Şeyh Hüseyin Basretî |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Şeyh Hüseyin BasretîŞEYH HÜSEYİN BASRETÎ Anadolu velîlerinden Evliyânın meşhurlarından Şeyh Hâlid Zibârî'nin oğludur Annesi Fâtıma-ı Sâliha, Şeyh Muhammed Aynî'nin kızı ve kerâmet ehliydi 1914 (H1333) senesinde vefât etti Kabri, Eruh'un Hâlidiyye köyündedir Babası vefât ettiğinde altı yaşında idi ve sarf ilminden İzzi kitabını okuyordu Babası vefât ederken onun yetiştirilmesi için halîfelerinden Şeyh Ömer Zenkânî'ye vasiyet etti Bütün ilimleri öğretmelerini, tasavvufta yetiştirip mürşid-i kâmil olmasını sağlamalarını vasiyet etti Bu vasiyet üzerine Şeyh Ömer Zenkânî ona bütün ilimleri okuttu Sarf, nahiv, mantık, beyan, fıkıh, tefsir, hadîs ilimlerini öğretti Bu talebeliği on beş sene sürdü Neticede seçkin bir âlim oldu Ayrıca Molla Abdülhamîd Raşînî'den de ilim öğrendi Hocası Şeyh Ömer Zenkânî ona ilimde icâzet verdi Ancak tasavvufta vermedi Tasavvufta da, asrın büyük âlimi ve meşhur velîsi Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî'den naklen aldı Şöyle ki, Şeyh Hüseyin'in yakınlarından Molla Muhammed onun emriyle Şam'a gidip Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin evini sorup buldu O sırada vefât etmişti Evin kapısını çaldı İhtiyar bir nine çıkıp onu görünce; "Hoş geldin Molla Muhammed!" dedi Hayret edip; "Beni nereden tanıdınız Şam'a daha önce hiç gelmedim" deyince; "Mevlânâ Şeyh Hâlid bana bir gün; "Vefâtımdan sonra Cizre tarafından Molla Muhammed nâmında bir zât gelecek! O takvâ ehli ve âlimdir" buyurdu Sonra bana çanta bırakıp, bu çantayı halîfem Şeyh Hâlid Cezîrî'nin halîfesinin oğlu Şeyh Hüseyin'e teslim etsin" dedi Anladım ki teslim etmek üzere vereceğim kişi sizsiniz" dedi Bunun üzerine emâneti alıp Basret köyüne getirdi Çantayı açtılar İçinden Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin cübbesi, Yesir ağacından yapılmış ve ortasında dördü kırmızı mercandan olan tesbihi, takkesi, seccadesi vardı Bunları aynen Şeyh Hüseyin hazretlerine teslim etti Bu emânetler daha sonra oğlu Şeyh İbrâhim Hakkı'ya intikal etti Kardeşi Şeyh Muhammed Şefîk bunları, İbrâhim Hakkı da defâlarca görmekle şereflendiğini bildirmiştir Şeyh Hüseyin Basretî hazretleri bu icâzetten sonra insanları irşâd edip talebe yetiştirdi Halk ve meşhur kimseler arasında tanındı Bu hizmeti Mustafa Paşanın ona düşmanlık yapıp, zulme başvurmasına kadar devâm etti Zulme mâruz kalması sebebiyle âilesini de alıp, 1901 (H1317) senesinde Diyarbakır'a gitti Bir müddet sonra oradan Haleb yoluyla Şam'a ulaştı O göçüp gittikten altı ay sonra kendisine zulmeden ve memleketini terke mecbur bırakan Mustafa Paşa, aşîretler arasında çıkan bir kavga sırasında öldü Şeyh Hüseyin Basretî hazretleri dokuz sene memleketinden ayrı kaldı Aslî vatanı Buhtan'a dönmeyi çok arzu etti O civardaki insanları irşâd etmek istiyordu 1913 (H1329) senesinde memleketine dönüp, Basret köyüne gitti O havâlide insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatıp, emr-i mâruf yapmak için Basret köyünden diğer köylere de gitti Bu seferlerinden birinde yolda Allahü teâlâyı zikirle meşgul bir halde giderken yol kenarında büyük bir kayaya nazar etti Kaya yerinden oynayıp parçalandı Yanında bulunan talebeleri bu hâli görünce, hayrette kaldılar Oradan gelip geçtikçe bir bakışı ile parçalanan kayayı görüp kerâmetini hatırladılarDaha pekçok kerâmetleri görülmüştür Yüksek derecede âlim, her ilimde mâhir olup, sünnet-i seniyyeye tam uyardı Güzel yüzlü tatlı sözlüydü Son derece yumuşak huylu, din ve dünyâ işlerinde yüksek derecede basîret sâhibi idi İnsanlara dâimâ yumuşak olmalarını İslâmiyete uymalarını tavsiye ederdi Dünyâya hiç meyletmez, hep hüzünlü bir hâlde olurdu Vefâtı sırasında devamlı; "Sübhâneke innî küntü minezzâlimîn" derdi Hastalığı şiddetlenince, gözlerinden yaş geldi Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Resûlullah, deyip dudaklarını kapatarak vefât etti Vefâtı bölge ahâlisini çok üzdü Hâlidiyye köyünde defnedildi Edep ve ilim ehli olan temiz nesli devâm etmektedir 1) Kitâbü Ahvâl-üd-Dürriyye fî Silsilet-iz-Zibâriyye |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|