Ünlü Türk Bilim Adamları |
07-28-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ünlü Türk Bilim AdamlarıTürk Bilim Adamlarıyla İlgili Bilgiler, Türk Bilim Adamları ve Çalışmaları Türk Bilim Adamları hakkında bilgiler, İbn-i Sina (980-1037) Büyük Türk bilginidir Ailesi Belh'ten gelerek Buhara'ya yerleşmişti İbni Sinâ, babası Abdullah, maliyeye ait bir görevle Afşan'dayken orada doğdu Olağanüstü bir zekâ sahibi olduğu için daha 10 yaşındayken Kur‘an-ı Kerim'i ezberledi 18 yaşında çağının bütün ilimlerini öğrendi 57 yaşındayken Hemedan'da öldüğü zaman 150'den fazla eser bıraktı Eserleri Latince’ye ve Almanca’ya çevrilmiş, tıp, kimya ve felsefe alanında Avrupa’ya ışık vermiştir Onu Latinler “Avicenna” adıyla anarlar ve eski Yunan bilgi ve felsefesinin aktarıcısı olarak görürler YAPITLAR (başlıca): el-Kanun fi't-Tıb, (ös), 1593, ("Hekimlik Yasası"); Kitabü'l-Necat, (ös), 1593, ("Kurtuluş Kitabı"); Risale fi-İlmü'l-Ahlak, (ös), 1880, ("Ahlak Konusunda Kitapçık"); İşarat ve'l-Tembihat, (ös), 1892, ("Belirtiler ve Uyarılar"); Kitabü'ş-Şifa, (ös), 1927, ("Sağlık Kitabı") Hezarfen Ahmed Çelebi Onyedinci yüzyılda yaşadığı, 1623-1640 yılları arasında saltanat süren Sultan Dördüncü Murad zamanında, uçma tasarısını gerçekleştirdiği ve geniş bilgisinden ötürü halk arasında Hezarfen olarak anıldığı bilinmektedir Evinde deneylerle uğraşıp, çeşitli konularda araştırmalar yapan Hazerfan Ahmed Çelebi, İsmail Cevheri adlı bir başka Türk bilginini örnek alarak, bugünkü hava taşıtlarının ilkel şeklini gerçekleştirmişti Kuşların uçuşunu inceleyerek tarihi uçuşundan önce hazırladığı kanatlarının dayanıklılık derecesini ölçmek için, Okmeydanı'nda deneyler yapmış ve bir sabah kıyılarda biriken İstanbul halkının gözleri önünde, Galata kulesinden kendisini boşluğa bırakarak, kanatlarını hareket ettirerek boğazı aşmış ve Üsküdar semtine inmiştir Sarayburnu'ndaki Sinan Paşa köşkünden bu durumu seyreden Sultan Dördüncü Murad, Ahmed Çelebi ile önce çok yakından ilgilenmiş, ancak bu derece bilgili ve becerikli bir adamın varlığından kuşkuya düşerek onu Cezayir'e sürgün etmiştir Ahmed Çelebi orada vefat etmiştir Akşemseddin Osmanlılar zamanında yetişen büyük evliya ve İstanbul’un manevi fatihi İsmi, Muhammed bin Hamza’dır Saçının sakalının ak olması veya beyaz elbiseler giymesinden dolayı Akşeyh veya Akşemseddin lakaplarıyla meşhur olmuştur Evliyanın büyüklerinden Şihabüddin Sühreverdi’nin neslinden olup, soyu hazret-i Ebu Bekr-i Sıddik’a kadar ulaşır 1390 (H 792) senesinde Şam’da doğdu 1460 (H864)da Bolu'nun Göynük ilçesinde vefat etti Eserleri: 1) Risalet-ün-Nuriyye: Tasavvufa ve tasavvuf ehline dil uzatanlara cevab mahiyetindedir Arapça olup, kardeşi Hacı Ali tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir 2) Def’ü Metain, 3) Risale-i Zikrullah, 4) Risale-i Şerh-i Ahval-i Hacı Bayram-ı Veli, 5) Malumat-ı Evliya, 6) Maddet-ül-Hayat, 7)Nasihatname-i Akşemsedd El-Farabi (870-950) FARABi (870-950) Türk-islam düşünürü İslam disiplini içinde yetişmiş Türk düşünürlerinin en büyüğüdür Aristoteles mantığına dayanan usçu bir metafizik oluşturmuştur Amacı, Aristoteles'i, biraz da Plotinos'un yardımıyla, İslam diniyle uzlaştırmaktı Bununla da yetinmemiş, İslam dinini de bilimle uzlaştırmaya çalışmıştır Önceleri Türkistan'da kadılık yaptı, sonra kendini büsbütün felsefeye verdi Anadili olan Türkçe kadar Arapça, Farsça, Süryanice ve Yunanca biliyordu Aynı zamanda hekim ve müzikçiydi Yüzden çok kitap yazmış; Aristoteles, Platon, Zenon, Plotinos gibi Yunan düşünürlerini yorumlamış, bunların görüşlerine kendi görüşlerini katmıştır CAHİT ARF 1910 yılında Selanik'te doğdu Yüksek öğrenimini Fransa'da Ecole Normale Superieure'de tamamladı (1932) Bir süre Galatasaray Lisesi'nde matematik öğretmenliği yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde doçent adayı olarak çalıştı Doktorasını yapmak için Almanya'ya gitti 1938 yılında Göttingen Üniversitesi'nde doktorasını bitirdi Yurda döndüğünde İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde profesör ve ordinaryus profersörlüğe yükseldi Burada 1962 yılına kadar çalıştı Daha sonra Robert Koleji'nde Matematik dersleri vermeye başladı 1964 yılında Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) bilim kolu başkanı oldu Daha sonra gittiği Amerika Birleşik Devletleri'nde araştırma ve incelemelerde bulundu; Kaliforniya Üniversitesi'nde konuk öğretim üyesi olarak görev yaptı 1967 yılında yurda dönüşünde Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde öğretim üyeliğine getirildi 1980 yılında emekli oldu Emekliye ayrıldıktan sonra TÜBİTAK'a bağlı Gebze Araştırma Merkezi'nde görev aldı 1985 ve 1989 yılları arasında Türk Matematik Derneği başkanlığını yaptı Arf İnönü Armağanı'nı (1948) ve TÜBİTAK Bilim Ödülü'nü kazandı (1974) Cebir ve Sayılar Teorisi üzerine uluslararası bir sempozyum 1990'da 3 ve 7 Eylül tarihleri arasında Arf'in onuruna Silivri'de gerçekleştirilmiştir Halkalar ve Geometri üzerine ilk konferanslarda 1984'te İstanbul'da yapılmıştır Arf, matematikte geometri kavramı üzerine bir makale sunmuşturCahit Arf 1997 yılının Aralık ayında bir kalp rahatsızlığı nedeniyle aramızdan ayrıldı GELENBEVİ İSMAİL EFENDİ (1730 - 1790) 1730 yılında şimdiki Manisa'nın Gelenbe kasabasında doğan Gelenbevi İsmail efendi, Osmanlı İmparatorluğu matematikçilerindendir Asıl adı İsmail'dir Gelenbe kasabasında doğduğu için ikinci adı onun bu doğduğu kasabadan gelir Daha çok Gelenbevi adıyla ün kazanmıştır Önce, kendi çevresindeki bilginlerden ilk bilgilerini almıştır Daha sonra, öğrenimini tamamlamak üzere İstanbul'a gitmiştir Burada, çok değerli ve kültürlü öğretmenlerden yararlandı ve matematiğini oldukça ilerletti Müderrislik sınavına girerek kazandı ve 33 yaşında müderris oldu Bundan sonra kendisini tümüyle ilme verdi Gelenbevi, eski yöntemle problem çözen son Osmanlı matematikçisidir Sadrazam Halil Hamit paşa ve Kaptan-ı Derya Cezayirli hasan paşa'nın istekleri üzerine, Kasımpaşa'da açılan Bahriye Mühendislik Okulu'na altmış kuruşla matematik öğretmeni olarak atandı Bu atama ona parasal yönüyle bir rahatlık getirdi Bazı silahların hedefe vurmaması, padişah III Selim'i kızdırmış ve Gelenbevi'yi huzura çağırarak ona uyarıda bulunmuştur Hedefe olan uzaklığı tahmin ederek gerekli düzeltmeleri yapmış ve topların hedefe vurmalarını sağlamıştır Gelenbevi'nin bu başarısı padişahın dikkatini çekmiş ve padişah tarafından ödüllendirilmiştir Gelenbevi, Türkçe ve Arapça olmak üzere tam otuz beş eser bırakmıştır Türkiye'ye logaritmayı ilk sokan Gelenbevi İsmail Efendi'dir EL-HARİZMİ Ebu Abdullah Muhammed bin Musa El-Harezmi, Özbekistan'da doğdu Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir Hayatı hakında çok fazla bilgi bulunmamaktadır Batı bilim dünya-sında en sürekli, en derin etkiler bırakmış matematikçi olarak tanınmıştır El Harizmi'nin en çok ilgi gören eserleri Kitabü'l muhtasar fi'l Cebr ve'l Mukabele ve Kitabü'l muhtasar fi Hisabü'l Hindi dir Harizmi, doğu bilim dünyasında cebir ilmine ilişkin ilk eser yazan kişidir Bu bilim dalı daha önce az çok işlenmiş ve kısmen geometriden ayrı bir ilim dalı olmaya başlamıştı Birinci dereceden denklemler çözülebiliyordu, hatta hesaplama metodlarıyla ikinci dereceden denklemlere çözüm bulunuyordu Fakat henüz ikinci derece denklemlerin köklerini bulma yöntemi geliştirilmemişti İşte El Harizmi'nin El Cebr ve'l Mukabele kitabı ikinci dereceden denklemlerin çözüm yolunu sistemli olarak işleyen ilk eser niteliğindedir ve 600 yıldan uzun bir süre (15 yüzyıla kadar) el üstünde tutulmasının nedeni de budur Harizmi'nin Denklem Grupları El Harizmi, adı geçen eserinde denklemleri iki grupta toplamaktadır: Birinci grupta, çözümleri derhal bulunabilen bizim bugünkü sembollerle ifade edersek x2 = ax x2 = n ax = n şeklindeki denklemlerdir Bunların çözüm kurallarını gösterdikten sonra El- Harizmi ikinci denklem grubuna geçer x2 + ax = n x2 +n = ax ax + n = x2 Ve bunların çözümünü bugün bildiğimiz metotla yapar Bu kitapta ayrıca, ikinci dereceden denklemlerin hangi durumlarda iki kökünün , hangi du-rumlarda çift kökünün olacağını ve hangi durumlarda denklemin reel kökü olamayacağını çok açık bir şekilde belirtmiştir Bu kuralları bir öğretmen yeteneğiyle ortaya koyduktan sonra El Harizmi , bu kuralları geometrik olarak ispatlamıştır Harizmi'nin bu eseri matematik tarihi bakımından çok önemli gelişmelere dayanak ve başlangıç olmuş 600 yıldan biraz daha fazla (15 yy sonuna kadar) matematik öğretimi için temel sayılmıştır Eser, Endülüs medreseleri aracılığıyla Batı'ya geçmiştir İlk Latince çevirisi 1183'te yapılmıştır Roger Bacon, Fibonacci gibi bilim adamaları eseri hayranlıkla incelemişler, ve kendi öğretilerinde bu eserden faydalanmışlardır 1486 yılında Leipzig Üniversitesi'nde okutulmaya başlanmıştır 1598 -1599 yıllarında hala cebir biliminde tek kaynak Harizmi'nin bu eseridir El Harizmi matematiğin yanı sıra astronomi ve coğrafya ilimlerinde de eserler vermiştir Astronomik cetvellerle ilgili kitaplar yazmış ve bu eserler 12 yy da Latince' ye çevrilmiştir Bunun yanısıra Ptolemy'nin coğrafya kitabını düzeltmelerle yeniden yazmış, 70 tane bilim adamıyla birlikte çalışarak 830 yılında bir dünya haritası çizmiştir Dünyanın çevresini ve hacmini hesaplama çalışmalarında yer almıştır Güneş saatleri, usturlaplar ve saatler üzerine yazılmış eserleri de vardır HÜSEYİN TEVFİK PAŞA Hüseyin Tevfik Paşa (1832-1901) Vidin'de doğmuş, genç yaşta İstanbul'a gelmiş ve Askerî Okul'da okumuştur Burada, matematik derslerindeki yeteneğiyle Cambridge Üniversitesi'nden mezun olmuş olan matematik hocası Tahir Paşa'nın dikkatini çekmiş ve Tahir Paşa kendisine özel dersler vermiştir Tahsilini bitirdikten sonra Harbiye'ye cebir hocası olarak atanmış, Tahir Paşa ölünce onun matematik dersleri de Hüseyin Tevfik Paşa'ya kalmıştır Harbiye'deki hocalığı devam ederken, Tophâne Tecrübe ve Muayene Komisyonu'na da getirilmiştir 1868'de Paris'teki Mekteb-î Osmanî'ye müdür muavini olarak gönderilmiş ve aynı zamanda balistik ve tüfek imalatı üzerine incelemelerde bulunmakla görevlendirilmiştir Bu arada matematik bilgisini geliştirmek için üniversiteye de devam etmiş ve Paris'te kaldığı iki yıl boyunca bazı makaleler yayımlamış ve bilimsel toplantılara katılmıştır Hüseyin Tevfik Paşa, 1872'de Amerika'daki bazı silah fabrikalarına ısmarlanan tüfeklerin imalatını ve şartnâmeye uyulup uyulmadığını kontrol etme göreviyle Amerika'ya gönderilmiştir 1878 yılına kadar Amerika'da kalmış ve bu süre içinde matematikle uğraşmıştır; Lineer Cebir adlı İngilizce kitabını bu sırada yazmış ve Argand'ın kompleks sayılarla ilgili teorisinde ileri sürdüğü çarpımı üç boyutlu uzaya uygulamanın bir yolunu bulmuştur Eserinin önsözünde şöyle söylemektedir: "Bu kitapta incelenen lineer cebir, dünyanın Sir William Hamilton'a borçlu olduğu quaterniyonlara çok benzer Lineer cebir, quaterniyonların bütün potansiyellerine sahiptir ve güçlüğü daha azdır Quaterniyonlar üniversitelerde öğretilmektedir ve kabul görmüş bir bilgidir Lineer cebirin de aynı kabülü görüp görmeyeceğini, hattâ quaterniyonların yerini alıp almayacağını şimdiden bilmiyorum" Kendi sisteminin üstünlüğünü ise şöyle ifade etmiştir: "Quaterniyonların çarpımı, isim olarak bile düzlem geometride ele alındığında, bizi üç boyutlu uzayda çalışmaya zorlamaktadır; halbuki lineer cebirde yalnızca iki boyut ele alındığı zaman bir üçüncü boyutu düşünme durumunda değiliz" Hüseyin Tevfik Paşa'nın bu eseri tercüme değildir ve konuya özgün katkı yapması açısından çok önemlidir Tevfik Paşa'nın başka pek çok görevleri olmuş, Fransa ve Amerika'da kaldığı sıralarda Fransızca ve İngilizce'yi, bu dillerde kitap yazabilecek kadar iyi öğrenmiştir Gazi Ahmed Muhtar Paşa ve Yusuf Ziya Paşa ile birlikte Cemiyet-i Tedrisiyye-i İslâmiye'nin ve Dârüşşafaka'nın kurucularındandır Burada matematik dersleri vermiş, yine bu sıralarda arkadaşlarıyla çıkarttığı Mebâhis-i İlmiyye adlı aylık dergiye makaleler yazmıştır Bu dergide yayımladığı makaleleri arasında "Mahsûsât ve Gayr-ı Mahsûsât" isimli felsefî bir yazısı, ayrıca türev ve fonksiyonlar üzerine yazıları bulunur Hüseyin Tevfik Paşa, daima devlet memuriyetiyle görevli olmasına rağmen, matematik bilimlerle ilgilenmeye zaman ayırabilmiş, zengin bir kütüphane oluşturmuş, çevresindeki Sâlih Zekî gibi yetenekli gençlere, vakit ayırmış, periyodik yayınlarla entellektüel bir ortamın oluşmasına gayret sarf etmiştir KERİM ERİM İstanbul Yüksek Mühendis mektebi'ni bitirdikten (1914) sonra Berlin Üniversitesi'nde Albert Einstein'in yanında doktorasını yaptı (1919) Türkiye'ye dönünce, bitirdiği okulda öğretim ü-yesi olarak çalışmaya başladı Üniversite reformunu hazırlayan kurulda yer aldı Yeni kurulan İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde analiz profesörü ve dekan olduğu gibi Yüksek Mühendis Mektebi'nde de ders vermeye devam etti Yüksek Mühendis Mektebi İstanbul Teknik Üniversitesi'ne dönüştürülünce buradan ayrıldı ve yalnızca İstanbul Üniversitesi'nde çalış-maya devam etti Daha sonra burada ordinaryüs profesör oldu 1948 yılında Fen Fakültesi Dekanlığı'na getirildi 1940 - 1952 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'ne bağlı Matematik Enstitüsü-'nün başkanlığını yaptı Türkiye'de yüksek matematik öğretiminin yaygınlaşmasında ve çağ-daş matematiğin yerleşmesinde etkin rol oynadı Mekaniğin matematik esaslara dayandırıl-masına da öncülük etti Matematik ve fizik bilimlerinin felsefe ile olan ilişkileri üzerinde de çalışmalarda bulunan Erim'in Almanca ve Türkçe yapıtları bulunmaktadır Bunlardan bazıları şunlardır: Nazari Hesap(1931), Mihanik(1934), Diferansiyel ve İntegral Hesap(1945), Über die Traghe-its-formen eines modulsystems(Bir modül sisteminin süredurum biçimleri üstüne - 1928) MATRAKÇI NASUH ( - 1564) Türk, minyatürcü Ayrıca matematik ve tarih konularında kitaplar da yazmış çok yönlü bir bilgindir Doğum tarihi ve yeri bilinmiyor Kâtip Çelebi ölüm tarihi olarak 1533'ü vermekteyse de, bunun doğru olmadığı bugün kesinleşmiştir Çeşitli kaynaklarda onun 1547'den, 1551'den, 1553'ten sonra ölmüş olabileceği ileri sürülmektedir Yaşamı üstüne bilgi de yok denecek kadar azdır Saraybosna yakınlarında doğduğuna, dedesinin devşirme olduğuna ilişkin kesinleşmemiş ipuçları vardır Enderun'da okumuştur Matrakçı ya da Matrakî adıyla anılması, lobotu andıran sopalarla oynandığı ve eskrime benzeyen bir tür savaş oyunu olduğu bilinen "matrak" oyununda çok usta olmasından ve belki de bu oyunun mucidi bulunmasından ileri gelmektedir Nasuh ayrıca çok usta bir silahşördü Bu nedenle Silahî adıyla da anılırdı Türlü silah ve mızrak oyunlarındaki ustalığı nedeniyle Osmanlı ülkesinde "üstad" ve "reis" olarak tanınması için 1530'da I Süleyman (Kanuni) tarafından verilmiş bir beratı da vardı Çeşitli silahların nasıl kullanılacağını ve dövüş yöntemlerini anlatan Tuhfetü'l-Guzât adlı bir kılavuz kitap bile yazmıştı Nasuh, özellikle geometri ve matematik alanlarında önemli bir bilim adamıydı Uzunluk ölçülerini gösteren cetveller hazırlamış ve bu konuda kendinden sonra gelenlere önderlik etmiştir Matematiğe ilişkin iki kitabı Cemâlü'l-Küttâb ve Kemalü'l- Hisâb ile Umdetü'l-Hisâb'ı I Selim (Yavuz) döneminde yazmış ve padişaha adamıştır Bu yapıtlardan sonuncusu uzun yıllar matematikçilerin elkitabı olarak kullanılmıştır Nasuh bir tarihçi olarak da önemli yapıtlar vermiştir Mecmaü't-Tevârih adıyla Taberî Tarihi'ni Türkçe'ye çevirmiştir Ayrıca Tarih'i Sultan Bayezid ve Sultan Selim ile Tarih'i Sultan Bayezid adlı iki kitabında bu padişahlar dönemindeki olayları anlatmıştır Süleymannâme adlı kitabının üç ayrı nüshasında 1520-1537, 1543-1551 ve 1542-1543 arasında geçen olayları ele almıştır Kanuni'nin 1534 Irak seferini Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han'da 1538 Karaboğdan seferini!de Fetihnâme-i Karaboğdan' da konu etmiştir Nasuh 28 Nisan 1564'te öldü |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|