Sıdk-İmanın Semeresi

Eski 08-01-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sıdk-İmanın Semeresi





Sıdk-İmanın Semeresi
Altınoluk


İslâm, gönüllerde yer eden ilahi esasların izlerini, yaşanan hayatta da sergilemek için "Doğruluk" umdesini koymuş, Allah katında insanı üstün kılan vasıflardan birinin de "sıdk" olduğunu bildirmiştir
BEŞER hayatına ferdî ve içtimaî yönden hakim olma gayesiyle gelen İslâm, insanların Allah'a müteveccih olarak yaşamalarını sağlayıcı esaslar koymuştur Bu esasların tümünü gönülden kabullenip benimsemek, hakiki manada iman etmiş olmanın gerekli şartıdır Allah'a böylesine bir imanla bağlanan mü'min, sahip olduğu imanının gereğini günlük hayatında da yerine getireceğinden, kalbinde yaşattığı imani hakikatlerle, içinde yaşadığı pratik gerçekler arasında asla ayrılığa düşmemelidir İşte İslâm, gönüllerde yer eden ilahi esasların izlerini, yaşanan hayatta da sergilemek için "Doğruluk" umdesini koymuş, Allah katında insanı üstün kılan vasıflardan birinin de "Sıdk" olduğunu bildirmiştir (1) Şimdi, Kur'an'da övgüye mazhar olanların özellikleri arasında en mühim yeri alan "sıdk" mefhumunun aslını, manalarını ve tarifini belirtmeye çalışalım
KELİMENİN ANLAMI, MANALARI ve TARİFİ:
"Sıdk", doğru söylemek, doğru haber vermek (2), sözünü yerine getirmek(3) manalarına gelen "sadaka" kökünden müştak (türemiş) bir kelime olup, bunun zıddı ise, "yalan, yalan söylemek" manasına gelen "kizb"dir(4)
Genelde "Dostluk, doğruluk, vefalılık, içten bağlılık ve kalb doğruluğu" (5) manalarına gelen "Sıdk-Doğruluk", mefhumu, İslâm'da daha çok "niyette, sözde ve davranışta doğru olup, Allah için doğrulukla iş görmeyi" ifade etmek için kullanılmıştır
DÎNÎ bir mefhum olarak sıdk, "Dinde, niyet, söz ve amelce doğru olmak" demektir Ta'rif ten de anlaşılacağı gibi sadakat, niyetlerde, yapılan işlerde, ahitlerde ve Din-i İlahide, kalben, kavlen ve fiilen doğru olmaya işaret etmektedir Kelime belirtilen durumlara işaret ettiği içindir ki, "dini, bütünüyle kabul edip" ona hiç bir şüphe karıştırmayana "sıddîk" denilmiştir(6) Bilindiği gibi Allah'a ve Resûlüne kemal-i i'tikad ve i'timadından dolayı Hz Ebû Bekr (ra)de "sıddîk" unvanını almıştır
Görüldüğü gibi "özde, sözde ve işte ilahi ölçülere uygun davranma" manasına gelen doğruluk, mü'minlerin en bariz özelliği, İslâm'ın da vazgeçilmez kaidelerinden biri olmaktadır


DOĞRULUĞUN MERTEBELERİ:
GÜNLÜK yaşantımızda doğruluk denilince çoğu kez aklımıza "doğru konuşmak" gelir Oysa İslâm dininde "sıdk" mefhumu çok daha geniş kapsamlı olup, "her türlü doğru inanç söz ve iyi ameli de" ihtiva etmektedir Muhtevası oldukça geniş olan doğruluk mefhumunu mertebeleri ile incelemek sanırım konuya daha da açıklık getirecektir Bu mertebeleri şöylece sıralayabiliriz
a)Dilin doğruluğu: Dille söylenip ağızdan çıkan her sözün doğru olup, hakikate aykırı olmaması demektir Bu, genelde bütün insanların düşündüğü doğruluktur Doğruluğun bu mertebesi iman ve İslâmın da en belirgin emaresidir Çünkü İslâm'da, dil ile söylenene kalbin iştirak etmesi gerekli görülmüş, bunların birbirlerinden ayrı düşmeleri ise münafıklık sayılmıştır(7) Şu halde sadakat imanın, yalan da nifakın semeresi olmaktadır
b) Kalbin doğruluğu: Dil, kalbe tabi olduğundan insan kalbi ile doğruyu arzu etmedikçe diliyle hakiki manada doğruyu söyleyemez Bu durumda da insan gerçek anlamda doğru olamaz Nitekim Kur'an, kalbleri ile dilleri bir olmayanların gerçek manada doğru olmadıklarına işaret eder (8) Demek ki, kalbde bulunanların, doğru olarak lisan tarafından beyan edilmesi gereklidir
c) İş (amel)in doğruluğu: İyi işler (a'mal-i saliha)in, kalbe mutabık olarak yapılması, ya da zahiri işlerin batınî vasıflara uygun olmasıdır Zahirin batına uymaması maksatlı olursa buna "riya" denilir ki ihlası yok eder ve yapılan işi geçersiz kılar Kasıtsız olursa o zaman da doğruluğu zail eder Denilebilir ki ideal manada doğruluk, "dilin, kalbin ve iş (amel)in hak ölçüsü doğrultusunda olmasıdır"


DOĞRULUĞUN DEĞERİ ve ÖNEMİ :
Doğruluk, sıfat-ı Rabbaniyenin en büyüklerindendir(9) Ayrıca peygamberlerin de başlıca özelliklerinden biri doğruluktur(10) Allah'ın hoşnutluğunu kazanmış olanların vasıfları arasında da İslam, iman ve Allah'a itaattan sonra mühim yeri sadakatin alması,(11) bu mefhumun değerini ve önemini yeterince ortaya koymaktadır Zaten şeriat bir bütün olarak doğruluktur Çünkü Kur'an doğruluktan maksadın "şeriat" ya da "Kitabullah" olduğuna işaret eder(12) Kur'an da, doğruluğun faziletine ve önemine delalet eden pek çok ayet vardır Bunlardan biri de "Ey iman edenler, Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun" (Tevbe, 119) mealindeki ilahi buyruktur Bu ayet, "sıdk"ın faziletine ve derecesinin kemaline kesin delildir(13) Çünkü ayette geçen "sadıklar" buyruğundan maksat, "dinde niyet, söz ve amelce doğru olan sıdk ve yakîn ehlidir"(14)
HER konuda olduğu gibi, doğrulukta da tek rehberimiz olan HzPeygamber (sav)in "(Sözünde, işinde), doğruluk insanı hayra irşad eder Hayırlı işler de Cennet'e kılavuzluk eder O kimse ki doğruluk onun şi'arıdır, nihayet (bu seciyesiyle) o "sıddîk" vasfına sahib olur Yalancılık da muhakkak insanı fücura (şerre) sürükler, şer de Cehennem'e götürür O kimse ki yalancılık onun şi'arıdır, nihayet bu yalancı da Allah'ın divanında "kezzab çok yalancı"(lar) defterine yazılır"(15) Buyurması, doğruluğun fazilet ve önemini yeterince açıklarken, yalancılığın da ne kötü bir fiil olduğunu açıkça ortaya koymaktadır
DÜNYA hayatında olduğu gibi, ahirette de muvaffakiyetin vesilesi doğruluktur(16) İslâm'da "sıdk"la ilgili hükümlerin bir hayli çok olması da kişi ve toplum hayatında doğruluğun ne derece önemli olduğunun bir başka isbatıdır Doğruluk olmazsa kalb, her çeşit kötülüğün yuvası haline gelir Böyle bir kalbe sahib olan kimseler için iyilik yolları kapanmış olur Oysa sadık kalb sahipleri için her çeşit iyilik yolları açıktır Razi, Tefsirinde, sadakatin fazilet ve önemini açıklarken, Peygamberimiz (sav)in çok anlamlı olan şu hadis-i şerifini de zikreder:
Rivayete göre bir kimse Hz Peygamber (sav)in huzuru saadetlerine gelip şöyle dedi: "Ey Allah'ın Rasûlü ben sana (yani Allah'tan getirmiş olduğun dine) iman etmek istiyorum Ancak ben, içki içmeyi, zina etmeyi, hırsızlık yapmayı ve yalan söylemeyi de seven biriyim, insanlar bana, sen İslam'ı kabul edersen bu işleri yapmak sana haram olur, diyorlar Benim de bunları kolayca bırakmaya gücüm yetmez Bunlardan birisini terketmeme razı olursanız size inanırım, dedi Peygamberimiz (sav) ona: "yalanı terket" buyurdu O kimse de bunu kabul etti ve müslüman oldu Rasulullah'ın huzurundan ayrılınca ona içki sundular O, eğer ben içki içersem,Rasulullah (sav)da bana içki içtin mi? diye sorar da ben yalan söylersem, ahdi bozmuş olurum Doğruyu söylersem bana "hadd" cezası uygular, dediveiçki içmeyi terketti Sonra ona zina ve hırsızlık teklif edildi, o yine aynı şekilde düşünerek onları da bıraktı Daha sonra bu kimse Peygamberimize gelip, ne güzel yaptın (ne iyi tavsiyede bulundun) Ey Allah'ın Rasulü, beni yalandan menetmekle günah kapılarını bana kapattın, dedi(17) Geçen hadisi şeriflerden de anlaşılacağı gibi, doğruluk insanı iman ve itaata sevk ederken, yalan da insanı başta inkar olmak üzere pek çok kötülüklere düşürmektedir
DOĞRULUK, TEVHİD İNANCINA BAĞLI KALMAKTIR:
İslâm, dinin bütün makamlarında tevhidin sıhhatini esas kabul etmiş, hakiki doğruluğa da ancak tevhidi inanca sahip olup buna bağlı kalınarak ulaşılabileceğini belirtmiştir(18) Ameldeki kusurların, imanda yakin derecesine ulaşamamaktan kaynaklandığına dikkat çeken Kur'an,(19) "sıdk"ın ancak iman-ı kamil ile elde edilebileceğini beyan etmiştir(20) Yani kişi amel-iman bütünlüğü içinde daim olacaktır
KUR'AN'DA sadıkların zikredildiği ayetler dikkatlice incelendiğinde, onların kamil bir imana sahip olup, iyi işler yaptıkları, ilim ve amelce de en yüksek seviyeye ulaşmış oldukları(21) görülür
NETİCE olarak diyebiliriz ki "sıdk", İslâm'ın vazgeçilmez kaidesi, mü'minlerin de en bariz özelliğinden biridir Çünkü "sıdk" dini sıcak bir ruh ve yaşanarak müdafa edilen bir itikad haline getirmektir Bir bakıma din doğruya (hakka) inanmak, ilim, doğru olanı uygulamak olduğuna göre, Sadık mü'min, kalbi ile inandıklarını dili ile doğru bir şekilde ikrar eden, dili ile söylediklerini de amelleri ile tasdik eden kimsedir Şu halde doğru mümin, her şeyden önce ağzından çıkan hak sözün canlı bir tercümanı, inandığı hak nizamında müşahhas bir numunesi olmak durumundadır




Dipnotlar :1) Al-i imran, 17; Ahzab, 35 2) el-Mu'cemu'l Vasid, (S-D-K) mad 3) Al-i İmran, 152 4) Kurtubi, el-Cami'li-Ahkami'l Kur'an,l,233 5) Devellioğlu Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, 1087 6) Razı, et-Tefsiru'l Kebir,X, 172, Ha-did,19 7) Ahzab, 24 8) Münafikun,I 9) Nisa, 87, 122 10) Yasin, 52, Meryem, 41,56 11) Ahzab, 35 12) Zümer, 32; Sabuni Safvetü't Tefasir,ll,76 13) Razi at-Tefsiru'l Kebir,XVI-221 14) Sabuni, Safvetü'l Tefasir,l,567 15) Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi, XII,146 16) Ahzab, 24; Maide, 119 Al-i İmran, 17; Ahzab, 24 17) Razi, et-Tefsiru'l Kebir,XVI,221,222 18) Hadid, 19; Hucurat15 19) Muhammed20,21 20) Ahzab, 23,24 21) Bakara117

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.