Prof. Dr. Sinsi
|
Sultan Mahmud (İi) Han


Baba adı: Abdülhamid (I) Han
Anne adı: Nakşidil '' Aimee '' Sultan
Doğum: 20 08 1785, İstanbul
Saltanatı: 1808 - 1039, 31 yıl
Tahta çıkış yaşı: 23
Tahttan ayılma sebebi: Ölüm
Ölümü: 01 08 1839, 54 yaşında, verem nedeniyle İstanbul'da
Mezar yeri: Divanyolu, İstanbul
Eşleri: Bezmialem Sultan, Pertevniyal Sultan, Haciye Pertev Piyale Nevfidan Sultan, Alicenap Kadın Efendi, Fatma Kadın Efendi, Haciye Hoşyar Kadın Efendi, Nuritap Kadın Efendi, Pervizifelek Kadın Efendi, Vuslat Kadın Efendi, Zarnigar Kadın Efendi, Ebrureftar Kadın Efendi, Hüsnümelek Hanımfendi, Zaynifelek Hanımefendi, Tiryal Hanımefendi, Lebrizifelek Hanımefendi
Çocukları: Abdülmecit, Abdülaziz, Abdülhamid, Mehmed, Ahmed, Bayezıd, Murad, Nizamüddin, Saliha, Mihrimah, Aynişah, Atiye, Adile, Rabia, Fatma, Ayşe, Hayriye, Zaynep, Münire, Şah, Hamide, Cemile
Merakı: Hattalık, şiir, müzik, sedeföilik, okçuluk
Halifeliği: 95 halife 
II Mahmûd, I Abdülhamid’in Nakş-ı Dil Vâlide Sultân’dan dünyaya gelen küçük oğludur 28 7 1808 tarihinde Osmanlı tahtına sıkıntılı bir şekilde oturdu Amca-zâdesi III Selim’den devlet idaresi, musiki ve devlet adamlarıyla münasebetler konusunda epeyce ders almıştı Adlî mahlası ile şiirler yazan ve Mayıs 1813’den itibaren Gâzi ünvanını kullanan II Mahmûd, yaptığı ıslâhâtlarla ve özellikle de Osmanlı Devleti’nin yüzünü batıya çevirmekle meşhurdur Bazı tarihçiler onu Kanuni’den sonra en büyük padişah olarak vasıflandırırken, bazıları da batılılaşma yolundaki şekilde kalmış teşebbüslerinde dolayı tenkit etmektedirler II Mahmûd’un saltanat yıllarını, vak’a-i hayriye adı verilen yeniçeri ocağının kaldırılışına göre iki safhaya ayırmak yerinde olur:
Birinci Saltanat Safhası: Tahta çıktığında devletin halletmek mecburiyetinde bulunduğu iki mesele vardı: Birincisi, III Selim’in şahâdetine sebep olan canilerin cezalandırılması ve ikincisi de devletin içine düştüğü sıkıntıdan kurtulabilmesi için gerekli ıslâhâtın yapılması Önce devletin eyâletlerdeki elini gevşetmesinden dolayı idareyi ele alan derebeyler ve a’yânları, devlete itaat eder hale getirme meselesi ele alındı ve davet edilince askerleriyle İstanbul’a gelen a’yân ve derebeylerinin, Alemdâr Mustafa Paşa’ya olan güvenleri sebebiyle umumi bir meşveret meclisi toplandı Neticede Sened-i İttifak adıyla devletin vükelâsıyla a’yân ve derebeyler arasında bir sened imzalandı Buna göre her yerde devletin kanunları ve emirleri geçerli olacak; vergiler sadece devlet hazinesinde toplanacak; devlet namına asker toplanacak ve ancak a’yân ve derebeylerin haklarına da müdahale edilmeyecekti Kısaca Anadolu Beylikleri haline gelen Osmanlı Devleti, yeniden büyük devlet olmaya söz veriyordu (Eylül 1808) Bunu, Alemdâr Mustafa Paşa’nın arzusuyla Ekim 1808’de Nizâm-ı Cedid’i ihya manasına gelen Sekbân-ı Cedid askerinin kurulması takip etti ve başına da Ruscuk Yârânından Behîc Efendi Umûr-ı Cihâdiye Nâzırı olarak tayin edildi
Sadrazam Alemdâr Mustafa Paşa, Ruscuk Yârânı denilen ekibin elemanlarını önemli makamlara getirmişti İyi niyetli ama kültürü zayıf olan bu devlet adamı, III Selim’in şahâdetine engel olamadığı için çevresi tarafından tenkit ediliyor idiyse de, II Mahmûd ona güveniyordu Yeniçeri ise ona karşı bileniyordu Ulemâ sınıfı, usul ve âdâb bilmediğinden dolayı, bazı çiğ hareketleri sebebiyle aleyhine geçtiler Kasım 1808’de yeniçeriler sarayını bastılar; kendi adamları dışında savunmaya yardım gelmeyince, kendini hapsetti ve cephanenin bulunduğu binayı tabancasıyla ateşe vererek şehid oldu Hadise karışınca, Şeyhülislâmın fetvâsı alınarak IV Mustafa da boğduruldu (Kasım 1808) İsyan eden yeniçeriler, işi azıttı ve Topkapı Sarayı’na hücum ettiler Bunun üzerine 4000 kişilik sekbân-ı cedid askeri yanında donanmay-ı hümâyûna bağlı gemilerden Yeniçeri Ağasının bulunduğu yere toplar atılarak saltanat muhafaza edilmeye çalışıldı ve hatta Süleymaniye Camiinin bir minaresi yara aldı Neticede ulemânın tavassutu ile 18 Kasım 1808’de sekbân-ı cedid lağvedildi ve kısmî tavizlerle isyan bastırıldı
IV Mustafa zamanında (25 8 1807) Osmanlı ile mütâreke imzalayan Rusya, Fransa ile olan savaşına rağmen, iç karışıklıkları fırsat bilerek, Romanya’yı elde etmek ümidiyle Osmanlı Devleti’ne karşı savaş ilan etti Temmuz 1809’da Sadrazam Yusuf Ziyâeddin Paşa komutasındaki Osmanlı ordusuna yenilen Rus ordusu, önce geri çekildi; ancak sonradan tecâvüzlerini sürdürerek Poti’ye kadar geldi Ağustos 1810’da Varna’yı almak istediler; başarılı olamayıp geri çekildiler Napolyon Bonapart’ın ısrarla Rusların işini bitirelim teklifine, güvenilmeyen kişiliğinden dolayı menfi cevap veren Osmanlı Devleti, 28 5 1812 tarihinde Ruslarla Bükreş Muâhedesini imzaladı Romanya’yı iade eden Ruslar, Bükreş çevresinde bir Sırp Prensliği kurdurulmasını kabul ettirmekle asıl tavizini almıştı Bu olay, Yunan İhtilâlinin de çıkmasına sebep oldu
Sırpların muhtâriyet elde etmesi, Patras Başpiskoposu Germanos’un liderliğinde 12 Şubat 1821’de Rum İsyanının yani Yunan İhtilâlinin başlamasına sebep oldu Tohumları daha önceleri atılan bu ihtilâl neticesinde Yunanlılar, Mora’yı ele geçirdiler İşin arkasında 1814’de gizli olarak Odesa’da kurulan Ethniki Hetaria ve Fener Patriği Gregorios ile Fener Beyleri vardı Osmanlı Devleti, asırlarca Müslümanlar gibi hak ve hürriyetlerine riâyet ettiği Rumların böyle bir isyan çıkarmalarına şaşırdı ve yüzlerce Müslümanın kanının akmasına yol açan bu hareketi tahrik eden Cihân Patriğini, Fener Patrikhânesinin Orta Kapısı önünde Nisan 1821 tarihinde idam etti Ancak Rusya’nın desteğini arkasına alan Rumlar, başlarına Prens Mavrokordato’yu geçirerek, Ocak 1822’de Yunanistan’ı kurduklarını ilan ettiler Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’yı kuvvetleriyle yardıma göndermesi üzerine, Haziran 1827’de Yunan İhtilâli bastırıldı Yeniçeri yine beceriksizliğini ortaya koymuştu
Artık halk ve devlet nezdinde yeniçerinin sonu gelmişti Haziran 1826’da yani II Mahmûd’un 17 Saltanat yılında Vak’a-i Hayriye adıyla yeniçeri ocağı lağv edildi
İkinci Saltanat Safhası: Yeniçeri ocağı lağvedilip yerine Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye adıyla eğitimli ve düzenli bir askerî teşkilât kurulunca, devletin içerdeki problemlerinden biri ortadan kalkmış oldu Bunu diğer ıslâhâtlar takip etti Osmanlı Devleti’nin eyâlet askerleri dışında düzenli bir ordusu kalmadığını gören Rusya durumdan istifade etmek istedi; ancak Osmanlı Devleti, Ekim 1827 tarihli Akkerman Muâhedesini imzalayarak Sırbistan ve Romanya’nın muhtâriyetlerini biraz daha arttırıp tehlikeyi önlemeye çalıştı Bu arada düvel-i mu’azzama adı verilen İngiltere, Fransa ve Rusya, aralarında Temmuz 1827 tarihli Londra Protokolünü imzalayarak Yunan meselesini kaşımaya karar verdiler ve Osmanlı Devleti’ne otonom bir Yunan Prensliği için tazyik etmek üzere donanmalarıyla İyonya Denizine kadar geldiler Sulh halinde oldukları bir devlete aniden yaptıkları Navarin Baskını ile Osmanlı Donanmasını batırdılar (Ekim 1827) Üç devlet de özür diledi; ancak ordusuz olmasına rağmen Osmanlı Devleti Rusya’ya harb ilan etti (Nisan 1828) Fakat Ruslar, doğuda Ahıska’ya ve batıda ise Varna’ya kadar gelince durum tehlike arz etmeye başladı Batıda Silistre’yi ve doğuda ise Erzurum’u teslim alan Ruslar, Ağustos 1829’da Edirne’ye girdiler Bunun üzerine duruma İngiltere, Fransa ve Prusya müdahale ettiler Ancak Fransa Eylül 1829’da Mora’yı işgal etmiş ve Kavalalı’nın oğlu İbrahim Paşa Mora’dan ayrılmıştı Bunun üzerine Osmanlı Devleti Ağustos 1829 tarihinde Londra Muâhedesini imzalamak mecburiyetinde kaldı ve bu andlaşma ile bağımsız bir Yunanistan Prensliği kuruluyordu Ruslarla imzalanan Eylül 1829 tarihli Edirne Muâhedesi ile de Tuna Deltası ve Kafkasya tamamen Ruslara bırakıldı Artık müstakil olan Eflak ve Boğdan, Sırp ve Yunanistan prenslikleri, Osmanlı Devleti’ni meşgul etmek için yeterliydi Yunanistan Osmanlı Devleti’nden ayrılan ilk devlet oldu Bu arada Sisam adasına da Aralık 1832’de otonom verildi ve 1913’de Yunanistan’a katılıncaya kadar bu statü devam etti
Maalesef bu arada Fransa 1797’de Cezayir’den aldığı borcu ödemediği için 1827 yılında bölgeyi idare eden ve dayı denilen Osmanlı Beylerbeyi İzmirli Hüseyin Paşa’nın Fransız Konsolosunu tokatlaması üzerine, Fransa Cezâyir’e Haziran 1830’da asker çıkardı ve Temmuz 1830’da şehri teslim aldı Rus mağlubiyetinden yeni çıkan Osmanlı Devleti, Fransa’nın tehdidi üzerine donanmasını bile gönderemedi Artık Cezâyir Fransa’nın sömürgesi oluyordu
Rus harbine asker göndermeyen Mısır Beylerbeyisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa da, şımarmıştı Osmanlı sadrazamı olarak devlete hâkim olmak istiyordu Mısır’ı gerçekten imar etmiş ve orada itibar kazanmıştı Filistin’e kaçan fellâhları geri göndermeyen Sayda Valisi Abdullah Paşa’nın tavrını sebep göstererek oğlu İbrahim Paşa’yı Filistin’e gönderdi ve burayı işgal etti İbrahim Paşa, sırasıyla Akka, Şam, Haleb ve Hatay’ı alarak Konya’ya kadar geldi (Kasım 1332) II Mahmûd’un inkılâblarına kırgın olan halk, İbrahim Paşa’yı sevinçle karşıladı Sadrazam Reşîd Mehmed Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu üzerine geldiyse de, sadrazam esir alınınca geri döndü ve Mısır meselesi milletlerarası bir problem olmaya başladı Tamamen Osmanlı Devleti’nin bir veziri gibi davranan ve halka zarar vermeyen İbrahim Paşa, Şubat 1833’de Kütahya’ya girdi ve İzmir’e vali tayin etmeye kalkıştı Padişah, Çar’dan yardım istedi; o da 10 harb gemisini boğaza gönderdi; diğer devletler de bu fırsatı nasıl değerlendirebileceklerini düşünmeye başladılar Fransa ve İngiltere’nin araya girmesiyle, Mehmed Ali Paşa Anadolu’dan çekildi ve kendisine yedi Osmanlı eyâleti birden verildi (Mısır, Cidde, Sayda, Trablus, Şam, Haleb ve Adana) Temmuz 1833’de imzalanan Hünkâr İskelesi Muâhedesi ile Rusya da bazı tavizler kopardı
Mehmed Ali isyanını kullanan İngiltere, 1838’de Osmanlı Devleti ile yaptığı Ticâret Andlaşması ile müthiş tavizler kopardı Osmanlı sanayiini engelleyen ve Osmanlı topraklarını İngiliz mallarına açık bir Pazar haline getiren bu andlaşmanın mimarı, Londra Büyükelçisi olan Mustafa Reşid Paşa idi Nitekim Osmanlı Devleti, bu andlaşmadan istediği sonucu alamadı ve Mehmed Ali Paşa 6 yıl sonra tekrar Nizip’e kadar geldi ve Osmanlı ordusunu yendi (Haziran 1839) Bu bozgun sırasında II Mahmûd ölüm döşeğindeydi ve 7 gün sonra Temmuz 1839’da vefât eyledi Mısır krizi devam ediyordu
Adli mahlasıyla şiirler yazan Mahmud Han orta boylu, geniş omuzlu, kumral bir insandı Son yıllarda saçları ve sakalları tamamen beyazlamıştı İri ve zeki bakışlı gözleri, güzel br yüzü vardı Çok bakımlı ve zavkli giyinirdi
Dönemindeki Sadrazamlar;
Alemdar Mustafa Paşa: 1808 - 1808, Şehid
Memiş Paşa: 1808 - 1809, azil
Yusuf Ziya Paşa: İkinci kez, 10809 - 1811, azil
Laz Ahmed Paşa: 1811 - 1812, azil
Huşid Ahmed Paşa: 1812 - 1815, azil
Mehmed Emin Rauf Paşa: Birinci kez, 1815 - 1818, azil
Derviş Mehmed Paşa: 1818 - 1820, azil
Seyyid ali Paşa: 1820 - 1821, azil
Benderli Ali Paşa: 1821 - 1821, azil sonra idam
Hacı Salih Paşa: 1821 - 1822, azil
Deli Abdullah Paşa: 1822 - 1823, azil
Silahtar Ali Paşa: 1823 - 1823, azil
Mehmed Said Galip Paşa: 1823 - 1824, azil
Benderli Mehmed Selim Sırrı Paşa: 1824 - 1828, azil
Topal İzzet Mehmed Paşa: Birinci kez, 1828 - 1829, azil
Reşid Mehmed Paşa: 1829 - 1833, azil
Mehmed Emin Rauf Paşa: İkinci kez, 1833 - 1839, azil
Dönemindeki Şeyhülislamlar;
Arapzade Mehmed Arif Efendi: Devam - 1808, azil
Salihzade Ahmed Esad Efendi: İkinci kez, 1808 - 1808, azil
Dürrizade Abdullah Efendi: Birinci kez, 1808 - 1810, azil
Samanizade Ömer Hulusi Efendi: Üçüncü kez, 1810 - 1812, istifa
Dürrizade Abdullah Efendi: İkinci kez, 1812, 1815, azil
Çelebizade Mehmed Zeyni Efendi: 1815 - 1818, azil
Mekkizade Mustafa Asım Efendi: Birinci kez, 1818 - 1819, azil
Hacı Halil Efendi: 1819 - 1821, azil
Yasincizade Abdülvahap Efendi: Birinci kez, 1821 -1822, azil
Sıddıkzade Ahmed Reşid Efendi: 1822 - 1823, azil
Mekkizade Mustafa Asım Efendi: İkinci kez, 1823 - 1815, azil
Kadızade Mehmed Tahir Efendi: 1825 - 1828, istifa
Yasincizade Abdülvahap Efendi: İkinci kez, 1828 - 1833, azil
Mekkizade Mustafa Asım Efendi: Üçüncü kez, 1833 - devam 
Osmanlı Padişahları Biyografileri
|