|  | İflası Sabit Oluncaya Kadar Mesnevi |  | 
|  06-24-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   İflası Sabit Oluncaya Kadar MesneviİFLASI SABİT OLUNCAYA KADAR Evsiz barksız, kimsiz,kimsesiz bir müflis vardır  Zindana düşmüş, amansız bağlara giriftar olmuştu  Bir bahane bulup zindandakilerin yiyeceklerini yerdi  Tamahı yüzünden halkın gönlüne Kafdağı gibi ağır gelmekteydi  Şerrinden kimsenin bir lokma ekmek yemeye kudreti yoktu  Çünkü hemen ucundan tutup kapardı   Tanrı davetinden uzak olan, sultan bile olsa gözü açtır  O adam da mürüvveti ayak altına almıştı  O lokma kapıcının yüzünden bir cehennem kesilmişti  Bir rahata kavuşurum ümidiyle nereye kaçsan orada önüne bir afet çıkar  Afetsiz, felaketsiz hiçbir köşe yoktur  Tanrının halvet yerinden başka hiçbir yerde dinlenmek, rahata kavuşmak mümkün değildir   Kurtulmaya hiçbir çare olmayan bu dünya zindanının ayakbastı parası alınmayan, hapishane dayağı atılmayan bir bucağı yoktur  Vallahi fare deliğine girsen yine bir kedi pençeliye çatarsın  Ademoğlu, hayalle gelişir  Hayalleri güzelse onunla rahatlaşır  Yok    Eğer gözüne kötü hayaller görünürse ateşten eriyen mum gibi erir gider   Yılanların akreplerin içinde bile olsan tanrı, seni güzel hayallerle avutursa, Yılanlar, akrepler sana munis olur  Çünkü , hayalin, aşağılık şeyleri altın yapan bir kimyadır  Sabır, güzel hayallerle tatlılaşır   Çünkü her şeyden evvel içinde bulunduğun sıkıntıdan kurtulma hayaline düşersin  O, kurtuluş ümidi, içteki imandan gelir  İman zayıflığından da ümitsizliğe, iç sıkıntısına uğrarsın  Sabır, iman yüzünden baş tacı olur  Bundan dolayıdır ki sabrı olmayanın imanı da yoktur   Peygamber “Tanrı, gönlünde sabrı olmayana iman da vermemiştir  ” Dedi  O, senin gözüne yılan gibi görünür ama ötekinin gözüne güzel görünür  Çünkü senin gözünde onun küfrünün, kötülüğünün hayali var, halbuki dostun gözünde onun müminlik hayali cilve etmekte  Görüyorsun ya    Bu bir kişide iki iş de var  Gah balık oluyor, gah olta! Yarısı mümin, yarısı kafir  Yarısı hırs, yarısı sabır! Tanrının “ İçimizde mümin var de var, kafir ve eski putperest de” dedi  Öküz gibi    yarısı kara, yarısı ay gibi bembeyaz  Bu yarısını gören onu almaz, öbür tarafını gören almak ister, üstüne düşer   Yusuf, kardeşinin gözünde canavar gibiydi, fakat yine o Yusuf, Yakub’un gözüne huri gibi geliyordu  Fer’e ait göz, kötü hayal yüzünden onu çirkin gördü, asli gözse ortada yoktur  Zahiri gözü, o asli gözün gölgesi bil  O ne görürse bil ki, bu da onu görür  Sen bir mekandasın, aslın lamekandır  Bu dükkanı kapa da o dükkanı aç  Altı cihete kaçma, çünkü o cihetlerde altı kapı vardır  Tavlada altı kapı da alındı mı karşıda ki mat olu! Mat   Zindandakiler, Kadının anlayışlı vekiline şikayet ederek dediler ki: “ Hemen bizim selamımızı kadıya götür, bu aşağılık adamdan incindiğimizi söyle  O, boşboğaz, obur ve muzır herif, bu zindanda kalıp duruyor  Kötü ve çirkin huyu yüzünden sinek gibi çağrılmadan selamsız,sabahsız her yemeğe konmada   Altmış kişinin yemeği ona yetişmiyor  Ne kadar söylesek vurdumduymazlıktan geliyor  Yüzlerce hileli tedbirlerle sofraya oturdu mu zindandakilere bir lokma bile kalmıyor  Sofra serildi mi o cehennem boğazlı herif hemen gelip oturuyor  Delili de şu: Tanrı, yiyin dedi! Üç yıllık kıtlığa benzeyen bu adamdan elaman   Efendimizin ömrü ebedi olsun! Ya bu sırrı zindandan defolup gitsin, yahut doyması için vakıftan bir maaş tayin edilsin  Ey hem erkeğin, hem kadının memnuniyetini kazanan, bize imdat eyle imdat!”Tatlı sözlü vekil, kadının yanına gelip halkın şikayetlerini bir ,bir anlattı   Kadı, o adamı zindandan çağırttı  Kendi adamlarından da işi tahkik etti  Zindandakilerin şikayetlerinde haklı olduklarını anladı  “ Hemen zindandan git; sahipsiz kalası herif, var evine yıkıl!” dedi  Herif dedi ki: “ Benim evim, barkım, senin ihsanından ibaret  Kafir gibi, zindanın bana cennettir   Eğer beni zindandan sürersen yoksulluktan, ihtiyaçtan öldüm gitti! İblis gibi, Yarabbi, beni kıyamete kadar yaşat  Ben bu dünya zindanında rahatım  Beni yaşat da düşmanımın evladını tepeleyeyim  Kimin imandan nasibi varsa , kimin yol için bir lokma ekmeği mevcutsa, Ondan, o azığı o, ekmeği gah hile, gah hud’a ile alayım da pişmanlıktan feryada başlasın   Onları bazen yoksullukla korkutayım, bazen güzelliğin saçlarıyla, benleriyle gözlerini bağlayayım  Dedi  Bu zindanda iman azığı azdır  Bu azığa sahip olanlar da köpeğin korkusundan ıstırap içindedir  Namazdan, oruçtan, yüz türlü çaresizlikten meydana gelen zevk azığını da gelip birden alır, götürüverir  Tanrı Şeytanından Tanrıya sığınırım; ah, onun azgınlığından helak olup gittik! Bir köpek ama binlerce kişiye saldırmada, kime saldırır, kimin kanına girerse o adam da Şeytan kesiliverir   Kim seni haktan, hakikatten soğutursa bil ki Şeytan o adamın içindedir  Derisinin altında gizlenmiştir  Böyle bir adamın içine girip, böyle bir adamın suretine bürünüp seni aldatmazsa hayaline girer de seni o hayalle kötülüğe sevk eder  Seni gah, gezip eğlenme, gah dükkan açıp alışveriş etme, gah ilim öğrenme, gah ev bark kurup çoluk çocuk sahibi olma hayallerine düşürür  Kendine gel hemen “ lahavle” de  Ama sade dille değil; candan gönülden! Kadı “ müflisliğini ispat et” dedi  Adam, “ İşte bütün zindandakiler tanık” deyince  Kadı “ Onlar, senden şikayetçi  Senden kaçıp kurtulmak istiyorlar, senin elinden kan ağlıyorlar  Senden kurtulmak istedikleri için yalan yere şahadette bulunabilirler” dedi  Mahkemede bulunanların hepsi “Biz onun hem müflisliğine,hem kötülüğüne şahidiz”dediler  Kadı, o adamı kime sorduysa “Efendim, bu müflisten elini yıka,bundan hayır gelmez” dedi  Kadı dedi ki: “ bu müflis fazlasıyla da dolandırıcı bir adam diye şehri alenen dolaştırın   Tellallar, yer ,yer bağırıp onun müflisliğini her tarafta ilan etsinler  Kimse ona veresiye bir şey satmasın, kimse ona bir mangır bile borç vermesin  Birisi hilesine uğrar da o yüzden davaya kalkışırsa artık onu hapse atmam  Çünkü iflası bence sabit olmuştur  Elinde ne parası var,ne pulu!” dedi  Ademoğlu da iflası sabit oluncaya kadar bu dünya hapishanesinde kalır   Tanrımız da İblisinin müflisliğini Kur’anla bize bildirmiş, her tarafa yaymıştır  O hilekar,müflis ve kötü sözlüdür  Onunla hiçbir suretle ortak olma, oyuna girişme  Alışverişe girişirsen kar edemezsin, çünkü o müflistir, ondan nasıl olur da bir şey elde edebilirsin? Diye anlatmıştır  İş bu dereceye gelince odun, satan bir Kürdün devesini getirdiler   Zavallı Kürt, hayli feryadetti, hatta memura para verdi, fakat kar etmedi  Devesini çağından akşama kadar aldılar  Feryat ve figanına aldırış etmediler  O müthiş kıtlığı deveye bindirdiler  Deve sahibi de devenin ardından gitmekteydi  Taraf, taraf yer, yer gezdirip bütün halka teşhir ettiler   Her hamamın, her çarşının önünde biriken halk ona bakıyordu  Türk, Kürt, Rum, Arap ve sair milletlerden sesi gür olan tellallar da kendi dillerince, “ Bu müflistir, hiçbir şeyi yoktur  Ona hiçbir kimse bir pul bile ödünç vermesin  Zahiren, batınen bir habbesi bile yok  Müflisin biri, kalpın biri, kötü adamın biridir; bir hile, hud’a kabıdır  Kendinize gelin, aklınızı başınıza alın, onunla arkadaşlık etmeyin   Size satmak için bir öküz bile getirse mutlaka çalmıştır,öküzü hemen tutup bağlayın  Eğer aldanır da bu herifi davaya kalkışırsanız ben bu ölü herifi zindana atmam  Bu herif, tatlı sözlüdür, boğazı da pek boldur  Üstündeki libas yenidir ama içindekiler paramparça  Hile için o elbiseyi giyerse bilin ki kendisinin değildir, halkı aldatmak için giymiştir” diye bağırıyorlardı   Ey temiz kalpli, hakim olmayan kişinin dilindeki hikmet sözünü de iğreti elbise bil! Hırsız, bir güzel elbise giyse bile o eli kesik, senin elini nasıl tutar, sana nasıl yardım edebilir? Akşam vakti müflis deveden inince Kürt dedi ki: “ Evim uzak, vakit de geç  Kuşluk çağından beri deveye bindin  Arpadan vazgeçtim,hiç olmazsa bir avuçtan az bile olsa biraz saman ver!” Müflis “ Şimdiye kadar niçin gezip dolaştık? Aklın nerede? Hiç anlamadın mı? Müflis olduğuma dair davul çaldılar, sesi yedinci kat göğe kadar vardı; duymadın mı? Kulağın galiba ham tamahla dolu  Tamah insanı sağır ve kör eder  Bu sözleri kerpice, taşa kadar her şey işitti  “ Bu kaltaban müflistir, müflis” diye bağırıp durdular  ” Dedi  Bu sözü akşama kadar söylediler de devecinin kulağı tamahla dolu olduğundan duymadı  Kulakta, gözde Tanrı mührü var; işitmiyor,duymuyor   Yoksa hicaplarda nice suretler var, sesler var! Tanrı güzellikten, kemalden, cilveden hangisini isterse göze onu gösterir; Güzel sesten, müjdelerden,coşkun ve neşeli sözlerden hangisini dilerse kulağa onu duyurur  Sen şimdi, ondan gaflettesin ama ihtiyaç vaktinde Tanrı onu izhar eder  Peygamber “Kadri yüce Tanrı, her derde bir derman yarattı” demiştir  Fakat sen, onun fermanı olmadıkça o dermandan derdine yarayacak bir renk göremez, bir koku duyamazsın   Ey çarelere başvuran, ölünün gözü nasıl cana bakarsa sen de gözünü Lamekan alemine çevir, aklını başına al  Varlık alemi çarelerle doludur da Tanrı, bir yere perde çıkmadıkça yine çare yok! Bu cihan, cihetsiz Lamekan aleminden meydana gelmiş, bu cihana lamekan aleminden bir mekan verilmiştir   Tanrıyı candan gönülden istiyorsan varlıktan yokluğa dön  Bu yokluk, gelir yeridir; ondan kaçınma  Bu varlık da çok olsun az olsun, gider yeridir! Tanrı sanatının tezgah evi, mademki yokluktur    O halde tezgah evinin dışında ne varsa değersizdir  Ey Hilim sahibi Tanrı; bize, duyanın insafa gelip kabul edeceği ince sözler hatırlat  Dua da senden, icabet de  Emniyet de senden korku da   Yanlış söylediysek düzelt  Ey söz sultanı,düzeltme de senden  Öyle bir kimyan var ki onu değiştirebilir, kan ırmağıysa Nil haline getirirsin  Bu çeşit tebdil edişler, senin işin, bu türlü iksirler senin sırlarındır  Suyu toprağı birbirine kattın; sudan topraktan adem teninin suretini düzdün   Sonra onu karıya,dayıya,amcaya,binlerce düşünceye, neşeye ve gama kattın  Daha sonra da bazılarına hürlük verdin; bu gamdan, bu neşeden kurtardın: Kendisinden, soyundan halas etti, her güzeli, gözüne çirkin gösterdin  Böyle adam, his alemine mensup ne varsa reddeder, görünmeyene dayanır   Aşkı meydandadır da maşuku gizli  Zahiri sevgili de, cihanda o gizli maşukun bir imtihanından ibaret  Bunu bırak, surette olan aşklar mutlaka surete ve güzel kadına değildir  İster bu cihanın aşkı olsun ister o cihanın aşkı  Hakiki maşukta suret yoktur  Hakikaten surete aşıksan sevgili ölünce onu niye terk ediyorsun? Sureti yine yerinde, bu terk ediş neden? Aşık iyice ara, maşukun kim? Sevgili hisle idrak edilseydi her hisle idrak edilene aşık olurdum  Vefa, aşkı artıyorsa,suret nasıl olur da vefayı değiştirir? Güneşin ziyası duvara vurdu, duvar kendinden olmayan bir parlaklık, bir ziya elde etti   Ey temiz ve saf kişi neden bir kerpice gönül veriyorsun? Ebedi olan bir aslı iste  Ey kendi aklına aşık olan ve kendisine surette tapanlardan üstün gören! Hissine hakim olan, akıl ziyasıdır  Bunu, bakırının üstündeki altın bil  İnsanlardaki güzellik, altın yaldızdır  Öyle olmasaydı nasıl olurdu da sevgilin kart bir eşek haline gelirdi? Melek gibiyken Şeytana döndü ya   Elbette çünkü o güzellik ona ariyetti  O güzelliği yavaş ,yavaş alıyor, taze fidan gitgide kuruyor  Var, “Yaşattıkça kuvvetlerini azaltır” ayetini oku da gönül iste, kemiğe gönül verme  Çünkü o gönül güzelliği, baki güzelliktir  O güzellik devleti, Abıhayata sakidir  Esasen abıhayat da kendisidir, saki de kendisi, sarhoş da   Tılsımın bozuldu mu üçü birleşir  Fakat bu birliği kıyas yoluyla bilemezsin  Kulluk et ey kendini bilmez, saçma sapan söylenme  Senin mana sandığın surettir, eğretidir  Sen kendince övünüp seviniyorsun! Mana odur ki seni senden alır; suretten müstağni kalır  Seni kör ve sağır eden, insanı, surete bir kat daha aşık eyleyen, mana olamaz  Köre nasip olan, ancak gam arttıran hayallerdir   Gözün nasibi bu fani hayallerden ibarettir  Körler, Kuran’ın harflerini ezberlemişlerdir  Eşeği görmezler de semeri dövüp dururlar! Gözün açıksa kaçan eşeği gör; ey puta tapan, niceye dek semercilik?! Eşeğin oldukça semer de mutlaka az çok gelir  Eşeğin sırtı hem dükkandır, hem mal, hem mal kazanılacak yer  Kalbinin incisi, yüzlerce kalbe sermayedir  Ey boşboğaz, eşeğe çıplak bin  Peygamber, çıplak binmedi mi? Peygamber, çıplak eşeğe bindi  Yaya yürüdü de denmiştir  Eşek nefsin kaçıyor, onu bir kazığa bağla  Ne zamana kadar işten, yükten kaçacak? İster yüz yıl olsun, ister otuz yıl  Mutlaka sabır ve şükür yükünü yüklemeli  Hiç bir suçlu başkasının suçunu çekmedi  Hiçbir kimse ekmeğini biçmedi   Ekmeğini biçmeyi dilemek ham tamahtır, oğul, o ham tamaha kapılma  Ham şey yemek insana hastalık verir  Birisi bir define buluverir; ben de onu istiyorum  , dükkanla,alışverişle ne işim var? Der  Baht işi bu, fakat nadirdir  Tende kudret oldukça çalışıp kazanmak gerek  Çalışıp kazanmak define bulmaya mani değil ya  Sen işten kalma da nasibinde varsa define de arkandan gelsin   Böyle yap ki “ Eğer” illetine uğramayasın, “ Eğer şunu yapsaydım, yahut bunu yapsaydım” deyip tereddüde düşmeyesin  Çünkü halkla hoş geçinen peygamber “ Eğe demeyi menetti, “ Onu söylemek münafıklıktandır” dedi  O münafık da “eğer” derken, işi şarta bağlarken öldü, bu şarta bağlayıştan öbür dünyaya ancak hasret götürebilirdi! Bir yabancı adam, acele bir ev arıyordu  Bir dostu onu harap bir eve götürüp “ Eğer tavanı olsaydı benim yanı başımda ev sahibi olur, otururdum  Evde bir oda daha olsaydı çoluğun ,çocuğun rahat ederdi” dedi  Adam dedi ki: “Evet, dostlara bitişik komşu olmak iyi, fakat “ Eğer” de oturmaya imkan yok!” Bütün alem, hoşluğu ister, bu yüzden de ateş içindedir  İhtiyar olsun, genç olsun herkes altın ister   Fakat herkesin gözü kalp parayı altından fark edemez ki  Halis altın kalp akçaya bir ziya, bir parıltı vermiştir  Fakat ayar olmadıkça zan ile altını seçmeye kalkışma  Ayarın varsa altın seç, yoksa yürü, kendini bilen bir kişiye teslim et  Yahut da ruhundan mehenk olmalı  Bilmiyorsan yapayalnız yola üşüp ilerleme  Yolda gulyabaniler vardır, sesleri bildik sesine seni mahvetmeğe çeken tanıdık sesine benzer  “ Ey kervan halkı, buraya gelin, işte yol, iz buracıkta” diye bağırırlar  Yolda gulyabaniler vardır, sesleri bildik sesine seni mahvetmeğe çeken tanıdık sesine benzer “ Ey kervan halkı, buraya gelin; işte yol, iz buracıkta” diye bağırırlar Gulyabani kervan halkını yok etmek, onları da yok olanlara katmak için birer, birer adlarıyla çağırır  Çağrılan kişi, oraya varınca bir de bakar ki karşısında kurt, aslan  Ömrü zayi olmuş, yol uzun, gün de geçiyor  ! Ey iyi huylu kişi, gulyabani sesi nasıldır? “Mal isterim, mevki isterim, şeref, isterim!” işte böyle  İçimden bu sesleri menet de sırlar keşfedilsin  Tanrıyı an da gulyabanilerin seslerini mahvet  Nergis gibi olan gözünü bu gergese karşı kapa  Subhu sadıkı, subhu kazipten, şarabın rengini kadehin renginden ayırdet ki  Bu sabır ve sebatla şu yedi renkli zahiri gözden başka bir göz elde edersin   O gözle bu renklerden başka renkler, taşlar yerine mücevherler görürsün  Hatta gevher nedir ki? Sen, kendin bir deniz olur, göklerde seyreden bir güneş kesilirsin  İş sahibi, iş yurdun da gizlidir  Yürü, onu ancak iş yurdunda apaçık görürsün  Madem ki iş yurdu; iş sahibinin mekanıdır, dışarıda kalan gafildir  O halde iş yurduna, yani yokluğa gel ki sanatı da sanatkarı da bir arada göresin  Madem ki iş yurdu;apaçık görüş yeridir, tabii iş yurdundan dışarısı da hicap mahallidir  İnatçı Firavun, varlığa yüz tuttu çünkü, onun yerini görmüyordu  Hulasa kaderi değiştirmek istiyor, kazayı savuşturmak arzusunda bulunuyordu  Kaza da o hileciye bıyık altından kıs, kıs gülmekteydi  Tanrının hükmünü, Tanrının takdirini bozmak için yüz binlerce çocuk öldürttü   Bu suretle Musa Peygamberin zuhuruna mani olmak istiyordu  , boyuna binlerce zulüm aldı, binlerce kana girdi  O kadar kan döktü ama Musa, yine doğdu ve onu kahretmek için hazırlandı, Eğer zevali olmayan Tanrının sanat yurdunu görseydi eli, ayağı kurur, hile yapamazdı  Musa, onun evinde rahatça yaşadığı halde o, dışarıda beyhude yere çocukları öldürüp durmaktaydı   Tenini besleyip yetiştiren; nefsine hizmet eden, sonra da başkalarının kendisine haset ettiğini,düşmanlıkta bulunduğunu sanan kişi gibi  Bu, benim düşmanım, şu bana haset ediyor, der durur, halbuki kendisine haset eden, kendisine düşman olan o tendir,kendi nefsidir  O, adam Firavuna benzer, bedeni de Musa’ya  Böyle olduğu halde dışarıda “ Nerede düşman?” diye koşmaktadır  Nefsi ten evinde nazla, naimle beslenmektedir  Kendisi başkalarına kin güdüp elini ısırmakta   | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |