Haz...

Eski 07-17-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Haz...



Hoşlanılan duygulanım Hoşlanılmayan duygulanım anlamındaki acı karşıtıdır, mutluluk ve sevinç terimleriyle karıştırılmamalıdır Haz, canlıların bir itki gücüdür bütün canlılar acıdan kaçarlar ve hazza yönelirler Bu deyimi, Yunanca karşılığı olan kedone deyimiyle başlı başına bir felsefe öğretisine temel yapan Kireneli Aristippos'tur Bu deyimi, belli bir anlamda, Aristippos'un öğretmeni Sokrates de kullanmıştır


Sokrates'e göre bilgili adam ilerdeki haz için şimdiki acıya katlanır ve yarasına bıçak vurdurur, bilgisiz adamsa şimdiki hazzı ilerdeki acıya yeğleyerek yarasına bıçak vurdurmaz ve ölür Hoşlantı deyimiyle özleştirilebilecek olan haz, duygunun temel niteliklerinden biridir ve yaşamın dolaysız verisidir Ne var ki ruhbilimsel açıdan incelendiğinde birbirinden çok farklı ve ayrı-türden olgu ve olayları içine alır Örneğin Kant tarafından ileri sürülen etik kaz (törebilimsel hoşlantı) ve Santayana tarafından ileri sürülen estetik haz (sanatsal hoşlantı) deyimleri hazzın birbirinden tümüyle farklı iki büyük alanını dilegetirir


Kant şöyle der: "İrademiz, herhangi bir nedenden yansıyan haz ve acı duygularıyla belirlenmişse, düşüncemizin niteliği bizi ilgilendirmez Bu durumda sadece haz duygusunun ne kadar çok olduğu, ne kadar sürdüğü ve nasıl elde edildiğiyle ilgileniriz Tıpkı para harcamak isteyen bir adamın altının dağdan mı ya da kumdan mı çıkarıldığına aldırmayacağı gibi Nerden gelmiş olursa olsun alcın aynı değerdedir Bunun gibi yaşamın sadece haz vericiliğini arayan adam, düşüncelerin duyulardan mı ya da ustan mı geldiğine aldırmaz Sadece bu düşüncelerin bizlere ne kadar çok hazzı ne kadar zaman verebileceğine aldırır”


Santayana'ya göre de "güzellik, nesnelerin bir niteliği olan haz, nesneleşmiş olan hazdır" Hoşlantı ve acı (haz ve elem) ruhbilimsel açıdan bir duygu (his) ve bir coşku (heyecan)'dur Kimi ruhbilimciler sevgi, sevinç, umut, kendinden geçme ve benzeri duyguları hoşlantının: acıma, korku, kaygı, bunalım, öfke ve benzeri duyguları acının çeşitli görünümleri sayarlar, daha açık bir deyişle tüm duygu ve coşkuları hoşlantı ve acıya indirgerler


Fransız ruhbilimcisi Theodule Ribot Psychologie des Sentiments adlı yapıtının birinci cildinin dördüncü bölümünde ve Fransız ruhbilimcisi Bouiller Du Plaisir et de la Douleur adlı yapıtının yedinci bölümünde hastalıksal (marazı) hoşlantı ve acıları incelemektedirler Bunların başında acıdan hoşlanma (elemin hazzı) gelmektedir ki buna tutulanlar acılarından büyük çapta hoşlanırlar Çok gülmenin ağlamaya dönüştüğü herkesçe bilinir, ne var ki bu hastalıksal bir durum değildir, çünkü acı hoşlanmadan sonra gelir


Hastalıksal durumlarda hoşlanma acı çekerken gerçekleşir, ayyaşların ve afyonkeşlerin acıdan hoşlanmaları böyle olduğu gibi ölüme yaklaşan verem hastalarının duydukları mutluluk da böyledir Mazoşistlerin acıdan duydukları hoşlanma da bunun en belli örneklerinden biridir Ribot adam öldürmeyi ya da öldürülenleri seyretmeyi, boğa dövüşlerini ve hayvan dövüştürmeyi de hastalıksal acıdan hoşlanmalar arasında saymaktadır Bunlara karşı hoşlanmadan acı duyma olayları çok daha azdır, bunların da en belli örnekleri melankoliklerdir Birçok ruhbilimciler, duygusal yaşamda coşkuların hastalıksal (patolojik) olup olmadıklarını anlamak için üç ölçüt (kriter) kabul etmektedirler:


1 Coşkuya eşlik eden fizyolojik olaylar olağanüstü bir şiddet gösterir ve organizmada olağanüstü bir basınç görülürse,


2 Kendisini doğuracak yeterli nedenler bulunmadan oluşursa,


3 Sonuçları aşırı uzarsa


Bu üç belirtinin birlikte saptandığı coşkusal olaylar kesinlikle hastalıksaldır Hoşlantıyla acının anormal ve hastalıksal biçimlerini de incelemek, Aristoteles'ten beri hoşlantıyı yarara, acıyı zarara eşkoşan genel inancın pek çok ayrıcalıkları (müstesnaları) da bulunduğunu göstermesi bakımından ayrıca bir önem taşır Alkoliklerde ve uyuşturucu kullananlarda, tıpkı ruh hastalarında olduğu gibi, hoşlanmaya doğru artma ve acıya doğru azalma biçiminde duygulanım bozuklukları görülmektedir


Duygulanım yaşantısı aşırı, ölçüsüz, gereksiz neşe ve sevinç durumuyla dikkati çeker; çoğunlukla aşırı ve marazi neşe durumu biçiminde ortaya çıkar Marazı neşe elverişsiz koşullarda bile insanın kendisini çok güçlü, mutlu, rahat, sevinçli olarak değerlendirmesi, bu durumunu sürekli olarak düşünce ve hareketleriyle dışarıya yansıtmasıdır


Alkol, uyuşturucu ve uyarıcı maddeleri pullanmaya yeni başlayanlar balayı dönemi adı verilen ve kısa süren marazı neşe durumu yaşarlar Bu dönem kısa süreli olmasına karşın öylesine yoğun bir duygulanım durumudur ki kişinin yaşam boyu bunun arayış ve özlemiyle bağımlılığını sürdürmesine neden olur Kimi kez marazi neşe esrimeye (elation) dönüşür Bu durumda bağlı kişi; çevredeki insanlar, nesneler ve olaylardan gelen uyarımlara uygun düşmeyen tutum ve davranışlarla mutluluk, neşe ve sevinç içinde kendinden geçer Bazen de bu durum olağanüstü bir canlılık ve hareketle birlikte görülür ve coşkunluk (exaltation) adını alır


Uyuşturuculardan afyon türevleri ve esrar, uyarıcılar ve psikodisleptikler kullanıldığında çok güçlü mutluluk duygusuyla içice girmiş aşırı kaygı ve sıkıntı duyulur Vecit (ecstasie) adını alan bu duygusal yaşantının etkisiyle dış dünyayla bütün bağlantılar kesilir Bağımlı kişi hareketsiz durumda kendi öznel yaşantısına dalıp gider Genel olarak insan alkol, uyuşturucu ve uyarıcı maddeleri kullanmaya kendisine elem veren duygulanım durumlarından kurtulmak için başlar


Marazi neşe ve balayı döneminde kısa bir süre bunlardan kurtulduğunu sanır Daha sonra bütün bağımlılık dönemi içinde kaçıp kurtulmak istediği bütün elemleri, sıkıntıları çok şiddetli ve yoğun biçimde yaşar Bağımlılığa yol açan duygulanım durumunun başında kaygı (endişe anxiete) bulunmaktadır Bağımlılık bir anlamda kaygıya karşı oluşturulan olumsuz ve zararlı bir savunma düzeni olarak tanımlanabilir Yatıştırıcı ilaçlar, alkol ve uyuşturucu maddelerin birçoğunda farmakolojik bir özellik olarak bulunan kaygı giderici (anxiolytique) etki, aynı zamanda bu tür maddelerin bağımlılık yapan etkisi olarak da kabul edilebilir


Alkol, uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin kullanımı sırasında kaygı en sık rastlanan duygulanım durumu olup insanı intihara kadar sürükleyen çeşitli davranış bozukluklarının ortaya çıkmasında önemli rol oynar Bazen kaygı bir organda ağırlık, baskı, sıkışma biçiminde olur (angoisse) Kalpteki baskı ve sıkışma, solunumda güçlük, göğüste ağırlık yakınmalarıyla dilegetirilen bu tür kaygıdan kurtulmak amacıyla önce yatıştırıcı ilaçlar, daha sonra da alkol ve uyuşturucu maddeler kullanılır


Öte yandan bu sıkıntı yoksunluk belirtileri arasında sıklıkla ortaya çıkar aşırı günahkarlık, suçluluk hezeyanları, göğüste baskı ve sıkışma duygularıyla manevi elem (douleur morale) bağımlıyı intihara kadar sürükleyebilir Kimi insan aşırı coşkusunu ve tedirginliğini (hyperemotivite), kimi insan aşırı sinir duyarlılığını (erethisme), kimi insan da öfkesini (colere) bastırmak için alkol ve uyuşturucu kullanır Ancak bu tür maddeleri aldıkça daha çok tedirgin, duyarlı ve öfkeli olur"


Özetle, hoşlantı; bir güdünün doyumu sağlandığında ya da istenen bir hedefe ulaşıldığında duyulan duygudur Antikçağ Yunan felsefesinde en üstün iyiliğin hoşlantı olduğunu ileri süren Aristippos'un öğretisine hazcılık denir Sokrates'in öğrencilerinden Kireneli Aristippos'a göre en üstün iyilik hazdır


Sokrates, mutluluğun iyiye yönelmek ve onu gerçekleştirmekle elde edilebileceğini öğretmişti, iyiye yönelen ve onu gerçekleştiren davranışçılara da erdem adını veriyordu Sokratesçi okullar, bu öğretinin geliştiricileri olarak iyinin ne olduğu sorusuna karşılık aradılar Aristippos'un ve onun izinden yürüyenlerin Kireneli oluşlarından ötürü Kirene okulu adıyla da anılan hazcılık bu sorunun karşılıklarından biridir Bu öğretiye göre iyi demek, haz demektir; haz veren her şey iyi acı veren her şey kötüdür


Aristippos'a (İÖ 455-355) göre her davranışın nedeni, mutlu olmak isteğidir Yaşamanın ereği hazdır Haz, insanı insan eden duygudur Bilgilerimiz, duygularımızla alabildiğimiz kadardır, bundan öteye geçemez Öyleyse bize duyulanınızın getirdiği hazza yönelelim ve acıdan kaçalım En üstün iyi, hazdır Ancak, gerçek haz sürekli olandır Sürekli olan hazza da bilgelikle varılabilir Bilgenin hazzı, kendi kendinden hoşnut olmasıyla belirir Kendi kendinden hoşnut olmaksa töresel hoşlanmadır Bilgelik, gündelik hazları küçümseyerek sürekli hazlara yönelmek demektir Hazcılık anlayışı


Kireneli Aristippos öğretisini Sokrates etkisinden temizleyerek Aristippos'un gerçek maksadını açıklar: Bilge, bütün bilgisini hazzı elde etmek için kullanabilen kişidir Haz en büyük iyilik, acı en büyük kötülüktür İnsanın ereği, her an ve sürekli olarak hazza yönelmek olmalıdır Bunun içindir ki hazcılık, günümüzde, Aristippos'un asıl maksadı yorumlanarak her türlü hazzı istemek ve her türlü acıdan kaçmak anlamında kullanılmaktadır Kirene okulunda, acıdan kaçmak için kendini öldürmeyi yeğleyen, örneğin Hegesias gibi düşünürler de yetişmiştir Genel olarak acı (elem) ve hoşlantı (haz), kaba bir törebilim anlayışıyla canlıları iyiye ve kötüye götüren itkiler sayılmıştır


Epikurosçuluk ve yararcılık öğretileri de bu anlamda hazcı (hedonist) öğretilerdir Ne var ki Epikuros, Aristippos'un bedensel /razına karşı, tinsel hazzı yeğler Onun için en büyük haz ruh dinginliğidir Buna da bedensel zevkler peşinde koşmakla değil, bilgelikle varılır İngiliz yararcılığına göreyse insan olsun ya da hayvan olsun hoşlandığına yönelir ve acıdan kaçar Spencer bu öncülden şu sonucu çıkarmaktadır: Hoşlanılan şeyler zararlı olsaydı yeryüzünde hayvan kalmazdı Epikouros'tan Bentham'a kadar bütün yararcılar (faydacılar, ütilitaristler) yarar sözcüğünü, hazzın karşıtı olarak değil, her türlü acıdan uzak kendiliğinden hoşlanma anlamında kullanmışlardır


Yararcılara göre yararlı olan haz verendir, insan yararlıdan hoşlanır ve yararsızdan hoşlanmaz Kimi annelerin söylediği "çocuğum, sen de hep zararlı şeylerden hoşlanıyorsun" sözü bilgisizce söylenmiş bir sözdür, çocuklar her zaman ergenliklerinin gereksinmelerine yönelirler, duvarlardaki kireçleri kemiren bir çocukta mutlaka kalsiyum eksikliği vardır Hoşlantı-acı teması, felsefe tarihinde birçok öğretilerin çıkış noktası olmuştur Öğretilerin çoğu, doğruluk ölçüsü olarak, canlıların bu ana itkilerini kullanmışlardır


Örneğin uygulayıcılık (pragmatizm)'da da pratik doğru haz veren yarar, pratik yanlış acı veren zarardır İngiliz yararcılığının Amerika'daki temsilcisi olan uygulayıcılık öğretisi tümüyle bu temel üstüne kurulmuştur Ne var ki bütün bu törebilimsel yaklaşımlar bilimdışı yaklaşımlardır Böylesine bilimdışı bir başka yaklaşım da hazcılık öğretisinin ekonomik biçimindedir Ekonomik hazcılığın ilk kuramcılarından biri fizyokratlığın kurucusu Dr Quesnay'dir Dr Ouesnay ünlü hazcılık ilkesi'ni şöyle ileri sürer: "Bir gereksinimi ya da bir zevki en az masrafla ve en az zahmetle elde edebilmek İşte en yetkin ekonomik sonuç budur"


Yararcılığın kurucularından J Bentham da şöyle der: "Bireylere en yüksek hazzı veren şey aynı zamanda en yüksek yaran kazandırır İşadamları da işlerini bu yörüngede yürütürler ve maksimal hazla birlikte maksimal kan gerçekleştirirken aynı zamanda en yüksek toplumsal yaran da topluma kazandırırlar Bireysel çıkarla toplumsal çıkar arasında hiçbir çelişme yoktur, tersine; tam bir uygunluk vardır" Hazzı en yüksek tatmin olarak tanımlayan ekonomici Hermann Gossen'e göre de malların değeri, sağladıkları tatmin- duygusuna göre belirlenir


Marjinalciliğin kurucularından ünlü ekonomici Stanley Jevons'a göre de "ekonomik yaşamın amacı, hazzın maksimizasyonudur" Avusturya okulundan ekonomici Ludwig von Mises de şöyle der: "İnsanı çalışmaya iten güç, doyurulmamış gereksinimleridir İnsanlar doymuş ve hazza erişmiş olsaydılar çalışmazlardı, yaşam kavgası ve uğraşı da dururdu Çalışanlar ve uğraşanlar kendilerini şu ya da bu şekilde doyurmak (tatmin etmek) isteyenlerdir Eylemin nedeni, bu doyurulmamışlığı gidermek, haz ve mutluluğa artırmaktadır Ussal davranış ve ekonomi -birbirlerine sıkıca bağlıdırlar


Her ussal davranış ekonominin kapsamına girer Acıyı dindirmek ve hazza erişmek çabası işte yaşamın amacı budur" Bütün bu savlar, yukarda da değindiğimiz gibi, bilimdışıdır; çünkü değeri nesnel alanda arayacak yerde öznel alanda ararlar Üstelik kasıtlıdırlar da Örneğin Stanley Jevons bu kasdı açıklamaktan da çekinmemiştir Şöyle der: "Sayıları gittikçe artan ve örgütlenmelerini güçlendiren emekçi sınıfı, siyasal ve ekonomik özgürlüğümüzün gelişmesini durdurmaya yönelebilir Bundan ötürü emeğin hiçbir biçimde değer yaratmadığını ortaya koyan bir kuram geliştirmeliyiz"



Alıntı Yaparak Cevapla

Haz...

Eski 07-17-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Haz...



Her ussal davranış ekonominin kapsamına girer Acıyı dindirmek ve hazza erişmek çabası işte yaşamın amacı budur" Bütün bu savlar, yukarda da değindiğimiz gibi, bilimdışıdır; çünkü değeri nesnel alanda arayacak yerde öznel alanda ararlar Üstelik kasıtlıdırlar da Örneğin Stanley Jevons bu kasdı açıklamaktan da çekinmemiştir Şöyle der: "Sayıları gittikçe artan ve örgütlenmelerini güçlendiren emekçi sınıfı, siyasal ve ekonomik özgürlüğümüzün gelişmesini durdurmaya yönelebilir Bundan ötürü emeğin hiçbir biçimde değer yaratmadığını ortaya koyan bir kuram geliştirmeliyiz"
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.