Prof. Dr. Sinsi
|
Rahmet Peygamberi'nin Dünyasında Çocuk Olmak - 1
Yavrularımız, Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de, göz aydınlığı (Furkan 74), dünya hayatımızın süsü ve ziyneti olarak nitelendirilmektedir (Kehf 46; Al-i İmran 14) Hayatımıza anlam katan, âdeta ikinci bir yüreğimizi teşkil eden, ailede birlikteliğimizi daha da perçinleyen, çoğu defa huzur ve sevinç kaynağımız olan ve neslin devamında da önemli bir konuma sahip çocuklarımız bizler için gerçekten büyük ve anlamlı birer değerdirler Onlar bizlere, yüreğimizin derinliklerine kadar anne-baba olgusunu tattıran, safiyet ve masumiyeti, sevgi ve sadakati, şefkat ve merhameti hatırlatan ilahi nimetlerdir Acı ve kederi, sevinç ve huzuru onlarla daha da içselleştiririz Şüphesiz evresine özgü bir psikoloji, algılama ve davranış biçimi sergileyen çocuklar, ellerimize yaratıcı/ilahi kudret tarafından emanet olarak verilen ve süreç içinde bizlerle şekillenen eserlerdir Bizler, birey, aile, toplum dahası insanlık olarak bu yapılanmada âdeta ressam rolündeyiz Karşımıza çıkacak tablo/eser, iyisi-kötüsü, olumlusu-olumsuzuyla bir anlamda bizi ifade edecektir Hemen burada Yüce Kur’an’ın şu ayetini söylenenler bağlamında hatırla(t)mak yerinde olacaktır: “(Toprağı) iyi ve elverişli beldenin bitkisi, Rabbinin izniyle bol ve bereketli çıkar (Toprağı) kötü ve elverişsiz olandan ise, faydasız bitkiden başkası çıkmaz Şükredecek bir toplum için biz ayetleri işte böyle değişik biçimlerde açıklıyoruz” (A’raf, 58) Ancak böylesi önemli bir misyona sahip çocuklara, tarihin hemen her döneminde gerek aile gerekse toplum bazında aynı perspektiften bakıldığını ifade etmemiz oldukça güç gibi gözükmektedir Öyle ki, günümüzde dahi cennet kokulu, melek yüzlü masum yavrular karşısında, birey ve insanlık olarak iyi bir sınav verdiğimizi söylememiz vakıa ile örtüşmemektedir Lokal düzeyde de kalsa, çağımızda aç-susuz bırakılan, anne kucağı yerine sokaklara terk edilen, sevgi ve şefkat mahrumu, kanlı savaşların mağduru, her dem gözü yaşlarla bîzar cennet gülü yavrularımızın sayısı hiç de az değildir Sevgi ve şefkat ile beslenmesi, ninni ile büyümesi gereken tomurcuklar, şiddetle, vahşetle hayat bulamadan solmakta İşte böyle bir ortamda, Rahmet peygamberinin dünyasında yer alan çocuklara yönelik sevgi, şefkat ve rahmet yüklü davranış biçimleri daha da bir anlam kazanmaktadır
Kur’an-ı Kerim’de “büyük bir ahlak üzere” (Kalem, 4) olduğu bildirilen Sevgili Peygamberimiz, yine Kur’an’ın ifadesiyle “âlemlere rahmet olarak” (Enbiyâ, 107) gönderilmiş ve insanlığa, örnek alacakları nice hayatî prensipler getirmiştir Söz konusu ilke ve mesajlar sadece Müslümanlar için değil bütün insanlığın kurtuluşuna vesile olacak, onlara hayat verecek niteliktedir Zira Allah Rasulü, insanları hidayete ulaştırmak üzere gönderilmiş, rahmet ve merhamet kandili, kutlu bir elçidir (Müslim, Birr, 87) “Andolsun ki Resûlullah’da sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı zikredenler için mükemmel bir örnek vardır” (Ahzâb, 21) ayeti, Hz Peygamber’in hemen her konuda örnek bir model olduğunu açık bir şekilde dile getirmektedir İşte rahmet elçisinin hayatına bakıldığında, onun dünyasında çocuk olmanın ayrı bir yeri olduğu görülür Efendimizin çocuklarla ilgili sergilediği sevgi, şefkat ve değer verme eksenli tavır ve davranışlarının süslediği muhteşem tablolarda, sadece o günün insanı için değil çağımız anne-babaları ve insanı olarak da hepimize ışık tutabilecek nitelikte mesaj/materyaller mevcuttur Çocukların diri diri kuma gömüldüğü (Tekvîr, 8-9) değer ya da değersizliğin cinsiyete endekslendiği, sevgi ve şefkat duygularının iyice köreldiği, insanlığın ahlaki erdemler zemininde yalpaladığı bir dönemde, Peygamberimiz’in gıpta ve hayretle karşılanan örnek davranışları gerçekten anlamlıdır Öyle ki Allah’ın seçkin kulu (sas), “çocuklarla çocuklaşabilmiş”, onların duygularına eşlik edebilmiş, dünyalarına ortak olabilmiş, öz bir ifadeyle belki yoksunluk bir tarafa gönüllere hapsedilmiş olan sevgi ve merhamete ivme ve fonksiyonellik kazandırmıştır Gönlünde ve ikliminde, hemen her canlının yer bulduğu rahmet elçisinden başkasının sadır olması da zaten düşünülemezdi Sevgili Peygamberimiz, her şeyden önce çocuğun bir nimet olarak kabul edilmesi, ona değer verilmesi, ondan sevgi ve şefkatin esirgenmemesi yönünde insanlığa güzel örnekler sunmuş yüce bir şahsiyettir Yarının büyükleri ve dünya emanetinin teslim alıcıları konumundaki çocuklara karşı “rahmet prensibinin” gereklerini hem emretmiş hem de bizatihi uygulamalarıyla göstermiştir Gerçek şu ki, çocuk fiziki olarak kendisini koruyabilecek bir yapı ve güçte değildir Oysa Yüce Rabbimiz, her varlığa tehlikelere karşı kendisini savunması için bir mekanizma vermiştir İnsana akıl, aslana pençe, mürekkep balığına mürekkep gibi Oysa çocuk, bunlardan hiçbirisine sahip değildir Onun tek bir silahı vardır O da yine Allah’ın kendi rahmetinden kullarına verdiği “şefkat ve merhamet” duygusudur Çocuk bunlara besin kadar, uyku kadar hatta daha da çok muhtaçtır (Sakallı, Talat, Hadislerle İslam’da Hoşgörü ve Kolaylık, s 18) Öte yandan çocukların ruhi ve fiziki gelişiminde, şefkat ve merhametin büyük rolü olduğu yadsınamaz bir gerçektir Bu nedenledir ki Peygamberimiz, “Küçüğümüze merhamet etmeyen ve büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir” (Tirmizî, Birr, 15) sözüyle, çocuklara merhametin gereğine vurgu yapmıştır Çocuk, bu şefkatle olgunlaşır, kemale erer ve hayatın anlamını yüreğinde hisseder Başka bir deyişle sevgi, şefkat ve merhamet, çocukların âdeta hayat suyudur Yavrularımız böylesi unsurların işlevsel olduğu ortamlarda neşvü nema bulurlar Günümüzde huzursuz, dağılmış ve geçimsiz ailelerin çocuklarındaki suç oranının yüksekliği, bu söylenenlerin en gerçekçi göstergesi değil midir?
|