Kullanılıp Atılanlar - Yeni Kölelik

Eski 08-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kullanılıp Atılanlar - Yeni Kölelik




Kullanılıp Atılanlar - Yeni Kölelik

Geçen ay okumuş olduğum KEVIN BALES tarafından kaleme alınmış KULLANILIP ATILANLAR adlı kitapta dünyada şuan kalmadığına inanılan köleliğin hiç bilinmeyen ya da göz yumulan bir çok yönü anlatılmaktadır Bu kitaptakileri birkaç alıntıyla sizlerle paylaşmak istedim


''

Yeni Köleliğin Yükselişi

Binlerce yıldır insanlar tutsak edilip çalıştırılıyor Tarih köleliğin izlerini taşıyan destanlarla örülü Eski mısır'da Antik Yunan'da
Roma İmparatorluğu'nda sosyal sistemin ayrılmaz bir parçasıydı kölelik Bugün gelişmiş ülkeler olarak adlandırdığımız Amerika ve
Brezilya'nın geçen yüzyılda uyguladığı köle ekonomisi boyunca da eski tarz kölelik yasal olarak varlığını sürdürdü Kölelik asla
ortadan kalkmadı, sadece kılık değiştirdi Bir insanın diğeri üzerinde mutlak bir hakimiyet kurması esası sabit kaldı, ama çok
önemli noktalarda da bir takım değişiklikler yaşandı
Eski köleliğin, üstelik muazzam bir hızla yerini yeni tarz köleliğe bırakması sürecinde iki unsur çok kritik bir önem taşıyor
Birincisi İkinci Dünya Savaşı'nın ardından dünya nüfusunun gösterdiği dramatik artış 1945 yılından bu yana 2 milyardan,
57 üzerine çıkan dünya nüfusu neredeyse üçe katlanmış durumda Bu artışın daha yoğun yaşandığı ülkeler de zaten köleliğin
bugün hala hüküm sürdüğü ülkeler Bu zaman dilimi içinde Güneydoğu Asya, başlı başına bir kıta olabilecek büyüklükteki Hindistan,
Afrika ve Arap ülkeleri gibi nüfusun üç katından daha fazla artış gösterdiği yerler bugün çocuk kaynıyor Bu ülkelerin bir çoğunda
nüfusun yarısından fazlasını on beş yaşın altındaki çocuklar oluşturuyor Özellikle zaten yoksul olan ülkelerde bu rakamların ağırlığı,
kaynak olarak elde avuçta ne varsa hepsini tüketiyor İşsizlik ve ülkedeki kaynakların tükeneceğine dair sürekli artan korku
insanların umudunu tüketirken, yaşamları da ucuzlatıyor Özellikle köleliğin kültürlerinin bir parçası olduğu ya da bir biçimde hala
yaşatıldığı yerlerde, nüfus patlaması potansiyel kölelerin arzını arttırıcı ve fiyatlarını düşürücü etki yapıyor
İkinci önemli unsur da nüfus patlamasıyla eş zamanlı olarak, bu ülkelerde çok hızlı sosyal ve ekonomik değişikliklerin yaşanması
Gelişmekte olan ülkelerin bir çoğunda modernleşme seçkin sınıfa muazzam servetler kazandırırken, çoğunluğu oluşturan yoksul
kesimin sefaletini daha da arttırdı ya da en azından yoksulluklarının sürmesine zemin oluşturdu Afrika ve Asya'nın birçok bölgesinde
son elli yıldır hayat, iç savaş ve çoğunlukla süpergüçlerden biri tarafından desteklenen yerli malı diktatörlerin ülkeyi baştan başa
yağmalaması korkusuyla geçti Hakim sınıfı oluşturan kleptokratlar, ellerindeki iktidarı muhafaza edebilmek için, ülkelerini ipotek
ederek silahlanmaya inanılmaz miktarda paralar yatırdılar Aynı esnada en kestirmesinden kar elde edebilmek uğruna gelenek ve
görenekleriyle bütün bir kültür de feda ediliyordu
Modernleşmenin özellikle sağlık ve eğitim alanında sağladığı gelişmelerle olumlu etkileri olsa da bütün toprakların bir seçkinin elinde
toplanması ve o toprakların da sadece peşin para karşılığında ürün ihraç etmek için kullanılması, yoksulu daha da güçsüz hale getirdi
Siyasi seçkin sınıf da şahsi ilgilerinin ötesinde küresel iktisadi durumun gerektirdiği yönde, gözlerini sadece ekonomik gelişmelere
diktiğinden, çoğunluğu oluşturan diğer kitlenin seçimlerini nasıl sağlıyacağını kimse umursamadı Öyle ki gelişmekte olan ülkelerin
zenginleri böylelikle daha da zenginleşiyor, yoksulların önündeki seçenekler ise bir bir azalıyordu Hızlı sosyal değişimlerin neden
olduğu parçalanmanın ortasında, insanlara kalan seçeneklerden biride kölelikti
Soğuk Savaş'ın sona ermesi sadece meselelerin büyümesine neden oldu Williem Greider bunu çok güzel açıklıyor:

Soğuk Savaş sonrasında yaşanan küreselleşmenin en çarpıcı özelliklerinden biri, kapitalist demokrasilerde devletlerin ve iş dünyasının komünizmle mücadele ettiği kırk yıl boyunca sözde benimsedikleri, bireysel özgürlükler ve serbest seçime dayalı siyasi meşruiyet gibi değerlerden bu kadar çabuk vazgeçmeleri oldu Kendi adlarına konuşmak isteyen işçilere tanınacak temsil hakkı da dahil olmak üzere, bütün insan hakları ticari çıkarlar doğrultusunda bir kenara itiliverdi Çokuluslu güçler, Vietnam'dan Çin'e kadar, kendi vatandaşlarını iyi denetleyen ve sömüren devletlerin bulunduğu yeni pazarlara balıklama dalarken kendilerinden çok fazla emindiler

Kaldı ki bu sözü edilen devletler kendi vatandaşlarını köleleştirirken, diğerleri için bu sahne karşısında gözlerini yummak da müthiş kazanç demek



Dünyada Kaç Tane Köle Var ?

Köleliğin aslında karanlık ve yasadışı bir teşebbüs ve bu yüzden de konuyla ilgili bir istatistiğe rastlamanın ne kadar zor olduğunu
unutmamak gerekiyor Şu anda iyi bir tahminde bulunabilirim en fazla Benim tahminlerime göre bugün dünyadaki kölelerin toplam sayısı 27milyon
Bu, 200 milyona ulaşan tahminler öne süren bazı eylemcilerindekinin yanında çok düşük kalsa da, benim şahsen güvenebileceğim ve
yaptığım yeni kölelik tarifine de denk düşen bir rakam Bu 270 milyonun aşağı yukarı 15-20 milyonunu, özellikle Hindistan, Pakistan,
Bangladeş ve Nepal de görülen bağlı emek gücü oluşturuyor Bağlı emek gücü ya da borç esareti, insanların borç teminatı olarak
kendinlerini sundukları ya da akrabalarından miras olarak borç kaldığı durumlarda ortaya çıkıyor Bunun dışında kölelik daha çok
Güneydoğu Asya'ya, Kuzey ve Batı Afrika'ya ve Güney Amerika'nın bazı bölümlerine özgü bir sorun olarak değerlendiriliyor(Kaldi ki
Amerika, Japonya ve birçok Avrupa ülkesi de dahil, dünya üzerindeki hemen hemen her ülkede kölelik mevcut) Bugün yaşayan kölelerin
sayısı, Atlantık-ötesi köle ticaretinin yaşandığı dönemde Afrika'dan kopartılan insanların sayısından çok daha fazla Başka bir yerden
bakarsak, bugünkü köle nüfusu Kanada'nın nüfusundan daha fazla, İsrail'in nüfusunun da tam altı katı
Köleler daha çok basit, teknoloji gerektirmeyen, geleneksel işlerde çalıştırılıyor Tarım alanında çalışanlar çoğunlukta Ama bunun
dışında tuğla yapımı, maden işçiliği, taş ocağı işçiliği, fahişelik, mücevher yapımı, giyecek ve kilim dokuma gibi işlerde de kullanılıyorlar;
evlerde, dükkanlarda çalıştırılan, ormanları temizleyen, kömür yapan da onlar Köleler daha çok yerel çapta satış ve tüketim amaçlı
işlerde kullanılsalar da onların ellerinin değdiği mallar aslında dünyanın dört bir yanındaki bir sürü evin kapısından giriyor Köle emeği
ile üretilmiş halılar, havai fişekler, mücevherler, çeşit çeşit metal malzemeler ve de köleler tarafından ekilip biçilmiş tahıl, bakliyat, şeker
gibi gıda ürünleri doğrudan Kuzey Afrika ve Avrupa'ya ihraç ediliyor Buna ek olarak gelişmekte olan ülkelerde şirketler kuran uluslararası
büyük ortaklıklar, köle emek gücü sayesinde maliyetlerini düşürüp hissedarlarının kar paylarını arttırıyorlar
Ama tabii onlar için kölelerin önemi ürettikleri mallarından çok mahvlarına sebep olan ter, yani emeğidir Köleler çoğunlukla çalıştıkları
tezgahın ya da tuğla fırınının dibinde kalmaya zorlanıyordu, hatta çalıştıkları masaya zincirlenenler bile var Uyanık oldukları her saat onlar için masai saati Küresel ekonomimizde çokuluslu şirketlerin, neden 'birinci dünyadaki' fabrikalarını kapatıp 'üçüncü dünyada' yenilerini
açtıkların dair verdikleri en beylik cevap emek gücü maliyetlerini düşürmek Ne kadar randımanlı olurlarsa olsunlar, ücretli işçiler hiç
ücret almadan çalışanlarla yani kölelerle rekabet edemez



Eski köle Seba

Fransa'nın sayfiye bölgelerinde yazlar, şanına yaraşır bir biçimde geçiyor Paris'den aşağı yukarı 160 km uzaklıktaki bu küçük köyde,
açık havada oturuyoruz; meltem bize yan taraftaki meyve bahçesinden elma kokuları getiriyor Buraya Seba ile özgürlüğüne yeni
kavuşmuş bir köle ile buluşmak için geldim Seba 22 yaşında, güzel, hareketli bir kadın, ama hikayesini anlatmaya başlar başlamaz
kendi içine çekiliyor, hiddetle sigarasından bir nefes daha alıyor, titremeye başlıyor ve derken gözyaşlarına boğuluveriyor

Mali'de büyük annem büyüttü beni henüz daha küçük bir kızken, ailemin de tanıdığı bir kadın geldi ve büyükanneme çocuklarına bakmam için beni Paris'e götürüp götüremeyeceğini sordu Ona beni bir okula yerleştireceğini ve Fransızca öğreneceğimi söyledi Ama Paris'e geldiğimde okula yollanmadım, aksine her gün çalışmak zorundaydım Evdeki bütün işler bana bakıyordu; evi temizledim, yemek pişirdim, çocuklarla ilgilendim, çamaşırları yıkadım, bebeği yedirdim, içirdim Her gün işe sabah 7'den önce başlayıp gece 11'e kadar aralıksız çalışıyordum ve hiç boş günüm yoktu Hanımım hiçbir şeye el sürmezdi Geç kalkar sonra ya televizyon seyreder yada dışarı çıkardı Bir gün ona okula gitmek istediğimi söyledim Beni Fransa'ya okula gideyim diye değil çocuklarına bakayım diye getirdiğini söyledi Çok yorgun ve halsiz düşmüştüm Dişlerimde bir sorun vardı; bazen yanaklarım şişerdi, felaket bir ağrı olurdu Bazen midem ağrırdı, ama hastalansam bile çalışmak zorunda kalırdım Bazen çok ağrım çok ağrım olduğunda ağlardım, ama hanımım daha çok bağırırdı bana
Çocukların yatak odalarından birinde, yerde uyurdum; bütün yediğim onların artıklarıydı Kendi çocuklarının yaptığı gibi buzdolabından yiyecek almam yasaktı, alırsam döverdi beni Zaten sıksık döverdi İkide bir tokat atardı Süpürgeyle, değişik mutfak aletleriyle döver yada elektrik kablosuyla kırbaçlardı Oramın buramın kanadığı olurdu; hala izleri duruyor
1922'de bir kere çocukları okuldan almaya geç kalmışım; hanımla kocası bir delirdiler, bir dövdüler beni sonrada sokapa attılar Gidecek hiçbir yerim yoktu; hiçbir şeyi idrak edemeyecek haldeydim, caddelerde boşboş dolandım Bir süre sonra kocası beni buldu ve eve götürdü Evde çırılçıplak soydular, ellerimi arkadan bağlayıp süpürge sopasına bağlı bir telle kırbaçladılar beni İkisi aynı anda dövüyordu hem de Her yanım kanıyor, çığlık çığlığa bağırıyordum, ama onlar devam ediyordu Sonra kadın yaralarıma acı biber sürdü, acı biberden vajinamada soktu Orada bilincimi kaybetmişim
Bir süre sonra çocuklardan teki gelip ellerimi çözdü Yerde öylece yığılı kaldım, günlerce beni orada bıraktılar Çok acı çekiyordum, ama yaralarıma pansuman yapacak kimse çıkmadı Ayağa kalkmayı becerdiğim anda tekrar işlerin başına dönmem gerekiyordu, ama bu olaydan sonra artık evde kilitli tutuluyordum Beni dövmeye sonra da devam ettiler

Seba, ancak bir komşunun evden gelen tekme tokat ve küfür seslerini duyup onunla konuşmayı başarmasından sonra özgürlüğüne kavuştu Yaralarını ve çürüklerini gören komşu polisi ve daha sonra Seba'nın ev sahibi aleyhine dava açarak kızın bakımınıda üstlenen Modern Köleliğe Karşı Fransız Komistesi'ni (CCEM) aradı Tıbbi tetkikler de Seba'nın işkence gördüğünü doğruluyordu Bugün Seba kendisiyle ilgilenen gönüllü bir ailenin yanında yaşıyor

''
alıntı


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.