|  | İmam Mehdi |  | 
|  08-21-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   İmam MehdiDoğum Tarihi On ikinci İmam Hz  Mehdi (a  s), hicretin 255  (M  867) yılı Cuma gecesi tan yeri ağarırken "Samerra" şehrinde dünyaya gözünü açmıştır   Babası, İmam Hasan Askeri (a  s)dır; annesi de Hz  İsanın havarisi Şumunun neslinden olan Rum Kayserinin oğlu Yuşanın değerli kızı "Saykal" ve "Susen" adlarıyla da anılan "Nergis" hatundur  Hz  Mehdi (a  s)ın en meşhur lakapları "Mehdi", "Kâim", "Hüccet" ve "Bakıyyetullah"tır  Doğumunun Gizli Olması Ümeyye oğulları ve Abbas oğulları dönemi, özellikle altıncı İmam Cafer Sadık (a  s) zamanı ve sonrası, halifelerin Ehl-i Beyt İmamlarına karşı çok hassas oldukları bir devirdir  Bunun sebebi de toplumun onlara çok ilgi duyması, gün geçtikçe toplumdaki etkilerinin artması ve halkın onlara olan ilgisinin fazlalaşmasıdır  Bu durum karşısında Abbasi halifeleri kendi iktidarlarını tehlikede görüyorlardı; özellikle vaat edilen Mehdi (a  s) Hz  Peygamber (s  a  a)in neslinden olup İmam Hasan Askeri (a  s)ın soyundan geleceği ve dünyayı adalet ve eşitlikle dolduracağı meşhur olması sebebiyle İmam Hasan Askeri (a  s)ı sıkı bir şekilde Samerrada gözaltına almışlardı  Abbasiler, geleceği vaat edilen bu bebeğin dünyaya gelmesini engellemeye çalışıyorlardı, ama bu doğumun gerçekleşmesinde Allahın iradesi söz konusu idi  Onun için Abbasilerin çalışmaları neticesiz kaldı ve Allah Teala, Musa (a  s) gibi onun doğumunu da gizli kıldı  Bununla birlikte İmam Hasan Askeri (a  s)ın özel ashabı, vaat edilen bu İmamı babası hayatta iken defalarca gördüler  İmam Hasan Askeri (a  s) dünyadan göçtükleri zaman yine İmam Mehdi (a  s) açığa çıkarak özel bir toplulukla birlikte babasının cenaze namazını kıldırdı ve halk onu gördü, ondan sonra da İmam (a  s) gözlerden kayboldu  Gaybet-i Suğra ve Kubra On birinci İmam Hasan-ı Askeri (a  s)ın şahadetinden sonra, hicri 260 yılından 329 yılına kadar yani 69 yıl "Gaybet-i Suğra" (Küçük Gizlilik) dönemidir  O zamandan Hz  Mehdi (a  s) zuhur edinceye kadar ki dönem de "Gaybet-u Kubra" (Büyük Gizlilik) dönemidir   Gaybet-i Suğrada, halkın İmam Mehdi (a  s) ile ilişkisi tamamen kesilmedi, ama sınırlıydı  Şiiler, Şia büyüklerinden olan "Özel naipler" vasıtasıyla sorunlarını İmama ulaştırıp cevap alabiliyorlardı  Gaybet-i Suğra dönemi, halk ile İmam arasındaki irtibatın tamamen kesildiği "Gaybet-i Kubra" dönemi için bir hazırlık olarak tanımlanabilir  Bu dönemde halk, İmamın genel vekilleri sayılan müçtehit ve fakihlere başvurmakla görevli kılındılar   Eğer Gaybet-i Kubra ansızın ve birden gerçekleşseydi düşüncelerin sapmasına ve zihinlerin onu kabullenmemesine sebep olabilirdi; ama Gaybet-i Suğra müddetince zihinler yavaş-yavaş hazırlandı ve daha sonra Gaybet-i Kubra dönemi başladı  Ayrıca Gaybet-i Suğra zamanında, özel naipler vasıtasıyla İmam (a  s) ile sağlanan irtibat ve o dönemde Şiilerden bazılarının İmam Mehdi (a  s)ın huzuruna gitmeleri onun doğum ve hayatı meselesini daha da sabitleştirdi   Gaybet-i Kubra eğer bunlardan önce olmuş olsaydı, belki de bu mesele bu kadar açık olmayacak ve bazıları şüpheye düşecekti  Allah Teala kendi hakimiyetiyle Peygamber (s  a  a) ve İmamların da bildirdikleri gibi Ehl-i Beyt izleyicilerinin inançlarının sarsılmaması, İmamlara olan inançlarını yitirmemeleri, Hz  Mehdi (a  s)ı ve İlahi kurtuluşu beklemeleri, gaybet zamanında Allahın dinine sarılıp kendilerini eğitmeleri ve İmam Mehdi (a  s)ın kıyamı için Allahın emri gelinceye kadar dini vazifelerini yerine getirmeleri için tam gaybete hazırlık gayesiyle kısa müddetli olan "Gaybet-i Suğra" ve ondan sonra uzun müddetli olan "Gaybet-i Kubra" olmak üzere, İmam Mehdi (a  s) için iki çeşit gaybet takdir etti  Dört Naip Gaybet-i Suğra zamanında Şia büyüklerinden dört kişi İmam Mehdi (a  s)ın özel naibi olmuştur  Onlar İmamın huzuruna gider, İmamın da cevaplarını halka iletirlerdi   Bu dört naibin dışında İmam (a  s)ın çeşitli şehirlerde de vekilleri vardı, onlar da bu dört naip vasıtasıyla halkın meselelerini İmam (a  s)a ulaştırıyorlardı   Dört naip ise şunlardır: 1) Ebu Amr Osman bin Said-i Amiri   2) Ebu Cafer Muhammed bin Osman bin Said-i Amiri   3) Ebul- Kasım Hüseyn bin Ruh Nevbahti   4) Ebul Hasan Ali bin Muhammed Semuri  Zuhuru Bekleyiş Emirul- Muminin Ali (a  s), Resulullah (s  a  a)den şöyle nakleder: "İbadetlerin en üstünü Mehdinin zuhurunu beklemektedir  " İmam Zeynul- Abidin (a  s) da buyurmuştur ki: "On iki İmamın gaybeti uzun sürecektir  Onun imametine inancı olan ve gaybet zamanında zuhurunu bekleyen halk, diğer zamanlarda yaşayan halktan daha üstündür  Çünkü Allah-u Teala onlara öyle bir akıl, düşünce ve marifet derecesi vermiştir ki, onlar için gaybet zamanı, İmamın hazır bulunduğu zaman gibidir ve Allah onları Resulullah (s  a  a)in huzurunda cihat eden mücahitler gibi kılmıştır; doğrusu onlar bizim samimi ve gerçek şiilerimizdir  Onlar, gizli ve aşikar olarak insanları Allaha yönelmeye çağırırlar  Zuhuru beklemek ise en büyük kurtuluştur  " Bekleyiş, beklenen şeyin gerçekleşmesini gözlemektir  Bekleyiş, düşünce ve duyguyu beklenen şey üzerinde yoğunlaştırmaktır  Bekleyiş, insanın fikir ve çabasının çoğalmasına sebep olur  Bekleyiş, zorlukların insana kolay gelmesini sağlar  Çünkü zorlukların giderilme eşiğinde olduğu bilincindedir  Bekleyiş, nefsi ve hatta diğerlerini ıslah etmeyi gerektirdiği gibi Hz  Mehdi (a  s)ın düşmanlarına galip gelmesini sağlamak için insanın ortamı hazırlaması, bu hedef için gerekli olan bilgi, ilim ve vesileleri tahsil etmesini de gerektirir   Merhum Muzaffer şöyle yazıyor: "Dünyayı ıslah edici ve hak yolda insanların kurtarıcısı olan Hz  Mehdi (a  s)ı beklemek, dini meselelerde elini kolunu bağlayıp bir şey yapmamak demek değildir  Bilhassa dini hükümleri uygulamak yolunda cihat, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak gibi dini vazifelere sımsıkı sarılmak gerekir  Çünkü Müslüman, ne durumda olursa olsun İlahi ahkamla amel etmek ve onu daha iyi tanımak için adım atmak ve mümkün olduğu kadar iyiliği emredip kötülükten sakındırmakla görevlidir  Islah ediciyi beklemek bahanesiyle farzları yerine getirmemek doğru değildir  Bekleyiş, Müslümanların üzerinden hiçbir dini vazifeyi kaldırmaz ve hiçbir ameli de ertelemez  " Gaybet Zamanında İmam (a  s)ın Varlığının Faydaları İnsanlar, gaybet döneminde masum bir önderin aşikar olmaması yüzünden birçok feyizden mahrum olmalarına rağmen birçok yönden de İmamın varlığından faydalanmaktadırlar  Çünkü masum bir İmamın varlığının faydası, sadece aşikar olarak yol göstermek, toplumsal sorunları çözmek gibi işlerden ibaret değildir  Biz bu konuyla ilgili bir takım hadiselere işaretle bu faydalardan bazılarını açıklıyoruz: a) Masum İmam, Maddi ve Manevi Alem Arasında Bir Rabıtadır Hz  Resulullah (s  a  a), "Gaybet döneminde Hz  Mehdinin varlığının ne gibi bir faydası olacaktır?" şeklinde sorulan bir soruya şöyle cevap verdiler: "Beni peygamber olarak gönderen Allaha ant olsun ki insanlar, gaybet döneminde, bulutların arkasında kalan güneşten faydalandıkları gibi ondan faydalanırlar  " Yine "Yenabiul- Mevedde" adlı kitapta, Süleyman Ameş bin Mehran yoluyla İmam Sadık (a  s)dan İmam Zeynul- Abidin (a  s)ın şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Biz, Müslümanların İmamı, dünya ehlinin hüccetiyiz  Yıldızların gök ehline güvence ve kurtuluş vesilesi olduğu gibi, bizler de yer ehlinin güvence kaynağı ve kurtuluş vesilesiyiz  Bizim hürmetimize, Allah istemedikçe gökten bir şey yere düşmez  Bizim vasıtamızla Hakkın rahmet yağmuru yağmakta ve yeryüzü bereketlerini çıkarmaktadır; eğer biz yeryüzünde olmasaydık, yeryüzü üzerindekileri yutardı  Allah-u Teala, Adem (a  s)ı yarattığı günden beri yeryüzü hiçbir zaman hüccetsiz kalmamıştır  Ama bu hüccet bazen zahirdir ve tanınır, bazen de gaip ve gizlidir  Kıyamete kadar da yeryüzü hüccetsiz kalmayacaktır  Eğer İmam olmazsa Allaha (hakkıyla) ibadet edilmez  " b) İmam, Ümit Kaynağıdır Gaip İmama inanmak, kurtuluşu beklemek ve onun zuhurunu gözlemek, insanlara büyük bir ümit vermektedir  Bu ümit, başarı ve ilerlemede en büyük etkenlerden biridir  Ümitlerini yitiren bir topluluk asla başarıya ulaşamaz   Örneğin: Karargahta bulunan bir komutanın varlığı, askerlere ümit verir ve onların çaba göstermelerini sağlar  Komutanının ölüm haberini duyan bir ordu, ileri teknikle donanmış olsa da dağılıverir ve askerler ümitsizliğe kapılırlar   İşte bu yüzden, Ehl-i Beytten nakledilen hadislerde, kurtuluşu beklemek en büyük ibadetlerden biri olduğu gibi hak yolunda şahadetle de eşit sayılmıştır  İmam Sadık (a  s) şöyle buyurmuştur: "Kim, biz Ehl-i Beytin velayetiyle kurtuluşu bekler bir halde ölürse, Kâimin (Mehdinin) ordusunda yer alan kimse gibi olur  " Hz  Ali (a  s) da şöyle buyurmuştur: "Bizim devletimizi bekleyen kimse, Allah yolunda kanını döken ve canını veren kimse gibidir  " c) İmam Dinin Korunmasına Vesiledir Hz  Ali (a  s), her dönemde insanların İlahi önderlere olan ihtiyaçlarını şöyle açıklıyor: " Yeryüzü, Allah için hüccet ve burhanla kıyam eden İmamdan boş kalmaz  Bazen O İmam, zahir ve açık, bazen de gizlidir  Allahın yeryüzündeki hüccet ve delilleri yok olmasın diye böyle takdir edilmiştir  Onlar kaç kişi ve nerededirler? (veya ne zamana kadar korku içerisinde ve gizlidirler?) Allaha ant olsun ki, sayı açısından azdırlar, ama değer ve makam açısından büyüktürler  Allah Teala, onlar vasıtasıyla kendi hüccet ve burhanlarını korumaktadır    " Zamanın geçmesi, şahsi fikir ve değerlendirmelerin dini konulara karıştırılıp din adına sunulması, sapık mekteplerin aldatıcı ve çekici programlarına yönelmesi, fasit ellerin semavi öğretilere uzanması, İslam kanunlarının pratik alandan uzaklaştırılması vb  faktörler el ele vererek, İslam kanunlarından bazılarının unutulmasına, asaletini yitirmesine ve tahrif edilmesine neden olur  Vahiy olarak inen bu öğretiler, onun bunun beyinleriyle temas etme sonucu siyahlaşır ve ilk günkü parlaklığını yitirir  Bu nurun, karanlık fikirlerin çerçevesinden geçmesi sonucunda, ışığı azalır ve yansıması zayıflar   Durum böyleyken acaba müslümanlar içinde, İslamın yasa ve öğretilerini gelecek nesiller için olduğu gibi koruyacak birinin bulunması gerekmez mi? Acaba yeniden mi vahiy inecektir?! Kesinlikle hayır  Çünkü vahiy kapısı ebediyete dek kapanmıştır  Öyleyse asıl din nasıl korunmalı? Tahrifler ve hurafeler nasıl önlenmeli? Bu, ancak masum bir İmam vasıtasıyla gerçekleşir  Gaybet-i Suğrada İmam (a  s)ın Kerametleri Şeyh Tusi (r  a) şöyle diyor: "Gaybet zamanında İmam Mehdi (a  s)dan görülen kerametler, sayılmayacak kadar çoktur  " Burada örnek olarak bunlardan ikisini zikrediyoruz: 1) İsa bin Nasr şöyle anlatır: Ali bin Samuri İmam Mehdi (a  s)a bir mektup yazarak ondan kendisi için bir kefen istedi, cevabında; "Senin ****en yılında (hicri 280 yılında veya 80 yaşında) ihtiyacın olacaktır" diye cevap geldi ve İmamın buyurduğu gibi 80 yılında vefat etti ve vefatından önce İmam Mehdi (a  s) ona istediği kefeni gönderdi   2) Muhammed bin Sure el-Kummi (Kum kentinin büyük alimlerinden) şöyle nakleder: Ali bin Hüseyn-i Babaveyh, amcası Muhammed bin Musa Babavehin kızı ile evlendi, ama ondan evlat sahibi olmadı  İmam Mehdi (a  s)ın üçüncü naibi olan Hüseyin bin Ruha bir mektup yazarak onun vasıtasıyla İmam Mehdi (a  s)dan, ona evlat verilmesi ve bu evlatlarının alim olması için Allahtan dua etmesini rica etti   İmam (a  s) tarafından şu cevap geldi: "Şimdiki hanımından evladın olmayacak, ama yakında sahip olacağın Deylemli bir cariyeden iki fakih erkek çocuğun olacaktır  " İbn-i Babavey, Muhammed, Hasan, ve Hüseyin adında üç çocuk sahibi oldu, Muhammed ve Hüseyin parlak hafızalı iki fakih oldular, Kum kentinde hiç kimsenin belleyemediği konuları bellemişlerdi  Halk, rivayet ve hadislerin naklinde Ali bin Hüseyin bin Babaveyhin iki oğlu Muhammed ve Hüseyinnin hafızalarına hayret eder ve bu makam İmam Mehdi (a  s)ın duasıyla size nasip oldu derlerdi  Bu hadise Kum halkı arasında pek meşhurdu   Bilindiği üzere İmamın duası hürmetine dünyaya gelmiş olan Muhammed bin Ali bin Babaveyin fıkıh ve hadis alanında onlarca eseri mevcuttur  Şianın hadisteki dört temel kaynağından biri olan "Men La Yahzuruhul Fakih" kitabı da onun eseridir  İmam Mehdi (a  s) İle Görüşme Bazı büyük alimler, Gaybet-i Kubra zamanında İmam (a  s)ın huzuruna giden veya uykuda ya da uyanıkken bir takım kerametler gören kişilerin adlarını ve başından geçenleri kitaplarında toplamış ve zikretmişlerdir  "Keşful- Estar", "Biharul- Envar" kitaplarında da bu hususla ilgili birçok senetli hadise nakledilmiştir  Merhum Hacı Nuri, "Necmus- Sakıb" kitabında bu konuda yüz olay nakleder ve şöyle der: "Herkesten duyduğumuz her şeyi burada nakletmedik, Allahın yardımıyla sadece doğruluğuna güvendiğimiz olayları, güvenilir kişilerden aktardık  " Biz de burada "Necmus- Sakıb" kitabından bir olay nakletmekle yetiniyor ve okuyuculardan bu kitapları araştırmalarını rica ediyoruz: Faziletli alim Ali bin İsa Erbili "Keşful- Ğumme" adlı kitabında diyor ki; Güvenilir kardeşlerimden bir grup, Hille bölgesinde Hırkal köyü ahalisinden İsmail bin İsa bin Hasan Hırkalı adında bir kişinin benim zamanımda vefat ettiğini bana haber verdiler  Ben onu görmemiştim  Onun oğlu Şemsuddin bana dedi ki; Babam bana şöyle bir olay anlattı: Gençliğinde sol bacağında Tuse denilen yumruk büyüklüğünde bir yara çıkmış ve her bahar mevsimi patlıyor, ondan kan ve irin akıyormuş  Bu dert onu her şeyden alı koyuyormuş  O Hilleye gelip Raziyyuddin Ali bin Tavusun yanına giderek ona bu yarasından bahsetmiş  Seyyid bin Tavus, Hille cerrahlarını çağırmış, onu muayene ettirmiş ve demişler ki; "Bu, toplar damar üzerinde çıkmış ve kesmekten başka çaresi yoktur  Ancak, bunu kesersek toplar damar da kesilebilir, eğer bu damar kesilirse İsmail sağ kalmaz  Onu kesmek çok tehlikelidir, biz bu işe girişemeyiz  " Seyyid bin Tavus, İsmaile; "Ben Bağdata gidiyorum, gel seni de götüreyim ve oradaki cerrahlara göstereyim, belki onlar bir çare bulurlar" demiş  Bağdata gitmiş, tabipleri çağırmışlar, onlar da aynı teşhisi koymuş ve aynı özrü getirmişler, İsmail bu duruma üzülmüş, Seyyid ona; "Allah Teala üzerindeki bu necasetle kılacağın namazı kabul eder, bu derde sabretmek mükafatsız değildir" demiş  Bunun üzerine İsmail; "Öyleyse Samerraya ziyarete gideceğim ve İmamlardan yardım isteyeceğim" demiş ve yola çıkmış   Şemsuddin sonra şöyle ekliyor; Babam diyordu ki; O nurlu hareme ulaştığım zaman İmam Ali Naki (a  s) ve İmam Hasan Askeri (a  s)ı ziyaret ettikten sonra Serdaba (İmam Mehdinin gaybete çekildiği yere) gittim  Geceleyin orada Allaha çok yalvardım ve İmam Mehdi (a  s)dan yardım diledim  Sabahleyin Dicle nehrine gittim, elbisemi yıkadım ve ziyaret guslü yaptım  İbriğimi su ile doldurarak bir kere daha ziyaret etmek için İmamların haremine geri döndüm, kaleye varmadan birkaç atlının bana doğru geldiğini gördüm  Samerranın etrafında bazı soylu ailelerin evleri olduğundan bunların eşraflardan olduğunu sandım  Bana yetiştiklerinde, bunlardan kılıç kuşanmış ve birinin de sakalı yeni-yeni çıkmış olan iki genç, elinde bir mızrak bulunan ve üzeri tertemiz olan yaşlı bir adam ve beline kılıç bağlamış, üzerine cübbe giymiş, sarığını omzuna salıvermiş ve elinde mızrak olan dört kişi olduğunu gördüm  O ihtiyar adam sağ tarafa ve iki genç de sol tarafa geçtiler  Cübbe giymiş adam onların ortasında kaldı, bana selam verdi, ben de cevap verdim  Cübbe giymiş adam; "Yarın yola mı çıkacaksın?" siye sordu  Evet dedim  "Yaklaş bakayım, sana eziyet eden şu yara neymiş bir görelim!" dedi  Ben bu sırada; "    Elbiselerimi yıkamış olduğumdan dolayı keşke bu bedevi bana dokunmasa    " diye düşünürken o eğildi ve beni kendine doğru çekerek elini yaramın üzerine koyup kuvvetle sıktı, canım pek yanmıştı    Sonra doğruldu, bu haldeyken yaşlı adam; "Kurtuldun İsmail!" dedi   Ben; "Siz de felaha ve kurtuluşa erin" dedim  Bu sırada birden, onun adımı bildiği düşüncesiyle şaşırdım, bana; Kurtuluşa erdin diyen yaşlı adam bu sefer; "İmamdır O, İmam    " dedi   Ben koşarak ayağının üzengisini öptüm  İmam (a  s) yola koyuldu, ben de ardından gidiyor ve feryat ediyordum, İmam (a  s); "Geri dön" dedi  Ben; "Sizi bırakmam mümkün değil" diye inledim  İmam (a  s) tekrar; "Geri dönmek senin için daha hayırlıdır, geri dön" diye buyurdu  Ben aynı sözü tekrarlayınca yaşlı adam dedi ki; "Ey İsmail! İmam iki defa geri dön dediği halde onu dinlememekten utanmıyor musun?" Bu sözler üzerine olduğum yerde kaldım    Hareme dönünce haremdekiler beni gördüklerinde; "Durumun değişmiş, yaran ağrı yapıyor mu?" diye sordular  Hayır dedim    Durumu anlattıktan sonra sağ bacağımı açtıklarında yaradan hiçbir eser kalmadığını gördüler  Ben de dehşete kapıldım, diğer bacağımı da açtım, onda da bir şey görmedim  İşte o zaman halk başıma toplanarak teberrük için elbiselerimi parçaladılar    Zuhur Vaktini Belirtmek İmam Mehdi (a  s)ın dördüncü özel naibi Ali bin Muhammed-i Semurinin vefatından sonra, Gaybet-i Kubra dönemi başladı  Şimdiye kadar da devam etmekte    İmam Mehdi (a  s) Allah Tealanın emriyle kıyam ve zuhur edecektir  Ehl-i Beyt İmamları birçok hadislerde zuhur vaktinin belirtilemeyeceği ve bunu ancak Allahın bileceğini, ansızın Allahın emriyle vuku bulacağını ve zuhur için bir vakit belirten kimselerin yalancı olduğunu açıklamışlardır   Fuzeyl, İmam Bakır (a  s)dan; "Acaba bu iş için bir zaman belirtilecek mi?" diye sorunca İmam (a  s) üç defa şöyle buyurdu: "Vakit belirtenler yalancıdırlar  " İshak bin Yakup, Muhammed bin Osman-i Amri vasıtasıyla İmam Mehdi (a  s)a bir mektup yazarak birkaç soru sordu, İmam (a  s) soruları cevaplandırırken zuhur vakti hakkında buyurdu ki: "Zuhur vakti Allahın emrine bağlıdır; zaman tayin edenler yalancıdırlar  " Zuhur Alametleri Zuhurdan önceki hadiseler ve zuhur alametleri hakkında birçok rivayetler vardır  Bu hadislerden bazıları toplumların, özellikle İslami toplumların durumunu açıklar, bazıları zuhura yakın bir dönemde meydana gelecek olayları, bazıları da şaşırtıcı şeylerin meydana gelişini anlatır   Bütün bu hadisleri incelemek için ayrıntılı kitaplara ihtiyaç vardır  Biz burada açık ve kesin olan birkaç alameti naklediyoruz: a) Bütün Dünyada ve İslam Toplumlarında Zulüm, Kötülük, Fesat, Günah, ve Dinsizliğin Yayılması İslam önderleri İmam Mehdi (a  s)ın mübarek kıyamlarını müjdeledikleri birçok hadiste, onun, dünya zulüm ve kötülükle dolduktan sonra zuhur edeceğini vurgulamışlardır  Müslüman toplumlarda bile sapıklık, sefahat, çeşitli günah ve kötülüklerin yaygınlaşacağını hatırlatmış ve şunlara değinmişlerdir: "Sarhoş edici maddeler açıkça alınıp satılacak, şarap içilecek, faiz yemek, zina ve diğer kötü işler yaygın bir şekilde yapılacak, hicapsız kadınlar çekici elbiselerle ortaklıkta dolaşacak, kadınlar erkeklere, erkekler de kadınlara benzeyecek, iyiliği emredip kötülükten alıkoymak terk edilecek ve müminler hakir, naçiz ve mahzun olup günah ve kötülükleri engellemek kudretine sahip olamayacaklar, dinsizlik yaygınlaşacak, Kurânla amel edilmeyecek, evlatlar baba ve annelerine eziyet edecek, küçükler büyüklerine saygı göstermeyecek, büyükler küçüklere acımayacak, akrabalık bağı gözetilmeyecek, humus ve zekat ödenmeyecek, kafirler ve sapıklar müslümanlara galip gelecek, müslümanlar bütün işlerinde, giyimlerinde    onları taklit edecek, İlahi hüküm ve cezalar uygulanmayacak    " b) Sufyaninin Ortaya Çıkışı ve Yerin Yarılarak Sufyaninin Ordusunu İçine Alması Ehl-i Beyt İmamlarının önemle vurgulayıp açıkça beyan ettikleri alametlerden birisi de Sufyaninin Şamda ortaya çıkışıdır; o kısa bir sürede bu şehri tasarrufu altına alacak, büyük bir orduyla Kufe üzerine hareket edecek, Irak şehirlerinde özellikle Necef ve Kufede büyük cinayetler işleyecek ve diğer bir orduyu da Medineye gönderecek, sonra Mekkeye doğru hareket edecek, Medine ve Mekke arasında Allahın emriyle yer yarılarak onlar yerin dibine gömülecek, işte o zaman İmam Mehdi (a  s) bir takım olaylardan sonra Mekkeden Medineye ve Medineden Iraka ve Kufeye gelecek ve Sufyani Iraktan Şama kaçacak, İmam Mehdi (a  s) onu takip etmesi için bir ordu gönderecek ve nihayet onu Beytul- Mukaddeste helak edip başını bedeninden ayıracaklar   c) Seyyid Hasaninin Çıkışı Ehl-i Beyt İmamlarından ulaşan hadiselere göre, "Seyyid Hasani İranda Deylem ve Kazvin nahiyesinden çıkarak kıyam edecektir  Bu dindar şahıs imamet ve Mehdilik iddiasında bulunmayacak değerli bir kişidir  Halkı İslama ve Ehl-i Beyt İmamlarının yoluna davet edecek, birçok izleyici bulacak ve kendi bölgesinden Kufeye kadar yerleri zulüm, kötülük ve sapıklıktan temizleyecek  İtaat olunan bir hakim ve adaletli bir sultan olarak hükmedecektir  Ordusu ve dostlarıyla Kufede olduğu bir zamanda, İmam Mehdi (a  s)ın Kufenin etrafına geldiğini ona bildirecekler  Seyyid Hasani ordusuyla birlikte İmam Mehdi (a  s) ile görüşecek, İmama biat edecek ve ardından da izleyicileri biat edeceklerdir  Ancak bunlardan dört bin kişi kabul etmeyecek, üç gün nasihat ve öğütten sonra iman etmedikleri için İmam (a  s)ın emriyle öldürüleceklerdir  " d) Yüksek Ses Bilinen alametlerden biri de gökyüzünden yüksek bir sesin duyulmasıdır  Olay şöyle olacaktır: "İmam Mehdi (a  s)ın zuhurundan önce Mekkede gökyüzünden herkesin duyacağı çok yüksek ve müthiş bir ses duyulacaktır, bu ses İlahi ayetlerdendir  Bu seste insanlara, hidayete erişmeleri, İmam Mehdi (a  s)a biat etmeleri ve haktan sapmamaları için onun hükmüne karşı çıkmamaları tavsiye edilecektir  " e) Hz  İsa Mesihin Gökten İnişi ve Hz  Mehdi (a  s)ın Arkasında Namaz Kılması Hadislerin bir kısmında da Hz  İsa Mesihin gökten inerek namazda Hz  Mehdi (a  s)a iktida edeceği zikredilmiştir  İslam Peygamberi (s  a  a) kızı Fatımaya buyurmuşlardır ki: "Kendisinden başka İlah olmayan Allaha ant olsun ki, Hz  İsa bin Meryemin, arkasında namaz kılacağı bu ümmetin Mehdisi bizdendir  " Kitaplarda bunlardan başka birçok diğer alamet ve nişaneler de nakledilmiştir, ama biz bu kadarıyla yetiniyoruz  İmam (a  s)ın Kıyamı Hz  Mehdi (a  s) uzun bir gaybetten sonra Mekkede Kabenin kenarında zuhur edecektir  Peygamber (s  a  a)in bayrağı, kılıcı, sarığı ve gömleği ondadır  Melekler vasıtasıyla ona yardım edilecek, İslam düşmanlarını öldürecek ve zalimlerden intikam alacaktır   Mekkede ona biat edecek olan özel ashabı 313 kişidir  İmam Mehdi (a  s) bir müddet Mekkede kaldıktan sonra Medineye gelecek, dostları yiğit, şecaatli, salih, imanlı kişilerdir, ona itaatte gayretlidirler  Nereye ve hangi işe yönelseler mutlaka zafere ulaşırlar   İmam (a  s) Medinede bir takım savaşlardan sonra ordusuyla Iraka ve Kufeye gelecek, Kufede Seyyid Hasani ile görüşecek, Seyyid Hasani ve ordusu ona biat edecekler  Hz  İsa gökyüzünden inerek İmama yardımda bulunacak ve namazda İmama iktida edecektir   İmamın hükümetinin merkezi Kufedir  İmam (a  s) dünyanın doğu ve batısını fethedip İslamı dünyanın dört bir yanına egemen kılacaktır  Allahın kitabı ve Peygamberin sünnetine göre amel ve hüküm edecektir   İmam (a  s)ın hükümetinde yeryüzünün tüm bereketleri ortaya çıkacak; servet, nimet, meyve, ve mahsuller çoğalacak ve herkes öyle bir refah ve nimete boğulacak ki, zekat ve sadaka vermek için fakir bulunmayacak ve kimse zekat ve sadaka kabul etmeyecektir   İmam (a  s)ın kurduğu nizamda adalet ve emniyet öyle yerleşecek ki, ihtiyar bir kadın altın ve mücevher dolu bir sepeti alır ve tek başına yaya olarak bir şehirden diğerine gidecek olursa, hiç kimse onu rahatsız etmeyecek, servetine göz dikmeyecektir    Allah Teala insanlara öyle bir güç verecek ki, herkes olduğu yerde onun sözlerini duyacak ve İmam (a  s) İslama hayat verecektir    Gaybet Döneminde Müminlerin Vazifeleri Ayetullah seyyid Muhammed Taki el-Musevi, "Mikyalul- Mekarim" kitabında, gaybet döneminde yapılması ve uyulması gereken 80 noktaya işaret etmiştir, ki biz bunlardan birkaçının aktarılmasının faydalı olacağına inanıyoruz  Müminler bu noktalara riayetle, hayatlarına yeni bir çekidüzen vererek yaşamalarını O Hazretin rıza ve hoşnutluğu doğrultusunda tazmin eder ve zuhur hazırlığına hız kazandırmış olurlar inşaallah  O vazifelerden bazıları şunlardır: 1- Hz  Mehdi (a  s)ın özelliklerini, vasıflarını bilmek ve zuhur edeceği sıradaki alamet ve olaylardan haberdar olmak   2- Hz  Mehdiye sevgi beslemek   Ehl-i Beyti sevmek bütün müslümanlara farzdır  Bu husus birçok ayet ve hadislerde tasrih edilmiştir   3- Hz  Mehdi (a  s)ın zuhurunun bekleyişi içinde olmak; yani kalben, fikren ve amelen buna mutabık bir hayat sürdürmek  | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |