|
|
Konu Araçları |
anneannemin, anısına, düğünlerinde, oyun, safranbolu |
Anneannemin Anısına: Safranbolu Düğünlerinde Oyun |
07-16-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anneannemin Anısına: Safranbolu Düğünlerinde OyunSafranbolu yöresinin düğünlerinde saz takımı zilli maşa, küp (darbuka), tef ve bir de türkücülerden ibarettir Yaşlı bir kadın, ayırt etmeden kadınları oyuna kaldırır İki kadın karşılıklı dururlar Vücutlarında hiçbir hareket yoktur Sadece kollarını aşağı yukarı indirip kaldırarak çalgıya ayak uydurmaya geçerler Bu oyunun havası, çeşitli figürler ve kıvrak vücut hareketleri yaptıracak tartımda değildir Türküsü, pek sade ve hareketsizdir Hicaz makamında ve "düyek" usulünde yakın bir tartımda olup, nağmeler gösteren bir tavrı vardır Türküsü şudur: Yandım oğlan yanıyorun Her sözüne kanıyorun, yanıyon aman Salla mendil varıyorun Cilvelinden sanıyorun, yanıyon ama Uzun boy ederler Kısayı yan ederler, yanıyon aman Orta boyun üstüne Her gün bir kan ederler, ölüyon aman Bu türkü mahallî şiveyle yazılsa, meselâ ikinci kıtası şöyle olurdu: Uzun boy edele Gısayı yang edeelee, yanıyonğ aman Orta boyunğ üstüne Her gün bir gan edeelee Şu da bir başka türküdür: KOCA ADAM Koc'adam harman ister Dizine derman ister, ölüyon Utanmaz sakalından On beşinde kız ister, ölüyon Koc'adamın sarması Sandım odun yarması, ölüyon Delikanlı sarması Zemheri furtunası, ölüyon Şu türkü de "Koca (yaşlı) adam" üzerine düzülmüştür: Koc'adamın sakalını yoldursam Yoldursam da kıl torbaya doldursam Koc'adamın delkanlıya dödürsem Koc'adamın üç kızı var ben gibi Bir oğlu var daldan kopmuş gül gibi Beni anam verivermiş kör gibi Koc'adama kutnu entar(i) uymamış Uymuş emme delkanlıya dönmemiş Sürtüne sürtüne geldi bir koca Koynuma girmeden ışıdı baca Gençliğim gitti benim bu gece Urgan verin koc'adamı bağlayın Bağlayın da anam evini boylayın Hem ağlayın, hem derdime yanayım Koc'adama döşek serdim gül gibi Atladı da geçiverdi kör gibi Sabah baktım eşeyvermiş göl gibi Bu "Koca Adam" türküsü düğünlerde pek meşhurdur Çalgıcılar deyişlerin m'n'sına göre tavır takınırlar Genç kızların yaşlı erkeklere verilmesinden doğan duyguları terennüm eder Gece düğünleri, gündüz düğünlerinden daha neşeli geçer "Oyun çekici kadın", genç kızları da tutup kaldırır Genç kızların nazlandıkça çalgı takımı şunun gibi: Hadi gızım oynayıve Göbeğini sallayıve Yahut da: Oynayalım oynayalım Yazıköy'ü boylayalım Şu şehirde durmayalım Kaştan gözden anlayalım Gibi türkülerle kızları oyuna kışkırtırlar Bu oyunlar, bilenin de bilmeyenin de oynamak zorunda olduğu oyunlardır Asıl oyun, düğün evine önceden tutulmuş, yahut da düğüne hatır için gelmiş memleketin belli başlı tanınmış çengilerince yürütülüp, onlara mutlaka birer bahşiş verilmesi âdettir Küpçü (darbukacı), oyuna bunların çıkacağını, mekam ve oyunun değiştiğini anlatan sert ve kesik kesik bir ağızla darbukasıyla birlikte il'n eder Herkes susar, bütün gözler çengilere yönelir Oyun çekici kadın, onları da birer birer ortaya çıkarır Çengiler, bir genç kızdan bile daha fazla nazlanarak türlü özürler dilerler Onların bu hâlini "ef'allerinin (işlerinin, mesleklerinin) aranağmesi" gibi sayanlar çoktur Çengi oyunlarının birçok çeşidi bulunmakla beraber başlıcaları şunlardır: Amâni, Aç Kapı, Kaşık Oyunu, Genç Osman, Çıtırdağ Safranbolu'da ayrıca çiftetelliyi andıran nice göbek atmalı oyunlar da vardır Bu şarkılı çeşitlerden, Çargâh makamını düşündüren seyri ve söyleniş tarzıyla aşağıdaki türkü hoştur: Ben yârime Kalaaltı'nda kavuştum Öptüm, koktum, hel'llaştım, barıştım Y'r aşağı, ben yukarı savuştum Fes bir yana avrukalar düzgündür Aman aman aman aman düzgündür Uyku gelmiş, kara gözler süzgündür Aynı makamla söylenen bir başka türkü de şudur : Yüksek konaklar da kadil mi yanar Öksüzün başına devlet mi konar Herkes sevdiğine böyle mi yanar? Dumanın dağlara ağıyor benim Sevdiğim ellere kalıyor benim Aranağme Yüksek konaklarda kahve bişürür Kahvenin köpüğün yere düşürür Kınalı parmak ucu fincan devşürür Nakarat ve Aranağme Düğün evinde bu türküleri söyleyen ve bu oyunlara kalkan çengi kadınları, icabında herkes dağıldıktan sonra hususî şekilde de oynatırlar Salı günü ikindiden yatsı sonlarına kadar türkü ve oyunlarla eğlendikten sonra "Helôsa" başlar ve bu geceye "sağdıç gecesi" denilir Bu gecenin son gösterisi olarak sağdıcın başı üstünde (pırıl pırıl mumlarıyla ve K'bem türküsü söyleyerek) tutulan "sini çevirmesi" sahnesi hoş bir toplantı sonu teşkil ederse de içinde raks unsuru yoktur Ertesi gün kına gecesinde de tekrarlanan "sini çevirmesi" sahnesinde tepsi bu sefer mumlarla ışıldayan manzarasıyla gelinin başında tutulur ve başka oyunlar oynanır Oyunun şehir düğünlerindeki rolü, böylece belirli şart ve anlara bağladır Hem de, her gencin oyuna katılabilmesi imkânı ile, çağımızda yalnız kadınlardan çengi denilen esnaf oyuncuların yurdun dört bir bucağında (kazanç kaygısı fakat aynı zamanda da tecrübe ve üstün başarıyla) önemlice bir yekûn (toplam sayı) tutmaları iki ayrı keyfiyet ve konu hâlindedirler KÖY DÜĞÜNLERİNDE OYUN: Safranbolu ilçesinin (günümüzde Karabük iline bağlı) 207 köyündeki oyunlar az çok farklı şartları haizdirler Kasaba oyunlarını andırırlarsa da, makam ve tavır farkları daha ilk temasta göze çarpıverir Takımın oyuncusuna köçek denilir ve bu, bir bakıma çenginin mukabilidir (karşılığıdır) Kazanç için çalışan erkek oyuncudur Köçekler, basmadan veya kefen bezinden yapılma kısa ve kırmalı bir entari giyinerek göğüs ve göbeği parça ve kırpıntılarla iyice şişirirler Al entarinin üstüne sırmalı veya sırmasız cepken ve yelek giyerler Kazanç için taşradan gelip giden gezgin esnaftan katiyen değillerdir İşe yatkınlık gösteren becerikliler, yine yerli halktan ehil kıdemliler tarafından yetiştirilir Tabiatıyla da, köçekliğe yarayacak bir imkân kendilerine o yaşlı ehillerce (usta oyuncularca) aşılanır Öğreticilerin tanınmışlarının, üstlerinin hep anılmış olduğu biliniyor Bostan bükülü "kemençe Ahmet" bunların son tanınanlarından biriymiş Bu adam yetiştirdiği köçeklerin bedenî müm'resesi (bedeninin kıvraklığa alışması) için güç idmanlar (jimnastik hareketleri) yaptırmış Söz gelimi; dönerken başları dönmemeye alışsın diye her birini koca zembillere koyup, zembilin sapında tavana asar ve hızla döndürürmüş Çıraklar da, onu bu belki de hiç evveliy'tı (öncesi) olmayan sırf şahsî tarzlarından dolayı hayranlıkla görüp usta bilir, ustanın da gençlikte aynı zembil idmanından geçip geçmemişliğini tahkik etmeyi (soruşturmayı) her halde akıllarından bile geçirmezlermiş Safranbolu'da köçek yetiştiren köylü ustaların hâlâ varlığı tahmin edilebilirse de, içine insan alabilecek zembillerden yapanların artık kalmadığı muhakkaktır! Köçek, mutlaka tüysüz ve yakışıklı delikanlılardan seçilir Saçları uzatılır Enseye ustura vurularak onların t'biriyle ense "kaymak gibi" meydana çıkarılır Kaşlara, ustura ve ibrişimle çekidüzen verilir Yüzdeki ayva tüyleri de ibrişimle yolunarak allık ve aklık sürülür Suratın ak ve pürüzsüz görülmesi şarttır, bütün bunlarda makyaj sanatının Şark'a (Doğu dünyasına) has başlangıcını görmektir Davulcunun giyimi de ayrı bir konudur Ayağına; kaytan zıhlı, kara çuha veya satenden zıpka şalvar giyer Topukta kalçaya kadar dar ve bacaklara yapışık, oturma yeri ile ön kısmı bol, kırmalı ve kabarık bir şalvardır Bunun ayak kısmının üstünden diz kapaklarına kadar, çamurluk veya tozluk geçirilir, ayağında yemeni denilen, altı kabara çivili, vatekadan (bir çeşit deri) yahut rugandan ayakkabı bulunur Davulcunun üzerinde alpaktan yapılıp bele kadar inen bir entari (gömlek) bulunur Onun üstüne şal veya Trablus kuşağı sarılıp daha üstüne de beş - altı gözlü silahlık kemeri tokalanır Kemerde teke kulak bir saldırma, bıçak yer alır, yahut da kama sokulu bulunur Entarinin üstüne, açık önlü, yünden peşli ve bir sürü gümüş - savat düğmeli çuha yelek giyer Köstekli ve çifte kapaklı eski usul gümüş saat giyimin gösterişini ayrıca artırır Sakal çıkmaya başlayıp da yüzleri kırışan köçekler, sonradan işi davulculuğa döktükleri için, bu yolda yetişen davulculardan bazıları da saç bırakmakta devam etmişlerdir Fakat, ekseriyetle tepelerine alından itibaren kestirerek arka ve şakaklarında saç bırakırlar Eskiden poşu sarılı fes giyerlerdi ki, bunun yerine şimdi kasket almıştır Bazı köyler, davul - zurnadan başka kasabadan da çalgı takımı getirirler (keman, gırnata, ud ve başka sazların birlikteliği) Bu esnaf çalgıcılar, köy havalarından başka plaklardan kapma parçaları da kulaktan dolma çalarlar "Efl'nî (Pazartesi)" gün ve gecesinde düğün evinden olan kadınlar kendi meclislerinde türkü ve oyunlarla eğlenirken, erkekler de ayrı içkili âlemlerinde köçek ve hatt' kadın oynatırlar Asıl davul - zurna ve saz takımları erkeklerin tarafındadır |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|