|  | Farkındalık Ve Yenilenme |  | 
|  08-20-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Farkındalık Ve Yenilenme?Eğer bazı şeyleri / mânâları çok çok çok iyi anlayabilirsek, mesele bizim için çözülür  Aksi takdirde, mânâmızın , bileşimimizin getirdiği kavgalardan , tartışmalardan kendimizi kurtaramayız  ? Yine ve yeni bir Merkür rötarı döneminde, yukarıda yer verdiğim görüşleri aşağıda da devam ettirerek, tam da bu rötar dönemi esprisine paralel bir fayda hasıl edeceği düşüncesindeyim  Ayrıca  vicdanımız  ve  ilmimiz  ile baş başa kalmak sûretiyle bir muhasebe ve muhakemeyi oluşturacağı ümidini taşıyor ve bu mânâyı  ?ilim  ve  vicdan?  olgularına sırtımı dayayarak yaymaya gayret  gösteriyorum  Böylelikle kulluk  (    liya?büdûn?) kapsamındaki varlık gayemizin, irfan  (? liya?rifûn? )   ile anlamlanması ve bu farkındalığın oluşması düzeyine olan talebimizi / duamızı da izhar etmiş olacağız  Çünkü, bugün artık   yenilenebilmek  için  önce teşhis, yani yerimizi-yurdumuzu tespit ile işe başlamamız gerekiyor  Yıllar, belli bir zümre için ilim yolunda, tahkîk ve bunu yaşamda tahakkuk ettirebilme gayreti ile geçip giderken, bu süreç içerisinde, ilim ehlinin, kendisini takip / tetkik edenleri ile, internet üzerinde soru-cevap usulü ile yaptığı bir sohbete, alıntı yaparak, dikkât çekmek istiyorum  SORU : ? Muhyiddin-i A?rabi diyor ki: ?Allah? ismi O?nun Zât?ının değil, Sıfat ve Cemi Esmâ?nın adıdır?? Bu cümleyi biraz açar mısınız? ÜSTAD -"ALLAH" kelimesi bir isimdir ve bir varlığa işaret etmektedir sadece    "ALLAH İsminin İşaret Ettiği Varlığın? özelliklerine, yani sıfat ve özelliklerine de yine çeşitli isimlerle işaret edilmektedir    Öyle ise biz, isimlerle uğraşmayı bırakıp, isimlerin işaret ettiği anlamlar doğrultusunda,  işaret  edilen  ZÂT?ı  anlamaya  çalışmalıyız  ki, bu da somut bir ismi olan obje değildir! Bizler, gene onun dilediği özelliklerle ve KENDİSİNİ düşünebilecek bir kapasite ve özellikle yaratıldığımız için de bu yönden KULLUK yapmaktayız    Gerçek kulluğumuz budur!    ?İbadet? adı altında yapılan çalışmalar ise, ?Kulluk? kapsamında değil , yeme-içmenin insana yararı gibi değerlendirilmek zorundadır    Bu çalışmalar, yani, zikir, namaz, oruç; bilinçli yapılmak sûretiyle beyni geliştireceği için, kendini Var eden?le arandaki perdeleri kaldırır    Denizdeki bir bardak suyun, kendini kızdırarak camı çatlatıp-kırıp denizle bütünleşmesi misâlinde olduğu gibi!    Yani, ana konu, sen bardaktaki su olarak; denizle bütünleşmeni engelleyen camı yani beşeri değer yargıları ve şartlanmalarını kırarak, "ALLAH" ahlâkıyla ahlâklanırsın ki; böylelikle denizle bütünleşmenin yolu açılır    Musa Aleyhisselâm?a, -SEN, ?B?ENİ göremezsin- denmesinin sebebi, bardaktakini denizden ayıran cama işarettir    Kendini, şeffaflığından dolayı fark edemedikleri cam sananlar!!!    Ya da camı görüp, içinde  su  olduğunun   farkında olmayanlar     Denizin bereketinden mahrûm kalmış bir halde geçip giderler bu Dünya?dan    Su her ne kadar deniz suyu ise de, bardak onu sınırladığı için, cam kayıtları içinde yaşayıp kendi varlığını da; Teklik bilgisini almış olduğu için, deniz sanıp öylece avunarak ebedi yaşamlarına geçerler!    Anlatabildim mi?          ? Yani, anlayabildik mi ? ?KENDİNİ TANI? kitabından bir alıntı daha yapacağım Üstad?ın ; ?Bu terkib dediğimiz şey nedir? Ve nasıl oluşuyor?    Bunu eğer teknik olarak izah etmek gerekirse, özetle şöyle anlatacağız    Bir cam ele alalım    Bu cam dediğimiz şey, hamur halinde oluşur  Bu cam hamurunu eriyik halindeyken düşününün   Sonra o hamura renk katın   O renk daha sonra sâbit hâle geldi cam`da    Sonra o camı, renkli camı aldık herhangi bir ışık kaynağının önüne koyduk  Güneşten gelen ışık esasında renksiz!    Fakat o camdan geçerek, camın arkasına o camın rengiyle renklenmiş olarak vurdu  Şimdi, burada dikkât edilecek husus şu: Gelen, ışıktır ve renksiz`dir  Fakat cam`dan geçerken renklenmiş ve arkaya renkli olarak vurmuştur  Renk, gelen ışığa değil, o camın halitasına aittir  Hamuruna aittir  Hamurunda mevcut olan şeydir, vurduğu yerde, yansıdığı yerde meydana gelen renk, o camın terkibinde oluşmuş olan renkten dolayıdır    Ancak, burada şunu gözden kaçırmamak lazım    O camın terkibinde, yapısında mevcut olan renk de gene ışınların meydana getirdiği renktir  Dolayısıyla, o terkip gene belli bir ışıkla oluşmuştur  O`nun dışında değildir    Bizim varlığımız, bu varlığın dışında oluşup da buraya gelmiş bir varlık değildir!    Allah`ın     ilmî    varlığı    bünyesinde     bir  varlıktır  Dolayısıyla, bizim varlığımız, O`ndaki mânâların, belli bir formül altındaki halli hamuru olduğu için, buna " terkib = bileşim "diyoruz!    İşte, bu bileşimimizde mevcut olan mânâlar, genetik kartımızdaki yazılı veriler, özellikler, beynimizin sürecinde, çeşitli takım yıldızlardan gelen kozmik ışınımların beynimizde oluşturduğu açılımlarla ortaya çıkmıştır!  Böylece oluşan beynimiz, yani terkipsel yapımız, daha sonra çeşitli takım yıldızlardan gelen ışınların yönlendirmesiyle belli kararlar, duygular, düşünceler oluşturur  Bu nokta, kişi ile İlâhi yapı arasındaki farkın fark edilmesi noktasıdır    İlâhi yapıda renksiz ve sınırsız olan mânâlar, terkibi yapıda ortaya çıktığı zaman, "yaradılış" denen mânâları meydana getirir    Yani,   yaratılmışlık noktası, İlâhi   mânâların   terkipsel   bir   hâl  alması   ile   birlikte   başlar  Bu konu, İlâhiyat konusunun, en ince noktalarından birisidir    Yani, senin ne yönünle yaradılmış olman; ne yönünle de Allah`ın varlığı ile kâim bir varlık olman; Ulûhiyet mertebelerinin özelliklerinin halografik sistem üzere "sen"de var olma noktası   Bileşimi meydana getiren o mânâların, orijinal varlığa ait olması; sende mevcut olan bu terkibi meydana getiren mânâlarının orijinalinin de sende olmasını gerektirir, özü, cevheri itibariyle    Holografik esasa dayalı bir biçimde! Zira, varoluş dıştan içe değil; içten dışadır!  Bu terkib var olmadan evvel , senin izafi-göresel, birimsel varlığın da mevcut değildi    "Allah var idi ve O`nunla beraber başka bir varlık yok idi!    " Ve senin, terkîbî yapının derinliğine girersek, özüne girersek, zaten orada terkip mânâlar kaybolacağı için, öz kalacağı için, şu mânâ çıkar : "An içre sadece Allah vardır ve O`nun dışında hiç bir varlık yoktur!  " "Yani, Allah var idi ve O`nunla beraber hiçbir şey yok idi; el`an da öyledir" açıklamasını, boyutsal derinliklere inme olmadan anlayabilmek mümkün değildir!   ? Şimdi buradaki alıntılarda, ? ALLAH ? isminin geçtiği yerlerde, ? ALLAH ? denilen varlığı ötede düşünmeyince, ortaya nasıl bir olay çıkar ? Mesela, ?Bizim varlığımız, bu varlığın dışında oluşup da buraya gelmiş bir varlık değildir! Allah`ın ilmî varlığı bünyesinde bir varlıktır  ?  cümlesini bu doğrultuda düşününce, ?Allah?ın ilmî varlığı? denilen varlık ?KİM?in varlığıdır   Bu ?bünye? kimin bünyesidir  Bu ?KİM?lik  = hüviyet ortaya çıkınca, biz ne oluruz? Bu hususların,  y e n i d e n düşünülmesi / ele alınması gerektiği kanaatindeyim  Diğer taraftan, enfüsî anlamda veya afaki manada olsun, varlık/insan, Allah?ın Esmasından oluşmuştur demek doğru değildir  Varlık , Allah Esmasının, mütemadiyen zuhur ettiği bir varlıktır  Bir alıntıya daha yer vereceğim Üstad Seyyid Ahmed Hulusi?nin 1967 yılında yazmış olduğu TECELLİYAT isimli kitabından : ?Bazıları şu sözü söyler; «vücudun öyle bir günahtır ki, onunla hiç bir günah kıyas edilemez!   » Ve, bunun Hadisi Kudsî olduğunu dahi ileri sürenler vardır  Buradaki «vücûd» kelimesiyle anlatılmak istenen şey "vehmî benliğin"dir!   Kendine, Hak`tan ayrı bir benlik, bir vücut vermen; kendini "var" sanman en büyük günah olan "gizli şirki" oluşturmaktadır  Halbuki senin vücudun bir  tecellîgâhı  İlâhidir  Orada her an "O" yeni bir şa`ndadır  Her yaşantı anınla, etkileyiş sonucu tecellînin zuhûra gelmesi, bir olmaktadır  Yoksa, fizîk-biyolojik vücudun nasıl bir günah olabilir ki?   ? Belli bazı görüşleri, bugün yeni dile getiriliyormuş zannedip, YENİYİ algılayabileceğini, yenilenilebileceğini düşünmek ham hayal  Günümüzde, bilim ile de erişilme aşamasına gelinen hakikâte, 60?lı yıllardan, tecellî hükmü ile, nasıl  bir noktadan / orijinden projeksiyon tutulduğunu görerek, ?kökü atide olan maziyi müşahede edebilmek? ise büyük bir zevk, ayrıcalık ve farkındalık oluyor  Sevgi, saygı ve tefekkürle kalınız  Savaş Eren Alıntıdır  Kaynak: Tıklayınız | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |