08-02-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Vesvese Ve İbadet
Vesvese ve ibadet
İbadetler esnasında şeytanın içimize saldığı vesvese değil, 30-40 yıllık ibadet hayatımızın bütününe yönelik vesveseden bahsedeceğim bu yazıda Mevzu şu: 50 yaşına gelmiş, kendini tanıdığı günden bu yana Rabb'isinin emir ve yasakları çizgisinde bir hayat sürdürmeyi kendine şiar edinmiş, özellikle ibadet hayatında çok hassas davrandığını söyleyen bir kişi düşünün
Mesela hatırladığı kadarıyla kazaya kalmış namaz veya orucu yok Ama yaşın kemale ermesi, kabir ve ötesinin kendisine her an bir adım daha yaklaştığının hissetmesine paralel olarak "acaba"larla başlayan sorular içini kemirmeye başlamış "Acaba namazlarım oldu mu? Bir çetele tutup buluğ çağımdan itibaren bütün namazlarımın kazasını kılsam nasıl olur? Eğer farzlarda kusurum, eksiğim varsa, nafileler onun yerine geçer mi? Oruçlar ne olacak?" Ve buna benzer hepsi de vesvese temeline dayalı yüzlerce soru
Bir okuyucu mailinden iktibasla tasvir etmeye çalıştığımız bu manzarada yer alan Müslüman portresi farklı açılardan farklı değerlendirmeye tabi tutulabilir Sırasıyla ifade etmeye çalışalım Her şeyden önce bu vesveseler imanın bir göstergesidir Delilim, Efendimiz'in (sas) bir hadisi Nebiler Serveri, Zat-ı Uluhiyet'le alakalı istenmeyen şeyleri tahayyül, tasavvur ve taakkul eden sahabiye, "Bu mahza imandır " buyuruyor Dolayısıyla yukarıda sorularla ifade ettiğimiz düşüncelerin hepsi Rabb'e imanın, O'nun emir ve yasaklarına uyma konusundaki kararlılığın, ibadet hayatındaki ciddiyetin, ahiret hayatındaki hesab-mizan endişesinin göstergesidir ve bunların kaynağı da imandır Bu açıdan kim ne derse desin, böylesi endişelerin yer aldığı bir düşünce dünyası içine girmek tek kelime ile takdire şayan
Bununla beraber; ibadetlerimize hakiki manada ibadet dedirten iki ana unsur vardır; şeklî şartlara uygunluk ve niyet İbadet hayatının muhasebe ve murakabesini yapan kişi hadiseye bu zaviyeden bakmalıdır Mesela namaz için şekil şartları, abdest başta olmak üzere, kıyam, kıraat, rüku, secde vs; oruç için sahurdan iftar vaktine bir şey yememe, içmeme ve ailevi münasebetten uzak durmadır Eğer bu şekil şartlarında ilgili şahsın bilerek yaptığı bir kusuru yoksa, niyeti de riya, sum'a, ucubdan uzak, sadece Rabb'in rızasını kazanmak ise, artık bunun "acaba namazım kabul oldu mu?" diye sorular sorması yersizdir Lafı eğip bükmeden, çok açık ve net bir şekilde yersizdir diyorum; çünkü ibadetler adına bize verilen ölçüler meydandadır ve dünyevi değerlendirmeler buna göre olacaktır Ahirete gelince onu rahman ve rahimiyetine inandığımız Rabb'imiz bilir Kaldı ki peygamberler hariç beşer olarak bizler ne kadar Rabb'imize layık olduğu manada ibadet ediyoruz ki? O'nu ne kadar tanıyoruz ki? "Allah'ı hakkıyla takdir edemediler" ayeti kime, neyi anlatıyor dersiniz?
Bir başka zaviyeden baktığımızda; bazı insanlar vesveseye açıktır Şeytan ise vesveseye açık sineye sahip olan kişilerle daha çok uğraşır Cehenennemde kendine yoldaş edinmek, bizzat Kur'an'da yer alan ifadesiyle insanları doğru yoldan saptırmak için altlarından, üstlerinden, sağ ve sollarından saldıracağına yemin eden şeytanın, iş çıkartabileceği kişilere "acaba ibadetlerin oldu mu?" diye kalbe şüphe tohumu atması, onun sağdan yanaşmasıdır denilebilir Öyle ya şeytan için önemli olan neticedir İster içki, kumar, isterse bu türlü şeylerle insanları yoldan çıkarması mümkünse, aradaki vesilenin ne ehemmiyeti olabilir ki?
Unutmamak lazım; başta arz ettiğimiz ve ilk bakışta takdire şayan gözüken bu portrede yer alan kişi, eğer sonu olmayan bu tip vesveselerin önünü kesmez veya kesemez, bir yerde bu düşüncelere son vermez ise, varacağı yer ibadet hayatının terkidir Nitekim şahsen benim orta yaşlarımı yaşadığım şu hayatım içinde bu çerçevede karşılaştığım onlarca insan, aynı istikamette yüzlerce soru sormuştur Haftaya bitirelim
Ahmet KURUCAN
Zaman
|
|
|