Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hayatıjean, jacques, jean, kimdirjean, rousseau

Jean Jacques Rousseau Kimdir-Jean Jacques Rousseau Hayatı-Jean Jacques Rousseau

Eski 06-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jean Jacques Rousseau Kimdir-Jean Jacques Rousseau Hayatı-Jean Jacques Rousseau



Jean – Jacques Rousseau (1712-1778)


Özellikle siyaset, toplumsal özgürlük, haklar, eğitim, din üstüne yazılarında geliştirdiği düşüncelerle tanınan İsviçre doğumlu Fransız filozof, denemeci, müzikbilimci ve romancı Cenevre’de doğan Rousseau, büyük ölçüde kendini eğitmiş , genç yaştayken Fransa’ya giderek hemen bütün yaşamı boyunca Paris ile taşraları arasında oradan oraya dolaşmıştır


Rousseau’nun düşüncesine en genel anlamda üç ayrı yönden yaklaşmak olanaklıdır: “Toplum sözleşmesi kuramcısı olarak” Rousseau, varolan in sanlık durumunu açıklamak amacıyla varsayımsal bir doğa durumu kurmaya çalışır Bu çaba, hem bir insan doğası kuramı hem de toplumsal örgütlenmeye yönelik bir dizi pragmatik savdan oluşan bir felsefi insanbilimin çevresinde dolaşır “Toplum yorumcusu olarak” Rousseau, eğitim ile toplumsal örgütlenmenin hem varolan uygulamadaki biçimlerini hem de olması gereken ideal biçimlerini ortaya koymaya çalışır “Bir ahlakçı olarak” Rousseau ise bir tür evrensel siyasal eylem ya da uzlaşı biçimi aracılığıyla bi rey ile yurttaşı bir potada kaynaştırmaya çalışır


1750’li yıllardan başlayarak Rousseau, insanın toplumdaki durumunun doğası ile kökenleri üstüne, buna bağlı olarak da varolan durumun iyileştirilmesi adına neyin yapılabilir olduğu ile neyin yapılması gerektiğine ilişkin giderek daha bir derinleşen, ayrıca da alabildiğine kavraması göçleşen düşünceler geliştirmiştir


Dijon Akademisi’nin “Bilim ile sanatta yaşanan gelişmeler, ahlakk yaşamında yansımasını bulmuş mudur?” konulu deneme yarışması için yazdığı ve ödül de kazandığı Bilimler ile Sanatlar Üstüne Konuşma (Discours sur les sciences et les arts, 1750) başlıklı çalışmasında sonraki yapıtlarındakilere göre çok daha çarpıcı ama bir o kadar da yüzeysel düşünceler ortaya koyduğu gözlenen Rousseau, bu yapıtında ne bilimsel bilginin artışının ne de sanatların mükemmel yapıtlar yaratmasının tek başına gerek birey temelinde gerekse bir bütün olarak toplum temelinde ahlaksal bir iyileşme sağlamayacağını ileri sürmektedir, Tam tersine bu tür üst düzey bir kültürel yapılanmanın toplumun varolan konumu düşünüldüğünde fazlasıyla lüks ve gereksiz kaçacağının altını özellikle çizen Rousseau, ancak çok az sayıdaki dini düşünürün düşünceleriyle insanlığın ilerleyebileceğini savunmaktadır


Yine de Rousseau, çoklarının “yüksek beğeni ve öğreniler”in ortaya konması karşısında ilerleme anlamında bir etki almaktan çok, onarılması son derece güç büyük hasarlar göreceğinden duyduğu derin endişeyi açıklıkla dile getirmektedir Söz konusu deneme yayımlandığı dönem için önemli sayılabilecek bir oranda dikkat çekmiş, Rousseau’nun sonradan özenle karşılık vereceği epey bir de tepki almış olmasına karşın, bu yazısından hemen sonra kısa bir süreliğine de olsa müziğe duyduğu ilginin daha ağır basması nedeniyle Rousseau toplumsal eleştiri konulan üstüne yazmayı bir süreliğine ertelemiştir


Nitekim 1753 yılında yazdığı Fransız Müziği Üstüne Mektup (Letter on French Music) başlıklı yazısında Fransız müziğini eleştiren Rousseau, tekdüze, kaba saba ve renksiz bulduğu Fransız müziğinin bütün bu olumsuz özelliklerini, söz konusu müziğin bütünüyle köklendiği toprak olarak düşündüğü Fransız konuşma diline bağlamaktadır Sonradan Fransız yapısökümcü düşünürü Derrida’nın büyük ilgisini çekecek olan 1755 ile 1760 yılları arasın da yazmaya başladığı ama bir türlü tamamlayamadığı Dillerin Kökeni Üstüne (On the Origin of Languages) başlıklı denemesinde Rousseau, Fransız dilinin “yardım isteme” ya da “yardım çağrısı” ile “öteki insanları denetleme” ünlemleri doğrultusunda biçimlenmiş olduğunu ileri sürmektedir, Fransız dilinin tatsız tuzsuzluğunun da, yalınkatlılığının da, hatta aşırı açıklığının da başlıca nedeninin bu özniteikler olduğunu belirtmektedir Ayrıca Rousseau sıcak güney iklimlerinin hüküm sürdüğü ülkelerin dillerinin sevgi ve tutkuyla dolu aksanlarının dili her zaman renkli kıldığına ve bunun en belirgin örneğinin “İtalyan 0perası”nda görülebileceğine dikkat çekerek, toplumsal ve siyasal istemlerin müzik dilini dahi derinden etkilediği saptamasında bulunmaktadır Sözü buradan etkili bir devlet yönetiminin keskin, sert ve etkileyici bir söyleyişi olması gerektiği noktasına taşıyan Rousseau, bir başka “deneme”sinde bütün dikkatini devlet yönetiminin ya da hükümetin kökeni ile işlevi konusuna çevirmektedir


İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı ve Temeli Üstüne Konuşma (Discours sur l’origine et les fondements de l’inégalité parmi les hommes, 1755) başlıklı bu kitabında Rousseau, neredeyse bütünüyle “pastoral” diye nitelendirilebilecek bir insanlık görüşü sunar Rousseau’nun en önemli yapıtları arasında gösterilen bu oldukça önemli yazısı temelde doğa insanlığının çöküşü konusunu, yaban topluluklardan toplumlara, en sonunda da devlete dek yozlaşmanın ve kokuşmanın tarihinin a na uğraklarının izini sürerek incelemektedir


Rousseau’nun Toplum Sözleşmesi (Du Contrat social, 1762) başlığını taşıyan çalışması ise gerek siyaset kuramının gerekse siyaset felsefesinin klasik yapıtları arasında gösterilmektedir Dört ayrı kitaba ayrılarak yazdan yapıtta, “Birinci Kitap” meşru siyasal bir düzenin kurulması için gereken uygun zemini; “İkinci Kitap”, böyle bir düzen içerisindeki egemen yapının kökeni ile işlevlerini; “Üçüncü Kitap” bütün gücünü ve yetkilerini egemen yapıdan alan ikincil konumdaki hükümetin görevlerini; “Dördüncü Kitap”, özellikle Roma devleti örneğini önüne koyarak sivil dinin işlevleri ile adil bir topluma ilişkin değişik konuları ele almaktadır Kitabın altbaşlığının “Siyasal Hakkın İlkeleri” olması ayrıca anılmaya değerdir


Rousseau’nun kitabın hemen bütününe egemen temel ilgileri normatif bir nitelik sergilemektedir, söz konusu normatif yaklaşımın en belirgin biçimde görülebileceği konular “meşruiyetin doğası ile temeli” ve “adalet” ile “hak” ekseninde sıralanmaktadır Bu anlamda varolan siyasal yapılara karşı varolması gereken siyasal yapıların araştırılması kitabın başlıca amacı olarak görülebilir Yapıtın kavranması bakımından oldukça yararlı olan kısa bir özet, Emile’ in siyasal eğitimi üzerine söylenenler aracılığıyla “Emile” başlıklı “Beşinci Kitap”ta sunulmaktadır


Rousseau, Toplum Sözleşmesi başlıklı bu önemli çalışmaya bir toplum içinde biraraya gelmemizi zorunlu kılanın birey olarak kendi kendimize yetmeyişimiz olduğu saptamasında bulunarak başlamaktadır Ancak toplum içinde bir araya geldiğimiz vakit, yaşamımızı sürdürmek pahasına boyunduruk altına girmeyi doğal olarak istememekteyizdir Özgürlük bu anlamda özsel bir insan gereksinimi, insanlığın en önemli göstergesidir Dolayısıyla Rousseau’ya göre, özgürlük olma dan salt yaşamda kalmak gerçek anlamda bir insan yaşamını ifade etmemektedir Bu bağlamda Rousseau insanların özgürlük temelinde biraraya gelmelerini, bütün kişilerin biraraya gelmesi adına egemenlik yapısının meydana getirilmesi durumuna, yani insanların kendileri açısından belli ölçülerde bağlayıcı olan yetke yapısı yasayı kendi arzularıyla benimsemeleri “genel istenç” diye adlandırmaktadır


Genel istenç tasarımı Rousseau’nun siyasal meşruiyet kuramına baştan sona egemen olmasına karşın tam anlamıyla açık olmayan oldukça tartışmalı bir konudur Kimi yorumcular bu anlayışın son çözümlemede en temel örneğinin Fransız Devrimi’nde verildiği üzere proleteryanın ya da yoksul kırsal kesimin diktatörlüğü anlamına geldiğini belirtseler de, Rousseau’nun genel istençten anladığı tam olarak bu değildir


Bunun böyle olmadığının en temel kanıtı, Rousseau’nun genel istencin bireyleri kitlelere karşı korumak için, tek tek bireylerin kitlelerin yararı adına kurban edilmelerine izin vermemek için varolduğunun altını özellikle çizdiği Siyasal Ekonomi Üstüne Konuşma (Discourse on Political Economy, 1755) bulunmaktadır Kuşkusuz Rousseau bu noktada insanın doğası gereği bencil olduğunun, kendi toplumsal katmanının çıkarlarını savunmak adına ötekileri tahakküm altına alacak derecede baskıcı bir yaradılış taşıdığının bütünüyle ayırdındadır Bu nedenle Rousseau, herkesin iyiliğini gözeten bir anlayışa içtenlikle bağlılığın sağlıklı bir toplumsal yapılanımı olanaklı kılacak genel iyinin oluşturulabilme baş koşulu olduğunu savunmaktadır Nitekim bu çok önemli koşul “İkinci Kitap”ın da ana araştırma izleğidir Rousseau genel iyinin oluşturulabilmesinin yeter koşullarını incelediği “Ikinci Kitap”ta, özellikle gerekli olduğunu düşündüğü, insanları kendi bencil ilgi ve çıkarlarına karşı bü tün bir toplumun iyiliğini düşünmeye özendirecek, bunun kendileri için daha büyük yararlar getireceği inancını aşılayacak yarı kutsal bir yöneticinin karizması tasarımına başvurmaktadır “Ikinci Kitap”ın akışı boyunca Rousseau yalnızca yasalara ve iyi bir devlete ilişkin sarsılmaz bir duyarlık ve inanç taşıyan Korsika halkından örnekler vererek, kimileyin bu küçük ada halkının bir gün gelecek Avrupa’yı afallatacak derecede büyük işler başaracağı duygusuna kapıldığını dile getirmektedir


Toplum Sözleşmesinin hükümetin rolünü ve görevlerini inceleyen “Üçüncü Kitap”ında Rousseau, çoğunluk yöneticilerin toplumun ilgi ve çıkarlarını gözetecek yerde kendi özel ilgi ve çıkarları uyarınca hareket ettikleri gerçeğinden yola çıkmaktadır Nitekim bu gerçeğe bağlı olarak Rousseau, hükümet işlevlerinin baştan sona halkın yargısının egemenliği altında yürütülecek biçimde düzenlenmesi gerektiğini ileri sürmektedir Kuşkusuz bu yapılırken hükümetin farklı devletlerin farklı koşullarına (büyüklük, nüfus, coğrafya gibi) uygun güç ve yetkilerle donatılmasına ayrı bir özen gösterilmek zorundadır Bu bağlamda Rousseau’nun demokratik yönetime karşı özel bir yakınlık duymaması önemli bir noktadır Bunun ana nedeni anayasa ile egemen yapıyı Rrsusseau’nun iki ayrı konu olarak düşünmesine bağlanabilir


‘Dördüncü Kitap”ta Rousseau’ nun, kitabın kapsamı göz önünde bulundurulduğunda oldukça uzun sayılabilecek bir biçimde Roma Devleti’ni tartışması söz konusudur Rousseau burada Roma’ya bir yandan alabildiğine feci bir devlet çöküşünün modeli olarak yaklaşırken, öbür yandan tanrısal onaylar ile sivil yasaları biraraya getiren, tanrısal yasaları sivil yasalara uymaya çağıran, bütün ulusun genel iyiliğine halkın bağlılığını pekiştirecek bir olanak olarak “sivil din” tasarımını tartışmaktadır


Rousseau Emile (1762) adlı yapıtının en olgun, en başarılı yapıtı olduğunu düşünmektedir Bunun en temel kanın öz- değerlendirmesini yapmak amacıyla 1772 ile 1776 yılları arasında yazdığı (Rousseau Judge of Jean-Jacques: Dialogues) adlı çalışmasında açıklıkla görülmektedir Rousseau burada kendisini gerçek anlamda kavramak isteyenlere düşüncelerini en derin, en kapsamlı biçimde dile getirdiği Emile adlı yapıtına bakmalarını önermektedir, Kitabın altbaşlığı Eğilim Üstüne olmasına karşın, Rousseau’nun bu yapıtında insandaki kötülüğün kaynağına ilişkin en temelli düşünceleri yanında bütünüyle mutlu bir yaşama ulaşmanın olmazsa olmazlarım ortaya koyduğu gözlenmektedir


Emile’in çatısı insanlığın kokuşmuşluğu ve çürümüşlüğü karşısında bir gencin ( kendisi) yetiştirilme öyküsü üstüne kurulmuştur Dört kitaptan oluşan yapıtın hemen tamamına egemen olan ana düşünce, toplumsal ilişkilerin doğası ile sivil toplumun buna olanak tanıyan temeli nedeniyle çağdaş toplumdaki çoğu erkek ile kadının yozlaşmış, yaşamlarının çarpıklaşmış olmasıdır Bu istenmeyen durum karşısında yapıtın ana savunusu, insanın doğası gereği iyi Olduğu ama toplumsal yaşamın onu kötü olmaya iteklediği biçiminde kısaca özetlenebilir Rousseau’ ya göre, kişinin anlamlı ve mutlu bir yaşam sürebilmesi için elden geldiğince toplumun alabildiğine zararlı etkilerine karşı korunaklı olması, yaratıcı, uyumlu, neşeli bir yaşam geliştirebilmesi için kendi kişisel kaynakları ile ahlaksal bağlanımlarına geri dönmesi gerekmektedir mile ele alınan konulardan bir diğeri de insanın bebeklikten büyüyüp yetişkin olana değin geçtiği gelişim aşamalarında, hem bireyin kendisinden hem de dış etkilerden kaynaklanan en önemli sağlık ve hastalık nedenleri üstüne yürütülen tartışmada kendini gösterir Çocukların dengeli, önceden belirlenmiş amaçlara ulaşmayı en etkin bir biçimde sağlayacak belli bir yöntem dahilinde yetiştirilmeleri gerektiğini savunan Rousseau, bu yetiştirme sürecinde pratik yaşam ile somut konulara ilişkin içgörülerin çocuklara olabildiğince aşılanması gerektiğini dile getirmektedir Burada Rousseau’nun önemle üstünde durduğu, çocuğa verilen eğitimle kazandırılacak temel yaşama tutumunun en belirleyici özelliğinin, doğaya göre ya da doğanın kendi iç işleyişine uygun bir yaşam farkındalığının aşılanmasına yönelik olması gerektiğidir Kendi güçlerimiz ile gerçek koşullar arasında ne denli uyumlu bir ilişki içinde olduğumuzun ana belirleyicisi de bu farkındalıktır Böyle bir farkındalık eğitimini başarıyla almış çocuk, Rousseau’ya göre, toplum içinde kendisine bir yer bulma gereksinimi duyduğu vakit, bu yeri edinmek amacıyla çevresini denetlemeye, yakınındaki insanları egemenliği altına al maya çalışmayacaktır, yani despot yaradılışta bir kişi olarak toplumsal ilişkilerde bulunmayacaktır Bunun tam tersine kendisi için gerekli olduğunu gördüğü yaşam yararlarım ancak arkadaşlığa, karşılıklı saygıya, işbirliğine dayalı olarak edinebileceğini bilecek, ona göre davranacaktır Bu bağlamda Rousseau, birbirimize karşı sevecenlik ile yardımseverlik besleme kapasitemizin insanlığın bütünleşerek bir toplum içinde yaşayabilmesinin temeli Olduğu gibi, “Atın Kural”ın da en doğru açıklaması Olduğunu savunmaktadır Gerçek ahlaksal istemlerin ne bize dışardan dayatılan ne de us yoluyla bulgulanan şeyler olduklarının altını özellikle çizen Rousseau, söz konusu istemlerin ancak eşitler arasında kurulan yaratıcı ilişki bağı yoluyla dışavurulan yaşam gerekleri olduğunu ileri sürmektedir Bu aynı konu yani karşılıklı saygı temelinde kendini geliştirme ülküsü Rousseau’nun evlilik ile cinsel ilişkilere yaklaşımında da belirleyici bir konumdadır Roussesu böylesi bir zemin üstüne kurulmuş toplumun, içinde yaşayan bütün bireylerin mutluluğunun tek güvencesi olduğunu düşünmektedir


Felsefe Sözlüğü- ABaki Güçlü; Erkan Uzun; Serkan Uzun; ÜHüsrev Yoksal-Bilim ve Sanat Yayınları


alıntıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Jean Jacques Rousseau Kimdir-Jean Jacques Rousseau Hayatı-Jean Jacques Rousseau

Eski 06-24-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jean Jacques Rousseau Kimdir-Jean Jacques Rousseau Hayatı-Jean Jacques Rousseau






Jean Jacques Rousseau, hayatı boyunca filozof sıfatını reddetti



'Toplumsal Sözleşme' adlı eseriyle Fransız Devrimi liderlerini etkileyen Fransız filozof Jean Jacques Rousseau 1712 yılında doğdu


Fransız yazar, düşünür, filozof, politika ve müzik teorisyeni Jean-Jacques Rousseau, bir satçinin oğlu olarak 28 haziran 1712'de Cenevre'de doğdu, 2 temmuz 1778'de Ermononville, Val-d'Oise'da hayata veda etti

Rousseau, 16 yaşında Savoy, İtalya ve Fransa'yı kapsayan seyahatlerine başladı Paris'e ilk kez 1741'de gitti ve 1743'te ikamet hakkını aldı Edebi yeteneği sayesinde ansiklopedist Diderot ile yakın arkadaş oldu

1750'de Dijon Akademisi için yazdığı 'Discours sur les Sciences et les Arts' ('Bilimler ve Sanatlar Üzerine Konuşma') adlı eserinin ödül kazanması ile ilk başarısını elde etti ve tanındı

Rousseau'nun bir sonraki çalışması 'Discours sur l'Origin et les Fondements de l'Ingalité parmi les hommes' ('İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Temeli ve Kökenleri') 1755 yılında yayımlandı

Bunu 1760'da yazdığı romanı 'Julie ou la Nouvelle Héloise' ('Julie yada yeni Heloise'), en önemli politik çalışmalarından biri olan ve Hollanda'da basılan 'Du Contrat Social' ('Toplumsal Sözleşme') izledi

1772'de yazdığı 'Emile au de l'éducation' ('Emile ya da Eğitime Dair') adlı romanına el konuldu ve yakıldı Bu yüzden İsviçre'ye kaçmak zorunda kaldı

1763'te hem 'Emile au de l'éducation' ('Emile ya da Eğitime Dair') hem de 'Du Contrat Social' ('Toplumsal Sözleşme') adlı eserleri yakılınca Cenevre vatandaşlığından çıktı Daha sonra edebi tartışmalarına Voltaire ile devam etti

Politik görüşlerini, Korsika için 1765'te hazırladığı anayasada ve 1772'de yazmasına rağmen 1782'de yayımlanan 'Considerations sur le Gouvernement de Pologne et sur sa Reformation Projetee' adlı eserinde açıkladı

1770'te Fransa'da ikamet etme hakkını yeniden elde etti, 1776'da İngiltere'yi ziyaret etti Bu tarihten sonra Fransa, çalışmalarına höşgörü gösterdi

Ancak artan sağlık problemleriyle sıkıntılı günler geçiren Rousseau, 1778'de hayata veda etti Rousseau'nun özel yaşamı ile ilgili tüm detayları içeren otobiyografi türündeki 'Les Confessions' (İtiraflar) 1783'te yayımlandı

İnsan doğasına ilişkin çözümlemesiyle, insanın uygarlık tarafından değiştirilmemiş, doğal halinin birçok açıdan daha üstün olduğu fikri ve modern demokrasi anlayışına temel oluşturan toplumsal sözleşme öğretisiyle ün kazanmıştı

Başlıca eserleri

'Discours sur les Sciences et les Arts' ('Bilimler ve Sanatlar Üzerine Konuşma'), 'Discours sur l'Origin et les Fondements de l'Ingalité parmi les hommes' ('İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Temeli ve Kökenleri'), 'Emile au de l'éducation' ('Emile ya da Eğitime Dair'), 'Du Contrat Social' ('Toplumsal Sözleşme'), 'Les Confessions' ('İtiraflar'), 'Lettre a D'Alembert sur les spectacles' ('Tiyatro Oyunları üstüne d'Alembert'e mektup'), 'Julie ou la Nouvelle Héloise' ('Julie yada yeni Heloise'), 'Les Rêveries du promeneur solitaire' ('Yalnız Gezenin Düşleri')
[color=aıntıdır[/color]

Alıntı Yaparak Cevapla

Jean Jacques Rousseau Kimdir-Jean Jacques Rousseau Hayatı-Jean Jacques Rousseau

Eski 06-24-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jean Jacques Rousseau Kimdir-Jean Jacques Rousseau Hayatı-Jean Jacques Rousseau



Jean Jacques Rousseau Kimdir-Jean Jacques Rousseau Hayatı-Jean Jacques Rousseau



Jean Jacques Rousseau

Emile (1762)
Fransız ihtilalinin bilgi ve aklını Voltaire biçimlerdiyse, duygusal dünyası da Rousseau imzasını taşıyordu kuşkusuz Voltaire kla**** Rousseau romantik geleneğin mirasçısıydı ama ikisi de devrime hizmet ettiler ve ne yazık ki ikisi de büyük rol oynadıkları Fransız İhtilali’ni göremeden, 1778’de veda ettiler hayata
Jean Jacques Rousseau, 28 Haziran 1712’de Cenevre’de doğdu Protestan bir aileden gelen babası bir saatçiydi Annesini erken yaşta kaybedince, bütün eğitimini babasından aldı; Fransız ve eski Yunan edebiyatının klasiklerini öğrendi Ardından -Protestan bir papaz yardımıyla- Latince’yi söktü Küçük yaşta çalışmak zorunda kaldıysa da özgür bir ruha sahipti Rousseau; çıraklık yaptığı bütün işleri yarım bıraktı, 1728’de ise -16 yaşındaydı o sıralar- Cenevre’den kaçıp İtalya’ya gitti Burada Katolik mezhebine geçti ve sonradan sevgilisi olan dul bayan Louise Eleanore Warens’in himayesi altına girdi Maddi açıdan rahatlamıştı artık Çeşitli işlerde yine sebat göstermeden çalışırken, bulabildiği bütün zamanını bilgisini arttırmakla geçiriyordu Sosyal, kültürel ve edebi alanların dışında, müzik konusunda da beste yapabilecek ve bir orkestra yönetebilecek düzeye erişmişti Rousseau Hatta bir nota sistemi bile geliştirdi Ancak, Bilimler Akademisi’ne sunduğu bu sistem yeteri kadar gelir temin etmedi ona
Warens’ten ayrılan Rousseau, Paris’e gitti Kaldığı otelde oda hizmetçisi olan Therese Levasseur’e aşık oldu, evlendi ve çiftin beş çocukları oldu 1750’de Diderot aracılığıyla Ansiklopediciler’e katıldı, Ansiklopedi için müzik maddeleri hazırladı, yazdığı makaleler ve “Köyün Kahini” adlı operayla ünlendi Bu yıllarda, Rousseau’nun siyaset, hukuk, ahlak ve felsefe üzerine yazdığı makalelerinin büyük tartışmalar yarattığını gözlüyoruz Bilim ve sanattaki ilerlemenin ahlaki ilerlemeyi sağlamadığı ve doğal insanın medeni insandan üstün olduğu biçiminde özetlenebilecek düşüncelerini toplumun diğer alanlarına da yayarak bir sistematik kurmaya çalışan Rousseau, giderek toplumsal eşitsizlik üzerine yaptığı vurguyu arttırdı ve miras üzerine vergi getirilmesini de önerdi
1754 yılından başlayarak, gittiği hemen her yerde, her ülkede muhafazakar kesimler tarafından göz altına alınan, hakkında sık sık soruşturma açılan, kimi eserleri yasaklanan Rousseau, 1757’de Ansiklopediciler’le de bağlarını kopardı 1761’de yayınlanan ve Richardson’un “Pamela” romanı tarzında duygu yüklü bir eser olan “Yeni Heloise”in yarattığı etkinin ardından, 1762’de tamamladığı “Toplumsal Sözleşme”si Rousseau’nun dünya görüşlerinin yayılmasında büyük rol oynadı Aynı yıl tamamladığı “Emile” ise dini çevreler tarafından tepkiyle karşılanırken, Paris parlamentosu, kitapta yer alan dini bölümlerin yakılması ve Rousseau’nun tutuklanması kararını verdi Aynı yasaklar Cenevre’de de geçerliydi Önce Paris’e, oradan Bern’e sığındı ama her seferinde Rousseau’yu sürgün cezası bekliyordu Bu kez, David Hume’un daveti üzerine 1766’da İngiltere’ye geçti Ne var ki tıpkı Diderot ve Voltaire’le olduğu gibi Hume ile de kapışınca bir yıl sonra yeniden Fransa’ya dönmek zorunda kaldı Bir süre adını gizleyerek yaşadı Rousseau Hakkındaki kovuşturmalar sona erdiğinde Paris’e dönen bu önemli düşünür yorulmuştu artık Herkesten kuşkulanıyor ve çok az kişi ile görüşüyordu Nihayet 1778’de Ermonoville’e yaptığı bir seyahat sırasında öldü Kemikleri, Fransız İhtilali’nden sonra mezarından çıkarılarak Paris’teki Pantheon’a taşındı
Emile ya da Eğitim Üstüne
Rousseau’nun ikinci romanı olan “Emile”, aslında yazarın insanların eğitimi ve kültürel gelişimi hakkındaki düşüncelerini yansıtıcı bir niteliktedir Başkalarının koyduğu kurallara göre eğitilen insanların özgür olamayacağını ve köleleşeceğini savunan Rousseau, romanını beş bölüme ayırır; ilk bölümde, Emile kırsal bir bölgede, anne sütü ile beslenerek büyür İkinci bölüm Emile’in beş ie oniki yaşları arasında geçer , yetim kalan çocuğu himayesine alan ve Rousseau’nun ideal toplumunun temsili olan öğretmeni, on ikisine gelene kadar karışmaz Emile’in hayatına Doğayı gözleyerek büyüyen Emile’e ne din, ne ahlak, ne bilim, ne sanat konusunda bir bilgi verilmez, herhangi bir otoritenin baskısından uzak tutulur çocuk
Üçüncü bölümde Emile’in 15 yaşına kadarki hayatı anlatılır Ona aktarılan bilgiler kitabi olmaktan çok, kendisinin gözlemleyeceği deneyler tarzındadır Fizik ve coğrafya ekseninde dönen bu eğitimle amaçlanan, Emile’in kendi tahayyül ve muhakeme gücünü geliştirmesi olurken, mesleki beceri olarak da marangozluk öğretilir Okuduğu tek edebi metin ise, Daniel Defoe’nun; hem doğal insan davranışlarını hem de küçük burjuvanın dünya karşısında rüştünü ispatlamasını anlatan “Robinson Crusoe” romanıdır
Dördüncü bölüm Emile’in iç dünyasını geliştirmeye, sağlıklı bir ruh hali kazanmasına yönelik eğitimine ayrılmıştır Burada eski Yunan klasikleri ve tarih kitapları girer devreye Artık delikanlılık çağına gelen kahramanımızın dostlukların erdemini, acıma hissini, insanlarla eşit ilişki kurmayı ve dinsel inançları öğrenme zamanı gelmiştir Rousseau’nun bu bölümde anlattığı Tanrı inancının, kilisenin dogmatik öğretisiyle çeliştiğini ve çok daha insani bir din tasarladığını söyleyebiliriz Aynı bölümde Sophie ile de tanışırız O da -cinsiyetinden kaynaklanan ufak tefek farklılarla- doğal bir eğitim görmüş, düşünsel ve duygusal gelişimini tamamlamıştır Romanın bu iki kahramanı da hayata hazırdır artık ve okuyucu mutlu bir izdivacın kokusunu almadan edemez
Son bölümde beklenen evlilik gerçekleşir Ancak daha öncesinde, eğitiminin son aşaması olarak Emile iki yıl süren bir Avrupa gezisi yapar, dönüşünde kıyılır nikahları Doğan çocuklarının ardından, Emile’in öğretmeni onları kendi hayatlarını yaşamaya gönül rahatlığıyla bırakır Aldığı iyi eğitim sayesinde, soylu ve zengin olan Emile için gelecek aydınlık görünmektedir
Bir Eğitim Ütopyası
Edebi olarak roman tarihinde belki büyük bir önem taşımaz “Emile” ama bir romanın bilimsel bir metin olarak kurgulanışı, algılanışı ve gerçek hayat üzerindeki etkileriyle ve içerdiği felsefi düşüncelerle ilgiye değer Muhafazakar çevrelerce -dördüncü bölümü nedeniyle- yakılmak istenen, birçok pedagog tarafından ise neredeyse tamamiyle uygulanmaya kalkışılan Rousseau’nun önerileri, elbette hayata geçirilebilecek türden değildir, zaten onun da böyle bir niyeti olduğu söylenemez Rousseau, bir ütopya olarak nitelenebilecek bu radikal eğitim paketiyle, o anda varolan eğitim sisteminin insanlar üzerindeki olumsuz etkilerini göstermek istemiştir Rousseau’nun yaşadığı dönemde bazı kavramlar ve kurumlar yoktu Mesela ideoloji ya da ideoloji gibi sözcükler telaffuz edilmiyordu Ama, onun romanında vurguladığı eğitimin yönlendirici ilişkisi, bugün devletin ideolojik aygıtları başlığı altında tekrarlanıyor Ailede, kiliselerde ve okullarda verilen eğitimle düzene uygun kafalar yetiştirildiğini telaffuz etmeyen hiç bir çağdaş pedagog kalmadı artık Özgürlük kavramı ise hiç bir zaman gerçekleşmeyecek bir düş gibi kalmayı sürdürüyor Çünkü Rousseau’nun doğal insanı toplumdan yalıtık bir nitelik taşır Her şeyin nötr olduğu bir ortam gerektirir bu tarz bir özgürlük Oysa, maddi ve sınıfsal farklılıklar içerisinde dünyaya gelen çocukların Rousseau’nun önerdiği bir eğitimle yetiştirilmeleri bile toplumdaki farklılaşmanın önüne geçemez
Rousseau’nun manifestosunu yazdığı romantizm akımı Avrupa entelektüel hayatını oldukça etkilemiştir Onunla aynı tarihlerde İngiltere’de başlayan Gotik edebiyat, Almanya’da Schiller ve Goethe hep romantizmle yoğrulmuştur Mevcut hayata bir tepki, eskinin pastoral günlerine bir özlem olarak özetlenebilecek romantik anlayış, ifadesini Aydınlanmacı düşüncelerde bulan modernizmin şafağında modernizme yönelen sert bir eleştiri olarak önemlidir Ancak, her ne kadar Rousseau, erken dönem bir romantik olarak bu tarz bir gericiliğe düşmemişse de, modernizme karşı eleştirel tutumlarıyla romantiklerin büyük bir kısmı Avrupa’yı saran devrimci duruma muhalif kalmışlardır Başta Rousseau olmak üzere bütün romantiklerin toplumsal meselelere yönelik acı anlatıları, uyarıları vardır ama çözüm önerileri fazlasıyla naiftir Hatta Mary Shelley’in “Frankenstein”ındaki gibi kırlara kaçışta bulurlar kurtuluşu Ya da tekrar Rousseau’ya dönersek, doğaya uyumluluk yeterli olabilecektir güzel bir toplumsal hayat için
Siyasi, ahlaki ve felsefi düşüncelerin bir edebi metne yedirilmesi, 18yüzyılda, henüz emekleme döneminde olan roman sanatının başlıca özelliklerindendi Defoe, Richardson, Voltaire, Prevost, Swift, Fielding, Lurence Stern, Diderot, Goethe ve diğerleri, ister romantik olsunlar ister akılcı, bağlandıkları idealleri romanlarına taşımışlar, hatta kimileri romandan çok felsefi eserler üretmişlerdi Rousseau’nun metnini bu bağlamda değerlendirmek, hem hikayesinin hem de karakterlerinin gerçeklikten uzak oluşunu kavramak açısından önemlidir


[color=aıntıdır[/color]


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.