Tarihsel Doku (Özel2) |
09-07-2008 | #1 |
dejavu2009
|
Tarihsel Doku (Özel2)2006 yılında bilimkurgu öykü yarışmasına katılmak için 6 saat içinde yazdığım öykü Sadece FORUMSiNSi'de TARİHSEL DOKU Arkeolog Metin elinde eski bir haritayla buldozerin önünde yürüyordu Gerilerde dört yardımcısı çadırları ve gerekli eşyalarla birlikte onları takip ediyorlardı Yol toprak olduğundan gerideki arabalar yavaş ilerlemelerine rağmen küçük toz bulutu oluşturuyorlardı Arkeolog Metin önündeki tepenin yamacına ulaştığında buldozer şoförüne el işareti durdu “ Burayı kazacağız “ dedi Arkeolog Metin Gerilerdekilere baktı; “ Sizde eşyaları indirip çadırları hazırlayın” Yardımcıları birkaç metre uzaktaki çam ağaçları altına çadırları kurmaya başladılar Arabadan üç çadır indirdiler Biri diğerlerinin ikisi büyüklüğünde olan Arkeolog Metin’in çadırıydı Bir arabayı içine alabilecek kadar büyük ve genişti Bu yüzden kurması zor olduğundan dolayı ilk önce onu kurmaya başladılar Arkeolog Metin yerden bir dal parçası alarak bulunduğu alanın bir kısmını daire içine aldı ve buldozer şoförüne bu alanı kazması için işaret verdi Buldozer şoförü gösterilen yeri hemen kazmaya başladı Arkeolog Metin’de bir çocuğun heyecanıyla kazıyı izlemeye koyuldu Her kazıda bu hali vardı “ Hey dikkat etsene “ diye bağırdı Arkeolog Metin Buldozeri kullanan şişko Hamdi her zamanki gibi alabildiğine hızlı kazmak istemişti “ Her metrede yavaş kazmanı istiyorum Beni anlıyorsun değil mi? “ Şişko Hamdi asker gibi selam çakarak “ Evet “ diye bağırdı Arkeolog Metin hala şişko Hamdi’ye bakıyordu “ Tanrım, niye bunun gibi adamlar hep beni bulur” Diye geçirdi içinden Kazı yaptıkları alanın karşısında bulunan küçük dağa baktı Dağın eteklerinde dağdan geldiği belli olmayan bir dere vardı Etrafına bakındı Etrafında fazla ağaç yoktu Uzun bir düzlük vardı yalnızca Kazı alanına baktı; “ En sonunda bulabileceğim “ diye geçirdi içinden ve hafifçe gülümsedi Arkeolog Metin her zamanki gibi geçmişe ait ne bulursa bir çocuk gibi sevinir Çünkü tarihsel geçmiş onu hep cezp etmiştir Saatine baktı On iki idi Güneş tepeye geliyordu Şişko Hamdi’de bir hayli kazmıştı “ Dur! “ diye bağırdı Arkeolog Metin “ Buldozeri kenara çek bundan sonra elimizle kazacağız “ Yanındaki yardımcılara baktı“ Herkes küçük kazma ve kürekleri alsın Bütün gün burada oyalanacak vaktimiz yok“ Yardımcılardan biri küçük çadırın içine girdi Birkaç kazma kürekle kazı alanına geri döndü Buldozer on altı metre karelik bir alanı kazmıştı Yaklaşık iki buçuk metre gibi bir derinliğe ulaşmıştı Her yaptığı gibi bu kazıda da bulacağı hazinelere bir zarar gelmesini istemediğinden elle kazmayı seçti Arkeolog Metin ve yardımcıları yavaşça kazı alanına inerek her biri bir alana dağıldı Şişko Hamdi’de buldozerden onların nasıl kazı yaptıklarını keyifle izlemeye koyuldu Küçük kazmaların birinden “took” diye bir ses çıktı “ Durun! Sakın kimse kazmayı bir daha vurmasın” Diye bağırdı Arkeolog Metin “ Nerden geldi o ses? “ “ İşte buradan” Dedi yardımcısı Arkeolog Metin aceleyle gösterilen tarafa gitti Yavaş vuruşlarla toprağı araladı Kahverengine yakın bir şey belirdi Arkeolog Metin bir çocuğun sevinciyle bağırdı: “ Hemen bir kürek verin Çabuk olun çabuk” Kürekle etrafını kazdı Kahverengi ve zamanla siyahlaşmış bir sandık beliriverdi Etrafını kazdıkça sandık daha da beliriyordu En sonunda bir metre boyunda ve iki metre genişliğinde, üstünde tuhaf geometrik şekiller bulunan bir sandık çıktı Onu hemen halatla bağlayıp buldozerle yukarı doğru yavaş hareketlerle taşıdılar Sandığı büyük çadırın önüne indirdiler Herkes sandığın başında toplanıp heyecanla içinden ne çıkacağını bekliyordu “ Doğrusunu söylemek gerekirse o haritayı o yaşlı adamdan almadan önce ona hiç inanmamıştım Bizimle alay ettiğini sanıyordum” Dedi Arkeolog Metin “ Bende inanmamıştım ama bunun için yanıldık” Dedi yardımcısı Sandığın kilit kısmında kilitle beraber asılmış kare şeklinde bir levha ve bu levhanın üstünde kabartma halinde; Eski Arap alfabesiyle yazılmış bir yazı vardı Arkeolog Metin yazıyı yavaşça okudu: “ Sakın kilidi açmayın Çünkü gerçekler hep yanıltıcı olmuştur Ne kadar tuhaf bir uyarı değil mi? “ “ Evet, çok tuhaf Kendimi bir an için Mısır piramitlerindeymişim gibi hissettim Peki şimdi ne yapacağız? “ “ Tabi ki bunu açacağız “ “ Peki uyarı ne olacak? Belki bu uyarı bizi korumaya çalışıyordur” Arkeolog Metin çekici eline aldı “ Her yerde uyarı vardır Uyarının ne anlam ifade ettiğini öğrenmek lazım değil mi?“ Yardımcısına gülümsedi ve çekici son hızla kilide vurdu Kilit çok paslanmış olduğundan “ Took ” bir sesle yere düştü Yavaşça sandığı araladı Etrafa tuhaf bir koku yayıldı Sandığı tamamen açtığında; içinde tabletlere bezeyen parlak bakır renkli madeni kutular gördü Bir tanesini yavaşça sandıktan çıkarıp büyüteçle incelemeye başladı Kenarlarında geometrik şekiller vardı Eliyle şekillere dokundu Orta kısmında dünyanın şekli vardı Bu Arkeolog Metin’i çok şaşırtmıştı çünkü daha önce böyle bir şeyle karşılaşmamıştı Hemen başka bir tablet aldı Bununda üstünde geometrik şekiller vardı Ama diğerinden farklı konumdaydılar Ortasında ise rakamla yüz sayısı kabartılmıştı Başka bir tablete baktı Onun ortasında sis resmi vardı Tabletlerin yan kısımlarında ortadan içe doğru geçmiş uzantıları ve diğer yanlarda bu uzantıların giriş kısımları vardı İki tableti yan yana getirdi Uzantılar ve giriş kısımları birbirine uyuyordu Onları birleştirdi Arkeolog Metin çadırın içine girip bilgisayarını açtı Çantasından dijital fotoğraf makinesini alarak sandığın yanına geri döndü “ Bu tabletleri yavaşça çadırın içine dizin Bunun için çok dikkatli olmanızı istiyorum” Dedi Arkeolog Metin Yardımcıları tabletleri indirmeye başladıktan kısa bir süre sonra yardımcılarından biri koşarak yanına geldi “ Metin bey, Metin bey şuna bakın!” Elinde dört tablet büyüklüğünde kocaman bir kutu taşıyordu Bu diğer tabletlerden farklıydı Ortasında bir daire çiziliydi Bu dairenin içinde sarmal motif kabartılmıştı Arkeolog Metin bunu dikkatlice inceledikten sonra diğerlerinin ortasına koydu Sandıktan tabletler çıkarılmaya devam edildikçe tuhaf koku daha da arttı “ Metin bey bu koku arttı Belki uyarının nedeni buydu Olamaz mı?” Diye sordu yardımcısı “ Merak etme bu büyük bir sorun yaratmaz sadece küçük bir huzursuzluk hissedersin o kadar” “ Ama düşündüğünüz gibi değilse?” “ Bana güven” Deyip dışarı çıktı Küçük dağın eteklerine baktı Uzakta, siyah bir karartı halinde bir kişi hareket ediyordu Kazı yaptıkları alana doğru ilerliyordu “ Çabuk biriniz bana dürbünü versin!” Yardımcısı aceleyle dürbünü getirdi “ Tabletlerin hepsini indirdiniz mi?” diye sordu Arkeolog Metin “ Evet hepsini indirdik” “ Hepsinin ayrıntılı fotoğraflarını çekin Ardından büyük tablet ortada olacak şekilde onları yavaşça birleştirin” Dürbünle gelen adama baktı Yaşlı bir adamdı Elinde asasıyla hafifçe topallıyordu Eski tip bir şalvar ve şapka giymişti Çok uzak olduğundan yüzü fazla seçilemiyordu Arkeolog Metin bu yaşlı adamın onlara haritayı veren adam olduğunu fark edemedi Arkeolog Metin içeri girip masasının başına oturdu Tabletlerin çekilen resimlerine bakmaya başladı Çekilen her bir fotoğraf anında bilgisayara aktarılıyordu Toplam otuz iki adet tablet ve bir büyük tablet vardı Tabletler birleştirilince her birisinin yeri ve konumu değişebiliyordu Bu yüzden kaç farklı dizilim olacağını hesaplamak için fotoğrafları bilgisayar programına yerleştirdi Program bulduğu her bir dizilimi gösteriyordu “ Hepsini resmini çektim” Dedi yardımcısı “ Sandığın resimlerini çekmeyi unutmayın” “ Şimdi çekeceğim” Diyerek yardımcısı dışarı çıktı Çadırın içi sıcaktı Sandıktan yayılan koku çadırın her tarafını sarmıştı Arkeolog Metin’in gözkapakları ağırlaşmaya başlamıştı Başını yavaşça masaya dayadı Birden iki büyük kayanın sürtünmesine benzeyen güçlü bir ses tabletlerden çıktı Arkeolog Metin masadan fırlayarak tabletlerin yanına doğru koştu Ardından içeri dağın eteklerinden gelen o yaşlı adam girdi Bu haritayı aldıkları yaşlı adamın ta kendisiydi Yaşlı adam hemen Arkeolog Metin’in yanına doğru koştu “ Aman Allah’ım onları birleştirmişsiniz Bunu yapmamalısınız” Diye bağıdı yaşlı adam “ Tabi ki birleştirdik Ne yapmamızı bekliyordun ki ” Diye yanıtladı Arkeolog Metin “ O olaylar sizinde başınıza gelecek Uyarı bu yüzdendi Onu okumadın mı?” “ Sen henüz hiçbir şey bilmiyorsun” Diye bağırdı Arkeolog Metin Ses gittikçe yükseliyordu Tabletlere baktılar Ortadaki büyük tabletin daire kısmı yavaşça dönmeye başlamıştı Büyük tabletin aralıklarından yeşil bir sis hafifçe yükselmeye başladı Arkeolog Metin hemen tabletlerin üstüne çıkıp büyük tabletin daire olan kısmına girdi “ Uyarı! “ Diye bağırdı yaşlı adam Yeşil sis Arkeolog Metin’in her tarafını kapladı Bir süre sonra sis o kadar yoğunlaştı ki Arkeolog Metin etrafındaki hiçbir şeyi göremiyordu Yeşil sis yavaşça azaldı Arkeolog Metin etrafına bakındı Artık kendi çadırında değildi Etrafında bir sürü büyük bina vardı Binaların hepsi şeffaf camdan yapılmıştı Bir kristal cam kadar büyüleyici bir güzelliğe sahipti Her şey berraktı Öyle ki binaların içindeki her şey rahatlıkla görülebiliyordu Her şey bir düzen içinde sıralanmıştı Binalar ve binaların içindeki her şey Yan tarafında geniş bir yol vardı Yolda çeşitli renklerden oluşan hatlar vardı Bu hatların üzerinden kutulara benzeyen küçük makineler ilerliyordu Ama ne tuhaftır ki hiçbir gürültü yoktu Üzerinde bulunduğu yola baktı Camsı bir yapının üstündeydi Camın altında toprak rahatlıkla görülüyordu Bu doğayı korumak için yapılmış bir şey böylece toprak kirlenmez diye düşündü Birden kendisine doğru bir insanın geldiğini fark etti Yanına yaklaşınca durdu Kabarık uzun saçları ve parlak mavi gözleri vardı Beyaz ve vücut hatlarına uyumlu beyaz bir elbise giymişti “ Korkma yabancı, sana bir zarar gelmeyecek” Arkeolog Metin hiçbir şey söyleyemedi Hala yaşadıklarının etkisindeydi “ Biz senin nerden ve hangi zaman diliminden geldiğini biliyoruz Merak etme Geleceğe hemen alışacaksın İstersen önce kendini tanıt” “ Benim adım Metin Ben bir arkeologum” “ Benim adım da Dehir “ Elini uzatıp tokalaştı “ Dehir? Daha önce hiç böyle bir bayan ismi duymamıştım” “ Bu üç boyutlu anlam ifade eden yeni bir Türkçe kelime” “ Herhangi bir anlamı var mı?” “ Evet var Dehirlemenin kısaltılmış hali Dehirleme; gelen zamana karşı bir plan yapılması ve bu plana göre davranılmasıdır” “ İlginç, böyle bir kelimenin türetilebileceğini hiç düşünmemiştim” “ Evet senin için ve yaşadığın zaman dilimi için de ilginç Şimdi beni takip et” Dehir yan tarafta buluna bir binaya geçti Arkeolog Metin’de onu takip etti İçerisi neredeyse boştu Sadece birkaç masa şeklinde oval yapılar vardı Dışarısı şeffaf camlardan buz mavisi gibi görünüyordu Sanki tanını ağarması gibiydi “ Her şey şu an senin için karışık bunu biliyorum” Dedi Dehir “ Evet karışık” Dedi Arkeolog Metin Masanın birinde beyaz bir küçük bir kutu vardı Arkeolog Metin kutuyu eline aldı “ Bu ne? “ Diye sordu “ Bir çeşit dürbün” Dedi Dehir Kutuyu açtı İçerisinde iki küçük lens vardı “ Gözlerini aç” Dedi Dehir İkisini gözlerine yerleştirdi “ Evet, şimdi bu masaya bakmanı istiyorum Onun içini görmeye çalış” Hafifçe gözlerini kırpıştırdı “ Ooo, her şeyi ayrıntılı olarak görebiliyorum” Dedi Arkeolog Metin “ Evet, bunun için tasarlandı“ “ Her şeyin içini görebiliyorum Kapalı bir kitabın sayfalarını görmek gibi bir şey Her harfi ayrıntılı olarak görebiliyorsunuz Sayfaları çevirmeye gerek yok” “ Masanın içinde ne var?” Diye sordu Dehir “ İçinde bir sürü kablo var Hepsi ışıl ışıl sanki canlıymışlar gibi duruyorlar Yüzlerce hatta binlercesi var Hepside düzenli bir biçimde sıralanmış” “ Onlar nano teknolojinin eseri kendilerini onarabilecek kadar akıllılar” Arkeolog Metin masaya bakmayı bıraktı Dışarıyı izlemeye koyuldu Dışarısı hala cezp edici bir görüntüdeydi Kendini dışarıya bakmaktan alamıyordu “ Toprağı neden camsı bir yapıyla kapatmışsınız?” Diye sordu Arkeolog Metin “ Toprağı korumak için” “ Bende öyle düşünmüştüm” “ En çok bilimin hangi noktada olduğunu merak ediyorum Yeni bir şey var mı?” Diye sordu Arkeolog Metin “ Zamanı inceliyoruz” Diye yanıtladı Dehir “ Zaman mı?” “ Tabi ki zaman… Evrenden galaksilere, galaksilerden yıldızlara, yıldızlardan gezegenlere, gezegenlerden dağlara, dağlardan en küçük noktaya, noktadan atoma, atomdan parçacıklara kadar zaman her yerde Zaman, her şeyi kapsayan her şeyle bağlantısı olan bir şey oluyor Değil mi?” “ Evet haklısınız Peki zamanı nasıl tanımlıyorsunuz?” “ Zaman iki nokta arasında akar Sana belirtilen konum ve zamandan sonra ben hiçbir yerdeyim diyemezsin Yani sürekli zamanla ilişkilisin ve düşünebildiğin her şey zamanla bağlantılı Bir düşün ki zaman bir akarsu ve her şey bu suyun içinde ilerliyor Biz buna Tarihsel Doku diyoruz” Dehir Arkeolog Metin’e baktı ve gülümsedi “ Bu zor bir konu değil mi?” Diye sordu Arkeolog Metin “ Zorluğu olacak tabi ki Birikmiş soruları var Onları bilmen bir anlam ifade etmez” “ Yine de bilmek istiyorum” Dehir ona baktı “ Sana söyledim onları bilmen bir anlam ifade etmez Ama yinede söyleyeceğim: Tarihsel Dokular üzerine yeni dokular oluşturulduğunda nasıl bir etki oluşur? Ya da Tarihsel Dokular üzerine neler inşa ederek böylece bir gücü elimizde bulundurabiliriz? Veya zamanın sürtünmesini nasıl durdurabiliriz? Zamanın sürtünmesi de mi ne? O her şeyi yok oluşa götüren ve aynı zamanda yaşamın kaynağını oluşturan şey Ne kadar tuhaf değil mi? Dedi Dehir “ Geçmiş ve şimdi bağlantılı bunu ben de fark ediyorum Size sadece bir soru soracağım Gerçekler hep yanıltıcı mı olur?” diye sordu bilmen Arkeolog Metin Sözlerini tuhaf bulan bir ifadeyle Dehir, Arkeolog Metin’e baktı Ardından garip bir şekilde gülümsedi “ Metin bey, Metin bey” Diye bağırarak çadırın içine girdi yardımcısı Başını masadan kaldırdı Etrafına tuhaf bir şekilde bakarak ani bir hareketle kalktı “ Ne kadar tuhaf bir rüya” Diye kendi kendine söylendi Hala rüyanın etkisindeydi Etrafına tuhafça bakmaktan kendini alamıyordu Bilgisayarına baktı Program bir şekil bulup dona kalmıştı “ Metin bey dışarıda yaşlı bir adam seni görmek istediğini söylüyor” “ İçeri gelsin” İçeriye haritayı aldıkları yaşlı adam girdi Yavaş hareketlerle masaya doğru ilerleyip sandalyeye oturdu Kaçamak gözlerle tabletlere baktı “ Onları bulmuşsunuz” Dedi yaşlı adam “ Evet biraz uğraştan sonra bulduk” “ Umarım onları birleştirmemişsinizdir” Dedi ve yine tabletlere baktı “ Çünkü ne olacağına dair bir uyarı aldığınızdan eminim Bunu yapmak aptalca olurdu Eğer bunu denemeye kalkışırsanız sonuçlarına da katlanırsınız Bu sonuçlar beklediğiniz türden şeyler değil Çok korkunç şeyler olurdu Değil mi Arkeolog Metin?” Arkeolog Metin birden tabletlere baktı Sonra yaşlı adama tekrar baktı Şaşılacak bir şey görmüştü Tabletler yerinde değildi Birden irkildi ve tekrar tabletlerin bulunduğu yere baktı Biraz daha dikkatlice baktı Gördüğü tabletlerin içiydi İçlerinde ışıl ışıl parlayan kablolar vardı Aniden Dehir’in verdiği lensler aklına geldi Yaşlı adama döndü Garip bir şekilde gülümsedi “ Evet korkunç şeyler olurdu” Dedi YILDIRAY
__________________
CURIOSITY "MERAK" İLGİNÇ BİR DİZİ; http://www,dizimag,com/stephen-hawki...eady-dizi.html |
Cevap : TARİHSEL DOKU (özel2) |
09-07-2008 | #2 |
VANDETTA
|
Cevap : TARİHSEL DOKU (özel2)Güzel olmuş,yazı yazmayı düşünmelisiniz
__________________
Milliyetçilik,faşizmin millete yutturulabilir halidir,aksini iddia edenler kendi milliyetçiliğini
savunanlara saygı duysunlar! Tek çare;Din birliğidir |
Cevap : TARİHSEL DOKU (özel2) |
09-14-2008 | #5 |
dejavu2009
|
Cevap : TARİHSEL DOKU (özel2)haklısın vandetta |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|