Muğla Pınara (Minare Köyü)

Eski 08-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Muğla Pınara (Minare Köyü)



MUĞLA Pınara (Minare Köyü) Resimleri ve Tarihi

batısında son derece dik biri büyük diğeri küçük iki tepenin yamaçları üzerinde kurulmuştur Halk buraya “Delik Asar” adını takmıştır Minare köyü harabelere aşağı yukarı yarım saat uzaklıktadır
Lykçe’de Pinale “yuvarlak” anlamına gelir Bu ismi, üzerinde oturduğu yuvarlak kayadan almış olmalıdır Hititçe’de de Pina isimli bir sözcük vardırBüyük bir olasılıkla Pınara da bu sözcüklerden türetilmiştir
Mitolojik olarak kentin kuruluş öyküsüne göre Ksanthos nehri yakınında yaşayan Tremiles’in Tloos, Ksanthos,Kragos ve Pandaros isimli dört oğlu Lykialıların kökenini meydana getirmişlerdir Okçu Pandaros ise Troia savaşında, Sarpedon’un yanında kahramanca çarpışmış bir kahramandır MÖIVyüzyılda Ksanthos’lu tarihçi Menekrates kuruluş öyküsünde, Ksanthos’un nüfusunun çok artmasından dolayı yaşlılarının üç gruba bölündüğünü,bunlardan birinin Kragos Dağı’na giderek zirveye yakın yere yerleşip, kenti kurduklarını anlatır
Strabon Buranın önemli bir Lykia kenti olduğundan bahsederken şu sözleri de yazar:
“Kragos’un eteğinde, iç kısımda, Lykia’nın en büyük kentlerinden olan Pinara uzanır Pandaros burada saygıyla anılır ve o,olasılıkla şairin söylediği gibi Troialı kahramanla özdeşleştirilmiştir, “Pandaros’un kızı,yeşil ormanın bülbülü”, çünkü Pandaros’un Lykialı olduğu söylenirdi”

Ö IVyüzyılda Karia Satrabı Piksodaros’un denetiminde bulunan kent MÖ334’de sadece Lykia’da 30 kadar yerleşim yerini ele geçiren Büyük İskender’e hiç direnmeden teslim olmuştur Onun ölümünden sonra Pergamon Krallığına bağlanmıştır MÖ 168-67 de Lykia Birliğinin en kuvvetli altı üyesinden biri olan Pinara birlikte üç oy ile temsil ediliyordu Daha sonra Eyalet Birliğine (Koinon)’a bağlanmıştır
Pinara, Roma döneminde en parlak günlerini yaşamıştır, bu dönemde üzerlerinde “Pınareon” yazılı sikke bastırmıştır Byzantion’lu tarihçi Stephanos ise Pınara’nın Lykia’nın en önemli kentlerinden olduğunu belirtmiştir MÖ141 ve 5 Agustos 240 depremlerinde kent çok kötü etkilenmiş ve eski önemini kaybetmeğe başlamıştır Bizans devrinde Myra metropolitliğine bağlı bir piskoposluk merkezi olmuştur IXyy da ise kent terk edilmiştir 1957’deki depremden burası çok etkilenmiş ve ayakta kalan yapılar büyük zarar görmüştür
Pınara antik kentinin kalıntıları günümüze geçirdiği depremlere rağmen nispeten iyi bir durumda gelebilmiştir Halkın delikli Asar dediği düzlüğün kuzey yönündeki sur kalıntıları iyi durumdadırAncak tepenin çok sarp olan kısımlarına sur duvarları yapılmasına gerek duyulmamıştır Sarp bir kayalığın üzerinde olan akropolün çevresi de surlarla çevrilidir Buraya güneyden oyulmuş merdivenlerle çıkılmaktadır Daha sonraki bir devirde ,doğuda vadiden yükselen alçak bir tepe üzerine ikinci bir akropol daha yapılmıştır Surlarla çevrili olan bu akropol Bizans devrinde de kullanılmıştır Akropolün eteklerinde ise ne olduğu pek anlaşılamayan mimari parçalar dağınık bir halde durmaktadırBuradaki kayaların da yardımıyla yer-yer teras duvarları yapılarak surlarla korunmuş platformlar oluşturulmuştur

Burada evlersokaklar ve binalar adeta bir minyatür gibi işlenmiştir Kayaların üzerleri, kerpiç evlerin evlerin yapılabilmesi için düzeltilmiştir Evler Roma’da görüldüğü gibi dışa kapalı avlulu tiptedir Dikdörtgen bir oda önündeki bir terasa açılır oradan da doğrudan bir küçük avluya çıkılır Evlerin arasında da sarnıçlar yapılmıştırTepenin kuzey-doğusunda Roma dönemine ait bir tarafında 6 yanlarda ise 8’er sütunu olan bir tapınak vardır Buradaki kalp şeklindeki sütunlar ve bunların aralarında görülen erkeklik uzvu, Aphrodite adına yapıldığını düşündürmektedir
Kentin tiyatrosu, küçük tepenin kuzey-batısına yerleştirilmiştir MÖ IIyüzyılda yapıldığı sanılan , Hellenistik dönem tiyatrolarının bir benzeri olan 3000 kişilik bu yapıda 27 oturma sırası ve bunları 9 bölüme ayıran 10 merdiven yolu vardır Sahne binasının duvarlarının bir bölümü ayaktadır Güney kanadındaki biri paradosda diğeri ise binanın yan tarafında yer alan iki kapı ana mekana açılmaktadır Proskene duvarı her iki uçta geniş bir açı yaparak arkaya doğru kıvrılır ve analemna ile bir parados oluşturur Cavea yarım daireden biraz daha büyüktür Tiyatro MS II inci yyda yenilenmiştir

Buradaki iki kaya arasındaki düzlüğe oturtulmuş duvarlarla desteklenmiş terasların kapladığı alana Agora yerleştirilmiştir
Pinara’nın en büyük özelliği de kent yaşamı ile mezarların içiçe oluşudur Burası Lykia mezar mimarisinin en güzel örneklerinin toplandığı kenttir Lykia mimarisinde mezara bu kadar çok önem verilmesinin nedenini inançlarında aramak lazımdır
Mitolojilerine göre, ölen insanın ruhu kuşa dönüşüp ve uçup gidermiş vücudu ise kalırmış Bu inancı, ruhu ölümsüzleştiren kuş ise Phoeniks’dir Bu kuşun rengarenk tüyleri, altın gibi parlayan kanatları ile hep güneşe doğru uçar, yaklaşınca güneş onu yakar, külleri de yere düşermiş, dökülen küllerden yeniden doğup tekrar güneşe doğru uçarmış Böylece bu uçuş ölümsüzlüğe doğru sonsuza kadar devam edermiş İnsanlara görünmeyen Phoeniks ,görünmek istediği zaman bir güvercin olurmuş Çeşitli renkleri olan bu güvercinler ölen bir insanın ruhuna girer onun mezarına konup orada yaşarmış Bazen de ölenin evinin damına konarmış İşte Liykia mezarlarının evlere, saraylara ve kayalara oyulmuş kuş yuvalarına benzemesinde bu inancın büyük bir payı olmalı Anıt mezarların içinde ölen kişinin eşyalarının konmasının nedeni güvercinin taşıdığı ölenin ruhu, yabancılık çekmesin ,eşyalarını kullansın diye imiş Bu inanç Lykia, da en çok Pinara’da yaşamaktadır


Kentin üzerine yapıldığı kaya kitlesinin doğu tarafında, güvercin yuvası şeklinde yapılmış dikdörtgen oyuklardan yapılmış olanlar iki yatay gurup şeklinde düzenlenmiş olup, muhtemelen uzun merdivenler ve yukarıdan aşağıya sarkıtılan ipler yardımıyla defin işlemi yapılıyordu Bu mezar grubu kentin en eski tarihli olanlarıdır İki Akropolis tepesi arasında genellikle semerdam kapaklı lahitlerden oluşan mezarlar yer alırGüney-doğu uçtaki bir mezar diğerlerinden çok daha görkemli ve olağanüstü büyük olup adeta bir merkez teşkil etmektedir Diğer lahitler bunun çevresine dizilmişlerdir
Tepenin diğer yamacından aşağıya doğru ev tipinde “Kral Mezarı” olarak adlandırılan bir grup yer almaktadır Bu anıt-mezarın kapı lentosunda insanların ve atların olduğu kabartmalı bir friz vardır Alınlıktaki kabartmalar iyice tahrip olduğu için ne olduğu anlaşılamamaktadırMezar odasının iç tarafında tek bir sedir vardır Bu mezarda bir kitabe olmadığı için kime ait olduğu anlaşılamamıştır Diğer bir ev tipi mezarın alınlığı gotik tarzda olup kemerin en üst noktasına bir çift öküz boynuzu yerleştirilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.