Uşak

Eski 07-16-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Uşak



Sevdiği şehri anlatan bir kitap okumayı kim istemez Bitmese bu kitap, cümleleri resim olsa, renk ve ışık olsa; sıcacık duyguları ve derin hatıraları anlatsa uzun uzadıya, sonra bilgi ve aşk olsa kompozisyonunda ve binyılları özetleyen taşlarına dokunabilse insan hafifçe

Sevdiği şehri anlatan bir yazı kaleme almayı kim istemez Ama öyle zordur ki… Asırlar boyu uzak/yakın vatanlardan derlenmiş bir lisan akmaya başlar gönülde çünkü İçindeyken fark edilmeyen güzellikler süzülür dünyanıza birden… Bir ayağı hasret, bir ayağı elveda olan; bir adımda duru sular, diğer adımda mamur topraklar görülen gurbetler yeniden yaşanır… Ve bir güvercin kanadı kaldırır sisini ufukların, yağmurlar ıslatır ezilmiş caddeleri Şehir sizi, atanız olduğunu hissettirerek karşılar

Şehir bir destandır bazen ve bazen aşk… Sabaha evrilen ıssız saatlerden birinde büyük bir klasör koyar önünüze İçinde dosya dosya medeniyetler demetlenmiştir Eski insanların sesleri duyulmaya başlar sonra tarihin koridorlarında

Bu şehrin klasöründe 1 Eylül 1922’den top sesleri gelir kulağınıza ilkin; acılar, çığlıklar vurur ıssız duvarlara… Türk İstiklal Harbi’nin en şerefli gününde, Yunan orduları komutanı General Trikopis, kılıcını teslim etmektedir Mustafa Kemal’in askerlerine İkinci dosya 1429 tarihinde girmiştir klasöre ve şehir, yükselen devlet Osmanlı’nın bir kasabasıdır artık Sonraki sayfalarda üst üste Germiyan (1414-1429), Karamanoğulları (1402-1414), Yıldırım Bayezid’in ayak izleri (1391-1402) ve Selçukluların görüntüleri yığılmıştır Sonra, farklı medeniyetlerin sisli görüntüleri belirir tozlu katmanlarda Efsane ile tarihin karıştığı, söylence ile belgenin çatıştığı dosyalara konulmuş hatıralardır bunlar: Bizans’ın 700 yıllık entrika sayfasını açtığınızda Roma’nın (MÖ 2 yy – MS 395) sarsılmakta olan duvarları, Pergamon Krallığı’nın silik renkleri ile Büyük İskender ve Makedonya Devleti’nin (MÖ 4 yy) maceralarını anlatan dosyalarla karşılaşırsınız Sonra parayı icad eden Lidyalılar (MÖ 6 yy) ve Kral Yolu’ndaki pazarlıkları yahut şehir meydanına konan ticaret kervanlarının çan sesleri Lidyalılar ile Frigyalılar arasındaki paylaşımın çığlıkları ise Luvi fetihlerinin sevinçleriyle (MÖ 2500-1000) Hitit güneşinin ışığını (MÖ 4000) örtmektedir Defineler ve hazinelerin kentindeyiz! Kaç bin yıllık savaşların; kaç bin yıllık aşkların hatıraları saklı olan hazineler kentinde!



UŞAK VEYA UŞŞÂK
Şehrin adı üzerine sayısız hikâyeler anlatılmış, sayısız hikâyeler kaybolmuş bugüne kadar Kaybolmayan bir tanesine göre, şehrin güneyindeki Mende Köyü, vaktiyle Mendos adlı büyük bir kasabadır Oğuz Türkmenleri buralara inip Mendos’u alınca adına “Mende” deyivermişler O vakitler, Uşak’ın şimdi kurulu olduğu yer Mende Beyi’nin mandırasıymış Burada yedi asil ve genç yiğit çalışmakta, mandırayı çekip çevirmekteymiş Her biri bir dalda aşk ateşiyle tutuşan bu yiğitler mandıradan hiç ayrılmamakta; buna karşın her gece yüreklerinin içinden nice yolculuklar yapmaktaymışlar Yaşadıkları içsel serüvenler onların kimini meslek, kimini sanat, kimini varlık, kimini de Tanrı aşkıyla doldurmuş Ruhları yücelmiş bu yedi yiğidin en genci ise zamanla en olgun âşık olmuş Mende Beyi olup bitenlerin farkına varınca yedinin sekizincisi olmaya özenmiş Yedi aşka âşık sekizinci âşık Dahası, biricik güzel kızını en küçük âşıka layık görmüş İyi ama, kızı bu teklife ne diyecek?! Meğer babanın içinden geçen şey zaten kızı kalbindeki imiş Bey ile kızı da âşıklara katılınca mandırada dokuz gün düğün yapılmış Her gün bir âşıka adanmış ve onuncu gün buraya Uşşâk (âşıklar) yurdu denilmiş



ALTIN YATAKLARDA UYUYAN DELİKANLI
Uşak, dalgalı yaylaları ve yüksek çam ormanlarıyla iç Batı Anadolu’nun hâkim edalı bir delikanlısı gibidir Gündüzleri termal sularda yıkanıp geceleri yıldızlara göz kırparak rüyalara dalan bu delikanlının tarih boyunca hep altın yataklarda uyuduğu söylenir Dünyanın ilk darphanesi Akmonia (MÖ 700 – MS 300; Banaz’da) başını koyduğu yastık; altın nekropoller kenti Sebaste (MÖ 4000; Sivaslı’da), Büyük İskender’in darphanesi Blaundos (MÖ 3 yy; Ulubey’de) ve Lidya krallarının altın ırmakları da serin gecelerde birer ikişer örtündüğü altın işlemeli yorganlarıdır



KARUN GİBİ ZENGİN
Eski kitaplar yazdığına göre Karun o kadar zengin, o kadar zenginmiş ki, hazinelerinin anahtarlarını kırk katır zor taşıyabilirmiş Türkçe’deki “Karun kadar zengin!” deyimi işte bu efsanenin hatırasıymış Heredot’un verdiği bilgiye göre Kroisos (nam-ı diğer Karun), MÖ 7000 yıllarında kurulan Lidya krallığını yöneten üç hanedandan sonuncusunun son kralıdır MÖ 560 yılında tahta geçtiğinde altın, ülkesinde ırmaklar halinde akmaktaymış Lidya’nın ondördüncü kralı olarak ondört yıl hüküm süren Kroisos’un ondört günlük bir yağma neticesinde hem krallığını, hem de başını kaybettiğinde de kavganın sebebi altın imiş Asırlar sonra Romalı mezar soyguncularının “Altına hücum!” çığlıklarıyla yağmaladıkları altınlardan kalanlar ise 1965, 1966 ve 1968 yıllarında yeni hazine avcıları tarafından çıkarılıp ta Amerika’ya, New York’taki Metropolitan Müzesi’ne kadar gitmiş, yıllar sonra binbir macera ve diplomasi ile ancak geri getirilebilmiştir Müzedeki 363 parçalık koleksiyon o efsanevi hazinenin belki de milyonda biridir, ama bu haliyle bile ona baktığınızda büyüleyici bir ihtişamla karşılaşırsınız



GENÇ KIZLARIN RENK VE DESENE DÖNÜŞEN DUYGULARI
19 yüzyıl Avrupalı oryantalist ressamların vazgeçemedikleri halı desenleri vardır Ansiklopediler yazmasa da biz söyleyelim, işte onların hepsi Uşak halılarıdır Madalyonlu, göbekli ve yıldız desenli bu halılar Türk halıcılığının 16 ve 17 yüzyıl klasik dönemini temsil ederler Ne var ki halı dokumacılığı modern hayata yenik düşmüş, yerine Eşme kilimi yükselişe geçmiştir Eski bir ipek halının ilmekleri kadar zarif, dokuyan genç kızların duyguları kadar berrak, buğulu gözler kadar derin desenleri olan bu kilimler bir hatıradan yol bularak gönül pencerelerinizi açmak, masallarınızın kırkıncı kapısından girebileceğinizi hissettirmek üzere yolculuklarına devam ediyorlar Uluslararası Eşme Kilim, Kültür ve Sanat Festivali’ne (Mayıs) veya Milli Cirit Musabakaları’na (Nisan) gelirseniz kilimlere oturup keşkek yemek de mümkün olur



UZAYLILARIN YOL U?RA?I
Gazete haberlerine göre uzaylıların en ziyade uğradıkları yerlerden birisi -altın yatakları dolayısıyla- Uşak bölgesiymiş Eğer haber doğruysa biz onların “altın”a geldiklerini düşünmüyoruz, bilakis onlar üstüne geliyorlar Çünkü Ulubey Kanyonları’ndaki güzelliği kendi dünyalarında bile bulamazlar Colorado'daki benzerlerinden sonra dünyanın ikinci büyük kanyonu olan vadinin uzunluğu 45 kilometre genişliği 500 ila 1000 metre, derinliği ise yer yer 170 metredir Hele oraya giderken uğrayacağınız Clandras Köprüsü ve antik Blaundos (Sülümenli) kenti sizi her metrekarede birkaç kez şaşırtmaya, hayrete düşürmeye yetecektir


Yazı ve fotoğraflar: Prof Dr İSKENDER PALA - AHMET BİLAL ARSLAN
skylife dergisinden

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.