bir değişikliktir Hemaglütinin, nöraminidaz veya her ikisini de kodlayan RNA segmentinde tamamen farklı bir genetik yapılanma meydana gelir Antijenik şift geçiren influenza virusunun orijinal virusla serolojik yakınlığı çok azdır veya yoktur Antijenik şift, influenza virusunun pandemilerinden sorumludur İnfluenza B virusu antijenik olarak influenza A'dan daha stabildir Bu nedenle influenza pandemileri daha çok influenza A virusu ile meydana gelir

akut:ani, çabuk, ilerleyen

pnömoni:akciğer iltihabı

Reye Sendromu: çocuklarda ve ergenlik dönemindekilerde görülebilen bir sağlık sorunu Çok iyi tanınan bir hastalık değil Ortalama olarak her yıl bir milyon çocukta bir oranında görülüyor Nedeni ve oluşum mekanizmaları tam bilinmediği için bazen benzer belirtiler gösteren diğer sağlık sorunları da Reye Sendromu olarak teşhis edilebiliyor Yapılan araştırmalarla bunların Reye olmadığı anlaşıldığında Reye Benzeri Sendrom olarak adlandırılıyor Hastalık öncelikle grip ve suçiçeği nadiren de başka virüs hastalıklarının seyri sırasında görülebiliyor Reye Sendromu, viral hastalık başladıktan 3-7 gün kadar sonra ani belirtilerle başlıyor En tipik belirtileri kusma, şuur bulanıklığı, hayal görme, huzursuzuk ve giderek koma tablosu görülebiliyor Reye Sendromu'nda beyin ve karaciğer yeterli görev yapamıyor Karaciğer şeker metabolizmasını düzenleyememenin yanı sıra, vücut için zararlı olabilecek kimyasal maddeleri işleyerek zararsız hale getirme görevini yapamıyor Buna bağlı olarak kanda amonyak gibi zararlı maddeler çok yükselirken, şeker oranı da ileri derecede düşüyor Ayrıca tıpta ensefalopati denilen türde beyin fonksiyonlarının bozulması tablosu da görülüyor Reye Sendromu neden oluyorİ Reye Sendromu'na yol açan etken bilinmiyor Yapılan bazı çalışmalar bu tür virüs hastalıklarının seyri sırasında kullanılan ilaçlarla aralarında ilişki kurarken, bazı çalışmalar çevre kirliliği sonucu alınan zararlı maddeleri sorumlu tutuyor Genetik yatkınlığı düşündüren bazı çalışma sonuçları da var Özellikle İngiltere kökenli çalışmalarda aspirin kullanımı ile Reye sıklığı arasında istatistik bir yakınlık olması nedeniyle, çocuklarda ve gençlerde aspirin kullanımının kısıtlanması gerektiği öne sürülürken, başka bazı araştırmacılar, aralarında grip ve suçiçeğinin önemli yer tuttuğu viral hastalıklar sırasında parasetamol ya da başka ilaç kullananlarda ve hatta hiç ilaç kullanmayanlarda da Reye görüldüğünü belirterek, böyle bir kısıtlamanın doğru olmayacağını, altında ülkeler arası ekonomik çıkar kaygılarının yatmasından endişe ettiklerini belirtiyorlar Görüldüğü gibi Reye, kesin nedeni bilinmeyen, oldukça ciddi ama çok şükür sık görülmeyen bir hastalık Bu nedenle çocuklarda ve ergenlik dönemindekilerde grip, suçiçeği ve benzeri virüs hastalığı görüldüğünde, evde kendi başına tedaviye kalkışmak yerine bir doktora başvurmakta yarar var

myokardit:kalp kası iltihabıdır

Ensefalopati: beyin dokusunda genelde dejeneratif değişikliklerin görüldüğü hastalıklara verilen isim

Epidemiyoloji, toplumdaki hastalık, kaza ve sağlıkla ilgili durumların dağılımını, görülme sıklıklarını ve bunları etkileyen belirteçleri inceleyen bir tıp bilimi dalıdır

Kronik kardiyopulmoner hastalıkları: Sürekli devam eden kalp ve akciğerle ilgili hastalıklar

Diabet:Şeker hastalığı

Renal bozukluk:Böbrekle ilgili bozukluk

HIV: AIDS'e yol açan virüstür





Alıntı Yaparak Cevapla

Virüsleri Tanıyor Musunu?

Eski 08-27-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Virüsleri Tanıyor Musunu?




Hepatit Nedir?


Karaciğer'in iltihaplanması anlamına gelen "HEPATİT" tüm dünyada yaygın olan bir Halk Sağlığı problemidir ve insan vücudunda bir çok olumsuz bulguya yol açar Her hepatitte sarılık görülmez ancak halk arasında her hepatite sarılık denir 15 - 20 sene öncesine kadar herkesin sarılık olmasi, grip olmak gibi çok sıradan ve olağanmış gibi karşılanırdı Kimse ciddi, hatta ölümcül olabilecek tehlikelerinden, korunmadan, önleminden, doğar doğmaz aşı olmaktan bahsetmezdi; sarılığın karaciğerimize zarar verdiğinden ve hatta bazen iflasina yol açtığından da bahsedilmezdi

Hepatit yapan etkenler nelerdir ?

Hepatitlerin birçok nedeni olmakla birlikte, en sık karşılaşılan türü;

* Virüslerin yol açtığı enfeksiyonlardır Hepatite neden olan virüsler; A, B, C, D, E, F ve G olarak alfabenin ilk harfleriyle isimlendirilirler "Hepatit" terimi ile işte bu "viral hepatit"ler belirtilmek istenmektedir Hepatit şeklinde belirebilen diğer virüs hastalıkları; Enfeksiyöz mononukleosis, Sarı humma, Sitomegalovirus hastalığı, Herpes simplex ve bazı Enterovirus enfeksiyonlarıdır Karaciğerin taze, alevli iltihabına "Akut Viral Hepatit", 6 aydan fazla sürmesi haline ise "Kronik Viral Hepatit" adı verilmektedir

* Bazı toksik ilaçlar ( tüberküloz tedavisinde kullanılan INH, bazı sinir hastalığının tedavisinde kullanılan chlorpromazin gibi ),

* İlaç aşırıduyarlılığı,

* Bazı mikroplar (Brucella, Tüberküloz)

* Safra tıkanıklığı,

* Radyasyon,

* Genetik olarak geçen ender hastalıklar [demir depolama hastalığı ( Hemokromatozis= irsi olarak geçen, başta karaciğerde olmak üzere demir birikmesiyle organ hasarına yol açan ender bir hastalık ), bakır depolama hastalığı ( Wilson hastalığı= bakır metabolizması bozukluğu nedeniyle özellikle karaciğerde ve gözün kornea tabakasında bakır depolaması ile karaciğerde hasara neden olan ender bir hastalık )] ve

* Bağışıklık sistemi ( immün sistem ) bozuklukları da hepatite neden olabilir


Hepatit konusundaki bu kısa hatırlatmadan sonra, özellikle sonbaharda ve kışın sıkça görülen HEPATİT A enfeksiyonundan bahsetmek istiyorum




HEPATİT B




(VİRAL HEPATİT – BULAŞICI SARILIK)

Konuyu Hazırlayan: DrAlper A Hatipoğlu

Hepatit B Nedir ?Hepatit B,karaciğer iltihabı anlamına gelen hepatit hastalığının etkeni olan virüslerden bir tanesidir Hepatit B virüs hepadnavirüsler ailesine dahil bir DNA virüsüdür Çapı 42 nm'dir Virüsün yüzeyinde 3 ayrı yüzey antijeni vardır Nükleokapsid proteini DNA ile birliktedir ve P geninin ürünüdür HBe antijeni HBcAG'nin büyük parçaları ile sekansiyel homoloji gösterir
Meydana getirdiği hastalık,çok ağır tablolara neden olabilmektedirBu virüs,esas olarak karaciğerde yerleşir,orada çoğalır ve zamanla karaciğeri tahrip edecek boyutlara ulaşabilir

Hepatit B bulaşıcı bir hastalıktır ve ülkemizde çok önemli bir sağlık sorunudur

Türkiye’de bugün her 3 kişiden yaklaşık 1’i Hepatit B virüsü ile karşılaşmıştır Yine her 10 kişiden 1’i Hepatit B virüsünü taşımakta ve bulaştırmaktadır Hastaların % 75-80 inde herhangi bir belirti vermeksizin gelişir, taramalarda ve kan bağışlarında yapılan tetkiklerde tesadüfen tespit edilir Kuluçka süresi 2-6 ay arasında değişmektedir Bu süreler sonunda gözlenebilen hastalık belirtileri ;

Aşırı halsizlik ve yorgunluk hissi

İştah kaybı

Bulantı

Kusma

Deride ve göz aklarında sararma

İdrar renginde koyulaşma

Karın ağrısı

Karaciğer bölgesinde hassasiyet , olarak özetlenebilir

Hepatit B virüsü bulaştıktan sonra üç yol izler:

Kişinin immün sistemi (bağışıklık sistemi) kuvvetli ise vücudunda virüse karşı antikor denilen koruyucu maddeler oluşur ve belirli bir düzeyde kalır,artık kişi doğal olarak aşılanmıştır, tam şifa ile iyileşmiştirÖmür boyu Hepatit B’den korunacaktır

Oluşan bu koruyucu antikorlar,eğer ki olması gereken düzeye ulaşamaz ise kişi taşıyıcı olarak kalacaktır,henüz kendisi hasta değildir fakat potansiyel virüs saçıcısıdır,çevresi için hastalığın yayılmasında büyük bir tehlike oluştururÖzellikle ülkemizde bu anlamda gizli taşıyıcılar çoktur,hastalığın kontrolsüz bulaşmasında en sessiz yolu oluştururTaşıyıcılar için risk yıllar sonra başlayabilirTaşıyıcı kişi karaciğer kanserine aday olabilir veya organ hasarı ile karaciğer yetmezliğine girebilir

Kişide koruyucu antikorlar hiç oluşamaz,herzaman virüs güçlü durumdadır,vücut virüse yeniktir,karaciğer fonksiyonları bozuktur,karaciğer enzimleri yüksektir,kişi aktif hastadır, hızla karaciğer yetmezliğine gider veya hastalık yıllara yayılır zamanla karaciğer yetmezliğine ya da karaciğer kanserine dönüşür

Hepatit B’de hedef organ karaciğerdir

Karaciğer vücudu toksik maddelerden temizleyen,sindirimde görevli safrayı sentezleyip kana veren ,vücutta görevli pek çok taşıyıcı proteinleri sentezleyen ana organdırKarbonhidrat,yağ ve protein metabolizmasında da çok önemli görevleri vardır

Bu virüs karaciğer dokusunu oluşturan hücreleri tutar,bu hücreler zamanla fonksiyonlarını yapamaz hale gelir,yukarıda bahsettiğimiz yollara göre karaciğeri zedeleyebilir ve tek tek hücre ölümü başlayabilir,sonrasında karaciğer doku kaybı gelişebilirSonuç:GERİYE DÖNÜŞSÜZ ORGAN HASARIDIR

Hepatit B Nasıl Bulaşır ?

Hepatit B, kan yoluyla ve çok sıklıkla da yakın temasla (kan dışındaki vücut sıvıları:tükürük,ter,cinsel organ sıvıları) bulaşır Derideki bir çatlak yada açık yara ile temas eden bir damla kan yada tükürük bile hastalığın bulaşması için yeterli olabilmektedir Taşıyıcı anneden bebeğine de doğum esnasında bulaşabilir

En önemli ve yaygın bulaşma yolu korumalı da olsa cinsel ilişkidir,çünkü ter ve tükürük gibi vücut sıvılarıyla dahi geçişleri olabilmektedirKan ve kan ürünlerinin nakli,kirli enjektörlerin kullanımı(ör:uyuşturucu bağımlılarında olduğu gibi hijyenik olmayan şartlarda ortak kullanılan enjektörlerle),yeterli sterilizasyonun yapılmadığı cerrahi girişimler, kuaför ve berberlerdeki iyi sterilize edilmemiş manikür ve pedikür setleri, tıraş bıçakları, makaslar, steril olmayan aletlerle yapılan sünnet,kulak delme işlemleri ve ortak kullanılan diş fırçaları Hepatit B virüsünün bulaşmasına sıklıkla aracılık etmektedir

“Hepatit B Taşıyıcılığı” Ne Demektir ?

Bu virüs ile temas eden her 10 bebekten 9’u ve her 10 erişkinden 1’i belirli bir süre sonunda (>>6 ay) mikrobu vücudundan atmayı başaramazsa yaşam boyu taşıyabilecek ve insanlara yayacaktır Ancak taşıyıcılarda hastalık durumu farklılık gösterebilmektedir Karaciğerlerinde oldukça ağır hasarın ortaya çıktığı bireylerde, yıllar sonra Karaciğer Yetmezliği, Siroz ve Karaciğer Kanseri görülebilmektedir Kronik hepatitlilerin %25’i Primer Karaciğer Kanseri ve Siroz nedeniyle ölmektedir Hepatit B Primer Karaciğer Kanserlerinin %60-80’inden sorumludur Ve karaciğer kanserleri kanser ölümleri içinde ilk 3 sırada yer almaktadır Hepatit b virüsü sigaradan sonra bilinen en yaygın kanserojendir(kanser nedenidir)


Hepatit B Risk Grupları Hangileridir ?

Hepatit B’li anneden doğan bebekler

Ev içinde Hepatit B hastası yada taşıyıcısı olanlar

Birden fazla kişi ile cinsel ilişkisi olanlar

Kan ve kan ürünleri kullananlar

Hemodiyaliz hastaları

Damar içi ilaç bağımlıları

Sağlık personeli

Toplu halde bulunulan yerlerde ( okullar, kreşler, kışlalar, yurtlar, huzurevleri vs) yaşayanlar risk gruplarını oluştururlar
Hepatit B’den Korunmak Mümkün müdür ?

Virüs vücuda girmemişse korunması kesinlikle mümkün olan bir hastalıktırEn etkili korunma yolu da aşılanmadırKoruyuculuğu %90-95’tir Eğer koruyucu düzeyde antikor titresi elde edilmişse koruyuculuk %100’e ulaşır

Aşılama,taşıyıcılara veya aktif hasta olanlara yapılamaz

Aşılama kararı,doktorlar tarafından istenen belirli tetkiklerden sonra verilebilir

Uygulanacak aşı şeması,toplam üç dozun belirli zamanlara bölünerek uygulanması ile olur

Genel olarak kullanılan aşı şeması: ilk doz 0ay(sıfırıncı ay) kabul edilmek kaydıyla,bir ay sonra 2doz ve 5 ay sonra 3doz olmak üzere 0-1 ve 6ayda yapılan 3 doz aşı uygulamasıdır

Bir diğer uygulama da hızlı cevap beklenen olgulardaki kullanılan şemadır:

0ayda 1doz,bir ay sonra 2doz,bir ay sonra 3doz ve de 12ay da(yani son 3dozdan 11 ay sonra ) 4dozun yapılmasıdır

Aşılama sonrası enjeksiyon yerinde ağrı, kızarıklık, şişlik, ateş yüksekliği ve birtakım allerjik reaksiyonlar görülebilmektedirÇoğu önemsiz reaksiyonlardırHastalığın risklerinin yanında daha da önemsizleşirler

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.