08-02-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Hesaplaşmanın Başlaması
Tarih, Hicretin sekizinci yılı, Cemâziyelevvel ayını gösteriyordu Yer, Mü'te meydanı idi
Bir tarafta yüz bini aşan gururlu ve intizamlı Hıristiyan Bizans ordusu Diğer tarafta, üç bin kişilik, hasmına kıyasla gayet az ve harp malzemelerinden mahrum Hz Zeyd kumandasındaki İslâm ordusu Birincisinde her şey var, bir tek şey yok İkincisinde ise düşmana nisbetle hiç bir şey yok, sadece bir tek şey var: İman Uğrunda her şeylerini fedâ etmek duygusuyla harekete geçen dinlerinin sahibi Allah'a iman ve Onun yardımına olan itimad
Zahire bakılıp hüküm vermeye kalkıldığı takdirde görünen manzara garip bir durum arzediyordu Kıyas kabul etmeyecek bir çokluk ve azlık karşı karşıyaydı Nitekim, Bizans İmparatoru Heraklius, karşısında bir avuç insanı görünce, hadiseye bu kadar ehemmiyet verişinin mânâsız düştüğünü ve onları bir anda yok edeceğini düşünmüş olacak ki, kendisini tutamayarak kahkahalar savurdu Sonra da bu kadar zahmet ve külfete mânâsızca sebebiyet verdiği için Şürahbil'i de tekdir etti
Ne var ki, Kayser iki şeyi birbirine karıştıyordu: Görünüş ve hakikatı Evet, görünüşte gerçekten Bizans ordusu göz kamaştırıcı bir haşmete sahipti Ama hakikatta bu haşmetli görünüş altında cılız ve sönük bir ruh vardı İslâm ordusu ise, görünüşte gerçekten sayıca azdı, silahça güçsüzdü Ama hakikatta bu azlığın içinde azametli bir ruh, bir mânâ, bir heyecan ve aşk vardı Galibiyetler, muzafferiyetler ise, tarihte ihtişamlı görünüşlerin değil, hep azametli îmânın, büyük ruhun ve haşmetli mânânın olagelmiştir
İki taraf artık birbirlerini iyice görmüş ve süzmüşlerdi; bundan sonra bekleyip durmak mânâsızdı
İslâm ordusunun kumandanı Hz Zeyd bin Hârise, Resûl-i Kibriyânın teslim ettiği ak sancağı omuzlayarak ortaya atıldı Çarpışma şimşek çakışları sür'atinde başladı Bir anda yerler kana bulandı Tekbir sesleri, kılıç şakırtıları, at kişnemeleri, yaralı feryatları ve harp nâraları birbirine karıştı
Salih SURUÇ
|
|
|