Edirne'nin Tarihi Ve Turistik Mekanları |
07-31-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Edirne'nin Tarihi Ve Turistik MekanlarıEdirne, İstanbul ve Bursa’dan sonra târihî eser zenginliği bakımından üçüncü ilimizdirGeçirdiği iki büyük yangın, zelzele ve dört istilâ ile eserlerin çoğu kaybolmasına rağmen müze şehir olma özelliğini korumaktadır Önemli târihî eserleri şunlardır: Selîmiye Câmii: Tek kubbe ile dört minâresi olan câmi, Mîmâr Sinân’ın en güzel eseridir Gerçek bir sanat şâheseridir Sultan İkinci Selim devrinde 1569’da başlayıp, 6 senede yapılmıştır Mermer işlemeler ve İznik çinileri câmiye ayrı bir güzellik katar Minâreleri üç şerefelidir Edirne denilince akla Selîmiye Câmii gelir (BkzSelîmiye Câmii) Üç Şerefeli Câmi:Fâtih Sultan Mehmed’in babası İkinci SultanMurad tarafından o zamanki Osmanlı Devleti pâyitahtı (başkenti)Edirne’de yapılan câmi 10 senede tamamlanmıştır (1438-1448) Bu câmiye İzmir’in fethinde elde edilen ganîmetten 7 bin kese para harcanmıştırMîmârı Kemâleddîn Efendidir Bursa câmilerinden ayrı bir plânla ortaya çıkmıştırCâmi iç avlu, 18 sütun ve 21 kubbeli revak ile İstanbul BâyezîdCâmiine örnek teşkil eder Dört minâreden biri burmalı, diğeri çubuklu ve baklava, dördüncüsü dama gibi satrançlı şekillerdedir Baklavalı denilen minârenin üç şerefesine giden yollar ayrıdır Murâdiye Câmii: İkinci Sultan Murad, Varna’da Haçlı ordularını yenince Edirne’ye dönüşte bir şükür ifâdesi olarak bu câmiyi yaptırdı Hicrî 839 (M1435) senesinin 10 Muharrem günü ibâdete açıldıOrhanBeyin Bursa’da yaptırdığı câmi örnek alınmıştır Kalemkar işçiliği ve çinileri ile gerçek bir şâheserdir Çinili ilk minâresi 1572 depreminde yıkılmış ve 1754’te Birinci Mahmud çinisiz bugünkü tek şerefeli minâreyi yaptırmıştırCâminin iki büyük kubbesinin arasında bulunan kemer kalem işlemeleriyle, duvarlar çiçek motifli çinilerle süslüdür Eski Câmi: Çelebi SultanMehmed devrinde, 1414 yılında yapılmıştırMîmârı,Konyalı Hacı Alâeddîn’dirYazılar sanat bakımından çok değerlidirHâcı BayramVelî hazretlerinin vaaz verdiği kürsü hâlen durmaktadır 1748 yangını ve 1752 depreminden zarar görmüş olup Birinci Mahmud tâmir ettirmiştirYanındaki bedesten câmiye vakıf olarak yapılmıştırOsmanlı mîmârisinin bütün özelliklerini taşır Şah Melek Câmii: 1429 da Şah MelekPaşa tarafından yaptırılan tek kubbeli ve tek minâreli bir câmidir Çinileri fevkalâdedir İkinci Bâyezîd Câmii: Sultanİkinci Bâyezîd tarafından 1488’de Mîmar Hayreddîn’e yaptırılmıştır Büyük bir câmidir Dârüşşifâsı vardır Burada akıl hastaları, su sesi, psikolojik telkin, meşgûliyet ve ilâçla tedâvi edilmiştirCâminin külliyesi 7 bölümdür Beylerbeyi Câmii: Rumeli Beylerbeyi Yûsuf Paşa tarafından yaptırılmıştır Küçük bir câmidir İçi kalem süslemeleriyle bezenmiştir Defterdar Câmii: 1576’da Defterdar Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır 1572 depreminde kubbesi yıkılmış ve 1872’de Hacı Rûşen kubbe yerine çatı yaptırmıştır Sonradan yeniden kubbe yapılmıştır Yıldırım Câmii:Edirne’de bulunan en eski câmidir Yıldırım Bâyezîd 1400 senesinde yaptırmıştır Dördüncü Haçlı Seferinde yapılan bir katolik kilisesinin temelleri üzerine inşâ edilmiştir Yanındaki Hasan Çelebi Sebili, en eski sebildir Birinci Murad’ın oğlu Şehzâde Ahmed’in türbesi bu câmi yanındadır 1878’de Ruslar câminin çinilerini ve mermerlerini sökmüşlerdir Yanında imâret ve hamam vardır Şeyh Çelebi Câmii: Mîmar Sinân’ın eseridir Minâresi yıldırımla yıkılmıştır Akustiği ve kubbe süslemeleri çok değerlidir Gâzi Mihal Bey Câmii: Gâzi Mihal Bey 1422’de yaptırmıştır Türbesi de buradadır İmâret ve şadırvanı vardır Süleymâniye Câmii: Kânûnî Sultan Süleymân Hanın vezirlerinden Süleymân Paşa yaptırmıştırTunca Nehri kenarındadır Ayşe Kadın Câmii: Çelebi Sultan Mehmed’in kızı Ayşe Hâtun yaptırmıştır Tek kubbeli şirin bir câmidir Şûle Çelebi Câmii: 1560 senesinde Şûle Çelebi tarafından yaptırılmıştır Kirişhane semtindedir Sitti Sultan Câmii: 1482’de Fâtih’in eşi Sitti Sultan yaptırmıştır Devrin mîmârî özelliklerini aksettirir Yanında Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın sarayı (konağı) bulunuyordu Mezitbey Câmii (Yeşil Câmi): Mezitbey isimli bir kahraman yaptırmıştırMinâresi yeşil çinilerle süslüdür Lari Çelebi Câmii: 1514’te Lari Çelebi tarafından yaptırılmıştır Devrin bütün mîmârî özelliklerini taşır Kâdı Bedreddîn Câmii: 1530’da tek kubbeli olarak inşâ edilmiş ve depremlerde zarar görmüştür Saatli Medrese: Üç Şerefeli Câminin avlusundadır On beşinci asırda İkinci Murad Han tarafından yaptırılmıştır PeyklerMedresesi: On beşinci asırda Fâtih Sultan Mehmed Han tarafından yaptırılmıştır İki renkli kapısı çok ilgi çekicidir Rüstem Paşa Kervansarayı: 1561’de Sadrâzam RüstemPaşa tarafından MîmarSinân’a yaptırılmıştırKâgir ve iki katlı 102 odalı ve geniş salonlu bir kervansaraydır Ayşe Kadın Kervansarayı: On yedinci asırda Ekmekçioğlu Ahmed Paşa tarafından yaptırılmıştırMîmarları SedefkârMehmedAğa ile Edirneli Hacı Şaban’dır Tek katlıdır Mermer işçiliği çok kıymetlidir Ali Paşa Çarşısı: 1560’ta Hersekli SemizAli Paşa tarafından Kânûnî Sultan Süleymân’ın Babaeski’de yaptırdığı câmiye vakıf olarak yaptırılmıştır Mîmar Sinân’ın eseridir İstanbul’daki Kapalı Çarşıya benzer 1992 yılında çıkan yangınla kullanılmaz haldedir Bedesten: Eski Câmi yanındadır 1414’te Birinci Murad tarafından yaptırılmıştırKonyalı Mîmar Hacı Alâeddîn’in eseridirOn sekizinci asra kadar önemli bir alış-veriş merkeziydi Hâlen kapalı çarşı olarak kullanılır Taşhan: Sokullu Mehmed Paşa, Mîmar Sinan’a yaptırmıştır Darülhadîs: 1435’te İkinci Murad tarafından medrese olarak yapılmıştır Minâre ilâve edilerek câmi hâline getirilmiştir BalkanHarbinde Bulgarlar topçu atışı ile minâresini yıktılar Câminin yanındaki türbelerde İkinci Murad’ın iki oğlu ile Üçüncü Mustafa ile Üçüncü Ahmed’in çocuklarının kabirleri vardır Darüttedris: 1574’te Selîmiye Câmii bahçesine İkinci Selim yaptırmıştırMîmarSinân’ın eseridir 1935-1971 arasında Arkeoloji Müzesi, 1971’den sonra Türk-İslâm eserleri müzesi olmuştur Edirne Saray-ı Hümâyunu (Yeni Saray): Osmanlı devrinin Topkapı’dan sonraki en büyük sarayıdır Tunca Irmağı kenarındadır On yedinci asırda bu sarayda yaşayan nüfus 10 bin kişi idiZamanımıza ancak bir kısmı gelebilmiştir Eski Saray (Saray-ı Atik): Birinci Murad tarafından 1367’de yaptırılmıştır Eski askerlik idâresinin bulunduğu arsada olduğu tahmin ediliyor Gâzi Mihal Köprüsü: Şehrin batısında Tunca Nehri üzerindedir Bizans döneminde yapılan köprüyü, 1420’de Gâzi Mihal Bey yeniden yapılırcasına tâmir ettirmiştir Köprü 766 m uzunlukta, 27 gözlü ve üç bölümlüdür 1544’te Kânûnî Sultan Süleymân tarafından ikinci kez tâmir ettirilmiştir Saraçhâne Köprüsü: Şehrin kuzeybatısında Tunca Nehri üzerinde, 1451’de devlet adamlarındanŞehâbeddîn Paşa tarafından yaptırılmıştır 120 m uzunlukta, 5 m genişlikte, 11 ayaklı ve 12 kemerlidir Bâyezîd Köprüsü: Bâyezîd külliyesi yakınındadır 1488’de İkinci Bâyezîd’in MîmârHayreddîn’e yaptırdığı zannedilmektedirÜç gözlü, 34 m boyunda, 440 m genişliktedir Saray Köprüsü: Saray içinde, Tunca Nehri üzerindedir Edirne’den Sarayiçi’ne geçilen tek köprüdür 60 m uzunluğunda ve dört gözlüdür Uzun Köprü: Ergene Nehri üzerinde, İkinci Murad Han tarafından yaptırılmıştır 1392 m uzunlukta 55 m genişliktedir 174 gözlüdür Sultan İkinci Abdülhamîd Han devrinde tâmir ettirilmiştir Uzunköprü ilçesi ismini bu köprüden almaktadır Tahtakale Hamamı: 1435’te Dârülhadîs Câmiine vakıf olarak Sultan İkinci Murad Han tarafından yaptırılmıştırTahtakale Mahallesinde olup,Edirne’nin en büyük hamamıdır Sokullu Hamamı: Çifte hamam olarak da bilinir Üç Şerefeli Câminin karşısındadır Sokullu Mehmed Paşa tarafından Mîmar Sinân’a yaptırılmıştır On altıncı asır Türk sanatının en önemli örneklerindendir Mesîre Yerleri: Edirne topraklarında Meriç, Tunca ve Arda ırmaklarının birleştiği ve içinden Ergene, Keşan ve birçok çayların aktığı bir yer olması sebebiyle çok güzel mesîre yerleri ve ormanlık bölgeleri vardır Söğütlük: İlin güney kesiminde yüksek ağaçlarla kaplı bir alandır Edirne-Karaağaç karayolu üzerinde ve Meriç Irmağı kıyısındadır Sarayiçi: Edirne’ye 12 km uzaklıkta sık ağaçlarla süslü, çayırlık ve Tunca Irmağının iki kolu arasında bir yerdir Kırkpınar güreşleri burada yapılmaktadır Karaağaç: Sebze ve meyve bahçeleri ve sinekli içme suyuyla meşhur bir yerdir Bülbül Adası: Edirne-Karaağaç yolu üzerinde Tunca ile Meriç ırmakları arasında bulunan bir adadır Sebze ve meyve bahçeleriyle zengindir Çok sayıda bülbül vardır Sabahları bülbül sesleri etrâfı şenlendirir Sazan ve yayın balıkları da bulunur Kaplıcaları: Edirne, kaplıca ve içme suyu yönünden zengin değildir Bilinenleri şunlardır: Gülbaba Çamuru: Edirne’nin Gülbaba bataklığı romatizma ağrılarına iyi gelir Mercan Deresi İçmeleri: Keşan ilçesindedir Mîde rahatsızlıklarına iyi gelir |
Edirne'nin Tarihi Ve Turistik Mekanları |
07-31-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Edirne'nin Tarihi Ve Turistik MekanlarıRüstem Paşa Kervansarayı (Edirnenin Tarihi ve Turistik Yerleri) üstempaşa Kervansarayı, Kanunî Süleyman'ın ünlü sadrazamı, damadı Rüstem Paşa tarafından 1561 yılında Mimar Sinan'a yaptırılmıştır İki bölümlü olarak düzenlenmiş olan kervansarayın birinci bölümünde büyük avlu ve büyük han, ikinci bölümünde de küçük avlu ve küçük han yer almaktadır 102 adet odası olan kervansarayın, ön cephesinde de 21 adet dükkan yer almaktadır 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda, büyük avluda altı şadırvan üstü mescit olan ve Köşk Mescit diye adlandırılan bina yıkılmıştır Rüstempaşa Kervansarayı, 1972 yılında restore edilerek otel haline getirilmiş ve yapılan restorasyonun başarılı bulunması nedeniyle, 1980 Ağa Han Mimarlık Ödülü'nü almıştır |
Edirne'nin Tarihi Ve Turistik Mekanları |
07-31-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Edirne'nin Tarihi Ve Turistik MekanlarıII Bayezid Külliyesi (Edirnenin Tarihi ve Turistik Yerleri) Sultan II Bayezid'in Akkirman seferine çıkarken 23 Nisan 1484 yılında temel atma merasimine kendisinin de katıldığı, yapılar topluluğu 4 yıl kadar kısa bir süre içinde bitirilerek 1488 yılında hizmete açılmıştır 22000 m²lik geniş bir alana yayılan külliye, Tunca nehri kıyısında doğu-batı ekseni üzerinde, cepheler yola bakacak şekilde konumlanmıştır Külliye bütünlüğü içerisinde: Gerek ilgili vakfiyelerden elde edilen bilgiler, gerekse tarihçilerin ortak görüşü olarak 1) Cami 2) Medrese-i Etibba 3) Dârüşşifa, 4) Tâbhane, 5) İmaret, 6) Çifte hamam, 7) Değirmen, 8) Köprü, 9) Su dolapları (değirmeni döndüren, hamam, bahçe vs için gerekli suyu Tunca Nehri'nden çeken dolaplar) yer almaktadır XV yüzyılın en büyük dini-sosyal kuruluşlarından biri olan külliye bütünlüğündeki 500 m² lik alanı kaplayan cami, yapı olarak çevresindeki yüzden çok kubbeli binanın hepsine egemen bir görünüştedir 20,55 m çapındaki kubbesi, büyük bir blok şeklinde yükselen dört duvar üzerine oturtulmuştur Camide, sütun sistemi kullanılmayıp, ana kütle duvarı 2058x2060 lık bir kare prizma biçiminde olup, kubbeye ana prizmatik kütleden geçilmektedir Tabandan kubbe kasnağına kadar olan yükseldiği ise 1934 metredir Caminin sağ ve sol beden duvarları bitişiğinde dokuz kubbeli ve dört odalı birer tabhanesi olup, cami iç mekânının sağ ve solundan üçer pencere bu tabhanelere açılır Caminin sağ ve sol ana beden duvarlarına bitişik tâbhanelerin köşelerinde, giriş kapısından şerefeye kadar 149 basamaklı, 38 m yüksekliğinde ve 325 m çapında tek şerefeli iki minare yer almaktadır Bu incelikte minarede bu yüksekliğe ilk defa varılmıştır Mermer minber, taş işçiliğinin bir şaheseridir Somaki mermerden, 17 mermer sütun üzerindeki son derece zarif hünkar mahfili, Edirne'deki ilk örnektir Medresenin: Medrese, darüşşifa, ve tımarhane caminin batısına düşmektedir Medrese kareye yakın dikdörtgen planlı olup, odalar dikdörtgen iç avlunun üç yanını çevrelemektedir Dershane, ana giriş kapısı aksındadır Tek hacimli kubbeli olarak düzenlenen dershane biriminin, kapısının sağ iç yanında bulunan taş bir merdivenle üst galeriye çıkılır Dershaneyi örten kubbe, diğer odalarınkinden daha geniş ve yüksektir Dershanenin sağında ve solunda üç oda, medresenin kuzey ve güneyinde de altışardan on iki odayla toplam 18 öğrenci odası yer almaktadır Oda kapıları, sağlı sollu 17 sütunlu, kemerli revaklı avluya açılmaktadır Avlunun ortasında yer alan şadırvanın bugün temeli kalmıştır Darüşşifa: Birer kamu sağlık hizmet birimi olan darüşşifalar, temeli vakıflara dayanan halka hizmet veren hayır kuruluşlarıdır İslâm hukuku esaslarına göre dârü's-sıhha, dârü'l-âfiye, bîmârhâne, mâristan gibi isimlerle de anılan darüşşifalar İslam medeniyetinde, Selçuklu ve Osmanlılar'da daima vakıf tarzında teşkîl edilmişlerdir kim olduğuna bakılmaksızın her türlü hastanın ücretsiz tedavi edildiği kurumlardır mimarî açıdan belirli bir tarzı takip ederler, ekseriyetle bir avlu etrafında dört eyvan şeklinde inşa edilmişlerdir Kayseri'de gevher Nesibe Sultan Darüşşifası, Bursa Yıldırım Darüşşifası ve Edirne Sultan II Bayezıd Darüşşifası gibi örnekler ilk akla gelenlerdendir darüşşifalarda tıp eğitimi de verilmiştir Düzenlenen vakıfnamelerinde, kuruluş amaçları, gelir kaynakları, kuruluşta çalışacak hekim ve diğer görevliler, çalışma şekilleri, gelirin dağıtılması ve kuruluşun yönetimi gibi konular en ince ayrıntılarına kadar anlatılır ve denetlenmesi de ayrıca gösterilir Medresede okuyan öğrenciler, darüşşifadaki uzman hekimler yanında yetiştirilmekteydi Hastane üç bölümden oluşmaktadır: Birinci bölümde, poliklinikler (göz mütehassısı, cerrah, nöbetçi odaları), kiler, özel diyet mutfağı, bekçi odaları, akıl hastaları tecrit odası, ilaç olarak kullanılan şurupların pişirildiği mutfak ve personel odaları bulunmaktadır İkinci bölümde 4 oda ve 2 sofa bulunmaktadır Odalardan ikisi ilaç deposu ve eczane olarak, diğer ikisi de üst düzey personelin kullanımına tahsis edilmiş Üçüncü bölüm yataklı kısımdır Bu bölüm 6 kışlık oda ile 5 açık sofadan oluşmaktadır Sofalardan 4'ü yazlık yatak odası biri de musiki sahnesidir Odalar ve sahne büyük ve yüksek bir kubbeyle örtülü şadırvanlı bir salon etrafında çevrelenmiştir Odaların dış bahçeye, iç salona açılan pencereleri vardır Ortadaki büyük kubbenin tepesindeki fenerden gelen ışık iç mekanı aydınlatır ve havayı, pis kokuları dışarı atar Bir merkez çevresinde toplanmış hasta odaları az personelle hizmet verilmesini sağlar Personel tüm odaları kolaylıkla gözetleyebilir ve gereğince acil olan hastaların yardımına koşarlar Bu bölümün yapısında akustik sistemi de oldukça hassastır Haftada üç gün verilen musiki konserleri yankılanmadan binanın her tarafından rahatça dinlenebilir Musiki ile hasta tedavisi, bu hastanenin özellikleri arasındadır Tedavide yalnız musikiden değil, su sesi ve güzel kokulardan da yararlanılmaktadır Büyük kubbe altındaki şadırvandan fışkıran suların kubbeye kadar yükseldiğini görenler yazmışlardır O yükseklikten düşen suyun çıkardığı melodiler hastaları huzura kavuşturmaktadır Tüm hastalar için musiki konserleri verilmekte ve hastalar bundan yarar görmektedirler Külliyenin Darüşşifa birimi, günümüzde Edirne Sağlık Müzesi'ne dönüştürülmüş ve ziyarete açılmıştır Yapılan başvuru ile Edirne Sağlık Müzesi 2004 yılında Avrupa Konseyi Avrupa Müze Ödülü'nü almıştır Caminin doğusunda, külliye bütünlüğü içinde mutfak, fodlahane, mumhane, helvahane, yemekhane, kiler, depo ve ahır gibi bölümler yer almaktadır İmaret: İmaret veya imarethane, Osmanlı Devleti döneminde yoksullara yardım amacıyla oluşturulan hayır kurumları olup başlangıçta şehir dışından gelenlere, yolculara, yoksul ve düşkünlere yiyecek, sağlık ve giyecek yardımı yapılırdı Sonraları ise imaretler sadece yemek verilen yerlere dönüşmüşlerdir İmaretlerin giderleri, imareti yapanın kurduğu vakfın gelirleriyle karşılanırdı Beylikler dönemindeki imaretlerin vakıflara bırakılması yöntemi Osmanlı döneminde de devam etmiştir Hemen her külliyede bir imaret bulunmaktadır Genel olarak dörtgen bir plan üzerine yapılan imaretlerde, ortada üstü açık bir avlu, avlunun çevresinde; mutfak, fırın, yemek odaları ve yöneticilerin odaları yer alırdı İmaretleri oluşturan birimler, yerel ihtiyaçlara göre azaltılır ve çoğaltılırdı Edirne II Bayezıd Külliyesi İmareti’nde hastaların mutfağı ayrılmış, doktorların tavsiye ve tedbirlerine göre yemek pişirilmiştir Tâbhane Birimleri: Osmanlı İmparatorluğu’nda misafirhane yapılarına, gezici dervişlerin, yolucuların konakladıkları yapılara tabhane denilmektedir Tabhane birimleri erken osmanlı mimarlığında camii yapılarıyla organik bütünlük içerisinde inşa edildiği için tabhaneli camii, zaviyeli veya ters t planlı gibi adlandırmalarla farklı bir tipoloji doğmuştur Tabhaneli camiilerin ilk örneklerinde tabhane mekanları asıl ibadet mekanlarından olabildiğince bağımsız ve dışarıya açılabilen müstakil mekanlar halindeyken zamanla bağımsızlıklarını kaybetmiş ve asıl ibadet mekanının bir devamı olarak camii bütünlüğüne katılmıştır Tabhane mekanları Edirne II Bayezıd külliyesinde kendi içinde ayrıca planlanmıştır Camii biriminin sağında ve solunda yer alan tabhane birimlerinin dört köşesinde dört oda yer almaktadır Odaların da eyvanların da üzeri, kubbeyle örtülmüş olup, üst örtü dokuz kubbeden oluşmaktadır Sultan Bayezıd Köprüsü: Külliye bütünlüğü içerisinde inşa edilen ve şehirle külliyenin bağlantısını sağlayan Sulan Bayezıd Köprüsü, Mimar Hayrettin tarafından inşa edilmiştir 78 m boyunda, 6 m eninde olan köprü, 5 kemerlidir Kaynak: Edirnekirkpinar |
Edirne'nin Tarihi Ve Turistik Mekanları |
07-31-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Edirne'nin Tarihi Ve Turistik MekanlarıSelimiye Camii (Edirnenin Tarihi ve Turistik Yerleri) Cami, medrese ve darülhadis 90 x 130 m boyutlarındaki avlunun içine, ortada cami, güney köşelerde eğitim yapıları olmak üzere simetrik bir düzende yerleştirilmiştir Avlunun batı cephesini boydan boya kaplayan arasta ile bu kitleye sırtını veren darülkurra daha geç tarihte yapılmıştır Osmanlı hükümdarı II Selim tarafından Mimar Sinan'a yaptırılan Selimiye Camii, zamanın başkenti olan Edirne'de, şehrin en yüksek noktasında Yıldırım Bayezıd’ın yaptırdığı Baltacılar Koğuşunun kalıntıları üzerine yapılmıştır Yapımına 1569'da başlanmış ve 1575'de tamamlanmıştır Osmanlı-Türk sanatının en muhteşem eseridir Mimar Sinan, Selimiye için "ustalığımın eseri" demiştir İstanbul yönünden gelenleri görkemli görüntüsüyle uzaklardan karşılayan, kentin her yerinden görünebilen, Mimar Sinan'ın 80 yaşında yarattığı ve "ustalık eserim" dediği yapı, Osmanlı-Türk sanatının ve dünya mimarlık tarihinin baş yapıtlarından sayılmaktadır 1569-1575 de II Selimin emriyle yaptırılan Selimiye Cami, Edirne ve Osmanlı imparatorluğunun simgesi olurken uzaklardan görülen 4 minaresi ve caminin kuruluş yerinin seçimi Mimar Sinan'ın mimarlığın yanı sıra şehircilik uzmanı oluşundaki ustalığını da gözler önüne sermektedir Mimar Sinan’ın, mekân bütünlüğü açısından, kendi nitelemesiyle, mimarlığının doruk noktasına ulaştığı yapıtıdır Şadırvanlı avlusu ve cami birbirine eş 60 x 44 m boyutlarında iki dikdörtgen olarak tasarlanmıştır Şadırvan avlusunun iç ve dış düzenlenişinde pencere, revak ve öteki öğeler büyük bir çeşitlilik ve denge içinde yerleştirilmişlerdir Mimarlık tarihinde en geniş mekana kurulu yapı olarak kabul edilen cami, kesme taşlardan 2475 m2 lik bir alanı kaplamaktadır Yerden yüksekliği 43, 28 m olan 31, 30 m çapındaki kubbesi, 6 m genişlikteki kemerlerle birbirine bağlanarak 8 büyük payeye oturtulmuştur Selimiye camisi 3, 80 m çapı, 70, 89 m yüksekliğinde üçer şerefeli dört zarif minareye sahiptir Selimiye'de daha önceki hiç bir camide, Ayasofya ve Bizans eserinde ve antik çağ mabetlerinde görülmemiş bir teknik kullanılmıştır Daha önceki kubbeli yapılarda, asıl kubbe kademeli yarım kubbelerin üzerinde yükselmesine rağmen, Selimiye Camii tek bir kubbe ile örtülmüştür Kubbe, 8 filayağına dayanan bir kasnak üzerine oturtulmuştur Kasnak, filayaklarına kemerlerle bağlıdır Bu şekilde örttüğü iç mekana verdiği genişlik ve ferahlıkla birlikte mekanın bir kerede kolayca anlaşılmasını sağlamaktadır Kubbe aynı zamanda camiinin dış görünüşünün ana hatlarını da belirler Kubbenin ağırlığı payeler ve bunların arkasındaki payanda kemerleri ile karşılanarak sekizgen kaide üzerine oturan kubbe sistemi Selimiye Camisi’nde en son olanaklarına kadar geliştirilmiştir Köşe geçişleri çeyrek kubbelerle sağlanmış, payeler arasındaki kemerler pencere sıralarıyla doldurulmuştur Caminin mimarisinde olduğu kadar, mermer, çini ve hat işçiliklerinde de kusursuzluğa varılmıştır Selimiye cami taş, mermer, sır altı tekniği ile yapılmış İznik çinileri, ahşap, sedef, gibi süsleme sanatının emsalsiz güzellikteki özelliklerine de sahip bulunmaktadır Yapının içi İznik çinileriyle süslüdür Çinilerin bir kısmı 1877-78 Osmanlı-Rus savaşında, Rus generali Skobelef tarafından sökülerek Moskova'ya qötürülmüştür Müezzin mahfili tam merkeze yerleştirilmiştir Büyük kubbenin tam altındaki müezzin mahfili, 12 mermer sütunlu ve 2 metre yüksekliktedir 12 mermer paye ile taşınmaktadır Selimiye Camisi’nde kullanılan çini, hat, kalemişi, mermer ve ahşap işleri gibi dekoratif öğeler 16 yüzyıl Osmanlı sanatının ulaştığı doruk noktasının ürünleridir Beyaz mermer mihrabı ve bir dantela gibi işlenmiş minberi birer başyapıt sayılmaktadır Ayrıca mihrap çıkıntısının içini ve hünkâr mahfilini süsleyen çiniler de dönemin en değerli İznik çinileridir Yapının, kuzeye, güneye ve avluya açılan 3 kapısı vardır İç avlu, revaklar ve kubbelerle süslüdür Avlunun ortasında mermerden özenle işlenmiş bir şadırvan vardır Selimiye Camii, başkentten gelen yoldan en iyi biçimde görülebilecek konumda inşa edilmiştir Kente girişte adeta devletin gücü simgeleniyordu Bu görünüm yakın zamana kadar sürmüştür Ancak, son yıllarda yolun kenarına yapılan bazı yüksek binalar caminin bu görünüşünü büyük ölçüde engellemiştir Medrese ve darülhadis Her iki yapı da camiden daha önce, 1572-73’te tamamlanmıştır Dörtgen bir avlunun iki dış cephesine yerleştirilmiş 13’er oda ve iç tarafa bakan birer dershane bulunmaktadır Odalar ve dershaneler kare planlı, kubbelidir Kaş kemerli avlu revakları tek eğimli düz çatı ile örtülüdür Bütünüyle kesme taş olan cami kitlesinin tersine bu yapılarda taş ve tuğla karışımı duvar örgüsü kullanılmıştır Arasta Camiye gelir sağlamak amacıyla yapılmıştır Mimarının Davud Ağa olduğu bilinmesine karşın bazı araştırmacılar, yapının konumlanışı ve cami tasarımıyla bağlantısı açısından Mimar Sinan’ın tasarımı olduğunu, ölümünden sonra bu tasarım esas alınarak yapılmış olabileceğini savunmaktadırlar Cami avlusunun batı duvarı boyunca uzanan 225 m lik ana kol ve buna dik bir kısa koldan oluşur Kısa kol şadırvan avlusunun yan kapıları ekseni üzerindedir Kolların kesiştiği nokta yüksek kasnaklı bir dua kubbesi ile belirlenmiş, buradan avluya geçiş sağlanmıştır Darülkurra Tek kubbeli, iki göz revaklı, fevkani bir yapıdır Kubbesi medrese ve darülhadis kubbeleriyle aynı düzeydedir Kaynak:Edirnekirkpinar |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|