|  | Her Zamankinden Daha Çok - Abdil Yıldırım |  | 
|  08-17-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Her Zamankinden Daha Çok - Abdil Yıldırım“Her zamankinden daha çok birlik ve beraberliğe muhtaç olduğumuz şu günlerde” şeklindeki cümleyi her zaman işitiriz  Dini ve milli bayramlarda yetkililerin yayınladığı mesajlarda, deprem gibi büyük afetlerde ve terör olaylarının tırmandığı zamanlarda bu cümlenin daha fazla kullanıldığını görüyoruz  İhtilal liderleri de, parti liderleri de, dini cemaat liderleri ve kanaat önderleri de yıllardır aynı sözleri sıklıkla dile getirmişlerdir  Terör olaylarının azgınlaştığı ve sınır ötesi bir harekatın söz konusu olduğu şu günlerde, yine “ birlik ve beraberliğe en çok muhtaç olduğumuz şu günler” şeklindeki söylemi çok sık işitir olduk  Halbu ki birlik ve beraberliğe her zaman çok muhtaç durumdayız  Bunu anlamak ve ifade etmek için illa ki bir milli felaket yaşamamız gerekmez  Zaten bu bilinci her zaman canlı tutar ve gereğini de yerine getirirsek, toplumsal acıları daha az yaşarız   Birlik ve beraberliği istemek güzel de, bunu gerçekleştirmek için neler yapacağız, hangi ortak değerler etrafında birleşeceğiz? Bizi bir birimize bağlayacak olan bağlar nelerdir? Bu konularda doğru bir tespit yapmadan, sadece temenni etmek ve istemekle arzu edilen birliği sağlamak mümkün değildir  Milleti tarif ederken, “aynı topraklar üzerinde yaşayan, bir takım maddi ve manevi bağlarla birbirine bağlanmış insan topluluğudur” diye tarif ederiz  Burada maddi bağ olarak ırk, dil, kılık kıyafet ve folklör gibi unsurlar sayılabilir  Maddi bağlar milletlin objektif unsurlarını teşkil eder  Millet kavramının bir de subjektif unsurları var ki, asıl kuvvetli bağlar burada bulunmaktadır  Bunlar, inanç birliği, ortak geçmişten gelen tarih birliği, kültürel ve geleneksel birliktelik gibi manevi bağlardır  Bu bağlar zayıfladığı zaman, sadece objektif bağlarla bir milleti uzun süre ayakta tutmak ve güçlü kılmak mümkün değildir   Subjektif unsurların başında din bağı gelir  Aynı Allah’a inanan, aynı Peygamberin ümmeti olan, aynı kitabın hükümleri ile amel eden insanların meydana getirdiği birlik, dünyevi bir kaygı taşımadığı için çok daha sağlam ve sarsılmaz olur  İnsi ve cinni şeytanlar araya nifak sokarak onları bölemezler  İslâm dini, insanlar arasındaki ilişkilerde her zaman hak ve adaleti, şefkat ve muhabbeti emrettiği için, Müslümanlar arasındaki bağlar çok daha kuvvetlidir  İnsanların imanı arttıkça, aralarındaki bağlılık da artar  Dahili ve harici hiçbir güç onları bölüp parçalayamaz   Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ağırlığı Türk ırkından olmak üzere, çeşitli etnik unsurlardan meydana gelen üniter bir devlettir  Resmi dili Türkçe olmakla beraber, Türkçe dışında değişik dil ve lehçeler de kullanılmaktadır  Her unsurun da kendine has örf ve âdetleri gelenek ve görenekleri, kılık ve kıyafetleri vardır  Bunların hepsini objektif bir kalıp içinde eritip “ haydi birleşin” demek, eşyanın tabiatına aykırıdır  Ama subjektif dediğimiz manevi potada birleşip kaynaştırmak çok daha kolay ve akılcıdır  Çünkü her zaman dediğimiz gibi, halkımızın yüzde doksan dokuzu Müslümandır  İslamiyet ortak paydasında birleşmek çok daha kolay olacaktır  Tarihin en şanlı devletlerinden olan Selçuklu ve Osmanlı gibi Türk Devletlerini ortaya çıkartan da bu Müslüman kimliği etrafındaki birleşme olmuştur  Onun için birlik ve beraberlik deyince, ilk önce İslam potasındaki birlik akla gelmelidir   İnanç birliğinde insanları bir birine bağlayan bir çok “bir” vardır  Bediüzzaman Hazretleri bu “bir”leri şu şekilde ifade etmektedir: “Meselâ; her ikinizin Hâlikınız bir, Mâlikiniz bir, Mâbudunuz bir, Râzıkınız bir, bir, bir    bine kadar bir, bir   Hem Peygamberiniz bir, dininiz bir, kıbleniz bir  Bir, bir   yüze kadar bir, bir  Sonra köyünüz bir, devletiniz bir, memleketiniz bir    ona kadar bir, bir  Bu kadar bir bir’ler vahdet ve tevhidi, vifak ve ittifakı, muhabbet ve uhuvveti iktiza ettiği ve kâinatı ve küreleri birbirine bağlayacak manevî zincirler bulundukları halde, şikak ve nifaka, kin ve adâvete sebebiyet veren örümcek ağı gibi ehemmiyetsiz ve sebatsız şeyleri tercih edip mü’mine karşı hakiki adâvet etmek ve kin bağlamak, ne kadar o râbıta-i vahdete bir hürmetsizlik ve o esbab-ı muhabbete karşı bir istihfaf ve o münasebet-i uhuvvete karşı ne derece bir zulüm ve i’tisaf olduğunu, kalbin ölmemiş ise, aklın sönmemiş ise anlarsın  " Yıllardır birlik ve beraberlik çağrısı yapanlar, yukarıdaki paragrafı insanlara tavsiye ve telkin etmiş olsalardı, çok daha güzel neticeler alınır, arzu edilen birlik ve beraberlik çok sağlam bir şekilde tesis edilmiş olurdu  Her zamankinden daha çok birlik ve beraberliğe muhtaç olduğumuz şu günlerde, her zamankinden daha çok Bediüzzaman'a kulak vermeye ihtiyacımız var demektir   | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |