Allah’İn Rahmetinin Genişliği |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Allah’İn Rahmetinin GenişliğiALLAH’IN RAHMETİNİN GENİŞLİĞİ Resûlullah (sav) işittiği şeyleri hayra ve uğura yormayı severdi Bizi kurtarmaya yetecek kadar amelimiz olmadığından hiç olmazsa bu hususta Resûlullah’a tâbi olmalıyız Nitekim Allah Teâlâ âyet-i kerimelerde şöyle buyurmuştur: “Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını (günahları) dilediği kimse için bağışlar” [1] “(Resûlüm) de ki: Ey nefislerine kötülük ederek haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir” [2] “Kim bir kötülük yapar yahut nefsine zulmeder de sonra Allah’tan mağfiret dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı ve esirgeyici olarak bulur” [3] Bu ve yazdığımız diğer bütün kitaplarımızda, ayağımızın sürçtüğü, kalemimizin kaydığı her şey için Allah’tan af ve mağfiret diliyoruz Sözlerimizin amellerimize uymadığı hususlardaki kusurlarımızdan ötürü Allah’tan mağfiret diliyoruz İlim ve basiret ile Allah’ın dini hususunda iddia ettiğimiz ve ortaya koyduğumuz meselelerdeki kusurlarımızdan dolayı O’ndan mağfiret diliyoruz O’nun rızasını elde etmek uğruna, kazandığımız ilmin ve yaptığımız amelin içine, rızasının olmadığı bir şeyler karışmışsa, bu kusurumuzdan dolayı da af ve mağfiret diliyoruz Allah için yapmaya söz verdiğimiz ancak, daha sonraları nefsimiz sebebiyle ifa edemediğimiz borçlardan ötürü bağışlanmayı istiyoruz Bize kendisine şükretmemiz için verdiği ancak, ona isyan yolunda kullandığımız nimetlerden ötürü bağışlanmayı ümit ediyoruz Esasen sahip olduğumuz her türlü noksanlık, kusur, açık ve gizli hatalarımızdan bağışlanmayı istiyoruz Bizi tehlikeye götüren her türlü yapmacık davranıştan ve insanlara süslü göstermek için kitaba yazdığımız her kelimeden, konuştuğumuz her sözden ve bu türden faydalandığımız veya faydalandırdığımız her ilimden Allah’a sığınıyoruz Bu istiğfarlarımızdan sonra; kendimize, bu kitabı ibret ve istifade üzerine okuyanlara, onu yazanlara ve onda olanları dinleyenlere, Allah’ın rahmet ve mağfiretini ihsan edeceğini, görünen ve görünmeyen tüm günahlarımızı affedeceğini ümit ediyoruz Çünkü O’nun engin ihsan ve merhameti, geniş rahmeti ve cömertliği (mümin, müslüman) mahlûkatının her sınıfının üzerine âdeta bir yağmur gibi akmaktadır Zira bizler, Allah’ın (cc) mahlûklarından biriyiz ve O’na ancak O’nun fazl-u keremiyle ulaşabiliriz Resûlullah (sav) şöyle buyuruyor: “Allah Teâlâ rahmetini yüz parçaya böldü ve ondan bir tanesini insanlar, cinler, kuşlar ve hayvanlar arasında paylaştırdı İşte bu tek parça sayesindedir ki mahlûkat birbirlerine şefkatli ve merhametli davranır Allah (cc) geri kalan doksan dokuz rahmetini ise kıyamet günü mümin kullarına ihsan edecektir” [4] Rivayet edildiğine göre Allah Teâlâ kıyamet günü Arş’ın altında bir kitap çıkarır O kitapta şöyle yazılıdır: “Muhakkak ki rahmetin gazabımı geçmiştir Ben merhamet edenlerin en merhametlisiyimdir” Sonra cennete giren müminler kadar cehennemde azap görmeyi hak etmiş müminler de çıkarılır [5] Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ kıyamet günü mümin kullarına, gülerek tecelli eder ve onlara, ‘Ey Müslümanlar topluluğu! Muhakkak ki sizlerden her birinizin ateşteki yerine bir Yahudi ve Hıristiyan koydum’ buyurur” [6] Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ kıyamet günü Âdem’e (as), zürriyetinden bir katrilyondan çok daha fazla kişiye şefaat etme yetkisi verir” [7] Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: Kıyamet günü Allah (cc) müminlere, —Bana kavuşmayı istemiş miydiniz? diye sorar Müminler, —Ey Rabbimiz, evet istemiştik, diye cevap verirler Allah (cc), —Neden? diye sorar Müminler, —Çünkü senin affını ve mağfiretini umuyoruz, derler Bunun üzerine Allah (cc), —O halde ben de sizlere mağfiretimi gerekli kıldım, der ve onları bağışlar [8] Nebi (sav) buyuruyor: “Kıyamet günün Allah azze ve celle, ‘Beni bir gün olsun zikredeni veya benden korkanı cehennemden çıkarın’ buyurur” [9] Resûlullah’ın (sav) kıyamette müminlerin kurtuluşu hakkında anlattığı bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Cehennemde devamlı azap çekmeye müstahak olmuş cehennem ehli insanlar bir araya toplandıklarında; aralarında Allah’ın dilediği bazı kıble ehli (müslüman) kimseleri gördükleri zaman, —Cehennemde ne işiniz var? Sizler müslüman değil miydiniz? diye sorarlar Onlar, —Evet, bizler müslümandık, diye cevap verirler Kâfirler, —O zaman müslüman olmanızın size bir faydası olmamış; sizler de bizimle beraber ateştesiniz, derler Müminler, —Bizim günahlarımız vardı; onların cezasını çekiyoruz, diye cevap verirler Cehennem ehlinin bu konuşmalarına işiten Allah (cc), orada bulunan bütün kıble ehli (müslümanları) lütfü ve keremiyle bağışlayarak çıkarır İşte o zaman kâfirler, “Keşke bizler de müslüman olsaydık”[10] derler [11] Resûlullah (sav) buyuruyor: “Allah (cc) mümin bir kuluna, şefkatli bir annenin yavrusuna gösterdiğinden daha fazla merhamet eder” [12] Câbir b Abdullah (ra) der ki: “Sevapları günahlarından fazla olan kimse hesapsız cennete gider Sevapları ve günahları eşit olan kolay bir hesabın ardından cennete gider İşte, Resûlullah’ın (sav) şefaati nefsine zulmeden ve günah yükünün altında kalan ümmetinedir [13] Rivayet edildiğine Allah (cc) Musa’ya (as) şöyle vahyetmiştir: “Kârûn senden yardım istediğinde ona yardım etmedin İzzetime ve celâlime yemin olsun ki, şayet o benden yardım isteseydi ona yardım eder ve günahlarını bağışlardım” Bilâl b Sâ’d (İbn Temîm el-Eşarî) anlatıyor: Kıyamet günü iki adamın cennetten çıkarılması emredilir Allah Teâlâ bu ikisine, —Bu çektiğiniz azap, kendi ellerinizle yaptıklarınız sebebiyledir, yoksa ben hiçbir kuluma haksızlık ve zulüm etmem, der ve tekrar cehenneme götürülmelerini emreder Bu adamlardan biri bağlanacağı zincirlerin yanına koşa koşa gider ve hemen cehenneme girer Diğeri ise geri dönerken çok ağır hareket etmektedir Bunun üzerine Allah (cc) her ikisinin de tekrar geri getirilmesini emreder ve onlara (çok iyi bilmesine rağmen bir hikmeti icabı) bu şekilde hareket etmelerinin nedenini sorar Cehenneme hızlı hızlı koşarak giden adam, —Günahlarımın üzerimde bıraktığı şu vebali düşündüm ve ikinci bir kez senin gazabına uğramak endişesiyle acele acele hareket ettim, der Yavaş yavaş hareket eden adam, —Ey rabbim! Sana karşı güzel zan taşımaktaydım; öyle ki beni ateşten çıkardıktan sonra bir daha oraya göndermeyeceğini düşünmüştüm, o sebeple ağır ağır hareket ettim, diye cevap verir Bunun üzerine Allah (cc) her ikisinin de cennete gönderilmesini emreder Resûlullah (sav) buyuruyor: “Kıyamet günü Arş’ın tarafından şöyle bir ses gelir: «Ben sizde olan haklarımı size hibe ettim, bağışladım; geri kaldı sizin birbirinize olan haklarınız Onu da aranızda, birbirinize müsamaha göstererek helâl edin ve rahmetimle cennete girin” [14] Bedevînin biri İbn Abbâs’ın (ra), “Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı” [15] âyetini okuduğunu işitince, “Vallahi, eğer Allah sizi oraya düşürmek isteseydi kimse sizleri kurtaramazdı” dedi Bu sözleri işiten İbn Abbâs (ra), “Bunlar fakih olmayan birinin ağzından çıkan hikmetli sözlerdir; bunları alın istifade edin’ dedi Sunâbihî (rah)[16] anlatıyor: Ölüm döşeğinde yatmakta olan Ubâde b Sâmit’i ziyarete gittim Onu gürünce ağladım Ubâde, —Dur biraz! Neden ağlıyorsun? Yeminle söylüyorum ki, biri hariç Resûlullah’tan (sav) işittiğim ne kadar hadis varsa hepsini size anlattım Şimdi onu da anlatmak istiyorum Zira onu anlatmamak bana ağırlık vermeye başladı Resûlullah’tan (sav) işittim, şöyle buyurdu: “Kim Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in O’nun peygamberi olduğunu şahitlik ederse, Allah (cc) cehennem ateşini ona haram kılar” [17] Abdullah b Amr el-Âs (ra) naklediyor: Resûlullah Efendimiz (sav) şöyle buyurdu: “Allah Teâlâ kıyamet günü (mizanın önünde) ümmetimden bir adamı seçerek bütün mahlûkatın önüne çıkarır Ardından içinde yaptığı amellerin kayıtlığı bulunduğu doksan dokuz tane defter önüne serilir Her birinin büyüklüğü ve uzunluğu gözünün alabildiğine geniş ve uzundur Allah (cc) bu kuluna, —Bu defterlerde yazılı olan bir şeyi inkâr ediyor musun? İşlediklerini yazmakla görevli meleklerim sana her hangi bir haksızlıkta bulunmuşlar mı? diye sorar Adam, —Hayır, diye cevap verir Allah Teâlâ, —Peki, bir özrün, mazeretin var mı? der Adam yine, “Hayır” cevabını verir Allah Teâlâ, —Bilakis, katımızda senin bir iyiliğin bulunmaktadır Bugün hiç kimseye zulüm ve haksızlık edilmez, buyurur Sonra küçük bir kâğıt parçası çıkarılır İçinde, ‘Eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden Resûlullah’ yazılıdır Adam, —Ey rabbim, günahlarla dolu bunca defterin yanında şu küçük kâğıt parçası ne fayda sağlar ki! der Allah (cc) yine, —Bugün hiç kimseye haksızlık edilmez buyurur Sonra büyük büyük defterler bir kefeye o küçük kâğıt parçası da bir kefeye konur Küçük kâğıt büyük defterlerden ağır gelir Zira hiçbir şey Allah’ın isminden daha ağır basamaz” [18] Yine kıyameti ve sırat köprüsünü anlatan uzun bir hadis-i şerifin son kısmında Resûlullah (sav) söyle buyurmuştur: “Kıyamet günü Allah Teâlâ meleklerine, —Kalbinde bir dinar kadar da olsa iman bulunan kimseyi cehennemden çıkarın, buyurur Melekler de cehenneme giderek birçok insanı oradan çıkarırlar ve: —Ey rabbimiz, emrettiğiniz gibi orada kalbinde dinar ağırlığı kadar imanı olan kimseyi bırakmadık; hepsini çıkardık, derler Allah Teâlâ, —Şimdi tekrar geri dönün ve kalbinde yarım dinar ağırlığınca iyilik bulduğunuz kişileri de çıkarın, buyurur Melekler Allah Teâlâ’nın emrettiği gibi oradan birçok insanı çıkartırlar ve O’nun huzuruna gelerek, —Ey rabbimiz, Senin dediğin gibi yaptık ve orada, kalbinde yarım dinar da olsa iyilik (iman) bulunanları çıkardık, derler Allah Teâlâ, —Tekrar geri dönün ve bu sefer kalbinde zerre ağırlığı kadar da olsa iyilik ‘iman) bulunanları oradan çıkarın, buyurur Bunun üzerine melekler cehenneme geri dönerler ve oradan Allah Teâlâ’nın emir buyurduğu vasıfta pek çok insanı çıkarırlar Sonra Allah’ın (cc) huzuruna gelerek, —Ey rabbimiz, bize çıkarmamızı emrettiğin vasıfta olan hiçbir insanı orada bırakmadık, hepsini çıkardık, derler Bu hadisi rivayet eden Ebû Saîd el-Hudrî (ra) der ki: “Eğer bu hadise inanmıyorsanız şu âyet-i kerimeyi okuyun: “Şüphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık etmez (Kulun yaptığı iş, eğer bir kötülük ise, onun cezasını adaletle verir) iyilik olursa onu katlar (kat kat artırır), kendinden de büyük mükâfat verir” [19] Hadis-i şerif şöyle devam eder: Allah Teâlâ şöyle buyurur: —Melekler şefaat etti, peygamberler şefaat etti, müminler şefaat etti Sadece merhametlilerin en merhametlisi ise kaldı, der Ardından hayatında hiç hayır işlememiş ve cehennemde yanmaktan kömür gibi olmuş müminleri tutarak cennetin kapıları önünde bulunan ve hayat suyu denilen bir suya batırır Sonra onlar sel suyunun etrafta bıraktığı tohumlar gibi çıkarlar Dikkat etmez misiniz ki, taşların ve ağaçların güneşe bakan kısımlarında biten otlar sarı ve yeşil olurken, gölgede kalanlar beyaz olurlar Sahabeler hayretle, —Ey Allah’ın Resûlü! Sanki çölde hayvan otlatmış bir çoban gibi anlatıyorsunuz, dediler Resûlullah (sav) anlatmaya devam etti: —İşte onlar da inci gibi bembeyazdırlar Fakat alınlarında (cehennemden geldiklerine dair) bir mühür vardır Cennetlikler bu mühür sayesinde onları tanırlar ve, —Bunlar, Allah Teâlâ’nın hiçbir amel ve hayırları olmamasına rağmen cennet soktuğu kimselerdir, derler Allah (cc) sonra bu kimselere, —Haydi, cennete girin Gördüğünüz her şey sizindir, der Onlar: —Ey rabbimiz! Âlemde hiçbir kimseye nasip etmediğini bize verdin, derler Allah Teâlâ, —Sizin için katımda bundan daha üstünü de var, der Onlar: —Ey rabbimiz! Bundan daha üstün şey ne olabilir ki? diye hayretle sorarlar Allah Teâlâ, —Sizlerden razı olmam ve bundan sonra ebedîyen size kızmamamdır, buyurur[20] [1] Nisâ 4/48 [2] Zümer 39/53 [3] Nisâ 4/110 [4] Müslim, Tevbe, 19, 20; İbn Mâce, Zühd, 35; Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 2/434; İbn Mübârek, Zühd, nr 842; Beğavî, Şerhu’s-Sünnet, nr 4179 [5] Buhârî, Tevhîd 55; Müslim, Tevbe, 14; Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, nr 7750; Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 2/242, 257, 358 [6] Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 4/407 Ayrıca bkz: Müslim, Tevbe, 50; Ebû Yâ’lâ, Müsned, nr 7281; İbn Hıbbân, es-Sahîh, nr 630; Beyhakî, Şuabu’l-İmân, nr 376 [7] Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsât, nr 6836; Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, nr 5333; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, 10/381; Muhammed Zehebî, Mîzânü’l-İ’tidâl, 4/418 (nr 9669) [8] Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 5/238; İbn Mübârek, Zühd, nr 262; İbn Ebi’d-Dünyâ, Hüsnü’z-Zannı Billah, nr 10; Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, 20/251; Beğavî, Şerhu’s-Sünnet, nr 1452 [9] Tirmizî, Sıfatü Cehennem, 9; Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 3/276; Hâkim, el-Müstedrek, 1/70; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, nr 1843 [10] Hicr 15/2 [11] Hâkim, el-Müstedrek, 2/242; İbn Ebî Âsım, es-Sünnet, nr: 869; İbn Hıbbân, es-Sahîh, nr 7432; Ebû Nuaym, Hılyetü’l-Evliyâ, 7/253; Suyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr, 5/62–63 [12] Buhârî, Edebü’l-Müfred, nr 377; 18; Müslim, Tevbe, 22; Taberânî, el-Mu’cemü’s-Sağîr, nr 273 [13] Rivayetin son son kısmını bir hadis olarak görmek için bkz: Tirmizî, Sıfatü Kıyâmet, 11; Ebû Dâvûd, Sünnet, 23; Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 3/213 [14] Iraki, kendisinin bu hadisi, Ebû’l-Es’ad el-Kuşeyrî’nin Subâiyyât adlı eserinde rivayet ettiğini söyler Ayrıca bkz: Zebîdî, İthâf, 14/634–635 [15] Âl-i İmrân 3/103 [16] Abdurrahman b Useyle es-Sunâbihî: Yemen’de Sunâbih adlı bir kabileye mensuptur Resûlullah (sav) zamanında müslüman olmuştu Resûlullah’ın beldesine hicret etmek üzere yola çıkmış, fakat Cuhfe’ye ulaştığı sırada Resûlullah’ın vefat ettiği haberini almıştı Bkz: İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, 3/137 (nr 3360) [17] Müslim, İmân, 47; Tirmizî, İmân, 17; Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 5/318; İbn Hıbbân, es-Sahîh, nr 202; Taberânî, Müsnedü’ş-Şamiyyîn, nr 2180 [18] Tirmizî, İmân, 17; İbn Mâce, Zühd, 35; Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 2/213; Hâkim, el-Müstedrek, 1/6; Hatîb Tebrizî, Mişkât, nr 5559; Heysemî, Mevâridü’z-Zem’ân, nr 2524; [19] Nisâ 4/40 [20] Hadisin tamamı için bkz: Müslim, İmân, 302 Ayrıca bkz: Buhârî, İmân, 15; Rikâk, 51; Tirmizî, Sıfatü Cehennem, 10 |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|