08-02-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Hindistanlı Velî Abdülvâhid-İ Lâhorî
Abdülvâhid-i Lâhorî, Hindistan’daki evliyânın büyüklerindendir İsmi Abdülvâhid’dir Lahor şehrinden olduğu için Lâhorî nisbet edildi Doğum ve vefât târihleri bilinmemektedir Evliyânın göz bebeği İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin talebelerinin önde gelenlerindendir “Namazsız yaşanır mı?”
Abdülvâhid-i Lâhorî önceleri İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin hocası Muhammed Bâkî-billah hazretlerinin talebesi idi Bâkî-billah hazretleri onun terbiye ve yetişmesini İmâm-ı Rabbânî hazretlerine havâle ettiler Abdülvâhid Lâhorî bundan sonra İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin sohbetlerinde yetişip olgunlaştı Çok ibâdet ederdi Bir gün, ibâdetten aldığı zevk ve neşe sebebiyle ders arkadaşı Muhammed Hâşim-i Kişmî’ye; “Cennette namaz var mıdır?” diye sordu “Yoktur Çünkü orası, dünyâda yapılan amellerin karşılıklarının verildiği yer olup, amel yeri değildir” cevâbını alınca bir “âh” çekti, ağladı ve; “Yazıklar olsun namaz kılmayana Allahü teâlâya kul olup da namaz kılmadan nasıl yaşanır? ” dedi  
Abdülvâhid-i Lâhorî bir gün hocası İmâm-ı Rabbânî hazretlerine bir mektup gönderdi Mektubunda; “Ara sıra secdede öyle hâller oluyor ki, başımı secdeden kaldırmak istemiyorum” diye yazmıştı
Abdülvâhid-i Lâhorî hocası İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin hikmetli söz ve hâllerini öğrenmeye can atar, öğrendiklerini naklederdi Kendisi anlatır:
“O kimse ebdâllardandı”
Hocam İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin, Lahor’a teşrif ettiği günler idi Huzurlarına sebze satıcılığı yapan yaşlı bir kimse gelip, ziyaret etti Hocam o ihtiyâra, çok iltifâtta bulunup yakınlık gösterdi Bunu gören bizler hayretler içinde kaldık Hocamın sevdiklerinden biri, yalnız oldukları bir gün; “Efendim! Hâli belli olmayan o ihtiyâra bu kadar tevâzu göstermenizin hikmeti neydi?” diye sormuş Hocam da; “O kimse ebdâl ismi verilen evliyâdandı” buyurmuşlar
Abdülvâhid-i Lâhorî hazretleri vefat ederken; “Allahım! Üzerine kendinden bir sevgi koyduğun, ondan razı olduğun ve onu senden razı kıldığın kimseyi, (Sen olmasaydın, âlemleri yaratmazdım) buyurduğun kimseyi çok seviyorum Beni bu sevgime bağışla!” dedi ve Kelime-i şehâdeti söyleyerek ruhunu teslim eyledi  
|
|
|