Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bilgiler, bölgesi, ege, genel, hakkında, turizmi

Ege Bölgesi Turizmi Hakkında Genel Bilgiler (Ege Bölgesi Hakkında)

Eski 07-31-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ege Bölgesi Turizmi Hakkında Genel Bilgiler (Ege Bölgesi Hakkında)



Ege Bölgesinin Turizmi


Ege Bölgesinde Turizm
Anadolu en güzel manzaralarını Ege kıyılarında sunar, dersek abartmış olmayız Heredot'un deyimiyle "Dünyanın en güzel gökyüzüne ve en iyi iklimine sahip" Ege kıyıları boyunca körfezler ve yarımadalar, koylar ve plajlar peş peşe sıralanır Asırlar boyu sayısız mitolojik olaylarla iç içe yaşamış bu bölgede, adım başına tiyatroları, tapınakları, agoraları ile ünlü antik kentlere rastlarsınız Homer'in ölümsüzleştirdiği Truva, büyük bir devletin başkentliğini yapmış olan ve zamanının kültür ve sanat merkezi Bergama, tanrıların kutsadığı bu topraklar üzerinde yer alır Ege Bölgesinde yer alan iller Afyon, Aydın, Denizli, İzmir, Kütahya, Manisa, Muğla ve Uşak'tır

Güzel denizi ve şifalı sularıyla Akçay ile çam ve denizin kaynaştığı nefis bir manzara içindeki Ayvalık, "Zeytinlikler Rivierası" adı da verilen Edremit Körfezi'nde yeralır Körfez sahillerinden güneye indiğinizde, Dikili ve Çandarlı gibi sayısız güzel tatil yerlerinden geçerek bir zamanlar kahraman Türk denizcileri ile ün salmış Foça'ya varırsınız Lidya kralı zengin Kresus'un başkenti Sart'ı görmek isterseniz sahilden iç kesime yönelmeniz gerekir Kendi adını taşıyan körfezin içine yerleşmiş olan İzmir, modern ve hayat dolu bir kenttir İzmir aynı zamanda işlek bir ticaret merkezidir Cıvıl cıvıl olan alışveriş merkezinde dolaşmak size keyif verecektir İzmir'in batısında nefis renkli denizi, plajları ve termal merkezleriyle Çeşme yarımadası uzanır

Antik çağların en ünlü kentleri arasında yer alan Efes, Roma devrinde dünyanın en büyük kentlerinden biriydi Tüm İon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran Efes, yoğun düşünsel etkinliklerle de adını duyuruyordu Dünyanın yedi harikasından biri sayılan Artemis Tapınağı, heykeller, tapınaklar, tiyatrolar, çarşılar, kütüphaneler, bu antik kentin ününü simgeleyen mimari eserlerdir Daha güneyde, Milet'li büyük mimar Hippodamos tarafından yaratılan geometrik planı ile Priene antik şehrine rastlayacaksınız Milet, çağının büyük bir ticari ve düşünce merkezi idi ve burada bilim, önemli ilerlemeler kaydetti Didim, antik kent olmamakla birlikte Apollo'ya adanmış görkemli tapınağı ile ünlenmiştir

İzmir-Antalya yolu üzerindeki Aphrodisias (Geyre) önemli bir kültür ve sanat merkezi idi ve heykelcilik okulu ile ün yapmıştı Aynı yol üzerindeki dünyaca tanınmış Pamukkale'ye uğramadan geçeceğinizi düşünemiyoruz Oluk oluk akan kalsiyum yüklü sıcak sular, zamanla bu doğaüstü manzarayı oluşturmuştur Dünyada bir eşine daha rastlanmayan bu oluşumu izlerken havuzlarındaki şifalı sularında banyo yapmanız da mümkündür Antik Hierapolis'in kalıntıları bu kalsiyum teras yığınının arkasında yer alır

Ege Bölgesi'nin güneyinde çok sevilen tatil yerlerinden ilk akla gelenler Bodrum, Marmaris, Datça, Köyceğiz ve Fethiye'dir Bodrum (eski Halikarnas), Heredot'un anavatanıdır; buradaki kral Mausolos'un mezar anıtı dünyanın yedi harikasından biri sayılmaktadır Modern bir marinaya sahip olan Marmaris etrafını çevreleyen yeşil dağ ve tepeleriyle, pırıl pırıl deniziyle çok cazip bir tatil yeridir Marmaris, yakınlarında çiçeklerle bezeli Datça, biraz daha ileride doğal kırlarıyla Köyceğiz Likya Mezarları ve Ölü Denizi ile Fethiye sonsuz mavi bir denizin ve uçsuz bucaksız kum cennetinin üzerinde sıralanırlar

İzmir
Eski İzmir kenti (Smyrna) körfezin kuzeydoğusunda yer alan ve yüzölçümü yaklaşık yüz dönüm olan bir adacık üzerinde kurulmuştu Son yüzyıllar boyunca Meles Irmağı Sipylos (Yamanlar) Dağı'ndan gelen sellerin getirdikleri mil ile bugünkü Bornova ovası oluştu ve yarım adacık bir tepe haline dönüştü

Şimdi Tepekule adını taşıyan bu höyüğün üzerinde Tekel Müdürlüğü'nün İzmir Şarap ve Bira Fabrikasına ait numune bağı bulunmaktadır

Yapılan en son kazılarda İzmir’deki yerleşim alanlarının MÖ 7000 yıllarına dek uzandığı ortaya çıkarılmıştır

Bayraklı’daki Smyrna kentinin tarihi her ne kadar MÖ 3000 yılından çok daha gerilere uzandığı tahmin edilmekte birlikte, yapılan en son kazılarda henüz MÖ 3000 yıllarına kadar gidilebilmiştir Kazılarda elde edilen bilgiler ışığında ilk İzmir yerleşikleri evlerini höyüğün en üst düzeyinde denizden 3 ile 5 metre yukarıdaki kayalar üzerine oturtmuşlardır Bu ilk yerleşme Eski Tunç Çağı dönemine aittir

Demir Çağı boyunca İzmir evleri, büyüklü küçüklü tek odalı yapılardan oluşmakta idi Gün yüzüne çıkarılan en eski ev MÖ 925 ile MÖ 900'e tarihlenmektedir İyi korunmuş halde ortaya çıkarılan bu tek odalı evin (2,45 x 4 m) duvarları kerpiçten, damı ise sazdan yapılmıştı

Eski İzmir'liler kentlerini MÖ 850'lerde kerpiçten yapılmış kalın bir surla korumaya başladılar Bu tarihten itibaren Eski İzmir'in bir kent devlet kimliği kazanmış olduğu söylenebilir Kenti 'Basileus' adı verilen bir beyin idare ettiği olasıdır Göçleri gerçekleştirenler ve kent ileri gelenleri soylu tabakayı oluşturuyordu Kent duvarları içinde yaşayan nüfus olasılıkla bin kişi civarındaydı Kent devlete ait halkın büyük bir bölümü civar köylerde yaşıyordu Bu köylerde, bu çağdaki Eski İzmir'in tarlaları, zeytin ağaçları, bağları, çömlekçi ve taşçı işlikleri yer alıyordu Geçimi tarım ve balıkçılıkla sağlanıyordu

Kentin en önemli kutsal yapısı Athena Tapınağı idi Bu tapınağın günümüze değin korunan en eski kalıntısı MÖ 725-700 yılları arasına tarihlenmektedir

Eski İzmir'in parlak dönemi MÖ 650-545 yılları arasına denk düşer Yaklaşık yüz yıl süren bu süre, bütün İon uygarlığının en güçlü dönemini oluşturur Bu dönemde İzmir'in tarımla yetinmeyip Akdeniz ticaretine de ortak olduğunu görmekteyiz

Parlak dönemin İzmir'deki önemli belirtilerinden biri MÖ 650'den beri yazının yaygınlaşmaya başlamasıdır Tanrıça Athena'ya sunulan armağanların birçoğunda sunu yazıtları bulunmaktadır Kazılarda ortaya çıkarılan Athena Tapınağı (MÖ 640-580), Doğu Helen dünyasının en eski mimarlık eseridir En eski ve en güzel sütun başlıkları şu ana kadar İzmir'de bulunmuştur

Eski İzmir'in cadde ve sokakları daha 7yüzyılın ikinci yarısında ızgara planlı idi, caddeler ve sokaklar kuzeyden güneye ve doğudan batıya uzanıyor, evler genellikle güneye bakıyordu

İlerde MÖ5 yüzyılda Hippodamos tipi adını alacak olan bu kent planı özünde Yakın Doğuda çoktan biliniyordu Bayraklı şehir planı bu tür kent dokusunun Batı dünyasındaki en erken örneğidir İon uygarlığının en eski parke döşeli yolu Eski İzmir'de gün ışığına çıkarılmıştır

Helen dünyasının en eski sivil mimarlık eseri Eski İzmir'de 7 Yüzyılın ilk yarısında yapılmış olan güzel taş çeşmedir Bir zamanlar Yamanlar Dağı üzerinde yükselen Tantalos Mezarı, tholos biçimli anıtsal mezarların güzel bir temsilcisidir Tantalos mezarı adı ile anılan bu anıtsal eser, Eski İzmir'de MÖ520-580 tarihlerinde yönetimi elinde tutan basileusun ya da tiranın mezarı olmalıdır

İzmir’in zenginliği ve gelişkinliği komşu Lydialıları harekete geçirdi ve İzmirlilerle savaşa girdiler MÖ 610-600 yıllarında Lydia orduları İzmir’i ele geçirip kenti yakıp tahrip ettiler Ancak İzmirliler kentlerini yeniden kurmayı başardılar

Eski İzmir’in çöküşü, Anadolu’da Pers istilasının sonuçlarındandır Pers İmparatoru orduları Anadolu’da ilerlerken, Lydia krallığına karşı Ege’nin kıyı kentlerinin kendisini desteklemesini istemişti Bu isteğe uymayan Ege’nin kıyı kentlerini cezalandırmak amacıyla, Pers İmparatoru Lydia’nın başkenti Sardes’i ele geçirdikten sonra, diğer kıyı kentleriyle birlikte İzmir’e de saldırdı Pers Ordularının saldırısı sonucu MÖ 545 yılında İzmir tahrip edildi Bu tahribattan sonra Bayraklı’daki yerleşim alanında bir daha kent düzeninde bir yerleşim olmadı çııÖÖçş


Efes Antik Kenti
İlk çağın en ünlü şehirlerinden biri olan Efes, Küçük Menderes nehrinin sularını boşalttığı körfezin yakınında kurulmuştur Tarıma elverişli toprakları, Doğu’ya açılan büyük ticaret yolu oluşu, gerek putperestlik gerekse Hıristiyanlık döneminde çok önemli bir dini merkez oluşu, tarihe büyük bir kent olarak geçmesini sağlamıştır İlim ve sanat Dünyasında da adını duyurmuş, ünlü kişiler yetiştirmiştir Bunlar Rüya tabircisi Ardemidotus, şair Callinos ve Hipponax, filozof Heraklitos, Ressam Parrhasius, gramer bilgini Zenodotos, hekim Soranos ve Rufus’tur Efes’in tarihi MÖ6000’lere uzanmaktadır ki bunu, son yıllarda Arvalya ve Çukuriçi höyüklerinde ele geçen buluntular ortaya çıkarmıştır

Ayasuluk Tepesinde yapılan kazılarda burada Erken Tunç Çağından günümüze kadar kesintisiz yerleşmenin varolduğunu göstermiştir Bu da eski Efes’in Ayasuluk tepesinde olduğunu, buranın Anadolu kavimleri ve Hititler tarafından iskan edildiğini ispatlamaktadır Ayrıca Hitit yazılı metinlerinde Apasas olarak geçen kentin bu kent olduğu da kesinleşmiştir Antik yazarlar Strabon ve Pausinias, tarihçe Herodot, Efes’li şair Callinos gibi antik kaynaklar Efes’in Amazonlar tarafından kurulduğuna ve yerli halkın Karyalılar ve Leleglerden oluştuğuna işaret etmektedirler

MÖ11 yüzyılda Atina Kralı Kodros’un oğlu Androklos, diğer kolonistler gibi Anadolu’ya gelmiş, Efes civarına yerleşmiştir Söylenceye göre; Androklos yeni bir şehir kurmak için yol çıkmadan önce kahine danışır Kahin ona şehri kuracağı yerin bir balık ve yaban domuzu tarafından gösterileceğini söyler Adamlarıyla birlikte Anadolu kıyılarına adım adan Androklos yakaladıkları balıkları tavada pişirirken, tavadan fırlayan bir balığın sıçrattığı kıvılcımlar çalıları tutuşturur Çalıların arkasında bulunan bir yaban domuzu alevlerden korkarak kaçmaya başlar Bunu Andraklos kahinin söylediklerini hatırlar ve atına binerek yaban domuzunu takip eder ve onu öldürür ve yaban domuzunu öldürdüğü yere kentini kurar Bu söylence Hadriyan Tapınağının frizlerinde betimlenmiştir Bu kabartmaların orijinalleri ise Efes Müzesinde sergilenmektedir

Helenler buraya geldiklerinde Anadolu’nun hemen hemen her yerinde olduğu gibi Ana Tanrıça Kybele’yi baş tanrı olarak buldular Yerli halkla anlaşabilmek için Artemis’i ana tanrıçayla bir tutarak aynı yerde tapınmaya başladılar Artemis Efes’te Anadolu’nun ana tanrıçası Kybele’nin yerini alarak bereket tanrıçası olmuştur MÖ 625 yılında ilk Artemis tapınağı inşa edilir MÖ 7yy’da kent Kimmerler’in istilasına uğrar ve Artemis Tapınağı yerle bir edilir MÖ 560’da Lidyalı’lar tarafından Efes ele geçirilir ve kent Artemision çevresine taşınır Bugün gezilen Efes Büyük İskender’in generallerinden Lysimachos tarafından Bülbül ve Panayır dağları arasındaki vadide MÖ 3yy da kurulmuştur Kent Akdeniz’in önemli deniz ticaret merkezlerinden biri olmuştur MÖ 2yy’da Romalıların egemenliği altına giren Efes hızla gelişmeye başlamış ve Roma İmparatorluğunun Küçük Asya’daki başkenti olarak MS 2yy’la kadar en parlak dönemini yaşamıştır O dönemde kentin nüfusu 250 bin’e ulaşıyordu Yaşanan büyük depremler ve Bizans Döneminde Küçük Menderes’in getirdiği alüvyonlarla dolan limanın büyük bir bataklık oluşturması ve sıtma salgınının baş göstermesi sonucunda kent terk edilir Efesliler kentin ilk kurulduğu Ayasuluk tepesine yerleşirler 1304 yılında Selçuklu’lar tarafından ele geçirilen kent 1426 yılında Osmanlı topraklarına katılır 1914 Ayasuluk adı Selçuk olarak değiştirilmiştir 1957 yılında İzmir’in ilçesi olmuştur

MAGNESİA KAPISI:
Kentin günümüze kadar korunan Magnesia kapısı çok tahrip görmüştür Kapı büyük olasılıkla imparator Vespasian (MS67-79) tarafından inşa ettirilmiştir Kapı Magnesia şehrine baktığı için bu adla anılmaktadır Kazılarda ele geçen bir yazıttan Artemison’dan başlayan tören yolunun Magnesia kapısından tiyatroya ve oradan stadyumun doğu ucundaki Pion kapısından geçerek yine Artemis tapınağına ulaştığı anlaşılmaktadır

DOĞU GYMNASIOMU:
Odeon’un doğusunda kalan çok iyi korunmuş yapı kalıntıları araştırmacılar tarafından hamam olarak tanımlanmıştır MS 1 yüzyıla tarihlenen söz konusu yapının bir yazıtta belirtildiği üzere Efes’li Sofist Fladius Damianus’un ve karısı Veda Faetrina tarafından yaptırılmıştır

ODEON:
Zengin bir Efes’li olan Publis Vedius Antonius tarafından MS 150 yılında yaptırılan Odeion tiyatro biçimli bir yapıdır Salonu 1400 kişilikti Yanında prytaneion ve önünde devlet agorası olduğunu göz önünde tutarsak tiyatro gösterilerinin yanı sıra belediye meclisi olarak ta kullanıldığını söyleyebiliriz Orkestrasında yağmur sularını akıtacak oluklar bulunmamasından üstünün kapalı olduğu anlaşılmaktadır

DEVLET AGORASI:
MS1 yüzyılda inşa edilen Devlet Agorası 160mx 73m ölçülerindedir Devlet Agorasının altında eski çağlara ait kalıntılar da bulunmuştur MS1yüzyılda devlet kontrolünde ticaretin yapıldığı dini ve resmi törenlerin düzenlendiği Agora’da dört basamakla çıkılan Efes’in ticaret borsası gibi bir işlevi olan bir bazilika da bulunmaktadır

PRYTANEION: ( BELEDİYE SARAYI )
Prytaneion ( belediye binası ) Hestia Sunağı ile birlikte şehrin kutsal alanı olarak kullanılıyordu Burada politik işler görüşülüp, kabuller yapılıyor önemli törenler ve şölenler düzenleniyordu Sunağın üzerinde Kuretler tarafından daima yakılı tutulan kutsal bir ateş bulunmaktaydı Bina ilk olarak MÖ 3yy’da inşa edilmiş olup bugün görülen kalıntılar 1,yya’la aittir Burada Artemis Ephesia heykellerine dokunulmamış ve bu iki güzel heykel günümüze kadar gelebilmiştir Bugün Efes Müzesi’nde sergilenen iki Artemis Heykeli bu yapı binada bulunmuştur

MEMMIUS ANITI:
Bir kitabeye göre diktatör Sulla’nın torunlarından Memmius adına Geç Helenistik Dönemde inşa edildiği düşünülmektedir MS4yy’da anıtın kuzeybatısında büyük bir çeşme ilave edilmiştir

DOMİTİAN TAPINAĞI:
Efes’te bir imparator adına yapılmış ilk kutsal yapı Domitian tapınağıdır Efes’in en merkezi yerinde 50x100 m tonozlu alt yapılar üstünde bir teras oluşturularak inşa edilmiştir Tapınaktan çok az kalıntı bulunmaktadır Kazılar sırasında İmparator Domitian’ın oldukça büyük bir heykeli bulunmuştur Heykelin bir insan büyüklüğündeki ön kolu ve başı günümüzde Selçuk Efes Müzesi’nde sergilenmektedir

KURETLER CADDESİ:
Devlet Agorası ile Celsus Kütüphanesi arasındaki yol Kuretler caddesidir Şehrin idaresinde önemli rol oynayan ve her yıl değişen altı üyeye sahip Kuretler ( dini liderler ) billiğinin geçtiği yol olduğu için bu ismi almıştır Caddenin iki tarafında bulunan sütunların gerisinde dükkanlar ve önünde Efes’in ünlü kişilerine ait heykeller yer almaktadır Şehrin en büyük kanalizasyon sistemi mermerle kaplı bu caddenin altındadır

TRAJAN ÇEŞMESİ:
Trajan çeşmesi 520x1190 m ölçüsünde, önünde havuz bulunan iki katlı bir çeşmedir Alt katta kompozit üst katta ise korinth düzeninde sütun başlıkları kullanılmıştır Yapının ortasındaki bölümde suyun havuza aktığı yerde imparator Trajan’ın büyük heykeli duruyordu Sular heykelin altından çağlayanlar halinde büyük havuzun üzerine dökülüyordu Trajan çeşmesini süsleyen heykeller bugün Efes müzesinde bulunmaktadır

SKOLASTİKA HAMAMLARI:
Panayır dağının güney batı eteğindeki ana caddenin köşesindeki büyük hamam yapısı MSlyy’da inşa edilmiş ve MS400 yıllarında heykeli odalardan birinde görülebilen Skolastikai adlı Hıristiyan bir kadın tarafından restore edilmiştir Üç katlı ve bin kişi alabilecek kapasitedeki bu hamamın diğer katları dinlenme odaları, kütüphaneler ve eğlene salonlarından oluşmaktaydı Taban ve duvarlar mermer ve mozaiklerle kaplanmıştır

LATRİNA:
Kentin genel tuvaleti olan bu yapının ortasında kare planlı bir havuz, yanlarında bir sıra tuvalet taşı bulunmaktadır Tuvalet taşlarının hemen önünde su kanalı yer alır Tabanı mozaiklerle kaplıdır

HADRİAN TAPINAĞI:
Efes’in küçük ancak en göz alıcı eserlerinden olan Hadrian tapınağı bir Sella’dan ve Portiko’dan oluşmaktadır Sella’nın üstü taş tonozla örtülüydü Yanlarda düz olan alınlık ve onun üzerindeki friz iki sütunun ortasında bir kemer biçimi alır Ortası Tyche (kent tanrıçası) büstü ile süslü olan bu kemeri bugün yalnız iki uçtaki kalmış olan alınlık çevreliyordu Hadrian tapınağı MS4yy’da kısmen yıkılmış olduğundan restore edilmiş ve bu sırada Portikonun iç duvarlarının üstünü süsleyen 4 kabartma eklenmiştir Efes’in kuruluş hikayesinin resmedildiği kabartmaların asılları müzede bulunmaktadır Sellada İmparator Hadrian’ın heykeli bulunmaktadır Tapınağın önünde duran ve dörtköşe sütunlarıyla dayanan dört kaide üstünde Roma imparatorları Galerius Maximianus, Diocletianus ve Constantius Chlorus’un bronz heykelleri bulunuyordu

YAMAÇ EVLER :
Bülbül Dağının yamaçlarında Efes’li zenginlerin ikamet ettikleri belirtilen evler vardı Yakın zamanda restore edilerek orijinal durumlarına biraz daha yaklaşan bu evler, geniş merdivenlerle caddeye dikey olarak açılmaktaydı İki veya üç katlı oldukları bilinen evlerin duvarları fresk ve yerler de mozaiklerle süslüdür Tabanda ısıtma sistemi vardır MS1yy’da inşa edilen evler daha sonraki yıllarda bir çok değişiklikler yapılarak 7yy’a kadar kullanılmıştır

AŞK EVİ:
İlk inşa devresi İmparator Trajan dönemine rastlamaktadır İki katlı bir yapıdır Arkada tuvaletler ve Skolastika hamamı ile ortak bir yapı oluştururBir yazıttan aşk evi olduğu anlaşılan bölüm ile büyük bir tuvalet bu yapı topluluğunun ilk inşa evresine dahil edilir (MS1yy) Üst kattaki odaların kızlara, alt kattaki odaların ise konuklara ait olduğu düşünülmektedir Aşk Evinin baş salonunu mozaik döşeli yemek odası oluşturuyordu Yerde dört mevsimi simgeleyen bir mozaik bulunuyordu Bu Aşk Evi Pompeidekilerle karşılaştırıldığında büyüklüğüyle dikkati çekmektedir

CELSUS KÜTÜPHANESİ:
Efes’in önemli yapıtlarından biri de Celsus kütüphanesidir 1970 yılında onarım çalışmaları başlatılmıştır 1978 yılında onarım çalışmaları kütüphanenin ön yüzünün ayağa kaldırılmasıyla tamamlanmıştır Kütüphane 9 basamaklı bir merdivenle çıkılan ve tonozlu bir alt yapının oluştuğu platform üzerinde yükselir Yan galeriden Celsius’un lahitinin bulunduğu odaya geçilir

Kütüphanede bulunan kitapları nemden korumak için bina çift duvarla çevrilmiştir Bu duvarlar üzerinde bulunan dolaplarda yada raflarda rulolar ve ciltler halinde bir araya konulmuş el yazmaları saklanıyordu Aleksandria ve Bergama kütüphanelerinden sonra dönemin en büyük üçüncü kütüphanesidir

Bu kütüphane MS 35 yılında Asya Konsülü Julius Celsus Palemaeanus adına oğlu Julius **uila tarafından yaptırılmıştır 6090 x 1672 ölçülerinde dıştan iki katlı, içten tek bir salondan oluşur Roma Mimari özelliklerini tümüyle yansıtan yapının ön cephesinin dekorasyonu, devrinin en güzel örnekleri arasında yer alır Ön cephe sütunları arasında yer alan dört kadın heykeli “akıl”, “kader”, “ilim” ve “erdem” ögelerini sembolize eder Bugün bu heykellerin orijinalleri Viyana Müzesinde sergilenmektedir

MAZEUS-MİTHRİDATES KAPISI:
Celsus Kütüphanesi’nden Agora’ya geçişi sağlar Yanlarında köle olarak bulunan ve daha sonra özgürlüklerini bağışlayan İmparator Augustus ve ailesi adına bu iki esir tarafından MÖ 4-3 yılda yaptırılmıştır

TİCARET AGORASI:
Efes’in ticaret Agora’sı Helenistik dönemde kurulmuştu Agora’nın dört kenarı stoalarla çevrilidir Agora’nın İon düzenindeki batı kapısından ele geçen mimari parçalar Helenistik dönem stil özellikleri göstermektedir Agoranın ortasında Horologion yani bir su ve güneş saati bulunmaktaydı Çevrelerinde de yüzlerce heykel vardı Bugün bu heykellerin yalnızca kaideleri ele geçmiştir

SERAPİS TAPINAĞI
Agorada yer alan ve Hıristiyanlık döneminde kilise haline dönüştürülen Serapis tapınağı da yine Efes’in en ilginç yapıları arasında yer almaktadır Yapılan araştırmalar Mısırlı kolonistlerce yaptırılmış olduğu inancını artırmaktadır Bugün tapınağa, agoranın güneybatı köşesindeki bir merdivenle ulaşılmaktadır Tapınak Barok stil özelliklerini göstermektedir Yıkıntılar arasında Mısır granitinden yapılmış bir heykel parçasının bulunması ve bulunan yazıtların birinde Mısır kült ritüellerinden söz edilmesi bir başka yazıtında Serapis dinine girenlerden bahsetmesi nedeniyle, buranın Serapis Tapınağı olduğu düşüncesi kesinlik kazanmaktadır

MERMER CADDE:
Mermer cadde, Efes Artemis tapınağından başlayan önce Vedius Gymnasionu ve stadyumu geçerek tiyatronun batısı ile Agoranın doğusundan ilerleyen, kütüphanenin önünden doğuya kıvrılarak Devlet Agorasına çıkan, arkasından da Magnesia kapısından itibaren kuzeye yönelip tekrar Artemis tapınağına varan kutsal bir yoldu Bu yol aynı zamanda kentin ana caddesiydi Atlı arabalara ayrılmış bu caddede yayalar için yüksek bir platform yapılmıştır Caddenin altında bir insanın girebileceği büyüklükte gelişmiş bir kanalizasyon sistemi bulunmaktadır

TİYATRO:
Efes’in iyi korunmuş yapılarından en büyüğü ve en etkileyicisi tiyatrosudur İlk kez Helenistik dönemde inşa edilen tiyatro MS1 – 2 yy’da aittir Roma döneminde İmparator Claidus zamanında genişletilmiş ve İmparator Trajan’ın döneminde de tamamlanmıştır Sahnenin ilk iki katı imparator Neron zamanında yapılmıştır Üçüncü kat daha sonra eklenmiştir Tiyatro 24000 kişiliktir İzleyicilerin oturduğu kısım ( cavea ) üç diazomalıydı ve cavea’ya giriş yanlardaki geçitlerden sağlanıyordu Tiyatro geç Roma Devrinde gladyatör dövüşlerine de sahne olmuştur

StPaul Hiristiyanlığı yaymak için çıktığı yolculuğu sırasında Efes’e gelmiş ve bu tiyatroda Efeslilere hitap etmek istemiştir Gümüşten Artemis heykelcikleri yapan Demetritus mesleğini kaybedeceğini düşünerek tiyatrodaki halkı kışkırtmış “Efes’in Artemis’i uludur” diye bağırmıştır Galeyana gelen halk StPaul’ün üzerine yürümüştür, araya giren yetkililerin yardımı ile St Paul Efes’i terk etmiştir Tiyatronun altında bulunun çeşme Helenistik döneme ait tek yapıdır

ARKADİANE CADDESİ:
İlk olarak Geç Helenistik devirde yapılmıştır İmparator Arcadius ( 395-408) zamanında onarıldığı için bu isimli anılmaktadır 500 metre uzunluğunda ve 11 metre genişliğindedir Caddenin iki yanında galeriler, dükkanlar bulunmaktaydı Bu cadde bir tür tören caddesi olarak kullanılmaktaydı Liman caddesi olarak da adlandırılan cadde geceleri aydınlatılıyordu

Caddenin orta kısmında dört sütundan oluşan bir anıt bulunmaktadır Bu sütunların üzerinde dört havarinin heykeli mevcuttu

TİYATRO GYMNASİUMU:
Roma imparatorluğu döneminde MS2yy başında inşa edilen tiyatro Gymnasion’un ancak palestrası ortaya çıkarılmıştır Burası hem beden hareketlerinin yapıldığı bir yer hem de küçük stadyum olarak işlev görüyordu Aynı zamanda Efes’in en büyük Gymnasiumudur

LİMAN GYMNASİUMU VE HAMAMLARI:
Efes kentinin en büyük mimari topluluğu olan Liman Gymnasiomu ve hamamlarının bugüne değin küçük bir bölümünün kazılmasına karşın ayakta bulunan kalıntıları çok etkileyicidir Gymnasion’un biri 90x90 metre , öteki 200x240 metre ölçüsünde olmak üzere iki palaestrası, yani beden hareketlerinin yapıldığı yeri vardı Büyük palestra 13 çeşit renkteki mermer plakalarla kaplanmıştır Küçük palestranın kuzeydeki salonunun imparator kültüne, güneydekinin de derslere ve toplantılara ayrılmış olduğu saptanmıştır MS4yy’da yapılmış bir bronz atlet heykelinin güzel bir roma kopyası güney salonda bulunmuştur Bu heykel halen Viyana müzesinde sergilenmektedir Yapı topluluğunun hamam kısımları da büyük kalıntılar halinde ayakta durmaktadır Yapı topluluğunun hamam kısımları da MS 2 Yüzyılda inşa edilmiş olup, 4 yüzyılda İmparator Konstantinus II zamanında değişikliğe uğradığından “Kostantinus Hamamları” adıyla da anılmaktadır

ÇİFTE KİLİSELERİ (KONSÜL KİLİSESİ) :
Bizans hamamlarının karşısında yer alan Çifte Kiliselerin Hristiyanlık dünyası için son derece özel bir önemi vardır 431-438 yıllarında konsül toplantısının yapıldığı kilise 265x295 m boyutlarında bir yapıdır MS 11 Yüzyılda Roma döneminde bir bazilikaya dönüşen yapı Meryem Ana’ya adanmış ilk kilisedir Burada yapılan 3 Konsül toplantısında Katolizmin doğması kararları alınmıştır Bazilikanın MS4yüzyılda kiliseye dönüştürülmesi esnasında batı tarafına nefli bir yapı eklendiği ve batı girişinden sonra büyük bir antrium yer aldığı gözlenmektedir Kilise kısmına geçmek için tabanı mozaikli bir nartexten geçilir Vaftiz yerinin ortasın da vaftiz havuzu ve duvarlarında haç figürleri bulunmaktadır

MS7 yüzyılda kilisenin apsisinden açılan bir kapı ile ikinci bir kilise inşa edilmiş ve böylece kiliselerin adı ‘’ Çifte Kiliseler ‘’ olarak anılmaya başlamıştır Bu yeni açılan bölüm din adamlarının ikametlerine ayrılan kısımlar bulunur

STADYUM:
Vedius Gymnasionun güneyinde bulunan stadyum, her çeşit törenlerin, atletik yarışmaların, araba koşularının ve gladyatör dövüşlerinin yapıldığı yerdir 200 x 30 metre boyutlarındaki yapı at nalı şeklinde inşa edilmiştir Bugünkü Panayır dağının etekleri üzerinde oturma yerleri vardır Oturma yerleri erken Hıristiyanlık döneminde Ayasuluk surunun yapılmasında kullanıldıkları için stadyum çok tahrip görmüştür Stadyumun yalnız batı yönü gün ışığına çıkarılmıştır

VEDİUS GYMNASİUMU:
Efes’in önde gelen varlıklı kişilerinden olan Publius Vedius MS150 tarihinde dostu ve hamisi imparator Antonius Pius ile tanrıça Artemis adına yaptırmıştır Bu yapı bir Gymnasium ve hamamın birleşmesiyle ortaya çıkmıştır Yapı topluluğunun doğusunda yer alan Palaestra’nın propylonu güneydedir Bu giriş, zamanında heykellerle süslüydü Propylonun batısındaki uzun oda tuvalet olup buraya hem güneyden hem de batıdan yani sokaktan girilebiliyordu

ARTEMİS TAPINAĞI:
Efes’teki Artemis Tapınağı dünyanın yedi harikasından biri olarak bilinir Artemision çok görkemli bir yapıydı Tapınağın en büyük özelliği Helen dünyasının antik çağında mermerden yapılmış en büyük yapı olmasıdır Anıtsal ölçüdeki ilk mimarlık eseri sayılmaktadır Her ne kadar bugün o görkemli tapınağın yerinde bazı temel kalıntılardan başka bir şey kalmamışsa da kazı sırasında ele geçen parçalardan yararlanılarak eserin rekonstrüksiyonunu çizme olanağı doğmuştur Helenler gelmeden önce Artemis Tapınağının yeri yörenin halkı tarafından tapınılan Kybele’ye ait kutsal bir alandı Arkaik Artemision’un altında bulunmuş olan güzel fildişi ve altın sanat eserlerinin birçoğu İstanbul Arkeoloji Müzesinde korunmaktadır

İon dünyası MS 6 yy’ın ikinci yarısında altın çağını yaşadığından tapınak Efesliler için artık küçük sayılıyordu Girit’ten getirilen mimarlar tapınağı yeniden inşa etmişler Arkaik Artemision yüzyıl boyunca görkemi ve güzelliğiyle antik çağda bütün dikkatleri çekiyordu Ancak Herostratos adlı bir şöhret düşkünü, adını ölümsüzleştirmek için Büyük İskender’in doğduğu yılda MÖ356 da tapınağı ateşe verdi Ağaçtan yapılmış olan tavan ve iç alınlık tamamen yandı Bunun üzerine Efesliler tapınağı yeniden inşa ettiler Yeni Artemision”un üst yapısı Arkaik dönem yapısını bir benzeriydi Paralar üzerindeki tasvirlerden anlaşıldığına göre yeni Artemision’un dar yüzlerinde birer alınlığı vardır Ayrıca yapı Semerdam şeklinde örtülüydü
Strabon’a göre tapınak yedi kez yıkılıp yeniden inşa ettirilmiştir Şimdi tapınak kalıntısı Helenistik döneme aittir Selçuk Kuşadası yolu üzerinde bulunan tapınak 127 sütunluydu Sunak yerine 13 basamak ile çıkılmaktaydı Tapınaktaki heykeller yarışmalarda seçilerek konulmuştu Ayasuluk tepesi erken Hıristiyan, Bizans ve Selçuk devirleri süresince çok iyi bir kale ile savunulmuştur Halen ayakta bulunan sur erken Hıristiyanlık dönemde inşa edilmiştir Daha sonra Selçuklular döneminde yeniden restore edilmiştir Kale duvarındaki ana giriş kapısı Roma yapılarından sökülen taşlarla MS6yy da yapılmıştır İçinde yuvarlak kuleli bir camii, Bizanslılara ve Türklere ait birçok sarnıç bulunmaktadır

YEDİ UYUYANLAR
MS5 ve 6 Yüzyıla rastlayan dönemde yapıldığı sanılan Yedi Uyuyanlar Ören yeri dini bir merkez hüviyetindedir Rivayete göre Hristiyanlığın resmi dini olarak kabulünden önce, İmparator Decius zamanında putperestlerden kaçarak buraya sığınan yedi genç uykuya dalıp iki yüzyıl sonra uyanmışlardır Uyandıklarında İmparator Theodosius II zaamanında Hristiyanlık resmi din olmuştur Bu mucize olay üzerine , öldükten sonra bu yedi gencin tekrar gömüldüğü ve adlarına büyük bir bina yaptırıldığı sanılmaktadır Bugün kazılarda ortaya çıkarılan yapı oldukça büyük abidevi boyutlardadır ve çoğu kaya oyma mezar buluntularına, iki kilise ile katakomplara rastlamaktadır Halen dört katı görülebilen kalıntıların yedi katlı olması muhtemeldir Zeminde bulunan dehlizlerin dini amaçlı eğitim için kullanıldığı, buranın bir manastır hüviyeti taşıdığı izlenimini vermektedir

STJEAN KİLİSESİ:
StJean Kilisesi, Ayasuluk tepesinin (Selçuk Kalesi) güney eteğindedir MS2yüzyıla değin uzanan bir Hıristiyan efsanesine göre StJean bu tepede yaşamış ve öldüğü zamanda buraya gömülmüştür Mezarın üzerine önce bir anıt dikilmiştir Daha MS4yy’da bu anıtın çevresine bir kilise inşaa edilmiştir Yapı Efes’teki Bizans dönemi yapılarının en görkemlisidir Kilise haç şeklindedir Daha sonra buraya MS527-565 yıllarında Justinyen tarafından kubbeli bir bazilika inşaa ettirilmiştir MS7-8yy’larda Arap akınlarına karşı kilisenin çevresine sur duvarları yapılmıştır Ayrıca kilisenin bulunduğu yer kaleye bağlanarak buraya bir dış kale görünümü verilmiştir Kilisenin hazine dairesi, nefler, narteks, şapel, atrium, mezar odası ve vaftizhane bölümleri görülebilir



Alıntı Yaparak Cevapla

Ege Bölgesi Turizmi Hakkında Genel Bilgiler (Ege Bölgesi Hakkında)

Eski 07-31-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ege Bölgesi Turizmi Hakkında Genel Bilgiler (Ege Bölgesi Hakkında)



EFES ARKEOLOJİ MÜZESİ:
Efes Müzesi, Efes ve yakın çevresinde bulunan Miken, Arkaik, Klasik, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı devirlerine ait önemli eserlerin yanı sıra kültürel faaliyetleri ve ziyaretçi kapasitesi ile de Türkiye'nin en önemli müzelerinden biridir
Efes Müzesi'nin ağırlıklı olarak bir antik kentin eserlerini sergileyen müze olması nedeniyle kronolojik ve tipolojik bir sergileme yerine eserlerin buluntu yerlerine göre sergilenmeleri tercih edilmiştir Buna göre salonlar Yamaç Evler ve Ev Buluntuları Salonu, Sikke ve Hazine Bölümü, Mezar Buluntuları Salonu, Efes Artemisi Salonu, İmparator Kültleri Salonu olarak düzenlenmiştir Bu salonların yanı sıra müze iç ve orta bahçelerinde çeşitli mimari ve heykeltraşlık eserleri bahçe dekoru içinde ve uyumlu olarak sergilenmektedir İki büyük Artemis heykeli, Eros başı, Yunuslu Eros heykelciği, Sokrates başı, Efes Müzesi'nin dünyaca tanınmış ünlü eserlerinden bazılarıdır
Efes Müzesi koleksiyonlarında halen yaklaşık 50000 eser bulunmaktadır Bu sayı her yıl sürdürülen arkeolojik kazılar sonucu ortaya çıkarılan veya çevre halkının bağış yoluyla getirdiği eserler ile artmakta, müze koleksiyonları zenginleşmektedir Bu eserlerin kısa süre içinde bilim dünyasının ve insanlığın hizmetine sunulması düşüncesiyle Efes Müzesi'nde "Yeni Buluntular Salonu" oluşturulmuştur Ancak, bu salon her zaman yeterli gelmemekte, diğer salonlardaki sergilemelerin de yeni buluntular ışığında ve çağdaş müzecilik anlayışına uygun olarak yenilenmesi gerekmektedir
Bu anlayışa uygun olarak Yamaç Evler ve Ev Buluntuları Salonunda yapılan yeni düzenlemede buluntu gruplarını bir arada sergileyerek konu bütünlüğü oluşturulması amaçlanmıştır Salonda günlük yaşam konusu içinde her çağdaki insan için vazgeçilmez gereksinimler olan tıp ve kozmetik aletleri, takıları, ağırlıklar, aydınlanma araçları, müzik ve eğlence buluntuları ve dokuma araçlarından örnekler; ev kültü ve dekorasyonunda kullanılan heykelcikler, imparator ve tanrı heykelleri, büstleri ve mobilyalar sergilenmektedir Salonun bir bölümünde Efes Yamaç Evler'den "Sokrates Odası" olarak bilinen bir oda fresk, mozaik ve çeşitli mobilyalardan oluşan dekoru içinde foto-mankenler ile düzenlenmiştir
Efes Müzesi'nin müze, Efes ve Selçuk içinde yeni düzenlemeler sonucu ziyarete açılan yeni bölümleri;
1- Arasta ve Hamam Bölümü: Müzenin orta bahçesine bitişik, müze ile bütünlük oluşturan bölümde eski Türk kasabalarında ticaret hayatı ve kaybolmaya yüz tutan çeşitli el sanatları canlı olarak sergilenmektedir Tarıma bağlı yöresel yaşamda önemli yer tutan tahıl öğütme sistemi (değirmenler) gelişimi ve farklı tipleri ile; bakırcılık ve gözboncuğu yapımı; Türk çadırlarının sergilendiği bölüm içinde eski Türk yapısı ve 16 yüzyıla ait Osmanlı hamamı da restore edilerek sergi alanında değerlendirilmiştir
2- Ayasuluk Kitaplığı: Efes Müzesi'nin arka sokağı içindeki eski bir Türk yapısı (14 yüzyıl) müze tarafından restore edilmiş ve semt halkının günlük gazete veya kitap okuyabileceği küçük bir kitaplık işlevi kazandırılmıştır
3- Görme Engelliler Müzesi: Efes aşağı Agoradaki antik dükkânlardan biri restorasyonu yapılarak görme engelilerin gezebileceği bir müzeye dönüştürülmüştür İki bölümden oluşan bu müzede kopya ve orijinal eserler sergilenmektedir
FOÇA
Ionia konfederasyonunun bir üyesi olan Foça, Antik Foçaea, Çandarlı ( Pitane ) ve İzmir ( Smyrna ) körfezi arasında kurulmuştur ve Ege’nin köpüklü berrak sularıyla çevrili kıyılarıyla, hoş kokulu çam ağaçlarıyla kaplı yamaçlarıyla, Kapodakya’nın peri bacalarına benzeyen büyüleyici küçük adalarıyla antik ve modern dünyanın ilgisini her zaman çekmiştir
Marsilya’dan gelen turistler Ege denizinin büyüleyici kıyılarında gezerken 2500 yıl önce Marsilya’yı kuranları hayal ederler ve her iki şehrin benzerlikleri karşısında etkilenirler Foça ve Marsilya hemen hemen aynı coğrafyaya sahiptir
Marsilya’dan gelen herkes atalarının yurdu olan Foça’yı görmeden gitmez Gerçektende 8000 kişilik nüfusuyla Marsilya’nın minyatürüdür
Foça Milet şehri ile MÖ 6th ve 7th yüzyıllarda Anadolu’nun en önemli şehirlerinden biridir
Anadolu’nun Karadeniz kıyılarında, Çanakkale Boğazı civarında, Akdeniz’de çemberi onlarca koloni kuran ve dünyada tanınan Foça MÖ 600’lü yıllarda doğu Hellenistik şehirler arasında en parlak olanlarındandır
Foçalılar Gediz ( Hermos ) nehri çamurundan çömlek yaparlardı ve seramik kalıplarla para basarlardı
Günlük gelirlerini ticaret ve denizcilikten kazanırlardı Gemi inşasında çok iyilerdi 50 kürekli gemileri bütün Akdeniz denizinde çok ünlüydü Foça 12 şehirden oluşan Iyonya Federasyonunun üyesiydi
Foçalılar Akdeniz bölgesinde 20 den fazla ticaret kolonisi kurmuşlardır Özellikle batı Akdeniz kolonileri antik dünyanın kültürel, felsefe ve bilim merkezi olmuştur Velia Parmanides / İtalya ve Zeno Foçalılar tarafından kurulmuştur
Harpagos birliklerini Foça’ya taşıdı ve savunmalarını kuvvetlendirdi Ayrıca Foçalılara şehir surlarının bir kulesini kendisi için yıkarlarsa ve evlerinden birini tahsisi ederlerse memnun olacağını beyan etti Foçalılar köle olmaktan çekindikleri ve kölelikten nefret ettikleri halde bu teklif karşısında kızdılar ve zaman kazanmak için cevaplarını ertesi gün açıklayacaklarını bildirdiler ve Harpagos’a kuvvetlerini o zamana kadar geri çekmesini istediler Harpagos niyetlerini bilmesine karşın isteklerini kabul etti Düşman kuvvetleri geri çekildikleri zaman Foçalılar donanmalarını denize indirerek çocukları, eşleri, eşyaları ve tapınaklardaki heykellerle birlikte mermer ve bronz heykel haricindeki tüm taşınabilir eşyaları yanlarına alarak Sakız adasına açıldılar Ama Persliler Foça’ya geri döndüklerinde boş bir şehirle karşılaştılar
Diğer taraftan denize açıldıktan sonra Foçalılar Sakız Adalılardan Denussai adasını almak istediler Ama Sakız adalılar ticarette rakip olurlar ve Sakız adasının merkezinde ticaret merkezi kurarlar korkusuyla uygun bulmadılar Bu durumda Foçalılar Korsika adsına irtica etmeye kara verdiler Ama Korsika için yola çıkmadan önce Foça’ya bir kez daha döndüler Şehirde garnizon kuran ve Harpagostan yönetilen Pers birliklerini dağıttılar ve kendi birlikleirnden Foçaya dönmek isteyenleri mahkum etmeye karara verdiler Bir parça demiri denize attılar ve demir parçası deniz yüzeyine çıkıncaya kadar Foça’ya dönmemeye yemin ettiler Ama Korsika’ya yorucu seyahatleri sırasında yarısı yeminleri kırarak yarı yolda anavatanlarına geri döndüler
Diğerleri sözlerini tutarak Denussa’dan Korsika’ya gittiler Bizans İmparatorluğu sırasında şehir surları hemen hemen yıkılmıştır Ama Bizans İmparatoru Michael Paleologue zamanında 1275 yılında Ceneviz Foça’yı evlilik hediyesi olarak kabul etti ve karakol olarak Yenifoça’yı kurdular
O zamanlar Yenifoça şap maden ocakları bakımından oldukça zengindi Cenevizliler bu madnei çıkarıyor ve Bizans İmparatorluğuna vergi ödüyorlardı Cenevizliler Foça’yı Doğu Roma İmparatorluğu topraklarında olan yeniden inşa ettiler Bununla birlikte şehir eski tarihsel özelliğini yeniden kazandı ve Ege Bölgesi ve Anadolu arasında yer alan ticarette ihracat-ithalat limanı haline geldi
Ortaçağda 180 yıllık Ceneviz hakimiyetinden sonra Foça ve Yenifoça Fatih Sultan Mehmet tarafında 1455 te kuşatıldı ve Osmanlı İmparatorluğu na katıldı
GÖRÜLECEK YERLER
SİREN KAYALIKLARI:
Denizin ortasında bir buzdağı gibi yükselmiş kar beyazından toz pembeye kadar türlü renklerde kayalar, kıyılarda denizle kucaklaşmış mağaralar, denizin ortasında atılıvermiş hissi uyandıran küçücük, alçak kayalıklar ve aralarındaki kanallarla bir doğa harikasıdır Siren Kayalıkları
Mitolojide sirenler, büyülü sesleri ile gemicileri kendine çeken, kuş vücutlu, kadın başlı yaratıklardır Homer’in Odysseia destanında bu kayalıklarda yaşayan sirenlerin sesleri oradan geçen gemicileri büyüler ve bu sesi duyanlar onlara kapılmaktan kendilerini alamazlar Odysseus gemisi ile sirenlerin arasından geçerken sirenlerin büyülü çağrılarına kapılmamak için kendisini geminin direğine sıkıca bağlatır Ağzını tıkatıp, tayfalarının da kulaklarını bay mumu ile kapattırır Böylece, sirenlerin sesini sadece kendisi duyacak, sonsuza kadar bu körfezde kalmak için tayfalarına emir vermek isteyecek, ama ağzı tıkalı olduğu için bunu başaramayacaktır Sirenlerin sesleri rüzgarın uğultusuna ve dalgaların coşkusuna karışarak, körfezin kıyısına vururken Odysseus’un gemisi bu büyülü dünyanın içinden süzülerek geçer gider
TAŞ EV
Foça’ya 7 kilometre uzaklıkta ve 45m yüksekliğindeki bir mezar anıtıdır MÖ5 ve 4 Yüzyıla tarihlenen bu anıt bir yapı olarak inşa edilmemiş, aksine Lykia, Lydia ve Frygia’daki mezar anıtları gibi kayadan oyulmuştur
ŞEYTAN HAMAMLARI
Kayaya oyularak yapılmış ve MÖ 4yüzyıla tarihlenen bir mezardır Uzun bir yol ve iki mezar odasından oluşan mezar kemerli bir girişe sahiptir
ŞEHİR SURLARI VE BEŞKAPILAR
Antik Çağ’da kentin doğusundaki tepeler üzerinden geçen surlar, Athena Tapınağının bulunduğu yarımadayı da kuşatıyordu Hem antik Phokai hem de onun üzerinde bulunan bugünkü Foça,bu surların çevrelediği surların içinde kalmaktadırHelenestik dönemden beri var olduğu bilinen kalenin bugün görülen kısımları Kanuni Sultan Süleyman döneminde onarılmıştır Beşkapılar, Osmanlı dönemi kalesinin kayıkhane bölümüdür
DIŞ KALE
1678 yılında Cenevizliler tarafından inşa edilen bu kaleden günümüze pek bir şey ulaşamamıştır İç tarafta Türk hamamı kalıntıları görülür
FATİH CAMİİ
Fatih Sultan Mehmet adına yapılmıştır Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle1569-1570 yılında yeniden inşa edilmiştir
Ulucak Höyüğü
Batı Anadolu’nun gerek mimari, gerekse küçük buluntuları açısından kültür tarihine ışık tutan ve en eski yerleşimlerinden birine sahip olan höyük, Bornova-Ankara karayolunun 15 km’sinde Kemalpaşa ilçesinin Ulucak beldesindedir Kazılara 1995 yılında başlanmış ve bugüne kadar yapılan kazılar sonucunda üç kültür katı tespit edilmiştir Bunlar; en üstte Geç Roma, Erken Bizans yerleşmeleri altında Erken Tunç Çağı tabakaları ve en altta ise Geç Neolitik yerleşimine rastlanmıştır
Höyüğün en eski tabakası olan Geç Neolitik’te fırın ve ocakları ile birlikte çoğunluğu günlük işlerde kullanılmak amacıyla yapılmış mekanlar ile ayrıca özel işleve sahip bölümleri de höyük üzerinde gözlenebilir
Kazılarda pek çok seramik kap ile birlikte çakmak taşından aletler, taştan silahlar, Anatanrıça figürinleri ve antropomorfik kaplar açığa çıkarılmış olup, bunların bir bölümü İzmir Arkeoloji Müzesi’nde teşhir edilmektedir
Erythrai - Ildırı

İSA BEY CAMİİ:
Selçuklu sanatının en önemli eserlerinden biri de İsa Bey’in mimar Ali İbn Ed Dımışki’ye Ayasuluk tepesinde inşa ettirdiği İsa Bey Camiidir Oldukça iyi korunmuş olup üzerinde bulunan kitabede bitiriliş tarihi olarak 1375 yazmaktadır 51mx57m ölçülerindeki bu camide Efes ve Artemis Tapınağından getirtilen mimari parçalar , özellikle sütunlar kullanılmıştır Katharina Otto-Dor tarafından saptandığı üzere bu yapı hem avlulu Türk camii tipinin hem de Anadolu sütunlu camilerini bilinen en eski örneğidir Caminin süslemelerindeki detayları, özellikle bitkisel motifleri, güney kubbesinin fayans mozaikleri, ayrıca batıdaki ana kapısının anıtsal yüksekliği ile tipik Selçuklu mimarisinin özelliklerini taşımaktadır


Çeşme’nin 20 km kuzey doğusunda yer alan Ildırı köyünün antik dönemdeki adı Erythrai’dir Erythrai sözcüğünün Yunanca’da “Kırmızı” anlamına gelen Erythros‘tan türediği kent toprağının kırmızı renginden dolayı Erythrai’nin “Kızıl Kent” anlamında kullanıldığı sanılmaktadır Bir başka varsayıma göre ise kent adını ilk kurucusu Giritli Rhadamanthes’in oğlu Erythro’tan almıştır
Kentte ele geçen bulgular bu yörede İlk Tunç çağından bu yana yerleşimin olduğunu göstermiştir İkinci Kolonileşme döneminde kent Atina kralı Kadros soyundan gelen Knopos yönetimindeydi Başlangıçta krallık ile yönetilen kent sonraları yine kral soyundan olan ancak halkın seçtiği Vasileuslar tarafından yönetildi İon kentlerinin aralarında kurdukları Panionion dinsel ve siyasal birliğe katıldılar Kent Payhagorasla birlikte kısa süreli tiranlık dönemi yaşamış, bu dönemde üreterek dışarı sattığı değirmen taşları ile önem kazanmıştır Erythrai, Lidya ve daha sonrada Persler’in eline geçer Pers boyunduruğuna karşı diğer İon kentleri gibi ayaklanmaya katılan kente, bütün İon kentleri ile birlikte MÖ334’te İskender, bağımsızlığını kazandırır İskender’in ölümünden sonra ortaya çıkan kargaşalar sonucu bir çok el değiştiren Erythrai, Pergamon (Bergama) Krallığının eline geçer MÖ 133’te ise Roma İmparatorluğu içinde özgür bir kent statüsü kazanır Bu dönemde şarabı, keçileri, değirmen taşları ve kadın kahinleri
Sibyl ile Herophile ile ün kazandı MÖ1yüzyıl’da depremler, savaşlar ve Romalı komutanların yağmaları yüzünden büyük yıkıma uğrayan yöre, Bizans döneminde önemini yitirdi 1366’da Türk Egemenliğine girdikten sonra da Erythre, Rhtyrai, Lythri gibi değişik adlar alan yöre; 16yüzyıl’dan sonra İlderen ve Ildırı adlarıyla anılmaya başladı
Şehirde 1963-1966 yılları arasında Prof Hakkı Gültekin ve sonraları Prof Ekrem Akurgal tarafından kazı çalışmaları yapılmıştır İlk önce MÖ 3yüzyıl sonralarında yapıldığı sanılan Akropol’ün kuzey yamaçlarındaki antik tiyatro toprak altından çıkarıldı Akropolün en yüksek düzlüğünde yapılan araştırmalarda da Athena tapınağına ait kalıntılar bulundu Şehrin etrafının 5 km uzunluğunda surla çevrili olduğu anlaşıldı Tiyatro kısmen açığa çıkarıldı Araştırmalarda akropolde MÖ6 ve 7yüzyıl’dan kalma çanak, çömlek, taş ve topraktan figürler bulundu



Alıntı Yaparak Cevapla

Ege Bölgesi Turizmi Hakkında Genel Bilgiler (Ege Bölgesi Hakkında)

Eski 07-31-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ege Bölgesi Turizmi Hakkında Genel Bilgiler (Ege Bölgesi Hakkında)



Yhaa gerÇekten Çok teŞekkÜr ederİm Çok İŞİme yaradi elİnİze emeĞİnİze saĞlik dİyorum:d


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.