|  | Şu Destanı |  | 
|  06-24-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Şu DestanıŞu Destanı Şu Destanı, Türklerin en eski destanlarından biridir  Destanın kahramanı olan Şu, bilginlerin tahminlerine göre M  Ö  dördüncü yüzyılda yaşamış bir Türk kağanıdır  Şu Destanı'nın konusu, Makedonyalı İskender'in Asya içlerine doğru ilerlerken Türklerle yaptığı savaşlardır (?)  Ama, Türkolog Zeki Velidi Togan'a göre, destanda adı geçen İskender'in Makedonyalı İskender ile bir ilgisi yoktur ve Şu Destanı'nın konusu Makedonyalı İskender'in istilası değil daha önceki yüzyıllarda oluşmuş bir Aryani istilasıdır  Destanda Türk boylarının oluşumu ve Türklerin kent yaşamına geçmeğe başlamaları da anlatılmaktadır  Ayrıca, ulusunu bir istiladan korumak için çaba gösteren bir kağanın kaygılarının ince bir biçimde işlenmesi, destana ayrı bir özellik katmaktadır   Şu Destanı, kendisinden sonra oluşacak Türk destanlarının ana çizgilerini ve süslemelerini belirlemiştir  Şu Destanı, kimi bilginlere göre Saka Türklerinin destanıdır  Şu destanında müzik ve ezgi önemli bir rol oynar; ama bu müzik insan sesine değil, sazların sesine dayanır  Destanın kahramanı genç kağan Şu, Türk destanlarının yerinde durmayan hareketli ve atak yiğitlerinden daha değişik bir yapıdadır  kağan Şu, beden ve ruh yapısı ile daha çok, Osmanlı hakanı 3  Selim'i andırır  Şu kağan, 3  Selim gibi içli, sanatçı, düşünceli ve mantıklı bir kimsedir  Sarayının kapısında günde 365 nöbet çalınır  Şu Destanı'nın özeti aşağıda yer almaktadır: Şu Kalesi'ni, Balasagun yakınlarında genç kağan Şu yaptırmıştı  kağan Şu'nun sarayı ise Balasagun'da idi  Kalede ve Balasagun'da çok güçlü bir ordu bulunuyordu  Balasagun kenti çok zengindi  Şu Kağan'ın sarayının önünde ordu beğleri için her gün 365 nöbet vurulurdu  Bu sırada, Zülkarneyn (İskender) doğu seferine çıkmış, Ön Asya'dan İran içlerine kadar önüne çıkan tüm orduları yenmiş, ülkeleri işgal etmişti  Zülkarneyn, Semerkand'a değin ilerlemiş, Türk illerine yaklaşmıştı  Şu Kağan'ın gözcüleri, Zülkarneyn'in Balasagun'a ve Şu Kalesi'ne yaklaştığını bildirdiler  Gözcüler, Şu Kağan'a şöyle dediler: ''Zülkarneyn denilen, gün batısından kopup gelen bir kral ordusuyla bize yaklaşmaktadır  Önüne çıkan orduları dize getirmiş, yerle bir etmiştir  Bize ne buyurursun? Onunla savaşalım mı?'' Genç kağan Şu, habercilerin sözlerini dinlemez gibi göründü  Çünkü daha önceden, en güvendiği yiğitlerden kırk kişiyi seçmiş, Hucend Irmağı kıyılarına gözcülük etsinler diye göndermişti  Yiğitler, kimseye görünmeden gizlice giderek Hucend kıyılarına yerleştikleri için, ordu habercileri durumu bilmiyorlardı  Getirdikleri kötü haberden Şu Kağan'ın kaygılanmamasına, kılını bile kıpırdatmamasına şaşırdılar  Şu kağan gönlü ise rahattı  Şu Kağan'ın gümüşten bir havuzu vardı  Havuzu, işten anlayan ustalara yaptırmıştı  Havuz, istenildiğinde taşınabiliyordu  Şu kağan, savaşa bile gitse gümüş havuzunu yanına alırdı  Konakladığı yerlerde içine su doldurtur, su dolu bu gümüş havuza kazlar, ördekler salar, onlara bakardı  Kazların, ördeklerin gümüş havuzda yüzüşlerini seyretmek kendisini dinlendirir, dinlenirken de ulusunun geleceği ile, sefer ve savaşlar ile ilgili tasarılar hazırlardı  Şu kağan, haberciler geldikleri sırada yine gümüş havuzda yüzen kazları, ördekleri seyrederek dinleniyordu  Habercilerin: ''Ne buyruk verirsin kağanım? Zülkarneyn ile savaşa tutuşalım mı?'' Diye sorup buyruk beklemeleri üzerine onlara havuzu ve havuzda yüzen kazlar ile ördekleri göstererek şöyle dedi: ''Bakın  Görüyor musunuz    Kazlarla ördekler suda ne güzel yüzüyor, nasıl  dalıp dalıp çıkıyorlar?'' Haberciler, kağanlarının bu biçimde konuşmasını garip karşıladılar  Ona kuşku  ile baktılar  ''Herhalde kağanımızın hiç bir hazırlığı yok  Onun için ne  yapacağını bilemiyor'' diye düşündüler   | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |