Geçmişten Günümüze Antikalar |
08-20-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Geçmişten Günümüze AntikalarGeçmişin tanıkları Bir döneme şahitlik yapmış antikalar eskinin toz kokulu anılarıyla günümüze ışık tutarlar Dilleri yoktur ama tarihi yıllar öncesinin hatırlanası zamanlarını anlatırlar Maddi değerlerinden çok geçmişten günümüze taşıdıklarıyla önemlidirler El oyması bir çerçeve içindeki aynaya kimbilir kimlerin kaç kişinin sırlarını verdiğini bir düşünün Dokunsanız dağılıveren incecik işlemeli mendillere ne demeli? Onlar da sevgili için işlenip aşkın şahidi oldular belki bir zamanlar El oyması ceviz ağacı sandıklarda kimbilir kaç genç kız sakladı düşlerini? Geçmişin izini arkalarına kazınmış yazılarda taşıyan saatler kimbilir ne acı ya da ne güzel anları hatırlattılar sahiplerine Ya eski fotoğraflar? İçindeki insanlar Şimdi kenarları yıpranmış resimlerinden siyah beyaz gülümsüyorlar bize Yüzlerinde yıllar öncesinden bir tebessüm Bu parçalar antikacılar ve kolleksiyoncular için de maddesel bir obje olmaktan çıkmışlar artık Onlar şimdi bir sevgili kadar özel sevgili kadar değerli Evet yeni dizimiz de geçmişe sahip çıkan antika meraklıları için Hangi eser antika sayılıyor? Kimlere antikacı deniyor? Müzayedelerde neler olup bitiyor? Bütün bu soruların cevaplarını yeni yazı dizimizde bulacaksınız Sermayesi geçmişe saygı ve merak Bugün birçok antikacı mesleğini eskiye sahip çıkmanın verdiği hazla sürdürüyor Herhangi bir kar veya kazanç amacı gütmüyor Bu işin en büyük sermayesini geçmiş yıllara duyulan merak ve saygı oluşturuyor Antikacılık gibi ayrıntıları sıralanmaya gelmeyen bilgiye sevgiye duyarlılığa hatta koku alma duyumuza dayanan bir mesleğin özelliklerini belirlemek çok kolay olmasa gerek En önemli birikimi anılar olan bu meslekte insanın elinden binlerce eser geçmesi gerekir Müzeler çarşılar ve kitaplıklar bu işe gönül vermiş olan insanların en sık uğrak yerleri olmalıdır Bu uğrak yerlerinin başında da herhalde Kemeraltı'ndaki Kızlarağası Hanı gelir Zaten tarihi bir bina olan Hanın yüzyıllardır orada duran taşlarının dinginliği size de geçer İşte böylece başlar eskinin daveti Hayatınız boyu hiç bir antikacı dükkanına girdiniz mi? Bir parça almak ya da satmak için değil geçmişin kokusunu duymak eski zamanın sesini işitmek için Antikalardan anlamasanız ya da bu konuya ilgi duymasanız bile bunu bir kere denemelisiniz Dükkandan içeriye girdiğiniz anda kendinizi başka bir boyutun kapılarını aralamış gibi hissedersiniz Her parça bir şeyler fısıldar kulağınıza Her parça kendi hikayesini anlatır usulca Onların konuşma dilleri üzerlerindeki kullanılmışlık izleridir sanki * * * Onların dilinden anlayanlardan birisi de Serdar Lider O Kızlarağası Hanı'ndaki Old Collection isimli dükkanında antikacılık yapıyor 98 yıllık bır piyanonun başında "Eski Dostlar"ı çalarken yakaladığımız Serdar bey ile ancak parçaların üzerinden atlayarak girebildiğimiz dükkanında antikalar ve antikacılık üzerine sohbet ettik "Ben antikacı değil eskiciyim" diyerek söze başlayan Serdar beye göre antikacılık kazanç ya da kar amacıyla sürdürülebilen bir iş değil Sermayesini geçmişe duyulan saygı ve meraktan alıyor Burada işler yalnızca eskiye sahip çıkmanın verdiği hazla yürüyor Bu da zaten kişisel tatminden başka bir beklentisi olmayan Serdar beye yetiyor da artıyor Dükkandaki parçaların birçoğu köylerden ve eski evlerden toplanmış En çok da eski Rum evlerinde iyi parçalar bulunduğunu söylüyor Bazı parçaları da onları satmak isteyen insanlar getirmiş Çoğu kimsenin dükkanın önünden "Bundan benim babaannemin evinde var" diyerek geçtiklerini ama o parçanın ne olduğunu adını veya ne işe yaradığını bile bilmediklerini de üzülerek söylüyor Öyle ki dedelerinin İstiklal Madalyası'nı satmaya getirenler bile oluyormuş Kaynağın söylenmemesi antikacılığın raconunda var Parçanın kimden ve kaça alındığı sır gibi saklanıyor Sadece bazı eskicilerle anlaşıyor ve buradaki parçaları onların topladıkları eşyalar içinden seçiyorlar Özü bozulmamalı Dükkandaki parçalar öncelikle özel bir bakımdan geçiriliyor Eğer tahtaysa üzerindeki kurt delikleri tıkanıyor cilalanıyor; ****lse parlatılıyor fotoğraf makinası gibi bir aletse tamir ediliyor; sonra da onları gelecek günlere taşıyacak yeni sahiplerine sunuluyor Burada dikkat edilmesi gereken nokta eşyanın restorasyonu esnasında özünün bozulmaması Yapılan bakım sonucunda eşyanın yeni işlevler kazansa da eski yapısının bozulmamasına ve ona özelliğini kazandıran niteliklerinin yitirilmemesine özen gösteriliyor Dükkanda bulunduğum süre içinde gelen bir müşterinin tahta bavulu almak için aşırı ısrar gösterdiğine tanık oluyorum Bu bavul yeniden cilalanmış köşelerine ****l parçalar takılmış Serdar bey bu bavulun içinin kadifeyle kaplanıp üst kapağının içine ayna takılması ve bir de ayaklıkla harika bir makyaj masası haline gelebileceğini söylüyor Bu bavul gibi daha yüzlerce parça var dükkanda Sandıklar kahve değirmenleri içki şişeleri çakmaklar saatler bazılarımızın adını bile ilk defa duyduğu sürmedanlıklar sigara tabakaları eski paralar sayfalarında kimbilir nelerin hikaye edildiği Arapça Yunanca kitaplar hatta sapasağlam 98 yıllık bir piyano toz geçmiş bir de anılar Osmanlıca besteler Bütün bu parçaların içinde Serdar beyin satılırsa çok üzüleceği içinin cız edeceği parça nereden bulduğunu söylemediği Osmanlıca beste ve güfteler Daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış olan bu beste ve güftelerin başka bir yerde kopyaları yok Lider'in eline geçen ilginç parçalardan birinin öyküsü şöyle: Serdar bey birkaç yıl önce bit pazarındaki bir hurdacıdan bir günlük bulur Günlük "bu benim ikinci günlüğüm" cümlesiyle başlamaktadır Üç hafta sonra aynı yerde günlüğün birinci cildini bulan Lider 118'den günlüğün sahibinin numarasını alır ve günlüğün İzmir'in çok ünlü ailelerinden birinin bir üyesine ait olduğunu öğrenir Ancak sahibine ulaşamaz Çünkü günlüğün sahibi 3 ay önce bağırsak kanserinden ölmüştür Daha sonra günlük sahibinin eşiyle irtibat kuran Serdar bey günlüğü ona vermeyi teklif ederse de bu teklifi kabul görmez Çünkü kadın eşini kendi bildiği gibi hatırlamak istemekte ve kendinden önceki hayatını bilmek istememektedir Günlükte Serdar beyi en çok etkileyen zamanın gençlerinin gittikleri yerler o zaman yaşanmış sevgiler ve yıllar öncesinin İzmir'i olmuş Maddi değeri çok az olsa da günlüğün içinde taşıdığı bir ömür şahitlik yaptığı bir dönem ona değer kazandırıyor Serdar Lider'in bir anısı da eski bir konsol ile ilgili: Dükkana getirilen bakımsız bir konsolu doğru düzgün restore bile etmeden esnafa müşterilere satarak elinden çıkarmaya çalışmış Bu konuda başarısız olunca onu restore etmeye karar vermiş ve üzeri mermer olan konsolun mermerini kaldırdığında mermerin altında çil paralarla karşılaşmış Evet bu mesleğin böyle cilveleri de var işte Kime ne zaman ne getireceği belli olmuyor Az bulunurluk değer artırıyor Bir eşyanın antika sayılabilmesindeki ölçü; eskiliği kadar az bulunurluğu ve orijinalliğinde yatıyor Bu parçaların değerleri de ya piyasaya göre ya da nadirliklerine göre belirleniyor Bazı zamanlarda kataloglar çıksa ve parçaların fiyatları bu kataloglarda belirtilse bile antika eşyanın gerçek değeri piyasada o parçadan ne kadar bulunduğuna bağlı olarak değişiyor Bir parçadan ne kadar az bulunursa değeri de o kadar artıyor Antikanın değerini belirleyen bir başka şey de günümüzde o parçadan yapan ustaların bulunup bulunmadığı Antika parçaların hemen hemen hepsi "el emeği göz nuru" Günümüzde herşey gelişen teknolojiyle seri bir şekilde fabrikasyon üretiliyor Artık eşyaların estetik özelliklerinden çok işlevselliği önem kazanıyor Eşyaların sanat değeri inceliği üzerindeki el emeği yerini giderek daha çok para kazandıracak olan özelliklere devrediyor Durum böyle olunca eski eserler de daha çok önem kazanıyor HANGİ ESERLER ANTİKA SAYILIYOR? Antika konusuna giren eşyaların tanımını yapmak hemen hemen imkansızdır Yer altından çıkan heykeller taşlar paralar çini sobalar mangallar her türlü takı ve giyim eşyası salon yatak ve mutfak eşyaları tablo ve levhalar yazma kitaplar kitap ciltleri eski saatler at eyerleri hançer ve kılıçlar silahlar tespihler nargileler rahleler ve buraya sıralamaya gelmeyen nice eşya araç ve gereç antika alanına girmektedir Eğer bir sınıflama yapmak gerekirse antikaların toprak altından çıkmış olanları ayrı ve özel bir yere koyulmalıdır Toprakla ilgili olmayan antikaların sanat değeri taşıması ekstra bir nitelikken yapım tarihinin de ortalama altmış ya da yüz yıl arasında değişmesi gerekir Bazı eşyalar antika niteliği taşımasalar bile ünlü kişiler tarafından kullanılmış olmaları nedeniyle tıpkı antika gibi işlem görürler Bu gibi eşyalar sahiplerinin şöhretleri ve geçmişteki hatıraları açısından antika sayılabilirler Sanatsal değer taşımalı İnsanlar geçmişten günümüze yaşamlarını biraz daha anlamlı kılacak onlara zevk verecek uğraşlar içinde bulunmuşlardır Bunlar içinde sanata ve estetiğe dayalı olan antikacılık ülkemizde sanıldığından da yenidir Eski eserin "asar-ı atika" adıyla anılmaya ve değerlendirilmeye başlanmasının üzerinden henüz bir yüz yıl bile geçmiş değildir "Eski eser"in hayatın akışıyla birlikte geçip gittiği ve tarihe malolduğu doğrudur Ancak bir eserin kullanım değerinin dışında da değeri olduğu hiç kuşkusuz bir gerçektir Belki de antikacılığın Türkiye'de yeni yeni değer bulmasının nedeni bu gerçeğin yeni anlaşılmış olmasıdır Ama artık bir eşyanın değeri yalnızca işlevine bağlı değil Değeri belirleyen etkenlerin içinde sanat değeri de çok önemli bir yer tutuyor Yaşadığımız makina çağında insanlar eski eşyanın daha fazla sanat değeri taşıdığına son yıllarda biraz daha çok inanır oldular Bu yüzden belli başlı büyük Avrupa şehirlerinde geniş alanlara yayılan bit pazarları oluştu Bunlar giderek öylesine kişilik kazandılar ki alışılmış "bit pazarı" kavramından çıktılar Hatta bazı ülkelerde bit pazarları eski sanat eserleri ve antikaların satıldığı yerler haline geldiler Bu arada antikacılıkla ilgili yayınlar da giderek arttı Çünkü bu işle ilgilenen insanlar piyasayı genişletmek ve yeni antika meraklılarını da aralarına kazandırmak için çabalıyorlar Aykırı parça Antika pazarlarımızda sayıca çok olan ve devreden eserler son ikiyüz yılın yapıtlarıdır Bunların yanısıra nadir olarak bir parça ele geçtiğinde ki bu tarihi bir halı kilim veya bir Osmanlı seramiği olabilir bu "aykırı parça" olarak kabul edilir "Aykırı parça" sahibi için gerek parasal anlamda gerekse manevi anlamda bir cevherdir Antika kolleksiyonculuğu tutkusunun nedenleri arasında bir geleneğin oluşmasına meydan veren duygular ile geçmişe ve eski eşyaya saygı vardır diyebiliriz Eski eser toplamanın belirli bir kültüre bağlı olduğu bu konunun en can alıcı noktasını teşkil ediyor Hiç kuşkusuz eski eser toplayan biri bunlara para dökerken ne yaptığını bilmek zorundadır En azından o eşyaya sahip olmanın gururunu yaşamak istemelidir |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|