Kastamonu Gelenek Ve Görenekleri | 
     
| 
	
			
			 | 
		#1 | 
| 
			
 
Prof. Dr. Sinsi
 
		
	
		
	
	 | 
	
	
	
	
		
		
			
			Kastamonu Gelenek Ve GörenekleriGenel Bilgiler KASTAMONU GENEL BİLGİLER Yüzölçümü: 13  108 km² Nüfus: 375  476 (2000) İl Trafik No: 37 Türkiye'nin cennet köşelerinden biri olan Kastamonu, büyük şehirlerin gürültüsünden kaçmak isteyenlerin sığınabilecekleri bir huzur bölgesi, panoramik dağlarıyla, yemyeşil ovalarıyla, zümrüt sahilleriyle, zengin kültürel varlıklarıyla bir çok alternatifler sunan bir tatil beldesidir ![]() Eski bir yerleşim alanı olduğu bilinen Kastamonu yöresi MÖ  18 yy da Gas'ların yurdu olmuş, zamanla Hititler, Firigler, Kimmerler, Lidyalı'lar, Pers'ler, Pontuslular, Romalılar ve Bizanslıların yönetimine geçmiştir  Romalıların bu yörede kurduğu Paflagonia isimli eyaletin merkezi olan pompei-polis höyüğü bugünkü Taşköprü ilçesinde bulunmaktadır  Bizans hanedanı komenoslar tarafından yapılan ve Kastamonu şehrinin tarihsel çekirdeğini oluşturan Kastamonu kalesi görkemli görüntüsüyle ziyaretçileri asırlardır selamlamaktadır  Kastamonu geleneksel Türk evi ve yakın dönem Osmanlı mimarisi örneklerinin yoğun olarak bulunduğu ender illerdendir   Kentsel sit kapsamına alınmış olan Kastamonu, Taşköprü, İnebolu, Küre ve Abana'nın eski mahalleleri ve yapıları ziyaretçilerde nostalji ve hayranlık uyandırır  Milli mücadele sırasında lojistik destek açısından en güvenilir bölge olan Kastamonu İnebolu limanından Ankara'ya erzak, cephane ve insan akışında büyük yararlılıklar göstermiştir   Kurtuluş savaşında en fazla şehit veren üçüncü il olan Kastamonu 'nun Araç ilçesi ise nüfus bazında en çok şehit veren yurdumuzun tek ilçesi olarak tarihin altın sayfalarında yerini almıştır![]() Kastamonu'nun sahip olduğu bu zengin tarihi ve kültürel mirası kadar bir diğer zenginliği de harikulade tabiatıdır   Başta Ilgaz Dağı Milli Parkı dağcılık sporları için mükemmel bir merkezdir  Zengin orman örtüsü, çeşitli yaban alabalığı ile görenlerin unutamayacağı özelliklere sahiptir  Kastamonu'nun 40 km  güneyindeki Ilgaz Dağı kayak merkezi kış aylarında büyük rağbet görmektedir  Kastamonu'nun bitki örtüsü ve peyzaj açısından çok zengin yaylaları da vardır   Daha ziyade Araç, Çatalzeytin ve Bozkurt ilçelerinde bulunan bu yaylalar yaz aylarında tatillerini şehir dışında geçirmek isteyenler için önemli bir turizm kaynağıdır  Pınarbaşı ilçesinde vahşi doğasıyla Varla Kanyonu ve Türkiye'nin en derin dördüncü mağarası olan Ilgarini, kampçılar ve maceracılar tarafından keşfedilmeyi beklemektedir  Kastamonu Karadeniz'de kirlenmemiş, betonlaşmamış 135 km   kıyı bandıyla deniz, kum ve güneş arayanlara da hitap etmektedir  Bu yılı bandında çok sayıda doğal kumsal ve bunların ardından yoğun bir orman örtüsü bulunmaktadır  Çatalzeytin'deki Ginolu ile Cide'deki Giderus koyları Karadeniz'in en güzel koylarıdır  İLÇELER: Kastamonu ilinin ilçeleri; Abana, Ağlı, Araç, Azdavay, Bozkurt, Cide, Çatalzeytin, Daday, Devrekani, Doğanyurt, Hanönü, İhsangazi, İnebolu, Küre, Pınarbaşı, Seydiler, Şenpazar, Taşköprü ve Tosya'dır ![]() Araç: İl merkezine 44 km uzaklıkta bulunan ilçe Kastamonu - Karabük karayolu üzerindedir   Cide: İl merkezine uzaklığı 146 km  dir  12 km kumsalı olan Cide, konumu gereği tarih boyunca İpek Yolu üzerinde önemli bir liman olma özelliğini sürdürmüştür  Daday: İl merkezine uzaklığı 32 km   dir  Atatürk 23 - 31 Ağustos 1925'te "Şapka ve Kıyafet İnkılabı" dolayısıyla Kastamonu'ya geldiğinde ilçeyi ziyaret etmiş ve Köpekçioğlu Konağında misafir edilmiştir  Devrekani: İl merkezine uzaklığı 29 km  dir  Eski bir yerleşim merkezi olan Devrekani höyük ve harabeleri, çeşme ve camileri ile arkeolojik yönden zengindir  23 - 31 Ağustos 1925 Kastamonu ziyaretlerinde Atatürk 28 Ağustosta ilçeyi ziyaret etmiş, Bozkocatepe - Kurukavak Köyünde ormanlık bir alanda bulunan Müftüoğlu Mehmet Bey'in çiftliğinde misafir edilmiştir  Hanönü: İl merkezine uzaklığı 69 km   dir  Kastamonu' nun en önemli yatırlarından, türbesi şehir merkezinde bulunan Şeyh Şaban-ı Veli İlçenin Çındar Köyünde M 1471 yılında doğmuştur  İlçede Mayıs ayı ilk haftasında "Şeyh Şaban-ı Veli Anma Haftası" Ekim ayının ilk haftası Panayır düzenlenmektedir  İhsangazi: İl merkezine uzaklığı 37 km   dir  İlçenin İsalar Mahallesinde bulunan Haraçoğlu Camii ve Türbesi tarihi ziyaret yeridir  İnebolu: İl merkezine 97 km uzaklıktadır   İlçe merkezi kentsel sit alanıdır  347 tescilli yapı bulunmaktadır  Abeş Tepesi ve Geriş Tepesi Arkeolojik Sit Alanı olarak tescillidir  Küre: İl merkezine uzaklığı 61 km  dir  İlçede bulunan Doğanlar Kalesi M Ö  1700 - 1100 yıllarında yapılmıştır  Küre orman içi yayla turizmi için elverişli ve tabii güzellikleri olan bir ilçedir  Yaralıgöz Dağı eteklerindeki kanyon görülmeye değerdir  Pınarbaşı: İl merkezine 92 km uzaklıktadır   Ilıca köyünde bulunan Roma Dönemi "Ayazma" da ılık su hala mevcuttur  Aynı köyde Devrekani Çayı üzerinde şelale görülmeye değer yerlerdir  İlçenin Sümenler Köyü sınırları içinde Sorkun yaylası yakınında bulunan dağlık alanda Ilgarini Mağarası turizm için önemli bir potansiyel arz etmektedir![]()  | 
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
		
			
		
		
		
	 | 
Kastamonu Gelenek Ve Görenekleri | 
     
| 
	
			
			 | 
		#2 | 
| 
			
 
Prof. Dr. Sinsi
 
		
	
		
	
	 | 
	
	
	
	
		
		
			
			Kastamonu Gelenek Ve GörenekleriTarihçe Kastamonu'nun bilinen tarihi, Hitit İmparatorluğu ile başlar  Hititlerden sonra Frigya ve Lidya Krallıklarının egemen olduğu bu topraklar M Ö 4 yy'da Perslerin eline geçmiştir  M Ö 4,yy'da Büyük İskender Anadolu Ile birlikte Kastamonu topraklarını da Makedonya'ya katmıştır  İskender'den sonra yöreyi ele geçiren Pontus Krallığı M Ö 1,yy'da Romalılar tarafından ortadan kaldırılmıştır  Uzun yıllar Roma İmparatorluğu sınırları içinde kalan Kastamonu M S 395 yılında İmparatorluğun bölünmesiyle bütün Anadolu gibi Bizans İmparatorluğuna katılmıştır  Prehistorik çağlardan sonra havalinin (Paflagonya'nın) bilinen Sümerlerin en eski bir kolu olan Gaslar (Gaşka Türkleri)'dır   M Ö 2000-1300 yılları arasında hüküm süren Gaslar (Gaşkalar) devamlı olarak Mısırlılar, Suriyeliler ve Kaldelilerle siyasi, ticari ve kültürel münasebetlerde bulunmuşlar, Hititlerle de bazen savaşmış bazen dost olmuşlardır  Gaslar sert karakterli, cengaver kişiler olarak bilinmektedir  Bugün Kastamonu ve çevresindeki illeri de içine alan ve Romalılar devrinde adına Paflagonya (Pophlaginia) denilen Gasların kurduğu şehirlerden bir tanesi de „Timonion veya Tumanna“ dır   Bazı yazarlar Kastamonu adının menşei konusunda; bu kelimenin „Gas“ kelimesi Ile „Timoni“ veya „Tumanna“ kelimesinin (Gas ülkesi anlamında) birleşmesinden meydana geldiği görüşünü ileri sürmüşlerdir ki en akla yakın ihtimal budur  Fonotik yönden de bugünkü Kastamonu'ya yaklaşmaktadır  İkinci bir görüşe göre Romalılar devrinde Taşköprü'nün eyalet merkezi olduğu zamanlar Kastamonu küçük bir kasaba olup, Bizans devrinde ve özellikle Kommenler soyu zamanında gelişmeye başlamıştır   Bu soy zamanında buraya bir kale yapılmış ve Kommenlerin kalesi anlamında “Kastra Kommen” denilmiştir  Bu kelimenin zamanla “Kastamonu” şekline dönüştüğünü ileri sürenler olmuşsa da bunu belirleyen herhangi bir vesika mevcut değildir  Kastamonu'nun ilk defa Türklerin eline geçmesi Danişmentliler zamanında Ahmet Gazinin Oğlu Gümüş tekin devrinde “1105 yılında” gerçekleşmiştir   100 yıla yakın bir zaman Danişment idaresinde kalan şehir ve çevresi 15 yıl süre ile tekrar Bizanslılara geçmiş, 1213 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat'ın emriyle Selçuklu kumandanı Hüsamettin Çobanbey tarafından zaptedilmiştir  Moğollar tarafından bölgenin ikinci kez zaptına memur edilen Şemsettin Yaman Candar kumandasındaki ordu 1292 yılında Kastamonu'ya giderek Muzafferettin Yavlak Arslan birliğini bozguna uğratmış kendiside öldürülmüştür   Muzafferettin Yavlak Arslanın oğlu Mahmutbey, babasının intikamını almak için mücadeleye girmiş ve Şemsettin Yaman Candar'ı buradan batıya sürmeyi başarmıştır  Şemsettin Yaman Candar'ın ölümünden sonra Süleyman Paşa tarafından 1309 yılında Kastamonu yeniden zaptedilmiş, toprakları genişletilerek “Candaroğulları Beyliği”ni kurmuş ve Çobanlar hakimiyetine son vermiştir  İsfendiyarbeyden sonra “İsfendiyaroğulları” adını da alan Kastamonu beyliği 1460 yılında Osmanlı İdaresine girinceye kadar önemli bir ilim ve kültür merkezi olmuş, bir çok ilim adamı yetiştirmiş, Osmanlılar zamanında da bu özelliğini devam ettirmiştir   Kastamonu, Fatih Sultan Mehmet'in 1460 yılında Sinop'la birlikte bu şehri alarak Candaroğulları beyliğini ortadan kaldırmasından sonra Osmanlı devletine katılmıştır   Kastamonu Milli Mücadele sırasında lojistik destek açısından en güvenilir bölge olması nedeniyle büyük yarar sağlamıştır  Özellikle Ankara'ya İnebolu-Kastamonu yoluyla yiyecek, giyecek, para, cephane ve silah nakli yapılmıştır  Cumhuriyetin ilanından sonra, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün “23-31 Ağustos 1925” tarihleri arasında Kastamonu'da yaptığı Kıyafet ve Şapka İnkılabı, Cumhuriyet döneminin önemli olayı olarak tarih sayfalarına geçmiştir  Bu süre “Kültür, tarih ve sanat haftası” ismini almıştır   | 
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
		
			
		
		
		
	 | 
Kastamonu Gelenek Ve Görenekleri | 
     
| 
	
			
			 | 
		#3 | 
| 
			
 
Prof. Dr. Sinsi
 
		
	
		
	
	 | 
	
	
	
	
		
		
			
			Kastamonu Gelenek Ve GörenekleriAbana Tarihi : Bilinen tarihi M  Ö  2000 yillarina kadar dayanmaktadir  Tarihteki adi "Abanou Teikhes" (Abana Hisari)'dir   Kumsal ve düz bir alan üzerine kurulmus güzel bir sahil ilçesidir   - 1887 tarihli Nizamname ile Sinop ilinin Ayancik ilçesine bagli nahiye olmus, 1889 yilinda Kastamonu İnebolu Ilçesine baglanmistir   1949 da Ilçe olmus1953'te ise tekrar köy olmustur  1968 yilinda ise tekrar İlçe yapilmistir ![]() - 2000 nüfus sayimina göre merkez nüfusu 3875, Köy nüfusu 755, toplam 4630 dur   Ilçe merkezi 5 mahalle ve 10 köyden tesekkül etmektedir   Sahil Ilçe kumsali olmasi nedeni ile yazlari nüfus yogunlugu artmaktadir   - Ilçede her yil Abana Deniz Senlikleri ve Kültür ve Sanat Festivali düzenlenmektedir ![]() Otel, Tatil Köyü ve Ev Pansiyonculugu ile turizme hizmet vermektedir   - Ilçe ekonomisi turizme dayanmaktadir ![]() Ağlı Eski dönemlere ait elde edilen bilgilerden, bir çok uygarlığın bu topraklar üzerinde kurulduğu anlaşılmaktadır   Bölgede Bizanslar, Danişmentler, Çobanlar, ve Candaroğulları hüküm sürmüştür  Bu dönemlerden günümüze kadar gelen eser Ağlı Kalesidir  İlçe ormanlık bir bölgeye sahiptir  Karasal iklim hakimdir  1918 yılında Belediye teşkilatı kurulmuş, 1990 yılında İlçe olmuştur  2000 nüfus sayımına göre toplam nüfusu 4329 olup, İlçe merkezi 3226, Köyleri 1103'tür  İl merkezine uzaklığı 56 km dir![]() İlçe ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır   İlçe merkezinde her yıl Ağlı Panayırı düzenlenmektedir  Araç - Mevcut bilgilere göre ilçenin ilk adinin "TIMANITIS" oldugu söylenmektedir   Bu günkü adini Candarogullari Beyligi döneminde almistir![]() - İl merkezine 44 km uzaklikta bulunan ilçe Kastamonu Karabük karayolu üzerindedir   Ilçe ekonomisi tarim ve ormanciliga dayanmaktadir  - Araç'in antik yerlesimi ve iskan konusunda ortaya çikarilmis eserler azdir   Ilçe Merkezinde Bizans döneminden kalan kale Türk Islam eserlerinden Abdal Pasa Türbesi ve Kötürüm Beyazit Camii bulunmaktadir  Yukari Güney Köyünde Merdiven Kaya Mezari ile Direkli Kaya Mezari bulunmaktadir  2000 nüfus sayimina göre toplam nüfusu 24940, Ilçe Merkezi 6085, Köyleri 18855'tir  Azdavay Azdavay İlçe Merkezinde yerleşimin ne zaman kurulduğuna dair bilgi bulunmamaktadır   Ancak PAPHLAGONİA lılar döneminde buranın yerleşim merkezi olarak seçildiği bilinmektedir  İlçenin Kayabaşı, Karakuşlu, Maksut, Sarnıç Köylerinin Roma ve Bizans dönemlerinde yerleşim merkezleri olduğu yapılan arkeolojik incelemeler ve bulunan eserler sonucu tespit edilmiştir![]() İlçe dağlık, ormanlık bir arazi yapısına sahiptir   Karasal iklim hakimdir![]() 1946 yılında İlçe ve Belediye olmuştur   2000 nüfus sayımına göre merkez nüfusu 3745, köyleri 5544 toplam 9259 dur  İl merkezine uzaklığı 71 km dir  Bir takım gelenek ve görenekler ile mahalli kıyafetler günlük hayatta yaşanmaktadır  İlçe ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır  Bozkurt TARİH VE COĞRAFYA Belgelere dayanan bilgilere göre Kastamonu'ya Kütahya ve Denizli ile birlikte Malazgirt Savaşı'ndan sonra çeşitli Türk boyları iskân edilmiştir   Kastamonu'ya akın akın gelen boylar, en elverişli ve kestirme vadiler yoluyla Karadeniz'e kadar inmişlerdir  Kastamonu'yu sahile bağlayan en kestirme yol; daha sonraki yıllarda uzunca yıllar ticaret ve kervan yolu olarak kullanılan, Devrekani-Şenlikpazarı Şeyhoğlu-Bayramgazi üzerinden Karadeniz'e uzanmaktadır  Bölgeye ilk yerleşenler, bu vadi boyunca sahile doğru ilerlerken uygun buldukları yerlere yerleşerek köyler kurmuşlardır![]() NÜFUS DURUMU: 1997 yılı sayımına göre köyleri ile birlikte ilçenin toplam nüfusu 8743dür   Bu nüfusun 4270'i ilçe merkezinde, 4473'ü ise köylerde yaşamaktadır  Nüfusu 500'ün üzerinde bulunan 1 köyümüz vardır  Bu köy Yakaören'dir  İlçede Türkçeden başka dil kullanılmamakta, gayri müslim bulunmamaktadır  2000 yılında yapılan, resmi olmayan sonuçlara göre merkez nüfusu 5 451,köy nüfusu 4 708 toplam nüfus 10 159'dir![]() İDARİ DURUM: İlçeye bağlı 5 mahalle 32 köy vardır   Köylerin genel olarak yerleşim yeri dağınık olup,155'e yakın yerleşim yeri vardır  Merkezin tüm köylerle telefon ve yol bağlantısı olup, elektriksiz köy yoktur  Bütün köylerimizde içme suyu mevcuttur![]() SOSYAL DURUM: İlçe merkezi düzenli bir imara sahip, altyapı hizmetleri büyük ölçüde tamamlanmış, futbol, voleybol, halı sahaları ile çocuk oyun sahaları, aile çay bahçeleri, parkları, yüzme havuzu ve mesire yerleri mevcuttur   Sahilde yaz aylarında Yakaören ve Beldeğirmen köyleri şirin, sakin bir dinlenme yeridir  Bu köylerimizde yazın; aile çay bahçeleri ve otelleri ile tatile gelenlere hizmet verilir  Yakaören köyümüzde yaz ve kış aylarında balık bulunur![]() İlçede Ramazan ve Kurban bayramlarının üçüncü günleri; mazisi 90-95 yıla kadar uzanan altı yedi bin kişilik kontenjana sahip geleneksel etli pilav ikram edilen şölenler yapılır   Bu şölenlere yöre halkı ile tüm misafirler ve davet edilenler katılırlar![]() SAĞLIK: İlçe merkezinde 1 hastane,1 sağlık ocağı, köylerde 2 sağlık ocağı (Keşlik ve Çiçekyayla Köylerinde), diğer köylerde 6 sağlık evi bulunmaktadır   Sağlık kurumlarımızda 1 Uzman, 6 pratisyen ve 1 diş hekimi ile birlikte toplam 64 personel görev yapmaktadır![]() Bozkurt Devlet Hastanesi 25 yatak kapasiteli olan yılda 40 bin kişiye sağlık hizmeti vermekte, yatak işgal oranı yüzde elli civarındadır ![]() ULAŞTIRMA: İlçede ulaşım karayolu ile yapılmakta, Kastamonu ya olan uzaklığı 98 km dir   Bozkurt- Kastamonu karayolu 1993 yılında asfaltlanmıştır  İlçenin İstanbul'a olan uzaklığı 588 km , Ankara ya olan uzaklığı ise 311 km'dir![]() İlçenin tüm köyleri ile karayolu ulaşımı mevcuttur   Radyo ve televizyon yayınları rahat izlenebilmektedir  KÜLTÜR VE TURİZM: 32 köy ve 5 mahalleden oluşan ilçemizde, 1 adet çok programlı lise, 9 adet ilköğretim okulu,3 adet ana sınıfı (2 si merkezde ) bulunmakta eğitim ve öğretim bu okullarımızda yapılmaktadır   İlköğretim okullarında toplam 806 öğrenci, bunun 726 sı merkezde, toplam 67 öğretmen eğitim ve öğretim vermektedir  Çok programlı lisede 137 öğrenci ve 20 öğretmen bulunmaktadır  Bu yıl İlçe genelinde toplam 943 öğrenci öğrenim görmüştür  İlçede bir adet Halk Kütüphanesi mevcuttur![]() GEZİP GÖRÜLECEK YERLER: Ceneviz Kalesi: İlçeye bağlı Yakaören Köyü sahil yolu üzerinde cenevizliler tarafından yapılan, denizden geçen gemileri gözetleme amacıyla kullanıldığı sanılan küçük ve tek burçlu bir kaledir   Kale harabe halindedir![]() Fatih Çınarı: İlçeye bağlı Beldeğirmen Köyünde sahil kenarında bulunan Çınar ağacı, 500 yaşından fazladır   Fatih Çınarı adı verilerek Anıtlar yüksek kuruluna tescil ettirilmiş ve koruma altına alınmıştır  Çınar ağacının yakın yerinde dinlenme yerleri park ve konaklama yerleri lokanta ve kahvehane mevcuttur![]() İlişi Plajı: İlçeye bağlı Yakaören Köyünde bulunan plaj, İlçenin turizm açısından önemli yerlerindendir   Plajda soyunma ve duş kabinleri mevcuttur![]()  | 
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
		
			
		
		
		
	 | 
Kastamonu Gelenek Ve Görenekleri | 
     
| 
	
			
			 | 
		#4 | 
| 
			
 
Prof. Dr. Sinsi
 
		
	
		
	
	 | 
	
	
	
	
		
		
			
			Kastamonu Gelenek Ve GörenekleriCide TARİH VE COĞRAFYA: Anadolu'nun çoğu yöresinde olduğu gibi Cide'nin tarihi de insanlık tarihi kadar eskidir   Homeros yaklaşık 2800 yıl önce yazdığı İlyada'da Cide'den şöyle söz eder  Yüksek kültürlü Henetlerin yurdundan geçtik; Kiteros'tan Aycelos'tan![]() Aycelos bugünkü Cide'dir   Kiteros'ta doğal bir liman olan ve günümüzde Gideros adıyla bilinen eski bir yerleşim merkezidir  Cide 1213 yılında Anadolu Selçukluların, 1460'da Fatih Sultan Mehmet'in Kastamonu'yu almasıyla da Osmanlı İmparatorluğunun egemenliğine geçmiştir  Cide, tarih boyunca ipek yolu üzerinde önemli bir liman olma özelliğini sürdürmüş, Osmanlı İmparatorluğu döneminde de "Karaağaç İskelesi" adıyla Rus çarlığından getirilen tuzun dağıtım merkezi ve imparatorluğa mal sevk edilen bir liman olarak önem kazanmıştır  Önceleri Kastamonu'ya bağlı bir kadılık iken 1868 yılında ilçe olmuştur  Bartın -Sinop Karayolu üzerinde yer alan ve 103 km   uzunluğunda bir kıyı şeridi ile Karadeniz'e açılan Cide, Kuzeyde Karadeniz, doğuda Doğanyurt, Güneyde Şenpazar ve Pınarbaşı, Batıda Bartın ilinin Ulus ve Kurucaşile ilçeleri ile çevrilidir  İlçenin İl'e uzaklığı Şenpazar üzeri 131 km   Doğanyurt -İnebolu üzeri ise 180 km  dir![]() İlçemiz genelde dağlık ve engebeli bir coğrafi yapıya sahiptir   İlçenin doğusunda İsfendiyar sıradağları uzanır  Yer yer sarp ve geçit vermeyen tepelere rastlamak mümkündür  Geçit vermeyen nehir ve çay yoktur  İlçe merkezinde rakım sıfır olup ortalama rakım ise 800-900 m arasıdır  İlçenin %70 i ormanlarla kaplıdır  Başlıca ağaç türleri: kayın, köknar, gürgen, meşe, çam ve kestanedir![]() İlçedeki başlıca akarsuları: Kapısuyu, Devrekani, Aydos, Güble ve Fakaz çaylarıdır NÜFUS: 2000 yılı Genel Nüfus sayımına göre ilçe merkezi 5  834 köyler 17 327 olmak üzere ilçe toplam nüfusu 23 161dir  Ekonomik nedenlerden dolayı uzun yıllardan beri ilçe genelinde yaşanan göç sonucu, ilçe nüfusu merkezde ve köylerde sürekli azalmaktadır  Bunu Mernis Projesi nüfus kayıtları çok açık göstermektedir  Mernis Projesine göre Cide nüfusuna kayıtlı insan 102 974 tür  Bu rakamlara göre nüfusun %77 si ilçe dışında yaşamaktadır  1990-2000 genel nüfus sayımları arasında ilçe nüfusunda yaklaşık %2 oranında bir artış görülmüştür![]() Köyler genelde ayrı yerleşim biriminden oluşmaktaysa da, ayrı mahalle olarak adlandırılan bu birimlerde yerleşim toplu ve düzenlidir ![]() İDARİ DURUM: 1868 yılında ilçe olan Cide'nin 85 köyü ve bu köylere bağlı 204 mahallesi bulunmaktadır   İlçe' de belediyeye bağlı altı mahalle vardır  İlçeye bağlı belde ve kasaba yoktur  İlçe'nin toplam yüzölçümü 683 km2 dir![]() Merkezi idarenin geleneksel ilçe örgütlenmesi dışında, Adliye, Askerlik Şubesi Başkanlığı, Karayolları 154   Şube Şefliği ve iki adet Banka şubesi bulunmaktadır![]() SOSYAL DURUM: Cide nüfusuna kayıtlı insanların büyük bir bölümü dışarıda, özellikle İstanbul'da yaşamaktadır   Dışarıda yaşayan insanların ilçede yaşayan akrabalarıyla sosyal ve ekonomik yönden çok sıkı ilişkileri mevcuttur  Son yıllarda özellikle dışarıdaki yaşlı nüfusun mevsimlik de olsa ilçemize döndükleri gözlenmektedir  İlçemiz turizm hareketleri nedeni ile sosyal yönden gelişmiş olup, bayramlarda ve yaz aylarında ilçe genelinde büyük bir hareketlilik ve canlılık yaşanmaktadır  Bu dönemlerde ilçe nüfusunda büyük bir artış görülmekte, ilçe merkezinde nüfus 20-30 bini bulmaktadır![]() İlçe merkezinde bahçeli tek kat veya iki katlı tarihi ahşap ve taş binalarla; modern villa tipi bahçeli evler ve çok katlı apartmanlar iç içedir ![]() Kırsal alanda ise geleneksel ahşap köy evlerinin yerini modern villa tipi evler ve çok katlı modern yapılar almaya başlamıştır   Ekseri sahil kesimindeki köyler olmak üzere köylerin çoğu yapılaşma açısından geleneksel Türk köyünün ötesinde küçük bir kasaba görüntüsündedir![]() İlçe genelinde konut sıkıntısı olmayıp, gecekondulaşma yoktur ![]() İlçe ekonomik ve sosyal açıdan İstanbul, Bartın, Zonguldak ve yolun yapılması ile birlikte Kastamonu ile bağlantılıdır ![]() SAĞLIK: İlçe merkezinde 50 yataklı Devlet hastanesi mevcut olup, hastane tıbbi cihaz olarak gerekli donanıma sahiptir   Üç ambulansı bulanan hastanede hastalar gerektiğinde Bartın ve Kastamonu'ya nakledilebilmektedir  Diyaliz ünitesi açılmış olup, vatandaşlarımıza hizmet vermektedir![]() Merkez ve İlyasbey, Nanepınarı, Yayla, Toygarlı köylerimizde 5 adet Sağlık Ocağı, Akbayır, Kumluca, Çayüstü, Çamdibi, Çilekçe, Akça, Yenice ve Uğurlu köylerinde 8 adet sağlık evi bulunmaktadır   Çataloluk Sağlık Ocağı ve İshakça Sağlık evi inşaatları halen devam etmektedir  Yayla Sağlık Ocağının, gerekli demirbaş ve tıbbi malzeme, büro malzemesi olmaması ve personelinin bulunmaması nedeniyle kapalı bulunmaktadır![]() Sağlık ocaklarımızın hiç birisinde yeterli sayıda doktor, hemşire, ebe ve sağlık memuru bulunmamaktadır ![]() ULAŞIM: İlçe'de 103 Km   karayolu, 529 Km   köy yolu ağı mevcut olup, karayolunun tamamı asfalttır  Köy yollarının ise, 14 Km'si Beton yol, 68 Km'si Asfalt, 344 Km'si Stabilize kaplama, 100 Km'si Tefsiye yapım, 3 Km'si Mutasavver yoldur![]() İSTANBUL-CİDE : Günlük otobüs seferleri ASLAN : Cide telefon 866 10 80 TEKİNER : Cide telefon 866 10 36 CİDELİLER : Cide telefon 866 32 74 BARTIN-CİDE : Günlük minibüs seferi CİDE TUR : Cide telefonu 866 12 58 PALA : Cide telefonu 866 12 58 KASTAMONU-CİDE : Minibüs seferleri DOĞUŞ : Cide telefon 866 10 36 ŞENPAZAR TUR : Cide telefon 866 10 80 ZONGULDAK-CİDE : Günlük otobüs seferi KESİNTAŞ : Cide telefon 866 12 58 ANKARA-CİDE : Bartın ya da Kastamonu yoluyla KÜLTÜR VE TURİZM: Cide İlçesi kilometrelerce uzanan sahili, kıyıya dimdik inen dağların önünde muhteşem güzellikteki koylar ve her yanı yemyeşil ormanlarıyla Rıfat ILGAZ' a ilham kaynağı olmuştur ![]() RIFAT ILGAZ, 1911 yılında Cide'de doğdu   Şiir yazmaya ortaokul öğrencilik yıllarında başladı  Cide' yi çok seven Rıfat ILGAZ "Hababam Sınıfı" adlı eserin yazarıdır![]() Yerel kıyafetler ulusal ölçekte değerlendirildiğinde özellikle kadın kıyafetlerinde farklılıklar gözlenmektedir   Bu kadın kıyafetinde en belirgin nokta Rıfat ILGAZ'IN şiirlerine ve romanlarına da konu olan Sarı Yazma'dır  Kadınlar başörtüsü olarak kullandıkları sarı renkli bu yazma sembol haline gelmiştir  Fabrikasyon üretimin henüz gelişmediği dönemlerde Sarı Yazma Cide'nin Başköy adlı köyünde yaşayan Mehmet GENÇ tarafından doğal ahşap baskı kalıpları kullanılarak yapılmakta idi  Halen çok az da olsa aynı kişi tarafından üretim yapılmaktadır  Kıyafetin diğer bölümleri ise şöyledir; Uzun bol etekli elbise (göynek), Kırmızı paçalı şalvar (don) ve Belde kuşak şeklindedir![]() Cide köylerinde Kahve değirmeni, Karabiber değirmeni, Çeyiz Sandığı, Tahta Kaşık, Sultan Kayığı Maketleri el sanatları dalında sayılabilecek önemli değerlerdir ![]() Sultan Kayıkları: 30 m   uzunluğunda ve 2,5 m   genişliğinde, tamamen aslına uygundur  En ince ayrıntılar dikkate alınarak ahşaptan yapılmıştır  Kullanılan ahşap ağırlıklı olarak meşe, çam ve kestane olup üzerlerindeki el işçiliği günümüzde sayısı azalmış olan ustalara aittir![]() Ceviz Helvası: Yöresel olarak yapılan Ceviz Helvası şu an ilçemizde modern makinelerle üretilip tüketime sunulmaktadır ![]() Karadeniz'de en fazla sahili olan ilçemizde turizm faaliyetleri desteklenmeli, yöre turistik ilçe statüsüne alınmalı ve de turizm alanı ilan edilerek yöre turizme açılmalıdır   Cide İlçesi Coğrafi konumu itibariyle turizme çok elverişlidir  11 km   kesintisiz plajı, Gideros, Aydos, Denizkonak, Uğurlu, Çayyaka, Akbayır ve İlyasbey sahillerinde denize girmeye çok elverişlidir![]() Tamamı yeşil %70 i Ormanla kaplı olan ilçede tüm bölge piknik için çok uygundur ![]() Her yıl Temmuz ayında edebiyatımızın büyük ustalarından Şair ve yazar Rıfat ILGAZ anısına düzenlenmekte olan Rıfat ILGAZ Kültür ve Sanat Festivali ilçemizin turizmi ve tanıtımı açısından önemli bir faktör olup, daha fazla sivil toplum örgütü ve kamu kurum ve kuruluşunun katkısıyla, bu festivale katılımın artması sağlanmalıdır   GEZİP GÖRÜLECEK YERLER: İlçemiz Turizm açısından hak ettiğini almış değildir   Gerek Ulaşımın gerekse de tanıtımın sorunlarının aşılamamasından gerekli tanıtım yapılamamıştır  Deniz ve dağ turizminin iç içe olduğu bir yerleşim yeridir  Güble ile Akbayır köyleri arasında bulunan Çoban Kalesi Romalılar zamanında yapılmış, Osmanlılar zamanında tamir edilmiştir  Timle Kalesi Bizans dönemine aittir  Gazallı Kalesi Köseli köyünde bir burun üzerine kurulmuş olup, Bizans dönemine aittir  Okçu kalesi, Cide'nin batısında Okçular köyünde bulunmaktadır  Batıdan doğuya doğru uzanan doğal bir kayanın üzerine kurulmuştur  Kalenin tam olarak ne zaman yapıldığı bilinmemektedir  Gideros Koyu, Ilgarini Mağarası, Valla Kalyonu gibi doğa harikalarına sahip, 11 km   sahil şeridi ve mavi ve yeşillin dost olduğu bu yerleşim yerinin vizyonunda deniz ve dağ turizmi ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır![]() KUMSAL Plaj KUYLUCA mağara GİDEROS doğal koy VALLA KANYONU gezi GÖKÇEKALE deniz DOĞALAN doğal park ILGARİNİ mağara ÇAYIR doğal park MAĞARALAR GRUBU KÖY PAZARLARI kuyu kebabı Çatalzeytin Çatalzeytin bölgesinin tarihi ilk çağ Anadolusunda Paflagonya denilen bölge tarihi içinde M  Ö 6  Y  Yıla dayanmaktadır  Paflagonya tarihinde ilçe merkezinin 5 km batısında bu günkü Konaklı Köyünün bulunduğu alanda Ginolu ve Limanı küçük bir kıyı kenti olarak görülmektedir  M Ö  340 yıllarında yaşayan Yunanlı yazar SKYLAKS buranın adının KORİNOS olarak belirtmiştir  Diğer tarihçi yazar STRABON ise KONOLİS adıyla belirtmektedir  Roma ve Bizans dönemlerinde de iskan gördüğü kalıntı ve bulgulardan anlaşılmaktadır![]() Dağlık ve ormanlık bir arazi yapısına sahiptir, sahilde ılıman, iç kesimlerde karasal iklim hakimdir   1925 te bucak konumunda olan Çatalzeytin, 1954 yılında İlçe olmuştur  2000 nüfus sayımına göre merkez 3452, Köyleri 5060 olmak üzere 8512 nüfusa sahiptir  İl merkezine uzaklığı 98 km dir  Daday Daday İlçesi Batı Karadeniz Bölgesinde Kastamonu İline bağlı İl Merkezine 35 Km   mesafede olan bir ilçedir  İlçe Tarihi ev ve konakları, Atlı Turizmi, etli ekmeği, Ballıdağ Göğüs Hastalıkları Hastanesi, ormanlık yapısı ve yazın serin kışın soğuk geçen iklimi ile tanınır  DADAY'IN TARİHİ Daday'ın bilinen tarihi M  Ö  5000 yılına kadar gitmektedir  Bu nedenle çevre, tarih öncesi ve tarih sonrası hakimiyet kuran uygarlıkların izlerini taşımaktadır  Miladi 1869 yılında yayınlanan Kastamonu Salnamesine göre Kastamonu Sancağının ilçesi olduğu bilinen yörenin Osmanlı Hakimiyetine geçişi Fatih Sultan Mehmet (1460) zamanına rastlar   Fatih Sultan Mehmet 1460 yılında, 1292'den beri süre gelen Candaroğulları hakimiyetine son vererek Osmanlı topraklarına katmıştır  460 yıl Osmanlı hakimiyetinde kalan yöre istilaya maruz kalmadığı gibi herhangi bir harbe de sahne olmamıştır  Daday'ın merkezi ve çevresindeki Sorkun, Küten, Honsalar, Siyahlar ve Çayırlı köyleri Roma ve Bizans çağından daha önceleri meskûn yerlerdir   Arkeolog ve tarihçiler Daday'ın bir yerleşim yeri olarak seçilmesinin Kastamonu ile aynı anda birbirine çok yakın zamanlarda olduğu görüşündedirler  Verimli toprakları, işlenebilir kayalıkları, bol ormanları, gür su kaynakları ve çayları göz önünde bulundurulduğunda, bu görüşe hak vermemek ve başka türlü düşünebilmek de mümkün değildir  Osmanlı İdaresi Fatih Sultan Mehmet 1460 yılında Candaroğulları Beyliğine son vererek Kastamonu ve çevresini Osmanlı Devletine bağlı bir sancak haline getirmiştir   Daday, Osmanlı Döneminde Candaroğulları çağındaki önemini bir hayli yitirmiştir  Daday, 1284 Hicri yılına kadar Kastamonu'ya bağlı bir kadılık halinde idare edilmiş, bu tarihten sonra ilçe olmuştur  Bir ara Sorkun ve Azdavay kadılıklarına da ayrılan Daday'a bir ara Eflani'nin de kadılık olarak bağlı olduğuna bazı kayıtlarda rastlanmaktadır  COĞRAFİ YAPISI Daday Batı Karadeniz Bölgesinde yer alıp Doğusunda Kastamonu, Kuzey Doğusunda Küre, Batısında Zonguldak, Eflani İlçesi, Kuzeyinde Azdavay, Güneyinde Araç İlçesi ile çevrilidir   İlçenin yüz ölçümü 973 km2 dir  Daday'da Kuzey Anadolu iklimi hakimdir   İsfendiyar Dağları Karadeniz ile irtibatını kestiğinden Daday deniz iklimi tesiri altında değildir  Ilgaz dağı da İç Anadolu ile ilçe arasında bir engel oluşturduğundan tam anlamıyla bir kara iklimi de hakim sayılmaz  İki iklim arası gidip gelmeler bazı yıllar istikrarsız mevsimler yaşanmasına sebep olur  Fakat kar genellikle çok yağar, kış uzun sürer  İlçe, bitki örtüsü bakımından çok zengindir   Batı, Kuzey ve Güney kesimlerinde ormanlık alanlar ve yükseklerde yaylalar vardır  Ormanlık sahaların etek kısımlarında yapraklı ve maki türleri, yükseklere doğru yapraklı ve ibreli türler, en yükseklerde ise ibreli ağaçlar hakimdir  Köknar, Meşe, Kayın, Çam, ekseriyeti teşkil eder  Söğüt, Kavak, Ceviz gibi sanayide kullanılan ağaçların yanısıra Elma, Armut, Ahlat, Erik, Ayva, Fındık ve diğer türler de çoktur  Orman olarak 9630 hektar baltalık, 4781 hektar korulu baltalık, 3 hektar bozuk koru baltalık, 14 844 hektar bozuk orman, 8122 hektar açık saha vardır  Açık saha ile birlikte toplam orman sahası 210 770 hektardır  Tarıma elverişlidir  En yüksek tepeleri, Ballıdağ, Bakır Tepe, Sarıçam, Keklik Tepesi ile çevrili coğrafi yapısı son derece dağınık bir yapıya sahiptir  NÜFUS DURUMU İlçemize bağlı 60 köy ile Belediye sınırları içersinde 4 mahalle mevcut olup, bunlara ait 80 adet aile kütüğü vardır   22 Ekim 2000 tarihinde yapılan Genel Nüfus Sayımına göre İlçe merkezi nüfusu toplamı 4  625 köyler toplamı 6 556 olmak üzere ilçenin toplam nüfusu 11 181' dir  Buna göre nüfusun köylere göre, Çeşitli Mesleklere, Eğitim durumlarına ve cinsiye göre dağılımı şöyledir  SOSYAL DURUM Tabii güzellik yönünden ender bir yapıya sahip olan ilçede sessiz ve sade bir hayat görülmektedir   Nüfus yoğunluğunu arttıran fabrika, yüksekokul, askeriye gibi birimler bulunmamaktadırİlçe halkı gelenek ve göreneklerine bağlı olup, misafirperverdir  Milli bayramlarda bütün halkın ilgisi ve katılımı yüksek seviyededir  Dini bayram ve günlerde ise dini vecibeler, örf adetler yerine getirilmektedirDevrekanı Eski bir yerleşim merkezi olan Devrekani höyük ve harabeleri, çeşme ve camileri ile arkeolojik yönden zengindir   1990 yılında Kırık Köyünde bulunan ve 1994 - 1997 yılları arasında yapılan arkeolojik kazılar sonrası çıkan buluntu ve kalıntılar sonucu M Ö  3000 yılına kadar gitmekte olup, üzerinde Hitit devrine ( M Ö  1330 - 1200 ) Frig devrine (M Ö  1200 - 700 ) ait yerleşim olduğu anlaşılmaktadır  Kastamonu İsfendiyaroğulları ve Candaroğullarının merkezi iken bilhassa Candaroğlu İsmail Bey yaz aylarını Devrekani de geçirmiştir   Bu dönemlerde geçici konaklama yeri olarak görüldüğü için "Devlet Hanı" olarak isimlendirildiği, zamanla Devrekani olarak isimlendirildiği rivayet edilmektedir  Kurtuluş savaşı başlarken Devrekani de Müftüoğlu Mehmet Bey önderliğinde Devrekani Müdaafa-i Hukuk Cemiyeti Kurulmuş   23 - 31 Ağustos 1925 Kastamonu Ziyaretlerinde Atatürk 28 Ağustosta İlçeyi ziyaret etmiş, Bozkocatepe - Kurukavak Köyünde ormanlık bir alanda Müftüoğlu Mehmet Bey'in çiftliğinde misafir edilmiştir  İlçe Kastamonu'nun kuzeyinde İsfendiyar Dağlarının güneyinde bir ova görünümündedir   Ekonomisi tarıma dayalıdır  1880 yılında Belediye, 1944 yılında İlçe olmuştur  2000 nüfus sayımına göre 6843 merkez, 9680 köyleri olmak üzere toplam 16523 nüfusa sahiptir  İl merkezine uzaklığı 29 km dir  Doğanyurt TARİHİ VE COĞRAFİ YAPISI; İlçemizin kuruluş tarihi kesin olarak belirli olmamakla beraber M  Ö 4  yy'da Portuslar tarafından kurulduğu,sanılmaktadır Pontuslar zamanında GEREAS adı ile anılan Doganyur'un ilk yerleşim alanı; bugün sadece temelleri kalan kaledir  Zamanla yerleşim alanı bugünkü Meset mahallesi ve CUMAYANI semtlerinde oluşmuştur  1846 yılında HOŞALAY adı ile Bucak kurarak Kastamonu'ya bağlanmıştır   Aynı yıl denizden gelebilecek korsanlara karşı karakol oluşturulmuştur  1990 yılında bucuk teşkilatlarının kaldırılmasıyla bir süre köy statüsüne dönmüştür![]() 9 mayıs 1990 tarihinde çıkarılan yasa ile ilçe olmuş,1   Eylül 1990 tarihinde ilçe olarak faaliyete geçmiştir  İlçe Batı Karadeniz Bölgesinde sahil kesiminde kurulmuş olup arazı dağlık ve engebelidirOrmanlık ve dağlık bir bölge olması sebebiyle bir çok derelerin oluştunrduğu,Meset çayı İlçe Merkezinden geçerek Karadenizle birleşmektedir   İlçe merkezinde rakım 5 metredir  Sıcaklık kışın -5 santigırat derece yazın ise 30 santigirat derecedir  NÜFUS DURUMU: İlçemize bağlı 25 köy 45 mahalle bulunmaktadır  2000 Yılı nüfus sayımına göre ilçenin toplam nüfusu 9 668'dır  İlçe merkezinde 1470 köylerde 8 198 kişi yaşamaktadır  1990 sayımına göre İlçe nüfusu 11 327 kişidir  Bu sonuca göre 10 yılda nüfus % 16 azalmaya uğramıştır![]() İlçenin yüz ölçümü 211 kilometrekare olup, kilometrekare başına düşen kişi sayısı 46'dır   Arazi yetersizliği,işsizlik köylerde yaşam koşullarının zorlugu gibi Sosyal ve ekonomik nedenlerden dolayı bazı illere yoğun şekilde göç olmaktadır  Yaz aylarında ise nüfus çoğalmaktadır![]() SOSYAL DURUMU: İlçemizin Orman Yönünden zengin olması sebebiyle ve o dönemlerdeki imkanlar çerçevesinde evlerin büyük çoğunluğu ahşaptan yapılmıştır   Ancak son yıllarda ormanların azalması gittikçe daha az zati ihtiyaç verilmesi sebebiyle,beton ve ahşap-tuğla evler yapılmaktadır  İlçe teşkilatının kurulmasından İlçe merkezinde evlere olan talep artmıştır  Sosyal yaşantı açısından örf ve adetlere bağlılık devam etmektedir![]() SAĞLIK: Sağlık Hizmetleri yönünden İlçe merkezinde 1 Merkez Sağlık Ocağı bulunmakta olup, Sağlık Ocağında 4 Doktor, 2 Hemşire, 4 Ebe, 1 Laborant,1 Sağlık memuru ,1 Şoför, 1 Hizmetli görev yapmaktadır   Sağlık Ocağında 2 Ambulans bulunmaktadır  Sağlık Ocağına ait 4 Lojman bulunmakta, fakat lojmanlar oturulamaz durumda olduğu için boş bulunmaktadır  Ayrıca İlçemize bağlı Akçabel köyünde Sağlık Ocağı, Kayran köyünde sağlık evi, Başköy köyünde sağlık evi, Düzağaç köyünde sağlık evi, Gözalan köyü sağlık evi bulunmakta olup,Sağlık personeli bulunmadığından faal değildir ![]() ULAŞTIRMA: İlçemizin Kastamonu Merkezine 125 Km  lik Cide ilçesine 65 Km'lik asfalt karayolu bağlantısı bulunmaktadır  Yol olmayan köyümüz yoktur  Köy yollarımız Stabilizedir  Fakat kış aylarında bazı köylerimize ulaşım çok güçlükle yapılmaktadır  Telefonsuz köyümüz bulunmamaktadır  Ancak yeterli değildir  TRT ye bağlı radyolar İlçemizden rahatlıkla dinlenmektedir  Televizyon olarak TRT1,TRT2 TRT3 kanalları ile 3 adet özel televizyon kanalı seyredilmektedir![]() KÜLTÜR VE TURİZM: ilçe merkezinde 1 Lise 1 İlköğretim okulu 1 yatılı bölge okulu Bulunmaktadır   Akçabel köyünde 8 Sınıflı İlköğretim okulu, Köylerimizde birleştirilmiş, 34 adet İlköğretim Okulu bulunmaktadır  İlçemiz Yatalı Bölge Okulu (YBO) 350 öğrenci barınmaktadır İlçemizde Okur-Yazarlık oranı % 98 dir![]() İlçe Merkezindeki Balıkçı Barınağı içinde deniz kenarındaki Meset kalesinin ve izleri görülebilmektedir  Kale aynı zamanda antik döneminde ibadet yeri vaziyfesinide görmüştür  Kayran, İlyasbey yerleşim yerleri eski iskan yerleri olup, kalıntılardan fazla bir şey kalmamıştır  İlçemizin sahilde yer alması Turizm için tabii güzellikler ile doludur Her ne kadar Turizme hizmet verecek tesis bulunmamakta ise de İlçemizdeki mevcut lokantalar yemek ihtiyaçlarını kapasitededir![]() TARİHİ VE TURİSTİK YERLER İlçe merkezindeki Balıkçı Barınağı içinde deniz kenarındaki Meset kalesinin kalıntıları ve izleri görülebilmektedir   Kale aynı zamanda antik döneminde ibadet yeri vazifesini de görmüştür![]() İlçemize bağlı köylerde eski yerleşim birimlerinden olup, kalıntılarından fazla bir şey kalmamıştır ![]() İlçemiz sahilde yer alması nedeni ile Turizm için tabii güzellikler ile doludur   Yeşille mavinin iç içe yaşandığı, orman ile denizin yan yana birleştiği eşsiz doğa manzarası bulunmaktadır  Yeterince konaklama tesisi ihtiyacı giderildiğinde turizme açılmaması için sebep bulunmamaktadır  Doğal güzelliklerin bozulmadan tabii halde kaldığı ender yerlerden bulunmaktadır  Hafta sonları için ailelerin rahatlıkla gelip piknik yapabilecekleri çay bahçeleri ve mesire alanları bulunmasına rağmen Kastamonu ve çevre ilçelerde çok fazla bilinmemektedir  Doğanyurt'un yeterince tanıtılamaması nedeni ile diğer sahil ilçelerimizle aynı özellikleri taşımasına rağmen çok fazla bilinmemektedir  İlçemizin yeterince tanındıktan sonra Kastamonu'nun hatta Karadeniz bölgesinin en önemli turistik bölgelerinden biri olacağı ve turizmde hak ettiği yeri alacağı inancındayız   Tüm halkımızı Doğanyurt'un bu güzelliklerini görmeye davet ediyoruzHanönü İlçenin yerleşimi Kızılırmak'ın bir kolu olan Gökırmak vadisi üzerinde kurulmuştur   "Hanönü" ismi İlçe merkezinde bulunan tarihi handan gelmektedir  İlçe oluncaya kadar "Gökçeağaç" ismi ile anılmıştır  1990 yılına İlçe olmuştur  Çevresi yüksek tepelerle çevrili olup, Gökırmak kenarında küçük ovaları mevcuttur  Karasal iklim hakimdir  Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır   Çeltik üretimi yapılmaktadır  Kastamonu'nun en önemli yatırlarından, türbesi şehir merkezinde bulunan Şeyh Şaban'ı Veli İlçenin Çındar Köyünde M 1471 yılında doğmuştur  İlçede mayıs ayı ilk haftasında "Şeyh Şaban"ı Veli Anma Haftası Ekim ayının ilk haftası Panayır düzenlenmektedir   2000 nüfus sayımına göre merkez 2536, Köyleri 3106 olmak üzere toplam 5642 dir   İl merkezine uzaklığı 69 km dir![]() İhsangazi İlçenin ilk yerleşim tarihi bilinmemektedir   Eski ismi "Mergüze" dir  Ilgaz Dağının kuzey eteklerinde kurulmuştur  Karasal iklim hakimdir  İlçe ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır  Son yıllarda İlçede tekstil üzerine ilçede atölyeler kurulmuştur  İlçenin İsalar Mahallesinde bulunan Haraçoğlu Camii ve Türbesi tarihi ziyaret yeridir   Günümüzden yaklaşık 800 yıl kadar önce İran "Horasan" dan gelen Türklerden Hoca Saadettin Efendi tarafından Nakşibendi dergahı olarak kurulan türbede, ilk şeyh olan Hoca Saadettin Efendi tarikattan ulemalar ve sülaleden yakınları bulunmaktadır  1987 yılında İlçe statüsüne girmiştir   2000 nüfus sayımına göre merkez 3124, köyleri 3919 olmak üzere toplam nüfusu 7043 tür, il Merkezine uzaklığı 37 km dir  İnebolu İlk kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir   Çeşitli milletler tarafından kıyı kolonisi olarak eski adı "Poyranah" şimdiki adı "Boyranaltı" mahallesinde kurulduğu mevcut kale kalıntılarından anlaşılmaktadır![]() İlçenin ilk adı "IONOPOLIS" tir   Selçuklu devrindeki bu günkü ismini almıştır  Bazı bilgilerde M Ö  1200 yıllarında Gaskalar tarafından kurulduğu söylenmektedir  Kurtuluş savaşı sırasında silah, cephane, ve diğer malzemeler Anadolu'ya İnebolu üzerinden sevk edilmiştir  9 Haziran 1921'de Yunan Savaşı sırasında limana gelerek silah ve cephanelerin teslim edilmesini istemişler teslim edilmemesi üzerine İnebolu'yu bombalamışlardır![]() Bu olayı İnebolu kendisini savunmuş 9 Haziran Şeref ve Kahramanlık Günü olarak her yıl kutlama yapılmaktadır   Bu savunma nedeni ile 4 Nisan 1924 tarihinde T B M M  kararı ile "Beyaz Şeritli İstiklal Madalyası" ile ödüllendirilmiştir  Şapka Kıyafet İnkılabı nedeni ile Kastamonu'ya geldiğinde Atatürk İlçeyi de ziyaret etmiştir   ( 25 Ağustos 1925 ) İnebolu sahil ilçesi olması nedeni ile Karadeniz iklimi hakimdir  Arazisi denizden itibaren ormanlarla kaplıdır  Dağlar arasındaki vadilerde azda olsa tarım yapılmaktadır  Bunun yanında balıkçılıkla uğraşanların sayısı hayli fazladır  1 temmuz günü "Denizcilik ve Kabotaj Bayramı" kutlamaları yapılmaktadır  İlçe merkezi kentsel sit alanıdır  347 tescilli yapı bulunmaktadır  Abeş Tepesi ve Geriş Tepesi Arkeolojik Sit Alanı olarak tescillidir   İnebolu'nun ne zaman ilçe olduğu hakkında çelişkili bilgiler bulunmakla beraber 1867 veya 1873 tarihlerine ilçe olduğu söylenmektedir  2000 nüfus sayımına göre İlçe merkezi 9478, köyler 17302 olmak üzere toplam 26780 dir  İl merkezine uzaklığı 97 km dirKüre Küre'nin tarihi ilk çağın derinliklerine kadar uzanmaktadır   çeşitlli devirlere ait buluntular Küre'de Gotlar, Etiler, Dorlar, Paflagonyalılar Kimmerler, Lidyalılar, İranlılar, Kapadokyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Danişmendliler, Çobanlılar, Pervaneliler, Candaroğulları gibi çeşitli kavimlerin İlçemizde medeniyet kurduklarını göstermektedir  Küre en canlı ve mamur devrini tarihte l300 ile1500 yılları arasında yaşamıştır   Bu devirlerde ilçedeki bakır madeninin faal bir şekilde işletildiği, bu arada ilçeye kültür yönünden birçok eser yaptırıldığı bu gün o devirlere ait gerek ayakta kalabilen gerekse yıkıntıları bulunan tarihi eserlerden anlaşılmaktadır  Bunların başında camiler, Medreseler ve Hamamlar gelmektedir  Küre Kastamonu sınırları içerisinde İç Anadolu'yu Karadeniz kıyı şeridine bağlayan yol güzergâhında, 41 derece 42 dakika kuzey enlem 33 derece 42 dakika doğu boylam daireleri arasındadır   İlçe mülki arazisi dağlık ve sarp bir yapıya sahiptir  İlçe merkezi Kastamonu'ya 63 km, İnebolu'ya 30 km, Ankara'ya 300 km, İstanbul'a 465 km karayolu ile bağlıdır  Deniz seviyesinden 960 metre yüksekliktedir   | 
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
		
			
		
		
		
	 | 
Kastamonu Gelenek Ve Görenekleri | 
     
| 
	
			
			 | 
		#5 | 
| 
			
 
Prof. Dr. Sinsi
 
		
	
		
	
	 | 
	
	
	
	
		
		
			
			Kastamonu Gelenek Ve GörenekleriKüre Küre'nin tarihi ilk çağın derinliklerine kadar uzanmaktadır   çeşitlli devirlere ait buluntular Küre'de Gotlar, Etiler, Dorlar, Paflagonyalılar Kimmerler, Lidyalılar, İranlılar, Kapadokyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Danişmendliler, Çobanlılar, Pervaneliler, Candaroğulları gibi çeşitli kavimlerin İlçemizde medeniyet kurduklarını göstermektedir  Küre en canlı ve mamur devrini tarihte l300 ile1500 yılları arasında yaşamıştır   Bu devirlerde ilçedeki bakır madeninin faal bir şekilde işletildiği, bu arada ilçeye kültür yönünden birçok eser yaptırıldığı bu gün o devirlere ait gerek ayakta kalabilen gerekse yıkıntıları bulunan tarihi eserlerden anlaşılmaktadır  Bunların başında camiler, Medreseler ve Hamamlar gelmektedir  Küre Kastamonu sınırları içerisinde İç Anadolu'yu Karadeniz kıyı şeridine bağlayan yol güzergâhında, 41 derece 42 dakika kuzey enlem 33 derece 42 dakika doğu boylam daireleri arasındadır   İlçe mülki arazisi dağlık ve sarp bir yapıya sahiptir  İlçe merkezi Kastamonu'ya 63 km, İnebolu'ya 30 km, Ankara'ya 300 km, İstanbul'a 465 km karayolu ile bağlıdır  Deniz seviyesinden 960 metre yüksekliktedir  Seydiler İlçenin tarihi bilinmemekle, İlçe Merkezinde bulunan "Seyid Zülfikar Camii'nin" minaresinin M  1112 yılında yapıldığı tespit edilmiştir  Cumhuriyet döneminden önce Seydiler'in yerleşim yeri olarak "İpekyolu" üzerinde olması dolayısı ile İlçedeki tarihi camiinin yanında kervansaray, dev hanı, hamam, mevcut olduğu bilinmektedir  Cumhuriyetin ilk yıllarında karayolu taşımacılığının ilerlemesi, İnebolu deniz taşımacılığının azalması ile Kastamonu İpek Yolunun önemini yitirmesinden sonra hanlar, hamamlarda tahribe ve yıkıma maruz kalmıştır  Kurtuluş Savaşında 1921 de İlçenin Satı Köyünden Şerife Bacı cephane yüklü arabası ile şubat ayında Kastamonu girişinde donarak şehit olmuştur   Bu olaydan dolayı Şehit Şerife Bacı Kurtuluş Savaşında Türk Kadınını sembolize ederek simgeleşmiştir  Halime Çavuş (Karabıyık) da cephane ile Sakarya Cephesine kadar gitmiş İnebolu'nun bombalanmasında ayağından yaralanmış, Atatürk tarafından kabul edilmiş başka bir simgedir   İlçe ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır  Karasal iklim hakimdir  1991 yılında ilçe olmuştur  2000 nüfus sayımına göre merkezde 3225, köylerde 2012 olmak üzere toplam 5237 nüfusa sahiptir  İl merkezine uzaklığı 31 km dir  Şenpazar Şenpazar'ın hangi tarihten beri yerleşime açık olduğu bilinmemektedir   Halk arasındaki rivayetlerde, çevrede bulunan yapı ve mezarlık kalıntılarına göre Bizans Dönemine kadar uzandığı sanılmaktadır  İlçe ekonomisi azda olsa tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır   Harmangeriş Köyünde şimşir ağacından çatal, kaşık gibi el sanatları yapılmaktadır  Doğa güzellikleri görülmeye değer yerlerdir  Eski kültür ve gelenekler, kıyafetler özel günlerde olduğu gibi günlük yaşantıda da devam etmektedir  İlçede karasal iklim hakimdir   1988 yılında ilçe olmuştur  2000 nüfus sayımına göre 2678 merkezde, 3814 köylerde olmak üzere toplam 4692 nüfusa sahiptir  İl merkezine uzaklığı 100 km dir  Taşköprü Anadolu Roma İmparatorluğu tarafından istila edildikten sonra, askeri ve mülki olarak teşkilatlanmış Anadolu'yu 18 Ayrı bölgeye ayırmıştır   Bu 18 "Fem" den biride "Paphlagonia"dır Paplagonya çevresinde yapılan araştırmalarda "Paleolotik" devirlere kadar inilmiştir  Bölge M Ö  73 - 72 yıllarında Roma İmparatorluğunun eline geçmiştir  Paflagonya bölgesini Roma idaresi altında teşkilatlanmasını sağlamak için atanan Pompeus M  Ö  64 yılında bu günkü Taşköprü İlçesinin kuzeyinde buluna yeni şehri inşaa etmiştir  İsmine izafeten şehre "Pompeipolis" adı verilmiş; Eyalet merkezi yapılmıştır  M  1213 yılında Selçuklu Hükümdarı Alaaddin Keykubat'ın Umereasından Hüsamettin Çoban'ın Kastamonu ve çevresini zaptetmesi ile Şehir Türk hakimiyetine girmiştir  Osmanlı döneminde gelişimini sürdürmüş ve kadılık olarak idare edilmiştir   Adını aldığı Gökırmak üzerinde kurulu "Taşköprü" M  1366 yılında Celaleddin Beyazıt ( Kötürüm Beyazıt ) adına yaptırılmıştır Pompeipolis'te yapılan kazılar sonucu çıkarılan eserler Kastamonu Müzesine getirilmiştir müzede teşhir edilmektedir   İlçe ekonomisi Gökırmak Vadisi çevresinde ova oluşması nedeni ile ağırlıkla tarıma dayanmaktadır  En çok sarımsak, pancar, kendir ve hububat ekimi yapılmaktadır  Ürünleri Kastamonu Şeker Fabrikasında ve Taşköprü SEKA'da işlenmektedir  Taşköprü 1868 yılında ilçe olmuştur 2000 yılı nüfus sayımına göre merkez 16946, köyleri 27267 olmak üzere toplam 44213 nüfusa sahiptir   İl merkezine uzaklığı 42 km dir  Tosya İlçenin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, tarih sürecinde bir çok millet ve kavmin yaşamasına sahne olmuştur   İlçenin Bizans döneminden önceki adı "Zooka" dır  Bizans dönemindeki adının "Daceia" olduğu bilinmektedir  İlçe halkının Orta Asya dan göç ederek bu bölgeye yerleşen Turanlılar olduğu tespit edilmiştir  Kurtuluş Savaşında İnebolu'dan Anadolu'ya cephane taşımasında Tosya halkı da büyük katkıda bulunmuştur  İlçe ekonomisi Devrez Çayı çevresinde yoğun olmak üzere tarıma dayalıdır   Daha çok Çeltik (pirinç) ve diğer hububat üretimi yanında bağcılık yaygındır  Kiremit , Tuğla ve mobilya sanayii de ilçede önemli yer tutmaktadır![]() Tosya 1935 yılında ilçe olmuştur   2000 nüfus sayımına göre 27849 merkez, 19097 köyleri olmak üzere toplam 46946 nüfusa sahiptir  İl merkezine uzaklığı 77 km dir ![]()  | 
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
		
			
		
		
		
	 | 
Kastamonu Gelenek Ve Görenekleri | 
     
| 
	
			
			 | 
		#6 | 
| 
			
 
Prof. Dr. Sinsi
 
		
	
		
	
	 | 
	
	
	
	
		
		
			
			Kastamonu Gelenek Ve GörenekleriCoğrafya Kastamonu ili Batı Karadeniz bölgesinde 41 derece 21' kuzey enlemi i!e 33 derece 46' doğu boylamları arasında yer alır   Deniz seviyesinden yüksekliği 775m dir Yüzölçümü 13 108,1 km2dir  Kastamonu İli çoğunlukla engebeli arazilerden oluşmaktadır, ilin kuzeyinde Batı Karadeniz Dağları bulunmaktadır   Karadeniz sahiline paralel olarak isfendiyar (Küre) Dağları uzanmaktadır  Münferit olarak Yaralıgöz Dağı (1985m ), Göynük Dağı (1770m ), Dikmen Dağı (1471m ), Kurtgirmez Dağı (1450 m ) ,Güruh Dağı (1493m ), Ballıdağ {1400 m ),lsırganlı Dağı, Harami Dağı ve Elek Dağı önemli yükseltileri teşkil etmektedir  İlin güneyinde ise İlgaz Dağları uzanmaktadır  Bu Dağlar yüksek ve devamlıdır  Kuzeyde Gökırmak ve Araç Çayı, güneyde ise Devrez Çayı vadileri ile sınırlanmıştır  En yüksek noktası Çatalılgaz tepesi (2565m ) dır  Kastamonu ili genel olarak dağlık olduğundan geniş ovaları yoktur   Buna karşılık vadiler etrafında ovacıklar göze çarpmaktadır  En önemlisi Gökırmak vadisidir  Devrez vadisinin il hudutları içinde kalan kısmı Tosya Ovasını meydana getirmektedir  Araç Çayı ve Daday Çayt gibi küçük çayların oluşturduğu ovalarda oldukça küçüktür![]() İklim Kastamonu İli'nde iki ayrı iklim tipi görülmektedir İlin kuzeyinde Karadeniz iklimi egemenken, güneyde İç Anadolu ikliminin etkilerine rastlanmaktadır   İlin iklimini biçimlendiren etkenlerin en önemlilerinden biri yeryüzü şekilleridir   Kastamonu İli'nin kuzeyinde kıyıya koşut olarak uzanan Küre Dağları, ilin kıyı kesimleri ile iç kesimler arasında bir engel oluşturmaktadır  Bu nedenle, iç kesimlere doğru Karadeniz ikliminin etkisi giderek azalmakta, yerini İç Anadolu ikliminin sert ve karasal özellikleri almaktadır  Ancak, Küre Dağları'nın güneyinde, yani ilin iç kesimlerinde kalmasına karşın,yükseltisi 1500 m'ye varan plato alanları ve bunların üzerinde yer alan yüksek ve dalgalı alanlar deniz etkilerinden tam anlamıyla uzak değildir  Batıdan gelip Küre Dağları'ndaki geldiklerden içerilere sokulan hava kütleleri, yüksek yerlere fazla yağış bırakabilmektedir  Öte yandan, ilin ikinci yüksek kütlesini oluşturan Ilgaz Dağları'nın da kuzeye bakan yamaçları güneyinden daha nemlidir  Bu nedenle günlük sıcaklık farklarının fazla olduğu dönemlerde, ortaya çıkan basınç farkları yerel rüzgarlara da neden olmaktadır  SICAKLIK Kastamonu'da kış dönemindeki düşük sıcaklıkları, kuzeyden gelen hava akımlarıyla durgun hava kütleleri oluşturmaktadır   Batıdan ve güneyden gelen hava akımlarıyla içinde de düşük sıcaklıklara rastlanmasına karşın, bunlar genellikle daha sıcaktır  Merkez İlçe'de yıllık sıcaklık ortalaması 9,8 C' dir   Bu değer Kastamonu'ya komşu il merkezinden Zonguldak'ta 13 5 C, Çorum'da 10 9 C, Sinop'ta 14 C, Çankırı'da ise 11,5 C'dir  Bu değerler bize Karadeniz ikliminin etkisi altındaki Sinop ve Zonguldak'ın ya da karasal iklim etkisindeki Çankırı ve Çorum'un ortalama sıcaklığının daha fazla olduğunu gösterir  Bunun nedeni morfolojik yapıdır  Zira Kastamonu'da hem karasal, hem de Karadeniz iklimi görülmektedir  Merkez İlçe'de en soğuk geçen aylar ocak ve şubat, en sıcak geçen aylar ise temmuz ve ağustostur   YAĞIŞLAR Kastamonu'da yağışın aylara dağılımı oldukça düzenlidir Kış dönemindeki yağışlar yıllık yağışın % 18'ini, yaz yağışları ise % 27'sini oluşturmaktadır Yağışların büyük bölümü ise bahar aylarında düşmektedir Ocak ayının % 6'lık yağış oranına karşılık, mayıs ayında yıllık yağışın % 18'i düşmektedir Merkez İlçe'nin yıllık yağış ortalaması 449,7 mm'dir Bu değer, kıyı kesiminde İnebolu'da 1052,2 mm, Bozkurt'ta ise 1214,8 mm'ye dek yükselmektedir Kastamonu'ya en az yağış, aralık, ocak ve şubat, en çok yağış ise nisan ve mayıs aylarında düşmektedir Yılda 19,5 gün kar ayğışlı geçen il merkezi  yılda 37 3 gün kar örtüsü altında kalmaktadırRÜZGARLAR Ortalama rüzgar hızı 14 m/sn olan ilde, egemen rüzgar, yıl içinde 3524 kez esen güneybatıdır ( lodos ) Bunu, güney - güneybatı ( kıble - lodos ) ve kuzey ( yıldız ) rüzgarları izlemektedir, "de en hızlı rüzgar, saniyede 29  8 m hızla esen güneybatıdır ( lodos ) Bitki Örtüsü Kastamonu İli, bitki örtüsü bakımından oldukça zengin bir alanda yer almaktadır, ilin, Devrekani dolayları orman örtüsünden yoksundur   Ancak, bu kesimlerde de seyrek ağaç, çalı ve orman kalıntılarına rastlanmaktadır  Eğimin daha yumuşak olduğu bu kesimler kestane rengi toprakların yayılım alanıdır  Kıyıdan iç kesimlere gidildikçe yükselti artar, bu kesimde kayın ve köknar ağaçları yaygınlaşır  Podzolik toprakların yayım alanı olan bu bölgede, alt örtü durumundaki eğreltiotu önemli bir yer tutmakladır  Buradaki kayın,köknar ve çam ormanları, düzgün gelişimli, işletmeye elverişli ve iyi nitelikli ormanlardır  İnebolu ve Cide'nin güneyindeki sırtlarda egemen olan çam, köknar ve kayın türleri arasında yer yer ıhlamur, kestane, karaağaç, gürgen, mersin, kavak, dişbudak ve ahlat türleri de karışmıştır   Sık ormanlık, sırt şeridi ile Azdavay-Devrekânî arasındaki yükseltilerde çam çeşitleri yaygınlaşmaktadır  Çam örtüsü genellikle seyrektir  Kıyı kesimindeki ormanlık alanda, iğne yapraklı ağaç türlerinden kızılcam, sarıçam, karaçam, köknar, porsuk, yapraklı türlerden ise kayın, meşe, dişbudak, akçaağaç, kızılağaç, karaağaç, kestane, ıhlamur, şimşir, yabanıl fındık, kavak, gürgen, çınar gibi ağaçlar vardır   Köknar ve kayın, daha çok dağların kuzeye bakan kesimlerindedir  Ilgaz Dağları ile Devrez Çayı Vadisi arasında Tosya ormanları yer almaktadır  burada da karaçam, sarıçam, meşe ve köknar gibi türlere rastlanmaktadır![]() Haritalar  | 
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
		
			
		
		
		
	 | 
Kastamonu Gelenek Ve Görenekleri | 
     
| 
	
			
			 | 
		#7 | 
| 
			
 
Prof. Dr. Sinsi
 
		
	
		
	
	 | 
	
	
	
	
		
		
			
			Kastamonu Gelenek Ve GörenekleriDokuma El Sanatları Kastamonu ve yöresi geleneksel el sanatları yönünden çeşitlilik ve zenginlik gösterir  Her ne kadar son yıllarda şehirlere sürekli göçler , teknolojik gelişmeler , hızlı ve ucuz üretim el sanatlarının giderek azalmasına karşın yine de Kastamonu ve çevresinde geleneksel el sanatlarının yaşadığını görmekteyiz İşte bunlardan birkaçı: Kastamonu ve İlçelerinin en yaygın gelir getirici olan el sanatı Çarşaf Bağı özellikle yerli dokuma "sarı kıvrak" yatak çarşaflarının iki uzun kenarına veya dört kenarına pamuk ipliğinden alet kullanılmaksızın kadınların parmak uçları tırnakları marifetiyle düğümler atılarak yapılan süslemelerdir   Cide,Şenpazar,Küre,Azdavay,Pınarbaşı ilçelerinde keten dokumalarına rastlanılmaktadır   üz ve renkli dokuma olarak yatak çarşafı,en böze (kadın iş önlüğü,başörtüsü peşkir, göynek) dokumalarına sık olmasa da rastlanmaktadır  Tosya ilçemizdeki tela imali giyim sektörünün ihtiyacı için yaşamaktadır Düz, beyaz tiftikten iç kuşağı ve renkli üç dilim kuşağı, hamam kesesi Türkiye çapında aranmaktadır![]() Kastamonu Merkez , Daday ve Devrekani ilçelerinde düz beyaz patiska bez üzerine , ıhlamur ağacı üzerine elle oyma veya kabartma olarak yapılmış bitkisel , geometrik motif işli , değişik boyutlarda ki ahşap kalıpların özel hazırlanmış tek renkli boyaya batırılıp basılması suretiyle Sofra Bezi "sini bezi" yapılmaktadır ![]() Çağımızdaki gelişmeler nedeni ile pek çok sanat dalı kaybolmaktadır   Bunlardan biri de oya sanatıdır  Kastamonu'da iğne oyacılığını geçim kaynağı olarak kullanan sanatkârlar hayatta iken bilgi ve görgülerini belgelemek amacıyla, bu araştırmaya başlanmıştır  Kastamonu merkez ilçesi Topcuoğlu, İsfendiyarbey, Aşağıİmaret, Kırkçeşme, Hisarardı, Beyçelebi, Ayalar mahallelerinde yaşamakta olan, 45-80 yaşları arasındaki 42 oya ustasına ulaşılmıştır  Yapılan görüşmeler sonunda, eserleri incelenmiş, örnekler alınmıştır  İğne oyası, mendil, yazma, göynek yakası üzerine ipek İpliği ve iğne kullanılarak örülen veya örüldükten sonra dikilen düğümlü örgü sanatıdır   Kastamonu'da hatıra iğne oyaları gelenek olarak, kutular içinde ve sandıklarda saklanıp nesilden nesile aktarılmaktadır   80 yaşındaki oyacının anneannesinin annesinden kalma oya örneği, en az 150-200 yıllık oyadır  Kastamonu'da oyacılığın daha eski yıllardan bu yana var olduğu tahmin edilmektedir, iğne İle yapılan örgülerin XII  yüzyılda Anadolu'dan Yunanistan'a, oradan da Avrupa'ya geçtiği belirtilmektedir (Özben, 1948:4)  Ulaşılan canlı kaynaklardan sağlanan bilgilere göre, Osmanlı'nın son döneminde de erkekleri savaşa giden kadınların tüccarlar aracılığı ile Avrupa'ya oya sattığı ve geçimini sağladığı öğrenilmiştir  Günümüzde az da olsa bu sanatı devam ettirenler bulunmaktadır  Kadının önem verdiği bir konu da süslenmektir   İpeğin üretimi, oyanın yapılması tamamen kendi eseri olduğundan, daha ucuz bir şekilde süslenmesini sağlamakta; aynı zamanda sanat yönünü ortaya çıkardığından, ona toplumda bir statü kazandırmaktadır  Ayrıca, kadının ekonomik bağımsızlığını da sağlamaktadırAğaç El Sanatları AĞAÇ EL SANATLARI Eski çağlardan beri başta örtünmek ve korunmak amacı ile El sanatlarının ilk örnekleri ortaya çıkmıştır   El sanatları, ortaya çıktığı toplumun duygularını, sanatsal beğenilerini ve kültürel özelliklerini  yansıttığı için zaman içerisinde yaygınlık kazanarak geleneksel hale gelmiştir![]() Geleneksel Türk El Sanatlarınına örnek olarak ; halıcılık, kilimcilik, cicim zili, sumak, kumaş dokumacılığı, yazmacılık, çinicilik, seramik-çömlek yapımcılığı, işlemecilik, oya yapımcılığı, deri işçiliği, müzik aletleri yapımcılığı, taş işçiliği, bakırcılık, sepetçilik, semercilik, maden işçiliği, keçe yapımcılığı, örmecilik, ahşap ve ağaç işçiliği, arabacılık vb   sıralanabilir![]() Günümüzde başta endüstrileşme olmak üzere değişen yaşam şartları ve değer yargılarına bağlı olarak üretimleri hemen hemen kaybolmaktadır   Fakat bununla birlikte el sanatlarının en önemli yanı emeğin sonunda ortaya çıkması ve seri olarak üretilmediğinden belli bir değere sahip olmasıdır![]() Bakırcılık Orta Karadeniz Bölgesi'nin en zengin bakır yataklarına sahip Küre'nin 68 km güneyinde bulunan Kastamonu, Küre'den çıkarılan bakırın işlendiği, en önemli kültür ve ticaret kentlerinden bir başkasını oluşturmaktaydı   Yazılı belgelerin eksikliği yüzünden bakırcı ve kazancıların oluşturduğu iş kolunun Ortaçağ'dan beri üretim yapıp yapmadıklarım şimdilik kesin olarak bilemiyoruz  Ancak çok büyük bir İhtimalle Beylikler döneminden beri üretim yapıldığı bilinen Küre yataklarından elde edilen bakırın bir kısmı, Kastamonu'da bulunan atölyelerde işlenmiş olmalıydı  16   yüzyılın İkinci yarısında Küre madenlerinden elde edilen bakır, hem Orta Karadeniz ve Orta Anadolu Bölgesi şehirlerindeki kazancıların İhtiyacını, hem de Kuzeybatı İran ve Mezopotamya bölgesindeki şehirlerin bakır ihtiyacını karşılamıştır  1568 yılında Kastamonu ve Küre kadılarına gönderilen bir fermanda özetle şunlar yazılıdır; " ![]() ![]()   İran tarafından 400-500 tüccarın gelip büyük miktarda bakır satın aldıkları haber alınmakta, ancak hiçbir kimseye bir dirhem bile bakır verilmemesi![]() ![]()  "Kastamonu'daki bakırcı ve kazancıların çok faal bir şekilde üretim yaparak, çevre illerdeki esnafın bile ihtiyacını karşılamış oldukları anlaşılmaktadır  1568 yılında Kastamonu Kadısı'na yazılan bir fermanda özetle şunlar yazılıdır: " ![]() ![]()   Sivas, Tokat ve Amasya bakırcı esnafı Kastamonu'da bakır eşya satın almak istediklerinde engellenmemesi, ancak tetikte bulunup, memleket haricine bakır eşyanın götürülmesine müsade edilmemesi![]() ![]()  " 1573 yılında Kastamonu Beyi'ne gönderilen bir hükümde özetle şunlar yazılıdır: " ![]() ![]()   Erzurum'da yapılan baruthane için gerekli olan kazan ve diğer aletlerin hemen hazırlanarak gönderilmesi![]() ![]()  " 1578 yılında Kastamonu Kadısı'na gönderilen diğer bir fermanda ise, özetle şunlar yazılıdır: " ![]() ![]()   Bağdat'ta işlenecek barut için yapılacak kazanlarla kullanılmak üzere Küre madeninden 1000 kantar (56 408 ton) bakırın gönderilmesi![]() ![]()  " Bakırcı ve kazancıların oluşturduğu iş kolu, Kastamonu'nun en büyük sanayi üretimini yapmaktaydı   Küre'den elde edilen bakır madeninin büyük bir kısmı, Kastamonu'da bulunan kalhanelerde ergitiliyordu  Kastamonu'daki bakırcılık ve kazancılığın çok canlı kazançlı bir iş kolu haline dönüşmesinde, kentte bulunan kalhanelerin bu iş koluna ucuz, bol ve kaliteli hammadde sağlamasının büyük payı vardı  1783 yılma ait bir belgeden, Kastamonu'daki kazancılarının Küre madenlerinden elde edilen bakırı kullandıklarını öğrenmekteyiz   " ![]() ![]()   Küre-i nühas madenlerinden elde edilen bakır eskiden beri Kastamonu'da bulunan kazancı ve tüccarlara her bir batmanı dokuz kuruşa satılırken, Tokat ve başka yerlerden gelen bakır satılmaya başlanıldığında araya anlaşmazlıklar girmiştir  Bu yüzden başka yerden gelen bakırın sattırılmaması![]() ![]()  " Kastamonu kalhanelerinin diğer şehirlerinde bulunan kalhanelerden ayrılan en önemli özelliği, son 40 yıl öncesine 1783 yılma ait bir belgeden, Kastamonu'daki kazancılarının Küre madenlerinden elde edilen bakırı kullandıklarını öğrenmekteyiz   " ![]() ![]()   Küre-i nühas madenlerinden elde edilen bakır eskiden beri Kastamonu'da bulunan kazancı ve tüccarlara her bir batmanı dokuz kuruşa satılırken, Tokat ve başka yerlerden gelen bakır satılmaya başlanıldığında araya anlaşmazlıklar girmiştir  Bu yüzde n başka yerden gelen bakırın sattırılmaması ![]() ![]()  " Kastamonu kalhanelerinin diğer şehirlerinde bulunan kalhanelerden ayrılan en önemli özelliği, son 40 yıl öncesine kadar faal bir şekilde çalışmış olmasıdır   Bu kalhanelerden biri şehrin en yüksek tepelerinden biri üzerine yaptırılan Yakup Ağa Camii'nin altında yer almaktaydı  Bakır cevheri yüzlerce yıldan beri aynı teknikle kalhanelerde ergitilerek kömürüyle birlikte ocakta körük yardımıyla ergitilmekte ve daha sonra kalıplara dökülmektedir  Kalıplar oldukça farklı biçim ve büyüklüklerdedir   İki parçadan oluşan kalıplar, tuğladan yapılmıştır  Demirden yapılan tek parça kalıpların bir kısmı 10 cm çapındadır  Üstü açık kalıplardan 2 5 kiloluk külçe elde edilmektedir  45x30 cm boyutunda ve 5 cam derinliğinde olan bir başka demir kalıptan ise 35x45 kilo arasında değişin külçe bakırlar elde denilmektedir  Kalıplardan çıkarılan külçe bakırlar, ocaklarda kızdırıldıktan sonra yedi kişiden oluşan bir dövülerek farklı ağırlıklara sahip levhalar haline getirilmektedir  Külçe halindeki bakırın çekiçlenerek levha haline getirilmesi işlemi, tıpkı Surname-i Hü-mayun ve Surname-i Vehbi'deki minyatürlerde zanaatkarların külçe bakırı çekiçleyerek levha haline getirmeleri gibi yapıl-maktadır  Kastamonu'da artık bu işlem ortadan kalkmış olmasına karşın, Anadolu'da yalnızca Muğla-Kavaklıdere'de külçe bakır çekiçlerle levha haline getirilmektedir  Kastamonu'da bakırcı ve kazancılıkla uğraşan zanaatkarların büyük bir kısmı hem de İstanbul'daki atölyelerde çalışmaktaydılar  Bu konuda yazılı kaynaklar oldukça ayrıntılı bilgi vermektedir  Gerek Anadolu, gerekse İstanbul'daki atölyelerde Kastamonulu zanaatkarların elinden çıkan ve Kastamonu üslubunu yansıtan çeşitli eşya ve mutfak kapları, açık bir şekilde belli olmaktadır  1934 - 1936 yılları arasında Kastamonu'da bakırcılık mesleğiyle ilgili olarak 50 usta, 35 kalfa ve 48 çırak dükkanlarda çalışmaktaydı  1942 yılında Bakırcılar Çarşısı'ndaki atölye sayısı 22 iken, bugün ancak 3 bakırcı atölyesi üretimi sürdürmektedir  Yüzlerce yıldan kapaklı sahan, hamamtası, güğüm ve ibrikler, Kastamonu atölyelerinin karakteristik kaplarını oluşturmaktadır  Kastamonu Bakırcılığının yaşayan ustası Ahmet Ortaakarsu, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın tertip ettiği festivallere katılmakta ve devamlı derecelere girmektedir   Çarşafbağı Kastamonu ve ilçelerinde en yaygın ve gelir getirici olan el sanatıdır   Özellikle, yerli dokuma "sarı kıvrak" yatak çarşaflarının iki uzun kenarlarına veya dört kenarına, pamuk ipliğinden, alet kullanılmaksızın, kadınların parmak uçları tırnakları marifetiyle düğümler atılarak yapılan süslemedir  Kastamonu'da evlenecek her genç kızın ve erkeğin "çeyiz sandığında bağlı çarşaf bulunması" mahalli gelenek halindedir   Önceki yıllarda, benzer bağlama, havlu, peştemal, perde uçlarında yapılmıştır  KalitEli pamuk ipliğinden yapılan çarşaf bağları, yapılışında gösterdiği şekle göre; kuş dili, katip defteri, yürek ![]() ![]()   gibi (50)den fazla isimle adlandırılmıştır  Bağ süslemesinde, bağ düğümlerinin sıklığı, süslemenin girift olması, kullanılan pamuk ipliğinin kalitesi ile kıymeti değerlendirilmektedir  Çakıcılık ve Bıçakcılık Tosya İlçemizin merkezinde elde yapılan, bir yüzü düz, diğer yüzü testere dişli, değişik ebatlarda çakılar halk arasında "tosya çakısı" olarak isimlendiril inektedir   Tosya çakısının bir yüzünün testere dişli olması nedeniyle, çifçinin küçük bağ işlerinde ve ziraat alanında kullanım imkanı çok olmaktadır  Tosya eski çakı ustaları; resim ve isimleri ![]() ![]() ![]() ALİ BAYRAK HACI HAFIZ HASAN ÇELİK İSMAİL YANIK ŞERİF ORUÇ Çakının sapı, manda boynuzundan önce kesilir, sonra demir törpü ile biçimlendirilir   Kesici yüzleri ise krom çelikten Özel yapıldığından paslanma yapmamakta ve çok kesici olmaktadır  Aynı zamanda, mutfaklar için yüzü krom çelikten, sapı kemik veya sert ağaçtan olan değişik boyuttaki bıçaklar aranmaktadır  Sofrabezi Baskıcılığı Kastamonu Merkez ve Daday, Devrekani ilçelerinde yapılmış olan bölgeye has önemli ürünlerden biridir   Düz beyaz patiska bez üzerine, ıhlamur ağacı üzerine elle oyma veya kabartma olarak yapılmış bitkisel, geometrik motif işli, değişik boyutlardaki ahşap kalıpların, Özel hazırlanmış tek renkli boyaya batınlıp basılması suretiyle meydana getirilmektedir   Beyaz bez Üzerinde siyah olarak meydana getirilmiş olan "sini bezi", sofra örtüsü, masa Örtüsü, kadın baş örtüsü olarak kullanılmıştır   Son yıllarda Kastamonu'nun en sevilen hediyelik eşyası olan sini bezine değişik uyarlamalar yapılarak, etek, perde, örtü olarak kullanıldığı görülmekSepetçilik Kastamonu'da üretilen sepetler, söğüt dallarından, Daday ve Araç ilçelerinde üretilen sepetler ise fındık ağacı dallarından örülmektedir   Kastamonu Sepeti olarak bilinen bu sepetler ince söğüt dallarının yine özel işlemelerle hazırlandıktan sonra elle değişik biçimlerde örülmesi ile yapılır   Yaş fındık ağacı dallarının özel aletlerle ince dar çübuk'ır haline getirilmesinden sonra yine elle değişik biçimlerde, kullanım fonksiyonuna göre elle örülmesiyle meydana getirilen diğer bir çeşidi vardır ki; kullanımına göre, halk arasında, kapaklı pazar sepeti, yumurta sepeti, saman çit sepeti olarak isimlendirilirler   Fanilacılık Fanila Nedir? Fanila; Kastamonu’nun yöresel el dokuma sanatlarından biridir   Geçmişi hakkında bilinen en önemli bilgi Kurtuluş Savaşı esnasında ordunun iç giyim eşyasının Kastamonu fanilalarından karşılandığıdır  Geçmişte sadece iç giyim olarak kullanılan fanilalar günümüzde hem iç hem de dış giyim olarak kullanılmaktadır![]() Fanilanın Özellikleri Kastamonu fanilasının en önemli özelliği sadece %100 pamuk iplikten üretilmesidir   Bu sayede fanila dört mevsim giyilebilme özelliği kazanır  Kışın vücudu sıcak tutmasından; yazın ise ter emme özelliğinden dolayı tercih edilmektedir  Dikiş ve dantelleri ev hanımları tarafından yapılmaktadır![]()  | 
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
		
			
		
		
		
	 | 
Kastamonu Gelenek Ve Görenekleri | 
     
| 
	
			
			 | 
		#8 | 
| 
			
 
Prof. Dr. Sinsi
 
		
	
		
	
	 | 
	
	
	
	
		
		
			
			Kastamonu Gelenek Ve GörenekleriHalk Kültürü HALK MÜZİĞİ VE HALK OYUNLARI İle göç olmadığından halk müziği ve geleneksel oyunlar yöre özelliklerini yansıtır   Oyunlar zeybek türündedir  Seyirlik oyunlar, çocuk oyunlarında da öbür illere göre çeşitlilik görülmez  HALK MÜZİĞİ: Köklü bir müzik kültürü olan Kastamonu uzun havaların kuzeydeki son durağıdır   İlde iki resmi derleme yapılmıştır   1928'de İstanbul Belediye Konservatuvarı adına yapılan ilk derlemeyi Yusuf Ziya, Ekrem Besim, Muhittin Sadak ve Ferruh Arsunar gerçekleştirmiştir  1948'de Ankara Devlet Konservatuvan'nca yapılan ikinci derlemede Muzaffer Sarısözen, Halil Bedii Yönetken ve teknisyen Rıza Yetişen yer almıştır  Derlenen ezgiler üzerinde yapılan araştırma, yörede köklü bir müzik geleneği yaşandığını göstermektedir   İnsanî, Âşık Kemâli, Âşık Meydânı, Feyzi Berkıya, Kırnaoğlu, Âşık Hasan, Ozanoğlu, Yorgansız Hakkı gibi âşıkların yetişmiş olması da âşıklık geleneğinin sürdüğünü göstermektedir  Sazın, koşma, divan, satranç, kalenderi, semai, müstezat, destan gibi nazım türlerine eşlik etmesi şiire ayrı bir hava kazandırmaktadır  Sözlü halk ezgilerinin konulan çeşitlidir   Bunlar arasında yiğitlemeler, koçaklamalar, gemici havaları, elpük koşması, yelpük koşma, topal koşma, zil havası, aşağı imaret, çırdak, yarım çırdak, dokumacı türküleri, düğün havaları, güzellemeler, esnaf türküleri, Çanakkale türküsü, kınalı keklik, kına havaları, meydan havaları vb sayılabilir  Bu türküler  Kerem, Kandilli Kerem, Kalenderi, Garip, Bozlak, Tatyan Kerem, Misket, Yahyalı Kerem ayaklarında çalınıp söylenmiştir  Halk oyunları, zeybek ve kaşık oyunları türündedir   Davulla oynananlar da vardır  Karayılan bunların en bilinenidir  İnebolu dolayları gemici türküsünün özel bir oyunu da vardır  Tekneleri sahile çekme gösterisi olarak nitelendirilen bu oyunda küreğin suya değişi, suda devinimi ve kürek sesleri ritim ve ezgiyle verilir  Geleneksel el sanatlarından dokumacılık ve bakırcılık da türkü tere yansımıştır  Halı dokuma türküsünde tezgâh; demirci-bakırcı-kalaycı türküsünde ise çekiç sesleri ritmi oluşturur  Kastamonu'da uzun havaların çoğu ritmik ezgiye bağlanır   Sepetçioğlu ve Yıldız bunlardandır  Yörede en yaygın usuller 2 zamanlıdan başlar   4-5 zamanlı ezgiler ve 9 zamanlı ezgilerin değişik tipleri görülür  3 + 2 + 2 + 2 = 9 + 3 + 2 + 2 = 9, 2 + 2 + 3 + 2 = 9, 2 + 2 + 2 +3= 9 düzenleri yörede yaygındır   Yörenin Ünlü Türküleri: İndim Dereye Beklerim, Evlerinin Önü Meşedir, Evlerinin Önü Tozluk, Evlerinin önü Nane, Kahvenin Önünde Beyler Bahçesi, Sepetçioğlu, Üç Kız İdik, Toprak Köprü, Şu Dere Aşmak İster, Turna, Çıkabilsem Şu Yokuşun Başına, Köprünün Altı Diken, Geyik, Sabahın Seher Vakti, Yüksek Minare, Çayır Çıktı, Çırdak, Konaklar Yaptırdım, İlgaz'ın Altı, Yeni Kapı, Mehmedim, Kara Koyun, Ayşe, Ocak Başında Mana, Yel Eser, Hürmüz Gelin, Ördek İsen Göle Gel, Köroğlu, Aşağı İmaret, Topal Koşma, Elpük Yelpük Koşması, Yaş Nane, Varın Bakın, Bismillahi Başlayalım, Sisli Kaya, Çanakkale İçinde Vurdular Beni, Ziller Kismen Kızı, Tiridine, Gıydevanın Kızları, Demirciler, Üç Güzel Oturmuş, Beyler Bahçesi, Kınalı Keklik, Kara Koyun Yayılır, Gökçeoğlu yöreden derlenmiş türkülere, Yıldız, Bülbül, Dağlar da uzun havalara örnektir   Halk Müziği Araçtan: Tezeneli sazlardan meydan sazı   bağlama, cura yaygındır  Son zamanlarda tambura yanında "bulgari" denilen saz da çalınmaya başlamıştır  Türkiye Radyoları'nda divan sazını ilk çalan Kastamonulu sanatçı Âşık Mümin Meydani’dir  Yurttan Sesler Korosu'nun ilk bağlama sanatçısı İnebolulu Sarı Recep de yine bu yöredendir  Yaygın yaylı sazlar, kemane, kemence ve tırnak kemanesidir  Tırnak kemanesi Türk sanat müziğinde kullanılır  Üflemeli sazların başında zurna gelir  Dilli büyük kavallar, çoban düdükleri de yaygındır  Davul, tef, zil ve kaşık gibi vurmalı sazlar çalınır  GELENEKSEL OYUNLAR: Kastamonu halk oyunları yalın görünümlüdür   Bunda kentin göç almaması ve çevre illerle ilişkisinin zayıf olması etkendir  Seyirlik oyunlar ve çocuk oyunları ise öbür illerdeki oyunlara benzer  Geleneksel Halk Oyunları: Kastamonu ve yöresi zeybek bölgesidir   Kıyı kasabalarındaki oyunlar ise horon et kisindedir  Çevre köylerde davulla oynanan köçek havalarına merkezde rastlanmaz  Zeybek: Kastamonu'da zeybek, düğün nişan törenlerinde, ulusal bayramlarda, eğlence günlerinde oynanır   Genellikle erkeklerin oyunlarına davul-zurna eşlik eder  Kıyı kasabalarında denize, donanmaya ilişkin sözlerle, devinimlerle oynanan oyunlar da vardır  Kastamonu ve çevresinde zeybeklerin sözlü bölümlerinde oynanmaz  Oyun aralarında davulcular ortaya çıkarak beceri gerektiren değişik devinimlerle tek kişilik gösteriler yaparlar  Bu gösteri oyuncuların dinlenmesine olanak sağlar  Davulcu yerini alırken oyuncular da yeni bir zeybeğe geçer  Yöre zeybeklerinin en bilinenleri şunlardır: Aşağı tmaret   Ben Tefimi, Beyler Bahçesi, Bütün Çırdak (Çıtırdak, Çığır-dak)  Yarım Çırdak, Çeliktendir, Qçekdağ, Dere Bekleyen, Erencik, Genç Osman, Hendek, Heyamola, Kara Kuzu Havası, Karanfil Oyunu, Kınalı Keklik, Mendan, Oturak Havası, Rakı İçtim, Sepetçioğlu, Topal Koşma, Kolbastı, vb  Bunlardan bir bölümü şöyle oynanır: Sepetçioğlu Zeybeği: Yörenin en yaygın zeybeğidir   4-6 kişiyle oynanır  Tüm devinimler yiğitlik gösterisi biçimindedir  Birde öyküsü vardır: Sepetçioğlu Osman Efe, Araç llçesi'nin Boyalı Bucağı'nda doğmuş, sepetçilikle geçinen bir Yörük gencidir   Bir anlatıya göre, Isfendiyaroğulları soyundan Hamza Bey, başka bir anlatıya göre Rüstem ya da Ali Bey, ağır vergilerle halkı ezmekte, haraca kesmektedir  Bir gün beyin adamları Sepetçioğlu Osman'dan bir haftada 100 sepet yapmasını isterler  Osman, bunun olanaksızlığını anlatırsa da dinletemez  Buyruğa karşı gelmiş sayılarak beye götürülür  Osman koltuğunun altına sakladığı saldırmayla (hançer) beyi öldürür  Yakalanıp zindana atılır  Bir yolunu bulup kaçar  Arac'ın Gülpü Dağı'na çıkar, beyin adamlarıyla tek başına savaşır  Beyin yerine geçen oğlu da halkı ezmektedir  Osman, köydeki sözlüsüyle evlenmiştir  Kastamonu Beyi, Osman'ın yaşlı anasını, karısını yakalatır  Osman gelip teslim olmazsa onları öldüreceğini duyurur  Gizlice beyin odasına giren Osman, anasını, karısını kurtarıp dağa götürür  Beyin adamları ardındadır  Kuşatılan Sepetçioğlu, yiğitçe savaşırsa da anası ve karısıyla birlikte öldürülür  Bir anlatıya göre ise, beyin kızını kaçırdığı için sarılıp, yaralanmıştır   Kız da isyancı sayılıp hapse atılmıştır  Osman yakalanarak, İstanbul'da yargılanmış ve idam edilmiştir  Başka bir anlatıdaysa Padişah'ın Sepetçioğlu'nu bağışladığı söylenir  Oyunun tüm devinimleri, Kastamonu uşağının ağırbaşlılığını, uysallığını, yürek bütünlüğünü, kötülerle savaşımını, haksızlıklara karşı çıkarak ölümü bile göze almasını simgeler   Oyun üç bölümden oluşmaktadır   İlk bölümde türkü söylenerek yürünür  Sonra ağır, zaman zaman karşılıklı oyunlar oynanır  İkinci bölümde türkü sürerken oyun durur, sonra yeniden başlar  Bu bölümde diz kırmalar, sekmeler, el vuruşlar çoktur  Üçüncü bölüm yine türküyle başlar, karşılıklı el vurmalar, sekmeler, yerde yapılan devinimlerle sürer  Oyunun türküsü şöyledir: Sepetçioğlu bir ananın kuzusu Hiç gitmiyor yüreğimden efem de sızusu vay vay Böyleymiş alnımızın yazısu Yassıl dağlar yassıl aslan efem de geliyo haydah Gidelim Kışla önüne aşağı Salıvermiş ince belden kuşağı Yaman olur Kastamonu uşşağı Yol verin efem dumanlı dağlar oy Yaslan Sepetçioğlu dağlara yaslan Laleli çimenli dağlara yaslan Analar doğurmaz sen gibi aslan Eğil dağlar eğil efem de geliyor haydah Seslen Sepetçioğlu efece seslen Laleli çimenli dağlara yaslan Analar doğurmaz sen gibi aslan Yassıl dağlar yassıl Osman efem de geliyor vay vay ( ![]() ![]()  ) Çırdak (Çıtırdak, Çığırdak): Erkek oyunudur   Devinimler Sepetçioğlu Zeybeği'ne benzer  Türküsü de vardır  Küre ilçesinin Çırdak Köyü'ne yapılan bir baskın olayı üstüne yakılmıştır  Üç bölümden oluşan oyunun bolüm başlangıçları türkülüdür  Zeybeklere özgü sekmeler, el vurmalar, diz vurmalar, ortaya geliş gidişler biçiminde oynanır  Türküsü şöyledir: Şu Çırdaktan da baskun geliyor Aman baskun da değil dostun geliyor Kaygusuz avrat, hepdeyive kaygusuz avrat Şu çırdaktan da gece meçe geçtim Aman garlı buzlu sular mular içtim Saygusuz yarim,hop deyiveıkaygusuz yarim Nazlı yardan aman tez mi geçtin Yuvarlağım toparlağım da kak gidiverdim Cıvarayı feneri de yak gidiverelim Kaygusuz yarim Şu çardağın ekinleri Aman top top olmuş da kakülleri Saygusuz yarim hop deyive kaygusuz … yarim SEYİRLİK OYUNLAR, ORTAOYUNLARI Kastamonu'da seyirlik oyunlar ve ortaoyunları kına gecelerinde, asker uğurlama törenlerinde oynanır   Hayvanları, meslekleri simgeleyen oyunlar halkı güldürüp eğlendirmeyi amaçlar  Kumar, Arap, Leylek, Bahar Çalgısı, Ramazan Hocası, Tütün Kıyma, Duvar örme  Kolan Dokuma gibi oyunlar aynı zamanda halkın yaşama biçimini yansıtır  Köçek ve Heyamola da müzikli seyirlik oyunlara örnek gösterilebilir  Köçek: İki kişinin karşılıklı oynadığı bu oyunda, erkek oyunculardan biri kadın kılığına girer, yüzünü boyayarak bir peşkir takar, eteklik giyer   Kadınca davranışlarla seyredenleri güldürür  Heyamola: İnebolu ve çevresinde Deniz Bayramı eğlencelerinde erkeklerin oynadığı oyunlardandır   Bir grup, yerde halka oluşturur, öbürleri onların omzuna çıkarak kule yaparlar  Kule kimi kez üç kata yükseltilebilir  Beceri isteyen oyunda oyuncular kuleyi kurduktan sonra müzikle sağa sola sallanarak oynarlar  Oyunun sözleri şöyledir: Solo: Bismillahi başlayalım Koro: Helessahelessa Solo: Ayva turunç taşlayalım Koro: Helessa yelessa Solo: Biz bu işi nişleydim Koro: Helessa yelessa Solo: Bu yıl burda gışlayalım Koro: Helessa yelessa Heyamola yessa yessa Mola heyamo Ya mo heyamo Mola heyamo Helessa sellim yessa yessa yessa Şeytan Çık: Oyunda bir hoca, yardımcısı, şeytan ve üç köylü vardır   Geniş bir alanda ya da köy odasında oynanır  Hocaya sakal takılmış, sırtı yastıkla kamburlaştı-rılmıştır  Yardımcısı güçlüdür, önünde su dolu bir kova vardır  Şeytan daha çok oyunu bilmeyenlerden seçilir  Hoca ortaya gelerek, daha önce oyunlar oynamış seyircilere "Hemşehriler, bir oynadınız, iki oynadınız, üç oynadınız  Bakıyorum oyunlarınız oyun değil! Hele bana bunun nedenini sorun söyleyeyim  Arkadaşlar vakit geçti, sebebini anlatayım  Darılmayın ama içinizde bir şeytan var" der  Köylüler bakınırlar  Biri bağırır: "Hoca öyleyse bu şeytanı sen ortaya çıkar", öbürleri de ona katılır, şeytanı bulmasını isterler  Hoca, seyirciler arasında gezinir, birkaç kişinin sırtını yoklar  Sonunda birini kolundan tutup alanın ortasına çeker, oturtur  Ceketini çıkararak, bir kolunu başına geçirir  Seyirciler gülüşürken, kulağına "Anaların doğuramadığı, babaların besleyemediği, ninelerin beleyemediği benim kulunum, tayım  Ben sana 'Şeytan çık' dediğimde 'Çıkmam' diye bağır" der  Şeytan bunu kabul eder  Hoca sağını solunu göremeyen şeytana bağırır: "Şeytan Çık", şeytan, "Çıkmam" der  Bu birkaç kez yinelenir  Bunun üzerine hoca üç kez ıslık çalar  Elinde su dolu kovayla bekleyen adam, ceketin kolundan suyu döker  Şeytan yerinden fırlar, kendiliğinden ortaya çıkmış olur  Seyirciler gülüşür  Çocuk Oyunları: Kastamonu ve çevresindeki oyunlar öbür illerdeki oyunlara benzer   Erkek çocukların oynadığı cin kuyusu, ellebaş, geldi göçen, minder, çiydem, ateş oyunları, avcılık, askerlik, bezirgan başı, köse, esnaf, düğün, tuz yükü; kız çocukların oynadığı elhop kayası, çevirmeli elhop, bilye, dana, kuyu kayası, üç ve dokuz taş, takt ak, sobe takt ak  gibi oyunlar kimi ayrılıklarla öbür illerde de görülür  Bunlardan biri de Kastamonu'da "Köylen" denilen değnek oyunudur  Köylen: 5-6 kişiyle oynanır   Oyunda herkesin bir sopası vardır  Bir de ağaçtan bir top kullanılır  Her oyuncu için topun sığabileceği büyüklükte çukurlar açılır  Biri ebe seçilir  Ebe, topu çukurlardan birine sokmaya, öbürleri de ellerinden geldiğince uzaklaştırmaya çalışırlar  Top kimin çukuruna girerse o ebe olur  Oyun böylece sürdürülür Tarihi Evler ve Konaklar SİRKELİ KONAĞI Sirkeli Konağı Mustafa SİRKELİ tarafından üç katlı olarak yaptırılmaya başlanmış ancak ölümünün ardından yaşanılan maddi sıkıntılar sebebiyle büyük oğlu Mehmet Faik SİRKELİ tarafından iki katta bitirilmiştir   Metin SİRKELİ'den edinilen bilgilere göre konağın 1893 - 1898 yılları arasında yapıldığı öğrenilmiştir  Konakta aile bir dönem kendisi oturmuş , daha sonraları kiraya verilmiştir Konağın sanat okulu , ayakkabı atölyesi , terzi atölyesi ve bir dönemde Vali Konağı olarak kullanıldığı bilinmektedir Ailenin soyadından dolayı "Sirkeli Konağı" olarak bilinir  Kastamonu Valiliği İl Özel İdare Müdürlüğünce 31  12 1997 tarihinde satın alınmış, projeleri hazırlanıp Kurulda onaylandıktan sonra 31 07 1998 tarihinde onarım ve restorasyonuna başlanmış, 1999/ Ağustos'unda onarım ve restorasyonu tamamlanarak, İl Daimi Encümeni'nin 19 08 2003 tarih ve 406 sayılı kararı ile Onur Bilgi Dağıtım ve Pazarlama şirketine Çocuk Kreşi (Ana Okulu) olarak kullanılması amacıyla 5 yıllığına kiralandı Beyçelebi Mahallesi Atatürk Caddesinde bulunmaktadır  75 YIL CUMHURİYET EVİ 75  Yıl Cumhuriyet Evi sivil mimari örneklerinden olup , yapının tarihine ait kesin bilgilere ulaşılamamıştır  Türkiye Cumhuriyeti'nin 75  Yıl Kutlama etkinlikleri kapsamında bir Kastamonu Evinin korunması ve fonksiyon verilmesi amaçlanmıştır  Kastamonu Valiliği "75   Yıl Kutlama Komitesince, tescilli yapıların yoğun olduğu Saylav" 75  Yıl Cumhuriyet Sokağında özel mülkiyetteki bina satın alınmıştır  05  08,1998 tarihinde bakım ve onarımı yapılmak üzere işe başlanmıştır  75  Yıl Kutlama Komitesince onarım yapılmıştır  Bakım ve onarımı tamamlanan binanın 10  12 1998 günü hizmete açılmıştır  Kastamonu Evi, mahalli dokuma ürünü malzemelerle döşenmiş, bağışı gerçekleştirilen mahalli etnografik malzemelerle teşhiri yapılmıştır   Müze Ev olarak tanıtım hizmetlerinde kullanılmaktadır   SEPETÇİOĞLU KONAĞI Sepetçioğlu Konağının yapılış tarihine ait bulguya rastlanamamıştır   Ancak Gökdere Caddesi'ne açılan giriş kapısı üzerindeki demir şebekede yazılı olan 1884 rakamı konağın yapılış tarihi olduğunu düşündürmektedir Kareye yakın dikdörtgen planlı olan yapı bodrum , zemin ve birinci kattan ibarettir  Turizm amaçlı, otel ve restoran yapımı için fonksiyon verilmek üzere, İl Özel İdaresine ait olan ve yıkılmağa yüz tutan konak 25  11 1999 tarihinde onarıma alınmıştır  Devrinin en güzel eseri örneğidir   25  11 1998 tarihinde çatı onarımı ile işe başlanmıştır, 22 06 1999 tarihinde de restorasyonuna başlanmış olup 23 09 2000 tarihinde restorasyonu tamamlanmıştır  Merkezi İstanbul'da bulunan Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfına mahallede halka ve öğrencilere yönelik faaliyette bulunmak üzere tahsis edilmiştir  Bu Vakıf tarafından Sosyal ve Kültürel etkinliklerde kullanılmaktadır  KONYALI KONAĞI 1935-1936 yılları arasında Abdullah Konyalı tarafından yaptırılmıştır  Bina günümüze dek özgün halini korumuştur  Kastamonu Valiliği � Merkez İlçe Köylere Hizmet Götürme Birliği Hizmet Binası olarak Kırkçeşme Mahallesinde Temmuz / 1998� de Konyalı Ailesi varislerinden satın alınmıştır   11  06 1999 tarihinde Kastamonu Valiliğince bakım ve onarımı yaptırılmıştır  6 Ekim 1999 tarihinde hizmete açılmış, 18 Kasım 2002 tarihinden itibaren ilimizdeki öğrenci ve yerel halkın çevre ve sağlıklı beslenme konularında bilgilendirilmesi amacıyla Kastamonu Valiliği Çevre Eğitim Merkezi'ne tahsis edilmiştir  23 12 2003 tarihine kadar ilimizdeki 22 ilköğretim okulu , Hacı Behiye Barut Anaokulu , Halime Çavuş İşitme Engelliler Okulu , Merkeze bağlı 10 köy okulu , Ağlı , Araç , Daday ve İhsangazi' deki YİBO ve Merkez İlköğretim okullarından toplam 11 697 öğrenci çevre eğitimi görmüştür  Vali Enis Yeter zamanında başlatılan annelere yönelik "Çok Yaşayın , Sağlıklı Yaşayın" çevre ve sağlıklı beslenme eğitim projesinde de 2341 anneye ulaşılmıştır  İl Çevre ve Orman Müdürlüğü , Milli Eğitim Müdürlüğü ve Kastamonu Valiliği Çevre Koruma Vakfı ortaklaşa çalışması olan projede öğrenciler yaş gruplarına göre hazırlanmış slayt gösterisi eşliğinde bilgilendirilmektedir  TAHİREFENDİ (OSMANLI) KONAĞI Tarih bakımından ilimizin en eski yapılarından birisi olarak kabul edilen bina zemin ve birinci kattan ibarettir  Binada ilk göze çarpan 18 Yy  mimarisini yansıtan tepe pencereler ve üstlerindeki vitraylardır  Kündekari oda ve dolap kapıları , ocak nişlerdeki alçı işlemeler binaya zenginlik katmaktadır  Kastamonu Valiliği İl Özel İdare İdaresince Kasım / 1999 da satın alınmıştır  Turizm faaliyetlerinde kullanılmak üzere Kasım / 1999 da Turizm Bakanlığına tahsis edilmiştir  İlin tanıtımına yönelik, turizm faaliyetlerinde kullanılmak üzere "OSMANLI KONAĞI" olarak teşkil edilecektir  Röleve ve restorasyon projeleri tamamlanmış olup, yapımına ilişkin Koruma Kurulu Kararı alınmıştır  Onarım çalışmalarına 26  04 2001 tarihinde başlanılmış olup 21 06 2002 tarihinde bitirilmesi planlanmaktadır  LİVAPAŞA KONAĞI 19   yy  , son devir Osmanlı Çağı sivil mimari örneklerini yansıtan bu bina bodrum üzerinde üç kat olarak inşa edilmiştir  Zemin katta yanlarından çıkan merdivenlerin ulaştığı iki sütunlu portiklerin meydana getirdiği sahanlıktan sonra binaya çift kanatlı iki kapı girişi ile girilir  Bu katta ön ve arka cephelerde demir işli kafesler ile emniyeti sağlanmış, çevre duvarı kesme taş ile çevrelenmiş, iç bölme duvarları ahşap bağdadi olarak yapılmış, diğer katlarda ahşap karkas tekniğinde inşaa edilmiştir  Zemin kattaki anıtsal girişin üzerinde birinci ve ikinci katlarda, orta cephelerde çıkma yapılmış ve simetrik düzenlenmiştir  Bu çıkma bölümleri alttan taş eli böğründe payandalar ile desteklenmiştir  Binanın iç aydınlatılması bol pencere ile sağlanmıştır   Zemin kattaki pencereler kesme taş söveli ve kemerlidir  Katlardaki pencereler dikdörtgen ve giyotin formundadır  Binanın güney arka bölümündeki bahçesine ön cephede doğu ucunda bulunan, üzeri kemerli taş portalli demir işli kapıdan geçilmektedir   Arslanlı kapı olarak adlandırılan bu taş kapı portalinin yüzeyinde simetrik, karşılıklı iki mitolojik şekli andıran, kısmen stilize edilmiş iki arslan kabartma olarak işlenmiştir![]() Kültür Bakanlığı'nca onarılmış ve Etnoğrafya Müzesi olarak düzenlenmiştir   OSMANLI SARAYI (Eski Belediye Sarayı) 19   Yüzyıl sonlarında Kastamonu Belediye Binası olarak inşa edilmiştir  1997 yılında, Belediye Meclisi kararıyla özel teşebbüse restore et-işlet-devret modeliyle 20 yıllığına verilmiştir   1998-1999 yıllarında sürdürülen onarım ve restorasyon çalışmalarıyla turizm amaçlı otel ve restorant fonksiyonu verilmiştir   Onarım ve restorasyonuna 300 milyar TL sı harcanmıştır   Nostalji atmosferde tefrişi yapılan tarihi yapı; 15 Şubat 2000 tarihinde faaliyete geçmiş olup, Turizm Bakanlığı'ndan İşletme Belgeli Tesis olarak çalışacaktır![]() Atatürk'ün Osmanlı Sarayını Ziyaretleri 24 Ağustos 1925 EFLANİLİ KONAĞI Kastamonu sivil mimari örneklerindendir  Yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber 1910'lu yıllar olduğu tahmin edilmektedir  İl merkezinde, Sağlık Bakanlığı Çevre Koruma Vakfınca 1999/ Ekim ayında Eflanili Ailesi varislerinden satın alınmıştır   Valiliğin onararak Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü'ne 3 yıllığına tahsis ettiği Eflanili Konağı Kastamonu'ya gelecek ziyaretçiler ağırlanacaktır   Yöresel Yemekler ve El Sanatları Uygulama Merkezi olarak işlev görecek olan Gazipaşa İlköğretim Okulu'nun yanındaki Eflanili Konağı'nda Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü bünyesinde kurs gören hanımlar hazırladıkları yemeklerle el emeği, göz nuru eserlerini konukların beğenisine sunacaklar   Eflanili Konağı'nda yöresel ev yemeklerini üretecek olan kursiyerler Kastamonu'nun ağız tadını tanıtmak için ayrıca yöreye has mantı, erişte gibi yiyecekleri de paket halinde satışa sunacaklar   Konak aynı zamanda Kastamonu'ya özgü el sanatlarının teşhir edildiği ve satıldığı bir mekan olma özelliği taşıyacak , Kursiyerler böylelikle ev bütçelerine katkıda bulunma imkanına da kavuşacaklar  KIRKODALI KONAĞI İl merkezi, Akmescit Mahallesinde şehre hakim tepe üzerinde ve tarihi dokunun yoğun olduğu kesimde yer alan tarihi bina; 1881 yılında papaz mektebi olarak inşa edilmiştir   Sonraki yıllarda hastane olarak kullanılmıştır  Vakıflar Genel Müdürlüğü mülkiyetindeki bina 1977 yılına kadar Vakıflar Öğrenci Yurdu olarak işlev görmüştür  Ağustos 2000 tarihinde Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nden Kastamonu Valiliği İl Özel İdare Müdürlüğü'ne tahsis edilmiştir  1977 yılında terk edilen tarihi yapının onarım restorasyonu Valilikçe tamamlanmış olup , Kültür Sanat Evi olarak kullanılacaktır   YÜCEBIYIKLARIN KONAĞI Özel mülkiyetince Kültür Bakanlığınca kamulaştırılan binada ve bahçesinde Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğünce onarımına başlanmış olup , mahalli folklorik malzemelerin üretimi ve teşhiri için düzenlemesi yapılmaktadır ![]() TOPRAKÇILAR EVİ Yapılış tarihi tam olarak bilinmemektedir  Kastamonu sivil mimari örneklerinden olan bina kesme taş , ahşap ve kerpiç kullanılarak yapılmıştır 26 10 2000 tarihinde Kastamonu Kalkınma Vakfı Yakacak Pazarlama Şirketi tarafından satın alınmıştır  Onarım ve restorasyon çalışmaları tamamlanmış olup, 21  01 2004 tarihinde açılışı yapılan Toprakçılar Konağı turizme yönelik butik otel ve restoran olarak kullanılmaktadır Müstecir eliyle çalışmakta olan otel 35 yatak kapasitesine sahiptir  EL SANATLARI TEŞHİR MERKEZİ Kastamonu Valiliği İl Özel İdare Müdürlüğü'nün verdiği 65 milyar ve DPT'nin verdiği 12 milyar ödenekle 3 Haziran 2000 tarihinde temeli atılmış 12 Mayıs 2001tarihinde hizmete açılmıştır ![]()  Ahşap işçiliği El Sanatları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü tarafından yapılmıştır![]() Kastamonu Valiliği El Sanatları Satış ve Teşhir Merkezi olarak kullanılmaktadır   Yeni yapılan betonarme bir binada Geleneksel Kastamonu evlerinin canlandırılması açısından yapılan ilk uygulama olması sebebiyle de ayrı bir önemi vardır  ZİNCİRLİOĞLU KONAĞI Küre Dağları Milli Parkları Müdürlüğü hizmet binası olarak kullanılmak üzere restorasyon proje çalışmaları devam etmektedir   ELLEZLER KONAĞI 20  04 2002 tarihinde restorasyonuna başlanan Ellezler Konağı 21 01 2004 tarihinde tamamlanmış olup,açılışı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı Enis Yeter , Kastamonu Valisi Mustafa Kara ve ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof Dr Metin Sözen tarafından yapılmıştır El Dokumaları Teşhir Merkezi Valiliğimize bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı atölyelerinde üretilen dokumaların satış merkezi olarak hizmet vermektedir Aynı zamanda zengin bir kültürel geçmişe sahip olan ilimizin geçmişten günümüze dokuma örneklerinin de yer aldığı bir ünite olarak Kastamonu'yu ziyaret edenlerin beğenine sunulmuştur  KENT TARİHİ MÜZESİ Valilik Konağı altında bulunan Kent Tarihi Müzesi , 29 Ekim 2002 tarihinde hizmete açılmıştır   İlin tarihi ve kültürel mirasına yönelik fotoğrafların bulunduğu müzede, kent tarihi araştırmalarına kaynaklık eden kütüphane bulunmaktadır  Öğrencilerin , Akademisyenlerin araştırma yapabileceği dökümanlar mevcuttur  Müzenin en önemli eserleri arasında, Atatürk'ün Kastamonu'ya gelişi sırasında kullanılan halı (1907), dönemin Sana-i Nefise (Sanat Mektebi) okulunda yapılan piyano (1904-1907) gibi önemli eserler bulunuyor   NALBANTOĞLU KONAĞI Nalbantoğlu Konağı Valilikçe satın alınarak fonksiyon verilmek amacı ile restorasyon çalışmaları başlatılmış olup , röleve projesi hazırlanmaktadır   MEMLEKET KÜTÜPHANESİ Hükümet Konağı'nın kuzeyinde bulunmaktadır   Yapı iki katlı ve kargirdir  1334 H  /1916 M  Yılında "Milli Kütüphane" adını taşıması öngörülerek Hükümet Bahçesi'nde Maliye Hazinesi'ne ait 333 324 m2 alanında arsa üzerine Vilayet hesabına yaptırılmasına karar verilmiş ve ilgili Nezaretten izin istenmiştir  Dört hafta sonra nezaretten izin gelmesi üzerine nafia sermühendisi Necati, Vilayet azası Tevfik ve Başkatip Reşat Efendi'den oluşan bir heyet kurularak üç hafta sonra da inşaat hazırlıklarına başlanmıştır  Bilinmeyen nedenlerle aksayan inşaat 1343 H   / 1924 M  Yılında tamamlanmıştır  "Memleket Kütüphanesi" adını alan yapının açılışı Vali Fatin Bey tarafından gerçekleştirilmiştir  Daha sonra bina Vilayet ve Jandarma tarafından kullanılmış  Restorasyonu yapılan bina Resim ve Fotoğraf Müzesi olarak kullanılmaktadır   MAZLUMCUOĞLU KONAĞI Yöresel sivil mimari örneklerinden olan yapının yapılış tarihi bilinmemektedir  Konumlandığı yer itibarı ile Hükümet Konağı ve Kültür Merkezi binası ile birlikte iyi bir kompozisyon oluşturmaktadır  Kastamonu Valiliği İl Özel İdaresinin ortak olduğu Kastamonu Kalkınma Vakfı Şirketinin tarihi eserlere katkısını sağlamak için Valilikçe eser yoğunluğu olan bölgedeki konumu ve gösterişli olan evin satın alınması önerilmiştir   20  10 1998 tarihinde ev ve yanındaki parsel satın alınmıştır Projeleri hazırlanarak,1999 / Haziranında onarım ve restorasyonuna başlanan binanın onarımı tamamlanmıştır  Eylül 2000 tarihinde tefrişi tamamlanarak hizmete girmiştir Vakıf hizmetlerinde kullanılacaktır  Bahçe ve çevre düzenlemesi tamamlanmak üzeredir   | 
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
		
			
		
		
		
	 | 
Kastamonu Gelenek Ve Görenekleri | 
     
| 
	
			
			 | 
		#9 | 
| 
			
 
Prof. Dr. Sinsi
 
		
	
		
	
	 | 
	
	
	
	
		
		
			
			Kastamonu Gelenek Ve GörenekleriYöresel Kıyafetler Kadın Giysileri : Başa fes giyilip üzerine yuvarlak kasnak geçirilir  Kasnak kenarları inci, altın veya boncuklarla süslenirdi  Bunların üzerine simli ve oyalı tülbentler , yüzü açıkta bırakacak şekilde örtülürdü Sırtta çeşitli isimler alan gömlekler bulunur , bunların üzerlerine işli ceket, giyilirdi![]() Bele çok renkli kuşaklar (Püsküllü)takılır, bacaklara ince dantel veya oya işi don, üzerine bol şalvar, ayak1ara da mes ve çeşitli isimler de terlikler giyilirdi ![]() Erkek Giysileri : Eski tarz yerini tamamen yeni biçimlere bırakmıştır  Eskiden başa renkli fes giyilir,üzerine ucu aşağıya doğru sarkıtılan yazma sarılırdı  Sırtta iç gömleği, bunun üzerinde düz veya içli cepken olur, belde renkli kuşak onun üzerinde de meşin silahlık bulunurdu, bacaklara şalvar denilen (ağları diz kapaklarına kadar sarkan; pantolon, ayakları uçları kıvrık tulumbacı yemenisi giyilirdi  Göğüs üzerine çapraz olarak köstek denilen altın saat zinciri sarılırdı![]() Hamamlar 
 ÇİFTE HAMAM Hamam miladi 1514 yılında Yavuz Sultan Selimin Hocası Halim Çelebi tarafından yaptırılmıştır  Hamam moloz taşından ve harçla yapılmış olup üzeri ahşap çatı ile örtülmüştür kadınlar ve erkekler kısmının planları aynıdır üzeri kubbeli büyük soyunma yerleri yine kubbeli giriş ve soğukluk yerleri vardır Yıkanma odalarının ön kısımlarında ortada birer kubbe yanlarında tonoz kemerler arka taraflarda ise yanyana üzerleri kubbeli ikişer halvet odaları bulunur hamam 1728 yılında tamir edilmiştir![]() KALE HAMAMI Hamam miladi 1300 yıllarından önce Şeyh Ziyaeddin Efendi tarafından yaptırılmıştır  hamam  moloz taşından ve harçla yapılmış olup hamamın üzeri ahşap çatı ve kiremitle örtülüdür soyunma yeri olan ilk bölüm 6*13 metre ebatında olup 3*6 metre soğukluk kısmından sonrada yıkanma salonuna girilir Yıkanma odası 3,20*3,20 metre ölçüsünde üzerleri kubbeli iki halvet ve bunların arasında bulunan yine üzeri kubbe ile örtülü bir plandan ibarettir hamam birçok tamir görmüştür![]() FRENKŞAH HAMAMI Hamam Emir Firenkşah Cemalüttin tarafından miladi 1262 yıllarında yaptırılmıştır  hamam kadın ve erkeklere mahsus olmak üzere iki taraflı olarak yaptırılmıştır Hamam kare bir plana sahiptir ortasında merkezi bir kubbe  ve güneydoğu köşede yanyana iki kubbe batı duvarının köşesinde iki küçük kubbe olmak üzere beş adet kubbe ile bunların arasına gelen tonozlarla örtülmüş bölümler vardır mamam  hicri 1170 yılında tamir edilmiştir![]() ARABA PAZARI HAMAMI Hamam miladi 1515 yıllarında Nasrullah Kadı tarafından yaptırılmıştır  Hamam moloz taşı ve harçla yapılmıştır kapısı güneyden açılan soyunma yeri 100 metrekare civarında olup kubbe ile örtülüdür 7*9 metre ölçüsündeki soğukluk kısmı ortada ve yanlarda birer olmak üzere üç küçük kubbe ile örtülü odalardan meydana gelmiştir Yıkanma salonu ise haçvari plana sahiptir![]()  Hamam miladi 1918 ve 1981 yıllarında onarım geçirmiştir![]() YENİ HAMAM Hamam Karamustafa Paşa tarafından miladi 1811 yılında yaptırılmıştır  Binanın soyunma bölümü kesme taş diğer kısımlar moloz taşından yapılmıştır 10*10 metre ölçüsünde olan soyunma kısmı merkezi kubbe ile örtülüdür 3,60*12,15 metre ölçüsündeki soğukluk kısmının üzeri 3 adet kubbe örtülmüştür Hamamın soyunma kısmını örten merkezi kubbesinden başka soğukluk ve yıkanma odaları üzerinde üç sıra halinde yanyana dizilmiş dokuz adet kubbesi bulunur kubbenin üzeri ahşap çatı ve kiremitle örtülüdür hamam 2005 yılında restore edilmiştir  SARAY HAMAMI Hamam miladi 1575 yıllarından önce Muharrem Efendi tarafından yaptırılmıştır  Ahşap soyunma yeri ,soğukluk kısmı ve üzeri kubbeli beş adet halvet yeri ile hamamın çatısı tamamen yıkılmıştır bina dört duvardan ibaret bir harabe görünümündedir![]() BEY HAMAMI Hamam Candaroğulları hükümdarı olan İsfendiyar Bey tarafından miladi 1329 yılından önce yaptırılmıştır  Doğu cephesinde bulunan 12*15,5 metre ölçüsündeki giriş ve soyunma kısmı ahşap olup üzeri kiremitle örtülüdür Ahşap olan bu kısımdan sonra 1,60 metre eni ve boyu olan giriş yerinden geçilerek yine her kenarı 4,80 metre olan kare planlı ve iki tarafında küçük kubbelerle örtülü odalar bulunan bölüme ulaşılır Buradan ikinci bir geçişten yıkanma bölümüne girilir yıkanma bölümü 9,60*9,60 metre ebatında  (T)  şeklinde plana sahip olup üzeri merkezi kubbe ile örtülüdür Miladi 1329 yıllarında onarım geçirmiştir  DEDE SULTAN HAMAMI Hamam miladi 1514 yıllarında Mevlevi Dergahı Şeyhi Celalettın Dede Sultan tarafından yaptırılmıştır  Hamam moloz taşından ve harçla yapılmış olup hamamın soyunma kısmı 10*110metre ölçüsündedir 3*4metre ölçüsündeki soğukluk kısmının üzeri üç adet kubbe ile örtülüdür  Bu kısmın sol tarafında küçük oda  yer alır  Yıkanma odası iki bölüm halinde olup ön tarafta ortası kubbeli yanları tonoz kemerli 3,70*10 metre genişliğinde bir  salon arkasında ise 4*4,5 metre ebatında üzeri kubbeli iki halvet yeri vardır 1766ve 1948 yıllarında tamir görmüştür![]() FERHATPAŞA HAMAMI Hamam miladi 1557-1564 yılları arasında Kastamonu Sancak Beyi olan Ferhat Paşa tarafından inşaa edilmiştir  Hamam moloz taşından harçla yapılmış olup 10,70*10,70 metre ölçüsündeki soyunma yeri ahşaptır 2,5*4,80 metre ölçüsündeki soğukluk kısmının solunda kubbeli bir odacık yer alır Hamamda beş adet halvet bulunmaktadır hamam 1743 ve 1793 yıllarında tamir geçirmiştir![]()  | 
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
		
			
		
		
		
	 | 
Kastamonu Gelenek Ve Görenekleri | 
     
| 
	
			
			 | 
		#10 | 
| 
			
 
Prof. Dr. Sinsi
 
		
	
		
	
	 | 
	
	
	
	
		
		
			
			Kastamonu Gelenek Ve GörenekleriYöresel Yemekler Kastamonu’da binlerce yıllık bir kültür birikimi ve il sınırlarındaki coğrafi çeşitlilik yemek kültürünün zenginliğinde de kendisini oldukça göstermektedir   Yapılan derleme çalışmalarında Kastamonu’da 812 çeşit yemek tespit edilmiş ve bu yemeklerden yaklaşık olarak 500 adetinin Anadolu’nun diğer yörelerinde bilinmediği ortaya çıkmıştır![]() Genel anlamda ekmekler, çorbalar, et yemekleri, hamurlu yemekler, sebze yemekleri, tatlılar ve içecekler olarak ana başlıkları olarak ayrılan Kastamonu mutfak kültürü içinde ayrıca sanayi bitkileri, şekercilik ve meyvacılık da oldukça ün kazanmıştır ![]() Kastamonu elması, sadece yöremizde bulunan üryani eriği, Tosya üzümü, İnebolu kestanesi, kirazı, Azdavay armudu, Araç ceviz ve kızılcığı, Taşköprü eriğinin yanında yine Taşköprü sarımsağı ve keten-keneviri, Tosya pirinçleri ile oldukça zengin bir yelpaze oluşturmaktadır   Kastamonu Türkiye’de şekerciliğin yayılış merkezlerinden biri olarak ve Türk Lokumuna yeni bir aroma kazandırarak tüm dünyaya tanıtan Kastamonu Araç ilçemizden olan Hacı Bekir ürünleri, çekme helvamız ile de kendini ispatlamış bir kenttir   Yemek kültürü denildiğinde akla gelen servis-saklama kapları, pişirme araçları açısından da zengindir Kastamonu   Özellikle Küre ilçemizde çıkarılan ve yaklaşık olarak 3500 yıldır işletile gelen bakır madenleri sayesinde yöreye özgü spesifik bir grup oluşturan bakır servis ve saklama kapları arasında sahan, ligenler, siniler gibi örnekler sergilerken, orman yoğunluğundan kaynaklanan pişirme araçlarındaki yaslağaç, bisleğeç, oklağaç gibi gereçlerde ahşap malzeme örneklerinin bir kısmını ortaya koymaktadır  ETLİ EKMEK : Malzemesi : 1 Kg   orta yağlı, iki kere çekilmiş dana kıyması, 2 Kg  un, iki büyük baş soğan, yarım demet maydanoz, 1 yumurta, karabiber, kimyon, tuz, 1 çay bardağı sıvı yağ  Hazırlanışı : Önce ekmeğin pişirileceği sac hazırlanır   Sacın üstü silinip altıda külle kaplanarak pişecek ekmeğin yanmaması sağlanır  Etin hazırlanmasında, kıyılmış soğan, 1 yumurta, maydanoz ve baharatlar ve birazda su ilave edilerek macun kıvamında ekmek hamuruna sürülebilecek hale getirilir   Ekmeklik un, hamur teknesinde mayasız su ve tuz ile yoğrulur ve hamur haline getirilir  Hamur yaklaşık 30 cm  çapında yuvarlak bir biçimde ve 2-3 mm  kalınlığında açılır  Açılan bu hamurun yarısının içine daha önceden hazırlanan kıyma eklenir ve diğer yarısı ile bunun üzeri kapatılır  Hazırlanan bu ekmek sac üzerinde her iki tarafı da kızarıncaya kadar pişirilir ve servise sunulur  Arzu edilirse ekmeğin yanında, üryani hoşafı, pestil ezmesi, erik ekşisi, ayran gibi içeceklerde alınabilir  Etli ekmeğin, patetesli, mantarlı, kesikli, yoğurtlu, cevizli, ıspanaklı gibi çeşitleri de yaygın olarak yapılır   BANDUMA : Malzemesi : 1 Kg  lık böreklik un, 150 gr  ceviz içi, yarım hindi, 50 gr  tereyağı, tuz  Hazırlanışı : İlk önce hindi pişirilerek suyu elde edilir   Sonra un su ve tuz ile yoğrulur  Bu hamur yufka haline getirilerek pişirilir  Ceviz içi ufalanarak bir tepsi içinde önceden kızartılmış tereyağı ile yağlanır  Pişirilen hamurlar yufka halinde iken rulo şeklinde kesilir ve hazırlanmış olan hindi suyuna bandırılarak bir tepsiye dizilir  Bu tepsideki hamurların üzerine hindi eti parçaları ve ufalanarak yağlanmış ceviz içi konur ve yine hindi suyu ilave edilerek ocakta altı kızarana kadar pişirilir  Ocaktan çıkınca eritilmiş tereyağı dökülerek servise hazır hale getirilir  MIKLAMA : Malzemesi : ½ kg ![]()   orta yağlı kıyma, 3 adet soğan, 50 gr  yağ, 4 yumurta, yarım demet maydanoz, tuz  Hazırlanışı : Soğan iyice kavrulduktan sonra, kıyma, bu kavrulan soğanlar, maydanoz ve tuz ile birlikte yeniden kavrulur   Kavrulan bu kıymaya az su ilave edilerek kaynatılır ve pişen karışım bir sahana alınır  Üzerine yumurta kırılarak sahan hafif ateşte pişirilir  Pişen yumurtanın üzerine kızdırılmış tereyağı dökülür ve servise sunulur  Mıklamanın ıspanaklı, etli, patatesli, mantarlı, çökelekli gibi çeşitleri yapılabilmektedir  PAÇA : Malzemesi : ½ kg   patates, 3 yumurta,50 gr  nişasta, 50 gr  yoğurt, bir baş sarımsak, 50 gr tereyağı  Hazırlanışı : Patatesler önce bir kapta haşlanır, Daha sonra bu patatesler ezilerek ayrı bir kapta yumurta içine bir kaşık nişasta, yoğurt ve sarımsak eklenerek çırpılır   Bu karışım daha sonra patatesler ile birleştirilerek ağır ateşte pişirilir Bu karışım piştikten sonra üzerinde kızdırılmış tereyağı gezdirilir  Pişirme ocakta olabileceği gibi yayvan bir kap içerisine alınarak fırında da pişirilip, paçanın altının ve üstünün kızarması sağlanabilir ve üzerine maydanoz yaprakları eklenerek servise hazır hale getirilir  Yine paçanın da kıymalı, kelleli, pirinçli gibi çeşitleri mevcuttur   EKŞİLİ PİLAV : Malzemesi : 1 kg   siyez bulguru, ½ kg  yoğurt, 2 adet soğan, 1 demet nane, 1 demet dereotu, 1 demet maydanoz, ebegümeci, salça, karabiber, tuz  Hazırlanışı : İlk önce siyez bulguru haşlanır, haşlanmış olan bu bulgura ebegümeci ve yoğurt eklenerek kaynatılır ve karışım biraz koyulaşınca üzerine nane, maydanoz ve dereotu doğranılarak atılır   Ateşten alınıp biraz dinlendirilince kırmızı biber ve eritilmiş tereyağı ve eklenerek sulu bir pilav halinde servise alınır  ALA PİLAV : Malzemeler : ½ kg   ince bulgur, ½ kg  mercimek, 3 yumurta, 3 adet kuru soğan, 50 gr  teryağı ve tuz  Hazırlanışı : Önce bulgur haşlanır, biraz haşlandıktan sonra bulgurun içine mercimek katılır ve suyunu tamamen çekene kadar ocakta ağır ateşte tutulur  Ayrı bir kapta ince kıyılmış soğan tereyağına atılır ve iyice kavrulur  Bu yağ pişen pilavın üzerine dökülür ve servis, pilav biraz dinlendirildikten sonra yanına taze soğan eklenerek yapılır  ÇEKME HELVA : Malzemesi : Kadayıflık özü olmayan un, şeker, yağ, limon tuzu ve su   Hazırlanışı : Önce helvanın meyanesi hazırlanır   Yağ bir kazanda eritilir ve içine un konur  Bir saat kadar hafif ateşte un ve yağ iyice karıştırılarak kavrulur, ve daha sonra bir sini içinde soğumaya alınır  Diğer yanda toz şeker, limon tuzu ve su, akide kıvamına gelene kadar ocakta kaynatılır  Kaynayan bu karışım mermer tezgah üzerine alınır  Burada 20-25 cm  genişliğinde, bir karış kalınlığında bir alan kaplayacak şekilde düzenlenir  Karışım hafif soğuduğunda elle uzatılarak simit gibi halka şekline getirilir ve bu işlem sonrasında karışımın şekli beyaz bir renk alır  Halka şeklindeki bu şeker meyanenin içinde bulunduğu sini içine yerleştirilir  Halka 4-6 kişi tarafından çekilerek meyane sinisinin büyüklüğüne ulaştırılır  Halka ikiye katlanarak yeniden çekilir  İşlem şeker meyaneyi içine çekip, tel tel olana kadar devam ettirilir  Akide kaybolup tel tel ayrılınca mermere alınıp soğumaya bırakılır  Ilık bir sıcaklığa kavuşunca elle sıkıştırılarak un haline getirilip tepsilere basılır ve üzerine baskı uygulanarak iyice sıkışması sağlanır  Sonra bıçakla kesilerek servise sunulur  SİMİT TİRİDİ : Malzemesi: Kastamonu simidi, kemik suyu, sarımsak, yoğurt, kavrulmuş kıyma, tereyağı   Hazırlanışı : Kastamonu simidi diğer yörelerden farklı olarak, böreklik un ile mayalanıp yoğrulduktan sonra, hamur simit halkası haline getirilir ve 10 dakika bekletilir   Dinlenmiş hamur, içinde elma pekmezinin kaynadığı suda haşlanır  Daha sonra fırınlanarak hazır hale getirilir  Simitler bir tabağa küçük parçalar halinde doğranır  Tencerede kaynatılmış olan kemik suyu bu simitlerin üzerine dökülür  Bunun üstüne sarımsaklı yoğurt ve onun üstüne de 6-7 saat süresince ağır ateşte kavrulmuş kıyma dökülür  En üste ise eritilmiş tereyağıdökülerek hazırlanmış olur  PÜRYAN-KUYU KEBABI : Hazırlanışı : İlk önce tuğladan örülmüş 1- 1  5 metre derinliğinde ve ortalama 3 ila 5 koyun alabilecek çapta bir kuyu yapılır  Kuyunun duvarına çengeller asılır  Kuyu tabanına enkaz diye tabir edilen odunlar döşenerek ateş yakılır ve is çıkmayacak hale getirilir  Yeni kesilmiş bir kuzu tamamen temizlenir ve bütün olarak kalacak şekilde boynundan kuyruk sokumuna kadar satırla ikiye ayrılarak közlerin üzerinde çengellere takılır   Bu arada közün üzerine bir boş tava konur  Bundaki amaç, pişecek olan kuzunun pişme sırasında çıkan yağlarının tava içinde toplanarak daha sonra yapılacak pilav için kullanılmasıdır  Kuyunun ağzı tahta bir kapakla kapatılır ve kuzunun kendi buharında pişebilmesi için çevresi tamamen çamur ile sıvanır  Yaklaşık iki saat piştikten sonra kuyudan çıkarılan kuzu parçalanır ve elle yenir  OĞMAÇ ÇORBASI : Malzemesi : Un, 1 yumurta, su, tereyağı, yoğurt, nane, kırmızı pul biber   Hazırlanışı : Tencerede su kaynatılır   Ayrı bir kapta un küçük topaklar halinde elle ovularak kaynayan suya azar azar bırakılır  Top olmaması için sürekli karıştırılır  Pişme kıvamına gelince su içine yoğurt ilave edilir  Ateşten alındıktan sonra üzerinde eritilmiş tereyağı gezdirilir ve en son kırmızı pul biber ve nane eklenerek hazır hale getirilir  KÖLE HAMURU : Malzemesi : Un, su, yağ, pekmez   Hazırlanışı : Bir tencerede kaynayan suya az az un bırakılır ve devamlı olarak karıştırılarak koyu bir kıvama gelmesi sağlanır   Sonra bu koyu hamur bir kaşık ile tepsiye dizilir  Üzerine kızdırılmış tereyağı döküldükten sonra pekmeze bandırılarak yenir  Tepsiye alındıktan sonra pekmez ya da tatlı bir madde dökülmeden sade bir şekilde yenebileceği gibi sarımsaklı yoğurtla da yenebilir  CIRIK TATLISI : Malzemesi : Maya, 50 gr   nişasta, su, yağ, şeker, 1 yumurta  Hazırlanışı : Ekmek hamuru mayası bir yumurta ve bir kaşık nişasta ile katı bir kıvama gelene kadar çırpılır ve sonra mayalanması için bir kaba alınarak ağzı kapatılır   Mayalanma gerçekleştiğinde hamur el ile sıkılarak baş parmak ve şehadet parmağı üzerinden çıkan hamur kaşıkla alınarak bir tavada kızarmakta olan yağ içersinde hafifçe kızartılır ve yağı süzülerek alınır  Biraz dinlendikten sonra ağda yapılmış şerbet dökülerek yenir  ÜRYANİ ERİĞİ HOŞAFI : Hazırlanışı : Üryani eriği sadece bölgemizde yetişen bir erik türüdür   Ağustos ayı başlarında olgunlaşan erikler dallarından toplandıktan sonra dış kabukları soyularak güneşte kurumaya bırakılırlar  Üryani eriği hoşafı, pişirilmeden önce erikler yarım saat kadar orta sıcaklıktaki bir su içerisinde bekletilirler   Erikler yumuşadıktan sonra ayrı bir kaptaki suya şeker ile birlikte atılarak yarım saat kadar kaynatılır  Soğuduktan sonra içime hazır olan hoşaf, özellikle mide ve bağırsak sorunlarının giderilmesine karşı birebir etkili olmaktadır![]() Etsiz Sebze Yemekleri: Bunların hemen hemen hepsi zeytinyağı veya diğer sıvı yağlarla pişirilir   Dolmalar (biber, patlıcan), sarmalar (yaprak, kelem, ispit, pancar, müsellim, yapraz), etli patates paçası oturtması barbunya fasulyesi gibi yemeklerdir  Zeytinyağlı yaprak sarması Kastamonu'da son yemek olarak yenir  Bu sebeple adı "karahaber"dir  Yemeğin, ziyafetin sona erdiğini bildirir  Sofraya konduğu zaman "karahaber geldi" derler  Dolma ve sarmaların içinde bulgur-pirinç karışımı tercih edilir  Pilavlar: En yaygın pilavlar anakız pilavı, ekşili pilav, bulgur ve pirinç pilavlarıdır   Piiavlar et, tavuk, hindi susuyla pişirildiği zaman geride kalan etler pilavın üzerine küçük parçalar halinde serpiştirilir, halkın deyişiyle ditilir  Anakız pilavı bulgur-pirinç, bulgur mercimek karışımı pilavdır  Eskili pilav pişirilirken önce bulgur yıkanır   İnce doğranmış soğan, salça yağda öldürülür  Üzerine bulgur ve doğranmış ebegümeci dökülür, pişirilir  Biraz pişirildikten sonra ayran katılır  Dereotu, maydanoz tuz ilave edilerek pişirilmeye devam edilir  İyice pişip pilav haline geldikten sonra üzerine kırmızı biberli yağ dökülür veya sade olarak servis yapılır  Yumurtalı Yemekler: Çırpılmış yumurtaya batırılan ekmekler kızgın yağda kızartılır   Buna yörede "kaygana" denir  İlin tanınmış yemeklerinden biri de mıklamalardır   Üzerinde yumurta kırılarak hafifçe pişilen yemeklerin genel adı "mıklama"dır  Kuşbaşı et, kıyma, sucuk, pastırma, ıspanak, patates, mantar, çökelek, soğan tepsi veya tavada pişirilip yemek haline getirildikten sonra üzerine kişi sayısınca yumurta kırılır  Bir kapakla kapatılarak hafifçe pişirilir  Yumurtaların katı pişmemesi gerekir  Kapak kaldırılarak tabaklara yumurta ve alımdaki yemek bölümünün servisi yapılır veya köylerde sofranın ortasına konularak yenmeye başlanır  Hamurlu Yiyecekler: Ekmekler: Somun, serme, gözleme, hamurfu başlıca ekmeklerdir   Kastamonu 'lu hanımlar bayat ekmek veya sermeden tirit adı verilen bir yemek yapmaktadırlar  Tepsiye dizilen ekmek dilimleri veya serme parçalarının üzerine biraz su konur  Bir tavada hazırlanmış soğan, domates, yeşil biber, kıyma karışımı pişirilerek ekmeklerin üzerine yayılır  Tepsi ateşte biraz tutulduktan sonra tirit servisi yapılır  Tirite kıyma konulmayabilir  Üzerine sarımsaklı yoğurt koyan aileler vardır  Çörekler: Burmalı çörek, iç yağlı çörek, mısır çöreği, kete, kül çöreği, tarhanalı çörek en yaygın çöreklerdir   Etli ekmek, böreklerin başında gelir   Alt-üst böreği, delioğlan sarığı, fincan böreği, küre böreği, lahana böreği, katmer, cizleme, ıspanakh-patatesli börek, su böreği ünlü börek çeşitleridir  Diğer Hamurlu Yiyecekler: Mantı, bandırma, sıkma, kesme, erişte   Erişte hamuruna ekşimik (çökelek) katılır, yoğrulur, açılıp içine ceviz konur, üzerine kızgın yağ dökülür  Buna haluçga denir  Tatlılar: Türkiye'de şekerciliğin yaygınlaşması, Türk lokum ve akidelerinin dünyaca tanınması Araçlı şekerci Hacı Bekir ve müessesesi vasıtasıyla olmuştur   Küçük yaşta geldiği İstanbul'da şekerciliği öğrenen Araçlı Bekir, 1977'de Bahçekapı'da ilk dükkanını açmıştır  Hacca gidince Hacı Bekir olarak anılmıştır  Akide ve lokum yapımında büyük yenilikler yapmıştır  Araç'tan getirttiği akrabaları ve çırakları vasıtasıyla şekerciliğin sırlarını uzun müddet korumasını bilmiştir  Bugün Türkiye'deki şeker üreticisi ve satıcılarının önemli bir bölümünün Araçlı olmasının sebebi budur  Göz göz tatlısı, avuz, şurra baklavası, tırtıl, sarığı burma, un helvası, pekmez helvası, kavut, kalbur tatlısı, yoğurt tatlısı, cınk, hasude (paluze), kabak tatlısı, çekme helva, gül baklava, köle hamuru, pelverde, reçel çeşitleri, su muhallebisi, sütlaç başlıca tatlılardır   Bunlar içinde çekme helva Kastamonu'ya özgü bir helvadır  Mudurnu'da "saray helvası"  İzmit'te "pişmaniye" adıyla benzerleri üretilmektedir  Kışlık Yiyecekler: Salatalık, biber, gök domates, havuç, patlıcan, lahana, fasulyenin ayrı ayrı veya karışık turşuları yapılır   Yörenin erik zenginliği pestil, marmelat, pelverde, hoşaf yapılarak değerlendirilir   Kızılcıklar, yabani armutlar kaynatılarak ekşi haline getirilir  Kuşburnular toplanır  Kışın suyu içilir  Üryani eriği, elma hoşafı meşhurdur  Elmasının pekmezi de aranır  Taze fasulye, biber, patlıcan, kabak kurutulur   Etten kavurma yapılarak, küplerde saklanır  Kıyma pişirilip don yağında dondurulup teker halinde tavana asılarak saklanır  Aile ihtiyacı için pastırma sucuk da yapılır  Salçasını, reçelini, bulgurunu üreterek, eriştesini keserek aileler kışa hazır olur  Özel Günlere Has Yiyecekler: Lohusalara güçlenmesi, sütünün bol olması için sıcak paluze yedirilir   Düğünlerde ortalama 25 çeşit yemek hazırlanır  Yer sofralarında ortaya konularak bu yiyecekler yenir  Ölünün arkasından un helvası pişirilip dağıtılır  Ölü yemeği adıyla cenazenin kalktığı gün toplu yemek yenir  Kurban ve Şeker bayramlarında, bayram namazından sonra mezarlık yanında un helvası yenilir, bayramlaşılır  DÖNER: Bilindiği üzere döner kebap Türkiye’nin birçok İlinde yapılmaktadır   Avrupa’da da Türk mutfağının Baş yemeği haline gelmiştir Kastamonu yiyecekleri ve içecekleri üzerine en geniş araştırmayı Kastamonulu hemşehrimiz, Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme eski Genel Müdürü Nail TAN yapmış olup Genel Müdürlüğü döneminde yayınlamış olduğu Türk Halk Kültür Araştırmaları adlı kitabında , döner kebabına geniş yer vermiştir  Nail TAN bu araştırmasında döner kebabından şöyle bahsetmektedir:Erzurum ,Ankara,Bursa kebapları yanında Kastamonu’nun da döner kebabı ünlüdür  Kaynak kişinin verdiği bilgiye göre Kastamonu’da döner kebabı 150 yıl kadar önce Hamdi USTA yapmaya başlamıştır  Hamdi Ustadan sonra ,Raif GÜLSUNAR ve Şükrü GÜLSUNAR ün yapmıştır  Bu iki ustadan kebap yapmayı öğrenen Şükrü ALTINÖZ ‘ün oğlu Nail ALTINÖZ Kasaplar Hal içinde halen kebap yapmaya devam etmektedir Avrupa’da yayınlanan Metro Gastro adlı dergide de Kastamonu mutfağını konu almış bu sayısında özellikle 3  kuşak olarak bu mesleği devam ettiren Nail ALTINÖZ ve Kastamonu dönerine geniş yer vermiştir![]()  | 
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
		
			
		
		
		
	 | 
Kastamonu Gelenek Ve Görenekleri | 
     
| 
	
			
			 | 
		#11 | 
| 
			
 
Prof. Dr. Sinsi
 
		
	
		
	
	 | 
	
	
	
	
		
		
			
			Kastamonu Gelenek Ve GörenekleriBunları Biliyormusunuz? 
  | 
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
		
			
		
		
		
	 | 
Cevap : Kastamonu Gelenek Ve Görenekleri | 
     
| 
	
			
			 | 
		#12 | 
| 
			
 
Kayıtsız
 
		
	
		
	
	 | 
	
	
	
	
		
		
			
			Cevap : Kastamonu Gelenek Ve GörenekleriGELENEKLER YOK KI BEN MI GORMEDIM -  | 
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
		
			
		
		
		
	 | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
| 
		 |