Sağlikli Aile -Evlilik Ve Terapi

Eski 07-23-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlikli Aile -Evlilik Ve Terapi





Son yüz yılda toplumuzda ortaya çıkan ekonomik, sosyal ve kültürel değişimler, aile ve evlilik kurumlarda da çok önemli yapısal ve işlevsel değişimler ortaya çıkarmıştır Geçen yüzyılda, toplumumuzu, ataerkil yapıdaki geniş aileler oluştururken, günümüzde, büyük ölçüde çekirdek ve parçalanmış ailelerden oluşan bir toplum haline dönüşmüş durumdayız Boşanmalar, parçalanmış aileler, anasız veya babasız büyüyen çocuklar gündelik yaşantımızın kanıksanmış olguları durumundadır

Aile kurumu bir toplumun en temel kurumudur Sağlıklı bir toplum, sağlıklı ailelerden oluşmuş bir toplumdur Aile kurumunda yaygın olarak ortaya çıkan yapısal ve işlevsel bozukluklar, dengesizlikler, toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel yapısında da bozukluklar ve dengesizlikler olarak yansıyacaktır


SAĞLIKLI AİLE :





İdeal olarak tam sağlıklı bir aile eşler ve çocuklardan oluşan bir yapı olarak, her türlü değişim ve krizler karşısında varlığını koruyabilen, gelişim dönemlerini yıkımlara ve kayıplara uğramadan geçirebilen, ekonomik, sosyal, kültürel ve psikolojik işlevlerini üyeleri için, günün koşullarına göre tatmin edici ölçülerde yerine getirebilen ailedir





Bu konuyu biraz açabilmek için aileyi yapısal ve işlevsel olarak tanımlamak gerekir





AİLE KURUMU :





Toplumdan topluma, kültürden kültüre değişmekle birlikte günümüzde, aileden bahsettiğimizde genel olarak çekirdek aileden bahsetmekteyiz





Aile, karı-koca ve çocuklardan ve bazen diğer yakın akrabalardan meydana gelen, üyeleri arasında karşılıklı saygı, sevgi, dayanışma ve birbirlerine ait olma duygusu bulunan ve ortak amaçları olan ekonomik, sosyal ve kültürel bir kurumdur


Aile, toplumun çekirdeğini oluşturan, sevgi, saygı, dayanışma, güven ve birbirine bağlılık esaslarına göre varlığını devam ettiren gönüllü bir birlik olarak da tanımlanabilir





AİLENİN İŞLEVİ :





Bir organizasyon olarak aile kurumu, aile üyelerinin, sosyal, kültürel, ekonomik, eğitimsel ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılamaya, üyelerinin, toplum içinde kendilerini güvenlikle var edebilmelerine, geliştirebilmelerine, saygınlık kazanabilmelerine ve kendilerini gerçekleştirebilmelerine aracılık eder Bu bağlamda ailenin işlevi, üyelerinin doğal gereksinmelerini karşılamaya yönelik bir aracılık işlevidir





Aile aynı zamanda, toplumun kalkınması, gelişmesi, birliği ve esenliği, sürekliliği için de temel bir işlev görür





SAĞLIKLI AİLENİN ve EVLİLİĞİN TEMEL UNSURLARI :





Sağlıklı ailenin belli başlı temel unsurları olarak şunları sıralayabiliriz:



Eşler, birbirleriyle uyum sağlayabilecek, sağlam bir denge kurabilecek ve birbirlerini tamamlayabilecek özellikleri %50-60 ın üzerinde sağlarlar Bu özellikler:


Yaşamın anlamı, idealleri, değerleri, inançları ve amaçları,

Ruhsal ve psişik yapılarında uyum, karşılıklılık ve denge yeteneği,

Entelektüel, estetik, duygusal ve zihinsel boyutlarda uyum,

Fiziksel ve cinsel uyum,


Karşılıksız sevgi,


Eşinin kişisel özelliklerini kabullenebilme ve saygı gösterebilme yeteneği,


Bencillik ve sahiplenme duygusunun olmadığı paylaşım ve dayanışma isteği,


Çocuk sahibi olmak ve yetiştirmek konusunda ortak niyet ve istek,


Ailenin işlevleri ve sürekliliği konusunda benzer inanç, kararlılık ve irade yeteneği


Aile bireylerinin her biri, aile içindeki konumları, işlevleri, hak ve sorumlulukları konusunda açık ve net bir anlayışa sahiptirler


Aile içinde ve dışında ilişkileri, davranışları ve tepkileri kolaylaştıracak yeterli ölçüde, ilkeler ve normlar belirlenmiştir


Ortak kararlara, ilkelere ve normlara uyulmaması halinde hangi yaptırımların devreye sokulacağı üyeler tarafından açık ve seçik bilinir


Aile içinde fiziksel, sözlü, duygusal ya da ekonomik şiddet asla söz konusu olmaz


Organizasyonel bir yapı olan ailede de bir hiyerarşi söz konusudur Aileyi ilgilendiren önemli kararların alınmasında, aile bireylerinin her biri, konumlarına ve işlevlerine göre kararlara katılım sorumluluğunu üstlenirler


Aile üyeleri, fikirlerini, duygularını, isteklerini ve eleştirilerini, herhangi bir korku ve kaygıya kapılmadan ifade edebilirler


Aile üyeleri, kendi davranış ve tercihlerini, diğer aile üyelerinin hak ve yetkilerini çiğnemeyecek şekilde belirleme hakkına ve kendi olma özgürlüğüne sahiptirler


Çatışmalı durumlarda, aile üyelerinin empatik yaklaşım geliştirme, çatışma çözme ve uzlaşma becerileri gelişmiştir


Aile üyeleri, kendi yaşamsal kaderleriyle, aile ve ailenin diğer üyeleri arasında ölçülü bir bağ kurabilme becerisini gösterebilirler


Birbirlerinin yaşamsal özgürlüklerine ve sorumluluklarına, gelişim fırsatlarına müdahale etmeden destekleyici ve tamamlayıcı bir çabayı ortaya koyabilirler


Samimiyet, dürüstlük, açıklık becerileri yanında sevgi, şefkat ve merhamet duyguları da yeteri kadar gelişmiştir


Yaşamsal zorluklara ve krizlere karşı direnç geliştirmişler ve yeterli donanımı edinmişlerdir






SAĞLIKSIZ AİLE VE EVLİLİKTE NELER OLUR :





Sağlıklı aile ve evliliklerde karşılaştığımız durumların tamamen tersiyle karşılaşırız Yaşam tamamen tersine döner ve olumsuz durumlardan, bozulan dengeden sadece aile üyeleri değil, ailenin yakın çevresindeki her kes belirli ölçülerde etkilenir
Aile içinde aile bütünlüğüne ve sağlığına zararlı hatalı ilişki biçimleri kullanılmaya başlanır


Üyeler savunma mekanizmalarını ve hatalı düşünce biçimlerini daha fazla kullanmaya başlarlar


Çatışmalar yaygınlaşır ve sıklaşır, çözümsüzlükler artar


Aile üyelerinin birbirlerine karşı olan güvenleri, hoşgörüleri ve anlayışları azalır


Birbirlerine karşı olan sevgi, şefkat ve merhamet duygularının yerini, öfke, saldırganlık, nefret, tahammülsüzlük ve incinmişlik duyguları alır


Kurallara ve normlara uyma isteği ve becerisi azalır


Sorunların gerçek kaynakları unutulur, ilgisiz nedenlere ve durumlara bağlanır


Bireyler giderek birbirlerini ve kendilerini duygusal olarak izole ederler, uzaklaşırlar


Sevgi ve paylaşım ilişkilerinin yerini kölelik ve bağımlılık ilişkileri alabilir


Sorunların çözümü aile içinde aranmak yerine dışarıda (işte, hobilerde, gece hayatında, *****de, evlilik dışı ilişkilerde) aranmaya başlanır


Aile bireylerinin davranışsal, duygusal ve ruhsal dengeleri giderek bozulur


Sorunlar ve çatışmalar arttığında ve uzun süre çözülemediğinde, aile üyelerinde, özellikle çocuklarda davranış ve uyum problemleri veya psikiyatrik sorunlar ortaya çıkabilir


Aile bütünlüğü ve evlilik dağılmaya ve parçalanmaya doğru gidebilir






EVLİLİKTE SORUNLARIN VE BOŞANMALARIN BAŞLICA NEDENLERİ :





Boşanma istatistikleri dikkate alındığında aşağıdaki nedenler sıralanabilir:



Ekonomik nedenler, eşin işsiz kalması


Aile büyükleri ile aynı evde oturma


Aile büyüklerinin veya eşinin kadını hizmet etmesi gereken bir kişi olarak görmesi


Eşler arasındaki cinsel sorunlar


Din, mezhep ya da kültür farkları


*****, ***** ve şans oyunlarına düşkünlük


Eşin evi terk etmesi ya da başka biriyle yaşamaya başlaması


Aldatma


Eşlerden birinin psikolojik sorunlarının olması


Dayak ve küçük düşürücü davranış ve hareketler


İşkolik bir eşe sahip olma


Eşlerin kişilik yapılarının birbirine uymaması


Aşırı kıskançlık


Eşlerin birbirine yeteri kadar zaman ayıramaması



İletişimi ve eşler arası ilişkiye etkileyen aşağıdaki durumları da ekleyebiliriz:
Karşıdaki kişiyi iyi dinlememe, ona kendini ifade imkanı tanımama


Samimiyetten ve dürüstlükten uzaklaşma, yalan söyleme


Eşine karşı aşırı müdahaleci, baskıcı ve sınırlayıcı davranma Eşin her davranışını kontrol etmeye çalışma


Çok fazla soru sorma, yersiz şüpheler ve kuruntular


Kolay incinme, sık sık sitemlerde bulunma


Sorulara cevap vermeme, geçiştirme, yüzeysel cevaplar verme


Gerçek nedenleri bilmeden, öğrenmeden suçlamalarda ve yargılarda bulunma


Her durumda, daha önceden olup geçmiş olumsuz ve üzücü olayları gündeme getirme ve hatırlatma


Olayları ve eşin hatalarını abartılı bir şekilde ortaya koyma


İlgisizlik, küskünlük ve uzaklaşma ile cezalandırma


Surat asma, olumsuz beden dili kullanma


Aile mahremiyetini bozma, aile sırlarını yabancılarla paylaşma


Sık Sık eşin akrabaları ve arkadaşları konusunda suçlamalarda bulunma ve olumsuz ifadeler kullanma


Sorumlulukları yerine getirmekten kaçınma


Karşı taraftan daha fazla fedakarlık ve tavizler bekleme






EVLİLİK KURUMU :





Yaşanan ekonomik, sosyal ve kültürel değişiklikler, aile ve evlilik kurumu üzerinde olumlu ve olumsuz pek çok değişime neden olmuştur


Kültürel yapıdan kaynaklanan etkenler nedeniyle, eşlerin birbirlerine belirli kalıplar ve önyargılar çerçevesinde bakmaları, aile ve evlilik kurumunda kopmalara, dağılmalara ve yıkımlara neden olabilmektedir





Evlilik daha önceleri, sosyal uyum ve bütünlemeyi hedefleyen, daha çok iş bölümünü esas alan sosyo-ekonomik bir kurum niteliğindeyken, bugünkü evliliklerin kuruluşunda daha çok sevgi, aşk, beğeniler, anlayış birliği gibi psikolojik gereksinmeler daha belirleyici olabilmektedir Eş seçiminde, eskiden toplum içinde güvenli bir şekilde varolabilme, kabul ve saygınlık bulabilme gibi gereksinmeler belirleyiciyken, bugün, daha bireysel gereksinmeler, aşkı yaşamak, mutlu olmak, eşitlikçi ilişkiler içerisinde kendini bağımsız ve özgür bir şekilde gerçekleştirmek gibi gereksinmeler çok daha belirleyici olmaktadır





Geçmişte, erkek ve kadın rolleri, erkek egemen bir dünyada, cinsiyete dayalı iş bölümü esasına dayalı olarak ortaya çıkarken, günümüzde, giderek, kadın ve erkeğin gerçek doğasını gözeten, eşitlikçi ilişkiler temelinde belirlenmektedir





Aile ve evlilik kurumunda ortaya çıkan değişiklikler olumlu olduğu kadar olumsuz sonuçlara da yol açabilmektedir





Günümüzde boşanmaların kolaylaşması, ayrılmış eşlerin toplum tarafından daha kabul edilir olması, eşlerde evliliğin getirdiği sıkıntılara katlanma, birlikteliği korumak için daha fazla çaba gösterme, zor dönemlerde daha derinlikli ve destekleyici ilişkiler kurabilme isteğini ve eğilimini zayıflatmaktadır





Erken yaşlarda, aceleyle yapılana eş seçimi boşanmaların önemli bir nedi durumundadır





Herkes ideal bir evliliği arzular ve bunu elde edebilmeyi umar Ancak eşlerin birbirini tamamladığı, ideal evlilikler pek nadirdir Evliliklerin pek azı aşk ve sevgi temeline, pek çoğu ise sadece anlayış ve karşılıklı hoşgörü temeline dayalıdır Hangi temele dayanırsa dayansın, ne yazık ki evliliklerin pek çoğu ya toplumsal baskılar ya da ekonomik, sosyal zorunluluklar nedeniyle sürdürülmektedir Pek az evlilikte karşılıklı uyumun sağlanabildiğini ve gereksinmelerin yeterli ölçüde karşılanabildiğini söyleyebiliriz





Erken yaşlarda, bireyler yeteri kadar olgunlaşmadan alınan evlilik kararları ve eş seçimleri önemli bir sorundur Birey, yirmili yaşlarda, bedensel olarak, cinsel duygular olarak, sevgi ve şefkat duygularını yaşayabilme açısından, zihinsel işlevleri açısından evliliğe hazır sayılabilir Ancak bunları da yönetecek soyut düşüncenin gelişimi ve ruhsal olgunluk açısından evliliğe hazır değildir Dolayısıyla, yirmili yaşlardaki bir genç evliliğe, içinde bulunduğu gelişimsel dönemin baskın karakterine uygun olarak, dürtüleri, arzuları ve duygularının etkisiyle karar verecektir Dürtü, duygu ve arzularının etkisi yanında, toplumsal bazı nedenler de aceleci davranmasına, daha uygun birisini beklemeden karşısına ilk çıkan ve uygun olduğunu düşündüğü birisiyle hemen evlenmeye karar verecektir





TEK KANATLA UÇMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR :





Bu koşullarda kurulan evliliklerde, evli çiftler evlendikten sonra olgunlaşmaya, gelişmeye devam edeceklerdir Dolayısıyla, eşlerin birlikte, istikrarlı ve dengeli bir şekilde gelişmeleri ve olgunlaşmaları çok önemlidir Eşler gelişimsel özellikler açısından birbirinden geride kalmamalıdırlar Ancak, özellikle ülkemizdeki ekonomik, sosyal ve kültürel eşitsizlikler nedeniyle kadınlar bu açıdan çok avantajsız bir durumdadırlar


Belirttiğimiz bu şartlarda mutlu ve uyumlu bir evlilik, bir zar oyununda düşeş (çift altılı) atma olasılığından çok daha düşüktür








BÜTÜN YOLLAR TIKANDI, ÇARESİZİM :





Ailedeki sorunlar, çözülmez bir yumak halini aldığında, aile üyelerinden birisi sorunun kaynağı olarak damgalandığında ya da kendini feda ettiğinde bir terapistten yardım istenir Aile ilişkilerindeki bozulmalar, aile üyelerinde hastalık olarak ortaya çıkar Aile bireyinde ortaya çıkan hastalık, aslında ailedeki hastalığın bir yansımasıdır Terapist, sorunun, bireyin en yakın sosyal çevresi olan aile yapısını ve aile içi dinamikleri incelemeden çözülemeyeceğine inandığından, koşulların gerektirdiği aile terapisi veya evlilik terapisi için aile ile anlaşır


Aile terapisinin çok geniş bir uygulama alanı olduğu kabul edilir Ancak terapist, aile terapisi uygulamak için bazı asgari koşulları gözden geçirir:



Aile terapisini, aile üyelerinden birisinin tıbbi tedavisine destek amacıyla kullanmak ister


Aile terapisini, aile üyelerinden birisinin ruhsal ya da davranışsal sorununu çözmek ve iyileştirmek amacıyla kullanmak ister


Aile terapisini, aile üyeleri arasındaki iletişim çatışmalarını gidermek, bozulan dengeleri yeniden düzenlemek, krizleri ve geçiş dönemlerini en sorunsuz şekilde atlatmak için kullanmak ister


Hangi sorunla ilgilenilirse ilgilenilsin, terapist sorunun ailenin ortak bir sorunu olduğunu tespit etmelidir


Terapist, terapiye katılan aile üyelerinin çalışmaya gönüllü olarak katıldıklarını teyit eder


Aile üyelerinin her hangi birinin terapiyi aksatacak ölçüde psikiyatrik bir sorunu olmadığını teyit eder


Terapist, aile üyelerinin, terapinin amaçları konusunda görüş birliğini sağlar


Aile üyelerinin, ciddi bir denetime gerek olmadan ortak sorunları inceleme ve çözme isteğini teyit eder






AİLE VE EVLİLİK TERAPİSİNDE AMAÇLAR :





Aile ve evlilik terapileri konusunda çok sayıda farklı yaklaşımdan, ekolden söz edilebilir Farklılıklarına karşın tümünün ortak noktası, aileyi, aile içi dinamikleri ve ilişkileri ele almalarıdır Farklı aile terapisi yaklaşımlarındaki ortak noktaları şu şekilde sıralamak mümkün olabilir:



Aile üyesinin ruhsal sorunları ya da işlevsel bozuklukları söz konusu olduğunda bile, aile içi ilişkileri ele alarak sorunları çözmeye çalışlar Hemen hemen her türlü ruhsal sorunu ya da psikiyatrik bozukluğu aile terapisi kapsamına almak mümkündür


Aile içindeki çatışmaları, eşler arasındaki çatışmaları ve aile üyelerinin aile dışındaki çevreyle olan çatışmalarını çözmek


Ailenin, aile üyelerinin yaşadığı travmatik yaşantıların etkilerini gidermeye çalışmak, dirençlerini, esnekliklerini ve uyum becerilerini geliştirmeye çalışmak


Aile üyelerinin zorlayıcı yaşantılar ve problemler karşısında sorun çözme, iletişim kurma ve empati yeteneklerini geliştirmek


Aile üyelerinin psikolojik gereksinmelerinin farkına varma ve bunları karşılama konusundaki becerilerini ve dayanışma isteklerini geliştirmek


Üyelerin özerkliklerini, kendileri olma haklarını koruyarak, aile içindeki sorumluluklarını yerine getirebilme ve birbirlerine destek olabilme becerilerini geliştirmek


Aile üyelerinin, aile içindeki rol ve güç çatışmalarını çözebilme, kendi işlevlerini en sağlıklı bir şekilde yerine getirebilme becerilerini geliştirme


Aile üyelerinin, fiziksel, duygusal ve zihinsel olarak kendilerini güvenlikte hissedecekleri aile bütünlüğünü ve birliğini kurup geliştirebilecekleri sevgi, şefkat ve eğitim ortamını ortaya çıkartmak


Ailenin ve aile üyelerinin toplumsal çevre ile bütünleyici ve tamamlayıcı bir ilişki kurabilme becerilerini geliştirmek


Eşler arasındaki ilişkilerde ortaya çıkan çatışma, iletişim sorunları, cinsel, duygusal ya da entelektüel uyumsuzlukları ve sorunları çözmek






Aile üyelerinin her birinin kendine özgü kişilik özellikleri, geçmiş yaşam öyküleri ve genel olarak ailenin bir tarihi vardır Terapist, gözlem, açık ve kapalı uçlu sorular, görüşme, listeler, empatik iletişim, vb araçları kullanarak ailenin geçmişi, duygusal çatışmaları, rol ve güç çatışmaları, iletişim kurma biçimleri, sorun çözme, zorlayıcı yaşantılarla baş etme becerileri, hatalı davranış örüntüleri, kişilik özellikleri, benlik durumları, vb pek çok boyutta bilgi toplayarak aileyi değerlendirir


Ailenin güçlü ve zayıf yönleri tespit edilir Ailenin gerçek ve algılanan sorunları belirlenir Aile yapısı ve işlevleri ile çevresel etkenler belirlenir Aile içi anlam yapıları, değerler, inançlar, öncelikler ve normlar tespit edilmeye çalışılır





Terapist, ailenin değerlendirilmesinden elde ettiği bilgilerden hareketle, çok çeşitli yaklaşım ve teknikler kullanarak uygun terapi sürecini işletmeye çalışır Ortak amaçlar ve hedefler konusunda aile üyelerini motive etmeye, harekete geçirmeye ve terapi sürecinde sorumluk üstlenmelerini sağlamayı hedefler Ailenin kendini iyileştirme potansiyelini harekete geçirmek terapistin öncelikli hedeflerinden birisi olabilir Empati geliştirme, sorun ve çatışma çözme becerileri, iletişim becerileri, içgörü geliştirme, duygusal ve genel farkındalık geliştirme, duyguları, korkuları ve öfkeyi kontrol etme becerileri geliştirme, gevşeme ve rahatlama becerileri geliştirme gibi beceriler terapistin hedefleri arasında olabilir Bilinçaltı yapılanmaları duygusal düğümlenmeleri çözmek amacıyla, imgesel ve enerjetik tekniklerden de yararlanmak isteyebilir Aile üyelerine bazı görevler vererek terapi sürecini destekleyebilir





AİLEDE GEÇİŞ DÖNEMLERİ :





Bebeklik Dönemi : Beş yaşına kadar süren bebeklik döneminde eşlerin ve özellikle annenin ilgisi tamamen bebeğin üzerine yoğunlaşmıştır Bebek açısından korumanın, bakımın ve ilginin en yoğun olduğu dönemdir





Okul Öncesi Dönem : Çocuğun bebeklik döneminden çıkıp okul yaşantısına başlayacağı gelişim dönemidir Çocuk yavaş yavaş dikkatini anneden dışarıya doğru yöneltmeye başladığı gelişim dönemidir





Erken Okul Dönemi : Okula başladığı yedi yaşından ergenlik döneminin sonlarına kadar süren dönemdir Çocuk artık bağımsızlaşmaya başlamış, dikkatini ve ilgisini dış dünyaya yöneltmeye başlamıştır Çocuklar için anne babanın önemi değişmektedir Özellikle kız çocuğu bağımlılık nesnesi olarak anne modeline değil baba modeline yönelmiştir artık Erkek çocuk ilgisini babaya yöneltmekle birlikte bağımlılık nesnesi anne olmaya devam eder





Geç Okul Dönemi : Çocukların üniversite eğitimini sürdürdükleri, bağımlılık nesnesi olarak karşı cinse yöneldikleri dönemdir





Askerlik Dönemi : Erkek çocukların askerlik için evden uzak kaldıkları zorlayıcı bir dönemdir Erkek rolünün benimsenmesi ve sosyalleşme açsından önemli bir dönemdir





Erişkinlik ve Evlenme Dönemi : Çocukların iş hayatına atıldıkları, evlenerek evden ayrıldıkları kritik bir dönemdir








Tüm bu geçiş dönemleri aileler açısından kritik dönemlerdir ve çocuklar üzerinde olmaktan ziyade, anne ve baba üzerinde daha olumsuz etkileri olan krizler olarak hissedilirler Özellikle anne bu kriz dönemlerinden psikolojik olarak çok daha fazla etkilenir





BOŞANMA SÜRECİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER :



Evliliğimin sona ermesinin gerçek sebebini veya sebeplerini biliyorum


Evliliğimin sona ermesini sağlayan nedenlerin geçici ve duruma bağlı nedenler olmadığını biliyorum


Evliliğimi sonlandıran sorunların başka sorunlarımın yansıması olmadığını biliyorum


Bu sorunları çözmek ve evliliğimi kurtarmak için elimden gelen her şeyi yaptım


Boşanma kararını vermeden önce, güvendiğim arkadaşlarımdan, yakınlarımdan ve uzmanlardan yardım ve destek aldımBu kararı etki altında kalmadan verdiğime inanıyorum


Eşim de, ben de ilişkimizi yeterince gözden geçirdik ve sorunların netleşmesi için yeterince zaman tanıdık


Ailemizin bütün üyeleri boşanma olayından olumsuz bir şekilde etkilenecek


Boşandıktan sonra ortaya çıkabilecek yeni sorunlarla ve zorlayıcı şartlarla başa çıkabilecek gücü kendimde bulabiliyorum


Eşimden boşanıyor olmam nedeniyle çocuklarımdan uzak kalmamam için daha zor şartlarda çaba sarf etmem gerekecek


Çocuğuma eskisinden daha fazla ilgi ve özen göstermem, gelişimiyle ve eğitimiyle daha dikkatli bir şekilde ilgilenmem gerekeceğini biliyorum






EVLİLİKTE SORUNLAR YAŞADIĞIMIZDA :





Evlilikte çeşitli nedenlerle sorunlar, geçimsizlikler yaşadığımızda sıklıkla başvurduğumuz hatalı davranış örüntüleri vardır Şu şekilde birkaç tanesini sıralayabiliriz:
Eşten uzaklaşabiliriz,


Eşimizle çatışmaya girebiliriz,


Ortak ilgi alanlarına yönelebiliriz


Kendimizi feda ederek ilişkimizi korumaya çalışabiliriz






BOŞANMA SÜRECİNDE DUYGULAR :





Boşanma öncesi düşünme dönemi : Eşlerde birbirinden uzaklaşma ve birbirine yabancılaşma başlar İlişki nedeniyle tatminsizlik, karamsarlık ve ümitsizlik duyguları giderek belirginleşir Bu kötü gidişatın fark edilmesiyle, kaygı, kaybetme korkusu, incinme ve ret edilme duyguları, yetersizlik ve suçluluk duyguları ortaya çıkar Sürekli tartışmalar ya da küskünlükler, yüzleşme çabaları yanında gerçeği kabullenememe duyguları artınca, psikolojik destek arayışına girebilirler Giderek artan telaşları nedeniyle sosyal ve duygusal içe kapanmalar ve çelişkili duygular nedeniyle giderek daha fazla olumsuz duygulara yoğunlaşırlar


Boşanma (Mahkeme) Dönemi : Depresyon belirtileri, anksiyete sorunları, obsesif davranışlar görülebilir Kızgınlık, artan ümitsizlik ve çaresizlik duyguları nedeniyle müdahaleci davranışlar, kavga ve tehditler, intihara başvurma, aşırı yas davranışları görülebilir Evi terk etme, mahkemeye başvurma, para ve paylaşımla ilgili pazarlıklar görülebilir Boşanma olgusu giderek kesinlik kazanmaya başlar, eşe dosta ve akrabalara haber verilmeye başlanır


Boşanma Sonrası Dönem : Boşanma ve ayrılık gerçeği kabul edilmeye başlanır Yeni bir yaşama başlandığına dair kendini ikna çabaları başlar Yeni arkadaşlıklar ve aktiviteler yaşama katılmaya çalışılır Çocukların günlük yaşam düzenleri yeniden oluşturulur Anne ve babayla olan ilişkilerin biçimi değişir Özgüven ile ilgili kaygılar giderilmeye, yeni bir kimlik duygusu oluşturulmaya çalışılır Bir yandan eski bağımlılığın izlerini silmeye çalışırken, diğer yandan, yeni heyecanlar, bağımsızlık ve macera istekleri, yeni arkadaşlar, yeni partner v sevgili bulma, yeni bir sevgi nesnesine bağlanma dürtüsü canlanır





EVLİLİKTE SORUN YARATAN TEMEL KONULAR :



Kıskançlık


Şiddet ve aşağılama (Fiziksel, duygusal, ekonomik)


Etkisiz ve sağlıksız iletişim


***** ve madde bağımlılığı


Aldatma


İlgisizlik






UYGUN EŞ NASIL SEÇİLİR ?



Kişinin kendisine uygun bir eşi seçebilmesi için her şeyden önce kendini tüm boyutlarıyla çok iyi tanıması gerekir her şeyden önce kişiliğin beş temel boyutunu dikkate alabilmelidir Bu beş temel boyut şunlardır:


Fizyolojik ve bedensel özellikler


Eşler birbirine fizyolojik olarak uygun, fiziksel yapı olarak beğenmelidirler


Dürtülerin, heyecanların ve arzuların psişik alanı


Eşler cinsel olarak birbirlerini çekici bulmalı ve arzulamalıdırlar Birbirlerinin dürtüsel ve heyecansal gereksinmelerine cevap verebilecek uygunlukta olmalıdırlar


Estetik, duygu, istek ve sezgilerin psişik alanı


Eşler birbirlerine duygusal açıdan, estetik beğeniler açısından, alt kişilik özellikleri açısından uygun olmalıdır


İndirgeyici ve sınırlayıcı somut zihin alanı


Eşler birbirlerine zihinsel ve entelektüel yeterlilik açısından, kendini gerçekleştirme biçimleri açısından uygun olmalıdır


Yaratıcı ve soyut zihin alanı


Eşler birbirlerine, anlam dünyaları, inançları, değerleri ve yaşamsal amaçları, hedefleri ve idealleri açısından uygun olmalıdır






EŞLERİN FARKLILIKLARI :





Eşlerin en çok ayrıldıkları alanlar spor, müzik türü, alışveriş, akraba, arkadaş ziyaretleri, telefon konuşmaları, vitrin bakma, gazete, kitap seçme, gece yaşamı, para harcama şekli, çocuk yetiştirme tarzları Bu farklılıklar eşler arasındaki uyumu önemli ölçüde belirleyen unsurlar





Evlilik çift kişilik bir danstır,


Dansın kuralları, ilişkilerin yasaları vardır



Erkeklerin ve kadınların özel konularını paylaşmayı tercih ettikleri kişilerin yüzdelik dağılımı:





Erkekler Kadınlar





Eşi %11 %18


Sevdiği %09 %18


Arkadaşı %10 %22


Anne %02 %02


Baba %02 %05


Psikolog %01 %001








Bir erkek bir kadınınkinin %50 si kadar paylaşma isteğine, becerisine sahiptir





Evlilik bir kölelik ilişkisi değil, bir sevgi ve gönüllü paylaşım ilişkisidir








ALDATMANIN NEDENLERİ :



Evliliğinde mutsuz olan, beklentilerini bulamayan kişi kolaylıkla aldatabiliyor


Eş, eşinden intikam alabilmek duygusuyla aldatabiliyor


Bazı uzun süren hastalıklar, eşin hamileliği, yeni doğum yaptığı aylar erkeğin en çok dışa yöneldiği dönemlerdir


Bir yakının ölümü veya geçirdiği kaza, ölümcül hastalıklarda duyulan büyük üzüntüler, kişiyi her şeyi unutturacak yeni bir cinsel ilişkiye, heyecana yöneltebiliyor


Evlilikte cinsel heyecanların azalması aldatmaya neden olabiliyor


Yaşlanma nedeniyle artık beğenilmeyeceği endişesi aldatmaya neden olabiliyor


Yeni bir macera ve heyacan arzusu aldatmaya neden olabiliyor


Bazı kişiler eşlerin bu konuda serbest olması gerektiğini, sınırlanamayacağına inanırlar


Etik değerleri gelişmemiş kişiler daha kolay aldatabilmektedir Adalet duygusu gelişmemiş kişiler daha kolay aldatabilmektedirler(kaynak:caslıtürk)



PSİKOLOJİK DANIŞMAN SEDAT KAVAL

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.