![]() |
Abdülhakîm Arvâsî |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Abdülhakîm ArvâsîABDÜLHAKÎM ARVÂSÎ Ruh bilgilerinin, tasavvuf ilminin mütehassısı, son asır âlim ve velîlerinden ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmâm-ı Ali Rızâ bin Mûsâ Kâzım soyundan olup seyyiddir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Seyyid Abdülhakîm Arvâsî ilk bilgileri babasının yanında öğrendi ![]() ![]() ![]() Nehrî isimli kasabada din ve fen ilimleri üzerine tahsil görüyordum ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ertesi gün, öğle namazı vaktinde pederimin câmiye geliş yolları üzerinde durdum ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Hayz, fıkıh bilgilerinin en zoru olduğu için böyle bir suâl, senin ileride din ilimleri bakımından çok yükseleceğine işârettir ![]() Bu rüyâdan sonra, on sene müddetle, Cumâ gecelerinden başka hiç bir geceyi yorgan altında geçirdiğimi hatırlamıyorum ![]() ![]() ![]() Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri, öğrendiği fıkıh, tefsîr gibi ilimlerin yanında kendisini mânevî yoldan yetiştirecek bir rehbere kavuşma arzusu ile yanıyordu ![]() ![]() ![]() ![]() Nihâyet Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri 1878 (H ![]() ![]() Seyyid Tâhâ hazretleri, câmide, talebesi Seyyid Fehîm'e şu emri veriyordu: "Abdülhakîm'i al, elbisesini soy, cevâzimât-ı hams çeşmelerinde kendi elinle tamâmen yıka! Sonra ikimize de imâm olsun! ![]() ![]() ![]() Bu rüyâ onun talebeliğe kabûl edildiğine dâir gâyet açıktı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Seyyid Abdülhakîm Arvâsî, gördüğü bu rüyânın tesiri ile büyük bir aşkla ilim tahsîl edip, ilimde ilerlediği gibi, Seyyid Fehim hazretlerinin sohbet ve teveccühleri ile gönlünü nurlandırdı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bundan sonra memleketi Arvas'a dönen Abdülhakîm Arvâsî hazretlerinin burada büyük ilmî faâliyetleri oldu ![]() Memleketimizde, mevcut medreselerden ayrı olarak, bana miras kalan mallardan bir medrese yaptırdım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Seyyid Abdülhakîm Efendi, 1897 yılında hac vazîfesi ile Hicaz'a geldiğinde önce Medîne'ye gelip Peygamber efendimizin kabr-i şerîfini ziyâret etti ![]() ![]() "Refikam, şu anda özür sâhibidir ![]() ![]() ![]() Seyyid Abdülhakîm hazretleri o anda 25 yıl önceki rüyânın hatırına gelmesi ile korkuyla sarsıldı ![]() ![]() ![]() "Bu suâlin cevâbına mezun olmak şöyle dursun, bilakis memurum!" buyurdu ![]() ![]() ![]() Şeyh Abdülhakîm Efendi 1907'deki haccı sırasında büyük evliyâ Şeyh Ziyâ Mâsum'un yüksek iltifatlarına mazhar oldular ![]() "Mürşidin Seyyid Fehîm hazretleri tarafından Nakşibendî, Kâdirî, Sühreverdî, Kübrevî, Çeştî tarîkatlerinden memur ve mezun olduğun gibi ilâveten sana Üveysîlik yüksek yolundan da icâzet verdim ![]() ![]() Seyyid Abdülhakîm Efendinin ikinci haccından dönüşünden bir müddet sonra doğuda karışıklıklar başgöstermeye başladı ![]() ![]() ![]() Hızla silâhlanan Ermeniler, Müslümanların mallarını yağma etmeye koyuldular ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bizimle beraber yirmi dokuz köyün ihtiyarları, kadınları ve çocukları ıssız çöl ve dağlarda elimize ne geçerse yiyip bin türlü meşakkat ve zahmetle o sene Haziranın birinci gecesi Ravandız'a girdik ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Burada on sekiz ay kadar oturduktan sonra, ayrılmak üzere vedâ ederken, gönlümüzü hoş ederek; "Bu evde kırk sene otursaydınız, yine kirâ almazdım ![]() ![]() ![]() Devamlı olarak, Bağdat'ta Gavs-ı âzam Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin türbesi civarında oturup orasını vatan edinmek arzusunda bulundumsa da, o civarlarda İngiliz muharebeleri pek şiddetlenmiş bulunduğundan, geçici olarak, yine Musul'da kaldık ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri daha sonra Gümüşsuyu Tepesindeki Kaşgari Dergâhının şeyhliği, imâmlığı ve vâizliği ile vazîfelendirildi ![]() ![]() ![]() Seyyid Abdülhakîm Efendi din bilgilerinde ve tasavvufun ince bilgilerinde çok derin idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Bizler o büyüklerin yanında hazır olsak sorulmayız, gâib olsak aranmayız ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sultan Vahideddîn Han kendilerini çok sever, takdîr ederdi ve duâlarını isterdi ![]() Memleketin işgâl altında bulunduğu ve kurtuluş savaşının başladığı günlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir defâsında da Sultan Vahideddîn Han, Ramazân-ı şerîf ayında Hırka-ı seâdetin bulunduğu odayı ziyâret edecekti ![]() ![]() ![]() Sultan tam Hırka-i seâdetin bulunduğu odanın kapısına gelince, Abdülhakîm Efendi nerededir? diye sordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abdülhakîm Arvâsî hazretleri siyâsete hiç karışmamış, siyâsî fırkalara bağlanmamıştır ![]() ![]() "Hükümet, tekkeleri değil, boş mekanları kapattı ![]() ![]() ![]() ![]() Kânunlara uymakta çok titiz davranır, konuşmalarında da bunu tavsiye ederdi ![]() Abdülhakîm Efendinin yemesi, içmesi, yatması, kalkması, konuşması, susması, gülmesi, ağlaması hep İslâmiyete ve Resûlullah efendimizin hâline uygundu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Talebelerinden bâzıları o ilim deryâsı büyük velîden şu sözleri ve menkıbeleri nakletmişlerdir ![]() Her vesîle ile sohbetlerinde namazdan bahsederlerdi ![]() ![]() ![]() Yine buyurdu: "Bir vakit namazımı kaybetmektense, dünyâları kaybetmeyi tercih ederim ![]() Talebelerinden birisi edeb hakkında sorduğunda; "Edeb hudûda, sınırlara riâyet etmek onu taşmamaktır ![]() ![]() ![]() Talebelerinden birisi dünyâ sıkıntılarından bahsediyordu ![]() "Allahü teâlâya inanan ve güvenen kimse neden mahrumdur ![]() ![]() ![]() Bir gün sed kenarında hasır koltuklarında İstanbul'a doğru bakarlarken yanındakilere dönerek; "Şu İstanbul ne garip belde! İnsan mümin olmak için de, kâfir olmak için de burada her vâsıtayı, her imkânı bulabilir ![]() ![]() Bir gün bir derslerinde şöyle buyurdular: "Bizim meclisimizde bulunanlar, sükût içinde otursalar ve sükûttan başka bir şey görmeseler bile, din bahsinde âlim geçinenlerin hatalarını keşfederler, bir bir çıkarırlar ![]() Kapalıçarşı'dan geçerken karşılarına tanıdıkları bir dükkancı çıktı ![]() ![]() ![]() "Siz bana o ümmeti gösterin ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Abdülhakîm Arvâsî |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Abdülhakîm ArvâsîTalebelerinden Hâfız Hüseyin Efendi anlatır: Tahsîlimi İstanbul'da yaptım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Seyyid Abdülhakîm Efendiyi görünce, tanıyınca şeyhliğin ne olduğunu anladım, eteğine yapışmaktan başka işim kalmadı ![]() ![]() ![]() Otuz yıl boyunca yanından ayrılmayan yakını Şakir Efendi anlatır: Bir sabah dergâhın mescidinde namaz kılıyorduk ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yine Şakir Efendi naklediyor: İzmir'de Hisar Câmiindeydik ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Talebelerinden İlyas Efendi anlatır: Bir gün yaşlı bir kadın marangoz dükkanıma gelip; "Bir odalı evim var ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir gün Bâyezîd Câmiinde vâz verirlerken konu ile hiç ilgisi olmadığı hâlde; "Sizden biriniz, eve gidip, çocuğunu çatıya kiremitler üzerine çıkmış, güvercin kovalar görürse, bağırmadan, güzellikle, yavrum bak sana neler getirdim, şeker aldım, desin, onu tutup içeri aldıktan sonra azarlasın ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Seyyid Abdülhakîm Arvâsî'nin uzun yıllar hizmetinde bulunan Kayserili pamuk tüccarı Abdülkâdir Bey şöyle antalır: Bir yaz günüydü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Necib Fâzıl Kısakürek anlatır: Sene 1941 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fâruk Bey anlatır: Bundan yıllarca evvel, oğlum Nevzad, o zamanlar oturduğumuz apartman katının balkonundan aşağıya, beton bir zemin üzerine düştü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bâyezîd Câmiinde; Erzincan zelzele felâketinden bir hafta kadar önce: "Allahü teâlâ, zinânın âşikâr olduğu yerlere zelzele ile cezâ verir ![]() ![]() ![]() ![]() Talebelerinden Tâhir Efendi anlatır: Abdülhakîm Efendi hazretleri buyurdular ki: "Evliyânın huzûruna dolu giden boş, boş giden dolu döner ![]() Bir gün bana; "Tâhir Efendi, evinde kitap kalmasın, kitapları evden çıkar, başkalarına ver ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ne zaman Abdülhakîm Efendi hazretlerine gitsem, Ziyâ Bey yanında otururdu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir gün Abdülhakîm Efendiye gidiyordum ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bitlis yolunda bir genç, kışın tipiye tutulup, yolunu kaybeder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Seyyid Abdülhakîm Efendi, kendisini candan seven ve tıbbîyede okuyan bir talebesinden eczacılığı seçmesini istedi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Diş hekimi emekli albay Sabri Bey anlatır: Abdülhakîm Efendi, arada bir bana, teyemmüm nasıl yapılır diye göstererek öğretirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buyurdular ki: Kur'ân-ı kerîm şifâdır ![]() ![]() ![]() Gerçek kerâmet, kerâmetin gizlenmesidir ![]() ![]() ![]() Allahü teâlâ sırrını eminine verir ![]() ![]() Ahmaklık, hatâda ısrar etmektir ![]() Hak'tan ve Hak yolundan başka her ne düşünülürse, hepsi ayrılık ve perişanlık yoludur ![]() Din bilgileri, dünyâda ve âhirette, huzûru, seâdeti kazandıran bilgilerdir ![]() Bütün üstünlükler, faydalı şeyler, İslâmiyetin içindedir ![]() Hakk'ı sevmedikçe, Hak teâlâyı hâkim bilip, ona kulluk etmedikçe, insanlar birbiri ile sevişemez ![]() Kavuştuğunuz her nîmet; hep hakka îmânın hâsıl ettiği kardeşliğin neticesi ve Allahü teâlânın ihsânıdır ![]() Temiz ve yeni elbise giyiniz ![]() ![]() Gördüğünüz her musîbet ve felâket, kızgınlığın, zulüm ve haksızlık etmenin cezâsıdır ![]() Beşeriyet ne kadar uğraşırsa uğraşsın, sevip sevilmedikçe; ızdırap ve felâketten kurtulamaz ![]() Allahü teâlâ dilediğini yapar ![]() ![]() ![]() Allahü teâlâ bize fadlı, ihsânı ile tecelli etsin; bizi fadlı ile korusun! Adliyle tecelli ederse, yanarız ![]() Riyâ olmasın diye cemâatten kaçanlar ayrı bir riyâ içindedirler ![]() Büyüklerin sözü, sözlerin büyüğüdür ![]() İlim cehli izale eder, yok eder, ahmaklığı değil ![]() Cemiyetteki ruh hastalıklarının sebebi, îmân eksikliğidir ![]() Dîni dünyâ çıkarlarına âlet eden yobazlara karşı Eyyûb Sultan, Fâtih, Bâyezîd, Bakırköy, Kadıköy ve Beyoğlu Ağa Câmii kürsîlerindeki konuşmaları, bunların iftirâlarına sebeb oldu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ankara hiç sevmedikleri bir yerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() O sırada evin ahşap kapısı çalındı ![]() "Ankara civârında Bağlum isimli bir köy vardır ![]() ![]() ![]() ![]() Keçiören'de dâmâdı İbrâhim Arvas Beyin evinde gasl, techiz, tekfîn ve namazı edâ edildikten sonra Ankara'nın kuzeyinde ve 24 km mesâfede bulunan Bağlum'a getirilerek defnedildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ağlasın kan ağlasın her müslüman Çünki, Seyyid Abdülhakîm terk etti cân Âlim ü âmil, veliyy-i kâmil idi ![]() Zâtına mevdu' idi sırr-ı nihân ![]() Bağlum nâhiyesi eskiden beri sel, yağmur, dolu gibi âfetlerin eksik olmadığı bir yerdi ![]() ![]() Seyyid Abdülhakim Efendinin; Sahabe-i Kiram ve İslam Hukuku Erriyâz-ut-Tesavvufiyye isimli eserleri mevcuttur ![]() ![]() ![]() Abdülhakim Efendi'nin üç oğlu ve iki kızı vardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kızlarından Şefia Hanım da hicret sırasında Musul'da vefat etmiştir ![]() ![]() AMELİYAT OLMADI AMA ![]() ![]() ![]() Sevdiği kimselerden, Sabri Bey var idi ki, O da şu hâdiseyi, anlatır bizâtihî: Bir gün râhatsızlandım ve gittim hastâneye, Apandisit teşhîsi, kondu muâyenede ![]() Bayram olduğu için, yapmayıp ameliyât, Bir başka hastâneye, sevkettiler o sâat ![]() Çıkıp, o hastâneye, gitmeden daha önce, Efendi'ye uğrayıp, haber verdim hemence ![]() Ellerini öperek, oturunca, o derhâl, Bana; "Sen hasta mısın?" diyerek etti suâl ![]() "Evet ![]() Tam onun üzerine, dokundurdu elini ![]() "Burası mı?" diyerek, o yeri ovdu biraz, Onun bereketiyle, gitti benden o maraz ![]() O, mübârek elini, dokununca o yere, Apandisit ağrısı, kayboldu birden bire ![]() Kırk beş sene oluyor, o günden îtibâren, Apandisit ağrısı, görmedim bir daha ben ![]() BÜTÜN BUNLARA RAĞMEN Sevdiklerinden biri, bir gün huzûrlarına, Gelerek şu şekilde, bir suâl sordu ona: "Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî mi yüksektir, İmâm-ı Rabbânî mi, merak eder bu fakîr?" Abdülhakîm Efendi, cevâben o kimseye, Başladı Abdülkâdir Geylânî'yi övmeye ![]() Buyurdu: "Gavsül âzam, idi ki bu büyük zât, Ânında yetişirdi, istese her kim imdât ![]() Öyle çok kerâmeti, vardı ki onun hattâ, Duâsıyle ölüyü, döndürürdü hayâta ![]() Kendi zamânındaki, bilcümle evliyânın, Fevkinde bulunduğu, kesin idi bu zâtın ![]() Ve kıyâmete kadar, her Velî'ye feyiz, nûr, Onun vâsıtasıyle, erişir, vâsıl olur ![]() Mübârek cemâlini, görseydi biri elhak, Allahü teâlâyı, hâtırlardı muhakkak ![]() Dört yüz kişi yazardı, vâzını muntazaman, Birbirinin sırtında, yazarlardı çok zaman ![]() Böylece bu Velî'den, bahsedip uzun uzun, Çok kerâmetlerini, anlattı önce onun ![]() Sonunda buyurdu ki: "Bütün bunlara rağmen, İmâm-ı Rabbânî'nin âşıkıyım ama ben ![]() NİÇİN OKUTMUŞ? Hâlid Turhan Bey anlatır: Bir gün ziyâretlerine gitmiştim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ÎMÂNIN KUVVETİNDEN Hâbil Efendi diye, vardı ki bir terzisi, Pek çoktu Efendi'ye, bağlılığı, sevgisi ![]() O'na öyle ihlâsla, bağlıydı ki o hattâ, Böyle hâlis bağlılık, az bulunur hayatta ![]() Bir gün ziyâretine, giderken Efendi'nin, Düşündü ki gidince, sorayım şunu ilkin ![]() Diyeyim ki: "Efendim, istemiyorum ama, Çok kötü düşünceler, geliyor hâtırıma ![]() Hiç kurtulamıyorum, ben bu vesveselerden, Îmânıma bir zarar, gelir mi bu şeylerden?" Bunları düşünerek, vardı huzurlarına, Girince, sohbetini, kesti ve baktı ona ![]() Ve hemen buyurdu ki: "Bir müslümanın eğer, Hâtırına gelirse, çok fenâ düşünceler, Onun kötülüğüne, bir işaret değildir, Îmânının kuvvetli, olduğuna delîldir ![]() Henüz suâl etmeden, almıştı cevâbını, Efendi, daha sonra, ikmâl etti vâzını ![]() 1) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; s ![]() 2) İslâm Meşhûrları Ansiklopedisi; c ![]() ![]() 3) Başbuğ Velîlerden; s ![]() 4) O ve Ben 5) Eshâb-ı Kirâm; s ![]() 6) Son Devrin Din Mazlumları; s ![]() 7) Şerîat Yolunda Yürüyenler ve Sürünenler; s ![]() 8) Cihâd Önderleri-I; s ![]() 9) Rehber Ansiklopedisi; c ![]() ![]() 10) Sefînet-ül-Evliyâ |
![]() |
![]() |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|