İmâm-İ Rabbânî Kaddesallahu Sırrahulaziz |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İmâm-İ Rabbânî Kaddesallahu SırrahulazizİMÂM-I RABBÂNÎ AHMED FARUKÎ SERHENDÎ [ Kaddesallahu Sırrahulaziz ] İmam-ı Rabbani Türbesi 1563 senesinde Hindistan’ın Serhend şehrinde doğan ve zamanının müceddidi olan (dini bilgileri yenileyen, din ahlakına sonradan dahil edilmiş olan batıl inanış ve uygulamaları kaldıran) İmam Rabbani, yaşadığı devir ve sonrasında, Kuranın doğru anlaşılması için yazdığı eserlerle ve yaptığı sohbetlerle yüzyıllarca sürecek etki bırakmış çok önemli bir İslam alimidir Küçük yaşta Kuran-ı Kerim’i ezberleyip hafız olmuştur İlk olarak babası tarafından eğitilmiş ve daha sonra da yaşadığı dönemin büyük alimi Mevlana Kemaleddin Keşmiri, Kadı Behlul-i Bedahşani’den dersler almıştır İmam Rabbani, ilminin derinliği, feraseti, basireti ve üslubundaki samimiyeti ve hikmeti ile, materyalist felsefenin etkisiz hale getirilmesinde ve Allahın varlığı ve birliği konusunun geniş kitlelere anlatılmasında çok etkili olmuştur Yaşadığı zamanda ittifaken İslam alimlerinin en büyüğü olarak kabul edilmiştir Etkileri halen devam eden İmam Rabbani, Kutlu Peygamberimiz (sav)’den nakledilen hadisleri yorumlayarak aynı zamanda ahir zamana ışık tutmuştur Zamanının dinsizliğine, Hindistan bölgesindeki sapkın fikirlere, özellikle dönemin devlet adamlarının ehli sünnet düşmanlığına, Sihizm, Hindu milliyetçiliği, sahte mehdilik akımları neticesinde yaşanan ahlaki çöküntüye karşı Kuran ahlakını ve Peygamber Efendimiz (sav)’in sünnetlerini savunmuş, din ahlakını hurafelerden arındırmak için büyük bir fikri mücadele vermiştir Ahlakı ve yaşantısıyla tüm müminlere örnek olmuş olan değerli İslam alimi İmam Rabbani, dönemin sultanının yanlış ve katı uygulamalarına karşı ayaklanmak isteyen halkı yatıştırmış, birlik ve beraberlik ortamının bozulmasını engellemiştir Bu uğurda birçok kez hapishanede kalmış, bu ortamda dahi Kuran ahlakını anlatarak birçok tutuklunun Müslüman olmasına vesile olmuştur Daha sonra fikirlerinin değeri anlaşılarak serbest bırakılan İmam Rabbani, hurafelerle örtülmeye çalışılan din ahlakını, Kuran ayetleri ve Peygamberimiz (sav)’in sünnetleri doğrultusunda özüne döndürmeyi başarmıştır 1624 yılında vefat edene kadar yetiştirdiği öğrencileri ve eserleriyle İslam dünyasının aydınlanmasına vesile olmuş, din ahlakına uygun olmayan akımların güçlenmesini engellemiş, günümüze dek gelen değerli fikir ve görüşleriyle İslam dinine en güzel şekilde hizmet etmiştir |
İmâm-İ Rabbânî Kaddesallahu Sırrahulaziz |
08-02-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İmâm-İ Rabbânî Kaddesallahu SırrahulazizAllah’ın Emir ve Yasaklarına Uymak “Ey oğul! Varlıkların özü olan insanın yaratılmasındaki gaye, oyun ve oyuncakla eğlenmek, yemek ve içmek değildir Onun yaratılmasındaki gaye, kulluk vazifelerini yerine getirmek, devamlı bir şekilde Allah’a iltica ve niyazda bulunmaktır Dinin anlattığı ibadetlere gelince, bunların edasından gaye, kulların faydası ve onların yararıdır Bunlardan hiçbirine Cenab-ı Hakk’ın ihtiyacı yoktur Durum böyle olunca, onların edası memnuniyete sebep olmalıdır Bu emirlerin yerine getirilmesi ve yasaklardan kaçınmak için koşmalı, çabalamalıdır Cenab-ı Hak sonsuz zenginliği ile kullarına emir ve yasaklar yolundan ikramlar eylemiştir Bu durumda bize düşen, tam manasıyla bu nimetlere şükretmektir Memnuniyetin en üstün derecesi ile emir ve yasaklardan ne varsa hepsinin yerine getirilmesi için çaba harcamaktır” (Mektubat, 73 mektup) Mal ve Mülk Allah’ındır “Ey oğul! Nefis kendi özünde cimridir İlahi emirleri yerine getirmekten kaçar İnsanlara dini anlatırken devamlı yumuşak konuşmalıdır Mal ve mülk bütünüyle Allah’ındır, kula asıl layık olan zekatı tam bir memnuniyetle vermektir Yoksa nefsin arzularına uyarak ibadetin edasında tembellik edip ağırdan almak yakışmaz” Zikir Gafletin Kovulmasıdır “Ey oğul! Fırsat ganimettir Sağlık ve boş zaman ise iki ganimettir Vakitlerini devamlı olarak Allah’ın zikrine harcamak gerekir Hangi amel olursa olsun, dinin emri istikametinde ise o zikre dahildir, isterse alış veriş olsun Bütün hal ve hareketlerde dinin hükümlerine riayet etmek gerektir Ta ki onların hepsi zikir ola… Zikir, gafletin kovulmasından ibarettir Bütün işlerde emir ve yasaklara riayet edilirse, emirleri veren yasakları bildiren Zata karşı gaflet esaretinden kurtuluş nasip olur O Yüce Hakkın da devamlı zikri hasıl olur” |
İmâm-İ Rabbânî Kaddesallahu Sırrahulaziz |
08-02-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İmâm-İ Rabbânî Kaddesallahu SırrahulazizHayal Mertebesinde Dünya “Hariçte ve hakikatte, Allah-u Teala’dan başka, mevcud (var olan) yoktur Allah-u Teala, kudreti ile, kendi isimlerinin ve sıfatlarının kemalatını mümkünat suretlerinin perdesinde göstermiş (varmış gibi görünen resimsel görüntülerde göstermiş), yani eşyayı, kendi kemalatına uygun olarak, his ve vehim mertebesinde, icad etmiş, var etmiştir Böylece, eşya, vehmde (sanalda) görünmekte, hayalde devam etmektedir O halde eşya, hayalde göründüğü için vardır Lakin Allah-u Teala, bu görünüşe devam verdiği, yok olmaktan koruduğu eşyanın yapısına sağlamlık verdiği ve ebedi muameleyi de bunlara bağlı kıldığı için, vehmdeki varlık ve hayaldeki devam da, hakiki varlık olmuştur” (İmam-ı Rabbani, İkinci Cilt, 44 Mektup) Gençlik çağı, Kazanç Zamanıdır… “Biz kuluz Sahibimizin emrindeyiz Başıboş değiliz Her istediğimizi yapmaya serbest değiliz İyi düşünelim! Uzağı gören akıl sahibi olalım! Kıyamet günü utanmaktan, pişman olmaktan başka, ele bir şey geçmez Gençlik çağı, kazanç zamanıdır Mert olan, bu vaktin kıymetini bilip elden kaçırmaz İhtiyarlık herkese nasip olmaz Nasip olsa da elverişli vakit ele geçmez Vakit de bulunsa, kuvvetsizlik, halsizlik zamanında, yarar iş yapılamaz” (Mektubat 73 mektup) Mehdilik Hakkında İmam Rabbani yazdığı yazılarında ve yaptığı sohbetlerinde, ahir zamanı müjdelemiş, ahir zamanın o kutlu şahsını talebelerine anlatmıştır: Mümkündür ki; bu iki asrın daha hayırlı oluşu, şu itibarla olur:Allah’ın veli kullarının çok zuhuru (ortaya çıkması), bid’at ehlinin (sünnetlere uygun olmayan davranışların sahipleri) azlığı, fısk ve masiyet erbabının nadirattan oluşu (Allahı hariç tutarak değerlendirme yapanların az oluşu) Böyle bir şeyin oluşu dahi, bu tabakadan bazı evliya ferdlerinin; o iki asırdaki evliya ferdlerinden hayırlı olmasına münafi (engel) değildir Misal olarak Hazret-i Mehdi’yi söyleyebiliriz… (Mektubat, c1, 209 Mektup, s 441) Kaynak: ilimmercek dergisi |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|