Aids Tedavisine Yönelik Beklentiler

Eski 08-18-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Aids Tedavisine Yönelik Beklentiler





Aids Tedavisine Yönelik Beklentiler AIDS ile mücadeleye yönelik ilk çabalar, hızla yayılan bu hastalığın bulaşma tarzı, kuluçka döneminin belirgin biçimde uzun olması hakkında yeterli bilgi birikimi olmadığından ve virüsün yaşam döngüsünün detayları üzerinde neredeyse hiç durulmaması yüzünden başarılı olmadı Artık konu hakkında mevcut bilgi daha fazladır, ilk anda göze çarpan bulgu şudur; belirli bir hastalığa karşı hazırlanan aşıların hemen hepsinde bağışıklık sistemine hastalığı tanımayı öğretmek için yüzey antijenlerinin kullanılmasına rağmen, bu yaklaşım AIDS için işe yaramaz çünkü o, vücudu kendi bağışıklık sistem hücrelerini ortadan kaldırmaya yönlendirir Bunun yerine virüsün yaşam döngüsündeki bazı basamakları durdurma yoluna gidilmelidir CD4 moleküllerini maskelemek suretiyle bağlanmanın önlenmesi yaklaşımı da açıkça yararsızdır çünkü bu durumda bağışıklık sistemi çalışamayacaktır GP120 aktif bölgesinin bloke edilmesi bir olasılıktır -ancak elbette bunun T hücre reseptörlerinin normal şartlarda bağlandığı MHC molekülünün bir analoğu durumunda olmaması gerekir, oysa bu muhtemel görünmektedir
Enfekte olan hücrenin içinde süregiden olaylardan birinin önlenmesi daha ümit verici görünmektedir; bu işlem virüse özgü bir reaksiyon olmalı ya da konağa toksik etki yapmalıdır 3 âazido-2 ,3 â dideoksitimidin (AZT), bu yaklaşıma iyi bir örnek oluşturur Bu timidin analoğu, HIV in DNA polimerazı tarafından normal timidine tercih edilir halbuki konak hücre polimerazları normal timidini kullanır Sentezlenmekte olan DNA nın yapısına AZT girdiğinde replikasyon durur çünkü konak hücre polimerazı bir sonraki nükleotidi zincire ekleyemez Yeterince az olan bir dozda AZT verildiğinde, konak hücreleri replikasyonunu normale yakın olarak sürdürürken, HIV bu ilacın varlığında pek nadiren kendini başarı ile çoğaltabilir Ancak devamlı olarak kan hücrelerinin yenilendiği kemik iliği bu uygulamadan zarar görür ve anemi sık görülen bir yan etkidir AZT, açıkça hastalık belirtilerini gösteren kimselerde yaşam süresini yaklaşık bir yıl uzatır ancak yeni enfekte olmuş kişilere muhtemelen daha fazla yarar sağlar
AZT kullanımı açısından önemli görünen bir risk HIV polimeraz genine ilişkindir Bu gen hata oranı alışılmadık ölçüde yüksek bir gendir (yalnızca 10000 nükleotitten oluşan bir genoma sahip olmasına rağmen her 2000 bazda bir yanlış eşleme yapar) ve AZT e karşı direnç geliştirecek bir mutasyona uğrayabilir Şans eseri henüz böyle bir durumla karşılaşılmamıştır İlaç aynı zamanda sentezlenmesi pahalıya mal olan ve hastaya günde birkaç defa verilmekte ve tedavinin ne kadar süreceği genellikle önceden belirlenememektedir Daha pratik ve etkin tedavi yöntemleri bulmak için yoğun araştırmalar sürdürülmektedir Örneğin, virüs genomunun bir kısmına komplementer özellikteki bir anti-sense RNA kullanımı, daha uygun bir tedavi olabilir; çünkü bu tamamen özgün ve zararsız bir ilaç olacaktır Ancak bu yaklaşımın uygulanabilmesi için ilacın, hedef hücrelere etkin biçimde ulaştırılmasını sağlayacak ve RNAaz enzimlerine dirençli hale getirecek uygulamaların yapılması gerekmektedir Virüsün bağlandığı CD4 molekülünün bir kısmını enjekte etmek de diğer bir tedavi yaklaşımıdır Bütün ümit verici yaklaşımlara rağmen risk altındaki grupların yaşam tarzlarını bulaşmadan korunmayı esas alacak şekilde düzenlemeleri, hastalıkla mücadelede günümüzde en etkin ve pratik yol olarak görünmektedir

Türkiyede AIDS
Günümüzün en çok korkulan, buna karşın en çok göz ardı edilen hastalığı olan AIDS, gerekli önlemlerin etkili ve hızlı bir şekilde alınmadığı ülkelerde hızla yayılmaktadır Dünyada her gün 16 bin kişinin AIDS virüsü ile enfekte olduğu düşünülürse ülkemizin de bu hastalıktan etkilenmeyeceği düşünülemez Zira; Türkiye de 31121999 itibarı ile 983 vaka bildirilmiştir (Sağlık Bakanlığı verilerine göre)
Dünyada 1981 yılında ilk vaka saptandıktan sadece dört yıl sonra, 01101985 tarihinde, Türkiye deki ilk vaka bildirilmiştir Ülkemizdeki ilk vakalar yurtdışında çalışan işçilerimizdi (I Jenerasyon) Dolayısıyla ikinci grup vakaları dışarıdan gelen işçilerin yakınları oluşturdu (II Jenerasyon) Üçüncü jenerasyonu ise yerli, Türkiye içi vakalar oluşturdu Bugün ülkemiz vaka sayısını yılda %10 ve üzerinde arttıran ülkeler sınıfına girmektedir UNAIDS ( Birleşmiş Milletler AIDS Komisyonu) tahminlerine göre ülkemizde 2500 civarında vaka olduğu düşünülmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.