![]() |
Hazreti Ibrahim Haliilullah |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Hazreti Ibrahim Haliilullahİbrahim aleyhisselâm Allahü Teâlâ"ya aşırı muhabbeti ve O"nun rızâ ve muhabbetini celbeden ibâdetler ve taâtlerde bulunması sebebiyle, bu peygamberini halis bir dost ittihaz ederek kendisine ilâhî sırlarını vâkıf kılarak ikram buyurmuştur işte bu sebepten dolayı Hazreti ibrahim"e «Halîlullah = Allah"ın dostu» unvanı ihsan edilmiştir ![]() Hazreti ibrahim bir defasında ölüm Meleği Azrail aleyhisselâm ile karşılaştığında: — Rabbim beni niçin halîl ve dost edindi? diye sordu da Melekül Mevt: — Sen insanlara ihsanda bulunursan da onlardan bir şey istemezsin! şeklinde cevap vermiştir ![]() Hazreti ibrahim"in, nesebi,Nuh aleyhisselâmın oğlu Şam"a dayanır ![]() ![]() ![]() Nuh aleyhisselâmın vefatı ile Hazreti ibrahim arasında Peygamber olarak Hazreti Hûd ile Hazreti Salih vardır ![]() ![]() ![]() Hazreti ibrahim"in doğumu Nemrud İbni Kenan"ın hükümdarlığı zamanına rastlar ki, doğum yeri de sonradan ateşe atıldığı ve Nemrud"un saltanat merkezi olan Bâbil şehridir ![]() Hazreti ibrahim"in künyesi «Ebü"l-Edyâf = Konuklar babası» dır ![]() ![]() ![]() İbrahim aleyhisselâm seksen yaşında olduğu halde Şam mülhakatında Kaddum köyünde kendi kendini sünnet etmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() — Hitan, kalbin perdesini atmaktır, şeklindeki hezeyanlarıyla bu kadim sünneti terk etmişlerdir ![]() Hazreti ibrahim kavmini, en sihirbaz ve müneccim olan Bâbil halkını, yıldızlar adına diktikleri putlara tapmaktan alıkoyarak Allah"ın birliğine davet ettiği halde bir türlü tesirini göstermemişti ![]() ![]() Bâbil halkı bir bayram vesilesiyle ve mutad olduğu üzere hazırladıkları bayram yemeklerini mâbedlerine ***ürüp putların önüne sıralamışlardı ![]() ![]() ![]() İbrahim aleyhisselâm yolda kavminin âdetince yıldızlara bir bakış baktı ve: — Şimdi ben hakikaten hastayım, vebaya tutuldum, dedi ![]() ![]() — Allah"a yemin ederim ki, siz dönüp gittikten sonra ben de, putlarınıza elbette bir oyun oynayacağım, dedi ve gizlice bir yol ile kavminin putlarının yanına vardı ![]() Putlara hitaben: — Haydi buyurunuz, şu yemekleri yemez misiniz? Neden bana cevap vermiyorsunuz? diye alay ettikten sonra ******le bir vuruş vurdu ve putları paramparça etti ![]() Mümkün ki, kendisine müracaat ederler diye putların büyüğünü hali üzere bıraktı ve baltayı bunun omzuna astı ![]() — Bu fenalığı ilâhlarımıza kim yapmış? Kim yaptıysa muhakkak o, zalimlerden birisidir, diye soruşturdular ![]() Hazreti ibrahim"in «Bu putlara bir oyun oynayacağım» dediğini duyanlar: — Bu delikanlının putları kötü şekilde andığını işittik, ona ibrahim deniliyor, dediler ![]() Bunun üzerine müşrikler: — Haydi şunu yakalayıp halkın gözü önüne getiriniz bakalım ![]() ![]() ibrahim Aleyhisselâm getirildiği zaman: — Ey ibrahim! Bizim ilâhlarımıza bu hakareti sen mi yaptın? diye sordular ![]() O da: — Onların şu omuzu baltalı büyüğü "cüce putlara niçin tapılıyor?" diye kızarak yapmıştır ![]() ![]() Nihayet müşrikler vicdanlarına müracaat ettiler de biribirlerine: — Doğrusu siz haksızsınız! dediler ![]() — Sen hakikaten bilirsin ki, bu nesneler söz söyleyemez, diye itirafta bulundular ![]() İbrahim Aleyhisselâm: — O halde siz Allah"dan başka size hiç bir faydası dokunmayan, zarara da giremeyecek olan şu putlara mı tapıyorsunuz? Of size ve Allah"dan başka taptıklarınıza! ![]() ![]() ![]() Bütün bu olanlar Nemrud"a kadar bildirildi ve saray erkânı halka hitaben: , — Siz bir iş görmek istiyorsanız, bu adamı yakınız da ilâhlarınızın öcünü alınız! dediler ![]() — Ey ateş, ibrahim"e serin ve selâmet ol! buyurdu ![]() Müşrikler Hazreti İbrahim"e zarar vermek istemişlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() İbrahim Aleyhisselâm genç yaşta babasının ve kavminin tapındığı putlara karşı mücadeleye başlamıştı ![]() ![]() — Sen putları bir sürü ilâh mı kabul ediyorsun? Muhakkak ben seni ve kavmini açık bir dalâlet içerisinde görüyorum, demişti- ![]() ![]() ![]() Çünkü Allahü Teâlâ arz ve semâların saltanatını, yıldızları, ay ve güneşi gözüne açık bir gösterişle gösteriyor ve bütün âlemin her türlü heyetiyle bir mülk, saltanata tabî bir memleket olduğunu ve bu memleketi zabt ve idare eden hükümranlık sırlarını ve hakimiyet kanunlarını onun kalbine bildiriyordu ![]() İşte Hazreti ibrahim"e bunlar, yakîn bulan, tam kanâate eren kimselerden olması için Allahü Teâlâ tarafından ihsan olunuyordu ![]() —— Bu benim Rabbim ha!, dedi ![]() Böylece ilk önce bir yıldızın bir insanı terbiye edebileceğine ihtimal vermeyerek etrafındakilere bir tariz yaptı ![]() — Ben batanları, kaybolanları sevmem, dedi ![]() Bununla evvelâ Rabblik ve kullukta muhabbetin temel nokta olduğunu, fakat hareket ve batışın tesir için delîl değil yaratılış, teessür, mahkûmiyet, hadîs olma ve fena bulma bakımından delîl olduğunu, bu itibarla da kaybolan bir şeyin Rabb olmayacağını ve kaybolan bir şeye muhabbet etmenin sonu boş çıkacak bir dalâlet olduğunu ve Rabbin bunda müessir ve bunu hareket ettiren, zeval bulmaktan münezzeh olan bir yaratıcı kudret olması lâzım geldiğini anlattığı gibi, hususiyle kaybolmuş ve batışa dikkat nazarlarını çekmekle yıldızların batışından dolayı onların yerine putları ikâme edenlerin sapıklıklarını ve tenakuzlarını da göstermiş oldu ![]() ![]() Bunu takiben vaktâ ki, Ay"ı doğarken gördü ve aynı mânâ ile: — Bu benim Rabbim ha! ![]() ![]() Bu da kaybolunca hem Rabbine olan kamîl kanâatini izhar ederek: «işte bu benim Rabbim ha!» sözlerinin onu kabul şeklinde olmayıp inkâr ve aksini söyleyenleri susturucu olduğunu anlatmak, hem de her an Rabbine olan ihtiyacını itiraf ve hidâyetine şükretmek için dedi ki: — Hiç şüphe yok, Rabbim- bana hidâyet etmese ben de her"halde o sapıklar güruhundan olacaktım ![]() ![]() ![]() ![]() Bundan sonra ne zaman ki, Hazreti ibrahim Güneş"i doğarken gördü ve üzerindeki karanlığıyla tamamen açılıp gündüzün sabahına erdi: — Bu benim Rabbim hah ![]() ![]() ![]() ![]() — Her halde ben, sizin Rabbime ortak koştuğunuz şeylerden beriyim ![]() ![]() ![]() ![]() Hazreti İbrahim"in kavmi de kendisine karşı mücadele ve onu hafife almaya çalışarak delîl gösterme yanlışına kalkıştılar, galebe çalmak fikrine saplandılar ![]() — Siz bana Allah hakkında delil getirmeye mi kalkışıyorsunuz? Halbuki O, bana hakikati doğrudan doğruya gösterdi Sizin ona ortak koştuğunuz şeylerden ise ben, hiç bir zaman korkmam, Rabbim dilemedikçe onlar bana hiç bir şey yapamaz, Rabbim her şeyi ilmiyle ihata buyurdu, artık bir düşünmez misiniz? Hem nasıl olur da ben sizin ortak koştuklarınızdan korkarım; baksanıza, siz, Allah"ın hiç bir delîl indirmediği şeyleri O"na ortak koşmaktan korkmuyorsunuz? Şu halde korkudan emîn olmaya iki taraftan hangisi daha lâyık? Eğer bilecekseniz, îmân edip de imânlarını bir haksızlıkla hileli-şekilde örtmeyen kimseler işte korkudan emîn olmak onların hakkıdır ve hidâyete erenler onlardır! ![]() Allahü Teâlâ, ibrahim Aleyhisselâm"ı halim bir oğul ile müjdelemişti ki, bu uslu oğul Hazreti ismail"dir, ismail Aleyhisselâm babasının yanında koşmak, çalışmak çağına erdiği zaman, Hazreti İbrahim ona Allah için yapılacak bir amel, bir tâat göstermek üzere: — Ey yavrum! dedi, ben seni düşümde görüyorum ki, ben seni boğazlıyorum ![]() ![]() Hazreti İbrahim, bu rüyayı Zilhicce ayının sekizinci, dokuzuncu, onuncu yâni Terviye, Arefe, Nahir geceleri sıra ile üç gece görmüştü ![]() ![]() ![]() Düşünmeli ki bunu söylerken «ey yavrucuğum!» diye hitâb eden bir babanın kalbinde ne yüksek bir Şefkat hissi çarpıyor ve ona ne kadar büyük bir vazife aşkı, Allah sevgisi hâkim bulunuyordu ![]() ![]() İşte bunun böyle bir ilâhî emir olduğunu anlayan ve Allah"ın sabredenlerle beraber olduğunu bilen o halim oğul: — Ey babacığım!"dedi ![]() ![]() ![]() Böyle ikisi de Allahü Teâlâ"nın emrine nefislerini teslim ettikleri zaman Hazreti İbrahim, oğlu İsmail Aleyhisselâm"ı tuttu şakağına yatırdı ![]() Bunun üzerine Allahü Teâlâ ona şöyle nida etti: — Ey ibrahim, rü"yâyı gerçekten tasdik eyledin, sadâkatle yerine getirdin, gördüğün gibi inandın ve azim ve sadâketle yerine getirdin ![]() Allahü Teâlâ böyle nida edince, ne büyük bayram, ne tarife sığmaz bir neşe ve sevinç hâsıl olduğunu izaha hacet yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İbn-i Abbas radıyallahü anh"den rivayet edilen bir Hadîs-i Şerifinde Peygamberimiz Aleyhisselâm şöyle buyurmaktadır: Kadınların uzun etekli elbise kullanmaları İsmail"in anası Hâcer tarafından konulmuş bir âdettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() — Ey İbrahim, bizi bu vadide bırakıp da nereye gidiyorsun? öyle bir vadi ki, ne görüp görüşecek var, ne başka bir hayat eseri var, dedi ![]() ![]() — Bizi buraya bırakmayı sana Allah mı emretti? diye sordu, İbrahim: — Evet, Allah emretti! diye cevap verdi ![]() — öyle ise Allah bize yetişir, O bizi korur, terketmez! dedi ![]() ![]() ![]() Sonra ellerini kaldırarak şu kelimelerle dua ederek: — Rabbim! Zürriyetimden bir kısmını (ismail ile onun soyunu) ekin bitmez bir vadide Sen"in, taarruzu haram olan, Beyt"inin yanında iskân ettim, insanlardan bir kısım kimseleri, namaz kılmak için zürriyetimin bulunduğu yere doğru meylettirip heveslendir ![]() ![]() ![]() Artık ismail"in anası, oğlu ismail"i emziriyor ve kendisi kırbadaki sudan içiyordu ![]() Nihayet kırbadaki su bitince hem Hâcer, hem de çocuğu susadılar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Peygamberimiz Aleyhisselâm «bunun için hacılar Safa ile Merve arasında koşarlar» buyurmuştur ![]() Hâcer son defa Merve üzerine çıktığında bir ses işitti ve kendisi nefsine hitâbederek: — Sus, iyice dinle! dedi ![]() ![]() Bunun üzerine Hâcer: — Ey ses sahibi, sesini duyurdun! ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Su başka tarafa akmasın diye Hâcer hemen suyu çevirdi, havuz gibi yaptı ![]() ![]() ![]() ![]() Peygamberimiz Aleyhisselâm: «Allah ismail"in anası Hâcer"e rahmet etsin! O, Zemzem"i kendi haline bıraksaydı da suyu avuçlamasaydı, muhakkak Zemzem akar bir ırmak olurdu» buyurmuştur ![]() Hâcer bu sudan içti ![]() ![]() Melek Hâcer"e dedi ki: — Zayi ve helak oluruz diye sakın korkmayınız! İşte şurası Beytullah"ın yeridir ![]() ![]() ![]() ![]() Hâcer bu suretle yaşarken günün birinde Cürhüm"den bir cemâat uğradı ![]() ![]() — Hiç şüphesiz şu kuş bir suyun başında döner dolaşır ![]() ![]() ![]() ![]() Cürhümîler ona: — Bizim de gelip şuraya senin civarına inmemize müsaade eder misiniz? dediler ![]() — Evet, inebilirsiniz ![]() ![]() ![]() onlar da Hâcer"i tasdik ettiler ![]() Ünsiyete muhtaç olduğu bir sırada Cürhümîlerin bu gelişi Hâcer"in arzusuna muvafık oldu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İsmail evlendikten sonra İbrahim bırakıp gittiği oğlunu ve hanımını arayarak görmeye geldi, İsmail o sıra evde yoktu, İsmail"in hanımına sordu ![]() O da: — Rızkımızı tedarik etmek için çıktı, gitti diye cevap verdi ![]() — Geçiminiz, hâl ve şânınız nasıldır? diye sordu, İsmail"in ailesi: — Şiddetli darlık içindeyiz ![]() ![]() — Kocan geldiği zaman benden selâm söyle ve ona şöyle de, kapısının eşiğinin basamağını değiştirsin! ![]() İsmail geldiğinde babasının gelip gittiğini, evin içerisinde duyduğu güzel bir koku gibi bazı emarelerden anlar gibi oldu da ailesine: — Evimize gelen oldu mu? diye sordu ![]() O da: — Evet, şöyle şöyle bir surette yaşlı bir adam geldi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunun üzerine İsmail: — Sana bir vasiyyet ve bir söz bıraktı mı? diye sordu ![]() — Evet, bana, sana selâm söylememi ve "kapının basamağını değiştir!" dememi tenbih etti, dedi ![]() Sonra İsmail ailesine: — O gelen ihtiyar babamdır ![]() ![]() ![]() İbrahim, Allah"ın dilediği bir müddet kadar uzaklaştı da sonra geldi ![]() ![]() ![]() ![]() İbrahim: — Nasılsınız, geçiminiz, hal ve şânınız iyi midir? diye sordu ![]() O da: — Biz hayır, saadet ve bolluk içerisindeyiz! diyerek Allah"a hamd ve sena etti ![]() İbrahim yine: — Ne yiyip, ne içiyorsunuz? diye sordu, İsmail"in hanımı: — Et yiyoruz, su içiyoruz, dedi ![]() — Ey Rabbim! Bunların etlerini ve sularını mübarek kıl, bereket ve bahtiyarlık ihsan eyle! diye duada bulundu ![]() İbrahim zamanında Mekke civarında hububat bilinen bir şey değildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İbrahim Peygamber gelinine: — Kocan geldiği zaman ona selâm söyle ve ona kapısının eşiğini güzel-tutsun! diye emreylediğimi söyle, dedi ![]() ![]() ![]() — Evimize gelen oldu mu? diye sordu ![]() — Evet, güzel yüzlü bir ihtiyar geldi, diye İbrahim"i meth ü sena etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sonra İsmail: — Sana bir şey vasiyyet etti mi? diye sordu ![]() Ailesi de: — Evet, o muhterem ihtiyar sana selâm söyledi ve kapının eşiğini iyi tutmanı emreyledi, dedi ![]() Bunun üzerine İsmail ailesine: — İşte o gelen babamdır ![]() ![]() Sonra İbrahim (A ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sonra İbrahim (A ![]() ![]() —— Ey İsmail! Allahü Teâlâ bana büyük bir iş emretti! dedi ![]() — Babacığım! Rabbin ne emrettiyse o emri yerine getir! dedi ![]() ![]() ![]() — Fakat bu işte sen bana yardım edeceksin! dedi ![]() — Babacığım, ben sana her veçhile yardım ederim! dedi ![]() ![]() ![]() — Allahü Teâlâ burada bir beyt yapmamı emretti! diye etrafından yüksekçe bir tepeye işaret etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() — Ey Rabbimiz! Yaptığımız şu beyti tarafımızdan takdim edilen kulluk armağanı olarak kabul buyur! Rabbimiz, muhakkak sen dualarımızı çok iyi işitir, niyetlerimizdeki ihlâsı kesin olarak bilirsin! diye dua etmişlerdir ![]() Allah"ın âleminde Kabe"den daha şerefli bir bina yoktur ![]() ![]() İbrahim Aleyhisselâm Kabe"nin inşâsını bitirdikten sonra Hazreti Cibril gelmiş ve hac farizasının nasıl yapılacağını bütün şekilleriyle Hazreti İbrahim"e öğretmiştir ![]() — Ey insanlar, Rabbinizin beytini ziyarete davetlisiniz, icabet ediniz! diye ilân etmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() (Sâffât, Bakara, Enbiyâ ve İbrahim Sûreleri) |
![]() |
![]() |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|