| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Osmanlı Devletinde Kültür Nasıldı? 
 
            
 kültürel alanda,  halk  kültürü ve gündelik hayat düzeyinde  osmanlı mirasının, yukarıda bahse dilen sahalara nispeten, değişmeye daha dirençli olduğu söylenebilir
  halkın inanışları, alışkanlıkları, davranışları ve değerler sisteminin toplamı olan "zihniyet" ise, değişmeye en fazla  direnç gösteren, ve değişmenin, ancak asırlar alan bir sürede gerçekleştiği sahadır  Müzik, mutfak,  halkın kullandığı eşyalar, eğlence, kahvehane v  s  gibi gündelik hayatla ilgili konularda ve, başka etnik gruplarla birlikte yaşama, farklı  kültürlere gösterilen tolerans ve din gibi, alışkanlık ve zihniyetle ilgili alanlarda, sürekliliğin izlerini tespit etmek mümkündür  Yine de,  halkın günlük hayatı, " devletin müdahale edebileceği" sahalar arasına dahil olmuştur  Burada yapılacak değişmelerin, uzun vadede,  halkın zihniyetinde değişme meydana getireceğine inanılarak, kıyafetten takvim ve saate,  alfabeden eğitime kadar, günlük hayatın çeşitli sahalarında düzenlemeler yapılmıştır  Böylece, Batı tarzı bir hayat sürme   yoluyla, Batı zihniyetine erişmenin  mümkün olacağı düşünülmüştür  Aşağıda,  dil ve  alfabe, ve eğitim başta olmak üzere,  kültürel hayatın çeşitli sahalarında,  osmanlı ve  cumhuriyet döneminde, Batı modelinden yapılan alımlar incelenerek, bunlardaki değişme ve süreklilik çizgileri tespit e dilmeye çalışılacaktır  dil ve  alfabe konusunda, daha 19
  yüzyılın ilk yarısında, aydınlar ciddi  tartışmalara girmişlerdi  Tanzimat´la birlikte, Batı tarzında eğitim veren okulların açılmasıyla,  türkçe´nin ilim  dili olarak kullanılması, Arapça ve Farsça kelimelerden arındırılması konusu gündeme geldi  1876´da Kanun-i Esasi´ye, " osmanlı  devleti´nin resmi  dilinin  türkçe olduğu, ve  devlet hizmetine girecekler için bu  dilin bilinmesi gerektiği"ne dair bir hüküm konuldu  Fakat bu,  dil ve  alfabe konusundaki tartışmaların sonu değil,  resmi düzeyde başlangıcı oldu  dil konusu biraz irdelendiğinde, asıl sorunun,  türkçe´ye uygun olmayan Arap  alfabesi ni kullanmaktan kaynaklandığı, dolayısıyla,  alfabenin değiştirilmesi gerektiği kanaati uyandı  Bu sırada, Latin  alfabesi nin alınması konusu gündeme geldi  türkçe nin ilim  dili olması yolunda harcanan çabalar kısmen başarılı olmasına rağmen, aynı başarı  alfabe konusunda  sağlanamadı  alfabe değişikliğini yapmakta  cumhuriyet´e kaldı  1 Kasım 1928´de kabul e dilen bir kanunla Latin  alfabesi kabul e dildi  Ardından  türkçe´nin sadeleştirilmesi için faaliyetlere girişildi: Ata türk´ün geliştirdiği Güneş- dil  teorisi ve  türk  dil Kurumu´nun kurulması (1932) bu faaliyetler arasındadır  Bütün bunlar birlikte değerlendirildiğinde,  cumhuriyet döneminde, milli bir  dil yaratma endişesinin hakim olduğu görülmektedir  cumhuriyet´in,  osmanlı  geçmişi ile olan organik bağlarından birini, belki de en önemlisini, kopartması anlamına gelen bu girişim, ele alınan konu açısından  radikal bir değişme olarak değerlendirilebilir  
 |