Son Bomba Yüreğime

Eski 07-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Son Bomba Yüreğime



SON BOMBA YÜREĞİME


Amerika ve İngilterenin beraber yaptığı bombardıman,Bağdatın üzerine kâbus gibi çökmüştü1998in ramazan ayına bir gün kalmıştıFakat Irak halkı,oruç ayına neşeyle değil, korku, hüzün ve yoklukla giriyorduYıllardır zalim devlet başkanlarından çektikleri yetmiyormuş gibi şimdi de ABDnin Saddamı bahane ederek yaptığı saldırılar,ambargonun getirdiği sefalet, halkı ölüm sınırına çoktan getirmiştiDünyanın bir ucunda balinaları kurtarmak için trilyonlar harcanırken, burda insanları öldürmek için çok daha fazla para harcanıyordu

* * * * * * * * * *

Yaşlı Abdullah ve ailesi de,yokluk çekenlerdendiSekiz yıldır süren ambargo,oğlu Hasanın da işlerini bozmuş,para kazanamaz olmuştuAilenin tek çalışanı olan oğlunun ne sıkıntılar çektiğini biliyorduHasanın fedakârlık yaptığını,bazen peşpeşe birkaç öğün hiç birşey yemediğini çok iyi biliyordu ama elinden birşey gelmiyordu

Son zamanlarda kendisi de torunları bir lokma fazla yesin diye sofradan aç kalkıyor,ancak yaşamını sürdürecek kadar yiyorduYine de sıkılıyor,utanıyor,gece gündüz ne yapabilirim diye düşünüyordu

Geçen yaz ortası ölen torunu Zehra gözlerinden gitmiyorduGerçi doktorlar,ilaç olmadığı için kurtamadıklarını söylemişti ama Abdullah dede; -Eğer torunum yeterince beslenseydi,zayıf düşüp hastalanmazdı diye düşünüyorduZehranın -Dedeciğim deyişi aklına geldikçe yaşaran gözlerini

zorlukla saklıyor,hemen bastonuna uzanıp, torunlarının -Dede,nereye ! diye seslenişlerine cevap vermeden,kendini sokağa atıyordu

* * * * * * * * * *

Akşamın alaca karanlığı yavaş yavaş yaklaşırken,Abdullah dedenin evinde ailecek sofraya oturmuşlardıNe olduğunu anlamadığı,çok olsun diye bolca su katılmış çorbaya kaşık sallıyorlardı Büyükler yokluğun ezikliğini paylaşıyorduAma çocuklar çorbaya itiraz ediyor,çocuk saflıklarıyla çaresiz büyüklerini ne kadar yaraladıklarını bilmiyorlardı

O sırada dışardan siren sesleri gelmeye başladıAnlaşılan yine bombalama başlayacaktı Sofrayı olduğu gibi bırakıp karı-koca çocuklarını kucakladılarSon birkaç gecedir insafsızca yapılan bombardımanlarda,bu koşuşturmaya alışmışlardı Özellikle önceki gece gördükleri manzaradan sonra daha büyük korkuyla,aceleyle sığınağa koşuyorladıÖnceki gece,bombardımanın bitiminden sonra,sığınaktan çıktıklarında kendi evlerinden az ötede,sığınağa gidemeyen bir anne ile çocuğu biribirine sarılmış olarak,feci halde ölmüştüSon anında bile çocuğuna sarılmış olan annenin vücudunun yarısı yoktu

Aceleyle evden çıktılarHenüz birkaç adım uzaklaşmışlardı ki,kucağında iki çocuğunu taşıyan Hasan,babasının çıkmadığını farkettiHızla eve döndüKapıdan içeri baktığında,babasının düşünceli düşünceli oturduğunu gördü,telaşla seslendi; Hadii babaa! siren seslerini duymadın mı! Yaşlı Abdullah sesine öfke tonu vermeye çalışarak seslendi -Ben çocuk değilim,geliyorumSen oyalanma çocukları götür Kalktı bastonuna uzandı,sonra kapıda bekleyen oğluna döndü; Bak hâlâ bekliyor Yaşlandım diye sözüm dinlenmiyor mu artık !& -Estağfurullah babaAma sen de acele et biraz Bu sözüne de babasının kızabileceğini düşünerek hemen dışarı çıktı,kucağında çocuklarıyla sığınağa doğru koşmaya başladı

Hasan,evini görebileceği son köşeyi dönerken durdu,geri baktıBabasının çoktan kapının önüne çıkması gerekirdi ama görünmüyorduAcı siren sesleri arasında birkaç saniye daha bekledi ama babası çıkmadıGeri dönmeye cesareti yoktu,babasını kırmaktan hâlâ çok çekinir,daima saygılı davranırdıKoştu sığınağa girdi,hanımını aradı,izdiham yaşanan kalabalıkta şans eseri kısa sürede bulduÇocuklarını hanımının yanına bıraktıktan sonra babasını aramak için geri dönmek istedi ama kalabalıkta geriye gitmesi çok zorduEpey gayret ettikten sonra kapıya yanaşmıştı ki sığınağın kapılarının kapatıldığını gördüO ana kadar girmiş olabileceğini ümit ederek babasını aramaya başladı, ama bir türlü bulamıyordu,gittikçe daha çok endişeleniyorduDışardan bomba sesleri gelmeye başlayınca Hasan birden irkildi, -Baba ! diye bağırarak sığınağın kapılarına hücüm ettiYokluk içindeki aileye yük olmamak için babasının kendini feda etmek istediğini anlamıştı ama sığınağın kapılarını açtırması imkansızdı

* * * * * * * * * *

Abdullah dede,evin hemen önüne koyduğu sandalyede oturmuş,gökyüzünü seyrediyordu Gökyüzünden geçen parlak ışıltılı,alevli bombalara bakıyor,içini çekiyordu; -Çocukken,kayan bir yıldız görünce ne çok sevinirdimBu bombaları atanlar da çocukken öyle sevinir miydi acep?

Abdullah dede,okumuş bir adamdı,kültürlüydüBağırdı gökyüzüne ; -Eh Amerika, eh İngiltere mazlumun ahı kalır mı sanırsınız ! Sizden büyük Allah var ! Bunu söylerken Atlantis denen kayıp ülke hakkında yıllar önce okuduğu yazıyı hatırlamıştıO yazıda,teknolojisi ve ordusu diğer ülkelerden çok güçlü olan Atlantislilerin,diğer ülkeleri sömürdükleri,ezdikleri ve artık hiç bir gücün karşılarında duramayacağını düşündükleri bir zamanda,gökyüzünden düşen çok büyük bir meteorun çarpmasıyla tüm kıtanın okyanusa gömüldüğü anlatılıyorduAbdullah dede,ABDyi Atlantise benzetiyorduTekrar bağırdı; -Mazlumun ahı kalmaz ! Şehadet getirdi,oturduğu sandalyede başını önüne eğdi,dualar mırıldanmaya başladı&



Şair Yazar : Ahmet Ünal ÇAM

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.